Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu Sayın Elitaş’ın da en az bizim kadar üzülmüş olduğunu görüyorum. Sadece Sayın Elitaş değil, AKP’den bütün arkadaşlarımızın en az bizim kadar üzgün olduğunun farkındayım. O zaman konu da anlaşıldığına göre, bizim burada yapmak istediğimiz, açıklık kazandığına göre ve burada bir haksızlık olduğu da son derece açık bir şekilde ortada olduğuna göre, geliniz tekrar bir tekriri müzakere talebini kabul edelim ve sizin de bizim de üzüntülerimizi ve yanlış anlamadan doğan birtakım sıkıntılarımızı hep birlikte aşalım. Sayın Başkanım, bu çerçevede, eğer, uygun görürseniz ki, önergesini de verebiliriz, bir tekriri müzakere talebinde bulunalım; çünkü, bizde üzüldük ve biz bu üzüntülerimizi tepkiyle dışarıya vurduk ve arkadaşlarımız da şu anda yanlış anlaşılmadan dolayı bizim bu kadar tepkili olduğumuzu düşündüler ve en az bizim kadar, belki bizden fazla üzüldüklerini şimdi daha iyi hissediyorum. O zaman, bu ortak üzüntüyü beraber kaldıralım ve bu işi düzeltelim bir tekriri müzakere ile.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, konuyla ilgili arkadaşlarım yeteri bilgi verdiler. Konu çok açık, bu konuya biz halkın soyulmasını önleme adına kamunun bir müdahalesini istiyoruz. Şimdi, bu konuyla ilgili Sayın Bakana çok somut sorularım oldu. Sayın Bakan daha önceki bu tip sorular “konuyla ilgili olsun, maddeyle ilgili olsun” dedi. Biz bu soruları tam önergeyle ilgili sorduk.
Sayın Bakan, burada, bir hortumlama görüyor mu? Bunun meblağı ne kadardır?
Bizim önergemiz uygun görülmüyorsa, buradaki soygunu, buradaki hortumu önlemek için ne düşünüyorlar, ne çare düşünüyorlar? Bakanın susma hakkını kullanma diye bir şey yok, burası mahkeme değil. Burası siyaset yapılan bir yer değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan, buraya geldi, soruları beğenmiyor, susuyor, konuyla ilgili değildir diyor ve susuyor, böyle bir siyaset yok Sayın Bakan. Bakansanız hakkını vereceksiniz.
Susarak bu baş müzakereciliği nasıl yürüteceksiniz; onu da merakla bekliyorum doğrusu. Şimdi, lütfen, Sayın Başkan, Sayın Bakan, bizim bu somut sorularımıza net cevap versin. Bakanların susma hakkını kullanma diye bir şey yok, o mahkemelerde olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu konuyla ilgili olarak yaklaşık iki yıl önce Sayın Ali Coşkun’a bir soru önergesi vermiştim. Gazetelerde yeralan bir habere dayanarak vermiştim. Haberde, bu finans kurumunu batıranları, bu finans kurumunun tasfiyesinde görevlendirildiklerinin haberi yer alıyordu ve ben de Sayın Bakana, bunun nasıl olduğunu, buna nasıl izin verildiğini ve bunu etik olup olmadığını sormuştum. TBMM tutanakları açık, arzu edene, bu soru önergeme ilgili bakanın verdiği yanıtı da verebilirim. Sayın Bakan, bunun etik olmadığını, doğru olmadığını bana kendi imzasıyla gönderdi. Şimdi bu da var. Sayın Abdüllatif Şener’in beyanı var. Sayın Ali Coşkun’un imzalı, bunun doğru olmadığı, etik olmadığı yanlış olduğuna dair kendi gönderdiği yazısı var ve bir de mahkeme kararı var. Türk Ticaret Kanununda tasfiye nasıl yapılıyorsa, ona göre yapıyorlar. Bu ülkede yargının nasıl çalıştığını ve kimlerin nasıl atandığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bizim amacımız şunu veya bunu eleştirmek değil. Amacımız şu: biz, bu hortumlama olayını nasıl çözümleriz. Önergede diyoruz ki, tasfiyeye verelim, kurul alsın bu işi çözsün. Eğer, siz, diyorsanız ki, burada bir hortumlama yok, olaylar zaten bitmiş, çözülmüş, insanlar da alacaklarını almışlar, dolayısıyla buna gerek yok diyorsanız, ona da saygı duyarım. Ama, onu bize kanıtlamanız lazım. Kanıtlayamazsanız, o zaman, kusura bakmayın deriz. Bu verdiğiniz oylar, söylemlerinizle çelişiyor deriz.
Elitaş ağır ifadeler kullandığımızı söyledi, doğrudur ve hatta Halil bey de buna itiraz etti ve size yakıştıramadım diye söylemleri oldu. Ben, bu söylemi, özellikle Sayın Bakan için kullandım. Burada yanıt vermesi gereken Sayın Bakan. Ama, Sayın Bakan, ısrarla yanıt dahi vermiyor. Sayın Uzunkaya’ya da söyledim, yanıt vermesi gereken kişi kabulleniyor, yani evet diyor, bu iş böyledir.
Değerli arkadaşlar, o zaman, sizin elinizi vicdanınıza koyup karar vermeniz lazım. Biz, ağır suçluyoruz, ağır suçladığımız insanlar bunu kabul ediyor, ama sizin Bakanınız, kusura bakmayın, bizim bakanımız diyemiyorum, sizin bakanınız burada sessiz kalıyor, yanıt vermesi lazım, bu yanlıştır demesi lazım, böyle bir anlaşma olmadı demesi lazım, bunun altına imza koymadım demesi lazım; ama, hiç ses çıkmıyor.
Değerli arkadaşlar, o zaman, peki biz, ne yapalım? Siz söyleyin biz yapalım. Biz bunların hepsini görmemezlikten gelelim, muhalefet olarak da hiç ses çıkarmayalım, her şeye de çok mükemmel şeyler yapmışlar diyelim. Şimdi, bakın, burada sabahtan beri soru soruyoruz, hükümet makamında oturan bir zat, bir tek soruya dahi, şu ana kadar bir tek yanıt vermiş değil.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Ben de olsa vermem.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – O zaman niye konuşuyorsunuz. Siz de yanıt vermiyorsanız, niye konuşuyorsunuz? Konuşmayın.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir zat diyemezsiniz. Hakaret etmeyiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Başka ne diyeyim, hem hakaret değil. Sayın Bakan çıksın desin ki, zat sözcüğü hakarettir….
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Üstat yapmayın, size söyleseler kabul eder misiniz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Burada kardeşim dedik de, yapmadığını bırakmadın, nereden tanışıyoruz falan filan dedin.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Göstermediğin tepki kalmadı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – O kardeşim başka bir şey, bu başka bir şey. Burada, hükümet koltuğunda oturan kişinin her soruya, belli bir sorumluluk ve duyarlılık içinde yanıt vermesini bekleriz. Yanıt vermezse, kusura bakmasın üzerine gideriz. Yanıt vermedi diye, çok iyi yaptın Sayın Bakanım demeyiz. Sayın Bakan, bu koltukta oturuyorsa, bizim sorularımıza yanıt vermek zorundadır. Bırakın bizi, normal yurttaşın sorularına cevap vermek zorundadır. Böyle bakana Allah’ınızı severseniz, ne denir?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Üslubunuz hiç iyi değil. Saygılı biçimde sormalısın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Saygı içinde sorduk, saygı içinde yanıt alamadık, sertleştik yanıt alamadık, bundan sonra da daha da sertleşeceğiz, göreceksiniz. Teşekkür ediyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sert olsan ne yazar!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Çok güzel yanıt oldu gerçekten; yani, siz yumuşak olsanız ne yazar!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkanım, burada, birkaç gündür görüyoruz ki, çalışmaların sistematik olarak yavaşlatılması söz konusu, yasayla ilgisiz konularda, ekonomiyle ilgili olabilecek her konu gündeme getiriliyor, sorular soruluyor, bu oyuna gelip de, yasayla alakasız konularda uzun uzun cevap verip, tartışmaları genişletmeyi gayet gereksiz ve verimsiz buluyorum ve hele hele Meclisin kapanmasına birkaç gün kala. Onun için sizin istediğiniz sahalara girmeyeceğiz. Ne kadar ısrar ederseniz edin, o sahalardan uzak duracağız. Maddeleri görüşelim. Dün önergeler gelmiş, Sayın Şener “değerlendirelim” demiş, değerlendirmek demek kabul etmek demek değil, komisyon da bunu değerlendirmiş ve bunu reddetmiş. Bunu ayrıca saatlerce uzatmanın tek amacı bu işi yavaşlatmak. Komisyon kararını verdikten sonra ben görüşümü ayrıca söylemek zorunda değilim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Somut, konuyla ilgili soru soruyoruz.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Madde geçtikten sonra soru soruyorsunuz. Dediğim gibi hepsinin farkındayım ve o sahalara girmeyi kesinlikle düşünmüyorum, maddeleri görüşelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, bu madde, bu kanuna bir hüküm eklenmesiyle ilgili.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Komisyonun takdirine bırakalım, komisyon görüşüp, kararını versin.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, kabul edilmiştir efendim. Ben dikkatle saydım efendim.
BAŞKAN – Nasıl saydın?
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – El kaldırmayan üyeyi nasıl sayıyorsunuz, buna hakkınız yok, önerge kabul edilmiştir.
BAŞKAN – El kaldırmadıysa 6’ya 6’tır o zaman…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, buna hakkınız yok, kabul etmiyorum.
BAŞKAN – Tekrar oylayalım, buyurun.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tekrarı yok, kabul edilmiştir. Her seferinde bunu yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Kabul edilmedi ve her seferinde ne zaman yaptım?!..
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buradaki arkadaşımız el kaldırmadı, ne diye sayıyorsunuz.
BAŞKAN – 6’ya 6 olduğunu görürsünüz, sayın bakın.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kabul edildi. Sayın Başkan, Sabahattin Bey el kaldırdı mı?
BAŞKAN – Tamam, kaldırmadıysa 6’ya 6. 4 arkadaş el kaldırdı, burada da 2 kişi. Sadi el kaldırdı.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır kaldırmadı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Sali el kaldırmadı.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) – Kaldırdı. Ben gördüm…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buna hakkınız yok. Önerge kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Kabul edilmemiştir.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kabul edilmiştir, kabul etmiyorum.
BAŞKAN – Ne demek kabul etmiyorsunuz?!..
Buyurun.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Ben kaldırdım; ama, farkına varmadan, siz seslenince el kaldırdım…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Çekinser işte, olay ortada.
BAŞKAN – Ben elini kaldırdığını gördüm.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Oylama bitmiştir. Kabul edilmiştir. Siz 6’ya 6 dediniz, Sali kaldırmayınca 5 olur.
BAŞKAN – Sali kaldırmadığını söylesin…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon ) – Sayın Başkan ben gördüm.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben dikkatliyim, gördüm. Sayın Başkan, sayın efendim.
BAŞKAN – Ben de dikkatliyim.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bunu kabul etmiyorum. Hayır…
BAŞKAN – Niye masaya vuruyorsunuz?!..
Neyi kabul etmiyorsunuz?
Sali’nin kaldırmadığını iddia mı ediyorsunuz?
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kaldırmadı efendim. Burada gereksiz yere tartışma yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Kendisine sorun.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buna hakkınız yok. Bu kadar tutarsızlık olamaz.
BAŞKAN- Nasıl tutarsızlık efendim…
Sayın Sali, buyurun açıklayınız.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, ismim seslenilince ben kaldırdım.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Siz ikaz edince kaldırdı efendim.
BAŞKAN – Olabilir.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bunu oylayamazsınız artık, bu kabul edildi.
BAŞKAN – Hayır kabul edilmedi.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tarafsızlığınızı yitirdiniz.
BAŞKAN – Tarafsızlığımı yitirmiş falan değilim. Bu önerge kabul edilmemiştir…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, siz şimdi 6’ya 6 demediniz mi? Sayın Sali Çekimserim diyor.
BAŞKAN – Parmağını kaldırdı ve ben saydım.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buna müsaade etmeyiz.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Bana seslenilince el kaldırdım.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Oylama esnasında kaldırmadı Sayın Başkan.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buna müsaade etmeyeceğiz. Buna hakkınız yok.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Oylama esnasında burada arkadaşlarımla konuşuyordum, hadisenin dışında idim. İsmim söylenince elimi kaldırdım. O sırada siz saydınız ve ben, niye elimi kaldırdım diye sordum, arkadaşlar dedi ki “İhlas Finansla ilgili idi”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – İrade ortaya çıktı efendim.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Buna müsaade etmeyeceğiz.
BAŞKAN – Ben Sali’nin parmağını kaldırdığını görüyorum ve sesleniyorum…
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, niye zorluyorsunuz, önerge kabul edildi.
BAŞKAN – Zorlayan yok…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önerge kabul edildi, kabul edilmedi diyorsanız, bu bir skandal olur.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, ısrar etmeyin, buna müsaade etmeyeceğiz, boşuna zaman kaybediyoruz.
BAŞKAN – Buradan Sali’ye baskı mı yapıyoruz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Oylamada bir defa yoktu.
BAŞKAN – Sayın Sali, buyurun.
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biz, arkadaşımızla, avukatlık ücret tarifesiyle ilgili bir konuda çalışıyorduk. Ben tartışmaların tamamen dışında idim. Bu arada, oylama esnasında, ismim söylendi, Sali diye bir ses geldi, ben de gayri ihtiyari parmak kaldırdım. Ses geldi, bende gayri ihtiyari parmağımı kaldırdım. O arada siz saydınız. Ben de sordum. Sabahattin beye dedim ki, Sabahattin bey, biz neyi oyladık. “İhlas ile ilgili konu” dedi. Ben o konuda çekimserim dedim. Durum böyle gerçekleşti. İhlas konusunda ben çekimserim. İsmim zikredilince parmağı kaldırdım, Sayın Başkan, o sırada benim parmağı gördü ve sonra ben sordum, biz neyi oyladık dedim ve İhlas ile ilgili konu olunca, çekimserim dedim.
BAŞKAN – Çekimserim dediniz yani…
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, bir şey sormak istiyorum. Kullanılmış bir oy, bir süre sonra, ben vazgeçtim, geri çektim diyebilir mi?
BAŞKAN – Akabinde dediğine göre, şimdi kayıtlara da geçti, kendi ifadesi, akabinde dediğine göre, ben tabii Sabahattin beyi yanımda göremedim, Atlan bey olduğu için, bir an için kaldırdığı ifade edilerek, 7’ye 6 diye saydım; ama, bu durumda, madde kabul edilmiş oluyor. Akabinde çekimser olduğunu ifade ettiğine göre; dolayısıyla, geçerlidir. Ama, sonradan ifade etseydi, o anda, arkasından çekimser olduğunu ifade etti. Bizde zor farkına vardık.
Bu duruma göre, madde kabul edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
(Geçici Madde 2 okundu)
BAŞKAN – Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın BDDK Başkanından bir şey öğrenmek istiyorum. Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra 2 ay içinde bankaların faaliyet alanlarını gösterdikleri bir beyanname istiyorsunuz. Bu faaliyet alanları, yani bankanın faaliyet alanı, zaten bankacılık, özel finans kurumlarının da alanları var. Acaba diğer alanlarıda mı, yani burada kast ettiniz?
BDDK BAŞKANI – Kanunun 4 üncü maddesinde saydığımız faaliyet alanları var, bunlar çeşitli. Bunlar yeni bir düzenlemedir. İlk defa, bankacılık alanında faaliyetler tek tek sayılmaktadır, bu düzenlemeyle yaptığınız faaliyetleri bize beyan ediyoruz diyoruz, şu anda mevcut bankalar için; ama, bundan sonraki bankalar için belki bir kısmını vermeyeceğiz, onunla ilgili bir düzenleme var.
BAŞKAN – Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3’ü okutuyorum.
(Geçici Madde 3 okundu)
BAŞKAN – Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın BDDK Başkanından sormak istiyorum. Bağımsız dış denetim kuruluşlarının yaptıkları hatalara karşı sigortalanmaları tasarıda öngörüldü mü?
BDDK BAŞKANI – Geçici 3’te mesleki sorumluluk sigortası var ve uygulanma tarihi de 1.1.2007 olacak, onunla ilgili bir düzenleme. Burada bağımsız denetim var.
BAŞKAN – Geçiçi madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:
(Geçici Madde 4 okundu)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, bu madde 54 üncü maddeyle getirilmiş olan iştiraklere dönük sınırlamaların kademeli bir geçişini öngörüyor; fakat, bu geçiş, çok hızlı bir şeklide öngörülüyor burada. Bazı bankaları güç durumda bırakır, iştiraklerinin değerinin çok altında satmalarına yol açabilir. O bakımdan, buradaki, ikinci fıkradaki düzenlemenin yeniden yapılmasında yarar olur diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun.
BDDK BAŞKANI – Bu mevcut düzenleme bir geçici süre veriyor biliyorsunuz krediler ve iştirakler için. Bu konuyla ilgili etki analizlerimiz yapılmıştır. İlgili kurumların görüşleri alınmıştır, Bankalar Birliğimizin de görüşleri alınmıştır. Bu anlamda sorun olmadığına inanıyoruz. Bir de, buradaki müktesebat, uyum, Avrupa Birliği düzenlemeleriyle de uyumludur.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Bankalar Birliği de acaba öyle mi düşünüyor?
BAŞKAN – Buyurun.
BANKALAR BİRLİĞİ TEMSİLCİSİ – Efendim, Sayın Bilgin’in de ifade ettiği üzere, belli bir mutabakat içerisinde hazırlanmıştır. Görüşümüz olumludur.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5’i okutuyorum:
(Geçici madde 5 okundu)
BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6’yı okutuyorum:
(Geçici madde 6 okundu)
BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?..
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bu 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının geçici 20 nci maddesi çerçevesinde bulunan sandık ve vakıflarla, acaba, sandığa ya da vakfa borçlu olma durumu nedir; mesela, A bankasında, B bankasında, toplam olarak böyle bir şey var mı elinizde? Bazı bankaların sandıklarına, vakıflarına borçlu olduğu, trilyonları aşan borcu olduğunu basında da öğreniyoruz. Bu konuda bilgilendirilmemi rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – BDDK Başkanımız cevaplayacaklar.
BAŞKAN – Sayın BDDK Başkanı, buyurun.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, bu maddeyle ilgili düzenleme içerideki maddede de tartışmıştık. 58 inci maddede getirmek istediğimiz hüküm, esasen, bankaların bünyesinde bulunan ve personeli için kurulan sandık ve vakıflara kaynak aktarmalarını engellemek. Bunun da geçiş sürecini 1.1.2008’den itibaren uygulanmak şekliyle düzenledik; ama, sizin sorunuzla ilgili olarak, hangi banka alacaklıdır, borçludur, şu anda detay bir bilgim yok sayın vekilim; ama, bilgi arz ederiz size; onu da notlarımıza alıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan bu konuda bilgi sahibi olmadığını söyledi; ama, bir işadamı, gazetelerde, sanıyorum bu konuyla ilgili olarak çok abartılı rakamlardan bahsediyor. Yani, bir işadamının bilgi sahibi olduğu bir konuda BDDK Başkanının bilgi sahibi olmamasını, üstelik de basında bu kadar tartışılan bir süreçte BDDK Başkanının bu konuda bilgi sahibi olmamasını kabul etmek diye bir şey olamaz. Yanlış bir konuda da bahsediyoruz, ayrı ayrı şeylerden mi bahsediyoruz?
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Ben, soruyu yanlış anladım. Arz edeyim isterseniz.
Bizim burada bahsettiğimiz konu, Bankalar Kanunu Taslağında bahsettiğimiz konu, sizin bahsettiğiniz konudan farklı bir konu. Kaynak aktarılmasıyla ilgili bir konu. Mudilerin parasından elde ettiğin kaynakları personel… Sizin itiraz ettiğiniz konudur. Ama, sayın vekilimin sorduğu soruyu ben o anlamda anladım; ama, sizin sorduğunuz soru, sosyal güvenlikle de ilgili bir konu anladığım kadarıyla sayın vekilimiz, bankaların sandıklarının açıkları ya da fazlaları…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Ben, bir soru sormadım şu anda. Ben, o konuyla ilgili, aslında, söylemek istediklerimi çok önceden çok tartıştık; dolayısıyla, yeniden tartışmaya gerek yok. Burada, şimdi, 31.12.2007 tarihine kadar 58 inci madde hükmüne uygun hale getirir demek, yani, bankalar bu işi nasıl başaracaklar, bilmiyorum; zoraki, emrivaki birtakım yöntemlerle filan mı başaracaklar; çünkü, bu, iyi kötü, çalışanlar için tamamen sözleşmelerden doğan, işe girerken, girdikten sonraki süreçlerde sendikal faaliyetler aracılığıyla vesaire, sözleşmelerden doğan, akitlerden doğan haklar bunlar. Şimdi, bu hakları bankalar daha önce yaptıkları bu sözleşmeleri 2007’ye kadar nasıl bu hale dönüştürecekler, onu bilmiyorum; ama, bir bankanın alımıyla ilgili olarak, bir büyük holdingle ilgili bir işadamının, birkaç gündür, bu kanunu beklediğini, buradan ortaya çıkabilecek bir yükümlülüğün hâlâ devam edip etmeyeceğini gördükten sonra o bankayı alacağına ilişkin ifadeleri gazetelerde yer alıyor. Sayın Başkan, eğer siz bu ifadeleri görmediyseniz, vallahi, hiç şu performansınıza yakışmadı yani.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Arz edeyim müsaade ederseniz.
Malumunuz, bankalarımızın bir kısmının sandıkları, vakıfları, personeli için organize edilmiş kurumları var. Özellikle sandıklarda -SSK Kanunu geçici 20 nci maddesine göre faaliyetlerini devam ettiren sandıklar- enflasyon düştüğü için birçok şey ortaya çıktı. Enflasyonun düşüşüyle paralel olarak, bankanın çalışanlarının, aktif çalışanlarının ve emekli olanlarının mortalite tablolarına göre, ölüm oranlarına göre, bugüne discount ediyoruz malumunuz. Tabiî, biraz sigortacılık tekniğine yakın bir konu. Bugüne discount ettiğimiz zaman, onların yükümlülükleri ile varlıkları, sandığın yükümlülükleri ile varlıkları arasında bir kısım sandıklarda farklılıklar çıktığını biliyorum ben. Bu anlamda yaklaşılan bir konu anladığım kadarıyla, ilgili kişilerin bahsettiği konuyla. Sayın vekilim, o hesaplama, en kötü senaryolar dikkate alınarak yapılan bir hesaplamadır.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 7’yi okutuyorum:
(Geçici madde 7 okundu)
BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.
Önerge var; okutuyor:
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 7 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yayımı tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda görev yapan personelden kurum uzmanı olarak görev yapmış ve geldikleri kurumlarda mesleğe özel yarışma sınavıyla alınmış ve yeterlilik sınavında başarılı görülerek uzman, müfettiş ve benzeri unvanlarda görev yapmış olanlar ile en az doktora derecesine sahip olanlar bankacılık uzmanlığına atanmış sayılırlar. Bunların geldikleri kurumlarda uzman, müfettiş ve benzeri unvanlarda ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda çalıştıkları süreler bankacılık uzmanlığında geçmiş sayılır. Bu kanunun yayımı tarihinden önce başka kurumlardan naklen atanmış bankalar yeminli murakıp ve yardımcılarının geldikleri kurumda çalıştıkları süreler kurumda geçmiş sayılır. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında zikredilen kurum uzmanları dışında kalan kurum uzmanları ve avukatlar aynı kadro unvanlarıyla görevlerine devam ederler. Bu kadrolara bir daha atama yapılmaz. Bu kişiler görevde kaldıkları sürece bankacılık uzmanlarının aylık malî, sosyal ve emeklilik haklarından aynen yararlanırlar.”
Halil Aydoğan
Afyonkarahisar
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın BDDK Başkanından bir şey öğrenmek istiyorum.
Şimdi, elimizdeki metinde “avukat (Kurum uzman yardımcısı) ve Kurum uzman yardımcıları” diye sayılıyor; sonra, yeterlilik sınavından sonra kurum uzmanı olarak da atanabiliyorlar. Şimdi, gelen önergede, bu avukatlar burada yok galiba, değil mi? Yani, siz, onları uzmanların dışına mı taşımış oluyorsunuz? Yani, bununla ne öngörüyorsunuz? Uzman olsalar ne olur, avukat olarak kalsalar ne olur; niçin böyle bir ayırıma gerek duyuldu?
BAŞKAN – Buyurun.
BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Müsaade ederseniz, kurumun şu andaki yapısını iki cümleyle anlatıp, soruyu cevaplaması için ilgili Başkan Yardımcımıza aktarmak istiyorum.
BAŞKAN – Tabiî, buyurun.
BDDK BAŞKAN YARDIMCISI – Efendim, BDDK kurulduğunda, Devlet Planlamadan, Devlet İstatistikten, Maliye Bakanlığından ve Hazine Müsteşarlığından personel almış, bunların çok önemli bir kısmı muavinlik sürecini tamamlayarak, murakıp, uzman, müfettiş olarak gelmişler. Bizim önergede bahsedilen, birinci paragraf, muavinlik sürecini tamamlayarak gelmişler ile doktora sahibi olan ve şu anda kurumda çalışanları kastediyor. İkincide olan ise, muavinlik sürecine tabi tutulmadan, bankalardan ya da diğer kamu kurumlarından ihtisas personeli gibi almışız; ama, bir yarışma, yeterlilik sınavına tabi olmamış, özel bir sınavla alınmamış. Onları da kurum uzmanı olarak kabul ediyoruz ve bunlar görevlerinden ayrıldıktan sonra bu kadroya bir daha atama yapmıyoruz, bu kadroyu da diğer meslek personeline çeviriyoruz. Yarışma yeterlilik sınavıyla girenler ile girmeyenler arasında bir ayırım yaptık.
Dostları ilə paylaş: |