BOĞAZİÇİ
272
273
BOĞAZİÇİ
çıkmasına neden olmuştur ki, bunlar gecekondu nitelikli yerleşme alanları, mevzi imar planlı yerleşme alanları, lüks, villa tipi yerleşme alanlarıdır.
Gecekondu nitelikli alanlarda gereksinim ve yaşam, farklı dokudadır. Kaçak yapılmış gecekondu alanlarında konutlar
haline gelmiştir. 14. ve 15. yy'ın ilk yarısında Bizanslılardan boşalan Boğaziçi, Türklerin egemenliğine geçmiştir.
istanbul'un Türkler tarafından fethinden sonra Boğaziçi'nde, 15. yy'ın ikinci yarısında, savunma amacı yanında rekre-atif amaçlı yerleşmeler ve kullanışlar da başlamıştır. Osmanlı imparatorluğu döneminde istanbul Yarımadası dışında yerleşme alanlarının gelişmesinde imparatorluğun barış hali, savaş hali ve aynı zamanda devleti yönetenlerin karakter, düşünce ve kabulleri de önemli rol oynamış, bu durum Boğaziçi'nde kullanım biçimlerini de etkilemiştir. Fetih sonrasında kent, yeniden imar ve iskân edilirken sur dışı alanlara, da taşılmıştır. Galata, Boğaziçi kıyıları ve vadilerde yerleşilmiştir. Galata surları yıktırılmış ve A-nadolu Türklerinin bir kısmı buraya yerleştirilmiştir. II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) Boğaziçi'nde, Avrupa yakasında, Salıpazarı, Fındıklı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Baltalimanı, Kefeli-köy, Büyükdere yerleşim alanı.-olmuştur. Tophane'den hemen sonraki alanlardaki yerleşmeler seyrek olmakla birlikte, Beşiktaş nispeten yoğun bir yerleşme haline gelmiştir. Ortaköy'de, Rum ve Yahudiler yerleşmiş, Kuruçeşme'de bir Türk mahallesi kurulmuş ve bir grup Rum azınlık da buraya yerleştirilmiştir. Arnavutköy'de ise daha önce var olan Rum köyüne Türkler gelip yerleşmişlerdir. Fatih Bebek semtinde bir cami yaptırarak burayı bir Türk mahallesi haline getirmiştir. Rumelihisarı'nda kale içindeki yerleşme de, daha sonra kale dışına taşmıştır. Anadoluhisarı'ndaki yerleşme ise, I. Bayezid'in (Yıldırım) 1397'de İstanbul kuşatmasında, Karadeniz'den gelecek yardımı kesmek için inşa ettirdiği kalenin yapım aşamasında görev alan kişilerin ve ailelerinin iskânı ile doğmuş ve fetih sonrasında da kale içindeki bu yerleşme varlığını devam ettirmiştir.
15. yy'da Boğaziçi'nde yerleşmelergenellikle tarım ve balıkçılıkla geçinenköylerden ve saray mensuplarının yazlık, günübirlik kullanımları için yaptırdıkları köşkler ve hasbahçelerden oluşmuştur. Boğaziçi'ndeki yerleşme düzenine ilk biçimini kazandıran da II. Mehmed (Fatih) olmuştur.
I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566), yerleşmelerin gelişmesi yönlendirilmiş, çeşitli kullanışlara yer verilmiştir. Boğaziçi'nde daha önce iskân edilen yerler geliştirilmiş, bazı yerlerde yeni yerleşmeler açılmış, diğer bazı yerleşmeler de yoğunlaşmıştır.
16. yy'dan itibaren Boğaziçi'nde suyolu ulaşımı gelişmeye başlayınca, kayıklar ve peremeler artmış, özel iskeleler, kayıkhaneler kurulmuştur. Boğaziçi'nde bu dönemde yeni kullanışlar getirilmiştir. Beşiktaş, Rumelihisarı, Yeni-köy, Beykoz, Anadoluhisarı, Üsküdar enyoğun yerler olmuştur. Vadiler ve olanaklı yerler, dinlenme, eğlenme alanlarıolarak kullanılmaya başlamıştır. Askeri
amaçla kullanılan savunma alanları da ayrılmıştır. 16. yy sonu ve 17. yy'da Boğaziçi'nde gelişme hızlanmış ve özellikle Ortaköy ve Beylerbeyi'nden itibaren iki yakada yerleşmeler hızla yayılmaya başlamıştır.
Boğaziçi'ndeki mevcut yerleşmeler yayılırken, kuzeyde savunma amaçlı yeni yerleşmeler kurulmuştur. 17. yy'da istanbul Yarımadası Anadolu'dan gelen halkla dolunca da, dar gelirli halk ve dış ticaret erbabı, kent dışında Eyüp ve Boğaziçi köylerine yönelmişlerdir. Bu gelişmeler, 18. yy'daki Boğaziçi yerleşmesine bir hazırlık oluşturmuştur.
Giderek Boğaziçi'nde, saray erkânı, devlet ricali ve halk yerleşmeye başlamış, imparatorluğun her gruptan halkının yaşamaya başladığı yer olmuştur. 17. yy'da Boğaziçi, güçlü bir savunma organizasyonu olmadığı için de saldırılara maruz kalmıştır. Rus Kazakları 1624' te Boğaziçi'ne inerek, Yeniköy, Tarabya ve bazı Boğaz köylerini istila etmiş, yağmalamış ve yakıp yıkmışlardır. Daha sonra eski kaleler onarılmış, yeni yerleşmeler olarak Kilyos, Anadolufeneri, Ru-melifeneri, Rumelikavağı, Garipçe köyleri kurulmuştur.
Boğaziçi'ne kendine özgü kullanım biçimi ve coğrafi görünümünü, 16. ve 17. yy'lardaki gelişmeler kazandırmıştır. 17. yy'da tüm istanbul ve özellikle Boğaziçi'nde yeni bir imar hareketi başlamıştır. Onarımlar yanında yeni alanlara., yeni kullanımlar getirilmiştir. Yine bu yüzyılda sosyal yaşamda ortaya çıkan değişmeler, etkilenmeler, Boğaziçi'nde de kendini göstermiştir. Birçok paralı insan Boğaziçi'ne gelmiştir. 18. yy'da Anadolu'dan İstanbul'a göç, tarihi yarımadayı yoğunlaştırırken, yerleşmeler kent dışına, banliyölere taşmıştır. Bu durum, düşük yoğunlukta yerleşmelere neden olmuştur. Bazı yabancı elçilikler yazlıklarını Büyükdere, Yeniköy'de inşa etmişlerdir. III. Selim'in, batı uygarlığı teknikleri ile Türk geleneğini birleştirme hedefi, Boğaziçi yapılarının görünümlerine değişiklik getirmiştir. Boğaziçi'ndeki yerleşmenin en özellikli yönü, köylerin aralarında iskân boşluklarının bulunmasıdır. Yerleşmeler ayrı ayrı ve birbirinden kopuktur. Boğaziçi'nde su kenarı yapı örneği olarak yalılar da, daha çok kentsel karakterli kullanım getirmiştir. Esas olarak bu yüzyılda kişilik bulmaya başlayan Boğaziçi, Türk mimarisinin en güzel örnekleriyle bezenmiştir.
19. yy'da ise Boğaziçi, en parlak dönemini yaşamıştır. Bu yüzyılda yapılar çoğalmış, küçük kıyı meydanları ve geniş çayırlar halkın birbirleri ile karşılaştığı gezinti ve piknik yerleri olmuştur. Boğaziçi, yaz ve kış oturulan köy yerleşmeleri dışında, mevsimlik sayfiye yeri haline gelmiştir. Süreç içinde yerleşmelerin gereksinim duyduğu hizmetler ortaya çıkmış; örneğin, güvenlik, kulluklar tarafından sağlanırken, 19. yy'ın ilk yarısında karakol binaları yapılmaya başlanmıştır. 19. yy'da hızla gelişen Emirgân'da, böl-
genin en güzel bahçelerinden biri olan Emirgân Korusu, halkın da yararlandığı bir yer olmuştur. Türkler Boğaziçi'nde bir mimari ortam yaratmışlar, bahçe ve çevre güzelliği ile de meşgul olmuşlardır. Yalılar, mevsime göre renklenen yeşil dokulu korular içinde yapılmıştır.
Boğaziçi İstanbul kent bütünü içinde etkin konumunu Cumhuriyet öncesi dönemde kazanmış, ancak bu önem Cumhuriyet döneminde daha da artmıştır. İstanbul'un ticaret, sanayi, kültür merkezi olarak 1950'lerden itibaren hızlı kentleşme sürecine girmesiyle, bu iki mekân giderek daha yoğun biçimde etkileşmiştir. Boğaziçi, her dönemde talep edilen bir sayfiye beldesi olmuştur. Osmanlı döneminde yazlık konutlar, yalılar ve bunlara hizmet veren Boğaziçi köylerinin oluşturduğu ve üst, orta ve alt gelir gruplarının yerleştiği bu mekânda, Cumhuriyet döneminde olumsuz gelişmeler olmuş; yeni ve uyumsuz kullanışlar ortaya çıkmış, vadi tabanları ve dere kenarlarında sanayi yerleşmeleri yer almıştır. 1950'den itibaren de göçle gelenlerin oluşturduğu gecekondu nüfusu, Boğaziçi'nde yasadışı ve standart altı gelişmeye yol açmıştır. Gelişen ulaşım olanakları yeni gruplar yaratmıştır. Sonuçta'Boğaziçi peyzajına uymayan ve pek çok yerde kontrol edilmeyen gelişmeler olmuştur.
Boğaz'ın batı yakasında Büyükdere, Çayırbaşı, Tarabya ve İstinye bağlantıları, eski Boğaz köyleri olan Bebek'te, Arnavutköy'de yığılmalar meydana getirmiştir. Böylece Boğaziçi'nde üst-orta gelir grupları ile gecekondular, diğer hisseli gelişmeler, kamu elindeki alanlar yan yana gelmiştir. Doğu yakasında 1973'te bugünkü Boğaz Köprüsü açılıncaya kadar, Üsküdar, Kadıköy, Kartal ve Gebze yönündeki gelişmeler ile köylerin gerisinde gecekondu ya da hisseli parseller üzerinde kaçak yapılaşmalar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Boğaziçi'nde yaşanan p-lan kargaşası ile koruların ve yeşil alanların imara açılması, doğu ve batı yakalarında, orta ve üst gelir grupları için ö-zendirici bir rol oynamıştır.
Dostları ilə paylaş: |