Bibliyografya: 5 Bibliyografya: 9



Yüklə 405,34 Kb.
səhifə5/13
tarix27.12.2018
ölçüsü405,34 Kb.
#86790
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

BULÛGU'L-MERÂM

İbn Hacer el-Askalânî'nin (ö. 852/1449) ahkâm hadislerini ihtiva eden eseri.

Tam adı Bulûğu!-meram min edil-leti'î-ahkâm'dır. Eserin telifinde, özel­likle ibadet, hukuk ve muamele konula­rına dair sahih hadislerin toplanması ve kolayca ezberlenebilecek bir mektep kitabı hacminde olması göz önünde bu­lundurulmuştur. Müellif 828'de (1425) tamamladığı eserini, talebesi Sehâvî'nin söylediğine göre, o sıralarda henüz on üç yaşında olan oğlu Ebü'l-MeâlT Bed-reddin Muhammed'in ezberlemesi için kaleme almıştır. Eser taharet, salât, ce-nâiz, zekât, sıyâm, hac. büyü*, nikâh, ta­lâk, ric'at, hudüd, cihad, etime, eymân ve'n-nüzür. kaza, ıtk, cami' gibi ana baş­lıkları ihtiva etmekte, bu son bölümde edep ve ahlâka dair hadisler bulunmak­tadır. Tamamı on yedi kitâb, doksan al­tı bab olan eserde 1356 hadis vardır. Ki­tabın çeşitli baskılarında, naşirlerin bazı rivayet farklarını ayrı bir hadis olarak de­ğerlendirmeleri sebebiyle, bu sayı 1373, 1400, 1477 ve 1596'ya kadar ulaşmak­tadır. Hadislerin başında sadece ashap­tan olan râviler verilmekte, sonunda da hangi kaynaklarda yer aldığı gösteril­mektedir. Bu kısımda "revâhü's-seb'a" ifadesiyle hadisi rivayet eden yedi kişiyi55 kaste­der. "es-Sitte" sözüyle Ahmed b. Han-bel'i bu sayının dışında bırakır. "Revâ-hü'I-hamse" dediği zaman Buhârî ile Müslim bu yedi kişinin dışında kalır. Bu­nu bazan "el-erbaa ve Ahmed" şeklinde ifade eder. "el-Erbaa" sözüyle Ebû Dâ­vûd, Tirmizî. Nesâî, İbn Mâce'yi. "es-se-lâse" ile Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâfyi, "müttefekun aleyh" iie de Buhârî ile Müslim'i kasteder. Bunların dışındakile-ri ise isimleriyle zikreder. Ayrıca her ha­disin tenkidini yaparak ne derece güve­nilir olduğunu belirtir.

Daha çok derleme mahiyetinde bir el kitabı olan eser Leknev'de56, Lahor'da57, Mısır'da58 ve Rıdvan Muhammed Rıdvan tarafından Beyrut'ta (1373) ba­sılmıştır.

Bulûğu'!-meram'\n belli başlı şerhle­ri şunlardır:

1- el-Bedrü't-temâm şerhu Bulûği'l-meram. San'a kadısı Şerefeddin Hüseyin b. Muhammed b. Saîd el-Mağribî'ye (ö. 1119/1707) ait olan bu eserin en önemli iki kaynağı İbn Hacer el-Askalânfnin Fethu'1-bârî adlı Şahîh-i Buhârî şerhiyle Nevevî'nin eî-Minhâc adlı Şahîh-i Müslim şerhidir. Eserin bi­rer nüshası Rabat Kütüphanesi59 ile Câmiatü'r-Riyâd'da60 bulunmaktadır. Ayrıca Teymûriyye Kütüphanesi'nde de eksik bir nüshası vardır61.

2- Sübülü's-selâm îî şer­hi Bulûği'î-merâm. Emîr es-San'ânî bu eseri, el-Bedrü't-temâm' ihtisar etmek

ve buna bazı ilâveler yapmak suretiyle 1164 (1751) yılında meydana getirmiş­tir. Bulûğu'l-merâm'öa geçen şahısla­rın kısa biyografilerini vermiş, hadisler-deki garîb kelimeleri açıklamış ve her hadisten elde edilen hükümleri kısaca be­lirtmiştir. Eser Kahire'de62, Hindistan'da (1302, 1311) ve Fevvâz Ah­med Zemirlî ile İbrahim Muhammed Ce-mel tarafından Beyrut'ta (1405/1985) yayımlanmıştır. Ahmet Davudoğlu eseri Bulûğu'l-Meram Tercümesi ve Şerhi Selâmet Yolları adıyla ve bazı değişik­liklerle Türkçe'ye tercüme etmiştir63. Emîr es-San'ânî ay­rıca Bulûğu'!-meram"in muhtevasını "Kitâbü't-Talâk"a kadar 1940 beyit ha­linde manzum hale getirmiş, vefatı üze­rine geri kalan kısmı talebesi Hüseyin b. Abdülkâdir es-San'ânî 630 beyitle ta­mamlamıştır.



3- Fethu'l-'allâm li-şerhi Bulûği'l-meram. Sıddık Hasan Han. oğ­lu Nûrü'l-Hasan Han adına Sübülü's-selâm'öan ihtisar ettiği bu eseri 1302 (1884-85) yılında tamamlamış ve kitap aynı yıl Bulak'ta basılmıştır. Sıddık Ha­san Han Bulûğu'l-meram"ı Miskü'1-hi-tâm adıyla dört cilt halinde Farsça ola­rak da şerhetmiştir.

4- Hâşiyetü'd-Dih-îevî zalâ Bulûği'l-meram. Ahmed Ha­san ed-Dihlevrnin Fethu'1-bârî, Neylü'l-evtârve Bulûğu'l-meram şerhlerinden faydalanarak hadislerdeki bazı kelime­leri açıkladığı bu eseri de yayımlanmış­tır64.

5- Fıkhü'l-İs­lâm şerhu Bulûği'l-meram. Abdülkâ­dir Şeybe Hamd tarafından kaleme alın­mıştır.65

Bulûğu'l-meram üzerinde bunlardan başka, İbn Hacer el-Askalânfnin torunu Ebü'l-Mehâsin Yûsuf b. Şâhîn'in Minha-tü'l-kirâm adlı şerhi ile Yûsuf b. Muham­med el-Battâh'ın İfhâmü'l-efhâm adlı iki ciltlik şerhi, ayrıca Muhyiddin Tacir el-Lâhûri ve İnayet Ali el-Azîmâbâdrnin Urduca tercümeleri bulunmaktadır. Mû-sâ Cârullah Bigi'nin de bir şerhinden söz edilmektedir.



Bibliyografya:

İbn Hacer. Bulûğu'l-merâm {Sübülü's-selâm İle birlikte), Beyrut 1405/1985; Keşfü'z-zunûn, I, 254; Şevkânİ", el-Bedrü't-talC, I, 230-231; Ser-kîs, Mu'cem, !, 78-79; Brockelmann, GAL, !I. 82; Suppi, II, 73-74; Ziriklî, el-A'î&m, I, 173-174; 11, 256; VIII, 235, 253; Kehhâle, Mu"ce-mü'l-mü'eiiifîn, II, 20-21 ;X, 89, 113; Xtl[, 304; Abdülhay el-Hasenî, eş-Şekâfetü'l-İslâmiyye fi'l-Hind66, Dımaşk 1403/1983, s. 156; Muhammed Reşad Halîfe. Medresem11-hadîs fi Mışr, Kahire 1403/1983, s. 193-202; Şâkir Mahmüd Abdülmün'im, İbn Hacer el-Askalânî, Bağdad, ts.67



BULÛĞ

Kişinin çocukluk devresinden çıkıp fiilen veya hükmen cinsî ergenlik kazanması.

Sözlükte "ulaşmak" anlamına gelen bulûğ, terim olarak çocuğun cinsî ve bünyevî ergenlik dönemine ulaşmasını ifa­de eder ve bu durumdaki kimseye de baliğ denir. Ergenlik devresi de diyebi­leceğimiz bulûğ sonrası dönem, kişinin çocukluktan çıkıp yetişkin insan özelliği kazandığı önemli bir hayat merhalesidir. Ergenlikten asıl maksat kişinin aklî ve ruhî yönden ergen olması ise de bu­nun tesbiti çok zordur ve ölçüsü de ol­dukça değişiklik göstermektedir. Ayrıca kişinin aklî ve ruhî gelişmesiyle biyolo­jik gelişimi arasında kuvvetli bir paralel­lik de vardır. Bu sebeplerle bulûğda "ço­cuğun fiilen veya hükmen biyolojik-cin-sî ergenlik kazanması" esas alınarak ba­zı yönleriyle üçüncü şahısları da ilgilen­diren bu konuda açık ve objektif bir öl­çü benimsenmiştir.

İslâm hukukçuları bulûğ için bir ön şart, iki de ölçü getirmişlerdir. Bulûğun ön şartı çocuğun belli bir alt yaş sınırı­na ulaşması olup bu da erkeklerde on İki, kızlarda ise dokuz yaşın tamamlan­masıdır. Bu sınır bulûğun asgari yaş sı­nırı olup Mecelle'nm de kaydettiği gibi68 bu yaşa ulaşmamış çocuğun bulûğ iddiası dinlenmez. Diğer bir ifa­deyle çocuğun bulûğuna ancak bu yaş­tan sonra hukuken imkân tanınır. Bu­lûğun iki ölçüsünden birincisi ve aslî ola­nı fiilî bulûğdur; yani gerekli asgari yaş sınırına ulaşmış erkeğin ve kızın cinsî yönden fiilî ergenliğe kavuşmasıdır. Bu­nun da bünyeye, iklim vb. dış şartlara göre değişik yaşlarda olacağı açıktır. Me-ceiie'de, "Hadd-i bulûğ ihtilâm ve ihbâi, hayız ve habil ile sabit olur" denilerek69 erkek için ihtilâm olma ve ba­ba olabilme, kız için hayız görme ve an­ne olabilme durumunun ölçü olduğu be­lirtilmiştir. Fakat kişinin bu bünyevî ge­lişimine dışarıdan muttali olma genelde pek mümkün olmadığından bulûğun tes-bitinde, yukarıdaki alt yaş sınırına ulaşmış olan ve bünyesi de uygun bulunan çocuğun ikrar ve iddiası yeterli görülür. Gerek Hz. Peygamber ve sahabe döneminde gerekse klasik kaynaklarda bulûğ için çeşitli haricî ve bünyevî belirtilerin ölçü alınması veya birer ipucu olarak değerlendirilmesi bu amaçladır. Bulûğun ikinci ölçüsü ise hük­men bulûğ olup bu da çocuğun belli bir âzami yaş sınırına ulaşmasıdır. Ebû Ha-nîfe'ye göre erkek on sekiz, kız on yedi yaşını tamamlayınca, İslâm hukukçula­rının büyük çoğunluğuna göre ise er­kek-kız ayırımı olmaksızın çocuk on beş yaşını tamamlayınca fiilen erip ermedi­ğine bakılmaksızın hükmen bulûğa er­miş sayılır. Üst yaş sınırı konusunda baş­ka görüşler de vardır. Hükmen bulûğ için benimsenen bu üst sınırı, genelde ilgili âyetlerdeki70 lafızların yorumuna, Hz. Pey-gamber'in ve sahabenin bazı uygulama­larına dayanıyorsa da mahiyeti itibariy­le bölgesel ve örfî bir karakter taşıdığı için ictihadîdir. Doktrinde ağırlıklı görüş çoğunluğun görüşü olup Meceiie'nin tercihi de |md. 9861 bu yöndedir. Bulû­ğun alt yaş sınırı olan dokuz-on iki yaş ile üst yaş sınırı arasındaki kimseye "mu-râhik" denilir. Buna göre murâhik fiili" olarak bulûğa ermemiş veya bulûğu sa­bit görülmemişse üst yaş sınırına ulaşın­ca hükmen baliğ olur.

Bulûğ ile insan hem bedenen hem de ruhen belli ve yeterli bir asgari olgunlu­ğa eriştiğinden kural olarak edâ (fiil) eh­liyetini kazanır. Zaten bulûğ, şahsın edâ ehliyeti yönünden cenin, küçüklük ve temyiz devrelerini takip eden dördüncü devirdir. Baliğ kimse gerek iman esas­ları, ibadetler, haramlar, vergi, cihad, ce­zaî ve hukukî mesuliyetler ve gerekse dinî, içtimaî ve hukukî düzenin sağladı­ğı haklardan faydalanma yönünden tam ehliyet sahibidir. Çocukluk sebebiyle ta­nınmış muafiyetler de bulûğ ile kalkar. Hadiste, kendisinden dinî ve cezaî me­suliyetin kaldırıldığı bildirilen üç grup şahıstan birisi de bulûğa ermemiş ço­cuktur.71 Ancak aklî ve ruhî olgunluk demek olan rüşd genelde bulûğla birlikte gerçekleşirse de bazı durumlarda bulûğdan sonraya da kalabilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de, "Yetimleri evlenme çağına ulaşıncaya kadar yetiştirip deneyin, onların akılca olgunlaştıklarını (rüşd) görürseniz mal­larını kendilerine teslim edin"72 buyrularak bu ayırıma işaret edil­miştir. Bundan hareketle İslâm hukuk­çuları kişinin kendi şahsı üzerindeki ve­layeti, dinî, cezaî ve hukukî ehliyeti için tek başına bulûğu yeterli görürken malî tasarruflarında tam serbestliğe kavuş­ması için bulûğun yanı sıra rüşdü de şart koşmuşlardır. Rüşd döneminin malî hak ve mükellefiyetler açısından bulûğu ta­kip eden beşinci devre olarak sayılması da bu sebepledir.73

Bibliyografya:

Ebû Dâvûd. "Hudûd", 16; Kâsânî, Bedâ'i", VII, 171-172; İbn Kudâme, el-Muğnf, Kahire 1389/1969, IV, 345-349; İbnü'l-Hümâm. Fel-hul-kadtr(Kahire), VIII, 201-202; Mecelle, md. 981 -989; Ali Haydar, Dürerü'l-hükkâm, III, 70-79; M. Ebû Zehre. ei-Ahuâlü'ş-şahşiyye, Kahi­re, ts.74, s. 441-445; Zerkâ. el-Fıkhu't-İslâmı, II, 777 vd.; İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ankara 1980, s. 107-112; Karaman. İslâm Hukuku, I, 186-188; Muhammed Zeyd Ebyânî, Şerhu'l-ah-kâmi'ş-şer'iyye fi'I-ahuâii'ş-şahşiyye, Bağdad, ts75, II, 223-229.




Yüklə 405,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin