ÇAMLICA
464
465
ÇAMLICA
samlar Cemiyeti'nin düzenlediği sergilerde teşhir etti.
1914 kuşağı olarak adlandırılan dönemin en önemli ismi olan Çallı'mn, ayrıntının önem taşımadığı rahat ve kıvrak renk tuşlarıyla oluşturduğu eserleri büyük ilgi ve şaşkınlık uyandırdı. İzleyicinin, detaycı, fotoğrafik özelliklerin ön planda tutulduğu resme olan alışkanlığını kökten sarsan bu üslup, Türk resminde yeni dönemi ifade eder. Çallı, Galatasaray sergilerine düzenli olarak eser verdi. 1922 tarihli sergide teşhir ettiği eserlerin bazıları şu adları taşıyordu: "Mehtap Avcıları", "Bir Kadın", "Hünkâr Suyu'nda Gezinti", "Fırsat Bekleyen Kadın". 1917' de Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle kurulan Şişli Atölyesi'nde büyük boyutlu resimler yaptı. Genellikle savaş ve kahramanlık konulu resimlerinde gerçekçi ve anlatımcı bir anlayış egemendir.
Çallı'mn sanatında 1922 dönemi ("Mevleviler", "Arzuhalciler" resim serileri), bazı kübist ve modern form arayışlarına yöneldiği yeni bir dönem olarak önem taşır. Aynı yılda geçici bir süre İstanbul'da kalarak Çallı ile dost olan Rus ressam Aleksis Griçenko'nun, Çallı'mn sanatına olan etkileri belirgindir. Çallı, o dönem büyük gelişme içindeki Avrupa modern resim sanatına yaklaşma yönünde önem taşıyan bu tavrı sürdürmemiş, yeniden eski tarzına dönmüştür.
Bohem ve nüktedan kişiliği ile döneminin renkli simalarından olan Çallı, yaşamı boyunca ilgi odağı olmuş, "ressamca" yaşantısı resme olan ilginin geniş kesimlere yayılmasında rol oynamıştır.
Çallı, resmin her türünde başarılı örnekler vermiş, nü, natürmort, portre, konulu kompozisyon ve peyzajlarında ele aldığı kendine özgü temalar Türk resminde "Çallı'mn manolyaları", "Çallı'mn portreleri" olarak anılır.
İstanbul peyzajları Çallı'mn sanatında özel bir öneme sahiptir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Anadolu gezileri programı sırasında İstanbul'dan ayrılmamış, bu program doğrultusunda 1942'de açılan sergide İstanbul peyzajlarını teşhir etmiştir. İlki 1939'da açılan devlet sergilerine genellikle "Göksu", "Rumelihisarı", "Kandilli", "Emirgân", "Tarabya" gibi İstanbul konulu resimlerle katılmıştır.
500'ün üzerinde eseri olduğu tahmin edilen Çallı Türk resminin önemli isim-lerindendir.
Bibi. N. Berk-A. Turam, Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Tarihi^ II, İst., 1981; Boyar, Türk Ressamları; K. Özsezgin, ibrahim Çallı, İst., 1993.
AHMET ÖZEL
ÇAMLICA
Anadolu yakasında, Üsküdar yerleşmesinin dört kilometre doğusunda, istanbul' un iki ünlü tepesinin bulunduğu semt.
Osmanlı döneminde, tepelerin ilk kullanımı IV. Murad zamanında (1623-1640) olmuştur. Eski ve Yeni Çamlıca adlarıyla bahsedilen iki mesire yerinde bazı köşklerin ve Büyükçamlıca'da Bağ-ı Cihan
IBRAHIMAĞA
Çamlıca
istanbul Ansiklopedisi
adlı bir ahşap kasrın yaptırılmasıyla, 17. yy'da Çamlıca sayfiye olarak kullanılmaya başlamıştır.
IV. Mehmed'in (Avcı) de (hd 1648-1687) aynı yüzyılda, Çamlıca'ya bir ahşap saray ile l660'ta, tepelerdeki doğal su kaynaklarının akıtıldığı Büyük ve Küçük Çamlıca suları diye bilinen çeşmeleri yaptırdığı bilinmektedir.
Çamlıca mevkiinin Osmanlı yönetiminde rağbet bulmaya başlaması 18. yy' in başlarından itibarendir. Çamlıca tepelerinden, özellikle Büyükçamlıca Tepe-si'nden İstanbul ve Boğaziçi'nin manzarasının güzelliği bir sayfiye yeri olarak seçilmesini etkilemiş olmalıdır. Buna rağmen, bölge şehre uzak olduğundan 18. yy'da bağlık bahçelik niteliğini sürdürmüştür.
18. yy'ın sonlarında ve 19. yy'm başlarında III. Selim (1789-1807) ve II. Mah-mud (1808-1839) zamanında Çamlıca ve çevresi köşklerle donanmaya başlamıştır. 1821'de II. Mahmud'un Büyükçamlıca'da Sarıkaya mevkiinde Sürur-âbâd adını verdiği bir hünkâr kasrı yaptırdığı ve ablası Esma Sultan'a hediye ettiği, kendisinin de özellikle yaz mevsiminde sık sık bu kasra mehtap seyrine geldiği, ömrünün son günlerini bu köşkte geçirdiği bilinmektedir.
İlk daimi iskân, 19. yy'da Büyükçamlıca ile Üsküdar arasında Tophanelioğlu Çeşmesi çevresinde gerçekleşmiştir. Bu çevrede en meşhur bağ köşkü Gümrükçü Osman Paşa'ya aittir. Bundan başka Koşuyolu üstünde bulunan Ragıp Bey Ba-ğı'nın 300'den fazla kiraz, vişne vb meyve ağaçlarına sahip olduğu bilinmektedir.
Küçükçamlıca'daki Nişantaşı'nda, Servili Selim Paşa'nın köşkü de söz edilmeye değer. Çamlıca, Şirket-i Hayriye'nin kuruluşundan sonra 19. yy'ın ikinci yarısında, Abdülaziz döneminde (1861-1876)
çok canlanmış, özellikle II. Abdülha-mid'in son yıllarına kadar da bu canlılığını korumuştur.
Osmanlı yönetiminde ilk "maskeli balo" ve "garden parti" Abdülaziz döneminde Çamlıca'da Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa Köşkü'nde yapılmıştır.
1864'te "Çamlıca Yolu Komisyonu" a-dıyla kurulan bir komisyon Küçükçam-lıca'dan Büyükçamlıca'ya doğru yer yer çok geniş olan bir cadde açmıştır. Bu dönemde Abdülaziz'in sık sık büyük bir kalabalıkla buradan geçtiği, Çamlıca'ya gittiği, avlanmak üzere de Alemdağ Kas-rı'na indiği; halkın akşamüstleri Büyük-çamlıca'dan Küçükçamlıca'ya yürüyüp akşam güneşini seyretmesinin "moda" haline geldiği bilinmektedir.
1867-1870 arasında Kısıklı yolu üzerinde Bağlarbaşı civarındaki yeşil alan, şimdiki adıyla Millet Parkı bir belediye bahçesi olarak açılmış, burası "Çamlıca Bahçesi" adıyla İstanbul'un halka açık ilk bahçelerinden biri olmuştur.
Büyükçamlıca'da koru içindeki köşkün sahibi Suphi Paşa'nın, köşkün ahırlarında seçme Arap atları yetiştirdiği, oğlu Sadrazam Sami Paşa'nın köşkünün i-se Küçükçamlıca yolu üzerinde olup baba oğulun sık sık atla gezintilere çıktıkları; Küçükçamlıca Tepesi'nde 1960'lara kadar varlığını koruyan Reji Komiseri Nuri Bey'in köşkü ile Suphi ve Sami paşaların köşklerinin olduğu hatırlanmaktadır. Bu koruların içindeki köşkler zamanla yıkılmıştır. Bugün ise buralarda birtakım kişilerce lokanta, gazino türünden işletmeler kurulmuştur.
Acıbadem'e doğru Köçeoğulları'nın, duvar ve tavanları yağlıboya resimleriyle ünlü meşhur köşkleri, 1963'te askeri sanatoryum olmuş, daha sonra yanmıştır.
II. Abdülhamid döneminden sonra Çamlıca canlılığını yitirmiştir. Çamlıca te-
pelerine, birkaç yüzyıl Büyükçamlıca' nın Boğaz'a bakan ön yüzünde yer alan son veliaht Yusuf İzzettin Efendi'nin köşkünün yanındaki su kaynağının önünden geçen eski dar yoldan ulaşılabilmiştir. Arabaların zirveye kadar çıkamamaları yüzünden eteklerden tepelere yayan çıkılması geleneği sürmüştür.
1950'li yıllarda Büyükçamlıca Tepesi' ne arkadan Ümraniye tarafından dolaşarak çıkılan yeni (fakat yine dar olan) yol açılmıştır. Arka yol tepeye bağlandığı için motorlu araçların tepeye çıkabilmesi nedeniyle yapılan otoparklar doğal çevreyi değiştirmiştir. 1950'li yıllarda Büyükçamlıca Tepesi'nde, çam dikilerek yapılan ağaçlandırma, bugün Adalar yönündeki manzarayı kapatmıştır.
Çamlıca'nın günübirlik gezinti, yazlık veya daimi oturma fonksiyonlu kullanılmasının, şehirle olan ulaşım sistemine bağlı olarak geliştiği gözlenmektedir.
Tarihi Bağdat karayolunun işlevini yitirmesinden sonra, Üsküdar'dan başlayıp Bağlarbaşı, Kısıklı, Çamlıca, Bulgurlu, Dudullu, Sarıgazi köylerinden geçip Alemdağ ve Şile'ye ulaşan yolun (Eski Ankara Yolu) Büyük ve Küçük Çamlıca ile ve çevresinin kullanımının artmasına ve yoğunlaşmasına neden olduğu söylenebilir.
Çamlıca çevresi İstanbul'un planlama çalışmalarında her zaman yer almış olup, tepeler ve çevrelerini koruyucu planlar hazırlanmıştır. Ancak çeşitli nedenlerle koruyucu planlar onaylanıp uygulamaya geçilememiştir. 1973'te kullanıma açılan I. Boğaziçi Köprüsü'ne bağlı çevre yolu, Büyük ve Küçük Çamlıca'nın yakınından geçmiş, birtakım iç yol bağlantıları sayesinde Çamlıca tepelerine ulaşmak çok kolaylaşmıştır.
1980'de Büyükçamlıca Tepesi'nde düzenleme çalışmaları başlatılmıştır (bak. Çamlıca Tepeleri). Çamlıca Tepesi, "dağ" dan bir "şehir içi bahçeye" dönüştürülmüştür. Çamlıca bugün tamamen şehirsel alan içinde kalmıştır. Büyükçamlıca Tepesi ayrıca tüm İstanbul'un kullanımına sunulan TRT vericisine ve özel TV antenlerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Bibi. IKSA, 1432-1436; Musahibzade, istanbul Yaşayışı, 178; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 410; Çelik Gülersoy, Çamlıca'dan Bakışlar; Bidem, Türk Bahçeleri, 369.
ÇİĞDEM AYSU
Dostları ilə paylaş: |