BÜYÜK HAMAM
bak. MİMAR SİNAN HAMAMI
BÜYÜK POSTANE
bak. POSTA VB TELGRAF NEZARETİ BİNASI
BÜYÜK SARAY
Büyük Saray, Hippodrom'dan(-0 Marmara Denizi'ne uzanan, 100.000 m2'lik bir alanı kaplıyordu. Birbirinden ayrı Bukoleon, Hormisdas ve Dafne gibi isimler alan yapılar, tören salonları, kiliseler, bahçeler ve oyun yerlerinden oluşan bu saray küçük bir şehir görünümündeydi. "İmparatorun Evi", "Saray", "Mukaddes Saray", "Hippodrom Sarayı" gibi isimlerle de tanınan Büyük İmparatorluk Sara-yı'nın Bizans mimari ve sanatında kendine özgü bir yeri vardır.
Bizans sanatı araştırmacılarının başvurduğu İstanbul'daki Bizans imparatorluk saraylarına ilişkin bilgiler, İmparator VII. Konstantinos Porfirogennetos'un (hd 913-959) Törenler isimli kitabından kaynaklanmaktadır. Bunun yanısıra A. Mordt-mann, A. Dethier, J. Ebersolt, E. Mambo-ury, Th. Wiegand gibi araştırmacılar, bu
Büyük Saray'da
bulunan kaplan
avı konulu bir
mozaik (üstte)
ile aynı
mozaikten
ayrıntı (yanda).
Fotoğraflar Tahsin
Aydoğmuş
bilgilerin ışığı altında yaptıkları kısa süreli sondajlarla Büyük Saray'ı tanıtmayı amaçlayan bilgiler edinmeye çalışmışlardır. İngiltere'den St. Andreus Üniversitesi adına Dr. D. Russel'ın mali ve ilmi yardımlarıyla 1933-1938'de Prof. J. H. Bax-ter'ın yapmış olduğu kazılarda, Büyük Saray'ın mozaiklerinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. E. Mamboury ve Th. Wie-gand'ın kalıntılara dayanan çizimlerini, II. Dünya Savaşı'ndan sonra 1951-1955'te D. Talbot Rice'ın incelemeleri izlemiştir. Ancak sarayın bir bölümünün yer aldığı Tavukhane, Arasta ve Torun sokakların-daki Osmanlı ve onu izleyen dönemlerdeki yerleşimler Büyük Saray'ın yeterince incelenmesini önlemiştir.
Ayasofya, Hippodrom ve Marmara Denizi arasında uzanan Bizans İmparatorluk Sarayı'nın, İstanbul'un arkeolojisine açıklık getirmesi yönünden büyük önemi vardır. İmparator I. Constantinus (hd 324-337) Roma'daki Palatin, Esquilin sarayları gibi İstanbul'da da bir saray, çeşitli yapılar ve kiliseler yaptırmıştır. Onu izleyen imparatorlar da bunları genişletmiş, yeniletmiş, onanmıştır.
Büyük Saray, başlangıçta birkaç yapı grubundan oluşmuş, sonraki dönemler-
de de bunlar ya genişletilmiş ya da birbirleriyle birleştirilmiştir. Hippodrom'dan denize uzanan kuzeydoğudan, güneybatıya doğru oldukça eğimli arazide geniş teraslara, dayanaklara ve takviye setlerine gereksinim duyulmuş, saray da bunlar üzerine yapılmıştır. Sarayın kuzeybatısında Hippodrom, Zeuksippos Ha-mamı(->), güneybatı ve güneydoğusunda muhafız kışlaları, kuzeyinde Ayasof-ya(->), senato ile Augesteion(->) Meydanı, güneydoğusunda deniz bulunuyordu. Aya Irini(->) Sergios ve Bakos (Küçük Ayasofya) gibi yapılar da bunları tamamlıyordu. Hippodrom yönünde imparatorluk locası, batıda imparatorun kabul salonu ile günlük yaşamını sürdürdüğü yapılar sıralanmıştı. Altın yaldızlı bir kapıdan girilen sarayın ilginç bir kubbesi, Dafne denilen bölümün ise sekizgen planı vardı. Bu yapının ortasında imparatorun locası yer alıyordu. Ayrıca yabancı elçilerin kabul edildiği Magna-ura da yine bu dönemde yapılmıştı. İmparator II. Teodosios zamanında (408-450) saray alanındaki yapım çalışmaları daha da yaygınlaşmış, saray arazisi üzerinde özel kişilerin bina yapması yasaklanmıştır. İmparator burada Tzikanisteri-on ile bazı yapılar yaptırmışsa da bunlar günümüze ulaşamamıştır. Nika Ayaklan-ması'nda (532) yanan saray yeniden yaptırılmış ve ona Bukoleon denilen bölüm eklenmiştir. Saray batıya genişleyerek Çatladıkapı'da en uç noktasına ulaşmıştır. Yapı topluluğunun Halke bölümünde çeşitli heykeller, imparator tasvirleri ve mozaikler vardı. Mozaik süslemeli sütunlar, revaklı avlu ve bunun yanındaki
büyük apsisli salonun da bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır.
İmparator II. İustinos (hd 565-578), batıya doğru genişlettiği saraya oktogo-nal küçük kubbeli, St. Vitale veya Sergios ve Bakos'a benzer, mozaiklerle bezeli görkemli bir taht salonu eklemiştir. Sarayı Hippodrom'a bağlayan, triklinos da yine bu dönemde yapılmıştır.
Bizans imparatorları 8. yy'dan sonra da saraya olan ilgilerini sürdürmüşlerdir. V. Konstantinos (hd 741-775) Hıristiyanlığın kutsal eşyalarının korunduğu Meryem Kilisesi'ni, İmparator I. Basileios (hd 867-886) Yunan haçı planlı Nea Ekkle-sia'yı, Tzikanisterion denilen oyun sahnesini ve Hagios Elias ismiyle bilinen yapıları eklemiştir. İmparator VII. Konstantinos Porfirogennetos (hd 913-959) sarayın eski bölümlerini onartmaya başlamışsa da çalışmalar bir süre sonra durmuştur. İmparator I. Aleksios Komnenos döneminde (1081-1118) Blahernai Sara-yı(-0 daha önem kazanmış, Büyük Saray'dan yalnızca resmi ikametgâh ve toplantı yeri olarak yararlanılmıştır.
İstanbul'un Latin istilası (1204-1261) sırasında kentin pek çok yapısı gibi burası da yağmalanmıştır. Ö yıllarda bazı bölümleri yıkılan sarayda Latinler imparatorlarını seçmek için zaman zaman toplanmışlardır.
Bizans imparatorlarının 4-9. yy'larda yaşadıkları Büyük Saray önemini yitirmiş, özellikle Komnenoslar, Ahırkapı ile Sarayburnu arasındaki Mangana Sarayı ile Ayvansaray'daki Blahernai Sarayı'na önem vermişlerdir. Büyük Saray önceleri yalnızca resmi toplantılara ayrılmış ve
x~ «fe£ V*-
sonra da bütünüyle terk edilmiştir. Mimari bazı parçalar da başka yerlerde kullanılmak üzere sökülmüştür. İstanbul'un fethinden yaklaşık otuz yıl önce buraya gelen Floransalı Buondelmonti Büyük Saray'ın tamamen terk edildiğini ve bir taş yığınına dönüştüğünü seyahatnamesinde kaydetmiştir.
İstanbul'un fethinden sonra Büyük Saray'ın bulunduğu alan şehrin imarı ile beraber ele alınmış, doğal olarak da burada yeni yapılanmaya gidilmiştir. Eski Saray kalıntılarından bir ara hapishane olarak yararlanılmıştır. Sarayın kalıntıları da yeni kurulan mahalleler arasında kalmıştır. 17. yy'da I. Ahmed (hd 1603-1617) Dafne ve Katisma bölümlerinin bulunduğu alanda Sultan Ahmed Camii'ni yaptırmıştır. Sultan Ahmed Camii yapı topluluğundan Arasta'nın burada yapımı, Büyük Saray kalıntılarının bir bölümünü ortadan kaldırmıştır.
Büyük Saray'dan günümüze ulaşan kalıntılar çok azdır. Bunun başlıca nedeni de İstanbul'un fethinden sonra burada kurulan, içerisinde birkaç camii olan mahallelerdir. Bununla beraber günümüze ulaşabilen kalıntılar, çevredeki yapılar arasında kalmış, mahzen, sarnıç, bodrumlardır. Bunların yanısıra peristili-nin (sütunlu avlu) mozaikli bir bölümü Mozaik Müzesi'nin bulunduğu alanda görülebilmektedir. Sarayın sütunları, sütun başlıkları, duvar kalıntıları, arşitrav parçaları ile dekoratif elemanlar yine aynı müzededir.
St. Andreus Üniversitesi'nce 1933-1938 arasında yapılan kazılarda 3.700 m2 büyüklüğünde 66,50x55,50 m ölçüsünde
Dostları ilə paylaş: |