Bölüm 3 Adil Yargılanma Hakkı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Adil Yargılanma Hakkı (Madde 6)



Yüklə 444,48 Kb.
səhifə3/6
tarix07.09.2018
ölçüsü444,48 Kb.
#79267
1   2   3   4   5   6
§ 3.2. İçerik: Haklar Bloku



  1. Mahkemeye Ulaşma Hakkı


1. Kavram: Örgütlenmede Adalet

Mahkemeye ulaşma hakkı, 6/1.maddede açık olarak ifade edilmemekle birlikte, İHAM, hukukun üstünlüğünden yola çıkarak, düzenlemenin söz konusu hakkı içerdiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, adil yargılanma hakkının sadece adaletin “işleyişini” değil “örgütlenişini” de içerdiğini belirlemiştir146. Mahkemeye göre,


“Medeni hak uyuşmazlıklarında mahkemeye başvurma ihtimalinin bulunmadığı yerde hukukun üstünlüğünü kavramak zordur... 6.maddenin 1.fıkrası, bir mahkeme önünde daha önce başlamış olan bir dava ile sınırlı olarak anlaşılsaydı, Sözleşme tarafı bir Devlet bu metne aykırı düşmeksizin, belirli türdeki kişisel davaları karara bağlamada mahkemelerinin yetkilerini kaldırabilir veya mahkemelerden alıp Hükümete bağlı organlara verebilirdi. Keyfi iktidar tehlikesinden kurtarılamayacak bu tür yetkilerin, yukarıda belirtilen ilkelere aykırı ve Mahkemenin gözden uzak tutamayacağı sonuçları olurdu... Mahkemenin görüşüne göre 6.maddenin 1.fıkrasının, görülmekte olan dava için taraflara tanıdığı usuli güvenceleri ayrıntılı olarak tanımlarken, bu tür güvencelerden yararlanmayı mümkün kılan mahkemeye başvurmayı korumaması düşünülemez. Eğer ortada bir dava yoksa, yargılamanın adil, aleni ve süratli olmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır...”147.
Mahkemeye ulaşma hakkı, hem medeni hak ve yükümlülükler hem de suç isnadları bakımından uygulanır148 ve herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ve haklarındaki suç isnadları ile ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme ya da yargı yeri önüne çıkarma hakkını güvence altına alır. Mahkeme hakkı, hem hukuken hem de fiilen mahkemeye ulaşmayı ifade eder. Mahkemeye ulaşma bakımından “örtülü sınırlamalar” da adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelebilir. Mahkeme hakkı, mahkemeye etkin (effective) bir biçimde ulaşma hakkı anlamını taşır149.
Mahkemeye ulaşma hakkı, mutlak bir hak değildir. Bu hakkın sınırlandırılmasında Devletlere belirli bir takdir hakkı tanınmıştır. Fakat bu açık veya örtülü sınırlamaların, ‘hakkın özünü zedelememesi’ şarttır. Ek olarak, bu sınırlamaların ‘meşru bir amaç’ gütmesi ve ‘ölçülülük ilkesi’ ile uyumlu olması gerekir. Diğer bir deyişle, ‘gerçekleştirilmek istenen amaçla seçilen yollar arasında orantılılık’ bulunmalıdır150.
Yargı usulündeki karışıklık ve karşılaşılan masraflar da bireylerin başvuru haklarını kullanmalarında ciddi zorluk oluşturabilir. Nitekim, AB Bakanlar Komitesine göre, hiç kimse, medeni, ticari, idari, sosyal veya mali konuları karara bağlayan mahkemeler önünde hakkını savunmasını veya dava açmasını önleyecek ekonomik engellerle karşılaşmamalıdır. Bu çerçevede Komite, medeni, ticari, idari, sosyal veya mali uyuşmazlıklarla ilgili yargı usulünün basit, hızlı ve ucuz olması gerektiğini belirtmektedir151.
Yargı harçları ve mahkeme masrafları ve avukatla temsil edilme zorunluluğu bu anlamda değerlendirilmesi gereken unsurlardır. Komiteye göre, uyuşmazlık konusu bakımından ölçülü bir bedel olarak nitelendirilemeyecek bir yargı harcı dava açmanın önkoşulu olarak kabul edilmemelidir. Söz konusu harçlar adalete büyük bir engel teşkil ettiği takdirde, eğer mümkünse, indirilmeli veya tamamen kaldırılmalıdır. Yine Komiteye göre, uyuşmazlığın niteliğine bağlı olarak, bireylerin kendi davalarını mahkeme önüne taşıyabilmesi ve bir avukatla temsil zorunluluğunun olmaması adalete başvuru haklarının kullanılması bakımından arzu edilir bir gerekliliktir152.
2. Uygulama


  1. Mahkemeye Etkin Başvuru Olanağı: İdari Başvurular: Janosevic Davası

Janosevic davasında153, İsveç Vergi İdaresi 1995 yılında taksi işletmecileri için başlattığı denetim çerçevesinde Janosevic’in işletmesini de incelemeye almış, inceleme sonunda re’sen ek gelir vergisi, katma değer vergisi ve sosyal sigorta primleri tarh edilmiş, beyannamelerde verilen bilgilerin doğru olmaması sebebiyle de her vergi türü için %20 veya %40 oranında para cezası kesilmiştir. Tebliğ edilen vergi aslı, cezalar ve faizler karşısında, başvurucu, matrah takdirinin doğru olmadığı ve bu tarhiyatlar hakkında mahkemece karar verilene kadar iflasının ilan edilmesi riski bulunduğu gerekçesiyle, cezalı vergi tarhiyat işlemi için yürütmeyi durdurma talep etmiştir. Bunun sebebi, vergi yükümlüsünün vergi idaresine veya vergi mahkemesine yaptığı başvuruların yürütmeyi kendiliğinden durdurmamasıdır. Vergi İdaresi, yürütmenin durdurulabilmesi için banka teminat mektubu gerektiği aksi halde talebin reddedileceği cevabını vermiştir. Teminat verilmediği için İdare yürütmeyi durdurma kararını reddetmiştir. Başvurucu bu kararlar aleyhine Bölge İdare Mahkemesine başvurmuş, teminat mektubu verme zorunluluğundan muaf tutulması ve yürütmenin durdurulması talebinde bulunmuştur. Bu talebini, hakkındaki tarhiyat işleminin önce bir mahkemece denetime tabi tutulmaksızın yürütülmesinin adil yargılanma hakkına aykırı olacağı gerekçesine dayandırmıştır. Mahkeme, başvurucunun talebini reddetmiştir. Bu karardan sonraki temyiz sürecindeki kararlar da olumsuz olmuştur. Bu süreçte, Stockholm İcra Dairesi, başvurucunun herhangi bir malvarlığının bulunmaması sebebiyle iflasını istemiştir. İcrai süreçteki yargısal başvurular da olumlu sonuç vermemiştir, Janosevic’in vergi borcu 2001 yılında zamanaşımına uğramıştır. Başvurucu, icrai süreçte söz konusu iflas talebine ilişkin davaya da atıfta bulunarak, vergi idaresinden kararını hızlı bir biçimde gözden geçirmesi talebinde bulunmuş, idare başvurucunun daha önceki kararlarına ilişkin temyiz başvurularını da göz önüne alarak, bu talepleri reddetmiştir. Sonuçta başvurucunun talepleri otomatik olarak Bölge İdare Mahkemesine gitmiştir. Bu aşamada, Mahkeme, idarenin kararlarının dayanağı olan bilgilerin yeterli olduğuna, yükümlünün beyannamesinden yola çıkarak matrah takdirinin mümkün olmadığına, idarenin re’sen takdire gitmek için inceleme sırasında elde ettiği yerinde bilgi ve bulguların bulunduğuna, bu yüzden de başvurucunun sözlü duruşma taleplerinin reddine karar vermiştir. Mahkeme, uygulanan ek vergi ve cezaların Sözleşmeye uygun olduğuna karar vermiş, işlemin iptali için hukuki bir zemin bulunmadığı gerekçesiyle idari işlemi hukuka uygun bulmuştur. Janosevic davasını, adil yargılanma haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle İHAM’a taşımıştır154.


Mahkeme, konuyu önce, yükümlünün yargısal bir başvuru olanağının bulunup bulunmadığını değerlendirmiş, bir sonraki aşamada bu olanağın etkin bir biçimde kullanılma olanağının bulunup bulunmadığını değerlendirmiştir155:
“Mahkeme hakkı ki mahkemeye ulaşma hakkı bu hakkın bir yönüdür, adil yargılanma hakkının kurucu unsurlarından biridir. Bu hak mutlak değildir, sınırlandırılabilir. Bununla beraber, bu sınırlamalar, kişinin mahkemeye ulaşma hakkını, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekil veya derecede sınırlamamalı veya azaltmamalıdır. Ayrıca, bu sınırlamalar, meşru bir amaç gütmediği veya kullanılan araçlarla gözetilen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmadığı takdirde, 6/1.maddeye uygun olmayacaktır. ... Bu davada, çeşitli yargısal süreçlerin temelinde, Vergi İdaresinin 22 ve 27
Yüklə 444,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin