ÇİÇEKÇİLİK
510
511
ÇİÇEKÇİLİK
istanbul'un en eski çiçek mağazalarından Sabuncakis'in serasında Yorgi Sabuncakis çiçekleri sularken, 1939.
Oristi Sabuncakis arşivi
lar. Hasbahçe çiçekleri, gedik nizamlı 17 dükkânda satılmaktaydı. Pek çok amatör çiçekçi ise nadide ve şifalı çiçekler yetiştirip bunları dönemin hükümdarına, vezirlerine sunarak ödüller almaktaydılar. Çiçek meraklıları, bir sümbül soğanına ya da reyhan tohumuna, yasemin dalına yüksek bedeller ödeyerek yeni türler yetiştirmek için yarışmaktaydılar, istanbul konaklarının ve saraylarının harem bahçeleri "cenneti anımsatan" tarzda çiçeklerle bezeliydi. Dış dünyaya kapalı bu bahçelerde cariyeler, kadın efendiler de çiçekçiliğe ilgi duymakta ve bu tür uğraşılarla vakit geçirmekteydiler. Harem taşlıklarında ve odalarında saksı çiçekçiliği: yapılıyordu, istanbul evlerinde ise ailenin şurup, reçel gereksinimini karşılamak için aşı gülleri yetiştiriliyordu. Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eyüp bostanlarında okka gülü yetiştirildiğini, gül mevsiminde Eyüp'te Yâvedud semtinde şafakla başlayan gül pazarı kurulduğunu, bu pazarın mevsim boyunca sürdüğünü yazmaktadır. R. Cevad Ulunay bir yazısında çocukluğunda gördüğü Eyüp sırtlarındaki fulya tarlalarını anlatır.
İstanbul'a özgü bir çiçekçilik geleneği de her yıl düzenlenen çiçek sergileriydi.
Kadıköy iskele Meydam'ndaki çiçekçiler.
Bünyad Dinç
Bu sergilerde "başgüzide" "aşağı güzide" gruplamaları yapılır, en iyi çiçek yetiştirenler ödüllendirilirdi. Ayrıca sergilerde dereceye giren çiçekler için devrin şairleri "bahariye'lerinde övgüler yazarlardı. İstanbul toplumunun ortak tutkusu o-lan çiçekçilik yaygın bir sanat ve işkolu konumunu aldıktan sonra IV. Mehmed döneminde (1648-1687) "Çiçek Encü-men-i Dânişi" ya da "Meclis-i Şükûfe" denen bir tür çiçek enstitüsünün kurulmuş olması ilginçtir. Mehmed Remzi Efen-di'nin Mizanü'l-Ezhâr adlı yazma eserinde çiçek encümeni için ayrıntılı bilgiler vardır. Çiçekçibaşı Solakzade Çelebi' nin başkanlığında, Tezkireci Memikza-de, Hacı Mehmed Efendi, Defterdarzade, İbrahimpaşazade Mehmed, Zeki Ali Efendi, Arif Efendi, Eyüplü Veli Efendi, Yıl-dızzade Çelebi, Davudpaşazade gibi devrin ünlü çiçek uzmanlarının ve meraklılarının katıldığı bu kurulda, üretilen yeni türlerin kokuları, renkleri, biçimleri hattâ vazodaki görünüşleri inceden inceye tetkik edilmekte, buna göre yeni çiçeklere değer biçilmekte, ad verilmekte, bu münasebetle çiçek sohbetleri, tartışmaları yapılmaktaydı. Ahmed Rasim ise, Tarih ve Muharrir adlı eserinde, o devrin rei-
sülküttabı Sarı Abdullah(-») Efendi'ye bir fermanla "çiçekçiler başbuğluğu" sanının verildiğini, çiçek encümeninin ise o zaman henüz Avrupa'da bile benzeri olmayan bir "institut d'horticulture" (bahçe ve çiçek enstitüsü) olarak hizmet ettiğini anlatmaktadır. Şükûfe-i Musavvere adlı yazma eserde de çiçeğin ve çiçekçiliğin İstanbul'daki önemsenişi "Tanrının kullarına iyiliklerinden birisi de çiçeklerdir. Bunlarla duyularımız, ruhumuz, can ve gönül gözümüz mutluluk bulur. Büyük şeyhler, ulu bilginler, saygın beyler hep çiçeğe sevgi beslemişlerdir..." sözleriyle vurgulanmaktadır.
Gerek çiçek encümenince gerekse "mu-cid" denen yeni çiçek türlerini bulanlar-ca çiçeklere verilen isimler de yüzyıllar boyu ilginç bir liste oluşturmuştur. 15. yy'dan beri bilinenler genelde Türkçedir. Örneğin, gülhatmi, çuhaçiçeği, zambak, kokulu menekşe, bahar ağacı, süsen, gül, sümbül, ağlayangelin, düğünçiçeği, şen-likgülü... bunlardandır. Sonraki yüzyıllarda gelincik, hasekiküpesi, bahçe açalya-sı, cezayirmenekşesi, salkımlı sümbül, hercaimenekşe gibi yeni çiçek adları ile Anadolu kökenli cücemoru, kızılbıyıklı, keresteci, pençe, büyükal. erikdibi, ka-laycıbeyazı vb bu listeyi zenginleştirmiş-tir. Buna karşılık çiçek encümeninden verilen ya da sanatkâr çiçekçilerin uygun gördüğü çiçek adları genelde Farsçadır: Behçet-i çemen, berk-i rânâ, nihal-i gülsen, menba-ı hayat, nahl-i erguvan, gül-i sadberk, zerrin-i âlem-ârâ, ebr-i bahar, bedr-i şevk, sim-endâm, anber-riz, zülf-i perişan, a'vize-i gülsen, feyz-i letafet vb. Bunlar arasında rensuyu, vilayetbeyi, şampadişahı, frengistanşenliği, onikitaş, tunasuyu, şenlikgülü, acemşahıkızı ado-nis, vankıralı vb ilginç benzetmelere de rastlanır. Lale(-<) ise önemsenişi, türleri ve adları ile İstanbul çiçekçiliğinde ilk sırayı almış ve bir döneme (Lale Devri) a-dını vermiştir.
Âşık Çelebi'nin Meşairü'ş-Şuam adlı tezkiresinde tanıttığı en eski İstanbul çiçekçisi Efşancı Mehmed, olasılıkla 15. yy sonlarında yaşamış; bahar, yasemin, menekşe yetiştirip satmış, Ef şancı Bağçesi denen ve İstanbul'daki ilk çiçek çiftliği olan bahçeyi kurmuştu. İstanbul çiçekçileri arasında ad bırakanlardan bir diğeri Karabalizade'dir (ö. 1535). Çiçekçilik fennini (tekniklerini) bahçesinde açtığı özel bir okulda öğreten Karabalizade ile çağdaş bir başka İstanbul çiçekçisi yeniçeri kökenli Aşkî'dir. Bunun Üsküdar' da, denize yakın bahçesi bir çiçek cen-netiymiş. Bazen gençler burada eğlenceler düzenlerlermiş.
Dostları ilə paylaş: |