Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə675/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   671   672   673   674   675   676   677   678   ...   899
CİZVİTLER

16. yy'in ortalarında Ignace de Loyola adlı bir îspanyolun küçük grubu tarafından Paris'te başlatılan ve reform hareketlerine karşı Katolikliği, papalığı güçlendirmeyi savunan tarikatın Fransızca-daki adı olan "isa'ya bağlı", "İsa'cı" anla-

mındaki Jesuite sözcüğü dilimize "Cez-vit" ya da "Cizvit" olarak yerleşmiştir. Daha çok, eğitimle, mahkûmların, fahişelerin ıslahıyla, hastaların bakımıyla, kimsesiz gençlerin yetiştirilmesiyle uğraşan, Cizvit misyonerleri Katolikliği yaymak amacıyla 16. yy'ın sonlarına doğru bu ünlü kente de geldiler.

Dört Cizvit misyoneri Galata'daki St. Benoît Manastırı ve Kilisesi'ne yerleştirildiler ve burada hemen bir okul açarak eğitim faaliyetinin yanısıra, akşamları hapishane ve hastaneleri ziyarete başladılar. Cizvitlerin çalışmaları, ayinleri, başkentin azınlık Hıristiyan halkı arasında yavaş yavaş ilgi toplamaya başlayınca, Ortodoks Rumların, Gregoryen Ermenilerin, hattâ Venedikliler, Cenevizliler gibi Katolik Latinlerin yöneticileri ve Protestan diplomatik misyon şefleri (Anglikan [ingiliz], Kalvenist [Hollandalı] vb) rahatsız olmaya başladılar. Cizvitler buna rağmen, Fransız uyruklu oldukları için Osmanlı yönetiminden himaye ve yardım gördülerse de Hıristiyan nüfus arasında huzursuzlukların çıkmasına, bunun sokak hareketlerine dek varmasına yol açtıkları için birkaç kez İstanbul dışına sürüldüler, ama her defasında geri dönüp St. Benoît Manastırı'na yerleştiler.

Cizvit tarikatı ruhbanı, bütün 17. yy boyunca İstanbul'da faaliyetini sürdürdü. 1604'te I. Ahmed ile Fransa Kralı IV.

Mıgırdıç Civanyan'ın "Kız Kulesi ve .Sarayburnu" adlı resmi, tuval üzerine yağlıboya, 50,7x62 cm, Atatürk Kitaplığı. Gözlem Yayıncılık Fotoğraf Arşivi

Henri arasında imzalanan 5. kapitülasyon ahitnamesinde Fransızlara, ya da Fransızların dostu olan devletlerin yurttaşlarına ve tüm bu ülkelere mensup Katolik rahiplere kolaylık gösterileceğine dair bir madde yer alıyordu. l673'te IV. Meh-med zamanında imzalanan 6. ahitnamede ise "Galata'daki Cezvit ve Capucin tarikatları ruhbanı"na tanınacak haklar ve ayrıcalıklar anılıyordu. Bununla birlikte, yönetim Cizvitlerin faaliyeti konusunda giderek büyüyen sorunlarla karşılaşıyordu. Ermeni ve Rum reaya arasında huzursuzluklar ve bu cemaat patriklerinin hükümete baskıları sürüp gidiyordu. Bu arada Cizvitlere yumuşak davranan Ermeni Patriği Sahak'm değiştirilmesiyle göreve getirilen şiddetli bir Katolik düşmanı olan Avedik'in kendi topluluğu i-çinden Gregoryenliği bırakıp Katolikliğe geçenlere hükümet eliyle baskı yaptırması, sonra da Katolik Ermeniler ve Fransızların çabalarıyla hükümetçe görevden alınıp Sakız'a sürgüne gönderilmesi, ama Fransızların eski patriği kaçırarak Normandiya sahillerindeki ünlü Mont St. Michel Adası'ndaki aynı adlı kalede, sonra da Bastille'de hapsetmeleri, Osmanlı hükümetinin hiç hoşuna gitmedi (1707).

Her ne kadar Gregoryen Patriği Ave-dik, üç yıllık mahpus hayatı sonucunda Katolikliğe geçip, tercümanı, ünlü şarki-

yatçı Petis de La Crobc'nın evine yerleşerek Katolik kilisesinde ayin yönetmeye başladıysa da, sorun Osmanlı yönetimi açısından bitmedi, kendi ülkesinde kendi hükümranlığının çiğnendiğini gören Babıâli sadece Katolikliğe geçen Ermenilere değil, Cizvitlere karşı da kısıtlamalara gitti, bu arada Capucin (Kapusen), Dominicain (Dominiken) ve Franciscain (Fransisken) ruhbanın da faaliyeti sınırlandırıldı.

Cizvit rahipleri bu tarihten sonra, daha çok gündüzleri tersanelerde, kadırgalarda, inşaatlarda, çeşitli ağır işlerde ya da özel kişilerin evlerinde çalıştırılan, geceleri ise bugünkü adlarıyla Kasımpaşa, Beşiktaş ve Tophane semtlerindeki zindanlarda kalan Frank, Venedikli, İtalyan, Prusyalı, Leh, Rus vb gibi Hıristiyan köleler arasında çalışmaya yöneldiler.

Cizvitlerin varlığı ve faaliyeti, tarikatın 1773'te papalık tarafından lağvedilmesine kadar sürdü. Fransız papazlar ülkelerine döndüler, Galata'nın yerlisi Latin-lerden yetişmiş Cizvitler ise "pretes se-culiers" (tarikatsız papaz) olarak St. Benoît Manastırı'nda kaldılar. Ama 10 yıl sonra manastırda onların yerini bu kez Lazariste tarikatının misyonerleri aldı. Papa, Cizvit tarikatına 1814'te yeniden izin verince, İstanbul'a bu kez italyan Cizvit-leri geldiler. 1864'te Collegio di St. Pulc-heria adlı okulu açtılar, 1891'de de bugün Beyoğlu Parmakkapı'daki binayı yaptırdılar. Okul bir süre sonra Lazaristlere devredilince, italyanca Santa Pulcheria olan adı Fransızca St. Pulcherie'ye çevrildi, kendisi de zamanla rahibeler okuluna, oradan da süreç içinde bugünkü Fransız kız ortaokuluna dönüştü.

istanbul cları, robert de



(12-13, yy) 13. yy'ın başlarında, IV. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis'e gelen Fransız şövalyelerindendir. Hayatına dair bir bilgi yoktur.

Kuzeybatı Fransa'da Haçlı seferleri için Fransızları coşturan Pierre L'Ermite' in de memleketi olan Amiens dolaylarında yaşayan ve Clari (veya Clairi) arazisinin sahibi olan Robert de Clari, İstanbul'un Haçlılar tarafından alınışını anlatan hatıralarını, okuryazar olmadığından 1210'da yurduna döndüğünde birine anlatarak yazdırmıştır. Bu hatıralar ortaçağ Fransız edebiyatının ilginç ürünlerinden biri olarak tanınmıştır. Bilindiği kadarıyla Robert de Clari'nin arazisi ona "şövalye soyluluk unvanı sağlamış fakat 6 hektarlık toprağı ile doyurmaya yetmemişti".

Robert de Clari'nin konuşma üslubuyla ve eski Fransız dilinde yazılmış olan hatıratının başında oldukça ayrıntılı olarak Bizans tarihinin 12. yy'daki gelişmeleri ve başlıca taht olayları anlatılmış, bunun arkasından, Avrupa'da hazırlanan IV. Haçlı Seferi'nin niçin doğrudan doğruya Müslümanlara karşı değil de, Konstantinopolis'e yöneldiği üzerinde durulmuştur. Bu sefere Robert'in kardeşi Ra-

hip Aliaume de Clari de katılmıştır. Bunlar Haçlı ordusunun yoksul şövalyeleriydi. Güçlü ve varlıklı olanlardan biri de, hatıratı günümüze kadar gelen Geoffroy de Villehardouin'dir. Clari, hatıralarında, bu varlıklı grubun tutumundan yakınır ve onlann kendilerini ezdiğinden şikâyet eder. Aliaume de Clari, şehrin Haliç tarafında örülmüş bir kapıyı delenlerin başındadır ve hattâ Robert onun burada açılan delikten ilk giren olmasını önlemeye çalışmıştır. Böylece her iki kardeşin en önde çarpışanlardan oldukları anlaşılır. Şehir Haçlıların eline geçtiğinde ise, başta gelen büyük soylular, küçük şövalyeler daha farkına varmadan, Bizanslıların zengin konaklarına yerleşmişler, küçükler ise ancak buldukları ile yetinmek zorunda kalmışlardır.

Robert de Clari, Blahernai Savaşı'nda buldukları hazineleri, Ayasofya'yı, bu kilisenin önündeki atlı imparator heykelini, On İki Havari Kilisesi'ni, Altmkapı' yi, Bukoleon Sarayı'nı, şehrin içindeki bazı anıtları, Pantokrator Manastırı olması muhtemel bir yapıyı anlatır. Kitabının son bölümlerinde. Haçlıların arasından bir Latin imparatorunun seçilmesi ile yağmada elde edilen malların paylaşılması üzerinde durulur. Hattâ bu arada, kardeşi Aliaume'a bir rahip namzedi olduğu gerekçesiyle yağmadan pay verilmesi önlenmeye çalışılır. Ancak onun kahramanca çarpıştığı bazılarınca öne sürülerek hisse alması sağlanır. Bu küçük kitabın son bölümleri, Latin İmparator-luğu'nun ilk yıllarındaki olaylara dairdir.

Robert de Clari'nin kitabı birkaç defa yayımlanmıştır: Historiens et chroniqu-eurs du Moyen-Age, Robert de Clari, Vil-lehardouin, Joinville, Froissart, Commy-nes, (yay. A. Pauphilet), (Paris, 1938); La conquete de Constantinople, (yay. Ph. Lauer), (Paris, 1956); R. de Clari'nin kitabı P. Charlot tarafından bugünkü Fran-sızcaya çevrilerek küçük bir cilt halinde basılmıştır: La conquete de Constantinople, (Paris, 1939). Beynun Akyavaş tarafından yapılmış bir de Türkçe tercümesi vardır: Konstantinopolis'in Zaptı (1204), (Ankara, ty). Ancak birçok kısımlar eksik olduğundan bu çeviri kaynak olarak kullanılamaz.




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   671   672   673   674   675   676   677   678   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin