Çocukluk Dönemim Mekke Ziyareti


- Kur'ân-ı Kerim'in Sahabe Hakkındaki Görüşü



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə15/26
tarix05.09.2018
ölçüsü0,98 Mb.
#76843
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   26

1- Kur'ân-ı Kerim'in Sahabe Hakkındaki Görüşü


Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, Allah (c.c.) kitabının çeşitli yerlerinde Resulullah'a (s.a.a) dünya mal ve makamına ulaşmak için değil, Allah'ın ve Resulünün rızasını umarak uyup itaat eden sahabeyi övmüştür. Allah'ın onlardan, onların da Allah'tan razı olduğunu beyan buyurmuştur.

Müslümanlar bu tür sahabeyi Resulullah'a karşı itaatkâr davranışlarından ve diğer çeşitli tutumlarından tanımış bulunmakta ve onlara saygı göstermekte, onları hürmet ve büyüklükle anmaktalar.

Bahsim, Şia ve Ehlisünnet'in birlikte hürmet ettiği bu tür sahabe hakkında değildir. Aynı şekilde Şia ve Ehlisünnet'in birlikte nefret ve lânet ettikleri münafıklarla da ilgili değildir. Bu arada söz konusu ettiğim sahabe, Müslümanların haklarında ihtilâf ettikleri ve Kur'ân-ı Kerim'in ve Re-sulullah'ın kendilerini bazı işlerinden dolayı kınamış olduğu ve diğerlerini onlardan sakındırdığı kimselerdir.

Şia ve Ehlisünnet'in arasındaki ihtilâf, bu tür sahabe hakkındadır; çünkü bu tür sahabenin adaleti hakkında Şia şüphe etmekte ve onların söz ve davranışların tenkit etmektedir; ama Ehlisünnet bu tür sahabenin yaptığı işleri kendi kitaplarında yazmış olmasına bakmayarak onların hepsini adil bilmektedir. Bu incelemeden maksadım bu hususta hakkı ortaya koymaktır. Bu hususlara değinmekteki maksadım şudur: Bazıları benim sahabeyi öven ayetleri bırakıp yalnız onları tenkit eden ayetleri tuttuğumu sanmasın. Hatta ben araştırmamın sonucunda bazı övgü ayetlerinin yergiyi ve yergi ayetlerinin de övgüyü içine aldığını gördüm.

Burada ben üç yıllık araştırmam boyunca elde ettiğim bilgileri ve ulaştığım sonuçların hepsini nakletmek istemiyorum. Sadece bazı ayetleri numune olarak zikretmekle yetineceğim.

Daha geniş bilgi edinmek isteyenler ise araştırma ve incelemenin zorluklarına katlanmalıdır. Bu yolla insan ken-di zahmetinin sonucunda hidayete kavuşmuş olur. Allah Te-ala'nın her insandan istediği de zaten budur. Bir kişi kendi fikrî araştırma ve çabası sonucunda hakikati bulursa, kendi vicdanının feryadına müspet cevap verdiği için hakkı tereddütsüz kabul eder ve hidayete kavuşması çok kolay olur. Ama dış etkenlerin neticesinde kişinin hakla karşılaşması, çoğu zaman onun hidayete varmasına sebep olmaz. Bir de insan, eğer doğru yolu içten doğan bir kanaat ile ele geçirirse, bu inanç, his ve duygular sebebiyle ele geçirilen inançtan kat kat üstün ve kalıcı olur.

Allah Teâla, Peygamber'ini överek buyuruyor ki:

Seni, hakikati aradığında buldu da yol gösterdi sana.[1]

Ve diğer bir başka yerde buyuruyor ki:

Bizim için cihat edenleri biz yollarımıza sevk ederiz ve şüphe yok ki Allah elbette iyilik edenlerle beraberdir.[2]

[1]- Duhâ, 7

[2]- Ankebût, 13


1- İslâm'dan Dönme İle İlgili Ayet


Allah Teâla Aziz kitabında buyuruyor ki:

Muhammed ancak bir peygamberdir; ondan önce nice peygamberler geldi geçti; ölürse yahut öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Kim dönerse bilsin ki, Allah'a hiçbir surette zarar vermez; Allah şükredenlerin mükâfatını yakında verecektir.[1]

Bu ayet, Resulullah'ın (s.a.a) hayatında Müslümanlara hitap ederek apaçık bir şekilde bildiriyor ki, sahabe Peygamber'in vefatından sonra hemen dinden dönme ile karşı karşıya gelecektir ve sadece onlardan çok az bir kısmı inandıklarında sabit kalacaklardır. Bu grup, yani dinde sabit kalanları Allah bu ayette şükredenler olarak vasıflandırmıştır. Şükredenler de çok azdır; çünkü Allah Teâla diğer bir ayette: "Ve kullarımdan pek azı şükreder." diye buyurmaktadır.

Resulullah'tan (s.a.a) naklolunan hadis-i şerifler, bu ayette zikredilen dinden dönme meselesini açıklamıştır. Sonraki bölümde bu hadislerden birkaç tanesini nakledeceğiz.

Eğer bu ayet-i kerimede Allah Teâla İslâm'dan dönüp mürtet olanların cezalarını zikretmemiş ve yalnız Allah'a şükredenlerin iyi mükâfatlara lâyık olduklarını zikretmişse İslâm'dan dönenlerin asla Allah'ın mükâfat ve bağışına ulaşamayacakları herkes tarafından bilindiği içindir. Resulullah (s.a.a) bu hususu birkaç hadisinde açıklamıştır.

Biz de eğer Allah dilerse bu kitabımızda onlardan bazılarını nakledeceğiz.

Sahabenin saygınlığını korumak için, söz konusu ayetten yalnız Talihe, Seccah ve Esvedi'l-Ânesî'nin kastedildiğini söylemek doğru değildir; çünkü bunlar, Hz. Resul-i Ekrem'in kendi hayatında dinden dönüp Peygamberlik iddia ettiler. Hatta Resulullah onlarla savaştı ve onları mağlup etti. Yine bu ayet Malik İbn Nuveyre ve taraftarlarına da yorumlanmaz. Çünkü onlar makul bazı sebepler yüzünden zekâtlarını Ebubekir'e vermediler. Evvela halife seçimi mevzusunu inceleyip meselenin aslını öğrenmek istiyorlar-dı. Çünkü onlar Haccetu'l Veda da Resulullah (s.a.a) ile birlikte hacca gitmişlerdi ve Gadir-i Hum denilen yerde Hz. Resulullah'ın Ali'yi (a.s) kendisinden sonra halife tayin etmesine bizzat şahit olmuş ve orada diğer Müslümanlar gibi Hz. Ali'ye biat etmişlerdi. Hatta Ebubekir'in bile orada Hz. Ali'ye biat ettiğine şahit olmuşlardı.

Bu yüzden bunlar yeni halifenin gönderdiği elçilerin, Resulullah'ın ölüm haberini getirip Ebubekir'in adına zekât talep etmeleriyle karşılaşınca şaşırdılar.

Tarih, bu olayın hakikatine inmek istememiş onu üstü kapalı tutmaya çalışmıştır. Çünkü bu olay iyice incelenirse bazı sahabelerin makamına gölge düşebilir. Burada şu noktaya işaret etmek gerekir ki, Malik İbn Nuveyre ve onun taraftarları Ömer ve Ebubekir'in de itiraf ettikleri gibi Müslüman idiler; çünkü Ebubekir ve Ömer de dâhil olmak üzere sahabeden bir çoğu Malik İbn Nuveyre'in Halid İbn Velid tarafından öldürülmesine itiraz ettiler ve Ebubekir Beytülmaldan Malik'in kan parasını (diyetini) onun kardeşine vermiş ve özür dilemiştir.

Demek ki Malik ve taraftarları dinden çıkmış değildi. Çünkü İslâm'dan çıkıp mürted olan kişinin katli farz olur ve artık onun için Beytülmalden diyet vermek söz konusu olamaz ve onun öldürülmesinden dolayı onun vasilerinden özür dilenmez. O hâlde, "İslâm'dan dönmekle ilgili ayet" Resulullah ile Medine'de birlikte olan ve onun vefatından sonra İslâm'dan dönen sahabelere aittir. Bu konu Resulullah'tan nakledilen hadislerde de iyice açıklandığına göre artık bu hususta şüphe ve tereddüde yer kalmıyor. İnşaallah yakında o hadisleri de zikredeceğiz.

Bunların haricinde tarihin kendisi de Peygamber'den sonra İslâm'dan dönenler hususunda en iyi şahittir. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra sahabenin arasında vuku bulan hadiseleri inceleyen görür ki, sahabelerden çok azı hariç hak yolda sebat gösteren kalmadı.

[1]- Âl-i İmrân, 144



Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin