27-Yeşeren Güzel Bir Bitki Gibi Büyüyen Kadın
“Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi”. (Al-i İmran, 3/37)
Ayeti kerime de Hz. Meryem (as)’ın Zekeriyya (as)’ın elinde büyümesi olayı, güzel, bereketli ve sulak bir arazide yetişen insanların hiçbir müdahalesine ihtiyaç duymadan büyüyen güzel bir çiçeğe benzetmekle temsil edilmiştir. İnsanların müdahalesine ihtiyaç kalmadan dedik. Çünkü bakımını üstlenen Zekeriyya (as) her yanına girdiğinde yanında bir rızık bulurdu.
Bu olay, Hz. Meryem rüşte erdiğinde ve gece gündüz Allah'a ibadetle meşgul olduğu Mâbed'e (Kudüs) kabul edildiğinde meydana gelmiştir. Meryem’in koruyuculuğunu üstlenen Hz. Zekeriya (a.s.) büyük bir ihtimalle Hz. Meryem'in teyzesinin kocası idi ve Mâbed'in koruyucularından biri idi. O, Eski Ahid'e göre öldürülen Zekeriyya Peygamberle (a.s.) aynı kişi değildir. Arapça bir kelime olan "mihrap", camilerde imam için hazırlanan bir makam (ibadet edilen oyuk bir yer) anlamına gelir. Fakat burada bu kelime, manastırları ve kiliseleri birbirine bağlayan ve yerden biraz yüksek olarak inşa edilen hücreler için kullanılmıştır. Bu yerler, ibadet edilen yerlerin koruyucuları olan ve kendini zahitçe ibadete veren kimseler için hazırlanmıştır. Hz. Meryem de bu hücrelerden birinde kendini ibadete veriyordu. 236
28-Hz. İsa’nın ve Hz. Adem’in Doğumları
“Allah nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma.” (Al-i İmran:3/59,60)
Bu meselde açıkça görüldüğü gibi Hz. İsa (as)’ın sıfatı ki o da babasız “Kün” ol emriyle yaratılışı; Hz. Adem(as)’ın “Kün” emriyle anasız–babasız topraktan yaratılmasına benzetilmiştir. İsa(as)’ın garip hali, Adem (as)’ın haline temsil edilmiştir.Bu temsilin faydası şudur: Hıristiyanlar İsa(as)’da ki garip haller yüzünden haşa Onu Allah, Allah’ın oğlu üçün üçüncüsü gibi iddialarla ulûhiyyete nispet etmişlerdir. Allah bu temsille Hz. İsa’dan daha garip şaşılacak bir şekilde babası da olmak sızın Hz. Adem’in topraktan yaratmış olduğunu bildirir. Hz.Adem’i topraktan, anasız ve babasız yaratan Allah, İsa’yı da babasız olarak yaratmıştır. Yukarıda meali geçen ayet, Allah’ın kudretinin sonsuzluğu yanında, Hz.Meryem’in de iffetli olduğunun bir ifadesidir. 237
29-Allah’ın İpine Sarılanlar
“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”(Al-i İmran:3/103)
Ayette teşbih ve temsil noktasında ilk dikkati çeken, “Allah’ın ipi” anlamındaki “Hablullah” ifadesidir. Bu ifade istiare olup Allah’ın dini veya Kur’an anlamında kullanılmıştır. İpe yapışanın kuyudan veya çukurdan kurtulması gibi, allah2ın dinine yapışan da her türlü zilletten, aşağılıktan ve cehennemden kurtulur.başka bir ifadeyle ayet dine sarılanı, kopmaz bir ipe sarılana benzetmiştir.238
Aynı ayette dikkati çeken bir diğer sanat da, onların küfürden imana çıkışlarını temsil eden “ Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı” ifadesidir. Bu uyarı ile “bu halinizle ölseydiniz cehenneme girecektiniz” uyarısı yapılmaktadır. Bazı müfessirlere göre ise ayetin bu bölümünü, cahiliyyedeki durumlarını anlatan bir istiare olarak ta görmek mümkündür.239
"Allah'ın ipi" O'nun tarafından belirlenen hayat tarzıdır. O bir "ip"tir, çünkü müminlerin Allah'la ilişkilerini sağlam tutar ve aynı zamanda onları birbirlerine bağlayıp, bir toplum halinde birleştirir. "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın" ifadesi, Müslümanların Allah'ın yoluna en büyük önemi vermeleri, dini, tüm ilgilerinin merkezi yapmaları ve onu yaymak için güçlerinin sonuna kadar çabalayıp, ona hizmette işbirliği yapmaları gerektiği anlamına gelir.240 Bu ipi gevşettikleri ve onun ana prensiplerinden uzaklaştıkları anda bölücülükten şikâyet etmeye başlayacaklar.241
“İnkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır. Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir.Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar”.(Al-i İmran:3/116,117)
Bu temsilde Müşebbeh, Kafirlerin bu dünya hayatında sâlih amel diye yapmış oldukları harcamalardır. Müşebbehun bih ise şiddetli, dondurucu ve kavurucu rüzgarın çarpıp mahvettiği ekinlerin acıklı halidir.Veh-i şebeh ise bu felaket gelmezden önce alınacak olan koruyucu tedbirlerdir ve o tedbirde imandır. . Bunlar küfür üzerine bina edildiği için, rüzgarın ekini yakması gibi bu inkar da onları yakar ve boşa çıkarır. Bunların onlara faydası bu dünyada kalır. Ailesine vatanına ve akrabalarına fayda sağlar. 242
Kavurucu rüzgar, henüz yeşermekte olan ekini nasıl yakıp kavurursa, onların dünya hayatında sarf ettikleri mallar da kendilerine bir iyilik getirmek şöyle dursun, aksine, dünya ve ahiret hayatlarının mahvına sebep olur. Tefsirlerde buradaki benzetme için şöyle bir takdir de yapılmaktadır: “... harcamalar, ...kavurucu rüzgarın vurup mahvettiği ekine benzer.” Ayette rüzgarın sıfatı olarak geçen “sırr” kelimesi, “çok soğuk” anlamını da taşır.243
Dostları ilə paylaş: |