BiRİNCİ oturum açılma Saati: 10. 48 Başkan : Sait AÇBA BaşkanvekiLİ : Mehmet Atlan karapaşAOĞlu (Bursa)



Yüklə 2,83 Mb.
səhifə29/38
tarix30.12.2018
ölçüsü2,83 Mb.
#87960
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   38

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN – Sayın Bilgin cevap verecekler efendim.

BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, tabiî “İtibarın korunması” başlıklı 75 inci maddemiz, Basın Kanununda belirtilen araçlarla bu işlemin yapılması halinde bankanın itibarına veya şöhretine zarar vermesi halinde uygulanacak cezayı söz konusu madde kapsamakta. Sanırım, Sayın Vekilimizin sorusunu da o kapsamda değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Elbette basın yoluyla; çünkü, kamu kuruluşunun başına getirdiğiniz kişi de zaten Resmî Gazetede yayınlanıyor. Dolayısıyla, basın diyorsanız, zaten, devletin resmî belgesinde bu yer alıyor.

Sayın Başkan, tabiî, aslında, biz, bu sorunun yanıtını bürokrat arkadaşlarımızdan beklemiyoruz; bu sorunun yanıtını sessizliğini büyük bir özenle koruyan Sayın Bakandan bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN – Benim Sayın Başkana ekleyeceğim bir şey yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Müthiş bir açıklama yaptınız; yani, gerçekten, kutluyorum Sayın Bakan!

BAŞKAN – Önergeye hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılıyoruz tabiî.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yapılan değişiklik çerçevesinde 161 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

162 nci maddeyi okutuyorum:

(Madde 162 okundu)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?..

Sayın Tamaylıgil, buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, bu daha önce bankaların el koyma süreci ve IMF’yle ilişkiler, yine, dilimler halinde serbest bırakılan kredilerle ilgili, çok çok uzak olmasa da, bir geçmişi hatırladığımızda, özellikle basında önemli iddialar vardı. BDDK da, tabiî, süreklilik arz eden bir kurul. Orada, iddialarda deniyordu ki, işte, birkaç tane bankaya el konma telkini IMF tarafından verildi ve bu telkin, eğer, el konma süreci gerçekleşirse -o zamanki kaçıncı dilimdi bilmiyorum- kredini serbest bırakılacağına dair belli tartışmalar kamuoyu gündemine yansımıştı. Gerçekten, o zaman da böyle birtakım telkinler olmuş muydu? Yani, en azından, bunun bir yazışma düzeyinde gelişmeleri olmuş muydu? Ki, bunu BDDK Başkanımız herhalde biliyorlardır. Eğer olduysa, bu tür bir telkine temel oluşturacak bilgiler; yani, gerekliliğini ortaya koyacak bilgiler ilgili Uluslararası Para Fonu tarafından ne derece biliniyordu; yani, bunlar da bir sırrın ilgililer tarafından veya o kesim tarafından bilinmesi olmuyor muydu veya bugün aynı şekilde IMF’le ilişkiler devam ettiğine göre, bu tür bankacılık sistemi ve bankalar konusunda ne derece bilgi sahibi veya hangi bilgiler aktarılıyor? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili başka söz talebi?..

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tamaylıgil’in sorusuna paralel bir soru sormak istiyorum.

Şimdi, bizler için, özellikle kamu bankalarında bazı bilgileri edinmek mümkün değil; çünkü, bankacılık sırrı var. Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunda görev yaptığımız zaman da çoğu bilgilere ulaşamadık maalesef. Hatta, o zaman, hükümetimiz celallendi “olur mu böyle bir şey, biz bunların hepsini öğreniriz” dendi. Halbuki, bir baktı ki, hiçbir şey yok; sonunda hiçbir şey öğrenemedik.

