Türkiye yoksulluğun azaltılmasında ve refahın paylaşılmasında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. 2002 ile 2014 arasındaki dönemde yoksulluk oranı yüzde 44’den yüzde 18’e inmiş (5 ABD Doları/gün olarak belirlenen bölgesel yoksulluk sınırına göre), aşırı yoksulluk ise (2,50 ABD doları/gün) daha hızlı bir düşüşle yüzde 13’ten yüzden 3,1’e inmiştir.2 Makroekonomik oynaklığa ve verimlilik farklarına rağmen hem ılımlı hem de aşırı yoksulluk kırsal ve kentsel bölgelerde azalmıştır. Söz konusu dönemde kırsal yoksulluk yüzde 54’ten yüzde 33’e, kentsel yoksulluk ise yüzde 37’den yüzde 11’e düşmüştür. Yoksullukta azalmanın en önemli etkeni yeniden dağılımdan ziyade ekonomik büyüme olmuştur; nüfusun düşük gelirli kesimi için büyüme daha iyi gelir fırsatları yaratmıştır.
Türkiye’nin zenginliği paylaşılmıştır ve gelir dağılımının en alt kesiminin refah düzeyi yükselmiştir. Nüfusun en yoksul yüzde 40’lık kesiminin (B40) kişi başına tüketimindeki artış ile ölçülen paylaşılan refah Türkiye’de önemli düzeyde artmıştır. Nüfusun en yoksul yüzde 40’lık kesiminin kişi başına tüketimindeki yıllık artış 2007 ile 2012 arasında yüzde 4,3’e ulaşmıştır; bu oran nüfusun tamamına ilişkin orana yakın bir rakamdır. Bu benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında iyi bir performansa işaret etmektedir; OECD ülkeleri arasında Meksika ve Şili’den daha iyi ancak Rusya ve Brezilya’dan daha düşüktür.