Çocuk ve oyun üNİte -1


Dinlenme / Rahatlama Kuramı



Yüklə 147,8 Kb.
səhifə3/3
tarix23.01.2018
ölçüsü147,8 Kb.
#40260
1   2   3

Dinlenme / Rahatlama Kuramı

Alman şair Moritz Lazarus tarafından ortaya atılmış bu kuram Fazla Enerji Kuramının tersini savunur. Çocuk, harcadığı enerjiyi yeniden toplayabilmek, yorgunluğunu giderebilmek için oyun oynama gereksinimi duyar. Bir başka deyişle, organizmanın enerjisi azaldığında enerjiyi artırmak için oyun oynanır. Oyun, çocuğun can bulma aracıdır. Bu kuramda da oyunun şekli ve içeriği önemli değildir.



Örneğin, çocuk derste okuma-yazma ve aritmetik gibi akademik çalışmaları yaparken harcadığı enerjiyi teneffüste oynayarak, gerginliğini atıp rahatlayarak yeniden toplayabilir.
Gerginliği Giderme Kuramı

Hollandalı eğitimci Herzinger’in kuramı da Lazarus’un kuramına benzer. Buna göre oyun, harcanan enerjiyi tekrar elde etmek üzere oynanır. Çocuk, bedensel ve ruhsal gerginliğini oyun aracılığıyla giderir.



Yaşama Hazırlık Kuramı

Filozof Karl Gross tarafından geliştirilmiş olan bu kurama göre, yaşam için gerekli olan bilgi ve beceriler önce oyunda kazanılır. Bu nedenle oyun, çocuğun yaşam kurallarını öğrenmesinde ve yaşam için gerekli olan etkinlikleri yapmasında bir ‘alıştırma’ rolü oynar. Başka bir deyişle, çocuk bebeklikten itibaren oynayarak gelecek yaşamına, rol ve sorumluluklarına hazırlanır. Gross düşüncesini “çocuk oyun yoluyla bir yetişkin olarak nasıl yaşaması gerektiğini araştırır ve bunları uygulama fırsatı bulur” sözleri ile açıklamıştır. Hayvan yavruları da insanlar gibi yaşama hazırlanabilmek için çevresinde bulunan nesnelerle oyuna benzer aktivitelerde bulunurlar.


Örneğin; bebek elleriyle ayaklarıyla değişik hareketler yapıyor ve sesler çıkarıyorsa bunu vücudunu ileride daha kontrollü kullanabilmek için yapmaktadır. Bebeğiyle oynayan kız çocuğu annelik alıştırması yapar. Annesinin önüne attığı yavru geyikle oynayan bir aslan yavrusu gelecekte nasıl avlanacağına yönelik hazırlık yapar. Pusu kuran ve ileri atılan bir kedi yavrusu aslında bir farenin nasıl yakalanacağını öğrenmektedir.
Özünü Bulma / Tekrarlama Kuramı

Amerikalı psikolog Stanley Hall tarafından geliştirilmiş bu kuram, Yaşama Hazırlık Kuramının tersini savunur, çünkü bu kurama göre oyunla gelecekteki davranışlar arasında bir ilişki kurulamaz. Çocuk evrimsel bir süreç içinde özünü sürdürmek amacıyla oyun oynar; oyunlarında atalarının kalıtımla geçen tarihini, yani kendi türünün tarih öncesi yaşamını ve ilkel insanın ilgi ve uğraşlarını oyunda tekrar yaşar; kendi ırkına özgü yaşam deneyimlerini tekrarlar.



Örneğin; çocukların suyla oynamadaki istek ve sevinçleri; ağaca tırmanma, avlama, çadırdan ev kurma gibi oyunları aslında geçmişte çadır hayatı yaşayan, avlanan dedelerinin yaşamlarının bir tekrarı gibidir. Bu kurama yapılan eleştirilerden en önemlisi yaratıcılığa ve yeniliğe yer vermemesidir.
Haz Kuramı

Charlotte Bühler tarafından geliştirilen bu kuram, oyun sürecinde yaşanan mutluluk ve hazzı, oyunun yarattığı olumlu duyguları vurgular, yani oyunun temel özelliklerinden biri eğlenceli olmasıdır.



Çağdaş Kuramlar

Daha çok deneysel ve bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya çıkan bu kuramlarda çocukların nasıl oyun oynadıkları ve oyunun içeriği açıklanmaya çalışılır. Bu kuramlar oyun kuramı değil, kişilik ve bilişsel gelişim kuramlarıdır ve oyunu bu çerçevede ele alırlar.


Psikanalitik Kuram

Sigmund Freud’a göre oyun, çocuğun iç dünyasını ve duygusal yaşamını yansıtır. Oyun; çocuğun kişilik gelişimi sürecindeki çatışma ve engellemeler karşısında duyduğu olumsuz duygu ve kaygıları doğrudan yaşayabileceği, arzularını karşılayabileceği, geçirdiği travmatik olaylara hâkim olabileceği uygun bir ortamdır.

Oyun, çocuğa gerçeklerin sınırlarından kurtulabileceği ve genellikle saldırgan dürtülerini yansıtabileceği güvenli bir ortam sunar. Örneğin; ailesi tarafından sürekli cezalandırılan bir çocuk, oyununda bebeğini cezalandırarak hissettiği olumsuz duygulardan kurtulur. Oyunun terapi edici bir etkisi vardır.

Freud, çocukların isteklerini özgürce ifade etmelerine olanak veren oyun olgusunu çok kısa süreli olarak kabul eder, çünkü ona göre mantıksal düşüncenin ve egonun gelişmesiyle oyun son bulur. Oyunun karşıtı ciddi olan değil, gerçek olandır.
Psiko-Sosyal Gelişim Kuramı
Erik Erikson, kuramında oyunun çocuğun kişilik gelişimine olan önemli katkısına vurgu yapar. Psikososyal gelişiminin aynası olan oyun, çocuğun biyolojik ve sosyal ihtiyaçlarını kaynaştırarak gelişim evrelerini sağlıklı bir şekilde atlatmasına yardım eder. Oyunda çocuk, benliğin belirsizliklerini, kaygılarını, arzularını dramatize eder, böylece bir evreden bir sonraki evreye daha sağlıklı geçer. Oyun, hayal gücünün dünyaya hakim olmak ve uyum sağlamak için kullanılmasıdır. Çocuklar hem kendi kendilerine hem de başkalarıyla oynama ihtiyacındadır.
Bilişsel Gelişim Kuramı

Jean Piaget’ye göre oyun, zihinsel faaliyetlerdir ve çocuğun deneyim ve bilgilerini birleştirdiği bir olgudur. Oyun; özümlenen bilgileri sisteme yerleştirme yolu, yani uyumdur. Oyun çocuğun bilgiyi yapılandırması için en uygun araçtır. Piaget, çocuğun bilgiyi yapılandırma sürecine dikkat çeker ve çocuğa dıştan bir şey öğretmenin mümkün olamayacağını, öğrenmenin ancak çevreyle etkileşim ve zihinsel işlemlerle gerçekleşebileceğini belirtir.
Bilişsel gelişim evrelerine göre çocuğun oynadığı oyun da değişir:
Alıştırmalı oyun (duyu-motor evresi 0-2 yaş): Oyun uzanma, çekme, yakalama, vurma, nesneleri atma gibi davranışlardan alınan hazdır. Bu davranışlar tekrarlanırken bebek eğlenir. Tesadüfen keşfedilen yeni şemalar ile var olan şemaların bileşimi gerçekleşir. Yerde yuvarladığı makarayı arabaya benzetmesi gibi. Ayrıca hareketlerin, sözcüklerin veya nesnelerin amaçlı şekilde birleştirilmesi de görülür.
Sembolik oyun (işlem öncesi evre 2-7 yaş): Sembolik oyun temsili düşünmenin temelini oluşturur. Çocuk, gerçekte olan önemli olayları oyunda kullanır, ancak oyunda gerçeğe uyma zorunluluğu olmadığından olaylar değişikliğe uğrayabilir. Sembolik oyun yaşlara göre değişir. Özellikle 2–4 yaş civarında gerçeklerden uzak, hayali kişilerin de yer aldığı oyunlar oynanırken sembolik oyun yaşla birlikte gerçeğe daha uygun oynanmaya başlanır.

Kurallı oyun (somut işlemler evresi 7-12 yaş): Bu evrenin daha ileri bir bilişsel düzey gerektirdiğini düşünen Piaget’ye göre mantıklı düşünme, çocuğun diğer çocuklarla oynaması ile gelişir. Bu evredeki sembolik oyun kurallarla doludur, gerçekçi ayrıntılara dikkat edilir. Oyunun kuralları ve kurallara uymayanlara verilecek ceza önem taşır. Çocuk oyunda kurallara uyarak sosyal normlara uygun davranmaya başlar.

Sosyo-Kültürel Gelişim Kuramı

Rus psikolog Lev Semenoviç Vygotsky’e göre oyun çocuğun yarattığı hayali bir durumdur ve sosyokültürel etkileşimler sonucunda ortaya çıkar. Oyun yaratılır, yani yeni bir oluşumdur. Bu oluşum gerçek hayattan da parçalar taşır, ancak çocuk oyunda gerçek hayattaki durumun önüne geçen ve onun kısıtlamalarından arınmış zihinsel bir durum yaratır.

Oyun, çocuğun sembol kullanma becerisinin gelişiminde önemli role sahiptir, çocuğa bir nesne ya da davranış ile onun anlamını ayırması konusunda yardımcı olur. Çocuğun bu ayrımı yapabilmesindeki en önemli olay, bir nesneyi başka bir nesnenin yerine kullanması veya bir hareketi başka bir hareketi temsil etmek amacıyla yapmasıdır.
Oyunda önemli ve farklı olan unsur, çocuğun özgür iradesiyle önceki yaşantılarından edindiği neden-sonuç ilişkilerini kullanarak yeni davranışlar üretmesi ve böylece olumsuz dürtülerinden arınmasıdır.
Sosyal Öğrenme Kuramı

Albert Bandura’ya göre oyun, çocuğun gözlemleri yoluyla elde ettiği bilgileri ve tecrübeleri tekrarladığı, modellediği öğrenme yollarından biridir. Çocuk oyunlar sırasında davranışlarını bir çok kez tekrarlar, böylece davranışlarını geliştirir, yeni davranışlar kazanır. Oyun çocuk için sosyalleşmenin en akılcı ve en doğal yoludur.

Diğer Kuramlar

Sistem Kuramı

Bu kuramı ortaya koyan Helenko’ya göre oyun, birey ile çevresi arasında bir ilişkidir. Birey ve çevresi bir sistem oluşturur. Oyun ve oyun davranışı denilebilmesi için dışarıdan hiçbir zorlama olmadan birey kendi oyun faaliyetini, oyundaki nesneleri ve oyun arkadaşını seçebilmelidir. Çocuk oyun ortamı oluşturarak, kendi kendine bir oyun ortamından diğerine geçerek dışarıdan gelen olumsuz etkileri ortadan kaldırabilir.
İçten Uyarılma Kuramı

Helenko’nun söylediği gibi oyun, birey ile çevresi arasında bir ilişki ise şu soru ortaya çıkar: “Birey çevreyle hangi açıdan ilişkiye girer?” Bu soru çerçevesinde Berlyne, genel bir davranış modeli olan ‘heyecan arama’ kavramını ortaya koymuştur. Bu yaklaşıma göre oyun, keşfetme davranışlarına bağlıdır ve uyarılma durumlarının dengelenmesidir. Berlyne’ e göre hareketsiz durmak, organizmanın doğal durumu değildir. Oyunda görülen uyarılma mekanizması, organizma tarafından kontrol edilir ve işlem sonunda haz duygusu yaşanır.



ÖRNEK

•Küçük çocuk kaydıraktan kaymaktan tedirgin olabilir, heyecanlanabilir, ama buna rağmen kayar ve bu davranışını tekrarlar. Bir süre sonra kayma şekli farklılıklar gösterir. Her bir farklı hareket beraberinde yeni bir belirsizlik durumu getirir ve bunun üstesinden gelinmelidir. Kaydırak yeni bir araç olmadığı hâlde çocuk kendi davranışlarını değiştirerek etkinliğe yenilik ve heyecan katar. Bu oyun, çocuğun yenilik yaratacak seçenekleri tükettiğinde ilgi çekmez olur.

ÖZET

•19. yüzyıl itibariyle oyun ile ilgili görüşler yerini kuramlara bırakmaya başlamıştır. Bu kuramlar ‘klasik’ ve ‘çağdaş’ olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Klasik kuramlar çocukların neden oyun oynadıklarını; çağdaş kuramlar ise çocukların nasıl oyun oynadıklarını ve oyunun içeriğini açıklamaya çalışır.



•Klasik kuramlardan Fazla Enerji Kuramı, organizmada biriken fazla enerjinin boşaltılması için oyun oynandığını savunurken Dinlenme / Rahatlama Kuramı ile Gerginliği Giderme Kuramı tam tersini iddia ederek harcanan enerjiyi tekrar elde etmek üzere oyun oynanır görüşünü ileri sürer.

•Klasik kuramlardan Yaşama Hazırlık Kuramı oyun oynamanın nedenini yaşama hazırlık olarak açıklarken Özünü Bulma/Tekrarlama Kuramı tersini savunarak çocuk evrimsel bir süreç içinde özünü sürdürmek amacıyla oyun oynar görüşünü ortaya koyar.

•Çağdaş kuramlar içinde yer alan Freud, Erikson, Piaget ve Vygotsky’nin kuramlarında oyunun çocuğun kişilik ve zihin gelişimine paralel olarak geliştiği açıklanır.

•Diğer kuramlardan Sistem Kuramı, oyunu birey ile çevresi arasında bir ilişki olarak tanımlarken İçten Uyarılma Kuramı çocuğun oyun oynama nedenini heyecan arama kavramı ile açıklar.



OYUN ETKİNLİKLERİ – ÜNİTE 7

Çocuğun olduğu her yerde mutlaka oyun vardır. Dünyanın her yerinde çocuklar her koşulda oyun oynar, bu açıdan oyun evrensel bir dil ve çocuğun hayattaki en önemli işidir denilebilir. Oyun çocuk için yaşamın anlamıdır, var oluşunu oyunla sürdürür. Çocukların her eylemi oyun olmamakla birlikte zamanlarının önemli bölümünü oyun oynayarak geçirirler. Küçük çocuklar her eylemlerini oyunlaştırma eğilimindedir. Yemek yemek, giyinmek, tuvaletini yapmak, seyahat etmek vb. bir oyun değildir, ama çocuklar için bu eylemler sırasında oyun oynamalarına engel yoktur. Oyun, çocuğun kendini adadığı bir iş, bir uğraştır. Oyun, çocukların gereksinimi, ilgisi ve hakkıdır.

Oyun geliştirir, öğretir ve sağlıklı olarak büyümeyi garantiler. Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Çocuklar dünyaya geldikleri ilk andan itibaren öğrenmek ve keşfetmek için büyük bir heves duyarlar; aktif bir şekilde çevrelerini keşfederler, çevrelerindeki insanlar ve nesneler ile duyuları yoluyla etkileşime girerler, iletişim kurmayı öğrenirler ve çevrelerinde gördükleri şeylere dair fikirler oluşturmaya başlarlar, bu yolla da öğrenirler. Oyun, bilgi üretim merkezidir. Çocuk için oyunun anlamı ve amacı araştırmak, bulmak, tanımak, yeni bilgiler edinmek, eski bilgilerini kullanmak, bilgilerini yeniden düzenlemek ve yapılandırmaktır. Çocuk daha sonra bu bilgilerin gerçekten işe yarayıp yaramadığını yaşantılarıyla keşfeder; bazılarını söndürür, bazılarını kullanarak geliştirir. Elkind’e göre, çocukluk yıllarında tatmin edici koşullarda oyun oynayan çocukların okul başarısı, disiplin ve davranış sorunları diğer çocuklara oranla daha iyi durumdadır.
ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNDE OYUNUN YERİ VE ÖNEMİ

Oyun, en etkili ve en kolay öğrenme yoludur. Oyunun gücünü çocukların gelişmesinde bir araç olarak kullanabilmek önemlidir. Okulların ‘çocuk dostu’ olabilmesi için ‘oyun temelli öğretim’ yollarının kullanılması ve çocukların gelişimlerini destekleyecek oyun materyalleri ile zenginleştirilmiş ortamların çocukların hizmetine sunulması gerekir.

Oyun, bütün gelişim alanlarına ait becerileri etkileyecek güçtedir, yani çocuğun tüm alanlarda gelişmesini sağlar

Çocuklar hem oyun oynayarak gelişimsel ilerleme gösterir hem de gelişim sürecinde doğal olarak oyun oynarlar. Oyun, gelişimin kendisi, aynı zamanda da gelişimin destekleyicisidir. Bu durum, oyunun pedagojik değerine dikkat çekmek açısından çok önemlidir.



Bu nedenle çocuklara oyun olanakları verilmeli, verilecek eğitim oyunla zenginleştirilmelidir. Oyun aracılığıyla eğitim daha kolay gerçekleşir. Oyunla eğitime ‘etkin öğrenme, yaşayarak öğrenme’ de denir.

ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNDE OYUNUN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE OLAN ETKİLERİ

Oyun; çocuğun fiziksel ve psikomotor, bilişsel, dil, yaratıcılık, sosyal ve duygusal alanlarda gelişimini sağlayan bir araçtır. Bu gelişim alanları birbirini etkiler. Çocuk oynayarak gelişir, geliştikçe oynadığı oyunlar, oyunlarda sergilediği beceriler, tercih ettiği oyun malzemeleri değişir.



Oyun oynamayan çocuğun bedensel, zihinsel ve ruhsal yönden sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Çocuğun gelişimine çok büyük katkıları olan oyunun gelişim alanlarına etkilerinin ayrı ayrı incelenmesi oyunun önemini anlamak açısından önemlidir.

Oyunun Çocuğun Fiziksel ve Psikomotor Gelişimine Olan Etkileri

Büyüme ve gelişim, yaşamın başından sonuna kadar devam eden dinamik bir süreçtir. İnsan gelişiminin temel alanlarından biri, birbirleriyle ilişkili olan ‘fiziksel (bedensel)’ ve ‘psikomotor (devinsel)’ gelişimdir.

Fiziksel gelişim genel olarak boy, ağırlık, hacim gibi beden oranlarında ve fiziksel görünümde meydana gelen değişimle birlikte bedeni oluşturan alt sistemlerin büyüme ve gelişimini ifade eder. Fiziksel gelişim, bütün bir gelişimin temelini oluşturduğu için gelişimin öteki alanları üzerinde de önemi vardır. Sağlıklı bir gelişim sağlıklı bir beden gerektirir. Birey, her gelişim döneminin kendine özgü gelişim görevlerini yaparken bedenini kullanmak zorundadır.

Çocuk hareket ettikçe fiziksel olarak gelişir, geliştikçe yapabildiği hareketler daha karmaşıklaşır.

Psikomotor gelişim, fiziksel büyüme ve gelişme ile birlikte merkezi sinir sisteminin (beyin-omurilik) gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanmasıdır. Çocuğun kol ve bacakları ile tüm organlarını kullanmak için güç ve hız kazanmasında, beden organları arasında eşgüdüm (koordinasyon) sağlamasında ve onları denetim altına almasında becerikli duruma gelmesine psiko-motor gelişim denir. Psikomotor gelişim sürecinde kazanılan hareket modelleri ‘büyük kas hareketleri (kaba motor beceriler)’ ve ‘küçük kas hareketleri (ince motor beceriler)’ olmak üzere iki kategoride toplanır. Küçük kas hareketlerinin gelişimi büyük kas hareketlerinin gelişimini izler.

Büyük kas hareketleri; emekleme, yürüme, koşma, atlama, yuvarlanma, kayma, tırmanma, zıplama, sıçrama ve sekme gibi hareketlerdir. Bu hareketlerin her biri çeşitli şekillerde birleştirilerek yeni hareketlerin üretilmesinde kullanılır. Bunların yanısıra ayakta dik durumda dönme, eğilme, itme, çekme gibi yer değiştirmeden yapılan hareketler ile denge hareketleri de büyük kasların kullanımını içerir. Denge aslında tüm hareketlerde önemli bir faktördür. Örneğin, topa ayakla vurma ya da bisiklete binme çocuğun dengesini kaybetmeksizin bir nesneyi hareket ettirme sürecidir.

Küçük kas hareketleri ise manipülatif beceri olarak tanımlanan eli ve ayağı kullanma ve nesne kontrol becerilerini kapsar. Tutma, bırakma, sıkma, yoğurma, koparma, delme, düğme ilikleme, çözme, bağlama, açma-kapama, katlama, makasla kesme, yapıştırma, buruşturma, boyama, çizme, yazı yazma, örme, ipe geçirme, piyano çalma, topu havada ya da yerde, elle, raketle, sopayla ya da ayakla kontrol altına alma gibi hareketleri yapabilmek için küçük kasların gelişmiş olması gerekir. Küçük kasların gelişmesi için su, kum, kil, çamur, tuz seramiği, plastirin, oyun hamuru gibi materyallerle yapılan çalışmalar; karalama, çizme, boyama gibi kalem, boya, fırça kullanımını gerektiren etkinlikler, ipe boncuk dizmek, makasla kesmek, katlamak gibi etkinlikler önemlidir.
Oyunun Çocuğun Bilişsel Gelişimine Olan Etkileri

Biliş; insanların dünyayı öğrenmelerini ve anlamalarını içeren zihinsel faaliyetler olarak tanımlanır ve dikkat, algı, bellek, bilme, tanıma, anlama kavrama, düşünme, akıl yürütme, problem çözme, öğrenme, yaratıcılık, dil gelişimi, okuma-yazma gibi zihinsel süreçleri içerir. Bilişsel gelişim ise bu zihinsel süreçlerde yaşla birlikte meydana gelen değişim ve ilerlemeleri ifade eder.



bilişsel gelişimin bebeklik döneminden itibaren oyun ile başladığı konusunda hemfikirdir. Çocuk akıl yürütme, seçim yapma, sebep-sonuç ilişkileri kurma, dikkatini toplama gibi bilişsel gelişimle ilgili pek çok kavramı oyun içinde öğrenir. Oyun; nesnelerin tanınmasına, isimlendirilmesine, işlevlerinin ve nasıl kullanıldıklarının öğrenilmesine, farklı özelliklerinin keşfedilmesine yardımcı olur.

Matematiksel düşünme becerisini geliştirir. Büyük-küçük, ince-kalın, uzun-kısa, hafif-ağır, sıcak-soğuk, tatlı-ekşi, hızlı-yavaş gibi duyularımızla algılanan pek çok kavramla birlikte eşleştirme, sınıflama, sıralama, analiz ve sentez yapma, problem çözme gibi zihinsel işlemler oyunla kendiliğinden ve kolayca öğrenilir. Şekil, renk, boyut, ağırlık, hacim, ölçme, sayma, tartma, zaman, mekân, uzaklık ile ilgili kavramların kazanımı; erime, kuruma, buharlaşma, soğuma gibi doğa olaylarını öğrenme oyunla gerçekleşir.



Oyun, bilişsel süreçlerden biri olan problem çözme becerilerini geliştirmede de etkilidir. Sorunların çözümünde çocuğun kendi bulduğu yöntemleri uygulamasına fırsat tanır. Çocuk ayrıca oyun yoluyla kazandığı bu deneyim ve bilgiler arasında ilişkiler kurarak bu bilgileri, daha sonra gerçek yaşamda karşılaştığı problemleri çözmede kullanabilme becerisi kazanır.
Oyunun Çocuğun Dil Gelişimine Olan Etkileri

Dil gelişimi, bilişsel gelişimin bir parçasıdır. İnsan sosyal bir varlıktır ve dil sayesinde başka insanlarla iletişim ve etkileşime girer. Dil; düşünce, duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü ve gelişmiş simgesel bir dizgedir. Dil, biliş demektir ve insanların öğrenme, düşünme ve hatırlamasının en önemli yoludur.

Yapılan araştırmalar; oyun oynayarak büyüyen çocukların düzgün konuşma ve ifade becerilerinin yeterince ve nitelikli oyun oynamamış çocuklara göre daha düzgün, kelime dağarcıklarının daha zengin olduğunu göstermektedir. Oyun yoluyla çocuk yeni bilgiler edinir, bilgilerini başkalarına aktarır, bilgi dağarcığını geliştirir. Nesneleri, araç-gereçleri tanır, isimlendirir; durumları, kişilerle ilgili sözcükleri kavramsallaştırır, böylece sözcük dağarcığı gelişir, zenginleşir.



Çocuk oyun aracılığıyla dilin tüm yapılarını öğrenir. Bruner, çocukların zarflar, sıfatlar, iyelik ve soru ekleri gibi dilin en karmaşık dilbilgisi yapılarını oyunda öğrendiklerini belirtir.

Çocuk oyunda nesneler ve olaylar arasındaki fark ve benzerlikleri ifade etmeyi, çeşitli sesleri ve bunlara verilen isimleri öğrenir; sadece sözel değil, sözel olmayan dil becerilerini de geliştirir. Oyun çocuğun sesleri ve tonlamaları doğru kullanma becerisi kazanmasına yardım eder. Çocuğu okuma ve yazmaya hazırlar.


Oyunun Çocuğun Yaratıcılığına Olan Etkileri

Yaratıcılık, bilişsel gelişimin içinde ele alınan zihinsel süreçlerden biridir; bilinen nesneleri, yapıları, olayları, duyguları yeni bir biçimde kullanmak veya farklı bir biçimde birleştirmektir. Bireysel farklılıklar gösteren yaratıcılık yeteneği, çocukların anlatım ve yorumlarında kendine özgü ses, sözcük, düşünce, davranış, tasarım, çizgi, renk vb. kullanarak algılamalarını yansıtmalarıdır. Her çocukta yaratıcı olma yeteneği bulunur.



Oyun yaratıcılığın kaynağı, çocuğun yaratma ortamıdır, çünkü çocuklar oyunlar sırasında sürekli olarak farklı şeyler yapar, farklı malzemelerle oynar, onları gerçek kullanımlarının dışında da kullanabileceklerini keşfeder, farklı kimliklerin rol ve sorumluluklarını alma fırsatı bulurlar. Çocuk yalnız büyüklerden gördüğünü oyuna aktarmakla kalmaz, kendi yeteneğini de bunlara katarak yeni şeyler yaratır.

Çocuklar kendi gerçeklerini yapılandırırken, kendilerini tanıma yolunda yaşanmış deneyimlerini temsil ederken bir çok imge ve senaryolar kullanırlar. Yeniden yaratma eğilimlerine konuşmalarında, çizgi ve boya çalışmalarında, elişi etkinliklerinde, müzik, dans ve dramada tanık oluruz.



Öğretmen, etkinliklerde esnek olmalı, çocukların etkinliğe kendilerinden bir şeyler katmasına izin vermelidir. Çocukların oynadıkları oyunlarda hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını kullanarak sergiledikleri davranışlar, konuşmalar, sanat etkinliklerinde ortaya koydukları ürünler yetişkinlere anlamsız ve saçma gelebilir. Bu nedenle çocuklara müdahale edilmemeli, çocuklar engellenmemelidir.
ÖRNEK

Yaptığı resimdeki adamı yeşile boyayan bir çocuğa “niye bunu yeşile boyadın, yeşil insan olur mu?” diyerek müdahale etmemeli ya da oyunda iskemleyi ters çevirerek üstüne oturan çocuğa doğru oturması söylenmemelidir


Oyunun Çocuğun Sosyal ve Duygusal Gelişimine Olan Etkileri

Duygular, bireyin içinde bulunduğu durum ya da mevcut faaliyetlerin hoşnutluğunu ya da hoşnutsuzluğunu yansıtan davranışlarla kendini gösterir. Çocuklar oyundan zevk alır, eğlenir, çoğunlukla olumlu duygusal yaşantılar edinirler. Oyun, çocuğa duygu zenginliği sunar; oyunlar sırasında kızgınlık, kıskançlık, rekabet, mutluluk, acı, öfke, merak, hayret, korku, sevinç, üzüntü, güven duyma gibi çok değişik ve karmaşık duyguları ardı ardına yaşayabilir ve her birinin deneyimi ile öğrenir ve olgunlaşır.



Olumsuz yaşantılarla baş etmek için oyun çocuğa prova yapma olanağı sunar. Çocuğun ilkel, henüz olgunlaşmamış duygularını kontrol altına alabilmeyi öğrenmesi için de etkili yoldur, yani oyun çocuğun duygularını denetlemesini sağlar. Duygusal tepkilerin dramatize edilmesi, oyunlaştırılması çocuğun kendini tanımasına yardımcı olur. Çocuk, oyun yoluyla benmerkezcilikten ayrılır. Başkalarının duygularını, gereksinimlerini anlar, Kendine olan güveni gelişir. Çocuğun olumlu ya da olumsuz duygularını öğrenip onu doğru yönlendirebilmek oyunla mümkün olur.

Sosyal gelişim, çocuğun toplumda geçerli olan kültürel değerleri öğrenerek yetişkinlerin dünyasına hazırlanması ve yetişkinlerin davranış biçimlerini yaşantısına uygulayabilir duruma gelmesidir. Bir başka deyişle toplumsallaşma, çocuğun kendisiyle ve başkalarıyla iyi geçinme ve olumlu etkileşim kurma yeteneği kazanmasıdır. Çocuk, toplumun kural ve gereklerini ve bunlara uymayı en kolay ve zararsız biçimde oyun sırasında öğrenir.



Çocuklar, oyun, oyuncak ve oyun arkadaşı tercihi yaparak inisiyatif kullanmayı öğrenirler, karar verme becerileri gelişir. Oyunda çocuğun kendine güvenleri artar; çevresindeki nesne ve canlıları korumayı ve onlara zarar vermemeyi, doğa ve insan sevgisi, yurt sevgisi, ülkeye bağlılık gibi kavramları öğrenir; görgü kurallarını öğrenir ve uygular. Bunların yanı sıra çocuk cinsel rolünü kavrar, cinsel kimliğinin farkına varır, toplumdaki çeşitli sosyal rolleri ve statüleri keşfeder.

Oyunun Çocuğun Öz Bakım Becerilerinin Gelişimine Olan Etkileri

Oyun, çocukların gerçek yaşamda çok önemli olan öz bakım becerilerini kazanmalarına da yardımcı olur. Öz bakım becerilerini kazanmak için en uygun oyun evciliktir.



Çocuk oyun esnasında tarak, diş macunu, diş fırçası, sabun, havlu, tabak, kaşık, çatal, bıçak, ütü gibi araçların kullanılışını öğrenir ve gerçek hayatta da kullanmak için çaba harcar. Oyun yoluyla çocuk yemek yeme kurallarını, yemeklerin nelerden ve nasıl yapıldığını; yemeklerden önce ve sonra ellerini yıkaması gerektiğini, yemekten sonra dişlerini fırçalaması gerektiğini öğrenir. Temizlik ile ilgili kavramları, temizlikte kullanılacak araçları tanır, düzen ve temizlik alışkanlığı edinir. Giyinmeyi, soyunmayı, eşyalarını toplamayı oyun yoluyla öğrenir.
ÖZET

Oyun geliştirir, öğretir ve sağlıklı olarak büyümeyi garantiler. Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Çocuklar dünyaya geldikleri ilk andan itibaren öğrenmek ve keşfetmek için büyük bir heves duyarlar; aktif bir şekilde çevrelerini keşfederler, iletişim kurmayı öğrenirler ve çevrelerinde gördükleri şeylere dair fikirler oluşturmaya başlarlar.

•Oyun; çocuğun fiziksel ve psikomotor, bilişsel, dil, yaratıcılık, sosyal ve duygusal alanlarda gelişimini sağlayan bir araçtır. Bu gelişim alanları birbirini etkiler. Çocuk oynayarak gelişir, geliştikçe oynadığı oyunlar, oyunlarda sergilediği beceriler, tercih ettiği oyun malzemeleri değişir.

•Psikomotor gelişim sürecinde kazanılan hareket modelleri ‘büyük kas hareketleri’ ve ‘küçük kas hareketleri’ olmak üzere 2 kategoride toplanır. Büyük kas hareketleri; emekleme, yürüme, koşma, atlama, yuvarlanma, kayma, tırmanma, zıplama, sıçrama ve sekme; küçük kas hareketleri ise tutma, bırakma, sıkma, yoğurma, koparma, açma-kapama, katlama, makasla kesme, boyama, çizme, yazı yazma gibi hareketlerdir.

•Çocuk akıl yürütme, seçim yapma, sebep-sonuç ilişkileri kurma, dikkatini toplama gibi bilişsel gelişimle ilgili pek çok kavramı oyun içinde öğrenir. Oyun; nesnelerin isimlendirilmesine, nasıl kullanıldıklarının öğrenilmesine yardımcı olur. Matematiksel düşünme becerisini geliştirir. Büyük-küçük, ince-kalın, uzun-kısa, hafif-ağır, sıcak-soğuk, tatlı-ekşi, hızlı-yavaş gibi duyularımızla algılanan pek çok kavramla birlikte eşleştirme, sınıflama, sıralama, analiz ve sentez yapma, problem çözme gibi zihinsel işlemler oyunla kendiliğinden ve kolayca öğrenilir.

•Oyun, çocuğun sözlü olarak anlatılanları kavrama yeteneğini geliştirir, çocuk anlatılanı daha iyi ve çabuk anlar. Soru sormayı ve cevap vermeyi; doğru ve düzgün cümle kurmayı öğrenir, dolayısıyla kendini, duygu ve düşüncelerini daha iyi ve rahat ifade eder. Nesneleri, araç-gereçleri tanır, isimlendirir; durumları, kişilerle ilgili sözcükleri kavramsallaştırır, böylece sözcük dağarcığı gelişir, zenginleşir.

•Oyun yaratıcılığın kaynağı, çocuğun yaratma ortamıdır, çünkü çocuklar oyunlar sırasında sürekli olarak farklı şeyler yapar, farklı malzemelerle oynar, onları gerçek kullanımlarının dışında da kullanabileceklerini keşfeder, farklı kimliklerin rol ve sorumluluklarını alma fırsatı bulurlar.

•Çocuklar iç dünyalarındaki duygusal gereksinimlerini oyunlarında nesnelere, durumlara ya da arkadaşlarına aktararak gerginlikten, çatışmalardan arınırlar. Oyun, çocuğun ilkel, henüz olgunlaşmamış duygularını kontrol altına alabilmeyi öğrenmesi için de etkili yoldur.



•Çocuk oyunda arkadaş olma, akranları ile iyi ilişkiler kurma, paylaşma, iş birliği yapma, yardımlaşma gibi olumlu sosyal beceriler geliştirir, böylece benmerkezcilikten kurtulmaya başlar. Başkalarının bakış açısını öğrenmek, farklı fikirlere karşı kabul ve duyarlık geliştirmek, istediğini ifade etmek ya da ertelemek, başkalarının haklarına saygı duymak, kurallara ve sınırlamalara saygı göstermek, haklarına ve eşyalarına sahip çıkma gibi özellikler kazanır.
Yüklə 147,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin