4.3. Türkiye’de Konut İhtiyacı ve Üretimi
Türkiye’de mevcut toplam konutların %50’sini ruhsatsız/izinsiz konutlar teşkil etmekte olup, ev sahipliği oranı % 60’lar seviyesinde bulunmaktadır. Ev sahipliği oranı; ABD’de % 70, İngiltere’de % 67’ler seviyesindedir.
Diğer ülkelerdeki konut sahipliği ile kıyaslama yapıldığı takdirde, ülkemizde konut sahipliği oranı düşük sayılmamakla birlikte; mevcut konutların % 50’sinin izinsiz/ruhsatsız oluşu, % 60’ının 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluştuğu ve konutların % 40’ının tadilata ihtiyacı bulunduğu hesaba katıldığında, konut ihtiyacının gerçek boyutu ortaya çıkmaktadır.
Olaya geniş açıdan bakıldığında, ülkemizde ciddi boyutta nitelikli konut sorunu olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, hızlı nüfus artışı ve kentleşmeyle birlikte, Türkiye’de her yıl 300.000 konut ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Hızlı nüfus artışı, kültürel değişimler sonucu bölünen aileler, kentleşme, gelir düzeyinin artması ve yaşam standartlarının yükselmesi de gayrimenkule olan talepte sürekli bir artış yaratmaktadır.
Sonuç olarak, ülkemiz bakımından konut ihtiyacı, her yıl ortaya çıkan yeni konut ihtiyacı ile sınırlı olmayıp, mevcut konutların yenilenmesi ve nitelikli konutlarla değiştirilmesini de kapsamaktadır.
Bu nedenlerle, ülkemiz açısından belirlenecek olan konut politikası ile konut ihtiyacının giderilmesinin yanı sıra; ruhsatlı konut üretiminin artırılması, dönüşüm ve iyileştirmeye yönelik projelerin geliştirilmesi ve depreme ve diğer afetlere yönelik konut politikalarının oluşturulması hususları da amaçlanmalı ve konut sorununa niceliksel olarak bakmanın ötesinde, niteliksel açıdan da yaklaşılmalıdır.
Bugün varılmış olan noktada, Türkiye’de konut sorunu sadece barınma ihtiyacının karşılanmasının ötesinde, yaşanabilirlik çerçevesinde, altyapısı hazırlanmış, gerekli yasal izin ve denetimlerden geçirilmiş, deprem güvenliği sağlanmış, kaliteli yaşama birimlerinin sunulması olarak ele alınmalıdır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yapmış olduğu projeksiyonlara göre, Türkiye nüfusu yılda bir milyona yakın artış göstermesine rağmen; 2004 yılında 148 bin, 2005 yılında 224 bin ve 2006 yılında 244 bin yeni apartman dairesi için oturma izni alındığı görülmüştür.
Örnek vermek gerekirse, İstanbul’da 2000 yılında 2.542.651 olan konut ihtiyacı, 2010 yılında 3.299.004 rakamına ulaşmış olup, arada oluşan farktan ulaşılan artış miktarının 756.353 oluğu anlaşılmaktadır. Ankara’da ise, 2000 yılında 937.139 olan konut ihtiyacının, 2010 yılında 1.138.901 rakamına ulaştığı ve artış miktarının 201.762 olduğu gözlemlenmektedir. Gelişmiş illerde durum böyle iken, Bartın’da 2000 yılında 13.583 olan konut ihtiyacının, 2010 yılında 14.404 olduğu ve artış miktarının 821 olduğu görülmektedir24.
Türkiye İstatistik Kurumu’nca harcama türlerine göre yapılan bir araştırmada, hane halkı harcama ortalamalarının % 27,2’sinin konut ve kira, % 24,8’inin gıda ve alkolsüz içecekler, % 13,1’inin ulaşım, % 4,1’inin alkollü içecek, sigara ve tütün, % 6,2’sinin ise ev eşyasından oluştuğu ortaya çıkmıştır.
Ülkemiz sosyal, ekonomik ve kültürel yapı ile ortaya çıkan konut ihtiyacı ve üretim dikkate alındığında, konut sorununun uzun süre gündemde yer alacağı öngörülmekte ve bu nedenle mortgage sisteminin işlevini sürdürmeye devam edeceği anlaşılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |