BiRİNCİ oturum açılma Saati: 10. 48 Başkan : Sait AÇBA BaşkanvekiLİ : Mehmet Atlan karapaşAOĞlu (Bursa)



Yüklə 2,83 Mb.
səhifə13/38
tarix30.12.2018
ölçüsü2,83 Mb.
#87960
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   38
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.35

BAŞKAN: Sait AÇBA

BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)

SÖZCÜ: Sabahattin YILDIZ (Muş)

KÂTİP: Mehmet SEKMEN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 65 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Madde 73’ü okutuyorum:

(Madde 73 okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?.. Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Çok önemli bir maddeyi geçtik, 72 nci maddeyi geçtik. 72 nci maddeyi geçtikten sonra 73’ün önemi biraz azalıyor aslında; çünkü, 72 nci maddede fona devir kabul edildi. Fonu devir keyfiyeti ortaya çıkınca, artık, bu madde biraz daha önemini kaybediyor; ancak, önemsiz demek değil tabiî ki.

Burada şuna dikkat çekmek istiyorum: Sistemik krizin tespitini kurumun koordinasyonunda Fon, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası yapacak. Burada hükümetin bir rolü yok, krizin tespitinde. Yani, krize bürokrasi karar veriyor. Burada bir şekilde hükümetin söz sahibi olması uygun olmaz mı? Bir şekilde, sistemik krizdir, sistemik kriz vardır demek, aslında, hükümetin kararı olmalı; yani, bürokrasi sistemik krize karar vermemeli. Bürokrasi sistemik kriz gerekçelerini hükümete sunmalı, hükümet de sistemik kriz vardır diyebilmeli. Belki sonuçta aynı şeye geliyor denilebilir, efendim, bürokrasi krizi tespit etti, hükümet de tedbirleri alacak; ama, şu risk var: Bürokrasi sistemik krizi tespit etti, hükümete gitti, hükümetin hayır, sistemik kriz yok, deme şansı yok. Oysa belki onu demek isteyebilir. Demek istediğimi anlatabildim zannediyorum. Krizin tespiti halinde hükümet de yetkili olabilmeli diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Evet. Sistemik krize karşı alınacak önlemlerden bahseden, bunu düzenleyen bir madde 73 üncü madde. Sayın Hamzaçebi’nin belirttiği gibi, ilgili kurumlar, yani, Fon, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve BDDK sistemik riskin bulunup bulunmadığını tespit edecek. Bu tespit halinde alınacak olağanüstü tedbirleri de Bakanlar Kurulu belirleyecektir. Burada aslında bir terslik var. Aslında ilgili bürokratik mekanizmalar sistemik risk vardır diyecekler, ama, tedbirleri Bakanlar Kurulu alacak. Halbuki, sektörle ilgili yetkiler tamamıyla bu yukarıda sayılan kurullardadır; yani, BDDK, TMSF, Merkez Bankası özellikle üçü bağımsız kurullar olarak sektörle ilgili değişik yetkilere sahipler. Hükümetinse bu konuda bir yetkisi şu andaki mevzuat çerçevesinde bakıyoruz, bunlara göre daha sınırlı. Sorunu orası tespit ediyor, belirliyor, hükümete bununla ilgili tedbirleri al diyor. Tedbirleri alacak olan yerin yetkisi bu konuda aslında ilgili kurumlara devredilmiş vaziyette, daha önceki mevzuatta var olan yetkilerin. Dolayısıyla, bu maddenin görüşüldükten sonra, tekrar bir değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim Sayın Başkan.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Siz diyorsunuz ki, sistemik krizi hükümetin, böyle böyle bir sistemik kriz var, onunla ilgili görüşün, kullanın…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Tüm yetkilerinizi kullanın diye talimat vermesi lazım.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Yani, ters bir durumun olması lazım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Evet.

BAŞKAN – O zaman, onun üzerinde biraz çalışma gerekecekse, atlayabiliriz o maddeyi Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Evet. Önerimiz öyle.

BAŞKAN – Oylamayalım o zaman, 73’ü geçelim. Üzerinde çalışılsın, sonra döneceğimiz maddeler arasında değerlendirelim tekrar.

Madde 74’ü okutuyorum:

(Madde 74 okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili?.. Buyurun.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum: Bu sırlarla ilgili; yani, gizli bir şey yapılmıyorsa, bu sırların tanımlanmasında fayda yok mu Sayın Bakanım? Burada gizli bir şey yok, sonuçta, bankalarda, bunların bağlı ortaklık, iştirak ve birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait işlemler var, banlara bu işlemleri yapıyor. Burada sır kapsamına nelerin girdiğini nelerin girmediğini tarif etmek uygun olmaz mı? Yani, gizli bir şey yapılmıyor, sonuçta her şey mevzuata uygun olarak yapılıyor, açıklık prensibi var, şeffaflık prensibi var, Bilgi Edinme Yasası da var biliyorsunuz. Burada sırlık durumun tarif edilmesinde fayda… Ya da sırların tanımı ne? Yani, bunu bir şekilde tanımlamak lazım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Bilgi Edinme Kanununda bir tanım var galiba yanlış hatırlamıyorsam.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Var, ama, şu şeyle o Bilgi Edinme Kanununun tanımları da hepsi kadük hale düşüyor, hiçbir şey konuşulamaz oluyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Aslında ifade edilmiş vaziyette; ama, siz, daha köşesi belli bir tanım istiyorsunuz galiba.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Evet, köşesi belli bir tanım olmasında fayda var; çünkü, gizli bir şey yapılmıyor. Sonuçta bankalar kredi alıyorlar, kredi veriyorlar, mevduat topluyorlar, mevduata faiz veriyorlar veya başka işlemler yapıyorlar. Burada gizliliği teşkil edecek şey ne?!

BAŞKAN – Sayın Bakan, bu arada bir görüş alalım müsaade ederseniz.

Buyurun.


İZZET ÖZGENÇ (Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi) – Şu anda Adalet Bakanlığı bünyesinde ticarî sır, bankacılık sırrı ve müşteri sırrının korunmasına dair bir kanun tasarısı taslağı var. Henüz tasarı haline gelmedi. Bu tasarının kapsamında bankacılık sırrı kapsamında neyin yer aldığı tek tek belirtilmiş ve hatta, bu tasarı taslağının bu düzenlemesine paralel olarak da bu sırların ifşa edilmesi, açıklanması, yetkisiz kişilerin eline geçmesinin sağlanmasına ilişkin yaptırım sistemi de yeni Ceza Kanununun 239 uncu maddesinde belirlenmiştir. Yani, burada ayrıcı bunu belirtmeye gerek var mı, onun takdirini Heyetinize bırakıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Şimdi, var olmayan bir kanundan bahsediyorsunuz. Halbuki, burada var olan bir şeyden, şu anda kanunlaşma aşamasında olan bir şeyden konuşuyoruz. Yani, var olmayan bir şey üzerine bir şey bina etmek, temelsiz bina yapmaya benzer. Yani, bence böyle bir çalışma varsa, bu çalışmanın sonuçlarının bir şekilde buralarda konuşulması lazım, burada birtakım tanımlamaların yapılması lazım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Yani, burada genel hatlarıyla verilmiş vaziyettedir, ilave bir şeyi burada derc etmek gerekli değil bana kalırsa. İşte, ilgili personel görevleri sırasında öğrendikleri bankaları, bunlara bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklara ve müşterilerine ait sırların vesaire diye gidiyor. Buradaki ifadeler bu safhada yeterli; ama, ilgili kanun yasalaştığı zaman daha anlaşılır, sınırları belli, açık alanları belli bir çerçeve çıkmış olur; ama, burada ilave bir şeye gerek yok diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Başka söz talebi maddeyle ilgili?.. Yok.

Bir önerge var, okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankacılık Kanun Tasarısının 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen “ikili veya çok taraflı anlaşmalar” ifadesinin “mutabakat zabıtları” aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “kurul yapacağı anlaşmalarda veya anlaşmalar” ifadesinin ise “kurul yapacağı mutabakat zabıtlarında veya zabıtlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Aydoğan

Afyonkarahisar

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yapılan değişiklikle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 75’i okutuyorum:

(Madde 75 okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi? Buyurun.

İZZET ÖZGENÇ – Önce burada sayılan basın ve yayın araçları Ceza Kanunun 6 ncı maddesinde tanımlanmıştır. Onun için, burada ayrıca internet vesaire gibi kazuistik bir sistemle belirlemeden vazgeçilip, sade bir şekilde “basın ve yayın” yoluyla ifadesinin kullanılması yeterlidir. Bunun dışında, madde metninde bir başka hususun daha belirtilmesini uygun görüyoruz. O da şu: Kurulun bir bankayla ilgili olarak aldığı kararların açıklanmasının yasaklanması ve bunun için de, kurum veya kurul bir bankayla ilgili olarak bir karar aldığında, o kararın gizil olup olmadığını da karara bağlaması gerekmekte. Tasarı metninde sadece kurul toplantılarının gizliliğinden söz ediliyor; ama, kurulun aldığı kararların gizliliğinden söz edilmiyor. Dolayısıyla, kurul, mahiyeti bakımından gizli kalması gereken bir husus söz konusu olsa bile, bu, pekala, bu konuda alınan karar başkaları tarafından duyulabilir, ilgili banka veya finans kuruluşu tarafından daha önceden birtakım tedbirler, kendilerince birtakım tedbirlerin alınması yoluna gidilebilmektedir. Bu nedenle, uygun görürseniz, bu madde metnini şu şekilde formüle edebiliriz: “Basın ve yayın yolu ile bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek asılsız haber yayılamaz, kurum ve kurul tarafından bankayla ilgili olarak alınan gizlilik niteliği taşıyan kararlar açıklanamaz” şeklinde bu madde metninin formülasyonunun değiştirilmesinin hukuk tekniği bakımından daha doğru olacağını düşünüyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakanım…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkanım, Komisyon çalışmaları başlamadan önce Adalet Bakanlığındaki arkadaşlarla İzzet Bey gelmişlerdi ve beraber bazı maddeleri gözden geçirdik; ama, yanlış hatırlamıyorsam, bunun, sonra, Adalet Bakanlığının talebine de uygun bir şekilde düzenlenmiş olduğu bir noktaya varmıştık.

İZZET ÖZGENÇ – Hangi? Sadece oraya “itibarını kırabilecek veya” ifadesi koymuştuk.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – İkincisi, şimdi, kurul kararlarıyla ilgili değil bu sadece yanlış hatırlamıyorsam. Sadece kurul kararlarıyla ilgili değil bu.

İZZET ÖZGENÇ – Ona şüphemiz yok; ama, burada…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Açıklamayı öyle yaptınız da.

İZZET ÖZGENÇ – Hayır. Şimdi, tamam, madde kapsamında iki husus düzenleniyor. Asılsız haber yayınlanmasının yasaklanması söz konusu; ama, bunun dışında söylenen haber doğru olmakla beraber söylenmesinde de bu finans kuruluşu açısından sakınca doğuracak bir yön olabilir. Mesela, düzeltici tedbirlerin alınması yönünde bankayla ilgili olarak alınmış olan bir kararın yayınlanmasının ortaya çıkaracağı sonuçları düşünmek gerekir. İyileştirici bir tedbirin alınmış bulunduğu bir bankayla ilgili…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – “Basın ve yayın yoluyla” yerine “5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla” demenin bir eksikliği var mı?

İZZET ÖZGENÇ – Sadece Basın Kanunu kapsamına girmeyebilir bunlar. Yani, Basın Kanunu…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Ama, ilgili Basın Kanununda belirtilen bazı araçlar var.

İZZET ÖZGENÇ – Doğrudur da, Basın Kanunu hepsini kapsamıyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Ne eksik mesela?

İZZET ÖZGENÇ – Mesela, radyo ve televizyonu Basın Kanunu kapsamaz. Onun için, Ceza Kanununun 6 ncı maddesindeki tanımlar maddesinde “basın ve yayın yoluyla” ifadesinin ne anlama geldiği açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Burada basit bir şekilde “basın ve yayın” yoluyla ifadesinin kullanılması bu bakımdan yeterli.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Ceza Kanunundaki “basın yayın yoluyla” ifadesini tanımlayan maddeyi okur musunuz; ne derece tanımlamış?

Özür diliyorum Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tabiî tabiî…

İZZET ÖZGENÇ – “Basın ve yayın yoluyla deyiminden her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar anlaşılır.”

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Buradaki de aynı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hocam, pardon, bir daha okur musunuz?

İZZET ÖZGENÇ – “Her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kitle iletişim aracı deyince, konuyu açmak için soruyorum, yani, internet ortamında ben 50 kişiye mail gönderdim.

İZZET ÖZGENÇ – Elektronik posta olduğunda bu kapsama girmez. Elektronik posta bir mektuptur. Bu, yayın değildir. Bu, kişiler arasında…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ona kastettim ben.

İZZET ÖZGENÇ –Yayın değildir, hayır. Onu bilinçli olarak buraya “yayın” ifadesini kullanmış.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kitle iletişim aracı, yani, bir portal oluşturduk, oradan haberleri veriyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan, burada konuyu açtırmamın sebebi, bundan sonraki her maddede Adalet Bakanlığı temsilcilerimiz görüş beyan edecekler de, maksadı aşan bir şey olduğu takdirde buna… Ben şimdi bu söylediğiniz ile buradaki metin arasında hukukî ve teknik açıdan bir fark olmadığını görüyorum; siz, ama, ille Ceza Kanunundaki ifadeyi bütün kanunlara yayalım, onun için oradaki kelimeler ve üslubu koruyalım diyorsanız, buraya yerleştirsek bile, Türkiye’de o kadar çok kanun var ki eskiden çıkmış, daha sonra çıkacak olan, hepsinde onu koruyamayız zaten; ama, burada maksat hâsıl oluyor. Diğer maddelerde de böyle maksat hâsıl olandan öte, teknik olarak bir şey varsa oraya girmek lazım gibi geliyor bana. Söylediğiniz şeyin ikinci kısmı belki daha önemli. “Bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek…”

İZZET ÖZGENÇ – “…asılsız haber yayılamaz…”

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – “…verilebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz.”

İZZET ÖZGENÇ – Yok, artık onlara gerek yok, çünkü, bu şekilde formülasyonu değiştirmenin şu önemi var: Daha sonra bu yükümlülüğe aykırı hareket etmek suç olarak tanımlanacaktır. Suç olarak tanımlandığı için, neyin suç neyin suç olmadığını açık bir şekilde ilgili kanun metninden anlaşılabilir olmasını sağlayalım diyoruz; ama, bu şekilde bir formülasyon ortaya koyduğumuzda suç tanımının içeriği açık bir şekilde anlaşılmamaktadır.

Kaldı ki, burada bir başka incelik daha var bizim ilave ettiğimiz hususlarda. Burada belirtilen husus, aslında asılsız haber değildir, kurum veya kurul ilgili bankayla ilgili olarak bir karar alacaktır. Aldığı karar da doğru olacaktır; ama, bunun açıklanması, mesela, belki mevduat sahiplerini bir anda o bankadan mevduatlarını çekmesi girişiminde bulunması gibi bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, alınan kararın gizliliği yönünde eğer kurul bir karar almışsa, bu kararın gereği olarak bu hususların da haber konusu yapılmaması gerekir.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Zaten, bu madde bunu karşılıyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Asılsız haber de var burada.

İZZET ÖZGENÇ – Asılsız değil, asıllı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, hayır. Müsaade eder misiniz… Hocamız şunu söylüyor: “Haber doğru” diyor. “Bir banka hakkında iyileştirici önlem alınmasına karar verdi kurul, bu bilgi banka ile kurul arasında gizli kalmalı, gizliliğine karar verilen bu bilginin yayınlanması da suç olmalı” diyor.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Akif Bey, burada var ama o.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, o burada yok

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Var, şurada var bakın “itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz” diyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, asılsız haber…

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Ondan sonra da “ya da” diyor “veya” ifadesini koyuyor. Burada aslında iki madde var; her bir “veya” bir maddedir. “Ya da bu yolla asılsız haber…”

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, hayır, şöyle: Aslında, dediğiniz belki madde iyi yazılmamış. Hocam o maddeyi düzeltiyor. “Asılsız haber yazılamaz” diye olması gerekir.

Şimdi, sizin dediğinizden belki şöyle bir anlam çıkabilir: Efendim, iyileştirici önlem aldı; adam onu haber yaptı. Bu, onun, işte şöhretini zedeliyor; ama, haber doğru mu; doğru; yani, o nedenle çok oraya girmez. Doğru haber yaptı diye adamı cezalandırabiliriz; mümkün değil; ama, ben, şuna taraftar değilim: Yani, bir kere iyileştirici veya düzeltici önlemi kurul aldı. Bu, bir kere, zaten, işin mahiyeti gereği gizli bilgi olmalı, bir şekilde bunun basına açıklanmaması gerekir; ama, basın bunu öğrendiyse, basının da bunu yazabilme, haber yapabilme özgürlüğü olmalı; yani, onu kısıtlamamalıyız. O, artık, gerçek bir durum çünkü. Banka da bunu gizli tutacak, kurul da gizli tutacak. Bu gizli tutma mükellefiyetine rağmen, bankacılık sırrıdır bu, diğer bir sırdan, mevduat sahibinin ne kadar mevduatı var bilgisinden daha farklı bir bilgi değil; nasıl onu açıklayamazsa, bunu da hiç kimse açıklamamalı. Ama, basın da bunu öğrenmişse, bunu haber yapabilme özgürlüğü olmalı; onu kısıtlamamalıyız.

Teşekkür ederim.

İZZET ÖZGENÇ – Bir şey daha arz edebilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun.

İZZET ÖZGENÇ – Burada teknik birkaç nokta var aslında.

Şimdi, bugüne kadar bizim düzenlememizde bu konuda açıklık olmadığı için, bu düzenleme, bir bakıma haber verme hakkının kısıtlanması olarak mütalaa edilerek, bu yönlü yapılan haberlerin ceza yaptırımı gerektirmemesi gerektiği iddia edilmekte; fakat, öteki tarafta da bankacılık sırrı kavramı alabildiğine geniş yorumlanmakta. Halbuki, burada, bir bankacılık sırrı söz konusu değil. Bir bankayla ilgili olarak kurulun aldığı karar var. Kurulun aldığı karar bir bankayla ilgili de olsa, bankacılık sırrı kapsamı içinde mütalaa edilecek bir husus değildir. Bu, kurulun kararıdır. Kurulun kararı eğer gizli olacaksa, kurul kararında bunun gizli olması gerektiğini açıkça belirtip bunu vurgulaması gerekir ve de bu gizlilik kararına rağmen bunun açıklanması, haber verme hakkı kapsamı içinde de ayrıca mütalaa edilmemeli.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tabiî, o, hocamızın görüşü; yani, bu devletin devlet sırrı diyebileceğimiz sırları da vardır. Basın, bunu öğrenmiş haber yapmışsa, yapar. Yani, efendim, şimdi, kanunlarla suç olarak bunu tanımlamak mümkün tabiî; ama….

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Gizli olduktan sonra artık o suça girer.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, hayır, gizli olursa, o gizli bilgiyi açıklayanın suçu olur o; onu öğrenen kişinin onu yazması hiçbir şekilde suç olmaz. Ben, öyle bir suç bilmiyorum, varsa da bilmiyorum.

İZZET ÖZGENÇ – Bakın, yaymada suç…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Nerede var, hangi maddede?

O zaman, neden, burada, bu maddeyi böyle yapalım diyoruz eğer bu suçsa?

Ceza Kanununda öyle bir düzenleme mi var?

İZZET ÖZGENÇ – Devlet sırrı açısından Ceza Kanununda bir suç var. Aynı zamanda Ceza Kanununda bankacılık sırrının yetkisiz kişilere verilmesi suç olarak tanımlandığı gibi, bunların yayınlanması da suç olarak tanımlanır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – O zaman, Ceza Kanundaki o maddeden gidelim. Bizi çerçeveleyen bir madde var bankacılık sırrıyla ilgili. Bankacılık sırrıyla ilgili o maddeyi isterseniz dinleyelim.

İZZET ÖZGENÇ – 239 uncu madde.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Şimdi, bu cezalarla ilgili maddeler hassas. Buradaki bir kelimenin çevrilmesinin dahi birtakım sonuçları olacaktır; çünkü, bu konuların tamamında yürüyen davalar var. Bu yürüyen davalar, yapılacak değişikliklerden etkileniyor. Dolayısıyla, bu madde çerçevesinde de yürüyen davalar var.

Bu bağlamda, biz, bu Bankacılık Kanununun herhangi bir davaya etki yapmayacak; ama, sistemin sağlıklı işlemesini sağlayacak bir yapıda çıkarılmasına çaba harcıyoruz. Dolayısıyla, mümkün olduğunca teknik zaruretlerin olmadığı noktalarda metni korumanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Ben, şahsen, sayın arkadaşın ifade ettiği şeylerle bunların paralel olduğu kanaatindeyim.

BAŞKAN - Araçları tek tek saymaya gerek yok değil mi Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Bir mahzuru da yok.

BAŞKAN – Mahzuru da yok; ama, tek tek saymaya da gerek yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tek tek saymak suretiyle daraltıcı bir anlam taşımıyor ise, bu şekliyle kalsın.

BAŞKAN – Tabiî, ileride yeni yeni vasıtalar da girebilir. “Basın yayın aracıyla” dersek.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – “Gibi” ifadesi var gerçi ama.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Elektronik iletişim araçlarını kapsaması lazım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Mesela “elektronik postayı kapsaması gerekir” diyor Sayın Bakan. Madde kapsıyor onu zaten; ama, aslında kapsamalı mı; kapsamamalı tabiî; ama, bilemiyorum, şimdi, davlara nasıl etki ediyor?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkana bir söz verelim.

BAŞKAN – Buyurun.

TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, bizim en çok sıkıntı duyduğumuz konulardan biri budur. Bankalar arasında rekabet arttığı için ve her zaman olduğu için, elektronik mailler, özellikle e-mailler çok yaygındır. Basında bunları göremezsiniz; ama, birbirleri hakkında, maillerin kaynağı da çok bilenemediği için, çok farklı argümanların yer aldığı mailleri okuyabilirsiniz. Dolayısıyla, mailler konusunda ve son teknoloji ürünleri konusunda da çok hassasız. Bunu da özellikle belirtmek isterim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yalnız, şu konu önemli hocamızın söylediği. “Bir kişinin diğerine el yazısıyla mektup yazıp göndermesi ile elektronik ortamda bir mail göndermesi arasında fark yok; onu cezalandırmamak gerekir” diyor; ona katılıyorum. Maddenin o kısmını öyle bırakırsak, sanki onu da…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Üstat “yayılamaz” diyor. Birden fazla kişi anlamına geliyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – “Vasıtasıyla” dedikten sonra da bunun sonuçlarını da anlatıyoruz zaten.

İZZET ÖZGENÇ – Şimdi, yayın ifadesinden neyi anladığınızla bağlantılı bir şey. Yayın ifadesinden, gayri muayyen kişilerin muhatap alan bir bilgi iletişimi söz konusudur. Belli kişiyse, yani, ben, bizatihi karşıma üç kişi, beş kişi almışsam, yani, sayı olarak belli kişilersem, bu yayın değildir ve bu ister mektupla olsun ister elektronik posta yoluyla olsun, önemli değil. Bu, haberleşmenin gizliliği kapsamı içinde yer alır; ama, eğer bu mesaj gönderme hikayesi, olgusu, belli kişileri değil de belirsiz kişileri, evde falan bir şekilde yapılıyorsa, o zaman bu bir yayındır. Elektronik posta yoluyla yapılsa bile, bir yayın kategorisine girer. Onun için, Ceza Kanununda kullanılan ifade, bu bakımdan bütün ihtiyaçları karşılayacak bir ifade biçimidir.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Yani, asılsız haber yayılamaz.

İZZET ÖZGENÇ – Evet.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Var burada.

İZZET ÖZGENÇ – Bizim, aslında, orada birinci şıkla ilgili bir sorunumuz yok. Burada asıl problem, kurum ve kurulla ilgili olarak, kurum ve kurulun bir bankayla ilgili olarak aldığı kararlar açısından karşımıza çıkıyor. Kurum veya kurulun, bir bankayla, bir finans kuruluşuyla ilgili olarak aldığı kararı, ben, ne kadar haber konusu yapabilirim? Bu konuda eğer bu haber konusu yapılmayacaksa, kurum, aldığı kararda, bu kararın gizli olması gerektiğini vurgulaması lazım. Bunun bir başka mahzuru daha var. Bugüne kadar bilirkişilik yaptığımız banka davalarında, el konulan bankalarla ilgili kararlar açıklanmadan, ilgili bankaların içerisi 24 saat içinde boşaltılmış; yani, bu ne demektir; bu kararların gizliliğinin ihlali suç değildir, belki kurumun içinden bu haberi iletmiştir; ama, burada gizlilik niteliği taşıyan bir bilgi söz konusu olmadığı için, bilgiyi ileten insanın ceza hukuku bakımında sorumluluğu da söz konusu olmayacaktır. Bunu sadece ceza hukuku bakımından sorumlu kılabilmek için, bu bilginin de bankacılık sırrı kapsamı içinde mütalaa edilmesi gerektiği yönünde zorlama bir yorum vardır; ama, bu yorum doğru değildir.


Yüklə 2,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin