Türkiye’nin AB ile ilişkilerine inişler ve çıkışlar damgasını vurmuştur. Türkiye 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasından bu yana AB ile olan ekonomik bağlarından önemli ölçüde faydalanmıştır. 2005 yılında, AB ile katılım müzakereleri başlamıştır ve bu süreç reform yolu için bir çıpa, uzun vadeli hedefleri için de güçlü bir pozitif gösterge işlevi görmüştür. 2010’lu yılların başlarından bu yana AB müzakereleri yavaşlamasına rağmen, 2015/16 yıllarında katılım sürecinde iki yeni fasıl daha müzakerelere açılmıştır. 2015 yılının sonlarında, Türkiye’den Avrupa’ya çok sayıda GKSS geçişinden kaynaklanan krizin daha hızlı bir ilerleme için bir teşvik sunduğu görülmüştür. Türkiye Avrupa’ya düzensiz göç geçişini durdurmak için daha fazla çalışma yapmayı kabul ederken, AB bir insani yardım programı kapsamında Türkiye’den GKSS kabul etmeyi, Gümrük Birliğinin güncelleştirilmesi çalışmalarını, AB müzakere sürecini ve Türklerin vizesiz bir şekilde Avrupa’ya girişine olanak tanınması sürecini hızlandırmayı kabul etmiştir. AB ayrıca Türkiye’de barındırılan GKSS’ler için 6 milyar €’luk bir yardım sağlamayı da taahhüt etmiştir. Türkiye’den Yunanistan’a düzensiz geçişler önemli ölçüde azalmış olmasına ve 3 milyar € tutarında bir AB desteği taahhüt edilmesine rağmen, Türk vatandaşlarının AB’ninSchengen bölgesine vizesiz girişi konusundaki ve GKSS’lerin AB’de iskanına yönelik Gönüllü İnsani Kabul Programındaki ilerleme yavaş kalmıştır. Bu durumda bile, AB halen Türkiye’nin en büyük ticaret ve kalkınma ortağı olduğu ve ticaret hacminde neredeyse yarı yarıya bir paya sahip olduğu için, AB’nin ticaret ve yatırım standartları ile uyumlaşma Türkiye’nin reform gündeminin en önemli maddesi olmaya devam edecektir.