Benim merak ettiğim şu: Bizim için sır olan, bir parlamenter için sır olan, sokaktaki yurttaş için sır olan, medya mensubu için sır olan, açıklanması suç olan bilgiler, IMF açısından, IMF tarafından biliniyor; fakat, bu sır olmuyor. Şimdi, IMF, bu yasada tanımı yapılan üçüncü tarafa girmiyor anladığım kadarıyla. IMF acaba hangi taraf oluyor burada?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – İmtiyazlı taraf.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bu konuda Sayın Bakan, yine, lütfedip, yüksek bilgisiyle bizi aydınlatırsa seviniriz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Müsaadenizle, BDDK Başkanımız cevap verecek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, sayın vekillerimiz; Sayın Tamaylıgil’in sorusuyla ilgili hususlar devamlı sorulan hususlar, bir ara oldukça fazla gündemdeydi.

Kurumumuz, İmar Bankası olayından sonra, özellikle 3 Temmuz 2003’ten sonra yoğun bir denetim geçirdi ve hâlâ, denetimin bir miktarı devam etmekte. Bir ara denetçi sayısı 50’ye ulaşmıştı. Başbakanlık Teftiş Kurulunun elemanlarının koordinatörlüğünde dörtlü, beşli ekipler, içinde hesap uzmanlarımız, Yüksek Denetleme üyeleri, murakıplar vesaire şeklinde… Yani, kurumda, bir ara, altı kişiye bir denetçi düşmekteydi; şu anda biraz azalmış durumda. O dönem bol bol denetlendi; hâlâ denetlenmekte. Denetçilerimiz, ilgili denetçiler, denetim elemanları, özellikle, bu konuları çok derin incelediler; raporlarını yazdılar ve ilgili makamlara sevk ettiler bildiğim kadarıyla. Bu anlamda, bu işlemlerin gereğinin yapılmasının da ilgili makamlar nezdinde olduğunu düşünmekteyim, raporlara göre değerlendirileceğini düşünmekteyim. Onun dışında, o dönemle ilgili çok spesifik bir bilgim yok.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Soruma yanıt alamadım.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Ben de yanıt alamadım.

BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Pardon, özür dilerim.. Özür dilerim… Notumu aldım; ama, ilk sorunun verdiği heyecandan ikinci soruyu…

BAŞKAN – Hangi soru?..

BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Önemli bir soru tabiî.

Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, herkese, hiç kimseye, Yüce Meclise verilmeyen bilgilen IMF’ye veriliyor mu şeklinde bir sorusu vardı.

IMF’yle ilgili olarak bizim BDDK olarak verdiğimiz bilgiler, bankalarımızın -şurada bülteni de getirdim- bizim yayımladığımız bültendeki bilgilerin çok daha detayı veya çok daha alt düzey bilgiler değildir şu an itibariyle. Sermaye yeterlik rasyoları -zaten burada da var- büyüklükler, kredilerin gelişimi şeklinde; çünkü, bildiğim kadarıyla, IMF de bu bilgileri toplayıp, kendi değerlendirmelerini yapmakta ve dünya ülkeleri hakkında da bazı raporlamalar yapmakta. Bu konuda oldukça titiz davrandığımı düşünüyorum; ben, özellikle, eleştirilme pahasına, bu konuda çok titizim; buna emin olmanızı isterim; ama, sizin bilgi taleplerinizi de elimizden geldiğince cevaplamaya çalışıyoruz Sayın Vekilim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

Adalet Bakanlığı Temsilcisi arkadaşımız söz istiyor; buyurun.

ADALET BAKANLIĞI TEMSİLCİSİ – Tasarının 162 nci maddesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesinde ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması şeklinde temel Ceza Yasası içerisinde düzenlendiği için, burada ayrıca düzenlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesinin bu hükmü ilga edilmiş olacak. Bu nedenle, bu konuda bir önerimiz var.

Ayrıca 2 nci madde ikinci fıkrayla ilgili olarak, sırların açıklanması, tasarının 162 nci maddesiyle ilgili olarak da, yine, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının getirdiği sistemle ilgili olarak belli bir meslek ve sanatın icrasının yasaklanması yaptırımı 5237’de yer verilmemiş, bu gibi durumlar Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Yani, mahkûmiyetle beraber bunun sonuçları da ortadan kalkacaktır şeklinde düzenlenmiş, kamu haklarından yasaklılık şeklinde bir düzenlemeden yeni kanunda uzaklaştırılması amaçlanmıştır.

162 nci madde “bu Kanunun 74 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar ile bankalara ve müşterilerine ait sırları açıklayan üçüncü kişiler 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesi hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu kişilerin sırları kendileri ya da başkalarına yarar sağlamak amacıyla açıklamaları halinde verilecek ceza yarısına kadar artırılır” şeklinde düzenlenirse, hem Türk Ceza Yasasının 239 uncu maddesi ilga edilmemiş olur hem de tasarının 162 nci maddesi bu şekliyle bir ölçüde korunmuş olur.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına

Bankacılık Kanunu Tasarısının 162 nci maddesinde geçen “binbeşyüz güne” ifadesinin “bin günden ikibin güne” şeklinde değiştirilmesi hususunu arz ederiz.



Halil Aydoğan

Afyonkarahisar



Mustafa Elitaş

Kayseri


Hasan Fehmi Kinay

Kütahya


Fazıl Karaman

İzmir


BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yapılan değişiklik çerçevesinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

163 üncü maddeyi okutuyorum:

(Madde 163 okundu)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?..

Buyurun Sayın Kinay.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu kanunun, özellikle Bankalar Birliği tarafından, yer yer, görüşülmeye başladığımızdan bu yana kaygılarını ifade ettiği bir maddesini şu anda görüşüyoruz. Tabiî, kanunla ilgili bir değerlendirme yapmak gerekirse, özellikle bu cezayı düzenleyen maddeler bizim açımızdan bir refleksle değerlendiriliyor; zira, yürüyen bazı davalar var ve bu davaların akıbetini etkileyebilecek bir düzenlemeden kaçınmayı, büyük bir hassasiyet olarak, komisyon olarak, gerek altkomisyonda gerekse burada göstermeye çalıştık; ancak, yapmış olduğumuz komisyon toplantılarında, hiç olmazsa, gerekçenin, bir açıklık getirilmesi, Bankalar Birliği tarafından… Özellikle şunu açıklamakta yarar var: Bankalar Birliği tarafından yürütülen, daha doğrusu, yöneltilen bu maddeye ilişkin kaygının temelinde, esasen, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 247 nci maddesinde ele alınan konunun -zimmet maddesinin- kamu görevlileri için düzenlendiğini; ancak, bu yasaya da derc edilmiş olduğunu; fakat, normal teamüller gereği, bankacılık teamülleri gereği veya Bankacılık Kanunu gereği yapılan faaliyetlerin, bir başkası adına, örnek olarak, belki de bir batık kredinin, olabilecek bir batık kredinin zimmet şeklinde anlaşılabileceğini ve bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin veya banka mensuplarının bu doğrultuda yargılanması ihtimali üzerinde sektör olarak bir kaygı taşıdıklarını ifade ettiler. Bu kaygıya cevap vermekle birlikte, biraz evvel değindiğim refleks nedeniyle, madde metni üzerinde ciddî bir değişiklik yapamadık. Bir önerge hazırlandı. Bu önergede, birinci fıkra içerisinde sadece “veya” kelimesinin “ya da” kelimesine dönüştürüldüğünü ifade edebilirim. Onun dışında amaçlanan şey, bu amaçla bankacılık sektöründe normal faaliyetler yürürken bir yargılanma söz konusu olursa, genel gerekçeden yola çıkarak, bunun bankacılık mesleğinin bir risk mesleği olduğu, banka müşterisi üçüncü kişilere kredi açılması yasa ve bankacılık teamüllerine uygun olarak üçüncü kişiye menfaat sağlama anlamına gelmemesi gerektiği ve kanunlara ve bankacılık kurallarına uygun kredi işlemlerinin madde kapsamında değerlendirilmemesi; ancak, kanunlara ve bankacılık teamüllerine aykırı işlemlerle para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malların kendisinin ya da başkasının zimmetine geçirenlerin cezalandırılmasını teminen böyle bir gerekçenin düzenlendiğini, bu gerekçenin esas itibariyle yasaya derc edilmesinin önemsendiği bir önerge veriyoruz.

Gerçekten, tasarıdaki genel gerekçede, 164 üncü maddenin genel gerekçesinde bu doğrultuda bir açıklık yok. Bu genel gerekçenin vermiş olduğumuz önerge doğrultusunda açıklığa kavuşturulması halinde sektör en azından bir kaygısını gidermiş olacak.

Bu doğrultuda, vermiş olduğum önergeye komisyon üyelerimizin destek vermesini istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Buyurun Akif Bey.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, Sayın Kinay’ın hassasiyetini anlıyorum. Esasen, 163 üncü maddenin birinci fıkrasındaki ifadeden onu anlıyorum; yani, normal bankacılık teamüllerine göre açılmış olan bir kredinin herhangi bir şekilde geri dönmemesi halinde bundan dolayı bankanın yöneticilerini sorumlu tutmak veya zimmetle suçlamak mümkün değildir diye düşünüyorum. Maddenin yazımından da onu anlıyorum; ama, sizin onu biraz daha açıklığa kavuşturma yönündeki bu açıklamanıza da katılıyorum; tamamen katılıyorum.

Esasen sorun şurada: Bu yasa, birçok maddesiyle, birçok düzenlemesiyle; yani, ceza hükümleri yönünden birçok düzenlemesiyle bir tepki yasası niteliğinde. Hemen her konuda, ceza hükümleri açısından bir açık kapı kalmasın düşüncesiyle hazırlanmış, hemen her eylemi, her işlemi bir cezaî müeyyideye bağlayan bir yasa hüviyetinde. O nedenle, bir tepki yasası ve buradaki cezaların önemli bir kısmını da ben çok ağır olarak görüyorum. Örneğin, zimmet maddesini ele alalım, biz, bunu tabiî ki hep böyle bir batık kredi olarak alıyoruz veya bir şekilde usulsüz kredi verilmiş, bu, işte o kişinin zimmetine geçilmiş bir para olarak sayılıyor ve cezası altı yıldan oniki yıla kadar hapis olarak burada konulmuş durumda. Bu suçu bir veznedar da işleyebilir, bir bankanın veznedarının on milyar parayla ortadan kaybolduğunu düşünün, bunun cezası da altı yıldan başlayan bir cezadır, gerçekte bu cezanın bu kadar ağır olmaması gerekir. Nasıl Türk Ceza Yasasında baklama çalan çocuklar ile başka şeyleri çalan insanların cezaları arasında bir fark gözetilmişse, gerçekte biraz önce verdiğim örnekte de bir veznedarın zimmet mahiyetindeki eylemi ile çok büyük boyutlu bir usulsüz kredi verilmesi eylemi arasındaki farkın gözetilmiş olması gerekirdi; ama, maalesef bu tasarıda bunu göremiyorum, tam tersine, Sayın Kinay’ın belirttiği endişede olduğu gibi, âdeta normal bir kredi işleminin dahi bu maddeye girebilmesi yönündeki bir ihtimal dahi söz konusu olabilmektedir gerçekte olmaması gerektiği halde.

Umarım, bu tasarı böyle geçiyor; ama, çok uzun bir zaman geçmeden bu hükümlerin tekrar günün şartlarına, ekonomik ihtiyaçlara ve tabiî ki caydırıcı unsurundan vazgeçilmemek kaydıyla uygun düzeylere getirilmesi konusunda gerekli düzenlemeler yapılır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Besim Üstünel Hoca bizim iktisat dersine gelirken bir örnek olay anlatırdı, derdi ki, eğer, bir papağana her şey arz-talebe bağlıdır diye öğretirseniz ve sorarsanız, her soruya o da aynı cevabı verirse çok iyi bir iktisatçı yetiştirmiş olursunuz.

Şimdi, biz burada bir yasayı görüşüyoruz ve çok önemli bir yasa. Sayın Bakan hükümet koltuğunda oturuyor, etrafında bürokratları var, Sayın Bakana burada her soruyu soruyoruz, bu yasayla bağlantılı soruyoruz, Sayın Bakandan şu ana kadar bir yanıt almış değiliz. Ben, doğrusunu isterseniz merak ediyorum, Sayın Bakan, o koltukta niçin oturuyorsunuz ki, zaten bürokrat arkadaşlar yanıt veriyorlar; o zaman, orada oturmanıza gerek yok, bir sorumuz olursa biz bürokrat arkadaşlara sorarız, onlar da yanıtlarını verirler. Gerçekten, biliyorum Sayın Bakan bu soruya da yanıt vermeyecek; ama, Sayın Bakan, o koltukta niye oturuyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Çok kısa bir soru soracağım; çünkü, bir önceki maddenin tam bitimine bağlantılı aslına bakarsanız bu sırla ilgili.

Ben, BDDK Başkanına soruyorum; çünkü, Sayın Bakanımıza sorsam cevap vermeyecek: Sayın Başkanım, sizin kurumunuzda görev yapıp, üst düzeyde, şu anda IMF’de görev alan hiç kimse var mıdır? Yani, bu sır konusunda baktığınızda BDDK’da görev alıp, akabinde IMF’e görev almak üzere gitmiş olan bir kişi var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Mustafa Bey, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sayın Başkan, tabiî, bu kanunun çok önemli maddelerinden birini görüşüyoruz, böyle bir yemek telaşına da geldiği için gürültüye gitmesinden korkarım. Şimdi, öğrenmek istediğim noktalardan biri şu: Bu madde ile Türk Ceza Kanunundaki zimmet maddesi arasında farklılıklar var mı?

Bir diğer nokta; şu andaki bizim Kanunumuzdaki düzenlemeyle farklılıklar var mı?

Ayrıca, şimdi, basından izliyoruz, bu tip cezalara mahkûm olanlar veya banka, pratik olduğu için söyleyelim, hortumcuları bakımından bu madde nasıl uygulanmaktadır; nasıl uygulanacaktır?

Şimdi, haber alıyoruz ki, bir banka sahibi mahkûm olmasına rağmen Türk Ceza Kanunundaki etkin pişmanlık maddelerinden yararlanarak hapisten kurtulmaktadır. Başka hortumu bankalar açısından ise borçlarını ödemeyi taahhüt etmiş olmalarına rağmen fonla yaptıkları uzlaşma protokolü veya taahhüdü ikrar kabul edilerek ceza artırılmaktadır.

Yani, Sayın Bakanımız üç dört işi birden yapabiliyorsa takdirlerimi sunarım Sayın Bakana.

BAŞKAN – Başkanlar dinliyor Mustafa Bey.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Zaten, kimse komisyonda bir şey halletme peşinde değil, Sayın Bakan, Hükümet ne derse o olacak, biz de boşu boşuna burada vakit kaybediyoruz.

BAŞKAN – Başkanlar dinliyor Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Şimdi, bilmiyorum, arkadaşlar takip edebildiler mi benim sorularımı?

Ve bazı bankacılar için de sizin yaptığınız protokol delil, ikrar kabul edilerek cezaları ağırlaştırılıyor. Şimdi, burada, tabiî, çok genel nitelikli bir şey. Şimdi, bununla siz ödeme yapanlardan belli bir miktarda indirimi burada öngörüyorsunuz. Bu ödemeden kasıt fiilen tamamını ödeme midir; yoksa, protokole bağlanmış olmasını önemli bir gelişme olarak görüyor musunuz?

Şimdi, burada bir işin esas sahipleri diyelim, nitelikli ortağı veya hâkim ortağı ile daha düşük oranda hissesi olan veya yönetim kurulunda pek çok karara imza bile atmamış bulunan kimselerle ilgili olarak bazı farklılıklar düşünüyor musunuz?

Bu konularla ilgili bir bilgi alabilirsek biraz daha sağlıklı değerlendirme şansına sahip olabiliriz diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Kumkumoğlu, buyurun efendim.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, sondan ikinci fıkradan ne anlayacağımızı doğrusu ben tam çıkaramadım. “Kovuşturma başlamadan önce gönüllü olarak zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde verilecek cezanın yarısı indirilir.

Şimdi, diğer malların aynen iade edilmesinden kastedilen şey ile uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi birbirinden farklı anlamlara mı kullanılmıştır? “Diğer malların tamamen aynen iade edilmesi” denince para veya para yerine geçen evrak; yani, parayı aynen yerine iade ederse altı ay sonra bu indirimden yararlanabilecek mi; yoksa “veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi” biçimindeki bölüme geçip, hayır, sadece parayı koyduğun yetmez, bunun şöyle de bir faizi var, zararı var, bunu da ayrıca karşılamak durumundasın, faiziyle birlikte mi bunu yerine koyacak? Yani, bu nasıl bir düzenleme, buradan anlaşılması gereken şey tam olarak nedir? Bunun uğranılan zararı kim tespit etmiş olacak? Bu, gönüllü bir iş, daha önceden kendisinin bunu yapmış olması lazım; yani, hem kendisi yapıp hem zararını kendisi tespit edip, bu zararı, tespit ettiği zararı buraya koymuş olması gibi bir ölçü kanuna nasıl konuyor? Bunu nasıl yorumlayacağız? Sayın Başkan, bence, çok karışık bir durum gibi duruyor yani.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Efendim, bu konularda birkaç soru oldu, cevap verecek misiniz?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) – BDDK Başkanımız müsaade ederseniz cevap verecek.

BDDK BAŞKANI TEVFİK BİLGİN – Sayın Başkan, değerli vekillerimiz; Sayın Tamaylıgil’in bir sorusu vardı IMF’le ilgili. Geçmişte kurum mensubu olup, IMF’te şu an çalışan var mı ya da yok mu, bu konuda bizim resmî kayıtlarda herhangi bir belgemiz veya bilgimiz yok. Onun dışındaki öğrendiğimiz hususlar gazetelerden vesaire öğrendiğimiz bilgiler, bunun dışında resmî bir bilgimiz yok.

Diğer sorularla ilgili, zimmet maddesiyle ilgili sorular çok teknik bir madde, bence, adlî cezalar içindeki en önemli ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir madde etkileri itibariyle.

İlgili hukukçu arkadaşımız kısa kısa tatmin etme anlamında ve inşallah açıklayabileceğine inanıyorum, sizlere cevap verecek.

BDDK TEMSİLCİSİ – Efendim, ilk soru, 5237 sayılı Kanundaki zimmetle farkında olup olmadığıydı; yazım olarak aynıdır, tek fark olarak, birinci fıkrada Türk Ceza Kanununda “malları” diye geçerken burada daha ayrıntılı olması açısından, daha netlik olması açısından “para, para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları” ifadesi kullanılmıştır. Onun haricinde herhangi bir fark bulunmamaktadır.

4189 sayılı Kanunda zimmetten farkı da sorulmuştu; şimdi, 4189 sayılı 22 nci maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen zimmet suçu eski Türk Ceza Kanunundaki zimmet suçuna paralel olarak kaleme alınmıştı, bu yeni tasarıdaki zimmet suçu da yeni Türk Ceza Kanunundakine paralel olarak hükme alınmıştır. Bu açıdan, yeni Türk Ceza Kanunundaki zimmet suçu ile eski Türk Ceza Kanunundaki zimmet suçunun farkı neyse yeni Bankalar Kanunundaki zimmet suçu ile eski Bankalar Kanundaki zimmet suçunun farkı da budur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Eskisi ile yenisi arasındaki fark ne?

BDDK TEMSİLCİSİ – Efendim, temel olarak yazımında fark var. Cezalar yönünden bizim kanunumuzda herhangi bir fark yok, cezalar aynen muhafaza edilmiş durumda, yalnız…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – 4389’daki…

BDDK TEMSİLCİSİ – Cezalar aynen muhafaza edilmiş durumda, evet.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Bunlar Türk Ceza Yasasına göre daha mı az, daha mı fazla?

BDDK TEMSİLCİSİ – Hemen buradan bakalım; bu yeni Türk Ceza Kanununa göre daha fazla. Biz, cezalarda, tabiî, eski kanunun devamı olduğu için, 4189 sayılı Kanunu muhafaza yolunu tercih ettik. Şöyle bir fark daha var: Yeni Ceza Kanunuyla “soruşturma” ve “kovuşturma” kavramları ayrılmış, buna ilişkin de birtakım hafifletici nedenler getirilmiş, onun haricinde de başka bir fark yok efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Eski Ceza Kanunu ile yeni Ceza Kanunu arasında ne fark var zimmet suçu açısından?

BDDK TEMSİLCİSİ – Efendim, esasa yönelik bir fark yok, kaleme alınmasında fark var.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Bu cezalar, iki ceza kanunu maddesinde de aynı mı?

BDDK TEMSİLCİSİ – Burada alt sınırı indirilmiş diye biliyorum efendim, çok emin değilim, bakmam gerekiyor şu anda, ama, ayrıntılı bilgiyi daha sonra verebilirim arzu edilirse. Bir de, söylediğim gibi, sondan üçüncü fıkra; yani, eski Türk Ceza Kanunundaki kovuşturma başlamadan önce zararın ödenmesi hafifletici nedendi, bir de hükümden önce zararın ödenmesi hafifletici nedendi, burada yeni Ceza Kanununda bir de soruşturma diye yeni bir kavram tanımlanmıştır, daha doğrusu savcılığa işin intikal etmesi soruşturma olarak adlandırılmıştır, bundan önce de cezanın ödenmesine ilişkin yeni bir hafifletici neden getirilmiştir. Daha ayrıntılı olarak şöyle açıklayabilirim: Suç işlendi; ama, henüz savcıya intikal etmeden zarar ödendiyse, bu, soruşturmadan önce ödenme, savcıya intikal ettiyse, bu durumda kovuşturma zamanında, kovuşturmadan önce ödenme; eğer, hüküm tesis edilmeden önce ödenmişse de, o da, zaten sondan ikinci fıkrada bahsedilen hüküm tesisinden önce ödenme kavramına giriyor.

Bir de, sayın vekilimin, bu sondan ikinci fıkranın anlamı nasıl uygulanacağına ilişkin…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Sonra mı, şimdi mi?..

BDDK TEMSİLCİSİ – Efendim, bu, zaten, eski Ceza Kanununda da, eski Bankalar Kanununda da mevcut olan bir hüküm, bunu mahkeme tespit ediyor ve yapılan soruşturma, kovuşturma neticesinde yapılan ödemenin vesairenin bunu karşılayıp karşılamadığı mahkeme tarafından tespit ediliyor ve buna göre karar veriliyor. Uygulamada zaten eskiden beri var olan bir hüküm.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 163 üncü maddedeki cezaların değişmediğini söylediniz; yani, eski yasada aşağı yukarı aynı değil mi?


Yüklə 2,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin