Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə71/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   134

Bibi. Ö. Barışta, "İstanbul Son İmparatorluk Dönemi Yapılarında Süs Kubbesi ile Taçlandırılmış .İskele Binaları", VD, 19 (1985) 266-

277.


İSTANBUL

BOSTANCI KAPISI (DEMİRKAPI)

bak. SURLAR



BOSTANCI OCAĞI

Doğal çevrenin korunmasında ve İstanbul'un bağ, bostan, bahçe ve parklarının gelişmesinde, 15. yy ortalarından 19. yy'a kadar emeği geçen yarı askeri Osmanlı örgütüdür. Bu dönem boyunca kent kıyılarının ve kırsal kesimlerinin kolluk hizmetlerini de Bostancı Ocağı üstlenmişti.

İstanbul'daki diğer kapıkulu ocakları gibi ulufeli (paralı) asker sınıfından olan Bostancı Ocağı'na Acemi Ocağı'ndan a-day alınmakta, özellikle de Bosnalı gençler (potur oğlanları) tercih edilmekteydi. İstanbul'daki Bostancı Ocağı'nın işlevi, miri koruların, av ve- biniş köşklerinin, hasbahçe ve hassa bağ ve bostanlarının bakım, temizlik, koruma işleriyle padişahın özel birtakım hizmetlerine ve kent

Bostancı İskelesi

Hazım Ohurer, 1993

güvenliğine dönüktü. Başlangıçta askeri kimlikleri söz konusu değilken kolluk ve güvenlik işleri nedeniyle bu yetkiyi de elde etmişlerdi.

Ocağın büyük subayları bostancıbaşı, bostancılar kethüdası, haseki ağa (baş-haseki), baştebdil ağası, karakulak ağa ve odabaşıydı. Bostancı Ocağı'na girmek zordu. Ocağa girenler bellerine beylik çuha sarmaktaydılar. Aşağıdan yukarıya 9 derece olan bostancılığın sonraki aşamalarında ak dizge, sarı dizge, uskumru denen Londra kumaşı kenarı, bez, beyaz semle, kara bez, kırmızı makdem ve son aşamada da yeşil makdem kuşandırdı. Bu aşamadakilerin en kıdemlisi ise saltanat kayığında hamlacıbaşı (başkürekçi) olurdu. Bundan sonra, bostancıların bir üst sınıfı olan hasekilik geliyordu. Bostancıların barata denen başlıkları, kırmızı cepken ve mavi şalvarları, onlara korkutucu bir görüntü veriyordu. Bostancılar, üç ayda bir ulufe, yılda bir kez Selanik çuhasından kaput ve ayrıca giyimlik kumaş almaktaydılar.

Sarayın Birun(->) örgütünden sayılan Bostancı Ocağı'nın zabiti (komutan) bos-tancıbaşıydı. Fatih Kanunnamesi'nde "Bağçeye bir bostancıbaşı konulmuşdur. Kayığa girildikde bostancılar kürek çe-küb ol dahi dümen tuta" denildiği üzere bostancıbaşının ilk görevi, padişahın deniz gezintilerinde saltanat kayığının dümenini tutmaktı. Bu göreve Bostancı Ocağı'ndan yetişmiş, yetenekli bir adayın getirilmesi, padişahın can güvenliği açısından gerekliydi. Genellikle haseki ağa, bazen de bostancılar kethüdası bostancıbaşı atanır, önceki bostancıba-şına ise ya Gelibolu sancak beyliği veya kapıcıbaşılık verilirdi. Bostanbaşılıktan vezirliğe ve sadrazamlığa yükselenler de olurdu.

Yalı Köşkü'nde oturan bostancıbaşı, Sur-ı Sultani ile çevrili Sarayburnu bölgesinin güvenlik amiriydi. Boğaz hisarları, Kız Kulesi, Salacak, Aynalıkavak tabyaları kendisine bağlıydı. Buraların bekçilik ve güvenlik işlerini, haseki denen asıl bostancıları, alt sınıflardan bölükleri hizmete koşarak organize ederdi. Marmara Denizi'nden Boğaz'a girişi, liman girişlerini denetlemek, Boğaz sularındaki güvenliği sağlamak, Boğaziçi'nin her iki yakasındaki iskelelerle köylerin kolluk hizmetlerini yürütmek de görevlerinden-di. Marmara kıyısındaki Bakırköy'den Bostancı'ya değin yalılar da bostancıbaşının sorumluluğundaydı. Hemen her gün kancabaş denen 9 çifte kayığıyla denizde denetim yapar, saptadığı uygunsuzlukları önler ve ceza uygulardı. Boğaziçi'nde ev, yalı, iskele, dalyan, kayıkhane, dükkân, kahvehane yapmak veya açmak bostancıbaşının iznine bağlıydı. Kıyı denetimlerini, olasılıkla, Bostancıbaşı Defterleri^) denen listelerle yapmaktaydı. Bir başka görevi, İstanbul çevresindeki tüm avlakların, koruların, su kaynaklarının ve ormanların korunmasıydı. Ayrıca kentin dışındaki örneğin Halkalı Sarayı, Davutpaşa Sarayı gibi uzak saraylarla bi-

BOSTANCI OCAĞI

306

307 BOSTANCffiAŞI ALİ AĞA CAMÜ

niş(-0 mahalli olan Göksu, Çubuklu, Bü-yükdere, Baltalimam, Bebek gibi geniş ağaçlık ve çayırlıkların bakım altında tutulmasını da buralarda görevli bostancı cemaatleri aracılığıyla sağlamaktaydı. Ayrıca yangınlarda bostancıların saka bölüğünü yangın yerine sevk ederdi.

Rumeli yakasında Çekmece köprülerinden, Anadolu yakasında da Bostancı Köprüsü'nden İstanbul'a girişleri bostan-cıbaşı denetimde tutardı. Yeni gelenlerin bir hafta içinde mürur tezkirelerini bostancıbaşıya göstermesi zorunluydu, istanbul'a kaçak girenlerin toplatılıp kent dışına çıkartılmaları da bostancıbaşımn göreviydi. Kadınların süslü püslü giysilerle mesire yerlerinde gezmelerini, salıncak ve beşik kurup sallanmalarını, uygunsuz kimselerle kayıklara binmelerini de bostancıbaşı önlemeye çalışırdı.

Bostancıbaşımn İstanbul'daki korkutucu imajı onun, kimi zaman sadrazam, vezir, darüssaade ağası gibi en yüksek mevkilerdekilerin idamlarını infaz görevinden kaynaklanıyordu. İdama veya sürgün cezasına çarptırılanı, bostancıbaşı ilkin fırın mahbesine alır, sürgün edilecekleri Balıkhane Kapısı'ndan çıkartıp gemiye teslim ederdi.

Bostancıbaşı hiçbir zaman halk arasında, alay ve törenlerde görünmezdi. Hattâ her yıl Paşa Kapısı'nda düzenlenen ibka (görevde kalma) törenlerine bile katılmaz; kendisine giydirilecek kürk, kapı çuhadarı ile gönderilirdi. Bayramlarda, sadrazamın ziyaretine gece giderdi.

Bostancıbaşımn yönetimindeki bostancılar, hizmet alanlarına göre üç gruptu: Bostancı hasekileri, saray bahçelerinde çalışan gılmânan-ı bağçe-i hassa ve sarayların dışındaki hassa bahçelerine bakan gılmânan-ı bostaniyân. Kaynaklar, 16. yy'dan başlayarak muhtelif dönemlerdeki Bostancı Ocağı mevcudunu ve bu sınıflardaki bostancı sayılarını farklı verir. 16. yy'da 1.616 olan genel mevcut, 18. yy'da 6.000 dolayında gösterilmiştir. Fakat daha sağlıklı rakamlara göre bostana mevcudu 2.000-3.000 arasında değişmiş gözükmektedir. Rycaut'nun 17. yy'da 10.000 bostancıdan söz etmesi ise gerçeklerle bağdaşmaz. Bostancı Ocağı bölük ve cemaatleri, kapıkulu ocaklarındaki gibi askeri iç düzenlere ve disipline bağlıydı. Her bölük ya da cemaatin mevcudu, hizmetin özelliğine göre 14'ten 100'e kadar olabilmekteydi. Saray dışındaki bölük ve cemaatler, usta denen birer uzman subayın yönetimi ve disiplini altındaydılar.

Bostancı hasekileri 300 kişiydi. Görevleri Topkapı Sarayı'nı geceli gündüzlü beklemekti. Ayrıca bunlardan 60'ı, alaylarda muhafızlık görevi yaparlardı. "Hassa bostanî hasekileri" ya da "karakuşak-lı" denen 80 kişi, sarayı kuşatan surların bekçisi olarak doğrudan bostancıbaşı tarafından seçilmekteydiler. Hasekiler, iki karış boyunda sivri külah, kırmızı çuhadan dolama ile törenlere katılırlar, diğer zamanlarda barata, biniş giyip şal kuşak bağlarlar ve gümüş hançer taşırlardı. 12

iki ayrı resimde bostancıbaşı tiplemesi. Erkin Emiroğlu fotoğraf arşivi (sol), Galeri Alfa (sağ)

tebdil hasekisi ise padişahın her tebdil çıkışında ona değişik kıyafetlerle eşlik eder, bazen de verilen gizli emirlerin gereğini yine kıyafet değiştirerek yerine getirirlerdi.

Gılmânan-ı bağçe-i hassa denen ikinci grup bostancılar, saray bahçelerinde ve sarayla ilgili hizmetlerde istihdam e-dilmekteydiler. 16. yy'daki mevcutları 641 olan ve 19-49 kişilik bölükler oluşturan hasbahçe bostancıları, Topkapı Sara-yı'nın dış köşklerine bağlı ayrı hizmet birimleriydi. Bu birimler şunlardı: Hasbahçe Ocağı, Şevkiye Ocağı, Gülhane Ocağı, İshakiye Ocağı, Sepetçiler Ocağı, Yalı Köşkü Ocağı, Soğukçeşme (Alay Köşkü) Ocağı, Bamyacılar Ocağı, Otluk Kapısı Ocağı, Balıkhane Kapısı Ocağı, Çizme Kapısı Ocağı, Fil Kapısı Ocağı, Heybeci Ocağı, Hamlacı ve Kayıkhane Ocağı, Mezbelekeşan Ocağı, Cellat Ocağı, Kuşhane Ocağı, Kurban Ocağı, Bağcılar ve Aşlamacılar Ocağı, Dolap Ocağı, Hatap Ambarı Ocağı, Top Kapısı Ocağı. Bunlardan, Hasbahçe, Şevkiye, Gülhane, İshakiye, Sepetçiler, Yalı Köşkü, Alay Köşkü ocaklarında görevli bostancılar, sayılan yerlerdeki köşklerin bakımım, bekçiliğini, bahçelerinin ekim dikim işlerini yaparlar, İstanbul'un en nadide çiçeklerini, süs bitkilerini yetiştirirler, ağaçlara türlü biçimler verirlerdi. Bamyacılar Ocağı sebze yetiştirir, Otluk Kapısı Ocağı'nda-kiler hasahıra ot, yem, saman taşırlar, Balıkhane Kapısı bostancıları, sarayda cezaya çarptırılanları tutuklayıp bostancıbaşımn emirleri doğrultusunda gereğini yaparlar, Çizme Kapısı'ndakiler, saray hastanesine bakarlar, Fil Kapısı bostancıları, bu addaki bahçeyi ekip biçerler ve kapıyı beklerler, heybeciler, saray memurlarına kuryelik ve hamallık yaparlar, hamlacılar ve kayıkhane bostancıları, saray

kayıklarının bakımını, binişlerde de kürekçilik görevini yerine getirirlerdi. Mezbelekeşan sınıfı, sarayın ve bahçelerin süprüntülerini kayıklarla denize atmakla görevliydiler. Sayıları az olan cellatlar, bostancıbaşımn buyruğunda idam infazlarını gerçekleştirirlerdi. Kuşhane Oca-ğı'nda, tüylerinden ok yapımında yararlanılan kuğular ve bazı süs kuşları, Kurban Ocağı'nda sarayda kurban edilecek hayvanlar besleniyordu. Bağcılar ve aşla-macılar saray bahçelerinde aşı ve bağ budama işi yapmaktaydılar. Dolap Ocağı'nda, saraya gelen suyun dolap denen ana depodan dağıtımına bakmaktaydılar. Hatap Ambarı Ocağı, sarayın yakacak odun gereksinimini karşılıyordu. Top Kapısı Ocağı mensupları Sarayburnu kıyılarında bekçilik ederlerdi. Tüm bu ocakların koğuşları, fırınları, hamamları Sur-ı Sultani içinde değişik yerlerdeydi. Tarih-i Atada, yeşillikçiler denen ve içlerinde avadan bostancılarının da yer aldığı bir ocaktan daha söz edilmektedir. Bu kaynakta, avadan bostancılarının 12 kişi oldukları, 6'şar kişilik nöbet gruplarıyla padişah bir yere giderken at ve tüfek takımlarını taşıdıkları belirtilmiştir.

Saraya hizmetle yükümlü dış ocaklar (bölükler) ise Atmeydanı yakınındaki Ta-vukhane Ocağı, Ayasofya Camii'nin Şekerciler Kapısı yanında koğuşları bulunan Sakalar Ocağı, kışlaları ve çalışma alanları Eyüp sırtlarında Rami'de olan Saya Ocağı ile Gümüşsüyü Ocağı, Otluk Kapısı dışındaki Yedekçi Ocağı ve Saraçhane Ocağı, ayrıca 1724'te oluşturulan Bostancı Tulumbacıları Ocağı'daydı. Tavukhane Ocağı'nda saray mutfağı için kümes hayvanları, Saya Ocağı'nda kesimlik küçükbaş hayvanlar yetiştirilirdi. Saya Ocağı'nda pişirilen püryân, çevirme, kuyu ve kırma kebapları meşhur-

du. Sakalar Ocağı, yangın yerlerine beygirle su taşımakla yükümlüydü. Gümüşsüyü Ocağı bostancıları, Eyüp'ün üst tarafındaki Karyağdı Bayırı'ndaki Gümüşsüyü kaynağından saraya içme suyu getirirlerdi.

Üçüncü grubu, "gılmânan-ı hadaik-i hassa" da denen ve İstanbul'un çevresindeki bahçelerde, bostanlarda, çayır ve korularda görevli bostancılar oluşturmaktaydı. 16. yy'daki genel mevcutları 971 olarak saptanan bu sınıfın cemaat mevcutları, hizmet gereksinimlerine göre değişirdi. Cemaat denen her bir bölük, usta denen bir uzman subayın yönetimindeydi. Ustalar, bulundukları bölgenin karakol komutanı durumundaydılar. Üsküdar, Eyüp, Kâğıthane, Rumeli ve Anadolu Boğaz sahilleri, Kadıköy, Adalar, Bakırköy tarafları, birer ustanın gözetim ve denetimi altındaydı. İskeleleri denetlerler, bostancıları kolluk nöbetine koyarlardı. Bunlar, görevli oldukları yere göre Bebek ustası, Üsküdar ustası, Beşiktaş ustası, Kavak ustası vb adlarla anılmaktaydılar. Fakat asıl görevleri bahçe ustalığı idi. Hassa bostancıları ve ustaları görevlerini ömür boyu sürdürürler, çalışamaz durumda yaşayanlar veya hastalananlar emekliye ayrılırlardı.

Hasbahçe bölüklerinin birer bölükba-şısı ve çavuşu, cemaatin mevcuduna göre imamı, cerrahı (sağlık görevlisi), saraydan ve kâtibi ile ekim dikim uzmanı bir "ser-bostanî"si ve hesap, alım satım işlerine bakan "kethüda-i bağçe"si vardı. Bunlardan sonra "dolabî" denen sulayıcı-lar, "üstâd-ı bağçe" denen bahçıvanlar gelmekteydi. Ustalar bahçe, bostan, koru, çayır veya avlağın en iyi şekilde ekilip biçilmesini, bakımlı tutulmasını, buralardaki biniş ve av köşklerinin bakım ve donammıyla her an hizmete hazır olmasını sağlarlardı. Bostancıbaşı buraları denetlediği gibi padişahlar hadaik-i hassa denen dış bahçelere sık sık binişler düzenlerlerdi.

İstanbul'u çevresinden ve kıyılarından kuşatan ve her biri yüzlerce dönümlük araziyi kapsayan hassa bağ ve bahçeleri şunlardı: Dolmabahçe, Karabâli, Kılıçali, Beşiktaş, İskenderçelebi, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköyü, Bebek, Baltalimam, Mirgûn (Emirgân), Yeniköy, Tarabya, Kalender, Kireçburnu, Büyükdere, Sarı-yar, Kavak bahçeleri, Beykoz, Tokat, Sultaniye, Paşabahçesi, încirköyü, Çıbıklı (Çubuklu), Kandilli, Göksu, Kulebahçesi, Çengelköyü, Kuzguncuk, İstavroz, Üsküdar, Ayazma, Salacak, Haydarpaşa, Zağarcılar (Tazıcılar), Kadıköyü Bağı, Fe-nerbahçesi, Merdivenli, Erenköyü, Bostancıbaşı Köprüsü, Bulgurlu, Çamlıca, Fi-lurya (Florya), Halkalı, Davutpaşa, Topçular, Vidos, Alibeyköyü, Kâğıthane, Bahariye, Karaağaç, Hasköyü. Bunlardan ayrıca Alemdağı korusunda, Adalar'da, Çırpıcı Çayırı'nda, Belgradcık Köyü'nde ve Küçükçekmece Köprüsü'nde de birer hassa bostancı ocağı vardı.

Hasbahçeler ve hassa bağ ve bahçeleri bir tür döner sermaye işletmesi ve

üretim çiftlikleri gibi çalışırdı. Buralarda üretilen çiçek, meyve ve sebzelerin her türlüsünden öncelikle sarayın gereksinimi karşılanıyordu. Artanı, kent halkına satılmaktaydı.

Hassa bahçelerinde ve hasbahçelerde meyve ve sebzeden başka çeşitli çiçek de yetiştiriliyordu. İstanbul' da gedik nizamına bağlı 200 sebzeci, 17 çiçekçi dükkânı, hasbahçe ve hadaik-i hassa üretimi meyve ve sebze ile çiçekleri satmaktaydı. Ayrıca 30 ıspanakçı dükkânında da yine buralarda üretilen mevsim yeşillikleri satılıyordu. Bahçelerin genel gelir ve giderlerinin hesabı her yıl çıkartılır; defter gelir fazlasıyla birlikte bos-tancıbaşına teslim edilir, o da bunları padişaha sunardı. Örneğin 1814' teki bilançoya göre 1.390.990 akçe tutarında ürün pazarlanmış, bunun 220.020 akçesi ücret ve bahşişlerle sair giderlere harcanmıştı. Kalan 1.170.970 akçe ise o yılın geliri olarak II. Mahmud'a sunulmuştu. İstanbullu hayırseverlerden, bu bahçelerin imarı, genişletilmesi için vakıflar tesis edenler de vardı. Bunlardan elde edilen gelirler de yıllık bilançolarda gösteriliyordu.

1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kapatılmasının ardından 31 Ağustos 1826'da çıkarılan bir kanunname ile Bostancı Oca-ğı'ndaki yeniçerilikle ilgili kethüdalık, bölükbaşılık vb san ve rütbeler kaldırıldı. Bu ocağa yeni bir düzen getirilmesi öngörüldü. Yeni sanlar, bekçilik, kapıcılık olarak belirlendi. Hassa bağ ve bahçelerinde görevli bostancıların güvenlikle ilgili görevlerine son verildi.

Mu'allem Bostaniyân-ı Hassa Ocağı adında, 1.527 kişilik yeni bir örgüt oluşturuldu. 22 Kasım 1927'de çıkarılan bir nizamname ile de bostancıların görevleri, çalışma yöntemleri belirlendi. Bahçe ve bostan mahsullerinin saraya verilmesi ve satılmaması öngörüldü. Asâkir-i Man-sure birlikleri oluşturulurken Bostancı Ocağı'ndan 1.500 bostancı alınıp özel bir Asâkir-i Hassa Taburu kuruldu. Bunun komutanı bostancıbaşıydı. 1829'da ise bostancıbaşı unvanı da kaldırılarak son bostancıbaşı Tatar Osman Paşa'ya mirmirânlık rütbesi ve "muhafız paşa" sanı verildi. Bu örgüt, daha sonra Hassa Ordusu, muhafız paşalık da hassa müşi-riyeti adım almıştır.

Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 120-122; Tay-yarzade Ata, Tarih-i Ata, I, İst., ty, s. 300-315; Esad Efendi, Teşrifat-ı Kadime, İst., ty, s. 60; P. Rycaut, The present State of the Otto-man Empire, Londra, 1668, s. 41; d'Ohsson, Tableau, III, 287-288; (Ergin), Mecelle, I, 885, 916-920, 1044-1045, 1165; Uzunçargılı, Saray, 465-484; İ. H. Uzunçarşılı, "Bostancı", "Bostancıbaşı", ÎA, II, 736-739; Pakahn, Tarih Deyimleri, I, 239-240; (Altınay), Onikinci Asır-~da, 59, 86, 170, 176; Erdoğan, Bahçeler, 149-182; A. Özcan, "Bostancıbaşılarm Beledî Hizmetleri ve Bostancıbaşı Defterlerinin İstanbul'un Toponomisi Bakımından Değeri", Tarih Boyunca İstanbul Semineri, Bildiriler, İst., 1989, s. 31-35; A. Özcan, "Hassa Ordusunun Temeli Mu'allem Bostaniyân-ı Hassa Ocağı", TD, 34 (1983-1984), 347-396.

NECDET SAKAOĞLU



Bostancı Vapuru

Eser Tule!

BOSTANCI VAPURU

Şehir Hatları İşletmesi vapuru. 1974'te Camialtı Tersanesi'nde inşa edildi. 610 grostonluk olup, İnciburnu ve Sedefa-dası adlı iki eşi vardır. Çift motorlu, çift uskuıiudur. Daha çok Köprü-Kadıköy, Köprü-Adalar hatlarında çalıştırıldı.

Ayrıca 1956'da inşa edilen iki küçük deniz otobüsünden birine Bostancı adı verilmişti. 32 m boyunda, 6,6 m genişliğindeki 190 kişilik bu deniz otobüsü, daha çok Köprü-Moda-Kalamış-Cadde-bostan-Bostanci; Büyükada-Yörükali ya da Köprü-Harem-Salacak hatlarında kul-lanıldıysa da fazla uzun ömürlü olamadı. Caddebostan adlı bir de eşi vardı.

ESER TUTEL



BOSTANCIBAŞI ALİ AĞA CAMÜ

Eminönü İlçesi'nde, Kadırga Meydanı'n-dadır.

Banisi Bostancıbaşı Ali Ağa'dır. Şehit olduğu bilinen Ali Ağa'mn mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Yapının vakfiyesi 966/1558 tarihlidir. Minberini Reisülküttab Samizade Efendi koydurmuştur. Kendisinin mezarı, caminin mihrap duvarı önündedir. 1922'de Mimar Alaaddin Bey tarafından yapıya son cemaat yeri ilave edilmiştir. Camii, "Bostan Mescidi", "Bostanî Ali Camii", "Bostanalî Camii" adlarıyla da anılmaktadır.

Kare planlı yapının duvarları, bir sıra kesme taş, iki sıra tuğladan örülmüştür. Doğu, batı ve mihrap duvarında iki sıralı pencereler vardır. Alt kısımdaki pencereler sivri boşaltma kemerleri ile açılmış, dikdörtgen söveli, üst kısımdakiler ise sivri kemerli küçük pencerelerdir. Yapı iki sıra kirpi saçak üzerine kiremit çatılıdır. Sonradan ilave edilen son cemaat yerinde, giriş kapısının yanlarında ikişer tane, üst kısımda ise I. Ulusal Mimari Dönemi'nin üslubunu yansıtan beş tane sivri kemerli pencere vardır. Minaresi kuzeybatı köşesinde tuğladan ve ince gövdelidir. Giriş kısmı dışarıya taşkın demir doğrama camekânla çevrilmiştir. Giriş kapısının üstündeki "Ayet-i Kerime" hattat Hâmid Aytaç(->) tarafından yazılmıştır. Son cemaat yerinin tavanı ahşap çubuklu denilen türdendir. Harime giriş



309

BOSTANCIBAŞI DEFTERLERİ 308

kapısının yanlarında dikdörtgen söveli iki pencere, bunların arasında ise küçük bir mihrap nişi bulunmaktadır. Harim kısmında, ahşaptan iki direğe oturan dört tane Bursa kemerinin taşıdığı fevkani mahfil bulunmaktadır. Fevkani mahfilin tavanı ahşap çubuklu olarak düzenlenmiş, harim tavanı ise çıtalarla karelere bölünmüş, karelerin köşelerinde küçük baklavalar oluşturulmuştur. Mukarnaslı bir nişe sahip olan ahşap mihrap, boyalıdır. Sade görünümlü ahşap bir minberi ve ahşap vaaz kürsüsü bulunmaktadır. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, l, 61; Öz, istanbul Camileri, I, 37; Eminönü Camileri, 44.

EMİNE NAZA

BOSTANCIBAŞI DEFTERLERİ

"Bostancıbaşı Sicili" "Anadolu ve Rumeli Sevahilinde Bulunan Binalara Dâir Defter", "Defter-i Bostancı" da denmiştir. 1790-1815 arasına tarihlenen Haliç ve Boğazi-çi'ndeki lebiderya cami, mescit, kahvehane, ev, dükkân, yalı, saray, kayıkhane, çeşme vb yapılarla arsaları, sahipleri, kiracıları ya da yaptıranları ile veren cetvellerdir. Şimdiye kadar Türkiye'de bu türde 7 defter saptanmıştır. Bunlar, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ile Millet Kütüphanesi, Atıf Efendi Kütüphanesi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kü-tüphanesi'ndedir.

Defterlerin hiçbirinde "Bostancıbaşı Defteri" ya da "Bostancıbaşı Sicili" gibi bir başlık-ad yoktur. Bu tür bir adlandırmayı düşündürecek giriş cümlelerine, a-çıklamalara da rastlanmaz. Bu ilginç listelere "Bostancıbaşı Defteri" adı, kütüphane kayıtlarında verilmiş, bunlar üzerinde inceleme yapanlar da bostancıbaşı-ların Boğaziçi'ndeki denetim ve kolluk yetkilerini dikkate alarak bu adlandırma yönünde değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Benzeri defterlere, Osmanlı resmi belgelerinin toplandığı Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi ve Kütüphanesi ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde şimdiye kadar rastlanmaması, bunların resmi işlem dışı kayıtlar olduğu kanısını da uyandırmaktadır. 1790'dan daha erken dönemlerle 1815 sonrası için örneklerin bulunmaması da bu defterlerin geçici bir süre düzenlendiği fikrini verir. Fakat ne gibi bir a-maçla hazırlanmış olursa olsun, mevcut listeler, Boğaziçi'nin yoğun iskâna açılmaya başladığı bir dönemdeki durumu saptamak açısından önemlidir. Olasılıkla da suriçi İstanbul'da titizlikle korunan i-mar ve yerleşim düzenine koşut biçimde Boğaziçi kıyı şeridindeki mülkiyet ve yapılaşma hareketleri de kontrol altında tutulmaya çalışılmış ve bu defterler bu yöndeki çabaların bir ürünü olarak hazırlanmıştır. "Bahren biniş-i hümayun" larda (padişahın deniz gezileri) bostancı-başının, saltanat kayığının dümenini tutması, arada merak nedeniyle padişahın "Şurası kimin?", "Bu yalıda kim oturuyor?", "Bu dükkânda ne satılıyor?" vb sorular yöneltmesi karşısında, bostancıbaşı ağanın da koynundaki deftere bakıp "Falanca kulunuzun valisidir." gibi bir cevap

verebilmesi için bu listelerin hazırlandığı savı ise Atıf Efendi Kütüphanesi'ndeki Mehmet Zeki Pakalın'ın istinsah ettiği sanılan nüshaya eklenen "Selim-i Sâlis Boğaziçi'nde ve Haliç'de dolaşırken bazı yerleri sorarmış. Bostancıbaşı da arkasında oturduğundan o cevap vermek mecburiyetinde kalırmış. O da bunları esâmi hâlinde yazmış ve müzehhep bir defter yapmış ve bu civarlara yaklaşdıklarında o sahifeyi açar, soruldukda cevap verirmiş" notundan kaynaklanmış ve irdelenmeden kabul edilmiştir.

Yazma cetvellerin en eskisi kabul e-dilen ve içerdiği kişilerin görev yıllarına dayanılarak 1206/1791-92'ye tarihlendiri-len Ali Emirî istinsahı ile bunun esas alınmasıyla yenilendiği sanılan sonraki nüshalarda genel olarak güzergâh ve nirengiler ile kayıtların çoğu aynıdır. Bu defterler üzerinde ilk çalışmayı yapanlardan Reşat Ekrem Koçu, listelerdeki sıralamanın Yalı Köşkü'nden başlayıp Haliç kıyısı boyunca Eyüp Bahariye'ye, oradan Karaağaç Kasrı'na, Boğaziçi'nde Rumeli yakası kıyısından Rumelikavağı'na, karşıda Anadolukavağı'ndan Haydarpaşa'ya kadar tüm kıyı şeridini kapsadığını vurgular. Bu kıyı güzergâhındaki lebiderya bütün cami, mescit, sahilsaray, kasır, yalı, ev, kayıkhane, kahvehane, dükkân, mahzen ve çeşmeler ile boş arsaların, kalafat yerlerinin, dere ağızlarının, iskelelerin, aralık iskelelerinin adlarının, ö-zelliklerine yer verilmeksizin, hayrat veya mülk sahiplerinin veya kiracılarının isimleriyle kaydedildiğini yazar. Reşat Ekrem Koçu, bu defterlerden en yenisi olan 1815 tarihli nüshayı İstanbul Enstitüsü Mecmuası'nda birtakım düzenlemelerle yayımlamıştır. Aynı defter son olarak 1992'de orijinali ve transkripsiyonuy-la yayımlanmış bulunmaktadır. Bu yayındaki değerlendirmelere göre 19. yy başında, Yalı Köşü'nden başlayıp Haliç kıyılarında ve Boğaziçi'nin her iki yakasında lebiderya konumlu toplam 1.130 ev ve yalı bulunuyordu. Bunların 121'i Müslüman Türklere, 499'u gayrimüslimlere ait evlerdi. Buna karşılık Türklerin 502, gayrimüslimlerin ise ancak 8 yalısı vardı. İstanbul kıyılarında Müslüman Türklerin mülkiyetindeki bina ve arsalar toplam 623, gayrimüslimlerinki 507 idi. Evler ve yalılar dışında 22 bostancı ocağı, 55 cami, 103 kahvehane, 8 hamam, 10 salhane, 16 yahudhane, 8 kışla, 135 iskele, 16 meydan, 2 çeşme, 117 kayıkhane, 26 saray bulunduğu görülmektedir. Haliç'te ve Boğaziçi'nde Türkler, Yahudiler, Rum, Ermeni ve diğer gayrimüslimler, mülk sahibi ve komşuydular. Bunlar arasında, hanedan ve saray mensupları, din adamları olduğu gibi, cevahirci, ipekçi, çuhacı, tellal, şerbetçi (meyhaneci), sarraf, şapçı, aktar, hekim, simkeş, peynirci, tenekeci, şişeci, debbağ, yapa-ğıcı, şakı, terzi, bakkal, yemenici, kürkçü, keresteci, cerrah, berber, tuğlacı, dülger, kalpakçı, kayıkçı vd mesleklerden insanlar da bulunmaktaydı. Çoğunun dükkânı ve işyeri de buradaydı.

1988'de Tarih Boyunca İstanbul Se-mineri'nde sunulan bir bildiride ise bu defterlerin tanıklığı ile Boğaziçi'nde, günümüze oranla 19. yy başında daha çok iskele bulunduğu, Sarayburnu'ndaki Yalı Köşkü'nden Hasköy'e kadarki adları verilen bazı iskelelerin bugün mevcut olmadığı, örneğin İstanbul Ağası, Bursa, Mudanya, Ortaköy, Beşiktaş, Tekfurdağı iskelelerinin yerlerinin bile bilinmediği, aynı şekilde Hasköy ile Sütlüce arasındaki Halıcıoğlu, Buzhane, Piri Paşa, Hamam, Salhane iskelelerinin de kaldırılmış olduğu açıklanmıştır.

Defterlerin orijinallerinde sayfalar sağdan sola 3, yukarıdan aşağıya 5 olmak üzere 15'er kutuya ayrılmış ve her kutuya bir birim yazılmıştır. Her birinin bir öncekinin yanında yer aldığı da "kurbün-de" denilerek örneğin, "Ocak İmamızâde kullarının hanesi ve üç göz kayıkhane", "Kurbünde Sarraf Artin zimmînin hanesi", "Kurbünde Sarraf Ağyazar zimmînin arsası" şeklinde belirtilmiştir.

Defterlerde kıyıdan içerideki mülkiyet ve hayrata ilişkin kayıtlar bulunmamaktadır. Bu ise defterlerin salt kıyı i-marı ve denetimiyle ilgili olduğunu düşündürmektedir.

Birbirinden pek az farklılığı olan bu listeler, içerdikleri adlar, yapı türleri, iş-kolları ve işyerleri ile iskeleler bakımından istanbul'un 200 yıl önceki nüfus, iskân durumu, kent düzeni için birinci derecede değerli belgeler kabul edilir. Bibi. R. E. Koçu, "Bostancıbaşı Defterleri", İstanbul Enstitüsü Mecmuası, IV, 1958, s. 39-40; R. E. Koçu, "Bostancıbaşı Defterleri", 1S-TA, VI, 2979-2995; Ş. Rado, "Bostancıbaşı Defteri: 1802 Yılında Boğaziçi ve Haliç Kıyılarında Kimler Otururdu?", Hayat Tarih Mecmuası, S. 6 (Temmuz 1972 ilavesi); C. Kayra-E. Üyepazarcı, İkinci Mahmut'un İstanbul'u, İst., 1992; A. Özcan, "Bostancıbaşılarm Beledî Hizmetleri ve Bostancıbaşı Defterlerinin İstanbul'un Toponomisi Bakımından Değeri", Tarih Boyunca İstanbul Semineri, Bildiriler, İst., 1989, s. 35-37.

NECDET SAKAOĞLU



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin