Biz bu araştırmamızda kutsal kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde yer alan temsilleri çeşitli yönleriyle ele alıp, bu konuda bilgi vermeye çalışacağız



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə12/41
tarix02.11.2017
ölçüsü0,74 Mb.
#27821
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   41

10-Buzağı Sevdası


Hani sizin kesin sözünüzü almış, Tur'u da üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin!" "İşittik ve isyan ettik!?" dediler de küfürleri sebebiyle buzağı sevgisi iliklerine işlemişti. De ki: "Siz gerçekten müminler iseniz imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür?!” ”(Bakara,2/93)

Ayet boyanın elbiseye nüfuzu gibi, buzağı sevgisinin kalplerine nüfuzunu istiare yoluyla ifade etmektedir. Başka bir deyişle suyun yerden biten bitkilere hayat maddesi olması gibi buzağı sevdası da onlardan sudur eden fiillerin esası olmuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır diyor ki: “Musa'ya verilen mucizelerden birini daha hatırlatalım: Hani size verdiğimiz kitabı ve onun hükümlerini kuvvetle, ciddiyet ve özenle tutunuz ve dinleyiniz diye Tur dağını tepenize kaldırarak sizden zorla mîsakınızı almıştık. Koca bir dağın şemsiye gibi başınız üzerine dikilip sizi tehdit etmesi ne büyük mucize idi. Fakat dinlediler mi? Buna karşı içlerinden işittik ve isyan ettik, dediler. Kâfirlikleri sebebiyle buzağı sevdası iliklerine kadar işlemişti, kalbleri onun sevgisi ile dopdoluydu. Demek ki, o zaman bile kendilerine indirilen vahye iman etmiş değillerdi.“ .196

11-Arkaya Atılan Kitap


“Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terk ettiler.”(Bakara, 2/101)

Ayette geçen Allah’ın kitabını arkalarına atmaları,Kur’an’dan yüz çevirmelerine bir temsildir. Malumdur ki bir şeyi beğenmeyen onu alıp arkasına atar. İşte bunlarda ilahi kitaba böyle muamele ettiler.197 Ayet Ehli kitaptan olan Yahudilerin ahir zaman peygamberine muhatap olduklarında sergiledikleri tavırları bildirmektedir. Yahudiler Tevrat'ta Rasulullah'ın vasıflarını okumuşlardı ve onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyorlardı. Rasulullah onlara Tevrat'ın hakikatlerini tasdik edici olarak geldiği zaman büyük bir kısmı tanımıyorlarmış gibi davrandılar, böylece Tevrat’ın bu konu ile ilgili hükümlerini pratikte uygulamadılar. Onlar bu kitabı ipeklere, atlaslara sarıp sarmaladılar. Altın ve gümüşle süslediler, fakat helalini helal, haramını haram bilmediler.198

Elmalılı diyor ki: “Üstelik Allah tarafından bunlara beraberlerindeki kitabı tasdik eden ve destekleyen, yolunu gözleyip durdukları bir peygamber, bir ahir zaman nebisi gelince, Kitap ehli olanlardan bir fırka ellerindeki Allah'ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi büsbütün arkalarına attılar da”199

Kutup : “Bu davranış, Yahudilerin yaptıkları her antlaşmayı aralarından çıkan bir grubun çiğnemesine örnek oluşturur. Oysa yüce Allah'ın kendilerinden almış olduğu kesin sözün şartlarına göre; yüce Allah tarafından gönderilecek her peygambere inanacaklar, destek verecekler ve saygı göstereceklerdi.Oysa Allah (c.c) katından kendilerine önlerindeki Tevrat'ı onaylayıcı bir kitap olarak Kur'an gelince, bu sözlerini önemsemeyerek "kendilerine kitap verilmiş olanların bir grubu, yüce Allah'ın kitabını arkalarına attı." Bu ayetteki "Allah'ın kitabını arkaya atma" eylemi hem Peygamberimizin geleceğini müjdeleyen Tevrat'ın bu yoldaki açıklamalarını reddetmiş olmalarını ve hem de yeni peygamberin getirmiş olduğu yeni kitabı reddetmiş olmalarını bir arada ifade eder”200.


12-Allah’ın Boyası


“Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin)(Bakara, 2/138)

Zemahşeri’nin açıklamalarına göre Hıristiyanlar, yeni doğan çocukları, asli günahlardan temizleyici olduğuna inandıkları sarımtırak bir suya batırır, bu su ile boyarlar ve “İşte şimdi Hıristiyan oldu” derlerdi ve bunu o çocuk için bir temizlik sayarlardı. Ayette Müslümanların buna karşılık “Allah’ın boyası ile boyandık” demeleri emredildi. Allah’ın boyası İslam fıtratı, İslam ve iman temizliğidir. 201

Sebebi Nüzulü ile ilgili İbn Abbas (r.a.) şöyle der: “Hıristiyanların bir çocukları doğduğunda, üzerinden yedi gün geçtikten sonra, onu temizlemek için kendilerine mahsus ma’mudî (vaftiz suyu) denilen bir suya sokarlar ve: “Sünnet olma yerine bu bir temizliktir.” derlerdi. Bunu yaptıklarında çocuğun hakkıyla Hıristiyan olduğuna inanırlardı. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Sıbğatellahi: Sıbğa, bir şeyi herhangi bir renge boyamak manasına olan Sabğ kökünden alınmıştır. Buradaki maksat dindir.202

“Sıbğatullah” kelimesi “Allah’ın insan mahiyetinde tercih etmiş olduğu fıtrat” diye de açıklanmıştır. Zira insanı mahiyetinde acz ve fakr vardır. Keza hudusuna yani yaratılmış olduğuna dair alametlerde vardır. Bunlar o kimse için bir boyadır. Bazı müfessirlere göre ise “Sıbğatullah” kelimesi Allah’ın insanlarda var ettiği akla işaret eder. İnsan bu akılla hayvanlardan ayrılır.203

Günümüz bir müfessiri ise bu ayeti söyle tefsir eder: “İnsan yürüyüşünü, oturuşunu, kalkışını, eşiyle, çocuklarıyla, komşularıyla, tanıdıklarıyla, dostlarıyla, arkadaşlarıyla, tanımadıklarıyla ve bütün tabiattaki yaratıklarla olan münasebetini Allah’ın kitabına göre yönlendirecek olursa, Allah’ın boyasıyla boyanmış demektir.”204

13-Çobanın Çağırdığı Hayvanlar


(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.”(Bakara, 2/171)

Ayet, Kafirlerden bahsetmekte onları, içlerinde bulundukları azgınlık, sapıklık ve cehalet dolansıyla, “çobanların nida ve çağrısını duyan ve kelimelerin anlamını anlamaksızın onların nidasına doğru giden hayvanlara” benzetmektedir. Hayvan kendisine seslenildiğinde sesi duyar fakat söyleneni anlamaz. Hayvanlar çobanın sözünü anlamadıklarından sanki sağır, bir şey söyleyemediklerinden sanki dilsiz, gördüklerinden mana çıkartamadıklarından dolayı da sanki kördürler.205

Allah’ın emirlerini dinlemeyen, atalarına, din adamlarına, liderlerine körü körüne bağlanan ve bu surette küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseleri hakka davet eden Resullerin ve İslam tebliğcilerinin hali, bağırış çağırıştan başka bir şey duymayan koyun, deve ve eşek sürüsüne haykıran çobana benzer. Çoban onlara bir söz söylediğinde sesini duyarlar; fakat sözün manasını anlamazlar. Onların kulakları vardır ama hakkı duymaz, gözleri vardır ama hakkı görmez, dilleri vardır ama hakkı konuşmaz. İşte bu sebeple onlar akıl edemezler.206

Bu ayetlerde insanların körü körüne eskiye bağlanmaları, yeni ortaya konmuş fikirlere kulak vermemeleri kötülenmiş, bu konuda doğru olanın, akılcı olarak hareket edilmesi olduğu söylenmiştir. Zemahşeri’ye göre ayetin meali şöyledir:Kafirleri doğru yola çağıran davetçinin (Peygamberin) durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere seslenen çobanın durumu gibidir. Kafirler ise geçekleri duymadıkları için sağır, hakkı söyleyemedikleri için dilsiz, Allah’ı gösteren Kur’an ayetlerini ve kainatta buluna kevni ayetleri okuyamadıkları için de kördürler. 207Bazı müfessirlere göre bu ayetteki çoban,Rasülüllah’ı; sürü ise müşrikleri temsil eder. 208

Mevdudi diyor ki: “Bu misalin iki veçhesi vardır:1- Bu insanlar, çobanlarının nida ve çağrısını duyan ve kelimelerin anlamını anlamaksızın onların nidasına doğru giden sığır sürüleri gibidirler.2, Onlara nasihat etmek, sadece sesleri duyan, fakat kendilerine söylenen sözlerin anlamını ve ifade ettiklerini kavrayamayan bir sığıra nasihat etmek gibidir.”209


Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin