CEVDET PAŞA
(27 Mart 1823, Lofça [bugün Bulgaristan'da] - 25 Mayıs 1895, istanbul) Osmanlı devlet adamı, tarihçi, hukukçu ve eğitimci. Tanzimat adliyesinin kurucusu sayılır. Türkiye'de tarihçiliğin ve eğitimin çağdaşlaşmasına öncülük edenlerdendir.
İlk eğitimini Lofça'da aldıktan sonra 1839'da İstanbul'a geldi. Cami dersleri-ne(->) ve Fatih Medresesi'ne devam etti. Bir yandan da Fransızca öğrendi. Müspet bilimleri öğrenmeye çalıştı. Mesnevi yi ezberleyip Murad Molla Dergâhı şeyhinden icazet aldı ve mesnevihan oldu.
Cevdet adı ona bu sırada verilmiştir. Eski tarz şiire ilgi duyarak bir divançe meydana getirdi. İstanbul'un aydın çevrelerine girdi. Rical konaklarında ve dergâhlarda düzenlenen toplantılara katıldı. 1844'te medreseden icazet alarak ilmiye sınıfına girdi ve kadı sanını kazandı.
Özel ve resmi yaşamına yön veren gelişme, bir yıllık müderrisken 1846'da, Sadrazam Mustafa Reşid Paşa'nın kendisini danışman olarak yanına alması oldu. Paşanın konağına yerleşti ve çocuklarının özel eğitiminde de görev aldı. Bu birliktelik Reşid Paşa'nın ölümüne (1858) değin sürdü. Bu dönemde, Meclis-i Maarif üyeliği, İstanbul'da açılan Darülmu-allimin'de(-») müdürlük yaptı. Bu okulu, hazırladığı yeni tüzük, ders programı ve görev verdiği öğretmenlerle İstanbul' un en modern okulu konumuna getirdi. Kavaid-i Osmaniye adlı ders kitabım da kendisi yazdı. Şirket-i Hayriye'nin(->) nizamnamesini kaleme aldı. 1851'de kurulan Encümen-i Dâniş'e üye oldu. Bu sırada Osmanlı tarihinin 1774-1826 dönemini yazmakla görevlendirildi. 1854' te Tarth-i Cevdet diye bilinen eserinin ilk 3 cildini tamamladı. O yıl Süleymaniye müderrisliğine yükseldi ve 1855'te de vakanüvisliğe atandı. Kişisel gözlemlerine ve derlediği resmi belgelere dayalı olarak Tezakir-i Cevdet adlı eserini yazmaya başladı. Bir yandan da İslam hukukunun çağdaşlaştırılması amacıyla kurulan komisyonda görev aldı. Meclis-i Âli-i Tanzimat üyesi olunca ceza ve arazi kanunnamelerinin yazımlarında görev aldı. 1861'de Sadrazam Rauf Paşa ile çıktığı Rumeli teftişinden dönüşünde ilmiye rütbesi İstanbul payesine yükseltildi. Yeni oluşturulan Meclis-i Vâlâ'nm nizamnamesini yazdı. Fevkalade komiser olarak 1862'de İşkodra'ya, ertesi yıl Bosna-Hersek'e gidip döndü. Anadolu kazaskeri payesine yükseldi. 1865'te Der-
viş Paşa ile Fırka-i islahiye'nin başında görev aldı. Çukurova'dan dönüşünde istemediği halde ilmiye sınıfından ayrılıp vezir rütbesiyle mülkiye sınıfına geçti ve kendi deyimiyle sarığı çıkarıp fes giydi; "efendi" iken "paşa" oldu. Vakanüvisliği de Lutfî Efendi'ye bıraktı. Halep valiliğinden (1866-1868) dönüşünde Divan-ı Ahkâm-ı Adliye reisliğine atandı. Yeni adalet örgütünün tüzüklerini hazırladı. Osmanlı Devleti'nin ilk adliye nazırı ol-, du. Bir yandan da Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye Cemiyeti'nin başkanlığını üstlenerek 1870'e değin Mecellenin ilk 4 kitabını hazırladı. Kısa bir ayrılıştan sonra 1871'de eski görevlerine döndü. 1872-1873'te, Mecelle çalışmaları sürerken Şû-ra-yı Devlet Tanzimat Dairesi reisliğinde, Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şûra-yı Devlet üyeliklerinde de bulundu. 1873' te önce evkaf, ardından maarif nazırı oldu. Bu görevde iken okumayı kolaylaştırıcı elifba cüzünü hazırlayıp okullara dağıttırdı. Sıbyan, rüştiye benzeri okulların ıslahı, rüştiyelere idadi sınıflarının eklenmesi, ders programlarının olabildiğince dogmalardan arındırılarak yinelenmesi, ders kitapları yazımı çalışmalarını gündeme getirdi. İlk kez, İstanbul' da Nuruosmaniye'de Numune Mektebi adı ile çağdaş bir ilkokul açtı. 1874'te Yanya valiliğine gönderildi. 1875'te dönünce ikinci kez maarif nazırı, bir süre sonra adliye nazırı oldu. Çıktığı Rumeli teftişinin ardından 1876'da üçüncü kez maarif nazırlığına getirildi. O yıl İstanbul'da art arda yaşanan olaylardan uzak kaldı. Meşrutiyet yanlısı olmadığından Midhat Paşa ile anlaşamadı. Fakat II. Abdülhamid'in güvenini kazandı. 1877' de Mecellenin yazımını tamamladıktan sonra 1879'a değin, dahiliye, evkaf nazırlıkları, Suriye valiliği görevlerinde bulundu. Yeniden adliye nazırlığına getirildi ve bu görevde üç yıl kaldı. Osman-
lı kanunlarının "Düstur" adı altında toplanması, Hukuk Mektebi'nin açılması gibi hizmetlerde bulundu. 1882-1886 arasında görevsiz kalarak çocuklarının eğitimiyle ilgilendi ve tarih çalışmalarını sürdürdü. Tarih-i Cevdet'i tamamladı. 1886'da beşinci kez adliye nazırı oldu. 1890'da nazırlıktan ayrıldı. Son görevi olan Mecâlis-i Âliye üyeliğini ölümüne kadar sürdürdü. Bebek'teki yalısında öldü, Fatih Camii haziresine gömüldü.
Ailesinden kopup tek başına İstanbul'a gelen Cevdet Paşa'nın başkentin bilim ve yönetim çevrelerinde yükselişi, benzeri az görülen olaylardandır. 1839-1895 arasında İstanbul'daki yaşamı, Fatih'teki iki kişilik loş medrese hücresinden Bebek'teki yalıya, müderrislikten vezirliğe ve nazırlığa, divançe şairliğinden vakanüvisliğe yükselişi, kendi deyimiyle "tafra"larla (sıra atlamalı terfi) ve her seferinde üstün başarısıyla olmuştur. Bu ise, o dönemdeki İstanbul koşullarının, taşraya oranla sınırsızlığını düşündürmektedir. Tarih-i Cevdet'le sık sık İstanbul'un sosyal yönlerini vurgularken bir taşralı gözüyle ilginç tespitlerde bulunur. Ona göre buradaki zenginlik devlet adamlarına dışarıdan akan "akçalar ve bohçalar" sayesindedir. İstanbul, bunlarla görkemli ve ışıltılıdır. Fakat bu, aynı zamanda kentin, her türlü suiistimale de uygun ortam olması sonucunu getirmiştir.
Örnek bir İstanbul rical ailesinin reisliğini temsil eden Cevdet Paşa, tek eşi Adviye Rabia Hanım'a, oğlu Sedat'a, kızları Fatma Aliye(->), Emine Semiye hanımlara düşkünlüğüyle tanınır. Evinde köle-cariye bulundurmamış, yoksulları a-lıp yetiştirerek okutmuş veya gelin etmiştir. Aldığı maaşlarla geçinmeye çalışmış, çok istediği halde İstanbul'da bir konak edinememiş, önce eski bir yalıda, sonra kiralık yalılarda, en son Bebek'teki Mütercim Rüştü Paşa'dan aldığı yalıda yaşamış, bu yalı ile l arsası ve 2 dükkânı eşinin ölümünden (1897) sonra borçlarının tasfiyesi için satılmış ve aile dağılmıştır.
Bu dürüst devlet ve bilim adamının siyasal görüşleri de çağdaşlarından farklıdır. Batı'yı örnek alarak çağdaşlaşmayı öngörmekle birlikte İslam geleneklerinin korunmasını, İslamiyetin eşitlik ilkesinin uygulanması ile Müslim, gayrimüslim herkesin barış içinde yaşayacağını savunmuştur. Hilafet ve saltanatın bir hükümdar tarafından temsilini, devlet yapısının korunması için gerekli saymış, bu nedenle Meşrutiyet düşüncesine sıcak bakmamıştır.
Tanzimat'ın ve çağdaşlaşmanın temelini oluşturan çok sayıda nizamnameyi, talimatnameyi, layihayı kaleme alan, İslam hukukuna uygun ilk kanun kabul edilen Mecelle'yi hazırlayan Cevdet Paşa'nın edebiyat ve dilbilim alanında Divançe, Medhâl-i Kavaid, Kavaid-i Osmaniye, Belâgat-ı Osmaniye, Kavaid-i Türkiye adlı küçük eserleri vardır. 12 ciltlik Tarih-i Cevdet, İstanbul için başya-
pıtlardandır. Burada, kentin geçmiş dönemlerde tanık olduğu yolsuzluklar, ayaklanmalar, örneğin kadınların uygunsuzlukları, silahlı hamalların gündüzle-yin çarşıda kadın kaçırmaları gibi olaylara değin her şey, belgelerle ve eleştirici bir yaklaşımla işlenmiştir. Tezakir-i Cevdet ve kısmen bunun bir özeti olarak II. Abdülhamid'e sunduğu Maruzat, Türk tarihçiliğinde birer başlangıçtır. Bu üç eseri, gelenekçi Osmanlı tarihçiliğinden çağdaş tarihçiliğe geçişinin büyük yapıtları sayılır. Kısas-ı Enbiya ve Teva-rih-i Hulefâ, İslami terbiyeye dönük bir eserdir. Cevdet Paşa'nın değişik konularda, Talikat, Takvimü'l-Edvâr, Mi'yar-ı Sedad, Adâb-ı Sedad, Hulâsatü'l-Be-yan, Asâr-ı Ahd-i Hamidî, Hilye-i Saadet adlı başka eserleri, İstanbul kütüphanelerinde korunan basılmamış pek çok müsveddeleri ve notları vardır. İbn-i Haldun'un Mukaddime'sinin 3. cildini Arapçadan Türkçeye çevirmiştir.
Bibi. Cevdet, Tezakir, IV; Cevdet Paşa, Ma' ruzat, ist., 1980; Fatma Aliye, Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı, İst., 1332; A. Ölmezoğlu, "Cevdet Paşa", ÎA, III, 114-123; İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, Ahmed Cevdet Paşa Semineri-Bildiriler, îst., 1986; E. Mardin, Medeni Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, ist., 1946; Ergin, Maarif Tarihi, IV, 1084-1116.
NECDET SAKAOĞLU
CEVİZLİ
Maltepe İlçesi'ne bağlı mahalle. 1990 sonrası Kartal İlçesi'nden ayrılarak kurulan Maltepe İlçesi içerisinde kalan kesimi "Maltepe-Cevizli", Kartal İlçesi sınırları içerisinde kalan kesimi ise "Kartal (Soğanlık)-Cevizli" şeklinde adlandırılır. 1990 nüfus sayımında bu iki Cevizli mahallesi tek bir mahalle olarak ele alınmıştır.
Batıda Maltepe İlçesi'nin Bağlarbaşı, güneyde Maltepe İlçesi'nin Yalı, doğuda Kartal İlçesi'nin Esenkent ve Gülsuyu mahalleleriyle sınırlanmıştır. Marmara De-nizi'ne çok yakın olmakla birlikte sahili
Dostları ilə paylaş: |