Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


ÇEŞMELER 490 491 ÇETİNTAŞ, SEDAT



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə772/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   768   769   770   771   772   773   774   775   ...   899
ÇEŞMELER

490

491

ÇETİNTAŞ, SEDAT

Beykoz işi bir çeşmibülbül sürahi (solda) ile günümüzde Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ tarafından üretilen bazı çeşmibülbüller. ha Çelik (sol), Nazım Timuroğlu (sağ)

Başka bir yapıyla birlikte tasarlanmış çeşme örnekleri: Rukiye Kadın Çeşmesi (türbe-çeşme), Eminönü (solda); Hekimoğlu Ali Paşa Camii avlu kapı düzenlemesine katılmış çeşme, Koca Mustafa Paşa Caddesi (ortada); Mihrişah Sultan Sebili'ne bitişik aynı adı taşıyan çeşme, Eyüp (sağda). Yavuz Çelenk 1994 (sol ve orta), Nazmı Timuroğlu, 1994 (sağ)

he yüzeyinde düşey ve yatay bölünmeler değişik düzlemler oluşturacak biçimde çoğalırlar. "C" kıvrımlı kemerler "S" kıvrımlı kemerlere dönüşürler, iri gövdeli sütunları baştabanda yivli gövdeli ve volütlü başlıklı pilastrlar izler. Destek ve korniş ikilemi arasında denge kurulur. Işınsal biçimlenen niş örtüsü kemer kıvrımlarıyla uyum içinde gelişir. Gövdenin üst bölümü geniş bir baştaban o-luşturur, kitabe baştabana alınmıştır. Kanatlı cephe düzenlemeleri bu dönemde yaygınlaşır. Bu dönemin en ilginç örneği Nuruosmaniye Külliyesi'ndeki III. Osman Çeşmesi'dir (1756). Musluk tablasını oluşturan pilastrla baştaban düzenlemesinin birkaç kez yinelenmesi ilginç bir tasarı uygulamasıdır. Bir tiyatro dekoru gibi üçüncü boyut yaratılmak istenmiştir. Yusuf Efendi Çeşmesi'nde (1757) cephe düzenlemesi iri kare kesitli yivli

pilastrlarla üç kanada ayrılmaktadır. Yan kanatlarla orta kanat arasındaki ölçek farkı ve kanatlar arasında içbükey, dışbükey profillerle geçişler barok üsluba uygun çözümler olarak gözükmektedir.

Yüzyılın ortasında karşılaşılan yenilikler 1770'li yıllarda da sürmektedir, ancak oransal ilişkiler ve bezeme öğelerinin değerlendirilmesinde farklılaşma belirmiştir. Akant yaprağı-istiridye kabuğu örgesi ön plandadır. Musluk tablasının asal bezeme öğesi olan akant yaprağı-istiridye kabuğu örgesi, ayrıca düşey kesitte "S" kıvrımı oluşturacak biçimde baştabanda yer alır. Saçak kornişi belirgin bir biçimde genişler. Baştabanın yükseltilmesiyle gövdede oransal ilişkiler de değişmiştir. Musluk çevresi, yonca yaprağı ya da çok kıvrımlı kemer türleriyle oluşan sıra kemerlerle sınırlanmıştır. Emir-gân Çeşmesi (1783), meydan çeşmesi anlayışındaki değişimi gösterir. Kütlenin düşey gelişimi, değişimin en belirgin özelliğidir. Bu düzenlemenin uzantıları 1806 tarihli Hatice Sultan Çeşmesi ve 1874 tarihli Hüseyin Paşa Çeşmesi'yle 19. yy' da sürmüştür. 1771 tarihli Hamidiye Çeşmesi, 1780 tarihli Sineperver Valide Sultan Çeşmesi ve 1780 tarihli Dülgeroğlu Çeşmesi bu tipin çeşitlemeleridir.

1770'lerin düzenlemesi 1790'larda musluk tablasında silmeli dikdörtgen çerçevenin belirmesinden sonra değişir. Bu grubun örnekleri Hibetullah Valide Sultan Çeşmesi (1791), Haznedar Usta Çeşmesi (1791) ve Eyüp'teki Mihrişah Sultan Çeşmesi'dir (1792).

"S" kıvrımlı bezemeleri bulunan

Nuruosmaniye Külliyesi'ndeki III. Osman

Çeşmesi.


Yavuz Çelenk, 1994

19. yy'm ilk yarısında çeşme tasarımı yeni bir karakter kazanır. Bu düzenlemede musluk bölgesi gömme bir yay kemerle çevrilidir. Çeşme köşeleri kimi zaman gövdeleri yivli ve iyon başlıklı, kare kesitli, az derin pilastrlarla belirlenmiştir. Yalın silmeli bir korniş, örtüye yakın bir yükseklikte gövdeyi dolanır. Kitabe kornişle oluşturulan üst bölüme yerleştirilmiştir. Cephe düzenlemesine yeni bir öğe katılır: Tuğra. Üsküdar'daki III. Selim Çeşmesi (1802) yeni düzenlemenin ana ilkelerini yansıtan ilk örnektir. Küçüksu'daki Meydan Çeşmesi'nin (1806) uzunlamasına gelişen dikdörtgen prizma

gövdesi üzerindeki düzenleme yeni anlayışın meydan çeşmelerine de yansıdığının kanıtıdır. Dört cephede yer alan musluklar gömme yay kemerle çevrilidir. 18. yy'ın ikinci yarısında yaygınlaşan akant yaprağı-istiridye kabuğu kilit taşı örgesi, keskin çizgilerle yontulmuş hotoz biçimine dönüşmüştür. Duvar yüzeyinde yaprak örgeleri biçim değiştirerek kumaş dökümlerine dönüşmüşlerdir. Madalyon örgesi, dönemin karakteristik öğelerinden biridir. Çevri Kalfa Çeşmesi'nde görüleceği gibi, III. Selim döneminde geliştirilen düzenleme, II. Mah-mud döneminde de benimsenmiştir. Çeşme aynasında akant yaprağı-istiridye kabuğu yerine, madalyon, amfora, tüye dönüşmüş yaprak örgeleriyle oluşan bir düzenleme geliştirilmiştir. Talimhane'deki II. Mahmud Çeşmesi bu dönemin klasik şemasına örnektir.

II. Mahmud döneminin bir diğer ö-zelliği ampir üslubunun(->) etkisi altında oluşmuş dönem üslubunun, ana karakteri korunarak çeşitli tasarım şemalarının denenmiş olmasıdır. Beylerbeyi'ndeki II. Mahmud Çeşmesi (1811) gövde biçimi ve profiliyle geleneksel meydan çeşmesi anlayışından uzaklaşmaktadır. Dönemin örgeleriyle oluşturulan tepeliğin klasik dönemden sonra yeniden kullanımı ilginçtir. Maçka'daki Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi'nde (1839) yeniden küp gövde biçimine dönülmüştür. Gövde köşelerini belirleyen enli kare kesitli pilastrlar üzerinde yatay derzler açılarak yapay doku farkı yaratma yeni bir denemedir. Musluk aynasında bu kez çeşitli asalet simgeleri yer almaktadır. Kolon-kiriş-kemer üçlüsünün düzeni ve ölçüleriyle Roma takı görünümünde olan Eyüp' teki Pertevniyal Kadın Efendi Çeşmesi (1856) arkitektonik yapısıyla dikkati çeken bir örnektir. Yapısal öğeler irileş-miş, bezemesel öğeler dolgunlaşmıştır. Çeşme cephesinde plastik değerler antik çağ üslubu içinde yorumlanmıştır. Gir-land örgesi bezeme sözlüğünün yeni öğesidir. Topkapı Mezarlığı duvarına yerleştirilmiş II. Mahmud Çeşmesi'nde (1843) sütunların gövdeden ayrılması, bir öteki tasarım denemesidir. Bu yapıtta da gövde bir tepelikle taçlanmaktadır.

Madalyon örgesinin kullanıldığı Çevri Kalfa

Çeşmesi.


Nazım Timuroğlu, 1994

19. yy'ın ilk çeyreği ve 20. yy'ın başı, çeşme tasarımında yeni düzenlemelerin denendiği bir dönemdir. Dönemin anıtsal yapılarında karşılaşılan eklektik yaklaşım çeşme cephelerine de yansır. Değişim Aksaray'daki Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi'yle (1881) başlatılabilir. Cami avlusuna girişte kapı düzenlemesi o-luşturan çok yalaklı çeşmede, Topkapı II. Mahmud Çeşmesi'nde olduğu gibi sütunlar serbestir, ancak bezeme niteliğinde değişim olmuştur. Bezeme hem yü-zeyselleşmiş, hem de rumî, palmet ve lotuslarla birlikte klasik dönemin stilizas-yonuyla biçimlenmiştir. 18. yy'ın ilk çeyreğinde var olan mukarnaslı korniş, cephe tasarımında yeniden yerini almıştır. Yıldız'daki II. Abdülhamid Meydan Çeşmesi (1888), Aksaray'daki Valide Çeş-mesi'ndeki kimi değerleri sürdürmektedir, ayrıca kum saati başlığı ve tabanıyla duvar nişi örgelerine de yer verilmiştir. D'Aronco Çeşmesi olarak tanınan Galata' daki çeşmeyle bugün Maçka Parkı'nda bulunan II. Abdülhamid Çeşmesi, eklektik üslubun art nouveau(->) akımı etkisiyle biçimlenen ilginç örnekleridir. Gala-ta'daki çeşmede Osmanlı mukarnas sistemi niş örtüsünde soyutlanarak kullanılmıştır. Bir yandan da art nouveau akımının bitki motifli öğeleri tasarıma katılmıştır. II. Abdülhamid Çeşmesi, Osmanlı mimarlığında eklektik üslup örneği olarak özgün bir yapıttır. O zamana değin kapalı kütle olarak tasarlanan çeşme gövdesi bu örnekte doluluk ve boşluk değerleri düşünülerek biçimlendirilmiştir. Bâb-ı Hümayun Meydan Çeşmesi'ni anımsatan geniş saçak iki ayakla desteklenmektedir. Ayaklar arasında baştaban dolgu duvar olarak düşünülmüştür. Mermer bir blok üzerinde yer alan musluk aynası tunç şebekeyle tümlenmektedir. Kabartmalarda Osmanlı, barok ve rokoko

izleri görülür. Tunç şebeke kullanımı sebil ve hazireli çeşmeler etkisiyle gelişmiş olabilir.

Osmanlı çeşmelerinin en son tipi I. Ulusal Mimarlık Dönemi'nde oluşturulmuştur. Sivri kemerli niş, yazıt, rozet, mukarnaslı kornişle Kısıklı Çeşmesi (1914) klasik Osmanlı üslubunu yeniden yaşatma isteğini dolaysız olarak yansıtmaktadır. Sivri kemer ve kanatlı biçimlenişiyle Sultanahmet'teki Üçüzlü Çeşme, klasik dönemin genel tasarım öğelerinden yararlanarak günün üslubuna uyarlama çabasını gösterir.

Kent içi çeşme cepheleri üzerine geliştirdiğimiz tipolojik çözümleme Osmanlı sanatında yaratıcı gücün sınırsızlığını sergilemektedir. 18. yy'm başından Cum-huriyet'in kumlusuna değin geçen süre içinde çok çeşitli tipler üretilmiştir. Tasarımda biçimsel değişmelere karşın özde Osmanlı karakteri sürekli olarak korunmuştur.

Bibi. S. Eyice, "istanbul", lA, V/2, 1214/89-99; ay, "Çeşme", DİA, VIII, 277-287; Kuban, Barok; A. Arel, 18. Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İst., 1975.

AYLA ÖDEKAN




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   768   769   770   771   772   773   774   775   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin