Şia’nın Sakife’den Sonra Siyasi ve Ayni Yapılanması
Her ne kadar Sakife’nin şekillenmesiyle Ali (a.s) siyaset sahnesinden uzaklaşsa da, Sakife’den sonra Şiiler’den oluşan seçkin bir grup, özel bir siyasi duruş sergilemişler ve gerek ferdi ve gerekse toplu olarak Ali (a.s)’nin hakkaniyetini savunmuşlardır. İlk olarak Hz. Fatıma (s.a)’nın evinde toplanmışlar, biatten kaçınmışlar ve bu yüzden de Sakife’nin temsilcileri tarafından hücuma maruz kalmışlardır.2 Ancak Ali (a.s) İslam’ın korunması için, onlarla sert diyaloglara girilmemesini, ilmi münazara ve müzakerelerle karşılık verilmesini istiyordu. Bera b. Azib naklediyor:
“Sakife olaylarından dolayı çok üzüntülüydüm. Akşam vakti Peygamber (s.a.a)’in mescidine gittim. Mikdat, Ubade b. Samit, Selman Farisi, Ebuzer, Huzeyfe ve Ebu’l-Heysem Bin Teyyihan’ın, Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra gerçekleşen olaylar hakkında konuştuklarını gördüm. Birlikte Ubeyy b. Kab’ın evine gittik. O, “Huzeyfe ne derse benim düşüncem de odur” dedi.3
Sonra Hz. Ali (a.s)’nin Şiaları Cuma günü Mescid-i Nebi’de Ebu Bekir’le münazara ederek Ebu Bekir; tartışmada yenilgiye uğrattılar. Tebersi naklediyor:
“Eban Bin Tağlib İmam Sadık (a.s)’a,“Sana feda olayım! Acaba Ebu Bekir Allah Resulü (s.a.a)’nün makamına oturunca kimse ona itiraz etmedi mi?” diye sorunca İmam cevabında şöyle buyurdu: Etmez olur mu? Halid Bin Sait, Selman Farisi, Ebuzer, Mikdad, Ammar, Bureyde Eslemi, Ebu’l-Heysem b. Teyyehan, Sehl b. Hanif, Osman b. Hanif, Huzeyme b. Sabit Zü’ş-Şahadeteyn, Übey b. Kab ve Ebu Eyüp Ensari4 gibi Ensar’dan ve Muhacirler’den oluşan on iki kişi bu işe çare bulmak için bir yerde toplandılar. Bazıları “Mescide gidip Ebu Bekir’i minberden aşağı indirelim” dedi. Bazılarıysa bu görüşe karşıydı ve doğru bulmuyorlardı. Sonunda Hz. Ali (a.s)’nin huzuruna vardılar ve “gidip Ebu Bekir’i minberden indireceğiz” dediler. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) onlara şöyle buyurdu: Onlar sayıca çok fazla. Eğer sert davranır, söylediğiniz şeyi yaparsanız, onlar da size “biat edin yoksa sizi öldürürüz” derler. Siz gidin ve Allah Resulünden duyduklarınızı ona anlatın. Bu hücceti tamamlayacaktır. Bunun üzerine mescide gittiler. Konuşmaya ilk başlayan Halid b. Sait Emevi olmuş ve şöyle demiştir: Ey Ebu Bekir! Sen Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Beni Nadir Yahudileri ile savaşından sonra ne dediğini biliyorsun. O, şöyle buyurmuştu: “Bilin ve vasiyetimi ezberleyin Ali benden sonra size bıraktığım halifem ve yerime geçecek olan kimsedir. Allah’ım bana böyle emretti.”Sonra Selman kalktı ve farsça olarak şu meşhur sözü söyledi: “Kerdîd, nekerdîd” (Peygamber vasiyetinde bildirdiği halde halifeyi tayin ettiniz ama doğru bir iş yapmadınız.) Onlar delillerini açıkladıktan sonra Ebu Bekir minberden indi, evine gitti ve üç gün çıkmadı. Sonunda Halid b. Velid, Salim Mevla Ebu Huzeyfe ve Muaz b. Cebel kalabalık bir grupla Ebu Bekir’in evine geldiler ve onu cesaretlendirdiler. Ömer bu grupla birlikte mescidin kapısına gelerek şöyle dedi: Ey Şiiler ve Ali’nin dostları, eğer bir daha böyle konuşmalar yapacak olursanız, başlarınızı uçururum.”1
Yine Hz. Peygamber vefat ettiğinde Halit b. Sait, kardeşleri Eban ve Ömer gibi memuriyet dolaysıyla dışarıda bulunan bir grup Şii sahabe, döndüklerinde Ebu Bekir’e itiraz etmişlerdir. Bu üç kardeş itirazlarının göstergesi olarak zekât toplamak olan görevlerine devam etmemişler ve şöyle demişlerdir: “Biz Peygamber’den sonra kimse için çalışmayacağız.”2
Halit b. Sait, Hz. Ali (a.s)’ye şöyle demiştir: “Gel sana biat edeyim çünkü sen Muhammed’in (s.a.a) yerine en layık olan kimsesin.”1
Diğer üç halifenin yirmi beş yıllık hilafetleri süresince Şii sahabeler Hz. Ali (a.s)’yi Müminlerin gerçek önderi diye tanıtmışlardır. Abdullah b. Mesut şöyle diyor:
“Tıpkı Kur’an-ı Kerim’in buyurduğu gibi imamlar dört tanedir. Bunlar Âdem, Davut, Harun ve Ali’dir.”2
Huzeyfe’de şöyle diyordu:
“Kim Müminlerin gerçek önderini tanımak istiyorsa Ali (a.s)’ye gitsin.”3
Peygamber (s.a.a)’in gazvelerinde Ensar’ın bayraktarı olan Haris b. Hazrec, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Hz. Ali (a.s)’ye şöyle buyurduğunu naklediyor: “Göklerin sakinleri seni Emire’l-Müminin (Müminlerin önderi) olarak adlandırdılar.” Yakubi şöyle yazıyor:
“Ömer’in tavsiye ettiği altı kişilik şuradan ve Osman’ın seçilmesinden sonra bir grup Ali (a.s)’ye meyletmiş ve Osman’ın aleyhinde konuşuyorlardı. Bir şahıs şöyle naklediyor: Mescide girdim, diz çöküp oturmuş birini gördüm. Sanki bütün dünya onunmuş da elinden almışlar gibi bir hali vardı. Halka şöyle diyordu: Hayret ediyorum, Kureyş, ilk mümin, Allah Resulü (s.a.a)’nün amcaoğlu, halkın Allah’ın dini hususunda en bilgesi, en fakihi, dosdoğru yolu en iyi göreni kendi içlerinde olduğu halde, Peygamber ailesini hilafetten nasıl olur da uzak tutarlar. Allah’a yemin ederim hilafeti; hidayetçi, aynı zamanda hidayet olmuş, masum ve seçkin bir İmam’dan aldılar. Hedefleri ümmeti düzeltmek ve dindarlık değil, ahiret karşılığında dünyayı elde etmekti.” Ravi şöyle devam ediyor. “Yaklaştım ve şöyle sordum: Allah sana merhamet etsin sen kimsin ve bu bahsettiğin şahıs kimdir? Bana şöyle cevap verdi: Ben Mikdat b. Amr, bahsettiğim bu şahıs da Ali b. Ebi Talip’tir (a.s).” Dedim ki: “Sen kıyam et, bende sana yardım edeyim.” Mikdat şöyle dedi: “Evladım bu birkaç kişinin üstesinden gelebileceği bir iş değil.”1
Ebuzer Gaffari’de Osman’ın hilafeti döneminde Mescidü’n-Nebi’nin kapısında durur ve şöyle söylerdi:
“Beni tanıyan tanır. Tanımayanlar da bilsin ki ben Cündeb b. Cunade, Ebuzer Gaffari’yim... Muhammed (s.a.a) 2 Âdem’in ilminin ve bütün peygamberlerin sahip oldukları faziletlerin sahibidir ve Ali b. Ebi Talip (a.s) Peygamber (s.a.a)’in yerine bıraktığı ve onun ilminin varisi olan şahsiyettir. Ey Peygamber’den sonra şaşkın ve derbeder olan ümmet! Haberdar olun eğer Allah’ın öncü karar kıldığını öncü bilip, hükümet etme işini Peygamberiniz’in Ehl-i Beyt’ine bıraksaydınız, üstünüzden ve altınızdan nimetler yağardı. Allah’ın Kitabı ve Peygamberiniz’in sünnetinde istediğiniz her konunun ilmini onların yanında bulurdunuz. Oysa siz böyle yapmadınız, çekin yaptıklarınızın sonucunu.”
Evet, Şia camiası ve teşekkülü ilk olarak Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in çok kıymetli sahabelerinden oluşmuştur ve Şiilik, Şii Sahabeler yoluyla sonraki nesil yani, Tabiine ulaşmıştır. Osman’ın hükümetinin sonunda siyasi ortamın Hz. Ali (a.s)’nin hilafeti için hazır olması da onların çabalarının bir eseridir.
Dostları ilə paylaş: |