Türbe ve Tekke: Kalenderhane Caddesi üzerinde, güney yönünde bulunan diğer cümle kapısı türbenin önündeki küçük avluya açılmaktadır. Tekkelerin kapatılmasından bir müddet sonra tarihe karışmış olan ahşap harem dairesinin de aynı avlunun üzerinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kısmen tekkenin tevhidhanesi olarak kullanıldığı anlaşılan türbe dikdörtgen (16,50x10,50 m) bir alam kaplar. Almaşık duvarlar üç sıra tuğla ve bir sıra kesme küfeki taşı ile örülmüş, cadde üzerindeki batı cephesi düzgün kesme taşla kaplanmış, medresenin giriş koridoru boyunca uzanan kuzey cephesinde de kesme taş sıraları yerlerini moloz taş sıralarına terk etmiştir. Günümüzde üstü açık olan yapının aslında ahşap çatı ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır.
Türbenin girişi güney cephesinin ekseninde bulunmaktadır. Cephe boyunca yükselen kaval silmeli çerçevenin içindeki sivri kemerin alt kesiminde basık kemerli kapı açıklığı, sivri kemerin aynasında da kitabe levhası yer alır. Kapının söveleri ve geçmeli kemer taşları gibi sivri kemerin aynası da beyaz mermerdendir. İstifli sülüsle yazılmış olan ve son mısraı ebcedle 983/1575 tarihini veren manzum kitabenin metni "Niha-dî" mahlaslı bir şaire aittir. Kapının iç yüzünde dilimli bir kemer ile bunun üzerinde, içi boş bırakılmış, enine dikdörtgen bir kitabe levhası görülür.
Türbenin güneydoğu köşesi pahlan-mış, pahlı yüzey mukarnaslarla taçlandırılmışım Beşi güney, üçü batı, üçü de doğu duvarında olmak üzere, toplam on çift pencere tasarlanmış, bu pencereler, aynı külliyenin medresesinde de görülen, klasik Osmanlı düzenine uygun biçimde teşkilatlandırılmıştır. İçeri girildiğinde kapının solunda, iki pencerenin arasına küçük bir mihrap yerleştirilmiştir. Sağır olan kuzey duvarında ise üç a-det dolap nişi sıralanır. Bunlardan ortadaki sonradan kapıya dönüştürülerek türbe ile medresenin kısa yoldan bağlantısı sağlanmıştır.
Türbenin barındırdığı mezarları iki grupta ele almak gerekmektedir. Cafer Paşa ile neslinden gelenlere ait çoğunluğu lahitli mezarlar, türbenin orta ve doğu kesimlerinde bulunmakta, mihrabın bulunduğu batı kesiminde ise tekkenin son banisi Şeyh Mehmed Salih Sırrı Efendi ile haleflerine, ayrıca Hasırîzade ailesinden Şeyh el-Hac İbrahim Ataullah Efendi'nin eşi Fatma Hanım'a (ö. 1872) ait dört adet mezar sıralanmaktadır. Yoğun bitki örtüsü ve çöp yığınları arasında kalmış olan mezarların içinde süsleme ve hat sanatı bakımından çok değişik örnekler göze çarpar. Özellikle Derviş Mehmed Bey'in kızı Hatice Hanım'ın 1013/1604 tarihli lahtinde yer alan, taş süslemede pek görülmeyen ve daha ziyade kumaş desenlerini hatırlatan bezeme ayrıntıları dikkati çekmektedir.
Bibi. Evliya, Seyahatname, ty, I, 283; Ayvan-sarayî, Hadîka, I, 278; Ayvansarayî, Vefeyât-ı
Selâtin, 29; Ayvansarayî, Mecmuâ-i Tevârih, 129, 302-303; Çetin, Tekkeler, 587; Aynur, Saliha Sultan, 34, no. 41; Münib, Mecmua-i Te-kâyâ, 3; Sicill-i Osmanî, II, 70-71; İhsaiyatll, 21; Vassaf, Sefine, V, 270; Ergun, Antoloji, II, 658; Baltacı, Osmanh Medreseleri, 585; "Cafer Paşa Dârü'l-Hadîsi ve Medresesi", 1KSA. III, 1315; Demiriz, Türbeler, 24-25; A. B. Tur-nalı-E. Yücel, "istanbul'da Az Bilinen Bazı Tekkelerin Yerlerine Dâir Bir Araştırma (II)", Türk Dünyası Araştırmaları, 70 (Şubat 1991) 17/-191; A. B. Turnalı, "Cafer Paşa Tekkesi", DlA, VI, 555; Haskan, Eyüp Tarihi, I 116-117, 168-169, II, 7.
M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |