BiRİNCİ oturum açılma Saati: 10. 48 Başkan : Sait AÇBA BaşkanvekiLİ : Mehmet Atlan karapaşAOĞlu (Bursa)



Yüklə 2,83 Mb.
səhifə16/38
tarix30.12.2018
ölçüsü2,83 Mb.
#87960
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   38
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.30

BAŞKAN : Sait AÇBA

BAŞKANVEKİLİ : Mehmet Altan KARAPAŞAOĞLU (Bursa)

SÖZCÜ : Sabahattin Yıldız (Muş)

KÂTİP: Mehmet SEKMEN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

97 üzerinde söz talebi?.. Yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Toplantı öncesinde bir konuyu yanlış ifade ettim; basın dışarı çıktı demiştim; oysa, basından çok değerli bir temsilci buradaymış, Sayın Okan Müderrisoğlu; onu ihmal ettim; düzeltiyorum. Aslında, Okan varken her şeyi konuşabiliriz tabiî ki.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

97 nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 98.

(98 inci madde okundu)

BAŞKAN – 98 inci madde üzerinde?..

Buyurun Sayın Özmen.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonuna yılda bir defa, hükümete iki defa. Bunu aynı şekilde iki defa şekline getirsek, altı ayda bire gelmiş olsa, daha iyi olmaz mı; yani, Merkez Bankasında da aynı şeyi yapıyoruz, burada da aynı şey olsa, uygun olmaz mı?

Şimdi, Merkez Bankası yılda iki defa, altı ayda bir defa Plan ve Bütçe Komisyonuna bilgi veriyor; aynı şey Bakanlar Kurulu için geçerli. Burada sadece BDDK ile ilgili bir defa diyor. O da, aynı şekilde, yani, iki defa olması, format açısından da standardizasyonu sağlamış olur; yani, yılda bir defa değil de, aynen Bakanlar Kuruluna alta ayda bir olduğu gibi, Plan ve Bütçe Komisyonuna da…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Bakanlar Kurulu altı ayda bir mi?

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Tabiî, altı ayda bir, Türkiye Büyük Millet Meclisine yılda bir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hükümet tasarısında yılda iki defa idi yanlış hatırlamıyorsam.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Yani, onu da buna uygun hale getirebiliriz redaksiyon yetkisiyle.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Şimdi, ben, şöyle düşünüyorum: Hükümete iki defa vermesi normal; çünkü, hükümet, sorumlu mevkide birisi. Plan ve Bütçe Komisyonunu da bir defa vermesi, bence, normal. İki denebilir; ama, fiilen, bunun nasıl gün vermekte zorlandığını görüyorsunuz; çünkü, birçok kurum buraya geliyor, birçok kurum bilgi vermekle karşı karşıya. Ayrıca “bir defa” denilmekle birlikte, komisyon isterse iki defa de bilgi isteyebilir tabiî ki.

BAŞKAN – Zaten bütçeler nedeniyle de geldiklerini dikkate alırsak, bir defa kafidir, yani, yeterlidir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 99.

(99 uncu madde okundu)

BAŞKAN – 99 uncu maddeyle ilgili söz talebi?..

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 100.

(100 üncü madde okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 101.

(101 inci madde okundu)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 102.

(102 nci madde okundu)

BAŞKAN – Madde üzerinde, Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatırlanacağı gibi, daha önceki maddelerde “kurum idarî ve malî özerkliğe sahiptir” hükmü vardı; ancak, bu madenin ikinci fıkrası, kurumun malî yıl sonu itibariyle gelir fazlasını ertesi yıl mart ayı içinde genel bütçeye gelir olarak kaydedeceği hükmü var. Bunu, malî özerkliği zedeleyen bir hüküm olarak görüyorum.

Bilindiği gibi, 2000 yılından bu yana IMF destekli olarak uygulanan istikrar programlarında, bütçenin gelir dengesini sağlayabilmek, gelir-gider arasındaki dengeyi sağlayabilmek amacıyla, ilave gelir arayışları çerçevesinde bazı kurumların gelir fazlalarının bütçeye aktarılması esası getirilmişti. Bu, bir yasayla getirildi, geçici bir düzenlemeye sahipti ve istikrar programı boyunca da bu devam edecek.

Esasen, böyle bir düzenlemenin sistemde geçici olması gerekir. Bir program yürütülüyor. Bu programın gelir ihtiyacı var. Dolayısıyla, bütün kesimler nasıl fedakârlık ediyorsa, bu kurumlar da fedakârlık edecek ve gelir fazlalarını bütçeye aktaracak; bunda hiçbir yanlışlık yok. Yanlış olan, bunu sisteme daimî olarak getirmek, kalıcı hale getirmek.

Bunun anlamı şudur: Eğer BDDK’nın normal dönemde bir gelir fazlası oluşuyor ise, bunu bütçeye aktarmak, bu sistemden devletin ilave bir vergi alması demektir. Eğer, böyle bir fazlalık varsa, yapılması gereken, BDDK’nın gelir-gider dengesine ona göre kurup, bankalardan aldığı gelirden –gelir kaynağı bankalardır- oradan aldığı gelirin miktarını azaltmasıdır; çünkü, sonuçta, bu gelir fazlası, sistem üzerine bir maliyet demektir. Bu, dönüp dolaşıp kredinin maliyetine girer. Dolayısıyla, bu hükmü, ben, doğru bulmuyorum.

Ayrıca, böyle bir düzenleme, bu kurumun yatırım ihtiyacını dikkate almıyor. Bu yıl sonu itibariyle gelir-gider kıyaslamasında bir gelir fazlası var BDDK’nın; bunu bütçeye aldınız. Gelir fazlası var; ama, bu kurum bir yatırım projelendiriyor. Bu projenin, yatırım projesinin bir gelir ihtiyacı olacak; bunu dikkate almıyor. Bunu, ben, kesinlikle doğru bulmuyorum. Eğer malî açıdan özerkse bu kurum, bu düzenleme kalkmalı. Gelir fazlası varsa, gelir fazlası oluşmayacak şekilde BDDK gelir kalemlerini tespit etmeli. Aksi takdirde, bu, sistemde bir yük demektir, ilave vergi demektir, kredinin maliyetinin yükselmesi demektir.

Bu yönde bir önergemiz de var; bunu da dikkatinize sunuyorum, bu fıkranın tasarıdan çıkarılması yönünde.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 102 nci maddesinin ikinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Mehmet Akif Hamzaçebi

Trabzon

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu Sayın Bakan?



DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçesini açıkladım.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 102 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “denetimi” ibaresinin “iç ve dış denetimi” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Aydoğan

Afyonkarahisar

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılıyoruz.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yapılan değişiklikle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 103.

(103 üncü madde okundu)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?..

Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, üst kurullarla ilgili çerçeve yasa tasarısının düzenlemeleri burada da var. Kurul Başkanının ücreti, Başbakanlık Müsteşarının ücretine bağlanıyor. Bir kere, sadece BDDK’da değil, bütün düzenleyici ve denetleyici kurullarda ücreti Başbakanlık Müsteşarının ücretiyle sınırlandırmayı, ben, doğru bulmuyorum. Bağımsız kurullar yaratıyoruz, bu kurallara sektörün etkilerinden uzak olmak üzere, çalışma ortamı hazırlıyoruz, öyle görevler veriyoruz; ama, ücretini de Başbakanlık Müsteşarının ücretiyle sınırlı tutuyoruz. Bu doğru değil, bu bir kıskançlık, beni kimse geçmesin anlayışı tasarının bu maddesine yansımış ve kurul üyelerini bu ücretle sınırlıyoruz.

Şimdi, ben, şunu biliyorum: Kamu bankalarının genel müdürlerinin ücretleri, BDDK Başkanının ücretinden daha fazla. Eğer yanlışsam beni düzeltsinler. Kamu bankalarının genel müdürlerinin ücreti, kurul başkanının ücretinden fazla mıdır değil midir acaba Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Fazladır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Fazladır.

Şimdi, düşünün ki, bu sektörü düzenlemek ve denetlemekle görevli bir kurum, kamu görevi, özel bankaları saymıyorum, özel bankaların genel müdürlerinin ücretiyle, ama, kamu bankasının genel müdürünün ücretinden daha az ücret vermeye hakkımız yok. Eğer bağımsızsa bu kurul, bunun gereğini, biz, bu ücret ve özlük hakları maddesinde yerine getirelim. BDDK’nın önerisini, ben, gayet doğru buluyorum. BDDK’nın tasarı taslağındaki önerisi, Merkez Bankasının ücretini de dikkate alarak, ücret sistemini dikkate alarak, Kurul Başkan ve üyelerinin ücretini Bakanlar Kurulu belirlesin. Uygunu budur değerli arkadaşlar. Bakanlar Kurulu, oturup, Merkez Bankası Başkanının veya üyelerinin ücretine bakar; yani, onunla kıyaslamıyorum; ama, bir baz olması açısından, Merkez Bankası tabiî ki bağımsız bir kurumdur, bütün diğer kurullardan, üst kurullardan çok daha farklı bir ücret sistemi olacaktır; bu tartışmasız, onu tartışmaya açmak gibi bir düşüncem kesinlikle yok. İsterseniz, oraya Merkez Bankası demeyiz, başka bir şey diyebiliriz; onu söylemek de şart değil; ama, Başbakanlık Müsteşarının ücretiyle bunu bağlamak kesinlikle doğru değil. Bu yönde bir önergemiz var. Önergede Bakanlar Kurulu belirlesin diyoruz Merkez Bankasının ücret düzeyini esas alarak. Onun altında belirleyebilir, daha altında belirleyebilir, üstünde belirleyebilir; sorun değil. Merkez Bankası ibaresini önergeden çıkarabiliriz, başka bir şey koyabiliriz; ama, yeter ki, Başbakanlık Müsteşarının ücretine bağlamayalım. Yani, bu sektörün denetimini, düzenlemesini görev olarak veriyoruz, denetimini görev olarak veriyoruz; ayrılırsa, onlar iki yıl süreyle bu sektörde görev yapamayacaklar, iki yıl süreyle sektörde görev alamayacak, ama, buna diğerlerine kıyasla düşük ücret vereceğiz. Bunu düzeltelim diye öneriyorum. Başka bir formülü de yazabiliriz, gerekirse, başka bir şeyi de kaleme alabiliriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bankalar Birliğinin görüşünü de alalım.

BANKALAR BİRLİĞİ TEMSİLCİSİ – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, bu kanunun yeniden ele alınma nedenlerinden bir tanesi ve önemlilerinden bir tanesi, bankacılık düzenlemelerinin uluslararası prensiplere ve uluslararası standartlara yaklaştırılmasıydı. Bu çerçevede önemli ölçüde de uluslararası düzenlemelere yaklaştık; ancak, uluslararası düzenlemeler tartışılırken, diğer ülkelerde bankacılık düzenleme ve denetim sistemleri üzerine çok konuşmadık. Gerçi, orada da önemli ölçüde yaklaşımlarımız var. Uluslararası düzenlemeler, bir bankacılık denetim otoritesinin dört tür bağımsızlığı olmasını söylüyor; düzenleme bağımsızlığı –ki, bu kanunla biz düzenlemeler konusunda kuruma önemli yetkiler verdik- denetim bağımsızlığı –denetim bağımsızlığında da kuruma yaptığı denetimlerle ilgili herhangi bir sınırlama, kısıtlama getirmedik- kurumsal bağımsızlık ve finansal bağımsızlığa ise önemli ölçüde müdahalelerde bulunuyoruz. Bunlardan bir tanesi, gelir fazlalarının yıl sonunda devredilmesi –ki, bu açık bir vergi banka sistemi üzerine- diğeri ise ücretleriyle ilgili sınırlandırmalar.

Sayın Başkanım, bankacılık sistemi, gerçekten, karmaşık yapılı bir sistem. Bu sistemde denetim yapanların kurumsal hafızayı da beraberinde tutmalarında büyük yarar var. Sürekli bu sistemde çalışanların, belli bir süre sonra çok daha iyi ücretlerle başka yerlere gidiyor olduğunu hepimiz görüyoruz. Onun için, bankacılık sisteminin sağlığı açısından, denetim otoritesinin çok güçlü, iyi yetişmiş insanlardan, uzmanlardan oluşması; ki, denetim elemanlarının içerisine hukuk denetimini de, IT denetimini de getireceğiz. Bu insanlar kolay yetişen insanlar değil. Dışarıda alternatif çok yüksek ücretlerle çalışıyorlar. En azından, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun çalışanlarının ücretlerinin iyileştirilmesi yönünde bu kanuna bir düzenleme yapabiliriz.

Kanunun etkin çalışabilmesi için, yine üç temel ayak var. Bunlardan bir tanesi, tasarruf sahiplerinin nasıl korunduğuyla ilgili; ki, kanun, büyük oranda onu dizayn ediyor. İkincisi, banka sisteminin herhangi bir likidite kriziyle kaldığı durumda nasıl çözüleceğiyle ilgili ikinci ayak. Üçüncüsü de, etkin denetimi nasıl yaparız?

Bugüne kadarki bütün gelişmeler, raporlar, bankacılık sisteminde sağlıklı, etkin bir denetimi öngörüyor. Hepimiz de bunun çabası içindeyiz. Bunu ararken, bunu yaparken, düzenleme ve denetleme kurumunda çalışan insanların, diğer en azından denetim yaptıkları sektörle çok büyük bir uçurum yaratacak şekilde ücret farkının olmaması gerekir. Birileri uygulama yapıyor, diğerleri ise bunları denetliyor. En az uygulamacılar kadar bu insanların bu konulara hâkim olması, bilmesi gerekir. Çok düşük ücretlerle eğer bu kurumda çalışmaya bu arkadaşlarımızı tutarsak, bir süre sonra ayrılıp başka yerlere gider. Biz, hafızayı da kaybederiz, denetim sürekliliğini de kaybederiz. Onun için, bu konuda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ücretlerinin daha esnek olmasında biz de çok yarar görüyoruz efendim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, bir konuda yanlış bir izlenim vermeyim. Ben, sadece Kurul Başkanı ve üyelerinin ücreti gibi konuştum. Sorun sadece orada değil; ama, sorun tüm kurum personelinin ücretidir aslında; fakat, Kurum Başkanını ve Kurul üyelerini yukarı taşımadığımız sürece, aşağıyı da yukarı taşıma imkânımız yok. O nedenle, konuşurken, örneği, ben, Kurum Başkanı ve Kurul üyeleri olarak verdim; ama, sorun, tüm kurum personelinin ücretidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, Merkez Bankasından da bir arkadaşımıza söz verelim.

MERKEZ BANKASI BAŞKAN YARDIMCISI ERDEM BAŞÇI - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; şimdi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Kurul, çok önemli fonksiyonlar icra edecek; yani, şu ana kadar ediyordu zaten, bundan sonra bu önem artarak gidecek; çünkü, BASEL II geliyor. BASEL II’yle ilgili bir takvim açıklandı biliyorsunuz, 2008 başında basit yöntemler başlayacak, daha sonra sofistike yöntemler gelecek. Sofistike yöntemler nedir; bankalar kredi riski raporlamalarında, hesaplamalarında dış derecelendirme kuruluşlarının reytinglerini kullanabilirler, derecelerini kullanabilirler veyahut da kendi iç derecelendirme sistemlerini kurabilirler.

Şimdi, bankalar bu sistemi kurarken, BDDK’nın buradaki rolü, bu sistemin sağlıklı işleyip işlemediğini denetlemek olacak. Bankacılıkta personelin niteliğinin çok daha üzerinde nitelikli elemana ihtiyaç olacaktır BDDK’nın; yani, buradaki ücretlere baktığınız zaman, dünyadaki bankacılık sisteminde bu tür işleri yapan, iç derecelendirme kuran personel ücretlerine baktığınız zaman, inanılmaz rakamlar ortaya çıkmaktadır; yani, bunu bilmek lazım.

Bugün, özür diliyorum, biraz belki magazinleştirmek gibi olacak; ama, futbolcu piyasasında veyahut da bir teknik direktör için, Millî Takım Teknik Direktörüne birtakım ücretler verilebiliyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bundan çok çok daha önemlidir. Özür dileyerek, affınıza sığınarak bu örneği veriyorum. Dolayısıyla, burada, özellikle ikinci fıkra, personelin ücretleriyle ilgili sınırlama, kesinlikle yanlıştır. Tabiî, onunla ilgili diğer hususları da siz değerlendirirsiniz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.

TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, değerli vekillerimiz; benim şu andan sonra söyleyeceğim sözleri, lütfen, kendi şahsıma olduğunu düşünmeyiniz; çünkü, öyle olsaydı, ben, bir kamu bankasının genel müdürlüğünü bırakıp, bu Kuruma gelmezdim. Şu anda o genel müdürlük 10 milyar maaş almakta, bizim maaşımızsa onun üçte 1’i, her şey dahil, bunu da özellikle belirtmek istedim, her şey dahil, yönetim kurulu üyeliği vesaire yoktur, lojman yoktur.

Benim özellikle belirtmek istediğim, biz bu kanunun başından beri sizleri bilgilendirirken hep şunu söylüyoruz: Bu sektör 220 milyar doları yönlendiriyor ve kontrol ediyor ve bu sektördeki küçük bir baş ağrısı, doğrudan sizlerin, bizlerin cebini etkiliyor ve katlanarak etkiliyor, dikkatinizi çekerim. Bu, bankaların malî bünye bozukluğundan, onun yansıması, bütün topluma yansıması şeklinde.

Şimdi, Kurumumuzda 370 eleman var, bunların yaklaşık 250’si teknik eleman ve ben bu teknik elemanları, üniversitelerin en iyi öğrencileri arasından seçiyorum, en iyi ve dereceye girmiş öğrencilerdir, üç aşamalı bir sınavdan sonra alıyorum. Son zamandaki trend hakkında size bilgi vermek isterim. Son zamanda, ilk defa, başka kurumları tercih eden elemanlar oldu; yani, kurumda sınava girip, başarılı olup, başlayıp başka kurumlara giden elemanlar oldu ve son zamanlarda Sayın Başkan, değerli vekillerimiz, son bir aydır 11 elemanım, benim en kıdemli 11 elemanım, Kurumdaki kıdem de çok düşüktür, en kıdemli 11 elemanın, beş sene önce geldikleri kurum olan Merkez Bankasına dönmek için bana başvurdular, ben de imzaladım ve bu trendin devam etmesinden şüphe ediyorum. Merkez Bankasının da, Erdem Beyin de bahsettiği gibi, bankacılık sisteminde artık komplikasyon çok fazla, IT denetimi diyoruz, türev ürünlerin denetimi diyoruz, bunları hesaplayacak insan sayısı çok az ve bir IT denetimi için iyi bir bilgisayarcı bulduğunuz zaman, ben çok pazarlık ettim, en az 5 000 dolardan başlıyor ve Kuruma gelmiyor. İnsanlar da maaşa çağımızda önem veriyorlar. Bu anlamda, ikili bir yapı söz konusu; ya amatör ruhla çalışacak, vatanını milletini seven insanları bulacaksınız, ki, sayısının çok fazla olduğuna inanmıyorum bu dönemde ya da kalifiye yönden düşük düzeyde kalifiye kalmış elemanlarla çalışacaksınız. Bu konuda sizleri bilgilendirmek istedim. Bu durum, bence, en önemli maddelerden biri olduğu için, çok önemli bir durumdur.

Arz etmek istedim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Ücret tartışmaları Sayın Başkan, her zaman ilginç boyutlar kazanıyor. İster istemez şöyle bir yaklaşım tarzı var: Bir yerin ücret düzeyi görüşülürken, mutlaka, eşdeğer olduğu varsayılan veya kıyaslama imkânı bulabileceğimizi varsaydığımız başka bir yerdeki ücretle kıyaslama yapıyoruz ve bu kıyaslama biçimi, kamuda yaygın, genel ve sürekli gündeme gelen bir tarzdır. Burada da, sürekli olarak daha yüksek ücret alan yerlerle kıyaslama alışkanlığı var. Bu, zincirleme, sonu gelmez bir yarışı beraberinde getiriyor. Aslına bakarsanız, böyle bir sürece girmezse, sonunda öngörülmeyen noktalara çıkmayı zorunlu olarak gerektiriyor. Buna, belli bir ölçü koymak lazım, belli bir prensip koymak lazım, prensiplere göre ücret standartlarının oluşturulması lazım. Bu anlayış doğrultusunda, Bakanlar Kuruluna sevk edilmeden önce Başbakanlıkta bu maddeler gözden geçirildi. Objektif, adil olunabileceği düşüncesiyle, sürekli, bazı ücretlerin kıyaslanması nedeniyle Başbakanlık Müsteşarlığıyla bir kıyaslama yapılmak suretiyle bu ölçü getirildi. Aynı şey Anayasada milletvekilleri maaşlarıyla bağlantılı olarak düzenlenmiştir.

Ben, BDDK’de, TMSF’de ücretlerin yüksek olmadığını, hatta yeterli olmadığını biliyorum; ama, işin gerçek veçhine baktığınız zaman, ücretin her şey olduğunu da düşünmememiz gerekiyor; yani, benim tek imzayla yaptığım öyle atamalar vardı ki, o atamasını yaptığım şahısların ücreti benim ücretimin 4-5 katıydı; yani, bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Aslında, bu ölçüsüz ücret yerlerinin nasıl o noktalara geldiğini bir masaya yatırıp, topluca gözden geçirmek kanaatindeyim. Yoksa, zincirleme, bir yere bakıp, ona istinaden ücret artırma sisteminin sonunda durulmaz bir noktaya getireceğini bizi, yasama organını, düşünüyorum. Vekillerin kendileriyle ve başkalarıyla yaptığı kıyaslamalarda da aynı şeyi görürsünüz. Doğrudur, BDDK’yla bir başka yeri kıyasladığınızda da aynı şey söz konusudur; ama, BDDK, TMSF’deki ücretlerin, gerçekten, diğer bazı kurullara göre de çok düşük olduğunu kabul ediyorum; ama, burada bir önergeyle bunun çözülebileceği kanaatinde de değilim; çünkü, bir çerçeve kanun var, yine Meclis gündemindedir, orada da bu esas getirilmiştir. Belki Merkez Bankası bağlantılı, oradaki rakamları da görebilmek açısından, Bakanlar Kuruluna yetki veren bir üslubun veya düzenleme biçiminin çerçeve kanunda ele alınıp, daha önce geçmiş olan kanunlardaki ilgili maddelerin de yürürlükten kaldırılmak suretiyle çerçeve kanun çıkarılırken daha sağlıklı, daha sıhhatli ve tartışılarak, bugünden itibaren tartışılarak, bir düzenleme yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Ücret konusu Bakanlar Kuruluna da sürekli gelen bir konu. Sonunda kamu personel rejimiyle ilgili bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir ve bu çerçevede, Bakanlar Kurulu gündeminde de daha önceki toplantıların birinde sunumu yapıldı, kamu personel rejimi, ücret düzeni dahil, baştan sona gözden geçirilmektedir.

Ben, tekrar, her önümüze gelen konuda ayrı karar vermenin sağlıklı olmayacağını düşünüyorum.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Ahmet Bey’e de bir söz verelim, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; ben tabiî KİT Komisyonu üyesiyim. Ayrıca, Ziraat, Halk Bankası, kamu bankalarının alt komisyon başkan olarak, bankalarda bulunuyorum çoğu zaman ve geçmiş bir emekli bankacı olarak da, arkadaşlarımızın, gerek BDDK gerek TMSF Başkan ve üyelerinin ücretlerini dikkate aldığımızda, hakikaten, ben şahsen üzülüyorum. Neden; mesela, TMSF bünyesinde 200-300 tane şirket var, TMSF Başkanı oraya müdür veya yönetime adam tayin ediyor. Kendisinin atadığı müdürler, ilgililer, birkaç kat fazla ücret alıyorlar; yani, bu, bir kere, yakışık almıyor. Ben şahsen öyle bakıyorum.

Tabiî, diğer bankalarla, banka genel müdürleriyle veya birim müdürleriyle, bankacılık sektöründe çalışan arkadaşlarla mukayese ettiğimizde de, zaten bu rakamları ne sormamız lazım ne de kendilerinin ifade etmesi lazım. Tabiî, bir düzenleme ileride yapılacak, doğrudur; ancak, bu kanun geçerken, ki, bugün şu anda Mecliste bir kanun görüşülüyor, onun bir kısmında ücret olacağını tahmin ediyorum; yani, orada var. Şimdi, bu kanun geçerken BDDK veya TMSF, buradaki arkadaşlarımızın da ücretlerinin mutlaka düzeltilmesi kanaatini taşıyorum.

Benim, tabiî burada üye değilim; ama, Başkan sağ olsun, konuşma imkânı sağladı bize, bu konuda tekliflerimiz de olacak; ama, buradan daha bir yumuşatılmış şekilde geçerse çok daha uygun olacak diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

İlk önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 103 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Akif Hamzaçebi

Trabzon


Mustafa Özyürek

Mersin


“Kurul Başkanı ve üyelerinin net aylık ücreti Merkez Bankası Başkanının her türlü ödemeler dahil aylık ücreti esas alınarak Bakanlar Kurulunca tespit edilir.

Kurum personelinin ücretleri ve diğer malî hakları, Kurulca tespit olunur. Kurum personelinin özlük ve malî haklarında münhasıran bu kanun hükümleri uygulanır. “

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibine söz verelim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, çok kısaca bir açıklama daha yapmak istiyorum. Önerge şunu diyor: Bakanlar Kurulu karar versin diyor; yani, Bakanlar Kurulu oturacak, ücret sistemine bakacak, belki de diyecek ki, şu anda uygun değil, Başbakanlık Müsteşarına verilen ücret neyse, Kurul Başkanına verilen ücret de bu olsun. Böyle bir esnekliği yürütme organına veriyor önerge. Sayın Bakanı dinledim, Sayın Bakan, tabiî ki, konumu gereği belki öyle konuşuyor, öyle konuşmak zorunda. Bunu başka bir şeyler takip eder mi veya şimdi bunu burada kabul ederse, hükümetin kabul ettiği bir konuda kendisi farklı bir tavır sergileyen bakan olarak zor durumda da kalabilir; ama, ben, Sayın Bakanı bürokrasiden tanıyorum, makul olan tekliflerin hiçbirine hayır demez. Ben, Sayın Bakanın samimî düşüncesinin bu önerge yönünde olduğunu biliyorum, tahmin ediyorum; ama, konumu gereği öyle konuşmak zorunda. Bu önerge fazla bir şey söylemiyor, Bakanlar Kuruluna yetki veriyor bu konuda. Bırakalım Bakanlar Kuruluna böyle bir esnekliği verelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Açıkalın, buyurun.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; şimdi, ücret ödemelerinde en yüksek tavan, her zaman Başbakanlık Müsteşarına endekslenir. Takdir edersiniz ki, Başbakan Müsteşarı, Başbakanlık Müsteşarlığı için belirlenen ücreti almaz. Niye almaz; o müsteşarın görevi için tayin edilen ücret yetersizdir, başka görevler bulunur. Bu sadece onun için geçerli değil, bütün bakanlık müsteşarları için geçerlidir, Hazinedeki, Maliyedeki genel müdürler için geçerlidir. Dolayısıyla, devletin o kadrolar için belirlediği ücretler yetersizdir. Bunu devlet de bilir. Burada bir muvazaa var.

Şimdi, eğer biz bu kurullardaki başkan ve üyeleri için bir ücret artışını makul buluyorsak, onun bir formülü bulunabilir. Merkez Bankası denmez, müsteşarın bilmem yüzde şu kadar artışı denilebilir. Ama, makul müdür, prensipleri bozar mı? Bu konularla alakalı çerçeve kanunda bir düzenleme var; ama, bildiğim kadarıyla, o görüşülen maddeler itibariyle bizim bu Komisyondan geçmedi. Dolayısıyla, tabiî burada yaparsak, o kanun geçerken onda da yapacağız.

Ben de, açıkçası, devletin bu kadar sorumluluk ve yetki verdiği makamların bu ücretlerle yapılabilir olduğunu düşünmüyorum. Devletin parası yok mu; olabilir. Parası yoksa, devlet, bilmem kamu bankası genel müdürüne de bu parayı vermemesi lazım. Sonuçta o verdiğiniz kaynak da kamunun bir kaynağıdır. Bu, genel çerçeveyi bozar mı; ben bozmadığını düşünüyorum; yani, dediğim gibi, devlet, bir şekliyle, bu pozisyonlar dışındaki… bunların bir dezavantajı, tabiî, birtakım kurumlarda olduğu gibi, başka yönetim kurulluğu veya denetçilik gibi bir görev alamıyorlar, alamadıkları için de ücreti hak etmiyorlar. Dolayısıyla, buradaki ücretin, muvazaayı bırakıp, illa Müsteşara endeksleyeceksek, Müsteşarın Müsteşarlık adı altında aldığı ücretin yüzde şu kadar artışı alınır diye bir düzenleme yapabiliriz. İlla Merkez Bankasına veya Bakanlar Kuruluna yetki vermeye gerek yok diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Sayın Başkan, burada birçok madde geçti, son derece hayatî maddeler, bu kadar tartışılmadı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Biz tartıştık Sayın Özmen. Örneğin, Fona devir maddesini çok tartıştık…

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Ben de buradaydım; ama, bu kadar uzatılacak mesele değil bu.

BAŞKAN – Sayın Seyfi’ye söz vereceğim, buyurun.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Sayın Başkan, ben, önergenin amacına katılıyorum. Yalnız, elimde bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Biraz önce o Tütün Kurulunun iptaliyle ilgili bir karar, oradan bir cümle okuyacağım, orada dikkatinizi çekmek istiyorum. Ne deniliyor burada: “Öte yandan, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri yasayla düzenlenir.”

Şimdi, burada biz Bakanlar Kuruluna yetki verince yasayla düzenlemiş olmayacağız. Tütün Kurulundaki gibi Bakanlar Kuruluna yetki vereceğiz, ileride Anayasa Mahkemesinin iptali söz konusu olabilir. Eğer burada düzenleyeceksek, kanunla, belli bir şeyi, objektif, net olarak ortaya koymamız lazım. Önerge onu ihtiva etmiyor. Bu bakımdan, önergenin amacına katılıyorum; fakat, düzenleme şeklinin Anayasaya aykırı olduğu düşüncesindeyim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Diğer personeli de BDDK belirler diye, Kurul belirler diye geçiyor galiba.

BAŞKAN – Sayın Sali, buyurun.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) –Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; tabiî, bu kadar konu ısındıktan sonra BDDK mensuplarına yüksek ücret verilmemelidir demek biraz cesaret eder; ama, üst kurullarla ilgili kanunun asıl gerekçesi, kurullar arasındaki ücret farkı ve Başbakanlık Müsteşarına göre yüksek ücret almalarıydı. Şimdi bunu topyekûn çözmeyeceksek burada BDDK’yla ilgili konuyu tartışmaya gerek yoktur. O bakımdan, esasen burada hükümet bir karar vermelidir. Şimdi bu kamu hukuku tüzelkişisi, ister istemez herkes birbirine bakacaktır, birbirine de örnek teşkil edecektir. Şimdi, hangi iş daha önemlidir derseniz, devletin önemsiz işi yoktur, önemlidir ki, kurulmuştur, yapılmıştır. Bunun farklı mekanizmaları elbette kurulabilir. Hiçbirimiz İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında ücretler ne kadar diye merak etmiyor; niye; çünkü, kendisi topluyor, kendisi harcıyor. Hem kamu tüzelkişisi derseniz hem de çok önemli hizmetler yapıyor… Elbette önemli hizmetler yapıyor, kimsenin buna itirazı yok. Bugün bir müstahdem de çok önemli hizmetler yapıyor; çünkü, buraya çay gelmezse, bu masalar temizlenmezse hiçbir iş olmaz. O bakımdan, bunun yarışa çevrilmesini doğru bulmuyorum. Topyekûn, üst kurullarla ilgili sistem değişsin, bunlar neticede sektör kuruluşlarıdır, özel hukuk boyutu uygulanır, kamu hukukundan uzaklaştırılır, istedikleri ücretleri verirler. Şahsen ben de o görüşteyim, kamudan destek verilmez, kamu tüzelkişisi sayılmaz, sektör kendi finansmanını kendi yapar ve sorun çözülür; ama, bu şekilde, BDDK için özel bir önem atfederek burada tartışma yapmayı da doğru bulmuyorum. Onun için de önergeye ret oyu vereceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, bir ilave yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİFİ HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

O zaman, konu şuraya geliyor, dönüp dolaşıp oraya geliyor: Geçtiğimiz maddelerdeki “idarî ve malî açıdan özerktir” ibaresini çıkaralım değerli arkadaşlar. Özerk değil çünkü bu kurum. Seyahatini planlayamaz, Ankara’dan İstanbul’a otobüsle gitmek zorundadır, uçakla gitme olanağı yoktur.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Gidebilir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yasaklandı, Başbakanlık Tasarruf Genelgesi var. Siz bir bankacılık uzmanını uçakla gönderebiliyor musunuz?

BDDK BAŞKANI – Şu anda gönderebilirim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Nasıl gönderiyorsunuz?

BDDK BAŞKANI – Tabiî, bir sene sonraki denetimde zimmet yazılabilecek riskini alarak gönderirim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Durum bu. Onun için, hakikaten çıkaralım “idarî ve malî özerkliğe sahiptir” cümlesini çıkaralım, değil işte, gelir fazlasını bütçeye alıyoruz, ücretini Başbakanlık Müsteşarının ücretine bağladık, dünya kadar sorumluluk verdik. Yarın bir şey olursa, bu başkan ve üyeler, BDDK’nın, TMSF’nin mahkemelere gider ve sahibi olmaz, biz burada esirgiyoruz. Karar sizin arkadaşlar.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Konu eğer malî ve idarî özerklikle bağlantılı olarak tartışılıyorsa, Sayın Hamzaçebi’nin önergesinde Bakanlar Kurulu belirlesin deniliyor. Bakanlar Kurulu belirleyince de o zaman malî ve idarî özerklik açısından sorun oluyor. Burada hiç değilse objektif bir kriter.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben sizin kabul edebileceğiniz bir metni önerdim. Yoksa, gerçekte, bırakın onlar belirlesin diyeceğim; ama, bunu burada kabul ettirebileceğim hiç kimse olmayacak. O nedenle öyle verdim.

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.

BDDK BAŞKANI – Sayın Başkan, ek bir bilgi arz etmek istiyorum. Şu anda bankacılık sisteminin aktifi 220 milyar dolar, biraz daha geçmiş olabilir; ama, en son, bildiğim kadarıyla 2004 sonu itibariyle 220 milyar dolar. Bir önceki maddede şöyle bir hüküm kabul etmiştiniz: “Kurumun bütçesi bankaların aktifine göre belirlenir.” Yani “bankaların aktifinin onbinde 3’üne kadar Kurum kendi bütçesini oluşturur.” Yani, Kurumbankalardan kendisini finanse eder. Onbinde 3’ü şu anda hesaplarsanız, 220 milyar doların, 66 milyar dolar yapar. Kurumun bütçesi bu kadar; yani, ben, Kurul kararıyla 66 milyon dolarlık bir Kurum bütçesi yapabilirim. Bu, tamamen bankalardan nakledilen bir tutardır; yani, devletin hiçbir yerinden değil. Biz, geçen sene sonu itibariyle, yanılmıyorsam 60 trilyonu Maliyeye devrettik. Bunlar da bankalara aracılık maliyeti olarak yansımaktadır; yani, Kurum kendini tamamen bankalardan finanse etmektedir. Bunu da özellikle belirtmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Onbinde 3’lük oranı şu anda kaç uyguluyorsunuz?

BDDK BAŞKANI – Geçen sene onbinde 3 uyguladık; ama, o onbinde 0,1 ile onbinde 3 arasında değişebilir, kurulun takdiri.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – 102 nci maddenin ikinci fıkrasının ne kadar önemli olduğunu arkadaşlar görüyoruz. Onbinde 3’ü 66 milyon dolar ediyor ve bu banka sisteminden alınan bir vergidir. Bu maddenin kaldırılmasını önerdim, sadece istikrar programı boyunca, ne kadar sürüyorsa, 2007, 2008, o süre boyunca bu vergi alınsın, kalıcı olmasın, ondan sonra yürürlükten kalksın dedim; ama, madde geçti, gerekirse bir tekriri müzakereyle tekrar dönebiliriz oraya.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Önergeye hükümet katılmıyordu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 103 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlar ile Kurum personeli hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler uygulanır. Emeklilik ve diğer bakımlardan Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul üyeleri Bakanlık müsteşar yardımcısı, Kurum Başkan Yardımcılarına bakanlık genel müdürü, daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı, daire başkan yardımcılarına bakanlık daire başkanı, başkanlık müşavirlerine bakanlık müşaviri, bankalar yeminli murakıp ve yardımcılarına kazanılmış hak aylık dereceleri itibariyle karşılık gelen bakanlık müfettişi ve yardımcısı, bankacılık uzmanlarına kazanılmış hak aylık dereceleri itibariyle karşılık gelen Başbakanlık uzmanı, bunların yardımcılarına Başbakanlık uzman yardımcıları için tespit edilen ek gösterge ve makam tazminatı uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler, makam ve temsil tazminatı ödenmesi gereken görevlerde geçmiş sayılır. Bu hükümler, akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı kalmak üzere, üniversite öğretim elemanı kadrolarından gelen Kurul başkan ve üyeleri ile personel hakkında da uygulanır. “

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, çok kısa bilgi alabilir miyiz, ne yapılıyor bu önergeyle acaba?

BAŞKAN – Osman Beyden bilgi alalım.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Daire başkan yardımcılıkları ile birinci derecede olmayan daire başkanları unutulmuş, metinde yok, o getiriliyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Keşke sırf onu yazsaydık, niye hepsini yazdık. Yani, engelleme amaçlı bir önerge, uzun okunsun ki, görüşmeler uzasın düşüncesiyle!..

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Öyle bir niyetim kesinlikle yok Sayın Hamzaçebi.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan, öngörülmedik görevler çıkabilir, onun için katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

(Madde 104 okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?..

Sayın Sali, buyurun.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi bu alt komisyonda ilave edildiği anlaşılan iki fıkra geçici madde olmayacak mı diye, onu bir dikkate sunmak istedim; çünkü, kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde deniliyor. Bu ana maddenin arkasına ilave edilmiş, sanıyorum geçici madde olması lazım.

HASAN FEHMİ KINAY (Kütahya) – Bizde öyle düşünmüştük zaten.

BAŞKAN – O zaman, bunu atlıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Oylanmadığına göre, özlük haklarında bir düzeltme yapabiliriz herhalde, öyle anlaşılıyor.

BAŞKAN – 105 inci maddeyi okutuyorum:

(Madde 105 okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?..

Buyurun Ali Osman Bey.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii bir izin sistemi var. Olması lazım mı, elbette olması lazım da, bunu en üst seviyede, Danıştay nezdinde tutmak çok isabetli mi, açıkçası bunda bir tereddüdüm var. Kurumun bütün personeli, tabii ki bir idari yargı merciinin incelemesinden geçsin. Bir de –sözlerimi tartarak söylemeya çalışacağım- burada amaç, son derece teknik bir mesele var ortada ve bu teknik meselede, kurum personelinin mağdur edilmemesi, hataya, yanlışlığa kurban gitmemesi tabii ki amaçlanıyor. Mahkemenin derecesini yükseltince, üst mahkemeye alınca daha fazla güvence sağlayacak bu iş, daha fazla dikkatle incelenecek, hata ihtimali azalacaksa tamam. Ama, tersi bir durum olacaksa, açıkçası burada mahkemeler arasında, efendim daha iyi incelenir, daha iyi incelenmez gibi bir yaklaşım belirtmek açısından söylemiyorum. Danıştay üyeliğinde hakim olmayanlar da var bildiğim kadarıyla. Hele bu İkinci Dairede olması lazım. Acaba idare mahkemeleri, bunları incelese, kurum personelinin daha mı lehine olur diye bir düşüncem var. Onun için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Buyurun Mustafa Bey.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) – Sayın Başkan, burada bir düzeltme yapmak lazım. İkinci paragrafın başında “işledikleri suçlardan dolayı” diyoruz, aşağıda zaten düzeltmişiz, işledikleri iddia olunan suçlar, üçüncü paragrafta da öyle düzeltilmiş.

Şimdi, Sayın Sali’nin önerisi, iki kademeli bir yargıdan geçmesi daha mı koruyucu olur, daha mı az koruyucu olur, onu tartışmak lazım.

Belli pozisyonlar, üst pozisyonlar doğrudan Danıştaya gidiyor itirazlar; ama, Sayın Sali, kurum personeli lehine olsun diye, birinci kademeden geçsin, sonra Danıştaya geçsin diyor. Bilmiyorum, onu bir tartışmak lazım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Buradaki temel şey şudur: Kurul Başkan ve üyeleri hakkında soruşturma iznini ilgili bakan, diğer personel hakkında da Kurul veriyor. Böyle bir durumda, Kurulun veya ilgili bakanın izin vermemesi durumunda, artık davanın açılması, yürütülmesi mümkün değil. Bütün sorumluluk, olduğu gibi bu soruşturma iznini veren veya vermeyen makamın üzerinde kalıyor. Öylesi hassas noktalar oluyor ki, böyle bir sorumluluğu Kurulun veya ilgili bakanın alması risk oluşturabiliyor. Burada, Danıştay safhasını koymak suretiyle, ilgili bakan veya kurul izin vermediğinde, Danıştay nezdinde bunu itiraz edip davanın yürüyebilmesine imkan sağlamak içindir. Bu, diğer uygulamalarda da var ve bence gerekli bir düzenlemedir.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Danıştayda tek daire bakıyor bunlara. Tek dairenin iş yükü, vesairesi kurum personelinin aleyhine olabilir gibi bir tereddüdüm var. Yoksa, tabii ki itiraz edilecek, tabii ki izinler verilecek. İdare mahkemesi gibi…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Yargı sürecini bilmem de, ilgili bakan izin vermediği takdirde, savcı da bu davanın açılmasını istiyorsa, Danıştay nezdinde itiraz edip davayı açabilmeli.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – İzin verildiğinde de personel itiraz edecek, Danıştaya gidecek, dosyaların Danıştay’da toplanması…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sonra Bakan, mahkemeye gönderdi veya göndermedi oluyor. Hukuk neyse o olsun.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir ) – Sayın Bakanım, maksadımız o değil. Dosyaların Danıştayda bu işlere bakılır; ama, son derece üst seviyelerde, müsteşarlarda, başkanlarda filan bakılır. Bütün personel Danıştaya gönderilecek. Danıştayın bu ikinci dairesinin iş yükü falan itibariyle, inceleme imkanları açısından sıkıntı olur mu, acaba idare mahkemesinde daha mı dikkatli bakılır. Mahkemelere böyle bir şey demek mümkün değil di, bir tereddüdüm var. Kurum personeli lehine idare mahkemesinde mi bu işlere bakılması daha isabetli olur, Danıştay nezdinde mi; onu söylemeye çalışıyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Sayın Başkan, yalnız şöyle bir durum var: Burada, Bakanın veya ilgili kurulun kararına karşı gidilecek yargı merciini belirlediğimize göre, Danıştay olmasında pek mahzur olmadığı gibi bir kanaatim var. Ama, ikinci bir konu da var. Burada, açılan davalarda avukatlık ücretinin kurul bütçesinden karşılanmasıyla ilgili husus alt komisyonda da tartışılmış ve müphem bırakılmış. Bu maddeyi de erteleyeceğimiz maddeler arasına alırsak, bunun tekrar bir değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Bunu da mı erteliyoruz…

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, burada görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı bir düzenleme var. Fakat, göreviyle bağlantılı olmayıp da görev esnasında işlenilen suçlar da olabilir. O hususta bir açıklık, bir düzenleme yok. Onun da ayrıca burada düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyim. Biraz önce söylenilen, müzakere edilen hususlarda da, Kurul üyelerinin Danıştaya itiraz etmesini ve diğer personelin de idare mahkemesine itiraz etmesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyim.

BAŞKAN – Buyurun Akif Bey.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Üçüncü fıkrada Sayın Bakan bir konuya değindi, avukatlık ücretinin kurum bütçesinden karşılanması konusunda bir tereddüdünü ifade etti. Onu inceleyelim düşüncesinde anladığım kadarıyla. Bunu, alt komisyonda çok tartıştık, sonuçta avukat tutulacaksa –ki tutulması gerektiği kanaatine ulaştık- kurum başkan ve üyelerinin, daha doğrusu kurum personelinin böyle bir güvencesi olsun ki, yarım bu hassas görevler nedeniyle yargı karşısında devlet beni sahipleniyor güvencesini arkasında hissetsin. O nedenle kurum bütçesinden karşılansın denildi. Gerekçesi budur.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Ben şahsen çok hoşuma gittiği için herhangi bir görüş belirtmedim. Aslında, sistemin tamamını bu noktaya oturtmak lazım. Yani, kamu personelinin göreviyle ilgili bir savunma merciine ihtiyaç arsa, bunun bedeli kurum bütçelerinden zaten karşılanmalı. Şu anda birçok kamu personeli bu noktada gerçekten çok mağdur, dünya kadar avukatlık ücretine maaşları yetmiyor. Sonra da gidiyor beraat ediyor, suçun işlenmediği anlaşılıyor; ama, o çektiği eza ve cefayla kalıyor. Yani, seviyesi tartışılabilir, 10 kat mı olsun, 15 kat mı olsun avukatlık asgari ücret tarifesine göre, bu işin mesleğinden gelen arkadaşlarımız var. Bu getirilen sistem, bütün kamuya yaygınlaştırılmalıdır. Mahkeme, sonuçta, personelin kusurlu olduğuna karar verirse, tabii ki kurum personelden alsın; ama, çoğu zaman bunlar beraatla sonuçlanıyor ve kamu personeli çektiğiyle kalıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BDDK Başkanımıza da söz verelim, buyurun.

BDDK BAŞKANI – Sayın Başkan, bu madde Sayın Bakanımızın da belirttiği üzere, sanırım tekrar değerlendirilecek. Tekrar değerlendirirken, ben bunu alt komisyonda defalarca söyledim, çerçeve kanunda da söyledim, takdir sizlere aittir; ancak, şu anda yargılama veya yargıya gitme usulü şöyledir: Kurul başkan ve üyelerini Sayın Bakan yollar, kurul personelini ise kurulun 7 üyesinin 4 imzasıyla gider, Kurul kararıyla gider. Burmada ilk paragrafta yapılan değişiklikle, bunu başkana bırakıyorsunuz. Yani, Başkanın imzasıyla tüm personel mahkemeye gidebilir. Ben Başkanım, ama şunu söylüyorum, lütfen bunu çalışmalarda dikkate alınız, Başkana bu kadar yetki vermeyin, başkan inisiyatif kullanamaz ve demokratik ortamda bunların tartışılması, kurulda 4 kişinin imzasıyla tartışılması her zaman daha iyidir.

Bunu arz etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bunu geçiyor muyuz, düzelterek oylayalım mı?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) – Oylayabiliriz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu şekliyle oyluyoruz, yalnız bir redaksiyon yetkisi alıyoruz, “iddia edilen” sözünü koyuyoruz, suçlu olduğu iddia edilen eksik, onu koyuyoruz.

Redaksiyon yetkisiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 106.- (Okundu)

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, saat 21.00’de toplanmak üzere birleşime burada ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 19.45


Yüklə 2,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin