İSTİKLÂL CADDESİ
Caddelerden İstiklâl Caddesi Havuzdur da havuzdur. Kadınlar da ördekleri Dolaşır şıpıdak şıpıdak
İstiklâl Caddesi'nde dükkânlar İki yandadır da iki yandadır Vitrinlernen incik boncuk Şıkırdatır da şıkırdatır
İstiklâl Caddesi dediğin Antep kilimine benzer Beyazlar yeşiller karalar Fırıldaktır da fırıldaktır
İstiklâl Caddesinde dullar Cımbızlarıyla dolaşır Baldırnan eksik eteknen Fıkırdaktır da fıkırdaktır
Akşamları İstiklâl Caddesi'nde Çiçekler kokulanır da kokulanır Karanfillernen afişler Kıkırdaktır da kıkırdaktır
Caddelerden İstiklâl Caddesi Uzundur da uzundur İstiklâl Caddesinde bekârlar Dolaşır şıpıdak şıpıdak
Salâh Birsel, Kikirikname, îst., 1961
Böylece tuttuğu tüm günlüklerde yaşadığı ortamın getirdiği anılan ve dostlarıyla birlikteliğim, öykü değil gözlem ve değerlendirme olarak vermektedir. Şair, evinden çıkar, Tozkoparan'dan geçip Unkapam'na iner; yolu uzatmak onu eğlendirir; Galata Köprüsü'nün üzerinden mavnaları seyreder; geçmiş günlerden kopup gelen anılar onu iyice bağlar; Eyüp'te, Merkezefendi'de ve Karacaah-met'te, Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar öncesinde bu taşların altında uyandığını sezinler. Edirnekapı'da dolanır. Zeyrek Yokuşu'nda düşüncelere dalar. İstanbul'un yıkılan, harap olmaya yüz tutmuş tarihsel yapılarını, sokaklarını üzülerek görür. Mesaj verir topluma. Denemelerin tümünde sanatın ve toplum olaylarının,sorunların değerlendirmesi yapılır. İstanbul'un semtleri, bu değerlendirme içinde bir çevredir (Hacivat Günlüğü).
Kadıköy, Ayaspaşa, Sirkeci, Süleyma-niye, İstanbul'un ünlü yangınları gibi gerçeklerle şair ne çok yaşar İstanbul'u. Teneke Mahallesi ile Rumeli Caddesi arasındaki sosyal uçurum da İstanbul' un konuları arasına girer (Halley Kimi Kurtarır).
Tüm yazılarındaki doğa, İstanbul' dur; ama, hiç de romantik bir yapıda değildir. İstanbul'un esin veren güzelliği, tarihte ve gününde yaşanan bir kişiliği vardır.
AYHAN DOĞAN
BİRUN
Osmanlı sarayının dış hizmetlerine bakan kadrolara ve hizmet birimlerine verilen ad. Sözcük, Farsça "dış" anlamındadır. "Birun" deyimi 1840'ta Babıâli'nin yeniden örgütlenmesinden sonra kulla-nılmayarak bunun yerine "Babıâli ricali", "rical-i devlet" deyimleri yerleşmiştir.
Resmi adı Saray-ı Cedide-i Âmire olan Topkapı Sarayı'nda, Harem-i Hümayun da denen enderun ile harem dairesi dış dünyaya kapalıydı. Bu iki bölümde yaşayanlar ve padişaha hizmet verenler sarayda yatıp kalkmakta, sarayın iç halkından sayılmaktaydılar. Dışarıda aileleri ve evleri yoktu. Geceli gündüzlü saray disiplini altındaydılar. Örneğin Enderun halkının, haremağalarımn sakal bırakmaları dahi yasaktı. Buna karşılık birun halkı, İstanbul'da evi ve ailesi olan, her gün hizmet için saraya, gelip giden görevlilerden oluşmaktaydı. Bunlar üzerinde Enderun'a uygulanan tarzda bir disiplin de söz konusu değildi. Birun görevlerine atamaları da sadrazam yapmaktaydı. Geniş anlamda birun, sadrazamdan başlayarak tüm yöneticileri, divan görevlilerini, İstanbul'daki asker ocaklarını kapsıyordu. Bunlardan, vezirlerle birinci sıradaki yöneticilere "birun ricali" denmekteydi. Dar kapsamda ise sarayla ilgili güvenlik, kapıcılık, taşımacılık, din, sağlık, vakıf vb işlere bakanlar, sarayın birun halkını oluşturmaktaydılar. Buna göre birun halkı sekiz grubu içeriyordu: İlmiye sınıfına mensup olanlar, Divan-ı Hü-
mayun görevlileri, birun ağaları, rikâb ağaları, eminler, şikâr ağaları, evkaf görevlileri, muhafız ve kolluk hizmetlileri.
İlmiye sınıfından olanlar, şehzade ve padişah hocaları, hekimbaşı, cerrahbaşı kehhalbaşı, müneccimbaşı ve hünkâr imamlarıydı. Sarayın, mülkiye sınıfından dört birun görevlisi şehremini, Matbah-ı Âmire emini, Darphane emini ve arpa eminiydi. Şehremini, hanedan saray ve köşklerinin yapım ve onarımlarını; İbrahim Paşa Sarayı, Galata Sarayı mekteplerinin gereksinimlerini yerine getiren bir örgütün amiriydi. Aynı zamanda saray masraflarının vekilharçlığını yapmaktaydı. Matbah-ı Âmire emini, her gün yüzlerce kişiyi doyuracak türlü yemeklerin, tatlıların hazırlandığı mutfakların, kilar-ı âmirenin buralarda hizmet veren aşçıların, yamakların şefiydi. Örgütünde çok sayıda sakabaşı, has ve harci fırın hademeleri, mumcu, helvacı, ekmekçi, simitçi, sebzeci, yoğurtçu, tavukçu, kasap, bozacı esnafı da bulunuyordu. Bunlar Acemi Ocağı'ndan seçilmekteydiler. Darphane emini, hazinenin gereksinimi olan altın ve gümüş paraların basım ve kesimini gerçekleştirdiği gibi, muhtelif madenlerin işletilmesini, buralardan İstanbul'a gümüş ve bakır hazinelerinin getirtilmesin! de sağlamaktaydı. Başında bulunduğu Darphane, önceleri sarayın dışında iken 18. yy' da sarayın birinci avlusuna taşınmıştı. Arpa emini de birun ricalinden olup Hâ-cegân-ı Divan-ı Hümayun sınıfında yer almaktaydı. Görevi saray ahırlarının yem gereksinimini karşılamaktı. Her ilkbaharda Kâğıthane'deki îmrahor Köşkü'nde arpa emininin padişaha ziyafet vermesi eski bir gelenekti.
Ağayan-ı birun zümresinden sarayla en çok ilişkisi olanların başında, emir-i alem ya da mir-i alem denen, padişahın tuğlarından, bayraklardan, mehterhaneden sorumlu rikâb (üzengi) ağası gelmekteydi. Kapıcılar kethüdası, sarayın orta kapısını (Bâbüsselam) bekleyen ka-pıcıbaşıların amiriydi. Ayrıca Divan-ı Hü-mayun'a ve saray protokolüne ilişkin birçok görevi vardı. Örneğin selamlık alaylarında padişahın yanında bulunur ve halkın verdiği arzuhalleri toplardı. Kapıcılar sınıfı, Bâbüsselam'ı ve Bâb-ı Hümayun'u bekleyenler olarak ikiye ayrılıyordu. Orta kapı kapıcıları "ser-bev-vabin-i dergâh-ı âli" unvanını taşımaktaydılar. 18. yy'da bu san, onursal bir rütbe olarak taşra derebeylerine verilmiş, böylece birun örgütü, İstanbul dışına da sembolik olarak yayılmıştı. Asıl saray kapıcıbaşılarının da birçok protokol, gözetim, bekçilik görevleri vardı. "Serhengân-ı Divan-ı Hümayun" da denen çavuşlar ve bunların amiri çavuşba-şı, divandaki ve saraydaki görevlerinden ayrıca mübaşir sıfatıyla eyaletlere buyruklar götürürler, bazen idam ve müsadere infazlarını gerçekleştirirlerdi. Ça-vuşbaşı, divan oturumlarının, padişaha arzların, ulufe ve galebe divanlarının, cülus ve bayramlaşma törenlerinin yasa-
lara uygun biçimde gerçekleştirilmesini sağlardı. Törenlerdeki alkış denen geleneği de çavuşlar sürdürmekteydiler.
Askeri sınıftan olan şikâr ağalan, padişaha, yakınlıkları nedeniyle rikâb ağalarından sayılmaktaydılar. Sırasıyla çakır-cıbaşı, şahincibaşı ve atmacacıbaşı unvanlı üç şikâr ağası, birun erkâmndandı. Görevleri, padişahların av hizmetlerini organize etmekti. Bunların maiyetinde şikâr halkı denen ve usta avcıları, kuş ve tazı bakıcılarını kapsayan kalabalık bir kadro vardı.
Padişahın sofra hizmetine bakan çaş-nigirbaşı ile çaşnigirler, tıpkı şikâr ağalan gibi Enderun'da yetişip dış hizmete çıkan birun görevlileriydi. Çaşnigirbaşı, saray mutfağında pişen yemeklere nezaret eder, padişahın harem dairesi dışındaki yemek servislerinde hazır bulunur, maiyetindeki çaşnigirler de sofra hizmetini görürlerdi. Yine bunlar gibi, Enderun çıkışlı müteferrikalar, saray hademesi ko-numundaydılar. Baltacılar da devşirme kökenli Enderun ya da Acemi Ocağı çıkışlı gençlerdi. Teberdârân-ı hassa denen bu sınıfın muhtelif bölükleri vardı. Bir bölümü, Eski Saray'da hizmet verdiği için, Eski Saray baltacıları, bir bölümü harem dairesine odun, su servisi yaptıklarından yakalı baltacılar, diğerleri de zülüflü baltacılar olarak anılıyorlardı.
Birun kapsamında yer alan öteki hizmet sınıfları, peykler, satırlar, rikâb solakları, alem mehterleri, çadır mehterleri, hassa çamaşırcıları, hassa terzileri, elh-i hıref-i hassa denen gruptaki sanatkârlardı. Bunlar, sarayın her günkü görevlileri olmayıp belirli zamanlardaki hizmetleri ve sarayın siparişlerini yapan kişilerdi. Peykler, solaklar ve satırlar, cuma, bayram, kılıç alaylarında padişahın göz kamaştırıcı mevkib-i hümayununda özel kıyafetleri, teberleri ile yer almaktaydılar.
Bostancıbaşı'nın komutası altındaki Bostancı Ocağı(->), sarayların dış güvenlik hizmetleriyle birlikte hadaik-i hassa denen saray bahçelerinin bakımından sorumluydu.
Birunun son bir birimi, önceleri ha-sahır, son dönemde de ıstabl-ı âmire denen saray ahırları örgütüydü. 19. yy'a değin mir-i ahur ağanın, bilahare de ıstabl-ı âmire müdürünün yönetimindeki hasahır halkı, atoğlanlan ile salâhurlar-dan (binici-seyis), saraçlardan, nalbantlardan, harbende (katırcı), deveci bölüklerinden oluşmaktaydı. Hasahıra İstanbul dışında hizmet veren yundcular (kısrak yetiştiricileri), korucular (has otlakların korucuları), tayalar ve tay ağalan, sefer ve çayır voynukları da biru-nun uzantıları sayılıyordu.
İstanbul'daki kapıkulu ocaklarının büyük komutanları olan yeniçeri ağası ile sipah, silahdar, azep ağalan, cebeci, topçu, toparabacı, mehterbaşı ağalarına da ağayan-ı birun denmekteydi. Saray örgütünü örnek alan Paşa Kapısı'nda, vezir dairelerinde de daha dar kadrolu birun örgütleri vardı. Sadrazamların birun
Dostları ilə paylaş: |