Adalet Cimcoz
Nazım Timuroğlu koleksiyonu
seslendirdi; karakteristik sesiyle birkaç kuşağın kulaklarında iz bıraktı. Kardeşi Ferdi Tayfur da ünlü bir aktör ve dublaj sanatçısıydı.
SELİM İLERi
CİNCİ HOCA
(?, Safranbolu - 29 Ekim 1648, Karacabey) "Cinci Hüseyin Efendi", "Kazasker Hüseyin Efendi" adlarıyla da bilinir. Sultan ibrahim'in saltanatında (1640-1648) saray üfürükçülüğü yapmış, bu kısa dönemde İstanbul'da etkili olmuş hocadır.
Safranbolulu Karabaş ibrahim Efen-dizade Şeyh Mehmed Efendi'nin oğludur. Gençliğinde İstanbul'a geldi. Hüse-yinefendizade Şeyh Mehmed Efendi'nin "darü'l-üffâdesine" girdi. Epeyce bir zaman medrese derslerini izledi. Fakat başarı gösteremedi. l640'ta Şeyh Mehmed Efendi, Süleymaniye müderrisliğinden İzmir kadılığına atandığında, muidi (asistan) Hüseyin'e mülâzemet (müderris a-daylığı) oluru vermedi. Fakat Hüseyin'in istanbul'da bulunan annesi, saray haremine girip çıkan kadınlarla temasta olduğundan oğluna bir şans kapısı araladı. O sırada sinir krizleri geçiren Sultan İbrahim için Mahpeyker (Kösem) Valide Sultan, nefesi kuvvetli hoca arıyordu. Hüseyin, Safranbolu'da iken babasından büyü, sihir yöntemleri ve duaları öğrenmişti. Annesi hareme haber gönderdi ve oğlunun \pek etkili dualar bildiğini ve "izinli" olduğunu duyurdu. Padişaha o-kursa mutlaka iyileşeceğini ileri sürdü.
O gün saraya çağrılan Hüseyin "kıra-at-ı azîme"de bulundu ve Sultan İbrahim'i rahatlattı. Padişah, Hüseyin'e ihsanda bulundu. Bir fermanla da kendisine mülazımlık ve kırklı müderrisliği üstünde altmışlı sahn müderrisliği verildi. Şeyhülislam Yahya Efendi ve Sadrazam Kara Mustafa Paşa, ilmiye sınıfının iç düzenini bozan bu atamayı engelleyemediler. 1641-1643 arasında hızla yükselerek Süleymaniye müderrisliğinden Galata kadılığına geçti. 1644'te muallim-i sultanî (padişah hocası) oldu. Kazasker Karaçelebi-zade Mahmud Efendi'nin kızıyla evlendi. l644'te Anadolu kazaskerliğini elde etti. Protokolde ise Rumeli kazaskerinin altında olması gerekirken onun üstünde bir konum kazandı. Bundan alınan Rumeli kazaskeri, sadrazama ve padişaha rüşvet vererek şeyhülislam oldu ve Cinci Hoca'nın önüne geçti. Galata Kazası kendisine arpalık olarak tahsis edilen ve kısa aralıklarla dört kez Anadolu kazaskerliği yapan Cinci Hoca, giderek etkinlik kazandı. Kara Mustafa Paşa'nın sadrazamlıktan alınıp öldürülmesinde rolü oldu. Silahdar Yusuf Paşa ile birlikte hareket edip Girit'e sefer açılmasına padişahı ikna etti.
IV. Murad döneminden (1623-1640) beri, güvenlikten ve sağduyulu yönetimden yoksun kalan İstanbul'da, dengesiz padişahı avucunun içine alan Cinci Ho-ca'dan herkes çekiniyordu. Bir bedestan tellalını kendisine kethüda yapan Cinci Hoca, kadılıkları rüşvetle satmakta, ken-
disine hediye ve para sunanlara istedikleri görevleri verdirmekteydi. Parasal işleri tellal kethüdası çeviriyordu. Naîmâ' nın anlattığına göre herkes ondan çekiniyor, taşra görevinden dönenler de yüklü hediyeler sunuyorlardı. Cinci Hoca, Gelibolu'ya sürülen mimar Kasım Ağa'yı da affettirip geri getirtti. Çünkü Kasım Ağa 100 altın rüşvet vermişti.
Cinci Hoca Kumkapı'da, hazineden verilen iki milyon akçe ile bir konak yaptırmıştı. Cevrî Çelebi 1644'te yapılan Cinci Hoca Konağı için bir tarih manzumesi yazmıştır. Bunda, konağın pek ferah, içerisi bahar çiçeklerinden motiflerle bezeli, bahçesi cenneti hatırlatan bir yer olduğu vurgulanır. Evliya Çelebi de 1648'de bu konağı gezdiğini ve "kara sakallı bir çelebi olan Cinci Hoca'yı ziyaretini, kendisine hediye edilen kürkü, lokmalı kaftanı, atı, evine gönderilen erzakı" anlatır.
l646'da kısa süre konağı elinden alınan Cinci Hoca, l647'de gözden düşüp izmit'e sürüldü. Bağışlanarak istanbul'a dönmesine izin verildi. İbrahim 1648'de tahttan indirilince Paşa Kapısı'nda tutuklandı. Tüm çiftliklerinin, mülklerinin tapuları iptal edildi. Cülus(->) bahşişine harcanmak üzere kendisinden 200 kese akçe istendi. Vermeyince konağı basıldı. Kaçarken yakalanan Cinci Hoca, Cellat Kara Ali tarafından korkutulunca paralarının yerini söyledi. 3.000 kese gümüş, 200 kese kıymetinde altın eşya ortaya çıktı. Bu müâzizam servetle 1.958.000 altın tutan cülus bahşişi dağıtıldı ve uzun süre piyasadaki halis akçelere halk "Cinci akçesi" dedi. Kumkapı'dan denizyolu ile Mudanya'ya gönderilen Cinci Hoca sürgün yeri İbrim'e (Mısır) gidecekken Mi-halıç'ta (bugün Karacabey) hastalandı. Burada ileri geri konuştuğu ve İstanbul' da da aracılar bulup kendisini affettirmeye çalıştığı öğrenilince bir çavuş gönderilerek boğduruldu. İstanbul'da bir hamamı olan Cinci Hoca, Safranbolu'da "Cinci Hanı" denen büyük bir han yaptırmıştır.
Bibi. Tarih-i Naima, IV, 337 vd; J. von Harn-mer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, X, İst., 1338, s. 35 vd, s. 125 vd; Danişmend, Kronoloji, III, 391, 392, 413; Evliya, Seyahatname, I, 324; Şeyhî, Vekayiü'l-Fuzalâ, I, 178-179; H. Ayan, Cevrî, Erzurum, 1981, s. 332-333.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |