ÇÖZÜm arama konferanslari-2



Yüklə 238,86 Kb.
səhifə2/4
tarix28.10.2017
ölçüsü238,86 Kb.
#18225
1   2   3   4

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.30


OTURUM BAŞKANI : Sabri ERBAKAN

(Bayd ve İsk. Bak. Müst. Yrd)

---------o--------
OTURUM BAŞKANI – Böylesine önemli bir konuyu gündeme getirdikleri için İNTES yöneticilerine ve tartışmaya açtıkları için de Bakanlığım adına da şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın Milletvekilim, değerli misafirler, basınımızın kıymetli temsilcileri; bugünkü oturumumuzu açmak istiyorum müsaadelerinizle.

İlk konuşmacı olarak, Sayın Hakkı Ustaömer, yapı denetiminin tarihçesinden ve ayrıca buraya verdikleri çalışmalarından dolayı, katkılarından dolayı kendilerine huzurlarınızda çok teşekkür etmek istiyorum. Sayın Hakkı Ustaömer, Yüksek Fen Kurulu Başkanımız. Kendisine konuşmasını yapmak üzere söz veriyorum.

HAKKI USTAÖMER (BİB Yüksek Fen Kurulu Başkanı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli konuklar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İNTES' in böyle çok önemli ve ciddî bir konuda düzenlemiş olduğu bu panelden dolayı kendilerine çok teşekkür ediyor, bu konudaki çalışmalarının devamını diliyorum. Sektörün bu gibi çalışmalara, açılımlara ihtiyacı var.

Yapı denetimi konusu, son 10 yılda ülkemizde meydana gelen depremlerden sonra çok ciddî olarak düşünülmeye başlanan bir konudur. 1992 Erzincan Depreminden sonra, ileriye dönük önlem olarak düşünülen yapı denetimi zaman zaman gündeme gelmiş, ancak ciddî bir mecraya oturtulamamıştı. Erzincan Depremini takip eden Adana-Ceyhan, Dinar gibi büyük depremler olayı biraz daha sarsmış, gündeme getirmiş olmasına rağmen, maalesef 17 Ağustos Marmara Depremini beklemek gibi bir duruma düşmüş olduk ve dolayısıyla Marmara Depremi ve Düzce Depreminden sonra bu iş çok ciddî bir şekilde masaya yatırıldı ve yapıların denetimi için ileriye dönük çok ciddî bir adım atılması gündeme geldi.

Denetime niçin ihtiyaç duyuldu? Bahsettiğim bu depremleri yakından izlemiş bir kişi olarak, gördük ki, binalar denetimsiz ve projesiz inşa edildiğinden dolayı yıkıma uğramıştır. Bu durum, kamu yapılarında ve özel yapılarda nasıldı, neydi? Kamu yapıları, belirli bir statüye tabi olarak denetime tabi tutulmuştur; geçmiş yıllarda. En azından yönetmeliklere uygun projelendirilmiş; ancak, inşası sırasında aksaklıklar yaşanmıştır, mutlaka yaşanmıştır. Nitekim, depremlerde kamu yapılarının da yıkıldığını maalesef izlemişizdir. Ancak bu oran, hep kamuoyunda çok yanlış algılanır. Gayet tabiî özel yapılardaki yıkımın, aşağı yukarı dörtte 1’i oranında bir yıkımdır. Özel yapılarda yüzde 40 civarında bir yıkım gerçekleşirken, kamu yapılarında bu en fazla yüzde 10’u bulmuştur. Gönül isterdi ki, hiç yıkılmasın. Ancak, dediğim gibi, kamu yapılarında belirli bir proje disiplini, bir kontrollük teşkilatı, sorumluluk taşıyan bir teşkilat oluşumu vardı kamu yapılarında. Onun için, biz denetimi ele aldığımız zaman, kamu yapılarını şimdilik bir yana bırakıp, bu sistemin devamına paralel olarak, özel yapıların durumuna baktığımız zaman, özel yapılarda tam bir fecaatle karşı karşıya olduğumuzu herkes görüyordu. İmar Yasasıyla birlikte tarif edilen bir fenni mesul müessesesi var. Fenni mesul, yapının fen ve sanat kaidelerine uygun yapılmasından sorumlu mühendis veya mimar. 3194 sayılı Yasada bundan ileriye giden çok fazla bir tarif, sorumluluk, yetki yok zaten. Bu fenni mesulü, yapıyı inşa edecek olan müteahhit tutuyor, maaşını veriyor ve binasının denetlenmesini istiyordu. Gördük ki, bu, hiç denecek kadar uygulanmayan bir sistem. Mutlaka bunun ayrıcalıkları vardı, bu işi ciddî olarak yürüten çok az miktarda yapı sahibi olmasına rağmen, büyük bir çoğunluk, bunu bir angarya olarak görüyordu. Ülkemizin en büyük talihsizliklerinden biri proje... Binaya bir proje yapmak ve onun denetimini gerçekleştirmek; bu, hep angarya olarak görüldü, cepten çıkan fuzuli bir para olarak görüldü yapı sahipleri tarafından. Ülkemizde maalesef bu ciddiyete insanlar bir türlü ulaşamadı.

Böyle olunca da, projesiz... Projesi var ama, yani deprem yönetmeliklerine uygun, dört dörtlük bir proje üretilmeden, yapı sahibi en kısa yoldan ve ucuz nasıl proje elde ederim’in peşinde koştu. Yapıyı denetlemeye sıra geldiği zaman da, zaten bir yap-satçı müteahhide verdi, o da “Arkadaş şuraya idareten bir imza at 30-40 milyona, binaya gelsen de olur gelmesen de olur...” Bu anlayış, bu zihniyet,ülkemizdeki yapılaşmayı bu noktalara getirdi.

Sorun nedir? Yönetmeliklere uygun bir proje elde etmek, bunu da denetime tabi tutup inşa etmek. Bunu böyle yaptığınız zaman da bina yıkılmıyor, bunu da biliyoruz. Deprem bu binayı yıkmıyor. 10 sene bu depremlerin içerisinde bizzat yaşayan bir kişi olarak gördüm ki, uygun proje, etkili bir denetimden geçen yapı depremde yıkılmıyor; bu sabit! O zaman, kamu yapılarını bir yana bırakıp, özel yapılarda çok ciddî bir denetim sisteminin getirilmesine karar verdik ve 8 ay, söylenenlerin tam aksine, sektörle ilgili bütün kurum ve kuruluşların katılımıyla 8 ay Yüksek Fen Kurulu geceli gündüzlü çalışmalarla -Buradaki birçok üstat da bu toplantılara hep katılmıştır- bir metin elde ettik. Bir yapı denetimi sistemi meydana getirdik. Eksik veya fazla. Yani, ülkemizde ilk defa özel yapılara bir disiplin getiren kanun ortaya koymaya çalıştık. Bakanlığımızın ve orada çalışan insanların deneyimine istinaden bir yasa düzenlemeye çalıştık. 595 sayılı Yasa, 10 Temmuz 2000 tarihinde böylece yürürlüğe girdi, bu Kanun Hükmünde Kararnameyle birlikte binaların denetimine başladık.

595 sayılı KHK yürürlüğe girdikten sonra, aşırı derecede bir tepki almaya başlandı. Belediyelerden bir tepki gelmeye başladı, meslek odalarından gelmeye başladı, müteahhitlerden ve yapı sahiplerinden tepki alınmaya başlandı. Nereden çıktı bu? Bu denetim de nereden çıktı şimdi?.. Anlamsız bir tepki. Hiç anlam veremediğimiz; TMMOB’un böyle bir tepkiyle ön plana çıkması bizi büsbütün şaşırttı: Bu böyle olmasaydı da şöyle olsaydı yaklaşımları hiç gerçekçi bir yaklaşım değildi. Bir ürün ortaya konulmuş; bu düzeltilir, daha mükemmel hale getirilebilir. Ki, bunu biz zaten her defasında söylüyorduk. Daha olgun, daha uygun, daha uygulanabilir, daha pratik bir sistem meydana getirmek için pilot bölge olarak ilan edildi, dedik ki: Bunu 27 ilde uygulayalım, sonuçlarına bakalım, ona göre mükemmele ulaşmaya çalışalım.

Bu kurum ve kuruluşların bütün direnmelerine rağmen, sistem kamuoyunda zaman içerisinde benimsenmeye başlandı ve gerçekten çok olumlu adımlar atıldı ve yol alındı. Sistem takip edildi, 27 ilde Fen Kurulu bu konunun üzerine çok ciddî olarak, yani bir memur zihniyetinin dışında bir anlayışla olayın üzerine gitti, konuyu insanlara anlatmaya, izah etmeye çalıştı ve çok iyi de yol alındı bu konuda.

Meslek odaları, denetime, “Bu sistemi niye Bayındırlık ve İskân Bakanlığı üstlendi, biz meslek odaları olarak bunu üstlenirdik” şeklinde bir yaklaşımla karşı durmaya çalıştı. Hiç inandırıcı bir yaklaşım değildi bu. Meslek odalarının, TMMOB’un bu sistemi yürütmesi mümkün değildi. TMMOB toplantılara inşaat mühendisi olmadan katılıyordu. Bu sistemin, bu denetim sisteminin bütün mühendislik disiplinlerini ilgilendirmesiyle birlikte, birinci derecede sorumlusu inşaat mühendisleridir denetim olgusunun. Toplantılara TMMOB inşaat mühendisleri olmadan katılıyordu, ondan bir temsilci almadan katılıyordu.

Belediyeler bu sisteme çok karşı çıktı, belediyeler inşaatı, belediyenin tabiî çeşitli harcamaları için bir harç metaı olarak görüyordu. Şimdi bunlar tabiî harç alamayınca, gelirler kesilince, aşağı yukarı bir liste getirildi bana, 50’ye yakın harç alınıyordu bu inşaatlardan. Temel vizesi, şu vizesi, bu vizesi, vize oğlu vize!.. Bir süre vize. Meğer, belediyeler bütün gelirinin büyük bir kısmını bu inşaatlardan karşılıyormuş. Tabiî bunların birçoğu da kesildi.

Ee, yap-satçı müteahhitler şimdi tabiî haliyle bunları biraz mazur görüyorum. Şimdi bir denetim geldi orta yere. Ne güzel yapıyorlardı, kendileri bildiği gibi yapıyordu. Bir sistem disipline girince tabiî onların tepkisini anlamak mümkün biraz. Ama öbürlerininkini anlamak hiç mümkün değil.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, sistemi Bakanlığımızın çok ciddî takibi, olayın üzerine ciddî şekilde gitmesi neticesinde, bir yıllık bir uygulama süreci yaşadık, temmuzdan itibaren. Tabiî, bu arada bu KHK Anayasa Mahkemesine iptal istemiyle verilmişti. Mayıs ayında, maalesef Anayasa Mahkemesi tarafından bu KHK iptal edildi ve yürütmesi durduruldu. Bu yürütmenin durdurulması çok şey oldu... Tabiî, mutlaka Yüce Mahkememizin haklı gerekçesiyle bu yasa durdurulmuş ama, yürütmenin durdurulması, sisteme büyük bir darbe vurmuştur. Bunu inkâr etmek mümkün değildir.

Bakanlık olarak iki ay zarfında 595 sayılı KHK’yi kanuna çevirerek, zaten gerekçe o idi, “KHK ile mülkiyet hakkına müdahale olmaz” idi. Onu kanuna çevirerek 4708 sayılı Yasayı Meclisten...



(Kaset 1/B)

35 bina yakın ruhsat kesti. Neyi nereden kaçırıyorsun, nedir bu?! Yani, bu insanlar dayanıklı, sağlam binalarda oturmak hakkına sahip değil midir yahu?! Bu işin bir numaralı kurumsal sorumlusu belediyelerdir. Meslek sorumlusu da mühendis ve mimarlardır. Birinci kurumsal sorumlu belediyeler; belediyelerin yaptığına bakın! Tabiî, birçoğunu tenzih ederim. Bunların içerisinde çok iyi niyetli, ciddî çalışan, bu işe inanan arkadaşlarımızda vardı ama, 35 bin ruhsat kesildi, iki aylık boşluktan, eski sisteme tabiî. Tabiî, bunlar çok yanlış yaklaşımlardı, bu olmamalıydı. Ancak, her şeye rağmen, 4708 sayılı Yasa yürürlüktedir ve bu Yasa, yine Bakanlığımızın ciddî takibi ve denetimi sayesinde yürütülmeye çalışılmaktadır.

Bu denetimde aksayan neydi? Yani, en fazla karşılaştığımız tepki neydi? Söyleyeyim: Hizmet bedelinin yüksek olması diye büyük bir yaygara koparıldı: “Bu hizmet bedeli de nereden çıktı? Bu kadar para olur mu?.. Bu millet beleşe alışmış ya. Projeye para vermez, hizmete para vermez, oradaki gider sıfır. E, şimdi belirli bir hizmet bedeli çıktı, bir proje bedeli ortaya çıktı. Her tabliye betonundan bir numune alacaksınız ve 50 metreküpü geçerse de oradan iki numune alacaksınız, çekme deneyi yapacaksınız, tuğlayı deneye tabi tutacaksınız, bir sürü malzeme deneye tabi tutulacak, bunları laboratuvarlar belirli bir bedelle yapacak... Ve bu sistemi siz belirli bir mühendis kadrosuyla, deneyimli bir mühendis kadrosuyla yürüteceksiniz. Yeni mezun mühendislerle bu işin yürümeyeceğini hepimiz biliyoruz. Deneyimli bir mühendis kadrosunu istihdam edeceksiniz, ona maaş vereceksiniz, ondan sonra siz bu bedel... Bir hizmetin bedelini vermezseniz, ondan hayır beklemeyin, hem sizi kandırır hem kendini kandırır. Onun için, bu hizmetin hakkı olan bedeli koymaya çalıştık biz buraya. TMMOB başta olmak üzere, “Rantçılar, soyguncular” diye lanse edilmeye başladı. Üyesini soyguncu, rantçı olarak lanse etmeye başladı kamuoyuna!.. Niye? Bu işten para kazanıyor. Yahu senin üyen!.. Rantçı ise, üç kağıtçı ise yakala cezasını ver! Bu işin bedeli buydu aslında.

Denetim şirketlerinin yeterli olup olmadığı durumu tartışıldı. Yahu, her hizmet sektöründe, her meslek grubunda olduğu gibi, bizde de çürükler çıktı tabiî. Yani, bu işi istismar eden birkaç tane firma çıkmadı değil, çıktı. Yahu, her yerde çıkmıyor mu?! Doktorda, avukatta çıkmıyor mu? Her yerde çıktığı gibi, bizde de çıktı bunlar. Ama bu işe çok idealist insanlar talip oldu, çok mükemmel şirketler kuruldu. Biz bu işi ciddî yürütmekle, bu çürük firmaları da zaman içerisinde devre dışı bırakma noktasına gelmiştik zaten, onları elimine ediyorduk.

Yapı sahiplerine bu olayı tabiî intikal ettiremedik, basın da bu konuya çok fazla ilgi göstermedi. Şimdi, burada yapı denetim şirketinin muhatabı yapı sahibi, müteahhit değil. Şimdi, sistem tam ters döndü. Eskiden fenni mesulle muhataptı, şimdi öyle değil, şimdi yapı sahibiyle muhatap. Yapı denetim şirketi, yapı sahibinin hizmetinde. Yapı sahibi bunun farkına varamadı, o yap-satçı müteahhidi tanıyor, ne yapsın garip!.. Ona ulaşılamadı. Ona bu işin ciddiyeti ve gerçekçiliği ulaştırılamadı. Tabiî bunu toplantılarla belirli bir gruba hitap ediyorsunuz, Türkiye'ye bunu yaymak kolay olmadı, basının ilgisizliğinden dolayı. Bu konuya biraz daha fazla ilgi gösterseydi basın, çok daha fazla yol alınacaktı diye umut ediyorum. Hâlâ bu devam ediyor. Bu bilinci oturtmaya ihtiyacımız var. İnsanlarımıza bu bilinci yerleştirmeye ihtiyacımız var.

Bu arada, Müşavirler Birliğinin bu olaya çok anlamsız bir yaklaşımını gördük. Aslında tam bir müşavirlik hizmeti bu hizmet. Bizim Müşavirler Birliğinin kamuda yaptığını özele yöneltmekti bu sistem; ama, Müşavirler Birliği bir türlü buna razı olmadı: Biz kamuyla iyi bu işi götürüyorduk, özel sektörü de nereden çıkardınız! Özel sektör denetimine Müşavirler Birliği hiç yanaşmadı. İnşallah bundan sonra görüş değiştirir. “Gelin, işte hazır kurduğunuz şirketler bu sistemde yer alsın” dedik, buna hiç yanaşmadılar, “Biz kamuyu denetleyeceğiz” dediler; iyi!..

Tabiî, kamuda müşavirlik hizmetleri de çok önemli. Demin dedim ya, kamuyu bir kenara bıraktık ama, öyle bırakmadık onu, o orada durmuyor. Kamu İhale Yasasıyla birlikte, müşavirlik hizmetlerini ön plana çıkararak, kamuyu da böyle bir denetim sisteminin mekanizmasının içerisine sokmayı planlıyoruz. Artık müşavirlik hizmetleri, bu yeni Kamu İhale Kanunu ile birlikte ön plana çıktı. Onun da şimdi bir sistematiği olacak; bugüne kadar onun bir sistematiği yok. Yapıyor, ediyor, Fidic kuralları filan deniyor, bir sürü derme çatma bir şeyler var ama, ülkemize adapte edilmiş bir sistemi yok müşavirliğin. O da şimdi bu Kamu İhale Kurumu tarafından düzenlenecek, yönetmelik ve şartnamelerle bir düzene girecek. Kamu da buna benzer bir denetim sisteminin içerisine girecek artık. Çünkü, devlet bu işi... Yani, şimdi belediyeler bu işi yürütseydi; mümkün değil yahu!.. İşte, Bayındırlık Bakanlığının müdürlükleri var, yürütseydi; bitti o yahu!.. Mümkün değil. 250-300 milyon maaşla siz mühendisi çalıştıracaksınız, okuldan yeni mezuna bu kadar sorumluluğu vereceksiniz, adam zaten bir şey bilmiyor ki, neyi denetleyecek?! Bu işi uzman kişiler; adını koyduk: Uzman mühendis ve mimar... Şimdi, en son denetçi mimar-mühendis dedik; uzman kişiler olacak. Bu işi bilen kişiler olacak. Bunların maaşları da, öyle ufak maaşlar değil. Sonra, her belediye bu insanları istihdam edecek kadroyu bulamaz, insanı bulamaz. Bunu bir türlü anlatamadık. Bunu, devlet eliyle yürütmek mümkün değil artık.

Dolayısıyla Kamu İhale Kurumu ile birlikte ön plana çıkan müşavirlik hizmetleri, bunlarla bütünleşerek daha olgun bir düzeye geleceğini düşünüyoruz. Bu denetim sisteminin, kamu yapılarıyla birlikte daha olgun bir düzeye geleceğini düşünmekteyiz.

Bu sistemin bel kemiği laboratuvar hizmetleridir. Ülkemizde laboratuvar hizmetleri yok denilecek kadar az. Şimdi bu denetim olayı ortaya çıkınca, millet haldır haldır laboratuvar aramaya başladı. Bakın şimdi, yani sanki bugüne kadar böyle bir şeye ihtiyaç yoktu. Yahu sen betonu deneye tabi tutmazsan, onun ne olduğunu allameyi cihan olsan anlayamazsın, bilemezsin yahu! Çelik uygun mudur, değil midir; bilemezsin, deneye tabi tutacaksın bunu; başka yolun yok, bunun başka bir yöntemi yok. Onun için, bu laboratuvar hizmetlerinin de ülkemizde yaygınlaşması lazım. Bunu da, mutlaka tarafsız, deneyimli kişilerin bu laboratuvarları kurup, bu hizmetleri, yapı denetim hizmetlerine paralel olarak çok sağlıklı bir şekilde vermesi lazım. Bunu şunun için söylüyorum: Burada ayrıca laboratuvar hizmetleri ön plana çıkarıldı. Bunun düzenlenmesi, dizaynı filan, çok daha güzel bir şekilde izah edildi. Ama şu anda yeteri kadar laboratuvar kurulmuş değil, bu konuda bir sıkıntı yaşamaktayız. Bu laboratuvarlar yeterince kurulup hizmete başladığı zaman, sağlam yapı yapmaya başladık diyebileceğiz. Öbür türlü? Öbür türlü yok.

Tabiî, proje mutlaka çok önemli. Dört dörtlük bir proje... Proje var ama, eğer siz imalatınızı istenen düzeyde, mukavemetteki elemanları oluşturamazsanız sistemde, proje ne kadar sağlam olursa olsun, o bir şeye yaramayacaktır.

Bu sistem bu şekilde, laboratuvar hizmetleriyle birlikte 19 ilde pilot olarak uygulanmasına çalışılmakta. Bu pilot iller seçilirken onda bir sürü söz söylendi: Efendim, niye Erzincan çıkarıldı? Şu il vardı, bu il niye girmedi? Mesela, en son “Afyon niye girmedi?” Tabiî, buna ben seviniyorum, “Afyon niye girmedi?” lafına çok sevindim! Ha, demek ki bir talep var. Doğrusu girmesidir tabiî ve böyle talepler gele gele... Ama şimdi depremden sonra bu talebin gelmesi de yazık günah yahu! Yani, ille birileri ölecek, bir yerler yakılıp yıkılacak, ondan sonra bu talepler gelmeye başlayacak! Keşke, illerimizin bütün milletvekilleri kalksa dese: Kardeşim, niye Ağrı girmedi? Niye Bingöl girmedi yahu? Burada deprem olmayacak mı?.. Keşke bunu deseler. Yani, biz bunu, şu aşamada illerin yüzde 50’sini yürütecek kapasiteye sahibiz, hepsini yürütmek mümkün değil arkadaşlar. Yani, oralarda bu şirketlerin organize olması, bu sistemi yürütmek, yani belirli bir konseptte yürütmek o kadar kolay değil. Bakanlık bunun tamamen bunun şey gibi üstünde, bu şirketleri denetliyor. Yani, bu şirketler öyle kendi başına da bir şirket değil. Bakanlığın denetimine tabi, denetçiler denetime tabi, firma denetime tabi, herkes denetim altında iş yapıyor. En ufak bir falsoda derhal belgesini iptal ediyorsun, adamı gönderiyorsun. Böyle bir sisteme, nasıl böyle vurguncu, şöyle böyle bir sistem denilebilir?! Böyle bir sistem yok. Biz bu insanlara herkes kadar sahibiz. Biz onların bir kuruşunu kimseye yedirmeyiz. Yedirmek için de ortaya çıkmayız; böyle bir şey olur mu yahu?!

Onun için, biz insanlarımızın, bu Türk Milletinin bu çağda sağlıklı ve konforlu yapıda yaşama hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Bu sistem onun için ortaya konuldu. Bu sisteme herkesin sahip çıkması lazım. Bunu ortadan kaldırmak gibi bir yaklaşımla bu olayın üzerine gitmek çok yanlış olur, çok yazık olur. Onun için, herkesten, her kurumdan, basınıyla, sektörün diğer kurum ve kuruluşlarıyla, ki mesela İNTES'in bu konudaki yaklaşımları her zaman memnuniyet verici olmuştur. Çünkü, olayı bilen insanlar bunlar. Yani, bu denetim olgusunu bilen insanlar. Bunsuz bu işin olmayacağını bilen insanlar. Onun için, herkesin bu sisteme destek olmasını bekliyoruz.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ustaömer’e, yaptıkları konuşma için çok teşekkür ediyorum. Açık ve seçik olarak meseleyi önümüze getirmiş durumdalar.

İkinci konuşmacı olarak, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teknik Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı ve Yapı Denetim Komisyon Başkanı Sayın Mehmet Ünal Beye konuşma yapmak üzere söz vereceğim.

Kendileri 4708 sayılı Kanun uygulamasında karşılaşılan sorunlar ve Bakanlığımızın görev ve çalışma esaslarından bahsedecekler; buyurun Sayın Ünal.



MEHMET ÜNAL (BİB Yapı Denetim Komisyonu Başkanı) – Sayın Başkanım, Sayın Müsteşar yardımcılarım, Anayasa Mahkememizin Değerli Üyesi, İNTES'in Değerli Başkanı ve yöneticileri, ilgili kuruluşlarımızın değerli mensupları, değerli yapı denetimciler, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Yüksek Fen Kurulu Başkanımız, yapı denetiminin geçmişini ve 595 sayılı Yasa sürecini ve 4708 sayılı Yasanın gerekçelerini izah ettiler. Ben bu konulara girmeyeceğim.

Zaten 595 sayılı Yasa süreci, Yüksek Fen Kurulu Başkanlığımız tarafından yürütülmüştü. Fakat 4708 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber, bu görev Bakanlığımız tarafından, Başkanı bulunduğum Yapı Denetim Komisyonu Başkanlığına verildi. Bu görevi biz Sayın Başkanımızdan devraldık ve devraldığımız bu emanete de layık olmaya çalışıyoruz. Huzurlarınızda kendisine teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Ülkemiz ve insanlarımız için hayati önemi haiz böyle bir emaneti taşımaktan da gerçekten gurur ve mutluluk duyuyorum.

Yapı Denetim Komisyonu Başkanlığı, 4708 sayılı Kanunun 4 üncü, ilgili yönetmeliğin 10 uncu maddesi gereğince, Bakanlığımızın 14 Ağustos 2001 gün ve 1688 sayılı olurlarıyla kurulmuştur. Yapı Denetim Komisyonu Başkanlığı da 4 asil 4 yedek üyeden oluşmaktadır. Yapı Denetim Komisyonunun görevleri, Yasanın 4 üncü, çalışma usul ve esasları ise ilgili yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilmiştir.

Yapı Denetim Komisyonunun görevlerini ben ana başlıklar halinde arz edeceğim. Mimar ve mühendislerimize denetçi belgesi vermek, yapı denetim kuruluşlarımıza izin belgesi vermek, yapı denetim kuruluşlarımızın faaliyetlerini denetlemek, denetçi mimar ve mühendislerimizin sicillerini tutmak, taraflar arasındaki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak, uyuşmazlık konuları ve şikayetlerle ilgili mahalline eleman ve heyetler görevlendirmek, kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla birlikte eğitim programları düzenlemek, ruhsata esas yapıya ilişkin bilgi forumlarını düzenleyerek onaylamak.

Buna göre, yaptığımız iş ve işlemler de şunlar: Talep akışının hızlanmasıyla birlikte, 24.9.2001 tarihinden itibaren Yapı Denetim Komisyonunun daimi olarak çalışması sağlanmıştır. Yani, Komisyon haftada bir gün veya onbeş günde bir gün, ayda bir gün değil, Yapı Denetim Komisyonu sürekli olarak, her an, daimi olarak çalışmaktadır.

Hizmet akışına paralel olarak birimlerde gerekli olan elamanların görevlendirmeleri yapılmıştır. Başkanlığımızın malî kaynağı bulunmadığından, bilgisayar donanımlarımız, büro malzemesi, kırtasiye, baskı ihtiyaçlarımız diğer birimlerden temin edilmektedir. Bu arada yasal malî kaynak arayışlarımız da devam etmektedir.

Bilgisayar donanımı genişletilerek, internet web sayfası oluşturulmuştur. Hizmet akışına paralel olarak, bilgisayar program yazılımlarımız da devam etmektedir.

Denetçi belgeleri, izin belgeleri, yapı hakkında bilgi forumları, internet ortamında hazırlanmakta, 15 pilot ildeki yapılaşma ruhsat sayıları, inşaat alanları, sisteme yüklenerek, yapı denetim kuruluşları denetçi mimar ve mühendis ve yardımcı kontrol elemanlarının yetki sınırları, sicilleri, yapıyla ilişkilerinin kesilmesi ve yapı denetim sistemine giriş ve çıkışlar otomatik olarak kontrol edilmektedir.

19 pilot il valiliğinden kurduğumuz sisteme entegre olup olmamaları, yazdığımız bir yazıyla sorulmuştur. Ancak, aldığımız cevaplara göre, henüz 19 pilot ilimizin merkezde oluşturduğumuz sisteme bilgisayar donanımları yönüyle entegre olacak durumda olmadıklarını, olamayacaklarını gördük. Ancak bu illerimiz merkezde oluşturduğumuz sisteme entegrasyonu sağlayabildikleri takdirde, birtakım yetkileri de illere vermeyi tasarlıyoruz.

Çeşitli illerimizde kamu ve özel sektör kuruluşlarımızla birlikte, eğitim programları, seminer, paneller düzenledik.

15 Mart 2002 tarihine kadar 3 960 adet denetçi belgesi başvurusu yapılmış, bugüne kadar 3 339 adet denetçi belgesi mimar ve mühendislerimize verilmiş; 267 adet yapı denetim kuruluşu izin belgesi başvurusu yapılmış, 249 adet yapı denetim kuruluşuna izin belgesi verilmiş, 2 140 adet de yapı hakkında bilgi forumu düzenlenmiştir. Yalnız, ben bir konuya özellikle ve üzülerek dikkat çekmek istiyorum. Sayın Başkanımız da bu konuya değindiler. Bu 2 140 adet yapı hakkında bilgi forumunun anlamı şudur: Bu bilgi forumları ruhsata esas olarak verilmektedir, yani ruhsat öncesinde ruhsata esas olmak üzere verdiğimiz belgelerdir. Bu sayı, ruhsata eşdeğer bir sayıdır. Yani, 4708 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar 2 140 adet civarında ruhsat verilmiş; ancak, 595 sayılı Yasanın iptali, 4708 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13 Ağustos 2001 tarihine kadar verilen ruhsat sayısını Sayın Başkanım belirttiler, 32 bin ile 35 bin civarındadır. Bunun anlamını düşünmemiz lazım! Bu, açıkça denetimden kaçış anlamını taşımaktadır.

Farklı uygulama, tereddüt ve sorunların çözümü için 5 adet genelge illerimize gönderilmiştir. Bu hizmetler, Müsteşar Yardımcımız Sayın Sabri Özkan Erbakan’a bağlı, başkanlığımda 4 üye ve 11 eleman tarafından yürütülmektedir.

Uygulamada karşılaştığımız sorunların nedenlerini ben yine ana başlıklar halinde arz edeceğim. Anayasa Mahkemesinde yasanın iptaliyle ilgili davanın açılmış olması ve bu dava sürecinin uzaması, ilgili idarelerin vasıflı eleman bulundurmamaları, yapı denetiminin teknik altyapısını oluşturan laboratuvarların yeteri kadar bulunamamış olması, toplumda ve birimler arasında kolektif şuurun gelişmemiş olması, insanlarımızın doğal afetler ve yapı denetimi konusunda yeterince bilinçlenmemesi, yerel yönetimlerin her şeyi devletten bekleyerek yerel kabiliyet ve imkânları harekete geçirmemeleri, her konuda altyapıları, malî kaynakları oluşturmadan maalesef üstyapıya başlama alışkanlığımız, millet olarak bedelsiz hizmet alma alışkanlıklarımız, imar uygulamalarında toplumsal ve yöresel ihtiyaçların gerisinde kalarak talepleri karşılayamamamız, toplumun refah seviyesinin düşük olması, ilgili tarafların “Yapı denetimini Bakanlık organize etmesin, bu işi biz yapalım” tutum ve davranışları başlıca sorunların nedenlerini teşkil etmektedir. Hatta bunları daha da çoğaltıp sıralamamız mümkündür.

Uygulamada karşılaştığımız sorunların çözümleri: Uygulamada karşılaştığımız, bu panelde de sorulması muhtemel tereddüt, farklı uygulama ve sorunları, gerektiğinde ilgili birimlerin de görüşleri alınmak suretiyle 5 adet genelgeyle çözmeye çalıştık. Yeni bir genelge hazırlığımız da devam etmektedir. Bu yeni hazırlamakta olduğumuz genelgede, yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisleri ve yardımcı kontrol elemanlarımızın denetim faaliyetlerinin sona ermesi, istifalar, bildirimler, standartlara uygun malzeme kullanımı ve benzeri konuları da kapsayacaktır.

595 sayılı KHK’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptaliyle ortaya çıkan kaos ve karamsarlık ortamı ortadan kaldırılarak, sorunlar hızla çözümlenmiş ve sistem oturtulmuştur. Önümüzde genelgelerle çözümü mümkün olmayan yapısal engeller de bulunmaktadır. Bu engeller, Sayın Bakanımızın yardımları ve sizlerle birlikte aşarak yapı denetimini layık olduğu noktaya taşıyacağımıza inanıyorum. Ancak, Yasanın iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine dava açılması ve bu dava sürecinin uzaması, bizim ve sizlerin hareket kabiliyetimizi maalesef kısıtlamaktadır.

İleride atacağımız adımların, yapı denetiminin etüt, test ve deneylere dayanması, sağlıklı bir yapılanmanın oluşması için 19 pilot ilde ve diğer illerimizde laboratuvar sistemlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması, geliştirilmesi önemlidir.

Buradan, jeoloji, jeofizik, kimya, inşaat mühendislerimizin, özel müteşebbislerimizin bu alana girmelerini, özel idare ve belediyelerin de bütçelerinden kaynak aktararak bu alanda hizmet vermelerini, ülkemiz ve insanlarımız açısından yararlı görmekteyim. Sağlıklı bir teknik altyapıyı kurmadan, sağlıklı bir üstyapının oluşması mümkün değildir.

Marmara, Düzce Depremi ve son 3 Şubat 2002 tarihinde yaşadığımız Sultandağı, Çay, Bolvadin Depremi, devam eden orta şiddetli depremlerin etkileri, Bakanlığımızın da kararlı tutumlarıyla yapı denetiminin gerekliliğini artık herkes benimsemeye başlamıştır. Bu, gerçekten ülkemiz açısından mutlu bir gelişmedir ve hepimizin de ortak paydasını oluşturan bir konudur. Ancak, ilgili taraflar “Bu işi Bakanlık organize etmesin, biz yapalım” düşüncesiyle, hâlâ direnç göstermektedirler. Ben de ilgili bütün taraflara, mimar ve mühendislerimize, meslek kuruluşlarımıza, belediyelere sesleniyorum: Bu sistemi birlikte yaşatalım, geliştirelim ve geleceğe taşıyalım.

Burada ben şu nokta üzerinde özellikle durmak istiyorum: Yapı denetim kuruluşları, belediyelerimiz açısından gerçekten önemli bir imkandır. Yapı denetim kuruluşlarını biz Bakanlık olarak her aşamada denetliyoruz. Denetçi mühendis, mimar ve yardımcı kontrol elemanlarını denetliyoruz. Bu yapı denetim kuruluşları, yapı sahiplerini temsil ediyorlar, onların adına hareket ediyorlar. Ancak şunu bilmeniz gerekiyor ki, yapı denetim kuruluşları, yerel yönetimlerin emrindedir, yerel yönetimlerin elemanları niteliğindedir. Biraz önce görevlerimiz arasında bahsettim yapı denetim kuruluşlarının denetçi mühendis ve mimarlarının sicillerini tutuyoruz dedim. Bu yapı denetim kuruluşlarının sicillerini biz vermiyoruz, Bakanlık olarak biz vermiyoruz, yapı denetim kuruluşu olarak biz vermiyoruz. Bu sicilleri, yasa gereğince belediyelerimiz vermektedir. Yani, buradan da şu noktaya varmak istiyorum: Yapı denetim kuruluşları, tamam yapı sahibini temsil etmektedir; ancak, yerel yönetimlerin emrindedir. Yerel yönetimler her defasında araç, gereç, personel yetersizliklerinden bahsediyorlar ve üç aylık kısa bir sürede 32-35 bin civarında denetimden kaçırarak ruhsat veriyorlar; işte sizin emrinize bir kuruluş. En az 8 tane mimar ve mühendisten oluşan yapı denetim kuruluşu; sizin emrinizde, buyurun, denetleyin!..

Yardım ve teşriflerinden dolayı Sayın Bakanıma, bu organizasyonu sağlayarak bizleri bir araya getiren İNTES'in değerli Başkanı ve yöneticilerine ve siz değerli katılımcılara teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Bakanlımızın yaptığı çalışmaları ince detayına kadar anlattınız.

Şimdi, konuşmalarını yapmak üzere Sayın Mustafa Pınar’a söz vereceğim. Kendileri, “Yapı Denetimi Uygulamaları, Yapı Denetim Kuruluşlarının Çalışmaları”ndan bahsedecekler.



Yüklə 238,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin