BiRİNCİ oturum açılma Saati: 10. 48 Başkan : Sait AÇBA BaşkanvekiLİ : Mehmet Atlan karapaşAOĞlu (Bursa)



Yüklə 2,83 Mb.
səhifə26/38
tarix30.12.2018
ölçüsü2,83 Mb.
#87960
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   38

Bakın, devalüasyon olduğu zaman piyasaya döviz vermeniz gerekir. Siz şimdi ne yapacaksınız; devalüasyon yapacaksınız, dövizi 2 milyona çıkaracaksınız ve döviz satın alacaksınız piyasadan, bugünkü dış ticaret hacmine göre de bu alacağınız döviz 10-15 milyar doların üzerinde olacak ve bu dövizi de piyasaya tekrar satmayacaksınız, nasıl fındığın, buğdayın fiyatını tespit ediyoruz da, nasıl devalüasyon yapacaksınız? 2 000 000 demekle, bu döviz 2 000 000’a gelir mi? Gelmez. Ne yapacaksınız; buğday fiyatı bir taban fiyat koyacaksınız ve onu destekleyeceksiniz; yani, döviz alımı yapacaksınız, o da en az 10-15 milyarlık döviz alacaksınız, o parayı nereden bulacaksınız ve de onu nasıl absorbe edeceksiniz? Piyasadaki likiditeyi nasıl absorbe edeceksiniz? Bunların olması mümkün değil. Bu tamamen devalüasyon denilen olay; eğer, cari piyasa kuruyla, resmi kur yoksa, arada da bir açık yoksa, devalüasyon denilen bir olayın olması mümkün değil, ekonomik bakımdan. Böyle bir şey olabilir mi?,,

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun.


M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Uysal, bürokrasi de bizim büyüğümüzdür, önce onu söyleyeyim; ama, benim biraz ekonomik bilgim olsaymış, onu söylememem gerekirmiş şeklinde bir ithamda bulundular.

CEMAL UYSAL (Ordu) – Size söylemedim, genel söyledim.

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bir ithamda bulundunuz. Siz çok uzun yıllar SSK’da bulundunuz, benim de bütün hayatım Maliye Bakanlığında geçti; ama, sizin o SSK’da o kadar yıl bulunduğunuz dönem zarfında, elde ettiğiniz bilgiyi, ben, uzun yıllar Maliye Bakanlığında edinememişim demek istediniz ve bu teşhisi siz koydunuz.

Birazcık ekonomi bilgimle şunları söyleyeyim: Siz, o gün, buradaki tartışmada olmadığınız için, bunları, herhalde böyle kulaktan dolma konularla değerlendirdiğiniz için ona da üzgünüm. Sayın Uysal, siz bürokrasinin o ihtiyatlı davranma psikolojisini edinmiş birisiniz, ona rağmen bu Hamzaçebi de bürokrasiden bu kadar geldiğine göre, bu kadar atmamıştır diye bir ihtiyat payını koymanız gerekirdi. Bu ihtiyat payını kullanmamış olmanızdan dolayı da ayrıca üzüntülüyüm.

O günkü konumuz, bir kere, IMF’nin Staf Raporu idi. Bu raporda yer alan bir cümleyi ben burada söyledim. Diyor ki, 2004 temmuzunda hazırlanıp, yeni yayınlanan rapor şunu diyor; yani, ekonomide olanları sayıyor: “Bütün bunlara rağmen, cari açık tehlikesi devam ederse ki –kelimeler birebir oturmayabilir; ama, anlamı bu- enflasyonda artış ve dış borç stokunda artış pahasına kurda düzeltme ihtiyacı olabilir.

Sayın Bakan, o gün de dedi ki “efendim, dalgalı kurda devalüasyon olmaz” onunla birlikte kur düzeltmesi kavramını kullandım, ikisi arasındaki farklar ayrıca konuşulabilir. Yüzde 10 kur düzeltmesi devalüasyon mudur değil midir, onları ayrıca siz değerlendirirsiniz.

2000 programını örnek verdik. 2000 yılında örtülü para kuru uygulaması var. İlan edilen kur ile 1.5 yıl sonra kurun ne olacağını bilebiliyordunuz. Birisi çıkıp derse ki, o zaman deniyordu, bu devalüasyon olacak, verilen cevap, örtülü kurda devalüasyon mu olur, kuru ilan etmişiz, bunun arkasında IMF var, devalüasyon olmaz. Şubat 2001’de acımasız bir şekilde devalüasyon yapıldı.

Şimdi, geldik, dalgalı kur var. Merkez Bankası bütün sonuçlarında diyordu ki, dalgalı kurda, bir kere cari açık diye bir tehlike olmaz. Niye, kur piyasadaki arz ve talebe göre belirlenir. Eğer, kur ucuzsa, talep olur, yükselir. Yükselmiyor. Üç sene önce 1,5 milyon olan dolar kuru, 1 milyon 340 bin lirada. Talep var, yükselmiyor. Geçen sene cari açık, kritik alan olan yüzde 5’in üzerine çıktı, yüzde 5.2 oldu. Cari açık finanse edilirse sorun olur mu; tabiî ki, sorun var. Sorun onun finansmanı. Bir sürü gösterge saydınız. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde kaça çıktı? Son yılların en düşük oranı mıdır değil midir? Bunu da göstergeleriniz arasına koyun. Geçen sene cari açık hedefi yüzde yüz oranından şaştı. Bu sene de şaştı. IMF ne diyor; kurda düzeltme olabilir. Piyasa bunu çok radikal bir şekilde yükseltecektir, bunun adına kur düzeltmesi diyelim, devalüasyon demeyelim, yüzde 30 kur yükseldi. Nedir bu; program yolunda mıdır? Ya da, bu kurla yürümüyor, bu kura müdahale etmeliyiz artık. Kur indi, ne yapacaksınız, cari açık yüzde 6-7’ye doğru gidiyor. Ne yapacaksınız? Programı bir kenara atacaksınız. Sayın Ünsal, geçen gün burada olsaydınız, benim bu değerlendirmelerimin böyle olduğunu fark ederdiniz. Üzüntülerimle birlikte dikkatinize sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Uzunkaya burada yoklar, kendileri “muhalefetin de 1 Temmuzda tatile girme açısından muvafakatı olduğunu” ifade etti. Biz öyle bir şey hatırlamıyoruz. Biz, kesinlikle, Parlamento gerekirse 5 temmuz, 25 temmuz çalışabilmeli; ama, insani koşullarda çalışmalı. Eğer, bir şey üretiyorsa üretmeli. Yoksa, biz, 1 Temmuzda tatile gireceğiz diye bir şeyimiz yok; ama, orada ısrar eden, herhalde grubunu tutamayan AKP Hükümetinde. Yoksa, başka bir şey değil. Yine, zaman tüketimine kim yol açıyor diye bir şey var. Bir sefer, biz zaman tüketimine asla yol açmıyoruz. Olabildiğince, belli süre içerisinde konuşmaya, görüşlerimizi ifade etmeye ve Sayın Bakana sorularımızı sormaya çaba harcıyoruz. Bunun karşılığında da Sayın Bakanın sorularımıza yanıt vermesini bekliyoruz ve bunu kendi en doğal hakkımız sayıyoruz; ama, Sayın Bakan, ne hikmetse, bilmiyorum; yani, Sayın Bakanın burada oturmasına gerek yok. Birisi oturtabiliriz oraya, aynı şeyi söyleyebilir. O yok, bu yok, şu yok diye, bu kadar kısa, mesele bitti. Böyle bir hükümet olmaz. Hükümet orada oturuyorsa, bürokratını gerekirse telefon ederek buraya getirir, TOKİ’nin Başkanını çağırır, eğer hükümetse; ama, hükümet değilse, çünkü, ben biliyorum, TOKİ’nin Başkanına talimat verecek olan kişi başka bir kişidir. Sayın Bakan talimat veremez. Buyursun Sayın Bakan getirsin bakalım, buraya getirtebiliyor mu?

Sayın Seyfi, gayet güzel,biz kimseyi kırmak ve üzmek de istemiyoruz. Ama, insafla şunu düşünün: Diyorsunuz ki, IMF’nin iradesi anlamına gelecek sözler söylediniz. Biz, o anlama gelecek sözler söylemedik. Biz doğrudan onu söyledik. Bu Parlamentoya IMF’nin gölgesi düşmüştür dedik ve burada çalışmamızın nedeni de IMF’dir. Sayın Bakan, bakın, buna hiç itiraz etmiyor. IMF ile muhatap olan siz değilsiniz, Sayın Seyfi, Parlamento da değil, muhatap olan hükümet ve bizi burada çalıştıran hükümet ve onun arkasında da IMF var. Niye bunu inkar ediyoruz. Bu gerçeği niye görmüyoruz? Herkes yazıyor, çiziyor, söylüyor. Sayın Bakan da söylüyor. Niyet mektubu var, orada da söylüyor. Diyorsunuz ki, Parlamentodan geçen sözleşme. Bu sözleşme Parlamentodan geçmiyor ki, Parlamentodan geçse, tamam. Şimdi, diyorsunuz ki, bu yasa IMF’ye ne veriyor? Bakın, ben size söyleyeyim: Bir banka batarsa, onu fona devredin, sakın ola tasfiye etmeyin, İmar Bankası gibi. Niye diyoruz?

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Geçmiş hükümetlerde bu yolu izliyorlardı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bakın, şimdi, o hükümetler, sizin bu izlediğiniz yolu izledikleri için battılar zaten. Biz de diyoruz ki, o yolu izlemeyin; yani, biraz da tutarlı, biraz daha iradeli bir hükümet olsun. Bakın, söylemlerimizde asla milletvekillerini değil, hükümeti suçluyoruz; ama, her ne hikmetse, siz üstünüze alınıyorsunuz; ama, hükümetten ses çıkmıyor. Siz alınıyorsunuz.

IMF şunu istiyor: Bankalar yeminli murakıplarını kapatacaksınız. Kapatıyor muyuz; kapatıyoruz.

OSMAN SEYFİ (Nevşehir) – Kapatmıyoruz, kurul var.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, efendim, kurul yok artık. Keşke kurul yerinde kalsaydı, kurulu da kapatıyorsunuz. İşin acı tarafı o zaten. Siz dikkatli bir milletvekilisiniz, siz bile kaldırıldığını bilmiyorsunuz. Nasıl olur?

Sayın Bakana izninizle bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakan, bankacılık sistemine yabancı sermaye için bir sınırlama getirilmesini doğru buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu maddeyle ilgili olmadı.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, maddeyle ilgili olmayan hususlar konusunda prensipleri buraya koyalım efendim.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olmayan soruları, arkadaşlarımızın sormaması gerekiyor.

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, böyle yaparsanız doğru olmaz. Bakın, bir soru soruyorum, ihbar kabul edin diyorum, inceleme yapacak mısın diyorum, ses yok. Sorumlu bir bakan “sayın milletvekili bu önemli bir iddiadır, inceleteceğiz” demesi lazım. Demiyor burada. Niye demiyor? Söylemesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, burada eski köye yeni adet çıkarmayalım. 4-5 gündün görüşüyoruz, bundan önceki Sayın Bakan da burada oturduğunda sorular sorduk, olabildiği kadar cevap verilyordu, genel bir aydınlanma havası içindeydik. Şimdi, Bakan cevap vermiyor diye sizde olaya ayak uydurdunuz “efendim konuya gelin, maddeye gelin” diyorsunuz, yani çok şekilci bir şekilde burada bir çalışma yapmadık hiçbir zaman. Ama, Sayın Bakana istedi diye öyle bir çalışma yöntemi uygulayacaksınız, bu doğru olmaz. Sizin tarafsızlığınıza da uymaz. Bunu ifade edeyim.

Şimdi, 156 ncı maddeyi burada okuduk. 42 nci maddeye baktığınızda ise, bunlar çok önemli belgeler değil. Niçin bu kadar yüksek bir ceza öngörülmüştür. Bunu öğrenmek istiyorum. Tam maddeyle de ilgili bir soru, cevap verirlerse mutlu olurum.

BAŞKAN – Buyurun.

BDDK BAŞKANI – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 42 nci madde, malumunuz belgelerin saklanması. O maddede de uzun uzun konuşulmuştu, zaman aşımı süresiyle ilgili. Biliyorsunuz 42 nci madde gereği zaman aşımı 10 yıl. 10 yıllık sürede, belge ve bilgiler üzerinden, ama esas belgeler üzerinden inceleme ve sonuçlarına varıldığı için bu belgelerin mahiyeti, saklanması, muhafaza edilmesi önemli. Onun için bu maddeye özel önem verildiği için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Sanırım bir değişiklik önergesiyle de alt ve üst tabanlar hakkında bir ayarlama yapılacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Bankacılık Kanun Tasarısının 156 ncı maddesinde geçen 1000 güne kadar ifadesinin 500 günden 1500 güne kadar değişmesi hususunu arz ederiz.

Halil Aydoğan

Afyonkarahisar



Mustafa Elitaş

Kayseri


Hasan Kinay

Kütahya


Fazıl Karaman

İzmir


Yüklə 2,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin