ÇÖZÜM ARAMA KONFERANSLARI-2 “Yapı Denetimi Uygulamaları”
18 Mart 2002 Açılma Saati: 14.00
--------o--------
TAKDİM – Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Sabri Erbakan’ı, oturumu yönetmek üzere rica ediyorum.
Bugünkü konuşmacılarımız: Yüksek Fen Kurulu Başkanımız Sayın Hakkı Ustaömer, Yapı Denetim Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Ünal, Yapı Denetim Kuruluşları Derneği Başkanı Sayın Mustafa Pınar, Etimesgut Belediyesi İmar Müdürü Sayın Ethem Oklaz ve MESA Mesken Sanayii AŞ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Rıfat Kutay.
Şimdi de, konferansımızın açılış konuşmasını yapmak üzere Yönetim Kurulu Başkanımız Şükrü Koçoğlu’nu kürsüye davet ediyorum.
İNTES BAŞKANI M.ŞÜKRÜ KOÇOĞLU – Kamu kuruluşlarının değerli yöneticileri, cefakâr sektör temsilcileri ve sayın basın mensupları; hepiniz hoşgeldiniz.
İnşaat sektörünün sorunlarını ilgili tüm tarafların katılımıyla ele alacağımız toplantımıza onur verdiniz. Sektörümüzün tüm sorunlarını canla başla ilgilenen ve her türlü sorunun çözümünde hiçbir çaba ve fedakârlığı esirgemeyen Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Abdülkadir Akcan’a, huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bu arada, kendisi açılış konuşması için burada olacaktı; ancak, Sayın Başbakan Yardımcımız Devlet Bahçeli Bey bugün Kazakistan'a gideceği için, şu anda uğurlamak için havaalanına gitti Sayın Bakan. Dönüşte kendisi buraya teşrif edeceklerdir; bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Sendikamızın Şubat ayında başlattığı İNTES Çözüm Arama Konferanslarının ikincisinde Yapı Denetimi ve Uygulamalarına İlişkin toplantıya biraz sonra panelist misafirlerimizle devam edeceğiz.
Konferanslarımızda her ay sektörümüzün önemli sorunlarından birini gündeme alarak yetkililerin açıklamaları doğrultusunda tartışmaya açıyoruz. Konu, sektörümüzü yakından ilgilendirmektedir; ancak, İNTES' in bu konuyla ilgili özel bir ilgisi vardır. Bu da, 1988 yılında İNTES' in yayınladığı “Yapıda Denetim, Sorumluluk ve Sigorta” isimli kitabıyla konuya ilişkin ilk kaynağı kamuoyunun tartışmasına sunmuştur.
Erzincan Depreminin ardından, Afet İşleri Genel Müdürlüğünde sürdürülen çalışmalar da, konunun yasa tasarısını 1994 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığına sunmuştur. 1988’den bugüne kadar İNTES olarak yapıda denetim sisteminin ülkemiz için gerekliliğini her fırsatta savunduk ve dile getirdik. Çabalarımızın sonuç vermesinden umudumuzun azaldığı bir dönemde, Marmara Depremi konunun önemini çok acı biçimde herkese anlattı.
Deprem felaketlerinde hiçbir çabanın geri getiremeyeceği insanlarımızı yitirdik. Zorlukla toparlamaya çalıştığımız ekonomimizi önemli sıkıntılara sokacak maddî zararlara uğradık. Bunların büyük çoğunluğu kaçınılmaz sonuçlar değildi. İnsan aklı, bilim ve teknoloji, henüz tüm afetlere karşı koyacak sistemleri geliştirmedi. Yalnızca belli ölçüdeki afetlere karşı güvenlik sistemlerini uygulamaya koydu. Bu ölçünün üstündeki afetler için de ancak zararları azaltabilecek tedbirler geliştirildi.
Türkiye, alışkanlıklarının ve vurdumduymazlığının bedelini, bir kez daha insanlarını ve mal varlığını kaybederek ödedi. Bunun bir kader olmadığını, kadere razı olanların dahi bildiği bir ortamda sunulan bütün çözüm önerileri, afetlerin ardından gelen sıcak günlerde sahiplenildi, sonra da unutuldu.
İNTES'in yapı denetiminden beklentilerini şöyle özetleyebilirim:
Yapıda denetim sorumluluk sigorta sistemi, özetle; yapılacak inşaatların proje aşamasından başlayarak, tamamen bitirilmesine kadar geçecek sürede bağımsız ve münhasıran bu işle uğraşan denetim örgütlerince en iyi şekilde denetlenmesi ve inşaatın bitiminden sonra da yapı kalitesinin kullanıcılar için sigortalanmasından oluşan bir sistemdir. Ülkemizdeki inşaatların denetim eksikliği, plansız ve yanlış yapılaşmasının sonuçları, genellikle afetlerden sonra veya afetlere bile gerek kalmadan ortaya çıkmaktadır. Hemen aklıma şu geldi; afet olmadan, 20 sene evvel Diyarbakır’da bir Hicret Apartmanı vardı, hiç afet olmadan tamamen teknik sorumluluk veya teknik yetersizlik, bilgisizlikten dolayı bildiğiniz gibi çökmüştü ve 50 kişi civarında insanımız ölmüştü.
Kamuoyunda her zaman dile getirildiğinin aksine, kötü yapının tek suçlusu müteahhit değildir. Yapı üretimi, inşaatın gerçekleştirileceği yerin doğru seçiminden başlayarak, doğru belediye uygulamaları, doğru tasarım ve proje, doğru uygulama, doğru malzeme üretim ve kullanımı, yetişmiş teknik eleman ve işçilerin yapının üretiminde rol alması, yapının tamamlanmasını takiben kullanıcıları tarafından doğru kullanılmasına kadar uzanan geniş bir süreçtir. Bu süreçteki en ufak zafiyet ve hata, acı bilançoların kaynağını oluşturmaktadır.
Ülkemizde, ne yazık ki yapının tüm aşamalarında ciddî zafiyetler bulunmaktadır. Sistem, çok taraflı sorumlular arasında gerçek sorumluyu yok etmektedir. Faturalar da hep müteahhitlere kesilmekte, zarar gören yapı sahipleri zararlarıyla baş başa kalmaktadır.
Böylesine gerçek sorumlunun hep meçhul kaldığı bir yapıdan, eksikliklerine rağmen, yapıda denetim sisteminin devreye girmiş olması, çok ciddî bir adım olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde, ne yazık ki henüz sadece binaların ayakta kalabilmeleri için uğraş veriyoruz. Dünya uygulamalarında ise, yıllar önce zaten çözümlenen dayanıklı bina üretimi aşaması çoktan aşıldı. Artık, yaşam konforuna yönelik yapı uygulamaları üzerinde duruluyor. Bu kapsamda 4708 sayılı Yapı Denetim Kanununun beklenen neticeyi vermesi, yapı üretiminde rol alan tüm tarafların işlerini hakkıyla yerine getirmelerine bağlıdır. Yanlış uygulamaların tek sorumlusu, yapı denetim kuruluşları olarak da kabul edilemez.
Konunun bir başka boyutunu da yapı sahiplerinin ekonomik güçleri ve kaliteli yapıya yönelik talepleri oluşturmaktadır. Yaşam döneminde insanların genellikle bir kez sahip olabildikleri konutlarına yönelik talep ve istemleri, henüz dört duvar kavramını aşamamıştır. Gayrimenkuldeki tüketici yaklaşımının, ekonomik zorlamaların da etkisiyle, sadece yüzeysel taleplere yönelik olması, kalitesiz yapıya maalesef pazar oluşturmaktadır. Özellikle bina inşaatları, müteahhitlik sektörüne girişte en kısa yol olarak görülmektedir. Akşam yatıp sabaha müteahhit olarak uyanan kişilerin sektörümüze ve tüm topluma verdiği zararlar ortadadır.
Klasik örneğini devamlı verdiğimiz bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Bu ülkede berber dükkanı açmak için bile bir kalfalık ruhsatı ve pratiği istenirken, maalesef müteahhitlik her aklına gelenin yapabileceği bir meslek haline gelmiştir. Ve bu başı boşluğun bedelini de, daima meslekî sorumluluk ve ciddiyet sahibi gerçek sektör mensupları ödemektedir.
İNTES'in bu kargaşada inşaat sektörünün ev sahibi olarak kabul ettiği, başta üyeleri olmak üzere, sektörün ciddî mensuplarını inşaat sanayicisi olarak tanımlamaktadır. Bu, sektörümüzün onur savaşıdır. Genel anlamda müteahhit kavramı, saygınlığını ne yazık ki yitirmiştir. Mesleğine sahip çıkan, sorumluluğunu taşıyan ve ülkemizle birlikte dünyanın birçok ülkesinde taahhütlerini dünya standartlarında gerçekleştiren temsilcilerimizi inşaat sanayicisi olarak kabul ediyoruz. Bu kabulün tüm kamuoyuna benimsetilmesini de, İNTES'in başta gelen görevleri arasında kabul ediyorum.
Bugün hep birlikte tartışacağımız yapı denetim uygulamaları, ülkemiz için doğru atılmış bir adımdır. Bunun en iyi şekilde sürdürülmesini hep beraber sağlayacağız. Yaşadığımız mekânları, gelişmiş ülke vatandaşları kadar güvenle kullanabilmenin ülkemiz insanlarının da en doğal hakkı olduğuna inanıyoruz.
Ben, tekrar, katılımlarınız için hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
TAKDİM – Sayın Başkanım, açılış konuşmanızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımız yoldalarmış...
Ben, şu anda Sayın Bakanımın konuşmasını yapmak üzere görevlendirilen Müsteşar arkadaşım Sayın Mahmut Küçük’ü kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Mahmut Bey.
MAHMUT KÜÇÜK (Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı) – Sayın Başkan, sayın davetliler, basınımızın değerli mensupları; önce hepinize hoşgeldiniz diyorum.
Yeryüzünün en aktif deprem kuşaklarından birinin içerisinde bulunan ülkemizde uzun yıllardır yürürlükte olan İmar ve Afet Mevzuatındaki çeşitli hükümlere rağmen, uygulamada etkili bir yapı denetimi sağlanmadığı hepimizce malumdur. Ülkemizde son 20 yıl içerisinde meydana gelen her depremden sonra, bu durum olumsuz sonuçları açıkta görmüş olmasına rağmen, maalesef bugüne kadar yeterli denetim konusunda olumlu bir gelişme sağlamamıştır. Aksine, hızlı nüfus artışı ve göçler, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme, yoğun ve kaçak yapılaşma ve sık sık başvurulan imar afları, ülkemizdeki deprem ve diğer afet risklerini her geçen gün daha da artırmıştır.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde yaşanan Marmara Depremiyle, 3 Şubat 2002 tarihinde yaşanan Afyon-Sultandağı Depremi sonrasında meydana gelen can ve mal kayıpları, denetimsiz yerleşme ve yapılaşmaların yol açabileceği zararları bütün açıklığıyla ve ağır bir faturayla yeniden göz önüne sermiştir.
Deprem sonrası yapılan gözlemlerde meydana gelen hasar ve göçmelerin büyük çoğunluğunun depreme uygun olmayan mimari ve taşıyıcı sistemden, gerekli zemin araştırması yapılmamasından, standardına uygun malzeme kullanılmaması ve imalat yapılmamasından, eksik ve yanlış donatı detayından, en önemlisi yapım sırasında yeterli denetim sağlanamamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Yapım işlerinde rol alan yapı müteahhidinin, teknik uygulama sorumlusunun (fenni sorumlu), yapı projelerini ve uygulamalarını denetlemekle görevli belediyeler ve valiliklerin yapım ve özellikle de denetim konusunda gerekli önem ve hassasiyeti göstermedikleri, bu deprem felaketi sonucu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu nedenle de, ülkemizde yapı denetim sistemi ve yapım aşamasında görev alan müteahhit, proje müellifi, fenni mesul ve denetim elemanlarının yapmakla görevli yerel yönetimlerin sorumluluklarını yeniden düzenlemek ve kâğıt üzerinde denetlenmiş gibi görülen, ancak yeterli düzeyde, hatta hemen hemen hiç denetlenmeyen yapıların sorumlularına verilecek cezaları ve bu kişilerin üçüncü şahıslara verdikleri zararları tanzim edebilecek yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç ortaya çıkmıştır.
Can ve mal kaybını en aza indirmek, güvenilir yapı yapılmasını sağlamak amacıyla, başta İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklerin gözden geçirilerek yeni bir yapı kontrol sisteminin kurulması ve afetlere karşı dayanıklılığı artıracak önlemlerin alınması kaçınılmaz olmuştur. Bu nedenle, bilindiği üzere, olası afetlerde can ve mal güvenliğini sağlamak, kaynak israfıyla plansız, kalitesiz ve kontrolsüz yapılaşmayı önlemek, çağdaş norm ve standartta yapı üretimi sağlamak, denetimsizlik ve ihmal nedeniyle zarara uğrayan üçüncü şahısların haklarını korumak, yapı üretiminde kusur, ihmal ve yetersizliği görülen yapı sorumlularını belirlemek amacıyla 27 pilot ilde uygulanmak üzere, 595 sayılı Yapı Denetimim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 10.4.2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak 10 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu KHK’nin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girmek üzere, KHK’nin ana ilkeleri değişmeksizin, 13.7.2001 tarihinde Yapı Denetimi Hakkında Kanun yayımlanmıştır. Bu kanunun hazırlanmasında, anılan KHK’nin uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunlar ve Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri de dikkate alınmıştır.
Bugün denetim denildiğinde, beraberinde malzeme hizmetlerinin karakterini belirtir özelliklerinin tamamlanmış olması, kıyaslanmasında esas alınacak değerlerin gösterildiği kanun, yönetmelik, standart ve şartnamelerin mevcut olması, standart ve malzeme hizmetlerinin özellikleri, her özellikle birlikte o özelliğin alacağı değerlerin de belirtilmesi, hukukî ve teknik altyapının geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda, eski uygulamalar ve gerekse yeni dönemde yeni yapılanmalar çerçevesinde konut inşaatı ülkemizde birinci derecede önceliği olmazsa olmaz şartı, sağlıklı ve güvenli yapılaşmadır.
Yapı Denetimi Kanununa ilave olarak, 3194 sayılı İmar Kanununun yürürlüğe girdiği 1985 yılından itibaren, uluslararası ve ulusal düzeyde meydana gelen gelişmeler ışığında, uygulama alanında tespit edilen eksiklikleri gidermek, merkezi ve yerel yönetimler arasında işbirliğini sağlamak, etkin bir denetim mekanizması oluşturmak, afete duyarlı planlama, yapılaşma ve kullanmaya ilişkin esaslar geliştirmek, sağlıklı ve yaşanabilir çevreler oluşturmak, kalitesini artırmak ve kentleşmeyle ilgili politika, ilke ve esasları belirlemek ihtiyacı ortaya çıkmış, bu kapsamda Bakanlığımızca 3194 sayılı İmar Kanununun revizyon çalışmaları başlatılmıştır. İmar ve Şehirleşme Kanunu Taslağı hazırlanarak, ilgili kurumların görüşleri alındıktan sonra kanunlaşma süreci başlatılacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
----------o---------
Dostları ilə paylaş: |