C. SOVYET HÂKİMİYETİ Rus İhtilâlleri Ve Türk Halkları / Sovyetler Birliği'nin Yayılma Siyaseti (1905-1991) / Doç. Dr. Timur Kocaoğlu [s.71-102]
Rus İhtilâlleri ve Türk Halkları /
Sovyetler Birliği’nin Yayılma Siyaseti
(1905-1991)
DOÇ. DR. TİMUR KOCAOĞLU
Koç Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
1. Giriş
917 yılındaki Şubat ve Ekim İhtilâlleri görünüşte Çarlık idaresine son vermiş olsalar da, gerçekte dağılma sürecine girmiş olan Rus İmparatorluğu’nun yeniden toparlanmasını sağladılar. Bu bakımdan, 16. yüzyıl ortalarından başlayan Rusya yayılmacılığı ve bunun bir sonucu olarak gelişen Rus sömürge imparatorluğunun sınırları Sovyetler Birliği (1917-1991) döneminde daha da büyüdü. Çarlık Rusyası “insanlar hapishanesi” diye adlandırılmıştı, ancak SSCB daha sonra “milletler hapishanesi”ne dönüştü. Çarlık Rusyası gibi Sovyetler Birliği de çeşitli milletlerin devletlerini ortadan kaldırarak ve topraklarına el koyarak genişledi.1 Gerek Çarlık Rusyası, gerekse Sovyetler Birliği içerisine katılan çeşitli devletlerin sayıca en fazla olanını ise, Türk yurtları teşkil ediyordu. Bu yüzden, Osmanlı Devleti, Türkiye, İran ve Çin dışındaki Türklerin ezici bir çoğunluğunun siyasî kaderi önceleri Çarlık Rusyası ile 250-350 yıl (1552-1917), sonraları ise Sovyetler Birliği ile 68-74 yıl (1917-1991) bağlı kaldı. 1905 ile 1920 yılları arasındaki Çarlık idaresinden Sovyet idaresine geçiş dönemi, çeşitli Türk halkları arasında yenileşme hareketleri (Ceditçilik), demokratik uyanış, siyasî teşkilatlanmalar (kongreler, siyasî partiler) ve muhtar (özerk) hükümetler ile bağımsız cumhuriyetler kurma girişimlerine tanık oldu. Kısmî demokratik özgürlüğün var olduğu bu geçiş döneminden sonra Sovyet egemenliğinin 1920’lerden başlayarak bütünüyle yerleşmesi sonucunda ise, başka milletlerle birlikte Türkler de temel özgürlüklerini yitirdikleri gibi, dış dünyadan da soyutlandırıldılar. Sovyet dönemini Çarlık Rusyası’ndan ayıran başlıca özellik ise, bu dönemin “Komünizm”in bir
devlet ideolojisi olarak toplum hayatının bütün alanlarını, özellikle ekonomi, politika, kültür ve günlük yaşayışı tek merkezden sıkıca düzenleme çabasıdır. SSCB Komünist Partisi yöneticileri bu yeni imparatorluk içindeki Rus olmayan çok sayıdaki milleti “Sovyet”
potası içinde eritebilmek için “sblijenie” (yakınlaştırma) ve
“sliianie” (birbirine katma) diye adlanan iki aşamalı bir program yürütdüler.2 Bu iki basamaktan sonra bütün Rus olmayan milletlerin Ruslarla birlikte Marksist-Leninist ideoloji ile yoğrulmuş ve anadili Rusça olan bir “Sovyet halkı” oluşturacağına inanılıyordu. Bu proje aslında Rus olmayan milletleri Ruslaştırma politikası idi. Çarlık Rusyası dönemindeki Ruslaştırma faaliyetleriyle karşılaştırıldığında, Sovyet dönemindeki bu politikanın tek merkezden yönetilen ve ideolojik boyut kazanmış çok daha kapsamlı bir çaba olduğu anlaşılır. Çünkü, Çarlık Rusyası’nda çok sayıda milletin dil, din, kültür, gelenek-görenek ve yerel yaşayışlarına doğrudan müdahale yapılmamışken, Sovyet döneminde ise bütün bu alanlara 1949’dan sonraki Komünist Çin hariç tutulursa, başka bir devlette görülmemiş ölçüde müdahale edildi.3 Bu durum ise, SSCB içindeki “milletler meselesi”ni çözümleme yerine, Rus olmayan milletlerin Ruslardan ve Sovyet yönetiminden hoşnutsuzluğunun daha da artırmasına sebep oldu. Sovyetler Birliği’nin 74 yıl kadar hayat sürdükten sonra 25 Aralık 1991’de dağılmasına yol açan sebeplerden en önemlisi kuşkusuz bu “milletler meselesi” idi.4 Sovyet dönemi boyunca milletler meselesinin odak noktasında ise, 1960’lardan itibaren Batılı araştırmacılar tarafından genellikle “Müslümanlar” diye tanımlanan Türkler önemli yer tutuyordu.5
2. Geçiş Dönemi
Türk Boylarının Muhtariyet ve
Bağımsızlık Hareketleri (1905-1920)
Genel Bakış
1905 ile 1917 yılları arasındaki iki savaş, bir genel isyan ve iki ihtilâl Rusya’da Çarlık idaresinin sona ermesini sağladı: 1905 yılında Çar Rusyası’nın Uzak Doğu’da Mançurya’da Japonlara yenik düşmesi, bunun sonucundaki ihtilâlde Rusya’da Meşrutiyet idaresinin kurulmasını Çar’ın kabul etmesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkistan’da patlak veren genel halk isyanı (1916), 1917 Şubat ve Ekim İhtilâlleri.
Çarlık Rusyası’ndaki Türkler arasında siyasî uyanış hareketleri 1917’den çok önce, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Yenileşme (Ceditçilik) akımının bir sonucu olarak gelişti. Rusya’da yaşayan Türkler arasında yenileşme hareketlerinin başlamasında bir yandan Rusya sömürgecilik siyasetine karşı duyulan tepki, öte yandansa Osmanlı Devleti içindeki yenileşme hareketleriyle tanışma etkili oldu. Ancak, 1905 İhtilâli’nden sonra yenileşme hareketleri siyasî boyut kazandı. Yenileşme hareketleri önce İdil-Ural (Kazan, Ufa), Kırım ve Azerbaycan’da, daha sonra Türkistan’da (Bozkır ve Türkistan valilikleriyle Buhara Emirliği ve
Hive Hanlığı) yayıldı. Yenileşme akımı biri basın, ikincisi modern eğitim veren Cedit okulları olmak üzere birbirini destekleyen iki alanda gelişti. Çarlık Rusyası’nda Rusların Rusça eğitim yapan okullarıyla tanışmış olan Türkler de kendi anadillerinde, ancak eski usuldeki (usul-i kadîm) “mektep”lerden ayrı modern eğitim veren yeni usuldeki (usul-i cedit) okullar açmayı arzuluyorlardı. Rusya’daki Türkler arasında bu konudaki en etkili rolü ise, Kırımlı Tatar aydınlarından Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) ve onun Türk (Tercüman) ve Rus (Prevodçik) dillerinde çıkan (1883-1918) gazetesi oynadı.
Çarlık Rusyası’ndaki Türkler arasında, özellikle Kazan’da gazete-dergi çıkarılması girişimlerinden çoğuna resmî izin verilmiyordu. Çarlık idaresinde Türk dilindeki ilk gazete Türkistan Genel Valiliği’nin resmî yayını olan Türkistan Vilayetiniñ Geziti 1870 ile 1918 yılları arasında Taşkent’te çıktı. Bunu, Bozkır Genel Valiliği’nin resmî yayını olan Dala Vilayeti Geziti (1888-1902) izledi.
Rusya’da daha önce 14 Aralık 1825’te Dekabristler ayaklanması ve Çar’a karşı çeşitli suikast girişimleri olmuştu. Ruslar arasında bir yandan Sosyal Demokratlar, başka yandan Sosyal İhtilâlciler partileri gizlice yayılıyor, parlamenter ve anayasaya dayalı hükümet isteyen Konstitüsyonel ve Kadet partileri de üyelerinin sayısını artırıyorlardı.
Çarlık Rusyası’nda yaşayan Müslüman Türkler ile başka dinlere mensup Türklerin siyasî faaliyetleri birbirinden farklı alanlarda gelişti. Hıristiyan (Çuvaşlar, Yakutlar), Budist ve Şaman (Güney Sibirya Türklerinden Altay, Abakan ve Tuva Türkleri) olan Türklerin 1900 ile 1920 yılları arasındaki siyasî faaliyetleri hakkında fazla bilgiye sahip değiliz, ancak bu Müslüman olmayan Türkler ile Müslüman Türkler arasında siyasî alanda genel olarak bir iletişim ve birleşme görülmedi.
Müslüman Türkler 1905 ile 1917’ye kadar olan siyasî faaliyetlerinde çoğunlukla etnik milliyetçiliği değil, dinî milliyetçiliği öne çıkarmaya çalıştılar. Ancak, Müslüman Türkler arasında birbiriyle rekabet eden sağ, orta ve sol olmak üzere üç değişik grup vardı. Onlardan ilki aşırı sağ olarak nitelenebilecek muhafazakar dindarlardı. Mollalar ile zenginler sınıfının mensup olduğu bu grup tutucu tavırlarıyla, Çarlık idaresine değil, Müslümanlar arasında güçlenen Yenileşme hareketine karşı çıkıyordu.
Bu muhafazakar dindarların etkisi Kırım, Kazan ve Azerbaycan’da nisbeten az iken, Kuzey Kafkasya ve Buhara Emirliği’nde daha fazlaydı. Muhafazakarların baş düşmanı olan ikinci grubu ise, liberal düşünceli aydınlar teşkil ediyordu. Yenileşme hareketini yürüten bu grup aydınlar arasında hem İslamî birlik ve İslamcılık düşüncesi hem de Türkçülük akımı yanyana ve içiçeydi. Solcular diye adlandırılabilecek üçüncü grup genç aydınlar ise, Rusya’daki sol hareketlerle işbirliği yaptılar, Sosyalizm, Marksizm ile Komünizmi benimseyerek ihtilâlci hareket içinde rol aldılar.6
Kafkasya
Çarlık Rusyası’nın Kafkasya bölgesinde kuzeyden güneye doğru Türk dilli Nogaylar, Karaçay-Malkarlar (Balkarlar da deniliyor), Kumuklar, Azerbaycanlılar başka çeşitli Rus olmayan yerli milletler arasında yaşıyor ve onlarla kader birliği yapıyordu. Onlar içinde sayıca en kalabalık olanı Azerbaycanlılardı ve onlar Çarlık öncesi ve sonrası dönemde kurmuş oldukları devlet yapıları (hanlıklar) dolayısiyle Kafkasya’daki başka Türklerden ayrı bir konuma sahiptiler.
Azerbaycan
Bakü’nün Hazar denizi kıyısındaki zengin petrol yatakları dolayısiyle Çarlık döneminde Azerbaycan’da sanayi gelişmiş ve Rusların yanında zengin Türk işadamları çoğalmıştı. Azerbaycanlı aydınlar arasından yetişmiş Abbas-kuli Ağa Bakihanlı (1794-1848), Mirza Fethali Ahundzâde (1812-1878), Hacı Seyid Azim Şirvânî (1835-1888), Hasan Melikzâde Zerdâbî (1837-1907) gibi kimseler okul, basın, tiyatro konusunda öncülük yaptılar. Azerbaycân’da ilk Türkçe gazete olan Ekinci’yi Hasan Melikzâde Zerdâbî 1875’te Bakü’de yayınlamaya başladı, ilk cedit okullarını da Sıtkı Seferoğlu 1890’da Ordubâd’da, 1894’te Nahçivan’da, Hacı Seyid Azim Şirvânî 1896’da Şemahı kasabasında açtı. Yeni üsuldeki okulların sayısı daha sonraki yıllarda hızla artmaya başladı. Ekinci iki yıllık ömrüne rağmen gerici Şiî din adamlarına karşı sert eleştirilerde bulundu. Gaspıralı İsmail Bey’in Tercüman gazetesi de Azerbaycanlı aydınlar arasında okunuyor ve Türkçülük bilincinin yayılmasını sağlıyordu. Liberal düşünce ile birlikte Türk milliyetçiliğini Azerbaycan’da yayanlar arasında Hüseyinzâde Ali Bey, Ahmed Ağaoğlu (Ağayef), Ali Merdan Topçubaşı (Topçubaşef), Hâşim Vezirî Bey, Mehmet Emin Resülzâde, Mehmet Şahtahvil Ağa (Şahtinskiy) gibi kişileri anmak gerekir. Hüseyinzâde 1905’te Füyuzât dergisini çıkarmaya başladı. Bu dönemde Azerbaycan basını çok gelişti. Ziya, Keşkül, Ziya-i Kafkaz, Sedâ, Sedâ-yı Vatan, Sedâ-yı Hakk, Sedâ-yı Kafkaz, Hakikat, Yeni Hakikat, İkbâl, Malûmat, Güneş, Mizân, Necât gibi çok sayıda gazete ve dergi yayınlandı.7 Azerbaycan’daki sanayileşme sonucu oluşan kozmopolitik ortamda Rusya’daki çeşitli siyasi gruplar Bakü’deki Rus ve başka milletten ağırlıklı işçiler arasında propaganda yapıyorlardı. Bunlar arasında Sosyal Demokratlar öndeydi. Hatta, bu bölgede ihtilâlci grupların örgütlenmesinde bir ara Stalin de katıldı. Sosyal Demokratların yönlendirmesiyle Bakü’de Neriman Nerimanov, Efendiyev ve Meşhedi Azizbekov Himmet adlı Müslüman grubu örgütlendi. Azizbekov 1917 İhtilâli’nden sonra Baku Bolşeviklerinin başına geçerek Kafkas ötesi’nin Sovyetleştirilmesinde önderlik etti. Azerbaycan’daki liberal milliyetçiler ise Rus Kadetleriyle işbirliği yaptılar. Azerbaycan’da kurulan ilk siyasi parti ise, Musavat’tır. Bu parti adına rağmen sosyalist olmaktan çok Türkçü ve Pan-İslamcıydı. Onun önderi olan Mehmet Emin Resülzâde siyasi hayatında Bakü, Tebriz, Tehran ve İstanbul olmak üzere çeşitli yerlerde çeşitli gruplarla işbirliğinde bulundu. 1911 yılında tekrar Bakü’ye dönen Resülzâde Azerbaycan siyasi hayatında ön sıralarda yer aldı. 1917’de Bakü’de Müslümanlar Kongresi toplandı. Bu toplantıda Resülzâde Adem-i Merkeziyet Müsavat Partisi’nin genel başkanı seçildi.
1905-1907 yılları arasında Bakü’de Ermeniler ile Azerbaycanlılar arasında etnik çatışmalar şiddetlendi. Ermeni ihtilâlci derneği Daşnakuyun kışkırtıcı faali
yetler yürütmeye başladı. Ermeni-Azeri çatışmaları 1918’e kadar sürdü. O sırada Stephan Şaumyan adlı Ermeni Kafkasya fevkalade komiseri olarak Tiflis ve Bakü’de faaliyet yürütüyordu. Onun yönlendirmeleriyle Taşnak Partisi’nin 31 Mart 1918’de Bakü’de başlattığı soykırımda 17 bin Azerbaycanlı Türk öldürüldü.8
Kırım
Kırım’ın 1783’te Çarlık Rusyası’na katılmasından sonra, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl boyunca buradan Türkiye’ye olan büyük göç dalgaları yüzünden, eski Kırım Hanlığı topraklarından nüfus 3,5 milyondan 1897 yılında 564,592’e kadar düşmüştü. Kırımlı aydınlar arasından çıkan Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) yarım kalmış birçok gazete çıkarma girişiminden sonra başlattığı Tercüman gazetesini ömrünün sonuna kadar sürdürmeyi başardı ve onun yetiştirdiği gazeteciler bu gazeteyi Gaspıralı’nın ölümünden sonra da 1918 yılı ortalarına kadar çıkardılar.
Gapıralı İsmail Bey hem bu gazetesi hem de çeşitli kitap ve risale yayınlarıyla yanlız Rusya’daki Türkler arasında değil, başka ülkelerdeki Türkler arasında da bir yandan uyanış ve yenileşme hareketlerinin artmasında, başka yandan ise Türkçülük akımın güçlenmesinde etkili oldu. Onun Tercüman gazetesinde bir süre sonra kullanmaya başladığı “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarı sonraki yıllarda Türkçülerin ortak şiarlarından biri oldu. Gaspıralı İsmail Bey modern eğitimi uygulayan ilk cedit okulunu Kırım’ın Bahçesaray şehrinde açmasından sonra, cedit okulları Çarlık Rusyası’nın çeşitli yörelerine, özellikle İdil-Ural, Azerbaycan ve Türkistan’a yayılmaya başladı.
İdil-Ural
Tatarlardan dinî alanda yüksek eğitimlerini Buhara medreselerinde almış olan aydınlar arasından Abdünâsir Kursavî (1771-1812), Şehâbeddin Mercânî (1818-1889), Abdul-Kayyûm Nâsırî (1824-1902), Rızaeddin Fahreddin (1858-1936), İbrahim Halfin (1778-1829), Zahir Bigi (1870-1902), Musa Carullah Bigi (1875-1949), Alimcan Barudî, A. Hadi Maksudî, Şakircan Tahirî, Sadri Maksudî, Ayaz İshâkî, Fatih Emirhan, Fatih Kerimî ve başkaları bir yandan İslam dininde o günün şartlarına uygun yenilikler yapılması, başka yandan ise başta Buhara’dakiler olmak üzere doğmatik eğitime yönelmiş medreselerin yenileşmesi düşüncesini eserleri ve öğrencileri yoluyla yaymaya çalışıyorlardı. Tatar aydınları Kazan’da üniversite kurulması ve orada dinî bilimler yanında müsbet bilimlerin de öğretilmesi konusunda çeşitli projeler geliştirdiler. Kazan’da kitap basımı ancak 1800’de basımevi kurulmasına izin verildikten sonra mümkün oldu.
Türkistan
1714 ile 1887 yılları arasında Türkistan topraklarının büyük bir bölümünü ele geçiren Çarlık Rusyası, Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı dışında kalan bütün
Türkistan topraklarını Türkistan Genel Valiliği (2 Haziran 1886’dan itibaren) ve Bozkır Genel Valiliği (25 Mayıs 1891’den beri) olmak üzere iki ayrı sömürge bölgesine ayırmıştı. Hive Hanlığı 12 Ağustos 1873 ve Buhara Emirliği de 28 Eylül 1873’te yapılan antlaşmalarla içişlerinde bağımsız, ancak dışişlerinde Çarlık Rusyası’na bağımlı devletlere dönüştürülmüştü.
Türkistan’da Ceditçilik denilen uyanış ve yenileşme hareketleri 1905 ile 1917 yılları arasında daha da yayılmaya başladı. Kimi medreselerde, kimiyse Rus mekteplerinde yetişmiş olan Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek aydınları özellikle Kazan ve Kırımlı Tatar aydınlarının teşvik ve yönlendirmesiyle Türkistan içinde Ceditçilik düşüncesini basın, okul ve başka yollarla yaymaya çalışıyorlardı. Bu hareketler Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı içinde de etkisini gösteriyordu. Ceditçilik hareketinde özellikle Mahmud Hoca Behbudî, Münevver Karı, Abdurrauf Fıtrat, Osman Hoca gibi önderler önemli rol oynadı.
Türkistan’da “Ceditçilik Dönemi” denilen 1905 ile 1920 arasında Terakkî (Taşkent), Hurşid (Taşkent), Serke (Petersburg), Qazaq Gazeti (Altıntöbe/Troisk), Dala (Altıntöbe/Troisk), Şöhret (Taşkent), Buhara-i Şerif (Buhara), Turan (Buhara), Semerkand (Semerkand), Sedâ-yı Türkistan (Taşkent), Sedâ-yı Fergana (Kokand) gibi gazeteler ve Aykab (Altıntöbe/Troisk), Ayna (Semerkand), Alaş (Taşkent), Sarıarka (Semey) gibi dergiler yayınlandı. Çeşitli kişiler tarafından çıkarılan bu gazete ve dergilerle Türkistan’da özgür ve özel basının temelleri atılmış oldu.
Kongreler
Çarlık Rusyası’nda 1905 İhtilâli’yle kurulan Meşrutiyet idaresinde Duma ve Devlet Şurası seçimleri yapılması ve yasama organının yetkilerine tecavüz edilmemesi gibi pek çok hususu Çar II. Nikolay kabul etmek zorunda kaldı.9 Çar tarafından ilan edilen Manifesto ile Rusya’da başlayan özgürlük ortamında çeşitli siyasî partiler, dernekler, yayın organları faaliyete geçti. Rusya’daki bu genel durum, tabii olarak Türkleri de harekete geçirdi. Bu sırada, İdil-Ural bölgesindeki Türkler (Tatar ve Başkortlar) arasında “İttifakçılar”, “İslahatçılar”, “Tangçılar” ve “Sosyal Demokratlar” diye adlanan dört ayrı siyasal grup vardı.
Azerbaycan Türkleri arasındaki ilk siyasi parti olan “Himmet” Rusya’daki Sosyal Demokratlar Partisi’ne bağlıydı. Buna 1904’te kurulan ve Milliyetçilik ilkesine dayalı “Hürriyet” adlı gizli parti ile “Difai Partisi” ve “İttifak” partileri eklendi. Kırım Tatarları arasında “Genç Tatarlar” hareketi gelişiyordu. Bozkır ve Türkistan vilayetlerindeki Kazak ileri gelenlerinden bir bölümüyle Rus Kadet Partisi arasındaki işbirliği sürüyordu. Bozkır ve Türkistan vilayetlerinde yaşayan Ruslar arasında ise, Moskova’daki ihtilâlci grupları destekleyenlerin sayısı oldukça fazlaydı.10 Buhara Emirliği’nde “Genç Buharalılar” ile Hive Hanlığı’nda “Genç Hiveliler” hareketleri bir müddet sonra başladı.
1905 yılındaki Meşrutiyet idaresinin yarattığı siyasî durumdan yararlanmak isteyen İdil-Ural, Kırım, Azerbaycan, Bozkır ve Türkistan vilayetlerindeki siyasî aydınlar Türklerin de Ruslarla aynı siyasî haklardan yararlanması konusunda Rusya hükümetine art arda dilekçiler gönderdilerse de, hiçbir olumlu yanıt alamadılar. Buna karşılık Çarlık idaresi Türk aydınlarını saf dışı bırakırak, yalnızca
Müslüman din adamlarından meydana gelen bir “Ulema Meclisi”nin 10-15 Nisan 1905’te Ufa’da toplanmasına izin verdi. Daha sonra 22-24 Haziran’da yine Ufa’da 120’den fazla din adamının katıldığı toplantıda da Rusya’daki Müslüman Türkleri ilgilendiren değerli bir karar alınmadığı gibi, başka kararların da hükümet katında hiç etkili olmadığı anlaşıldı. Bunun üzerine, Türk aydınları kendi aralarında çok iyi bir iletişim kurarak Çarlık idaresinin çeşitli bölgelerinde yaşayan bütün Müslüman Türklerden temsilcilerin katıldığı “Rusya Müsülmanlarının Birinci Kongresi”ni Nijni Novgorod valisinden izin alınamadığı için 15 Ağustos 1905’te Oka ırmağında kiralanan “Gustav Stuve” adlı yolcu vapurunda gizlice topladılar. Bu kongrenin gerçekleştirilmesindeki asıl başarı Abdürreşid İbrahim’indi.
Gaspıralı İsmail Bey’in başkanlığını yaptığı ve 120 delegenin katıldığı yaklaşık 13 saat süren bu kongre sonunda Rusya’daki bütün Müslümanların (Umum Rusya Müslümanları) birleşmesi gerektiği, Ruslarla eşit haklara sahip olmak için birlikte hareket etmeleri ve ilerde ortaya çıkabilecek siyasî düzenlere şimdiden Müslümanları hazırlamak için eğitim, okul, kütüphane, yayın işlerine öncelik verilmesi konusunda 5 maddelik karar kabul edildi.11
Rusya Müslümanlarının bu ilk kongresini izleyen ikinci kongresinde (23 Ocak 1906’da Petersbug’da) Rusya Müslümanları İttifakı’nın tüzüğü (nizamnâmesi) ve İttifak Halk Partisi’nin programı kabul edildi. Bu ikinci kongreden sonra Türkler tarafından çıkarılan gazete ve dergi yayınlarında büyük artış olduğu gibi, Devlet Duma’sına Türklerden 36 milletvekili girebildi. Çar Rusyası’ndaki Türkler yine “Müslümanlar” adıyla üçüncü kongrelerini 16-21 Ağustos 1906’da Nijni Novgorod’da, dördüncü kongrelerini ise, 15-25 Haziran 1914’te Petersburg’da yaptılar. Üçüncü ve dördüncü kongreler arasında oldukça uzun zaman geçmesinin nedenleri başında Rusya’daki siyasî karışıklar gelir. Çar II. Nikolay Devlet Duma’sını 9 Temmuz 1906’da dağıttı. Kapatılan Duma’nın 200 milletvekili Finlandiya’nın Viborg şehrinde toplanarak “Viborg Beyannamesi”ni imzaladı. Ancak, dağıtılmadan önceki toplantısını 27 Nisan’da yapan Duma’da “Müsülmanlar Fraksiyonu” kurulmuş olması, Türkler açısından büyük bir başarıydı. Bu ilk dört kongreden sonra, çeşitli kongre girişimleri 1917’ye kadar başarısızlıkla sonuçlandı.
Türkistan’da Halk Ayaklanması (1916)
Birinci Cihan Savaşı’nın başlaması Türkistan’daki Ceditçi aydınlar arasında yeni bir ümit doğurdu. Onlara göre, Rusya’nın bu savaşta yenilgiye uğraması imparatorluğun dağılmasını ve başka sömürge bölgeleriyle birlikte Türkistan’ın da bağımsızlığa kavuşmasını sağlayabilirdi. Rus hükümeti Türkistan ve Bozkır genel valiliklerindeki Rus olmayan yerli halktan yarım milyona yakın kimseyi cephelerdeki inşaat hizmetleri için seferber etme kararı alınca, aydınların girişimiyle her iki valilik sınırları içinde Temmuz başından itibaren protesto gösterileri yapılmaya başlandı. Hızla yayılarak genel bir ayaklanmaya dönüşen bu hareket
ancak Rus silahlı kuvvetleri tarafından bastırılabiliyordu. Çeşitli yerlerdeki ayaklanmalar 1917 yılı sonuna kadar sürdü. Ayaklanmaların kanlı bir şekilde bastırılması sırasında yerli halktan çok kişi öldürüldüğü gibi, yakalananlar arasından daha sonra çok sayıda kişi idam edildi, 168 bin kişi Sibirya’ya sürüldü, 300 bine yakın Kazak ve Kırgız Doğu Türkistan’a kaçtı.12 Ayaklanma sırasında göstermiş oldukları yardım ve sadakat dolayısiyle ise, Bozkır genel valiliği sınırları içindeki Rus göçmenlerine ise, Cizzak ve Yedi-Su bölgesinde toplam 2,700 bin hektar arazi bağış olarak verildi. Rus sömürgeciliğine karşı 18 ve 19. yüzyıllarda çok sayıda ayaklanma olmuş ise de, 1916 yıldaki geniş halk ayaklanması Çarlık idaresinin devrilmesinde önemli etkenlerden biri olmuştur.
1917-1920 Arasındaki
Siyasî Girişimler
1917 Şubat ve Ekim İhtilâlleri arasındaki siyasî özgürlük ortamında “Bütün Rusya Müsülmanlarının Birinci Kongresi” diye adlanan çok geniş katılımlı toplantı 1-11 Mayıs 1917’de Moskova’da yapıldı. Bu kongrenin toplanmasında Dördüncü Devlet Duma’sındaki Müslümanlar Fraksiyonu tarafından 15-17 Mart’taki toplantısında kurdukları “Rusya Müslümanlarının Geçici Merkez Bürosu” önayak oldu. Bu kongre sonunda Müslümanlar için “Millî Şura” kurularak onun üyeleri seçildi. Onun ardından 20-22 Temmuz 1917 tarihinde Kazan’da Rusya Müslümanlarının İkinci Kongresi toplandı. Ancak, bu ikinci kongreye İdil-Ural bölgesi dışından katılım çok az oldu. Çünkü, o sırada Çarlık Rusyası’nın birçok yöresinde Türkler tarafından başka kongre ve toplantılar da yapılıyordu. 12-14 Temmuz 1917’de Türkistan’ın Fergana şehrinde yapılan kurultayda Türk Adem-i Merkeziyet Fırkası adlı parti kuruldu. Türkistan Müslümanlarının 2. Kurultayı 7-11 Eylül 1917’de ve üçüncü kurultayı 17-20 Eylül 1917’de toplandı. Kasım 1917’de ise, Taşkent’te Türkistan Müslümanlarının başka bir kurultayı toplandı.
Buna ek olarak o sıralarda Türkistan bölgesinde Şura-yı İslam, Miftahu’l-Maarif, Turan, İttifaku’l-Müslimîn, Ravnaku’l-İslam gibi teşkilatlar da kurulmuştu.
Bu kongreler bir bakıma 1917 yılında Kırım, Alaş-Orda, Türkistan, İdil-Ural’daki millî muhtariyet hükümetleri ile 1918’de Azerbaycan, 1920’de de Buhara ve Harezm bağımsız cumhuriyetlerinin art arda ilan edilmelerini hazırlayan önemli adımlardı.
Millî Muhtariyet Hükümetleri
Gerek muhtar hükümetler, gerekse bağımsız cumhuriyetlerin kurulmasına yol açan asıl önemli olay, 25 Ekim Bolşevik İhtilâli’nden kısa bir süre sonra, Bolşevik Hükümeti Halk Komiserleri Konseyi’nin Rusya’daki bütün Müslümanlara olan genel çağrısıdır. Lenin ve Stalin tarafından 20 Kasım 1917’de imzalanan bu çağrıda şöyle deniliyordu:
“Rusya Müslümanları, Volga ve Kırım Tatarları, Sibirya ve Türkistan Kırgız ve Sartları, Kafkazötesi Türkler ve Tatarlar, Kafkasya Çeçenleri ve Dağlıları, Çarlar ve Rusya zorbaları tarafından cami ve ibâdet evleri yıkılmış, inanç ve gelenekleri ayak altına alınmış olan sizler!
Sizin inanç ve gelenekleriniz, millî ve kültürel kurumlarınız bugünden başlayarak hür ve dokunulamızdır. Kendi millî hayatınızı özgürce ve herhangi bir
engel olmadan kurun. Sizin buna hakkınız vardır. Rusya’daki bütün halkların hakları gibi, sizin haklarınız da İhtilâl ile onun kuruluşları olan işçiler, askerler ve köylüler sovyetlerinin bütün gücünün koruması altında olduğunu biliniz.
Bu yüzden, bu İhtilâli ve onun bağımsız hükümetini destekleyiniz!”13
Bu çağrı, kuşkusuz, Türkler tarafından uzun bir süredir duyulan muhtariyet ve bağımsızlık akımlarını olumlu olarak kamçıladı. Çar Rusyası içinde yaşayan Türkler tarafından 1917-1918 yıllarında dört muhtar hükümet ilan edildi.
Kırım Hükümeti
26 Kasım 1917’de Bahçesaray’da Kırım-Tatar Kurultay Hükümeti ilan edildi. Kurultay sonunda kabul edilen anayasa ile Milli Hükümet kuruldu. Ancak, o sırada Bolşeviklerin Sivastopol şehrindeki İhtilâl Komitesi Aralık 1917’de Kırım’a Bolşeviklerin hakim olmasına çalışıyordu. Bu komite Bahçesaray’daki Kırım Millî Hükümeti’ne 9 Ocak 1918’de ultimatom göndererek hükümet askerlerinin silahsızlandırılmasını talep etti. Millî Hükümet ise, Bolşeviklerin bu çağrısını red edince, Sivastopol’daki Kızıl Rus askerleri 27 Ocak’ta millî hükümet binasına hücum etti, hükümet ve parlamento üyeleri dağıldılar. Kırım Tatarlarının Bolşeviklere karşı silahlı mücadelesi sürdü. 21 Nisan’da Alman birlikleri Kırım’ı işgal edince, Kırım Türkleri temsilcileriyle Almanlar arasında müzakereler oldu ve Almanlar Kırım Millî hükümetinin kurulmasına razı oldular. 8 Mayıs 1918’de Kırım Büyük Kurultayı toplanarak yeni Millî Hükümet üyelerini seçti. 25 Haziran 1918’de General Süleyman Sulkiviç başkanlığında Kırım’ın istiklali ilan edildi. Bu arada Ukrayna, Kırım’ın Ukrayna’ya katılmasını Rus sosyalist ve komünist teşkilatları ise, Kırım’ın Rusya’da kalmasını istiyordu. 11 Kasım’da mütareke imzalayarak teslim olan Almanya artık Kırım’ı himaye edemezdi. Kırım’ı 17 Nisan 1919’da Bolşevikler karşıtı Beyaz Rus orduları bir süre işgal ettiyse de, Bolşevikler 30 Nisan’da orayı yeniden ele geçirdiler ve Kırım Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurdular. Beyaz Rus ordusu 24 Haziran’da Kırım’ı yine işgal etti, ama Bolşevikler 11 Kasım 1920’de oraya tekrar hakim oldular. Birkaç kez Bolşevikler, sonra Almanlar, Beyaz Ruslar ve tekrar Bolşeviklerin işgallerine uğrayan Kırım böylece 1917’deki muhtariyet ve çok kısa süren bağımsızlığını kaybederek Sovyetler Birliği içinde 18 Ekim 1921’de Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline geldi.14
Dostları ilə paylaş: |