Battal gazi destan’inda göRÜlen motiflere örnekler



Yüklə 137,62 Kb.
səhifə3/3
tarix31.10.2017
ölçüsü137,62 Kb.
#23307
1   2   3

14. Cömertlik

Battal Gazi destanda dünya malına hiç önem vermeyen, savaşlarda eline geçen ganimetleri de askerler arasında dağıtan ve kendisi bir şey almayan kahraman olarak görülür. Müslümanlar savaşta elde edilen ganimetlerin beşte birini de halifeye gönderirler:

- Ganimetin beşte birini Halife için ayırınız! Dedi (Gürtunca 1976: 307).

Halife de birkaç gün sonra bir yığın «beşte bir» malla Bağdat'a hareket etti (Gürtunca 1976: 570).

Battal, halifeye sadece ganimetin beşte birini göndermez, ayrıca hediyeler de gönderir. Battal sadece halifeye karşı değil, herkese karşı cömert davranarak elinden geldiği kadar yardım etmek için çaba gösterir. Yaptığı iyilikleri karşılık beklemeden yapar ve zor durumda kaldığında da mutlaka karşılığını görür. Battal'ın erdemleri sadece kendi arkadaşları tarafından değil, aynı zamanda düşmanları tarafından da onaylanır. Prenses Ketayun Battal'ın erdemlerini şöyle ifade eder: Erliği kahramanlığı dillerde destandı. Cömertliği her yerde söylenmekteydi (Gürtunca 1976: 542).

Oğlu Ali, hocasına bir hediye götürmek ister, ancak hiçbir şeyleri olmadığı için Battal kendi sırtındaki cübbesini çıkarıp verir. Battal bu davranışıyla dünya malına önem vermediğini gösterir: -Bu dünya hazinesinin benim gözümde bir pul kadar bile değeri yoktur! (Gürtunca 1976: 656).

Ganimetler dağıtılırken kendi hissesine düşenleri de gaziler arasında dağıtır: -Bana verilen bu bin altın da sizin olsun! dedi. Altınları onlara hediye etti (Gürtunca 1976: 655). Battal'ın cömertliği çıkar sağlamak veya iyi görünmek için değildir. Onun için önemli olan ahret hayatıdır ve dünyada yapılan iyiliklerin karşılığını insanın bir gün göreceği düşüncesiyle davranmaktadır.

Battal destanda görülen davranışları ile dünya malına önem vermediğini gösterir. Cömertlik sıfatı destanda Battal'ın kişiliğinde ortaya konmuştur. Arkadaşı Abdül Vehhab bir ev yaptırdığında verecek hediye bulamaması veya oğlunun hocasına bir hediye veremeyecek kadar yoksul bir yaşam sürmesi, onun cömertliğinin ve dünya malına önem vermemesinin en büyük kanıtıdır. Çünkü eğer Battal isteseydi Malatya serdarı olarak ganimetlerden, vergilerden pay alabilirdi, ancak o dünya malını bir köşeye yığmayı düşünmemiştir. Bu nedenle de fakirlik içinde gösterişsiz bir yaşam sürmüştür.



15. Kılık Değiştirme

Kılık değiştirme kendini son ana kadar düşmandan gizlemek için kullanılan bir yöntemdir. Battal çeşitli biçimlerde kılıktan kılığa girer ve böylece başarılması güç görevleri yerine getirir. Kılık değiştirmede ne kadar usta olduğunu birçok kez kanıtlar. Battal o kadar iyi kılık değiştirir ki, kendi yakın arkadaşları da onu tanımakta güçlük çekerler (Gürtunca 1976: 626).

Battal babasının öcünü almak için Mamuriye'ye gittiğinde yolda karşılaştığı Mihriyayil'in kardeşi Şamsep'e kendisini Çinli silahşor Kanatus olarak tanıtır (Gürtunca 1976: 52). Battal, Şamsep'i bir düelloda öldürür ve yoluna devam ederek Mihriyayil'i bulur. Ona da kendisini Çin'den gelen Sercayil olarak tanıtır (Gürtunca 1976: 57). Battal babasının katili Mihriyayil'i de İslâm'a davet eder ve kabul etmeyince onu da öldürür.

Battal kendisini ve atını siyaha boyayarak da kılığını değiştirir ve böylece saka kılığında Kayser'in askerlerinin arasına girer. Bu kılıkla Bizans ordusunun içine karışır. Gündüzleri su dağıtır ve geceleri ordu komutanlarının başını keser ve komutansız kalan askerleri birbirine kırdırır (Gürtunca 1976: 335).

Battal ayrıca yabancı kentlerde kılık değiştirerek yaşayan gizli habercilerden de yararlanır. Mühengi Hindi adındaki Müslüman İstanbul'da yaşar ve Malatya'daki Müslümanlara orada olup bitenleri gizlice bildirir. Kendisi gizli bir Müslüman olduğu için kimse ondan şüphelenmez. Eski serdar Abdüsselâm İstanbul'a ün kazanmak için geldiğinde tutsak alınarak zindana atılır. Bunu duyan Mühengi Malatya'ya gelerek üzücü haberi iletir. Abdüsselâm kendisine iyi davranmadığı halde Battal Gazi onu kurtarmak için yola koyulur. Battal İstanbul'a geldiğinde keşiş kılığına girer ve böylece kimseye tanınmadan hareket edebilir: Bir köşede bir keşiş elbisesi giyerek kara bel kayışını (zünnarını) sallayarak kilise içinde dolaşmağa başlar (Gürtunca 1976: 163).

Battal kendisini Kudüs'ten gelen keşiş Şamil olarak tanıtır. Kısa sürede dini sohbetlerde büyük piskoposları yener ve kutlu bir kişi haline gelir. Herkes onu görünce Hz. İsa'yı hatırlar (Gürtunca 1976: 165). Mühengi'nin de yardımı ile Battal bir gece Abdüsselâm'ı kurtarır ve onu Malatya'ya götürür. Battal bir defasında yine papaz kılığına girer ve Hıristiyanlara vaaz verir. Okuduğu İncil ayetleriyle kendisinin Battal olmadığına herkesi inandırır ve bir din büyüğü gibi karşılanır (Gürtunca 1976: 287).

İslâm kahramanı ve Hz. Muhammed'i gören kişi olan Abdül Vehhab'ın Hıristiyan olduğunu öğrenen Battal, Musa adındaki Müslüman’la birlikte İstanbul'a gelir ve Battal bu defa bir ihtiyar kılığına girer (Gürtunca 1976: 614).

Görüldüğü gibi Battal Hıristiyanların elindeki tutsak bir Müslüman’ı kurtarmak için her türlü kılığa girerek gerekli önlemi alır, her zorluğa katlanır. Battal destanda Çinli silahşor Kanatus (Gürtunca 1976: 52), Cercayil (Gürtunca 1976: 57), Şamil (Gürtunca 1976: 163), Akkanuş (Gürtunca 1976: 174), Frenk (Gürtunca 1976: 196), Şemsûran (Gürtunca 1976: 313) ve kadın (Gürtunca 1976: 452) kılıklarına girer. Battal gerektiğinde ünlü kralların derisini yüzer ve onların kılığında askerlerin başına geçerek onlara komuta eder (Gürtunca 1976: 669).

Battal'ın kılık değiştirmeleri düşmanlarının arasında rahat hareket edebilmek için kullandığı söylenebilir. Kılık değiştirerek düşmanların içine girer ve böylece istediği gibi davranır, onları birbirine kırdırır ve son ana kadar kendisini gizler. Battal bu davranışıyla hilenin ve kurnazlığın da bir savaş aracı olduğunu gösterir.

16. Sayılar

Destanda sayılardan özellikle kırk sayısı ve bunun yanında üç, yedi, yetmiş iki sayıları kullanılmıştır. Sayı motifi içinde en önemlisi kırktır. Önemli bir motif olan kırkların dünyada ilk ortaya çıkışını Öztürk şöyle ifade eder: Karşılaştırmalı etnoloji araştırmalarına göre, destanlardaki kırklar motifi, yüksek barbarlık dönemlerinde küçük ve büyük beylikleri ellerinde tutan buyruk beylerin çevresinde kurulmuş bir düzenden gelmektedir (Öztürk 1986: 196). Yine Öztürk, kırklar motifinin destanlarda üç değişik şekilde sergilendiğini de açıklamıştır:

1- Kırk sayısı ile bazı eşya ve davranışlar sınırlanır.

2- Destanlarda kahramanın etrafında oluşturulmuş (kırk yoldaş) mukavemet gücünü kavramlaştırır.

3- Görünmez âlemden gelen koruyucu, güç verici, kutsiyete erişmiş şahıslar ifade edilir (Öztürk 1986: 197).

Kırklar motifi Battal Gazi Destanı'nda sıkça geçer. Battal bir manastırda kırk kız ve kırk yiğit bulur ve bunları birbiriyle evlendirir(Gürtunca 1976: 185). Diğer bir yerde de Battal, Şah-ı Askad'ın kızını aramaya gider ve bir mağarada kırk kızı bulur. Bu kızların başında da kırk kişi vardır (Gürtunca 1976: 665).

Kayser'in kız kardeşi Hümayun Banu'yu Battal Gazi kaçırır ve onu halifeye hediye eder. Halifenin yanında Hıristiyanların ajanı olarak yaşayan Kadı Ukba kızı kendi adamlarına kaçırtır. Daha sonra kızı kaçıranın Abdül Vehhab olduğunu söyleyerek bir fitne çıkarır. Abdül Vehhab zindana atılır ve onun suçsuzluğunu kanıtlamak için kırk gün süre ister. (Gürtunca 1976: 423). Battal çeşitli maceralardan sonra kızı tekrar Bağdat'a getirir ve Kadı Ukba'nın gizli bir Hıristiyan olduğunu ortaya çıkarır.

Kırk sayısı destanda oldukça sık geçmektedir: Yürekler bu aşk ile yanalı tam kırk gün olmuştu (Gürtunca 1976: 122), kırk kulaç boydaydı (Gürtunca 1976: 478), kırk kantar topuzu ağırlığındaydı (Gürtunca 1976: 479), kırk ayak bir merdiven (Gürtunca 1976: 481), kırk rahip vardı (Gürtunca 1976: 626), biz kırk tüccardık (Gürtunca 1976: 628), kırk bin kahraman (Gürtunca 1976: 763). Bunların dışında daha birçok yerde kırk sayısı geçmektedir.

Battal Gazi yaşlı bir adamın Muhammed ve Sait adındaki oğullarını bulmak için harekete geçer ve Şemmas'dan onların Maştaran manastırında olduğunu öğrenir. Battal manastırdaki yetmiş iki Müslüman’ı bulur: Yetmiş iki Müslüman esir elleri, ayakları demirlenmiş yerlerde sürünüyorlardı (Gürtunca 1976: 196).

Battal Emir Ömer'in kızı Zeynep ile evlendirilir: Kına geceleri yedi gün yedi gece sürer. (Gürtunca 1976: 502). Ayrıca yedi sayısı şu yerlerde de geçer: Yedi derya (Gürtunca 1976: 750), iki melunla cenk, tam yedi gün sürmüştü (Gürtunca 1976: 755). Destanda sayılar içinde özellikle kırk sık geçmektedir ve zamanla ilgili olarak kullanılmıştır.



17. Kutsal Emanetler

Destanda adı geçen kutsal emanetler Abdül Vehhab tarafından Cafer'e Hz. Muhammed tarafından gönderilen tükürük, saçlar ve mektuptur. Ayrıca babası Hüseyin Gazi'nin mağarada bulduğu Aşkar ve silahlar da birer kutsal emanet olarak görülebilir, çünkü bu silahları daha önce İslâm kahramanları kullanmışlardır.

Abdül Vehhab kendisine Hz. Muhammed zamanında bildirilen kahramanın özelliklerini Cafer de gördüğüne inanır ve kendisine iki yüz yıl önce verilen mektubu Emir Ömer'e verir. Allah'ın elçisinin mektubunu gören tüm gaziler tekbir getirirler ve yazının Hz. Ali'nin el yazısı olduğunu görürler. Mektup şöyledir:

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH ADI İLE

«Ben ki Hak Teâlâ’nın Resulüyüm. Ey Ashabı Güzin! Ey benim makbul ümmetlerim! Sizce bilinmelidir ki dünyayı yaratan Ulu Tanrı şöyle buyurmuştur: Ya Muhammed! İki yüz yıldan sonra senin soyundan Malatya'da bir erkek çocuk dünyaya gelecektir. Onun adı Cafer olacaktır. Yüzünün sağında bir beni bulunacaktır. Kızıl yüzlü, uzun boylu olacak olan bu yiğit Rum diyarını fethedecek, halkı kâfirlikten ve eğri yoldan kurtaracaktır. Kiliseleri yıkacak, yerine mescitler yapacaktır. Her kim benim ümmetimden o zamana kadar yaşayacak olursa Cafer'in buyruğuna uysun. Onun hükmünden dışarı çıkmasın. Her ne söylerse, her ne yaparsa onlar benim hükmümdür. Ben ki Resul-i evvelîn ve ahirinim. Cafer'den hoşnudum. Allah Teâlâ’nın emri ile Abdül Vehhab'ı o tarafa yolladım ki o yiğide kavuşabilsin. Benim selâmımı ve ağzımın suyunu ona teslim etsin» (Gürtunca 1976: 80).
Mektup okunduktan sonra Abdül Vehhab Cafer'e şöyle der:

-Aç ağzını oğul! dedi.

Cafer'de ağzını açtı. O mübarek emanet Abdül Vehhab'ın boğazından çıktı, yanaşan Cafer'in ağzına girdi. Onu hemen yuttu. Cafer o anda yetmiş iki dile sahip oldu, on iki bilgi denizi fikrinde doğdu (Gürtunca 1976: 81).

Bu kutsal sıvı (tükürük) Cafer'in güçlü büyük bir İslâm kahramanı olması yolunda katkıda bulunur. Cafer bu sıvı ile olağanüstü güçler elde eder ve yenilmez bir İslâm kahramanı olur. Battal aniden konuşabildiği dillerle ve öğrendiği gizli ilimlerle kılıktan kılığa girmelerde zorluk çekmez. Bu kutsal emanetler Battal Gazi'yi düşmanlarına karşı üstün duruma getirmiş olur. Battal'ın atı Aşkar da aynı şekilde kutsal bir emanettir. Aşkar da Battal'a Hıristiyanlarla yaptığı mücadelelerde yardımcı olur. Battal'a verilen kutsal silahlar da onun yenilmez bir kahraman olmasını sağlar.



18. Kurnazlık

Battal iyi bir savaşçı olduğu gibi, aynı zamanda kurnaz bir siyasetçidir. Çarpışmalarda kendinden çok güçlü olanları zekâsı ile yener, savaşta elde edemediklerini çeşitli oyunlarla, kurnazlıklarla elde eder. Bizans kayseri Asator yenildiğinde barış yapmak için önşart olarak Battal ondan İstanbul içinde bir deri kadar yer ister. Fakat Battal deriyi sündürerek büyük bir yer ele geçirir (Gürtunca 1976: 597). Battal bu alana büyük bir mescit yaptırır ve orası Müslümanların olur.

Din değiştirme motifinde de belirtildiği gibi Sinbad adındaki Hıristiyan Müslümanlığı kabul ettiğini söyleyerek karşısındakileri kandırıp canını kurtarır. Aynı yöntemi Battal da düşmanlarına karşı kullanır ve çeşitli kılıklara girerek başarılması güç kahramanlıklar gösterir. Battal da gerektiğinde canını kurtarmak için Hıristiyan gibi görünür.

Battal'ın halifeye hediye ettiği Kayser'in kızı Humayı Dilefruz'u Kadı Ukba kendi adamlarına kaçırtır. Daha sonra Ukba Battal'ın Abdül Vehhab aracılığı ile kızı kaçırttığını söyleyerek Müslümanlar arasında fitne çıkarır (Gürtunca 1976: 419). Halife de Abdül Vehhab'ı Malatya'dan Bağdat'a getirtir ve onu idam etmek ister. Ancak Battal gelerek Ukba'nın hilesini büyük çabalar sonucu kanıtlar. Battal'ın düşmanlarını yenmek için onları kandırması ile Ukba'nın yaptıkları arasında fark vardır. Ukba'nın yaptığı kurnazlık değil, aksine bir hile ile insanlar arasında fitne çıkarmaktır.

Battal Gazi destan boyunca kılıktan kılığa girerek bir insanın yapamayacağı işleri başarır. Masal dünyasını andıran Kaf Dağı bölgesine gittiği zaman Kaf Dağı ve çevresinde yaşayan tüm halkları kendisine bağlar. Battal'ın amacı tutsak bulunan oğulları Ali ile Nezir'i devlerin elinden kurtarmaktır. Bunun için de yetmiş iki kralın derisini yüzer ve her halka kendi krallarının kılığında görünür (Gürtunca 1976: 669). Battal burada kılıktan kılığa girdiği halde kimse bunun farkına varamaz. Battal'ın kurnazca davranışları kendi düşmanları tarafından da sık sık vurgulanır: - Ey Battal! dedi. Sen bu hileleri, bu kurnazlıkları çok yaptın (Gürtunca 1976: 624).

Battal'ın yaptığı kurnazlıklar savaş anında her türlü davranışın düşmana karşı kullanılabileceğini gösterir. Onun kurnazlığı birine doğrudan zarar vermekle ilgili değildir. Battal kurnazca davranışları ile kötülüklerin önüne geçmek ister. Battal'ın kurnazlığı sinsilik olarak değil, akıllılık olarak algılanmaktadır. Oysa Müslüman olmayanların, özellikle Kadı Ukba, Bâbek ve kayserlerin kullandıkları hileler ise kurnazlıktan çok Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya yöneliktir.



19. Hızır - İlyas - Rabia Hatun

İslâmiyet’ten sonraki Türk Destanları'nda zor anlarda insanların yardımına yetişen kişi olarak Hızır ortaya çıkar. Türk-İslâm inancında Hızır'ın adı ile ilgili zengin bir kültür oluşmuştur. Hz. Peygamber'den sonra en önemli kutsal kişidir. Yeşil elbiseler giymiş olarak betimlenir ve Türk halk inançlarında özel bir yeri vardır. Destanda adı geçen Hızır'ı ve İlyas'ı Köksal şöyle tanıtır:

Burada zikredilen İlyas İslâmî menkıbede adı geçen kutlu kişidir. Bu rivayete göre; İlyas ile Hızır, Peygambere gelen ilk vahye şahit olunca ölmek arzu etmişlerdir; fakat Peygamber onlara şu cevabı vermiştir: «Ey Hızır, çölde ümmetimin imdadına koşmak sana düşüyor ve ümmetime deryada yardım etmek de, ey İlyas, sana düşüyor » demiştir (Köksal 1984: 74).

Hızır ve İlyas Hz. Peygamber tarafından Müslümanlara zor anlarında yardım etmek için görevlendirilmiş birer ölümsüz kutlu kişilerdir. Fleischer, Hızır hakkında şöyle der: Hızır Peygamber, Battal'ı en kötü durumlardan kurtarmaya ve onu uzaklara götürmeye her zaman hazır olarak bekliyor Fleischer 1982: 30). Battal Gazi, Hızır'ın kendisine öğrettiği dualarla destanda hastaları sağlığına kavuşturur. Hıristiyanların Müslümanları yenmek için sihirbaz cadılara yaptırdıkları sihirleri bu dualarla bozar. Kâfirlerin Battal Gazi'den ölüleri diriltmesini istediklerinde yine Hızır'ın duası ile Battal iki ölüyü diriltir. Hızır'ın verdiği oklarla Battal destan süresince karşılaştığı düşman devleri öldürür.

Kadın Evliya Rabia Hatun* da aynı Hızır gibi Battal'ın zor anlarında yardımına gelir. Rabia Hatun'un bedeni bir kabirde olduğu halde her zaman Battal'ın zorda kaldığında yardımına yetişir. Battal ıssız bir adada çaresiz kaldığında Rabia Hatun gelir ve adanın diğer tarafında bulunan İlyas'ın yanına götürür, o da Battal'ı adadan kurtarır (Gürtunca 1976: 588).

Rabia Hatun yine Battal'ın zor durumunda onun yardımına yetişir: O anda yine Rabia Adeviye Hatun yeniden nur hayali ile göründü (Gürtunca 1976: 595). Destandaki her üç kutsal kişi de destan süresince Battal'ın zor durumda kaldığı zamanlarda yardımına gelirler. Hızır, İlyas ve Rabia Hatun insanların yardımına yetişen tipler olarak görülürler.



20. Davul ve Boru İşareti

Müslümanlar savaşta işaretleşme aracı olarak davul ve boru kullanırlar. Askerlerin harekete geçmesi komutu bu araçlar ile verilir. İşaretler orada bulunan en rütbeli komutanın emri ile verilir: Savaş kes! Davulları, boruları çalınır (Gürtunca 1976: 301). Sabah güneşi doğarken cenk davulları çalmağa başladı (Gürtunca 1976: 302). Hıristiyanlar tarafından da boru işareti savaşın başladığını veya bittiğini belirtmek için kullanılır. Burada emri Kayser kendisi verir: - Hücum diye borazanları öttürttü (Gürtunca 1976: 137).

Sonuç olarak boru ve davul işaretlerinin destanda Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından savaşın başlatılmasını ve sona erdirilmesini bildirmek için kullandıkları söylenebilir.

III. Sonuç

Destanda adı geçen motifler Battal Gazi ve Müslümanlar etrafında gelişmiştir. Motifler özellikle tiplerin niteliklerini ortaya koymak için kullanılmıştır. Motiflerin oluşmasında Türk milletinin coğrafi bölgesinin, inancının, sosyal yaşantısının, ideallerinin etkili olduğu görülmektedir. Destanda kullanılan motiflerin yardımı ile olaylar dokusunun şekillenmesi sağlanmıştır. İslâmiyet’in kabulünden sonra destanlara giren dinsel özellikli motifler bu destanda sıkça görülmektedir.

Din değiştirme motifi destanda, Hz. Muhammed'in insanların rüyasına girerek onları dine davet etmesi şeklinde gerçekleşir. Battal'ın daveti üzerine de birçok din değiştirme gerçekleşmiştir. Bunlar arasında Bizanslıların kahramanı Ahmer Battal'a yenilir ve ona hayranlığından dolayı Müslüman olur. Battal Gazi, Bizanslılarla yaptığı mücadeleler sırasında dini için savaştığını her zaman ön plana çıkarıp vurgular. Savaşlarda elde edilen ganimetlere el sürmeyip beşte birini halifeye göndermesi ve kalanını savaşan gaziler arasında dağıtması, Battal'ın İslâm dini için savaşan bir kahraman olduğunu kanıtlar. Bu davranışları ile Battal diğer gazilere örnek oluşturur. Kendisi fakir, dervişane bir yaşamı seçmiştir, oysa savaşlarda elde edilen ganimetlerden hisse alarak zengin olabilirdi. Battal Gazi, bileğinin gücüyle Malatya serdarlığını elde etmiş bir kahramandır. Battal, sadece öte dünya yaşamını düşünür. Battal Gazi dindarlığı yanında aynı zamanda oldukça cömerttir ve dünya malına hiç önem vermeyen bir insandır. Battal dünya malı biriktirmez ve savaş ganimetlerinden kendi hissesine düşenleri de diğer gazilere dağıtır. Onun cömertliği gösterişten uzaktır ve o dünyada yaptığı iyiliklerin karşılığını ahrette görmek ister.

Destanda Battal’ın kılık değiştirme, kurnazlık ve ad değiştirme gibi özellikleri ile diğer insanlara karşı üstünlük sağladığı görülür. Battal Gazi düşmanlarından korunmak ve onların içine sızmak için kılık değiştirme yöntemini kullanır. Battal, kılık değiştirmeyi o kadar iyi yapar ki, kendi yakın savaş arkadaşları dahi onu tanıyamazlar. Battal'ın bu davranışı sinsi bir hareket olarak görülse de, savaş sırasında düşmanı yenmek için bu tür kurnazlıklara başvurmak gereklidir. Nitekim Battal bu kılık değiştirme ile Hıristiyan askerlerini gece karanlığında birbirine öldürtür. Hıristiyanların belli başlı büyük komutanlarını da saka kılığına girerek geceleri kendisi öldürür. Battal Gazi, destan boyunca birçok kez bu kılık değiştirme yöntemine başvurmuştur. Battal sık sık güç durumda kaldığı halde, kurnazlıkları ve zekâsı ile başarılı olmayı bilmiştir. Ayrıca Ortaçağda kaba gücün dışında zekânın da çok önemli olduğunu göstermiştir.

Destan'daki en önemli hayvan motifi at'tır. Aşkar, Battal'ın yaptığı mücadeleler sırasında onun hareket gücünü arttıran ulaşım aracıdır. Aşkar sürekli olarak Battal Gazi'nin yanında bulunur, ondan ayrılmaz. Kutsal kaynaklı olmasından dolayı uçma gibi olağanüstü güçlere de sahiptir. At dışındaki diğer önemli hayvan motifi geyiktir. Geyik, olaylara yön veren bir hayvan olarak ortaya çıkmıştır. Önce Battal'ın babası Hüseyin Gazi'nin bir mağarada Aşkarı ve silâhları bulmasına sebep olur, daha sonra da Hüseyin Gazi'nin şehit olmasına yol açar.

Bir diğer önemli motif ise mağaradır. Hüseyin Gazi'nin Aşkarı ve kutsal silâhları bulduğu mağaradan da sık sık söz edilir. Mağara, ilâhi mesajların insanlara iletildiği gizli yerdir. Ayrıca düşmandan gizlenmek için sığınak olarak da kullanılmıştır. Battal düşmanlarından kaçarken birçok kez mağaraya gizlenir veya atını saklar.

Keramet ve sihir de önemli bir motif olarak ortaya çıkar. Battal Gazi İslâm dininin savunucusu olan bir kahraman olarak ortaya çıktığından, ona birçok üstün özellik verilmiştir. Hz. Muhammed devrini gören Abdül Vehhab Gazi'nin getirdiği kutsal emanetler saç, tükürük ve mektup Battal'ın yenilmezliğini sağlamıştır. Battal, sahte peygamber olarak ortaya çıkan Bâbek ile yaptığı mücadeleleri bu emanetlerin yardımı ile kazanmıştır. Battal, Bâbek'e karşı yaptığı savaşlarda birçok keramet göstermiştir. Bâbek'in kılıcı birçok darbeye rağmen onu kesmemiştir. Bâbek de kendisini şeytanın sihirleri ile Battal'ın elinden kurtarmıştır. Ancak daha sonra Bâbek, İstanbul'daki Bizans kayserine sığınmasına rağmen, Battal tarafından öldürülmüştür. Bâbek ve kayserlerin Battal'ı yenmek için gönderdiği cadılar sihirlerine rağmen Battal'ı yenememişlerdir. Battal, Hızır'ın kendisine öğrettiği dualarla, Rabia Hatun'un yardımları ile koruyabilmiştir. Destanda masal öğelerinin yoğunluk kazandığı bu bölümde Battal Gazi, masal diyarını andıran Kaf Dağı bölgesinde, ejderhalarla ve kendisine yapılan sihirlerle mücadele eder.

Bu destanda cömertlik, dürüstlük, sadakat ve inanç gibi erdemler Battal’ın davranışlarını belirleyen öğeler olarak ortaya çıkmıştır.



Kaynakça

Banarlı, Nihat Sami (1987) Resimli Türk Edebiyatı Tarihi 1-2, Şifahi Edebiyat Destan Devri, İstanbul.

Çağıran, Önder (1988) Battalname'de Menkıbevî Unsurlar ve İslâmi Motifler, (yay. yer:) III. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu Tebliğleri, (İnönü Ünv.), İstanbul.

Deniz, Rasim (1986) Kayseri'de Bulunan Yazma Manzum «Battalnâme» ve İçinde Geçen Bazı Destanî Motifler, (yay. yer:) I. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu Tebliğleri, (İnönü Ünv.) İstanbul.

Fleischer H.L., çev: Battal Arvasi (1982) Türk Halk Romanı Seyyid Battal Hakkında I, Milli Kültür, sayı: 35.

Gürtunca, M. Faruk (1976) Seyyid Battal Gazi, İstanbul.

İvgin, Hayrettin (1987) Battal Gazi'nin Alpliği ve Şahsiyeti, (yay. yer:) II. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu Tebliğleri, (İnönü Ünv.), İstanbul.

Köksal, Hasan (1984) Battalnamelerde Tip ve Motif Yapısı, Ankara.

Makal, Tahir Kutsi (1987) Battal Gazi Avanos'da, (yay. yer:) II. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu Tebliğleri, (İnönü Ünv.), İstanbul.

Ögel, Bahaeddin (1971) Türk Mitolojisi, cilt: 1, Ankara.

Özen, Kutlu (1988) Malatya'daki Battal Gazi Mağarası ile İlgili Halk Rivayetleri, (yay. yer:) III. Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu Tebliğleri, (İnönü Ünv.), İstanbul.

Öztürk, Ali (1986) Türk Anonim Edebiyatı, İstanbul.



* Yrd. Doç. Dr. ERÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, Kayseri

* Rabia Hatun, 713 yılında Basra'da doğmuş ve 801 yılında vefat etmiştir. Bir rivayete göre türbesi Basra dolaylarındadır.

Yüklə 137,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin