Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə206/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   202   203   204   205   206   207   208   209   ...   899
BELEDİYE ZABITASI

146

147

BELEDİYE ZABITASI

bilinen uzun bir sürece girmişti. Kentsel yaşam normlarının benimsenmesi, kent yaşamının zorunlu kıldığı kentliler arasındaki etkileşim ve bu etkileşimin sonuçlan, çağdaş kentli ya da kelimenin etimolojik anlamıyla "burjuva"laşma, son yüz elli yıllık istanbul tarihinin ana zihniyet sorunsalını oluşturmuştu.

Diğer bir deyişle paylaşılan bir mekâna uyum sağlayan, ortak normları benimseyen, yasaklar ve yaptırımlarla sınırlı bir yaşam biçimi İstanbul sekenesinin günlük yaşamını belirlemişti. Kent mevzuatı, bir tür "vazife-i temdin", aydınlatma, uygarlaştırma görevi görmüştü. İnsanları kent yaşamına uyumlu kılmak için onlardan yapmaları ya da kaçınmaları gereken hareket, tavır ve davranışlar, esnafın, tüccarın, zanaatkarın uyması gereken normlar, belediyecilikle birlikte yeni bir insan türünü oluşturmaya yönelik mevzuattı. Tüm bu önlemler sağlıklı, güven içerisinde yaşayan, uyumlu bir kentli zümresi oluşturmayı amaçlamaktaydı. Dükkânların camekân bulundurmalarından, kıyılmış hazır kıyma satılamayacağına kadar, son derece ay-rıntılandırılmış düzenlemeler kentliyi oluşturmaya ve gözetmeye yönelikti.

Bu nedenle beledi yasaklar kent yaşamının ayrılmaz parçasıydı. Düzen, yasaklan zorunlu kılıyordu. Kentleşme beraberinde uyulması gereken normları ve ihlali durumunda yaptırımları getiriyordu.

1913 tarihli "Umumi Bahçeler Hakkında Talimatname" şehremanetinin bu kentlileştirme ya da uygarlaştırma misyonunun ilginç bir örneğiydi. Bu talimatnameyle önce İstanbul sekenesine zaman kavramı telkin ediliyordu. Umumi bahçelerin açılıp kapanma gün ve saatleri şehremanetince belirleniyordu. Ardından halka bahçe adabı öğretiliyordu: Bahçelerde gezecek olanlar daima yolun sağını takip edeceklerdi. Talimatnameye göre "umumi bahçelere matbu-gayri matbu levha, ilan vesaire asılması; bu gibi şeylerin bahçelerde satılması ve dağıtılması; bahçelere müskirat sokulması; seyyar çalgı, cambaz, hokkabaz, kundura boyacılarının girmeleri; bahçelerde eşya teşhiri ve satılması; seyyar satıcıların dolaşmaları; dilenme, bahçelere şehremanetince konan masa, bank vesaireden başka eşya getirilip konması, mevcutların yerlerinin değiştirilmesi; araba, hayvan, bisiklet, otomobille bahçelerde gezilmesi; halkı rahatsız edecek hareketlerde bulunulması; bahçelerin kirletilmesi, duvarlarına, parmaklıklarına tırmanma, zarar verme; çiçekleri koparma, ağaçlara zarar verme; bahçelerde hayvan dolaştırma; fener direklerini, gazlan, lambaları bozma, söndürme" yasaktı.

Uygarlaştıncı misyon ya da görevin bir diğer örneği 1925 tarihli Zabıta-i Belediye Talimatnamesi'ydi. Bu talimatnameye göre sokaklarda ayı ve maymun oynatmak yasaktı. Seyyar satıcıların vapurlarda dolaşmaları yasaktı. Hamalların hiçbir yerde imtiyaz ve gedik iddiasına hakları yoktu. Satıcılar Türkçeden

başka herhangi bir dille bağırarak mal satamazlardı.

Aynı talimatnameye göre cenazeler cenaze otomobil ve arabalarıyla taşınacaktı. Cami etrafındaki mezarlıklarla kilise ve evlerin içine ve meskûn yerler yakınında bulunan kabristanlara ölü gö-mülemezdi.

Belediyenin fotoğraflı ehliyetnamesini haiz olmayanlar otomobil ve araba süremezlerdi. Sürü ile hayvan nakline ancak gece yarısından sonra ve gün doğuşundan bir saat sonraya kadar müsaade olunacaktı. Tramvay arabalarına, dururken ve daima hareket istikametinin sağ cihetinden, arka kapıdan binilip ön kapıdan inilecekti. Kireç, alçı gibi toz kaldıran malzeme nakleden arabaların üstü muşamba veya yelken bezi ile örtülecekti. Tezkeresiz inşaat ve tamirat yapılması yasaktı. Sokaklarda inşaat nedeniyle açılmış çukurlara gündüzün işaret, geceleyin ışık konacaktı. Herhangi bir yerde 300 kilodan fazla benzin bulundurulmayacaktı.

Otellerde akar su bulunacağı; otel yatak odaları hacminin, yatacak her a-dam için 12 metreküp üzerinden hesaplanacağı; otele gelen hastaların belediye hekimine haber verileceği; binaların bodrum katlarında geceleyin yatmanın yasak olduğu talimatnamede yer alan maddeler arasındaydı.

Belediye hizmetleri arasında fiyat denetimi önde gelen uğraşlardan biriydi. Bu çaba Tanzimat sonrasında şehremanetinin de görevleri arasında yer aldı. II. Meşrutiyetle birlikte esnaf kethüda-lıklarının kaldırılması ve esnafa cemiyetler aracılığıyla yeni bir görünüm kazandırılması, pazar göstergelerine duyarlı yeni bir ekonomik model arayışının ürünüydü. Bir yandan ekonomide üretimi ve hizmetleri sınırlayan narh uygulamalarına son verilirken öte yandan tüketiciyi korumaya yönelik fiyat denetimine gidilmişti.

Tanzimat dönemi narhlarının ayrıntılı dökümleri dönemin gazetelerinde yer aldı. Şehremanetince verilen bu fiyat listeleri bakkal esnafı, şekerci esnafı, helvacı esnafı, sebzeci esnafı vb hemen hemen tüm esnaf taifesinin pazarladıkları malları kapsıyordu.

Narh usulü giderek terk edildi. 4 Mart 1856'da etten ve bazı maddelerden, 20 Haziran 1864'te sebze ve diğer birçok maddeden narh kaldırıldı. Meclis-i Vâlâ ile Meclis-i Mahsus-ı Vükela'nın kararı üzerine 29 Temmuz 1865 günlü bir ira-de-i seniye ile ekmekten başka bütün ihtiyaç maddeleri üzerinden narh kalktı.

Narhtan piyasa göstergelerine geçiş, esnaf gedikleri ve bağlı kurum ve düzenlemeleri gereksiz kılmıştı. Eskiden, ulaşım ve haberleşme olanaklarının çok sınırlı olduğu bir dönemde, narh geleneksel ahlak normları doğrultusunda fiyat artışını önleyen bir mekanizma iken zamanla bu işlevini kaybetmişti. Hattâ üretimi sınırlayarak fiyat artışlarına neden olmuştu. Nitekim narhın kal-

kışıyla birlikte ihtiyaç maddelerinin fiyatlarında düşme gözlendi.

Narh usulü kaldırılmakla beraber, belediyelerin, fiyat farklılaşmasını denetlemek, kalite ve tartı kontrolü yapmak gibi alışverişi düzenleyen görevleri, daha belirgin bir nitelik kazandı. Eskiden lonca disiplininin gördüğü işlevi Tanzimat'tan sonra belediyeler üstlendi. Ölçülerde üniter yapıya geçiş bunu daha da zorunlu kılmıştı. Genel standartlar kentin her köşesinde geçerli kılınmaya çalışılıyordu.

Osmanlı gibi sanayileşme sürecine girememiş, ancak Batı ile olan yakın ilişkisi sonucu sanayi toplumunun bazı normlarını, bu arada kentsel yaşam biçimini benimsemiş bir ülke başkentinde, ikilikler belediye hizmetlerinin etkinliğini bir ölçüde sınırlamıştı.

Şirket-i Hayriye vapuruyla kayığın, Rıhtım Şirketi'nin römorkörü ile mavnanın, kamyonla sırık hamalının, büyük mağazalarla ayak satıcısının bir arada oluşu farklı teknolojilerin birlikteliği anlamına geliyordu. Değişik teknolojilere ortak normların uygulanması ise o denli güçtü.

Böyle bir durumda belediye hizmetlerinin geniş bir çevreye ulaştırılması ve etkili bir belediye denetimi yapılması zordu. Yine de Tanzimat belediyeciliği, başlangıçta, fiyat farklılaşması oldukça, değişik standartlar oluşturarak narh geleneğini sürdürmeye çalışmıştı. Sebzeci esnafının baş, orta ve ufak karnabaharı sırasıyla 50, 35 ve 25 paraya, sebzecinin 5 paraya sattığı ıspanağı yanaşmaların 4 paraya, kayık ve bahçelerden alınacak 14 paralık balkabağmın sebzecilerde 18 paraya satıldığı, gazetelerde sık sık ilan ediliyordu.

Geleneksel "payitaht" ile çağdaş "kent" in farklı yapılanmaları İstanbul örneğinde çarpıcı bir biçimde gözlemlenebilir. Ekonominin durağan, geçimlik, zanaat ağırlıklı yapısının çözülerek dinamik bir yapıya yönlendirilmesi, gediklerin ve loncaların kalkması, pazar göstergelerinin belirlediği ve tüketiciyi koruma ağırlıklı bir ekonomik örüntü Tanzimat sonrası İstanbul'un ana gelişim özelliklerini oluşturmuştu.

Ancak bu geçiş süreci eski yapılarla yeni yapılanmaların birlikteliğini gerektirmiş, kurumsal dönüşümler kimi kez eski yapıların çağdaş kent yaşamına u-yumlu kılınması anlamına gelmişti. Kent içi taşımacılığı bunun ilginç örneklerinden biriydi.

Hamal esnafının lonca yapısı çözülürken yerine şehremaneti gözetiminde bir hizmet sektörünün oluşturulması amaçlanmıştı. Meslek zümresinin lonca bünyesinde kethüda ile sınırlı yönetim yapısı bundan böyle şehremanetince üstlenilmiş ve hamallığa özgü dışa kapalı yapı çözülerek pazar göstergeleri doğrultusunda yeni bir yapılanmaya gidilmişti.

II. Meşrutiyet'in getirdiği ticaret ser-bestiyeti kaygısı, bu tür dönüşümlerin oluşmasında ana etmen olmuştu. Nite-

kim 5 Eylül 1909 tarihli talimatla hamallar kethüdalığı kaldırılmış, kethüdalığa ait hak ve yetkiler belediye ve zabıta idarelerine verilmişti.

Kentte hızlı değişim ve nüfus yoğunluğu hijyenin giderek önem kazanmasına ve halk sağlığının belediyelerin ana uğraş eksenlerinden birini oluşturmasına neden olmuştu. Sağlıklı bir kentin oluşması, Tanzimat'tan bugüne kent yönetimlerinin ana kaygılarından birini oluşturdu.

Tanzimat sonrası yayımlanan ve İstanbul belediye zabıta işlerini ilgilendiren nizamname ve talimatnamelerden hijyenle bağlantılı "Altıncı Daire-i Belediye dahilinde bulunan bazı hususi hanelerin hidemat-ı sıhhiyesine dair talimatname" halk sağlığıyla ilgili düzenlemelerin ilginç bir örneğiydi.

Bu talimatname ile Altıncı Daire bölgesindeki genelev kadınlarının daire-i belediyece kontrol edilmeleri öngörülmüştü. Bölge dahilindeki genelevler bu talimatname gereğince belediye memur, hekim ve çavuşları tarafından teftiş edilmeye başlanmış; genel kadınların muayene ve tedavileri için gerekli olan para, genelevler dört sınıfa ayrılarak buralardaki kadınlardan genelevlerin sınıflarına göre ayda sırasıyla 3 mecidiye, l lira, 1,5 lira, 2 lira tahsil edilmek suretiyle sağlanmıştı. Genel kadınların muayene ve tedavisi için Altıncı Daire mıntıkasında kurulmuş olan zührevi hastalıklar hastanesi 1909'da Sıhhiye Müdüriyeti'ne devredildi (bak. Beyoğlu Nisa Hastanesi).

Bu tür kent hizmetlerinin ancak bölgesel olarak yerine getirilebilmesi, diğer bir deyişle Altıncı Daire'ye hasredilmesi, beklenen sonucu elde etmekte sorunlar yaratmıştı. Diğer dairelerdeki genel kadınların hiçbir kayıt ve kontrole tabi tutulmaması yüzünden bu denetim iyi bir sonuç vermemiş, birçok genel kadın diğer belediye dairelerine yerleşerek serbestçe fuhuş yapma imkânı bulmuşlardı. Her ne kadar vakanüvis Ahmed Lut-fî, Tarib-i Lutft'de "Hamdolsun devair-i saire ehalisinde o kadar malumat olmadığından, daireleri dahilinde alenen fu-huşhaneler ve kumar mahalleri gibi mem-nuat itiyadile, altıncı daireden örnek almadılar" diyorsa da gerçek bu doğrultuda değildi.

Nihayet, Dersaadet Teşkilatı Belediyesi hakkındaki 30 Aralık 1910 tarihli Muvakkat Kanun'un 6. maddesi ile İstanbul belediye zabıtasına ait vazifelerin önemli bir kısmı polise devredilmiş, genelevlerin murakabesi de doğrudan doğruya polisçe yapılmaya başlanmıştı.

Öte yandan çağdaş kentin temel göstergelerinden biri olan kitle ulaşımı, diğer bir deyişle kent nüfusunun günlük akışkanlığının artışı ve bu doğrultuda kitle ulaşımının önem kazanması, İstanbul örneğinde Batı'daki gelişmeleri çok yakından izlemişti. Kitle ulaşımının düzenlenmesi; Şirket-i Hayriye, Seyrüsefa-in, Anadolu ve Rumeli banliyö hatları, Dersaadet Tramvay Kumpanyası, Tünel

Şirketi toplutaşımacılık alanında kentlileşme göstergeleriydi.

Kent yaşamı yasakların yanısıra düzenlemeleri de gerekli kılıyordu. Özellikle kitle ulaşımı trafik kavramının kentin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermişti. II. Meşrutiyet yıllarında şehremanetinin temel düzenlemelerinden biri trafikle ilgiliydi. 1912'de "Dersaadet ve Bilad-ı Selasede Mürur u Uburun Te-min-i Selametine Dair" bir talimat kabul edildi. Bu talimat Türkiye'nin ilk trafik mevzuatıydı.

Talimata göre "nakil vasıtaları" daima yolun sağ tarafını takip edeceklerdi. Bunlar küçük sokaklardan büyük caddelere çıkacakları vakit daima büyük caddedeki vasıtalara yol verecek; duralayacağı zaman arabacılar kamçılarını kaldırarak, otomobil "çarkçıları", yani şoförleri ellerim yan tarafa çıkararak ve üç defa düdük çalarak arkadan gelen vasıtaları uyaracaklardı. Öndeki vasıta geçilmek istendiği zaman bu vasıtanın solundan geçilecekti. Vasıtalar bir sokaktan diğer bir sokağa geçerken düdük çalmak mecburi-yetindeydiler. Nakil vasıtaları kalabalık yerlerde, virajlarda, yol kavşaklarında süratlerini azaltacaklardı. Tramvay arabaları yakınlaştığı sırada bir mecburiyet olmadıkça araba ve diğer vasıtalar rayları işgal etmeyeceklerdi.

Yayaların, hayvanlıların, araba ve o-tomobillerin cenaze alaylarının önünü kesmesi veya asker kıtaları ve sair toplulukları yararak geçmesi yasaktı. Araba ve otomobiller önlerinde giden yaya, hayvan, süvari vesaireyi seslenerek veya boru çalarak uyaracaklardı. Araba ve hayvanları süratle koşturmak yasaktı.

Otomobillerin sürat limiti şehir dışında 30 kilometreydi.

Otomobiller şehir dahilinde vasati olarak 12 kilometreden fazla süratle gidemeyecekler, sarsıntıdan zarar görecek köprü, lağım ve sair inşaat yanından ağır geçeceklerdi.

Şehir içi sürat limiti günün teknolojisi doğrultusunda Cumhuriyet'in ilk yıllarında yayımlanan "Zabıta-i Belediye Talimatnamesi" ile artırılmış, geniş ve tenha yollarda 36 kilometreye, kalabalık sokaklardan ve köprüler üzerinden geçerken 12 kilometreye çıkarılmıştı.

Otomobil, otobüs, bisiklet, arabalar gün battıktan sonra fener yakmak mec-buriyetindeydiler. Bunların içinde müşteri olup olmadığı gösterilmek üzere, fenerleri kırmızı veya beyaz renkte yanacaktı. Araba ve otomobillerde şehremanetince tespit edilen ücret tarife levhaları asılı bulundurulacaktı. Otomobillerde ayrıca taksimetre bulunacaktı. Tarifede yazılı olandan fazla ücret alan araba ve otomobiller ücret fazlasını müşteriye iade etmek zorundaydılar. Polis işaret ettiği zaman nakil vasıtaları derhal duracaktı. Polisin emrine aykırı harekette bulunan nakil vasıtaları sahipleri (veya sürücüleri) sanat icrasından men olunacaklardı.

Geleneksel yapının çözülmediği bir

ortama çağdaş kent hizmetleri getirilirken yasaklayıcı olmaktan çok çözümleyici olmaya özen gösteriliyordu. Yine aynı "seyrüsefer" talimatına göre "şehir dahilinde salhaneler yapılıncaya kadar koyunların geçeceği sokak ve saatler belediye dairesi tarafından tespit edile-cek"ti. "Şehir içinde sürü ile kümes hayvanları gezdirmek; yaya kaldırımlarına, han, ev, dükkân önlerine koyun, keçi vb hayvan bağlamak, tavuk kümesi koymak; sokakta tavuk, köpek ve sair hayvanları başıboş bırakmak yasak"tı.

Bir dizi geleneksel hizmet güncelleş-tirilirken, kent sakinlerine çağdaş dokunun gerektirdiği yeni hizmetler de sunuluyordu. 25 Mart 1875'te yürürlüğe giren "Umumi Deniz Hamamları Nizamnamesi" bu tür hizmetlerden biriydi.

Bu nizamnameye göre umumi deniz hamamları inşa ve idareleri bir ya da en fazla iki seneye mahsus olmak üzere şehremaneti tarafından müzayede ile ihale olunuyordu.

Hususi deniz hamamları da şehremaneti tarafından verilecek ruhsat üzerine inşa edilecekti. Kadınların denize girmeleri ihtimali bulunan yerlerdeki umumi hamamlar çift olarak yapılacak ve bunlar ses işitilmeyecek derecede birbirinden uzak olacaktı. Deniz hamamları dışında, deniz kıyısında ya da açıklarda denize girmek yasaktı. Bu tür ihlallerde zabıta ve liman idaresi müdahale edecekti.

Hamamlarda, müşteriler tarafından kullanılmak üzere şehremanetince verilecek örneğe uygun kısa donlar ve lüzumu kadar havlu, çıkma ve peştemal-ler bulundurulacağı gibi yüzme bilmeyenlere yüzme öğretmek üzere bir muallim bulunacaktı.

"Hamamlardaki hususi localarda denize girecekler ister takımı hamamdan alsınlar ister almasınlar, bakır akçe olarak üçer, umuma mahsus olan havuza takımı hamamlardan alıp girenler ikişer ve kendi takımı ile yıkananlardan birer kuruş alınacak ve fakat zabitan-ı askeriye ve zaptiyeden mülazım ve yüzbaşılar ile küçük çocuklardan mezkur ücretin nısfı (yarısı), çavuşa kadar neferat-ı askeriyeden onar para alınacak"tı.

Belediye zabıtası bünyesinde yer alan tüm bu görevler önceleri ihtisap ağası, çöplük subaşılan, ayak naipleri, mimar-başılar gibi görevlilerce, sonraları şehremaneti ve belediyenin değişik birimlerince yerine getirilmişti. Belediye zabıtası, ayrı bir birim olarak ancak İstanbul Belediye Zabıtası Müdürlüğü adı altında 1956'da kuruldu, l Şubat 1957 günü fiilen hizmete başladı. Belediye zabıtası örgütü için açılan ilk kurstan 12'si merkez memuru, 33'ü başkomiser, 24'ü komiser ve komiser muavini olmak üzere 159 kişi mezun oldu.

Belediye Kanunu'na göre belediye zabıtası belediyenin icra organıydı: Beldenin temizliğini, intizamını, sağlığını, huzur ve sükûnunu, emniyet ve selametini, iktisadi nizamım sağlamakla yükümlüydü. Belediye zabıtası, görevini


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   202   203   204   205   206   207   208   209   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin