Ç meba ında ayaktakımından bir İsrtaııbul Delikanlısı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə86/90
tarix17.01.2019
ölçüsü5,85 Mb.
#97870
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   90

  • Ayol çingene çoğaldıkça çeribaşı if
    tihar eder!

    * Zarurî ihtiyaçlar durur iken lüks
    ve fantazi arama: «Çingene evinde musan
    dıra» misâl:

    • Cennet gibi bir köy, ama bir gazi
      nosu yok!

    • Çingene evinde musandıra! ' Yolu
      var mı, suyu var mı, sen ona bak azizim!

    İki arkadaş konuşur:

    • Bir ses makinası al... pek eğlence
      li!..

    • Tamam!.. Çingene evinde musan
      dıra! Boğaz derdinden çocukların ayakla
      rına pabuç alamıyorum be., sen ne söylü
      yorsun!..

    * Kira evlerinde, binalarında sık sık
    yapılan göç zaruretinin perişanlığını be
    lirtmek için: «Çingene çergesinden beter»,
    misâl:

    — Evin içinde tek sağlam eşya kal


    madı, çingene çergesinden ıbeter.. yedi sene
    içinde üç göç!

    * Türlü bakımdan ehliyetsiz adam


    dan hayır gelmiyeceği yolunda: «Çingene
    den çoban olmaz», misâl:

    • Senin Mustafa nerde?

    • Sorma, bankaya yatırması için dört
      bin lira vermiştim, parayı aldı, kaçdı, polis
      ile aratıyorum.

    —• Ben sana bidayette söyledim, çingeneden çoban olmaz dedim, yüzü nurlu zeki oğlan diye kaldırım itini yanına aldın, kabahat kimde?

    * Bir işin, bir idarenin, bir müessese


    nin ne yapdıklarını bilmeyen, birinin yap-
    clığını öbürü bozan kimseler elindeki peri
    şan hâlini anlatmak için: «Çingene çalar,
    kürd oynar.»

    Halk ağzı deyimler — Bir cemiyet, düğün, dernek, şenlikde başsızlık, nizamsızlık, karışıklık, hercümerc, çalanın, söyleyenin dilinden belli olmaması için «Çingene düğünü»; misâl:

    —' Nasıl oldu sizin kongre?

    — Çingene düğünü!



    • Bed dua yerinde:. «Çingene mezarı
      gibi yok olsun».

    • Şerefsiz, haysiyetsiz hezele gürhu-
      nun birbirlerine en ağır hitablarda bulun
      ması için «Çingene kavgası» denilir, zira,
      az sonra hiç bir şey olmamış gibi öpüşüp,
      koklaşub konuşurlar; bu deyim danışıklı
      hiddet, şiddet gösterileri için de kullanı
      lır; misâl:

    Patron aldattığı, yalan söylediği adanı-larm karşısında bütün kabahati kâtibine yükler ve onu bağırarak azarlar, hattâ derhal kovduğunu söyler; aldatılanlar bu yalancının yanından ayrılınca konuşurlar:

    • Ne dersin?

    • Çingene kavgası!

    * Karma karışık işler için: «Çingene
    çorbası»:

    • Ahvâli âleme ne dersin?

    • Çingene çorbası!

    * Toplammca büyük yekûn tutan
    küçük borçlar için: ((Çingene borcu» mi
    sâl:

    — Şu çingene borçlarından kurtuldu


    ğum günü görsem kurban keseceğim.

    «ÇİNGENE» — Ahmed Midhat Efendinin «Letâifi Rivâyat» adındaki hikâye -roman serisinin onbeşinci cüz'ünü bu isimdeki uzun hikâye teşkil eder; 1304 (milâdî 1888-1887) de neşredilmiştir. Midhad Efendinin çingeneler hakkında bilgisinin tamamen kitabı, ansiklopedik olduğu istanbul içinde oturan, ve istanbul civarında konup göçen şehir ve oba çingeneleri hakkında en küçük bir tedkik yapmadığı eserde aydın olarak görülür; bu kavmin hakkında gayet kısa ansiklopedik ibir nakil yapdıktan sonra Ahmed Midhad Efendi için çingene, bu ismin türk lûgatındaki mecazi mânaları olmuşdur, yani çingene «yüzsüz, arsız, sırnaşık, edebsiz, hayasız» dır.

    Romanın kahramanı çok zengin dul bir hanımın iyi tahsil ve terbiye görmüş

    oğlu Şemsi Hikmet Bey adında bir delikanlıdır. Anası, kız kardeşi ve eniştesi ile beraber Salacakdaki mükellef yalılarında oturmaktadır. Bir Kâğıdhane âlenıijnde gördüğü Zâbâ adında Alibeyköylü çok güzel ve sesi de hârika denilecek letafetde bir çingene kızını terbiye etmek hevesine kapılır. Zîbâ kız kardeşi ile eniştesi Sülüş'ün yanında oturmaktadır; büyük nakdî fedakârlıklarla Zîbayı alır ve Boğaziçinin bir köyünde oturan kadınlardan Dürriye Kanınım yal'sına yerleşdirir. Güzel çingene kızı gerek musikiye gerekse muaşeret âdabına fevkalâde bir istidat gösterir ve kısa zamanda hanım olur; bu arada Şemsi Hikmet Bey de Zîbâya aşk ile bağlanır, hattâ onunla izdivacı düşünmeye başlar. Fakat delikanlının bir çingene kızı ile bu şekilde meşguliyeti ailesi içinde şiddetli tepki uyandırır; anası, kız kardeşi ve eniştesi, Şemsi Hikmet Beyi aile namus ve şerefini lekelemekle itham ederler. Buna muhitin çirkin dedikoduları da karışır. Bir gün çok ağır bir münakaşadan sonra genç adam kendisini kuyuya atarak intihar eder, ölmez, kurtarılır fakat şuurunu kaybeder. . Şifâ bulması için Zîbasma kavuşturulması düşünülür, güzel çingene kızı Salacakdaki yalıya getirilir ise de delikanlı maşukasını tanımaz. Zibânm terbiyesi ve güzelliği, aile halkını da kendisi hakkında kötü düşündüklerine nadim eder. Hikmet Bey çok yaşamaz ölür ve Zibâ. âşı-kının evine, onun yadigârı olarak kalır, evin kızı olur.

    Bu hikâyenin Osman Cemal Kaygulu'-ya «Çingeneler» romanını yazmak için bir ışık tutmuşdur denilebilir.

    Hüsnü KINAYLI

    ÇİNGENE BOECU — Halk ağzı deyim; aslında her biri önemsiz, ayrı ayrı ödenmesi kolay küçük mikdarda, fakat dallı budaklı, pek yere, kimseye takılmış borçların tümüne verilen isim; misâl :

    Dar gelirli biri derd yanar:

    — Elime toplu olarak bin lira geçse de su menhus çingene borcundan kurtul-sam, adağım ve andım var, yıl orucu tutacağım ve veresiye bir habbe bile almayacağım, vallah billâh, esnafın merhaba diye hatır sorması bile yüreğime şiş gibi batıyor!

    ÇİNGENE CIVANI — Kalender meş-reb şâirler tarafından «Şehrengiz» adı ve-

    rilen manzum risalelerle nıednedilen delikanlılar arasında Çingene civanlarına da rastlanır; şehrengiz yollu yazılmış ve «Hu-bannâmei Nevedâ» adını taşıyan manzum mecmuada çingene civanı şu beyitlerle övülmüştür:

    Çingâne civanı Keşmir Şahıdır Gurebâ kalender hayırhahıdır.

    Cümlesi tığ g-ibi gazâîi eâlâk Ger gör kim eümîesi dilberi nâpâk Saz bilir söz bilir oynaş1 köçekdir. Koklayanın burnu düşer çiçekdir. Çirki kıbtiliği ne diyem buyur Pak idem'ez a.m deîlâki gayyıır.

    ÇİNGENE DONSUZ — Evliya Çelebinin kaydma göre onyedinci asrın -namlı usulbend sazendelerinden; şehir, çingenelerinden olduğu muhakkak olan bu sanatkârın adını. yine o devrin meşhur usul-bendlerin Ahmed Garîbânî, Baba Acemi, Parbuloğlu, Diyarbakırlı Karaoğlu, Baba-oğlu, Kapucuoğlu, Baba Nazlı, Mülâzimzâ-de, Rum Angeli ve Yahudi Patakoğlu ile beraber yazan Evliya Çelebi bunların pâdişâh huzuruna çıkmış kimseler olduklarını söylüyor. Hayatı hakkında başka kayda rastlanamadı.

    ÇİNGENE FIRINI MESCÎDÎ — Üskü-darda Atlamataşı civarında, Selâmsız Caddesi ile Kassam Çeşmesi Sokağı kavuşağı yanında, Selâmsız Caddesi üzerinde idi; Üsküdarlı Vâsıf Hoca merhumun mahfû-zâ,tına göre 1936-1938 arasında yıkılmış-dır; ahşab bir yapı imiş, minaresi de ah-şab olup bu mescid yıkılınca bir yük arabasına yüklenip Yeni Valide Camii civarında Geredeli Mescidine naklolunmuş. Bu satırların yazıldığı sırada 1947, Çingene Fırını Mescidin'naziresi, ve bu hazîrede us-tûvânî bir mermerden ibaret banisinin kabir tası duruyordu, üç satır üzerine sülüs hat ile kitabesi şu idi: «Karakadı Âlüyid-din (Alâeddin) ruhuna elfâtiha, sene 1000.»

    Bu hazîrede nazarı dikkatimizi bilhassa celbeden hicrî 1260 (milâdî 1844) da vefat etmiş Ali Cenabı Bey isminde bir delikanlının mezar taşı olmuşdur. Bu taşın üstünde bir Sultan Mahmud devri fesi vardır, fakat fesin iki yanında üçerden altı küçük püskül, arkasında da bir büyük püskül sallanmaktadır ki böyle yedi püsküllü fesi kıyafetnâmelerin hiç birinde görmedik. Bir kırılıp yok olmaya mahkûm




    — 4003 —

    ANSİKLOPEDİSİ


    4002 —

    Erkekleri karılan

    Fal bakıp gelincik satıp

    Raks etmekdir kârlan.

    5. Küçük Virjini'nin kantosu:

    Çergemizde çıkdı çıngar Toplandı hep çingeneler Sandık sepet sokaklarda Çıngar sürdü tam bir hafta A be ben böyle çingeneyim. Sizi de böyle marizlerim. İM yana kıvırırım Şaralop kandınm. Çergemden ben ayrılmam. Bu sefayı bırakmam On paraya fal bakarım.

    6. Küçük Eleni'nin Kantosu:




    Çergemiz çayıra karcı


    S ç-«


    rte yiı JiL__^—^ 3±i-

    nr


    y,ı t il v« kâ gtz ^ ju_okg


    Üstde Eleninin «Çingene», aîtda eruz'un «Karakaşiı Penbe» kantoları
    ÇİNGENE KANTOLARI

    bu orijinal taşın yeri artık Türk İslâm eserleri Müzesi olsa gerekdir, bu kıymetli taşın kitabesi de sudur:

    Elbâki

    Nevcivâııım uçta Cennet bağına Vâlideyni yandı firkat nârına



    Su Nâzın Nuri Beyefendinin mahdumu Ali Cenâbî Bey ruhu için Fatiha, .sene 1260.

    Mescid arsasının önüne alçak bir duvar çekilmiş bulunuyordu. Hadikâtül Ce-vâmi şu malûmatı vermektedir : «Banisi Kadı Alâeddindir, kabri dahi andadır, 1000

    (milâdî 1591 - 1592) tarihinde vefat etmiştir. Minberini î-mamzade denmekle mâruf Mustafa E-f endi nam kimse vaz eylemişdir, badehu Arpacılar kethüdası Elhac ismail Ağa kurbinde bir mektep bina eylemişdir, bâ dehu Diyarbekirli Seyyid Feyzullah E-fendi mescidi mez-buru zaviye eylemiştir, bu dahi anda medfundur, 1050 (milâdî 1640 - 1641) tarihinde vefat et-mişdir, bu zâtin bâzı eş'ar ve ilahiyatı vardır. Bu mescidin mahallesi vardır.»


    (Resim : Hüsnü)

    Ali beyin kabir taşı



    Mescid adım civarındaki bir fırından almışdır, 1947 de fırın duruyordu, fakat Çingene Fırını ismini, ne münâsebetle aldığı tesbit edilemedi. Mescid halk ağzında «Karakadı», bu isimden bozma olarak «Kara Gazi» isimlerini taşır idi.

    Bibi.: R. E. Koçu, Muzaffer Esen, Vâsıf Hiç gezi notu; Hadikâtül Cevâmi, II.



    ÇİNGENE -KANTOLARI — Tiyatromuzun tuluat devrinde temsil programlarının kantolar faslında, sahnelerin Peruz, Şamram, Büyük Amalya, Küçük Amalya, Virjini, Eleni ve emsali meşhur oyuncu kızları türlü konuda tanzim edilen kantolar arasında «çingene kantoları» da söylemişler ve sahneye oba çingenesi kıyafetin-

    İSTANBUL


    de çıkarak çerge hayatını temsil eden bir dekor önünde oynamışlardır ki, en kıvrak oyun havalan ile bestelenmiş bu kantoların çoğu, Ayvansaray ve Sulukule çingenelerinin keriz denilen curcunalı fasıllarının repertuvarında da yer almışdır.

    Tekrar edelim ki, çingene kantolarında dâima îstanbulun oba çingeneleri temsil edilmişdir; mutlak hürriyet içinde neş'-eli, gamsız hayat, demirciler, hasırcılar, falcılar, lavanta çiçekçileri, labadacılar, ayıcılar, çayırlar, dereler, davul, zurna, çergeler ve nihayet sevişme, oynaş, yavuklular, çapkın beyler... Bu kantoların çoğunda çingene kızı, karısı, «Penbe» «Na-yile (Naile)» adım taşımışdır; erkek de ba-zaıı bir «çolak» olmuşdur; ve çoğunda çingene karşılığı «Todi» ismi 'kullanılmışıdır. Bir tiyatro sahnesinde ilk defa söyleyib oynamış kantocu kızların isimlerine atfederek bazılarını bu şehir kütüğünde tesfoit ediyoruz:

    1. Mari'nin hicaz kantosu:

    Beiî?m kocam kesme demirci Ben de' karşısında abe körükçü Benî bugün alakoydu Kara suratlı kömürcü Iskara masa ateş küreği Hindiba ebegümeci Haysiyetli gelincik çiçeği Çamaşır kafesi!...

    2. Virjini'nin beyatî kantosu:

    Cilveli Penbe işte ben Edalı Pen.be işte ben Aldamnaz beni seven Saz çalib1 da raks ederek Yârimi meftun ederim. Beyleri meftun ederim Gerdan kmb gözler süzerek Cilveli Penbe işten ben.

    3. Küçük Virjini-nin rast kantosu:

    Bahar geldi alı oldu yaz

    Bülbül öter eyler niyaz.

    Haydi kızlar etmeyin naz ' • "

    Eğlenelim simdi biraz

    Al kayıkçı yavaş yavaş

    Çek küreği etme telâş

    Basa siinbü! gülleri takmca

    O gözle bize bakınca

    Can alırız can veririz

    Bir kerecik sarılınca.

    4. Küçük Virjini'nin Suzinak kantosu:
    Çalınşandır çingeneler

    ÇİNGENE KANTOLARI

    Gezeriz sokak çarşı Maymuncumm oğlu Zobi Kuruyor bana turşu Bir yandan keriz atarız Şöylece göbek atarız Evirip çevirip yan yatarız Mangizi çokça kaparız Fenbedir tazın adı Karadır haspanın gözü Fal bakmakdır işi Şarkı söyler yokduı- işi

    7. Şamran'm Suzinak Kantosu:

    Kurulur çergeler Davul zurna köçekler Oynayor hep gacolar Kız Nayile oynayor Ellerinde zilleri Şık şık şık şık şıkır şık

    Abe İbo'yu seviyor. Pek çok sevda çekiyor.

    8. Feruz'un Beyatî
    Kantosu :

    Çingene gibi sefâkâr Cihanda yok misli şîve kâr

    Çayırlarda yan yatarlar

    Şarkı mani atarlar Darbuka zilli maşalar Çalınca çerge bağılar

    9. Küçük Virjini'
    nin- Hüzzam Kantosu:
    Çeribaşı demir döver
    Çaçaları körük çeker
    Çocukları sepet örer
    Haydi Penbem haydi

    Penbem


    Kerizde kusur etmem Çal zurnayı Güler oyna* cefâ çekmem

    10. Küçük Virjini' nin Hicaz Kantosu: Çingenelik şandır bize Iskara yakışır elimize Eahat ederiz biz bize Haydin kızlar haydin -tozlar çergemize

    11. Küçük Eleni' nin Kantosu: Çingeneler gam kasavet aslaa. bilme' Gezerler seyreder bJç sıkılmazla.!-

    Söyler şarkı çalar oynarlar

    Kederiniz kalmasın def

    edin beyler

    İşte kuklalar karşında

    ÇİNGENE KANTOLARI

    — 4004


    istanbul

    ANSİKLOPEDİSİ

    — 4005

    ÇİNGENELER





    Peruz Hanım Karakaş Penbe Kantosunda (Resim: S. Bozcah)

    16. Peruz'un Kantosu: '

    Adım Peruz Penbe de-

    yi' Sepetçi İboya oldum

    meyil


    E ara gezlü boyu fidan Siyah çerde civan oğ-

    lan


    İfoom Penbeye vurgun Ç erge önü çayır çemen İbom giyer potur ceb-. ken

    Salla da poturun ağını salla

    Penbeyi besle şekerle balla

    17. Küçük Virjini nin Mahur Kantosu:

    Todilerden çengi çıkar




    Oynatırım genç yaşında Beyler seyrediniz

    12. Büyük Amalya'nm Kantosu:

    Çingene derler bize Meylimiz! var kerize Çalarız göbek atarız Baklayla fala bakam

    13. Küçük, Eleni'nin Suzinak Kantosu:


    Zibo aynalı zuma çalar

    İbo eergede funda bağlar Yesillendikçe yüce dağlar Kızlar çayırda, oynar Şmgîl şıngıl şıngılda.m.

    14. Peruz ile Şamran'ın hicaz duettosu:

    Ş — Sana derler çengi Penbe

    Fal bakarsın her yerde

    Çeribaşıya çatarsın

    Mangizleri uçlarsın P. — Abe Beyaz çatma bana

    Hazırım ben çıngara Ş. — Iskara maşa yaparım

    Sokakda gezer satarım

    Bana derler güzel Beyaz

    Sana derler tepeli kaz P. — Laba&a mantar toplarım

    Şunu da kafana atarım Ş. — Hayda şuradan zomkinos

    Aman sombolos kiros P. — Kadife cebken giyerim

    Peşimde küçük beylerim

    15. Peruz'un Segah Kantosu:
    Todilerde çok dilber var

    Fal bakmakda hüner var Kerizi çok mangizi yok Çingenede sefa çok Haydi İbo çalsana Göbek atayım sana


    q. ta»

    Hu vm ola la*. ya*ı- y* iğ*

    Ali Selâhi Beyin «Itirizciler» Kantosu

    Nâzik dilber hem şîvekâr Çalgı düğün nerde olsa Koşar gider güler oynar Babınızı açın saçınızı saçın Haydi haydi a tozlar Sizi gidi arsızlar.

    18. Peruz'un Neva Kantosu:
    Kara kaşlı Penbe geldi kerize
    Gerdanında sünbüller ile
    Yanağında güller ile
    Parmağında zilleri ile

    Yeni yeni kantolar Yeni yeni nağmeler Eski püskü câmeler Güzel oynar todîler



    1. Peruz'un Kantosu:
      Aman İbo aman civan
      Siyah çerde yaman oğlan
      Penbe naz ederse sana
      Ben olayım senin glacan
      Sen sepet ör ben satayım
      Fal bakıp göbek atayım
      Mangizler hep senin olsun
      Tek ben koynunda yatayım.

    2. Rozika'nm Hicaz Kantosu:
      Kara kızım ben raks iderim
      Süzülür büzülür naz iderim
      Oynaşıma keriz atarım
      Oynaşıma gerdan tararım
      Atalım çakalım matiz olalım

    3. Luçika ile Virjini'nin Rast Duettosu:
      L. — Güzel fala bakarım bakîa atarım

    Kocanın koynuna girer yatarım V, — Sulukule çergesi

    Çingeneler çingenesi L. — Rastık kaşında

    Saç yok başmda

    Bak ben tazeyim

    Hem bir taneyim V. — Yüzü boyalı bebek

    Saçları dolmuş kepek. L. — Kocan İbo beni sever

    Hiddetinden sen geber V. — Abe kocam sana bakmaz

    Tırnağını bile atmaz L. — Bayılmışım kel kocana

    Bayılmasını kart koçana V. — Abe kocam sana bakmaz

    Sıska, kandan hoşlanmaz.

    22. Şamram'm Rast Kantosu:
    Çalsın tısta basılar

    Darbuka zurna zilli maşalar Kıvırıp kıvırıp keriz atalım BaMa atub fala bakalım Kız fıkır fıkır fıkırda Şıkır şıkır şıkırda Dallı güllü şalvar Aîh morîu şalvar Düş ayağa yalvar



    23. Peruz'un Rast Kantosu:
    Nayilem Kara Nayilem

    Ben sana çokdan mayilem

    Bana derler Kara Çolak Taze civan kayışbacak Kız Nayile geç karşıma İşte körük işte ocak Iskara maşa satalım Gelip çergede yatalım Oğlan perçemi ile faz saçını Cünbiişde birbirine katalım Kız beylere körlük gel yatalım Sepet dolu gelincik Çerge bekler gelincik

    24. Şamram'm nihâvend Kantosu: Hasrdin de sazlar çalınsın Bu todi kız oynasın İlkbaharı bekleriz Kâhtaneye gideriz Ataca bahşişi bîe Fıtar fıkır da kaynarız Şıkır şıkır da oynarız Yeni yeni kantolar Okusun bu yosmanın Çal zurnayı be karanfil oğlan Çal zurnayı be esmer civan Zerrin sünbül takarız Kaşları şöyle çatarız Baygın baygın bakarız Beyleri bir pula satarız Karanfille yatarız

    • 25. Hicaz Kanto: Kerizci'er keriz atar Çengiler göbek atar Hovardalar mangiz atar Hovardalar askına yâ hey Sevdalılar aşkına yâ hey Ala bir daha aîa bir daha

    26. Todori ile Küçük Amalya'nm Karciğar Duettosu:

    T. — Kız Penbe beni seversin

    Ne bura.larda gezersin

    Kahtana cayırında



    Şarkı söyler raks edersin A. — Aman çolak çatma bana

    Benim gönlüm olmaz sana T. — Sea de şıllık bakma bana

    Ben de gönlümü vermem sana A. Çolak oğlan halim yaman

    Bacağımda paçalı duman T. — Ağlama kız ağlama

    Başına kara bağlama



    Paçalı oğlan senindir

    Çolak civan senindir.

    «ÇİNGENELER» — Osman Cemal Kay-gılı'nın çok güzel bir romanı; istanbul civarının oba çingeneleri ile Sulukule ve Ay-vansaray çingenelerinin hayatı üzerine çok kıymetli tetkik ve müşahedeleri ihtiva etmektedir, ki o kısımlardan bazı parçalar bu ansiklopediye nakil edilmişdir (B.: Ayvan-' sarayda Lonca; Çingene, Çingeneler; Sulukule).



    n ı

    ÇİNGENELER

    — 4006 —


    İSTANBUL

    ANSİKLOPEDİSİ

    _ 4007 —

    ÇİNİ HAZİNESİ




    Romanın kahramanı İrfan adında hassas ve musikişinas, zengin bir dul kadının oğludur; toy, saf, samimî bir gençdir; bir yaz gecesi Topçularda oba çingenelerinin çergeleri civarında Nazlı adında genç, güzel ve dul bir çingene karısından dinlediği çingenece bir ninni üzerine, o ninniyi armonize etmek hevesiyle kendini garib bir maceraya kapdırır, bir yol oba çingeneleri arasında dolaşır, bu ara da Nigâr yahud Güli-zar adında bir oba çingenesi güzel bir kızla maceraları olur; sonra, Ayvansaray ve Sulukule çingeneleri ile haşrolan Reha Bey adında yaşlı ve ahlâksız bir hovarda ile tanışır, onun etrafına topladığı uygunsuz, bıçkın gençlerle beraber, korkunç bir sefahat hayatına dalar, Ayvansaray ve Sulukule çingenelerinin katıldığı bu curcu-nalı hayat içinde güzel çingene kızı Çakır Emineyi sever, aynı kıza Reha Beyin bıçkınlarından Feridun da tutkundur, bu yüzden irfanın Reha Bey takımı ile arası açılır, bir gece Galata'da Feridu'un tecavüzüne uğrayan îrfan nefis müdafaası yolunda kaatil olur; on iki seneye hüküm yer. Mahbushâneden çıktığı zaman kendisini dostsuz ve düşmansız yapa yalnız bulur, Mutlak bir sefalet içinde Sulukulede bir kovuk içine yerleşir. Roman şu satırlarla biter: «Aksaraylı Nâzım, onun bir gece polisler tarafından sokakda ölü olarak bulunmuş olduğunu söyledi.»

    Romanda bütün tipler çok güzel işlen-mişdir, bu arada «înce uzun, tirşe gözlü» oba çingenesi Gülizar (Nigâr) ile eniştesi Gâvur Edhem romanın başlıca simaları olmuşlardır.

    ((Çingeneler);, bir kısmı Aksaraylı Nâzımın ağzından, bir kısmı da îrfanın hâtıra defterinden yapraklar şeklinde kaleme alınmışdır. içinde yer yer İstanbul ve civarının bazı semtlreinin tasvir edildiği bu güzel roman Semih Lütfi Kitabevi tarafından ((Yeni Türk Romanları Serisi» nin 3. kitabı olarak basılmış ve neşredilmişdir ve kitabın 1943 yılında ikinci baskısı yapıl-

    mısdir.


    , Hüsnü KINAtLI

    ÇİNGENELER, OBA CÎNGENELEBt-NtN DEVLET NÜFUS KÜTÜĞÜNE KAYDI — Türkiyede Cumhuriyet devrinin ilk yıllarına gelinciye kadar, memleket içinde nereden gelip nereye gittikleri bilinmiyen konar göçer oba çingeneleri asırlar boyunca teb'a

    Yürü Kocaoğlan, biz de nüfusa kaydolunacağız!... (Karikatür: Münif Fehim, Akbaba, 1923)

    olarak devletçe benimsenmişlerdir; kendi âlemlerine terkedilmiş, mutlak fakrü zaruret ve sefalet içinde bir parya sınıf olarak yaşamışlardır; oba çingenelerine karşı Tanzimat adını verdiğimiz uyanık mutlakıyet, onu tâkib eden meşrûtiyet devirlerinde de ayni kayıdsızlık gösterilmiş, devlet nüfus kütüğüne kaydedilmemişler, onlara ((nüfus kâğıdı», «kafa kâğıdı» denilen nüfus hüviyet cüzdanı verilmemiş, doğum tarihleri, ölüm tarihleri, mikdarları meçhul kalmış, dolayısı ile takvimsiz yaşamışlar, dört mevsim ile gündüzü ve geceyi bilmişlerdir; ve askere alınmamışlardır.

    Oba çingenelerinin Türkiye nüfusuna kaydı hicrî 1341, milâdî 1923 yılında yapıl-mışdır. Devrin mizah gazetelerine de fıkra ve karikatür konusu olmuşdür.

    Hüsnü KINAYLI

    ÇİNGENE MÜSELLÎM — Keçen asır sonlarında Balatda kale kapusu dışında meşhur bir meyhane; ki sahibinin adı ile anılırdı; Çingene Müsellimin hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

    Bibi.: MehmedJTevfik, Meyhane.

    .ÇİNGENE PALAMUTU — İstanbul halkı ağzında palamut balığının bir boyu-

    na takılmış isim; bu balığın çifti 375 - 400 gram kadar olanlarına «Kestane Palamu-tu», çifti 625-650 gram gelenlerine de «Çingene Palamutu». denilir; fakat bu deyimler sâdece halk ağzında kalmış olup Balıkhane satışlarında kullanılmamıştır. Zamanımızda ise halk ağzında unutulmuş gibidir, hâlen İstanbul halkının geniş çoğunluğu için sadece bir çeşit palamut balığı, bunun ufağı, irisi vardır.

    A. Câbir Vada: «Boğaziçi Konuşuyor» isimli eserinde Boğaz balıkçılığından bahsederken: «Palamut balığının en küçüğüne Gaco (Çingene Palamutu) denilir» diyor; bu suretle Çingene Palamutunu Kestane Palamudu ile karışdırmış oluyor (B.: Palamut Balığı).

    Bibi.: Karakin Bey Deveciyan, Balık ve Balıkçılık; A. Câbir Vada, Boğaziçi Konuşuyor.

    ÇİNGENE PAVURYASI — Halk -ağzında pavurya yengeç ad altında toplanan deniz mahlûkunun bir cinsi ki, vücudu Ayı Pavuryası büyüklüğünde (B.: Ayı Pavuryası), bâzan ondan daha küçük; bedeni kö-

    Çingene Pavuryası

    seli ve kıskaçları ufakdır. Sudan çıkınca daima süratle yürür, tutulacağını hissettiği zamanlar kıskaçlarını yukarı kaldırarak nefsini müdafaa eder, bulursa kayaların altına kaçıp gizlenir, yahud kuma girer.

    Bibi.: K. Deveciyan, Balık ve Balıkçılık.

    ÇİNİ — Türk sanat tarihinde çinicilik pek parlak ve zengin bir fasıldır, ve bu ansiklopedinin konusu dışında kalır. Büyük şehir îstanbulda çini imal edilmemiş, fakat İstanbul, asırlar boyunca türk çiniciliğinin en büyük pazarlarından biri oldukdan başka, cami, türbe, kasır ve saraylarında tezyin unsuru olarak kullanılan en güzel, na-dîde çinilerle hâlen türk çiniciliğinin en muhteşem kolleksiyonuna sahiptir.

    Şaheser türk çinileri ile tezyin edilmik


    Yüklə 5,85 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   90




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin