Çubuk yöresi alevi KÖyleri Doç. Dr. İbrahim Arslanoğlu G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi



Yüklə 239,21 Kb.
səhifə4/4
tarix18.01.2018
ölçüsü239,21 Kb.
#38793
növüYazı
1   2   3   4

3. Kutluşar Köyü

Üçgen bir vadi içerisinde yerleşmiş olan Kutluşar köyü, Ankara ile Çankırı arasında bir sınır köyüdür. Köyün çevresi dağlarla çevrilmiştir. Doğusunda Göldağ Köyü, Batısında Sarısu Köyü, Kuzeyi ve kuzeydoğusu Bulgurcu arazisi, güneyi Özbekköy ve Kurtsivrisi mezrası ile çevrilidir. Köyün sınırları içinde Aydost Dağından gelen Küçük Çay ile Sanı Dağından gelen Büyük Çay bulunmaktadır. Köyün arazisi, bağ ve bahçeleri bu iki çaydan sulanmaktadır.( Acar, 1998).

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden yapılan araştırmalara göre köy, 1530-1550 tarihleri arasında kurulmuştur. Köyün yerinde eskiden Kutluşehir adında bir yerleşim yeri bulunmakta imiş. İşte köy adını buradan almıştır. Köy halkı Horasan Türkmenlerinden olan Akkoyunlu aşiretinden geldiği kabul edilmektedir. İkinci söylenti, Kaleciğin Hancılı ve Satılar arasında kurulu olan eski bir köy olduğu ve bu köyden buraya gelip yerleştikleridir(a.g.y.).

Genellikle bozkır havası ağırlıklı olmakla beraber Karadeniz havası etkinliğini ormanlarda göstermektedir. Kışları soğuk ve karlı, yazları ise serin geçmektedir. Hububat tarımı çok azdır. Daha çok bağ, bahçe ve meyvecilik yapılmaktadır(a.g.y).

Kutluşarda ilk cem evi 1947 yılında yapılmaya başlandı ve 1948 yılında bitirildi. 1947 yılında bu cemevinin üstü çatı yapılarak kiremitle kaplanmıştır. Dış kapıdan girişte ayakkabıların konulduğu ve pazvantların beklediği bir hol bulunmaktadır. Burada solda kurban odası ve mutfak bulunmaktadır. Erkan odasında bütün cemevlerinde olduğu gibi sağ tarafta kadınlar, solda ise erkekler musfası ortada kırklar meydanı veya halka yer almaktadır(Teberoğlu,1999).

Cem evinde başta 4 tane Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, 12 imamlar, Hacı Bektaş Veli, Kızıldeli Sultan ve Atatürk'ün resimleri, Türk Bayrağı, mürşit postunun üzerinde Atatürk'ün postu bulunmaktadır. Yerde sünger yataklar üzerinde 17 halı, çok sayıda mutfak eşyaları, karakazan, çelik dolaplar ve erkekler musfasında bir çayocağı vardır. Bunların dışında şohben, bulaşık makinası, çoğu çelik az sayıda bakır olmak üzere 1000'den fazla yemek kapları, 30 sini, 3 karakazan 2 tane bağtişti yer almaktadır. Bağtişti: Döğme bakırdan imal edilmiş olup geniş fakat yüksekliği kazana göre az olan lokma pişirilen kaptır(a.g.g)

Ayrıca çerağ kabı, kemerbestler, meydanda 3 lamba 6 bir tarafta ve 6 bir tarafta olmak üzere musfaları aydınlatan farklı renkteki lambalar, üzerinde ayetlerin yazılı olduğu çok sayıdaki pazvant değnekleri, bir gözcü çubuğu, yeşil kılıfı içinde bir erkan değneği yer almaktadır(a.g.g.).

Kutluşar köyünde yeni bir cemevi yapılması için köyün batısında bir arsa alınmış olup 3 katlı bir cemevi yapılması planlanmaktadır(a.g.g.).

1995'te kurulan Kutluşar Köy Derneği, semah ekibini kurmuştur. Seyyid Ali Sultan(Kızıldeli) ve Yahya Dede yöresel kültürümüzün iki ismidir. Türbeleri başında her yıl anma törenleri düzenlenmektedir. Köyde aşıklık geleneği içinde Aşık Hasan'ın (Hamo) 500 sayfalık bir cöngü vardır ve gençlere bu konuda öğretmenlik yapmaktadır. Yetiştirdiği aşıklardan birkaçının isimleri şöyledir: Aşık Sadık Acar, Satılmış Eroğlu ve Süleyman İmamoğlu'dur(Acar, 1998).

Köyde Nevruz, Hıdrellez ve dini ve milli bayramlar köylünün köyde toplanması ile kutlanmaktadır(a.g.y.).

Köy mezarlığında 1800"lü yıllarda yaşamış olan Seyyid Hacı Ali Türabi neslinden Yusuf Dede Yatırı bulunmaktadır. Yine Yalak Deresi mevkiinde aynı nesilden bir başka Yusuf Dede yatırı ve yine aynı yerde Seyyid Hacı Murad Veli evlatlarından Bektaş dede yatırı vardır(Teberoğlu,1999).

Aynı bölgede Kızıl deli tepesinde Seyid Ali Sultan'ın Mezargahı bulunmaktadır. Burası Seyid Ali Sultan'ın Anadoluya gelen beni burada bulsun, diyerek köseğisini attığı yerdir. Yavuz Çaldıran Seferine çikarken önce şu anda Çubuk İlçesi sınırları içinde Kızıl Deli, Yavuz'un ordusuna katılmıştır. Fakat yolda giderken O'nun Şah İsmail'le savaşmaya gittiğini öğrenince bugün Şabanözü ilçesi sınırları içinde bulunan At Çayırı denilen yerde ondan ayrılmıştır. Bugünkü tarih kitaplarında Yavuz'un ordusunda huzursuzluk başgösterince "Beni seven benimle gelsin, sevmeyenler karısının kızının

yanına gitsin" dediği yazılıdır. Kızıl Deli, Yavuz'un ordusundan ayrılınca Kutluşar Köyü sınırları içinde bulunan Sıtma Tekkesi bölgesine gelince, kafilede bulunan birisi, "Ya Seyyid Ali susadık, bir su çıkarın da susuzluğumuzu giderelim, Yavuz çayı zehirlemiş olabilir." der. Bunun üzerine Seyyid Ali Sultan, hırkasını başına çekerek gülbeng-i muhammediyi okumuş ve bugünkü kuyunun suyu olduğu yerden çıkmıştır. Orada bulunanlardan birisi ya Seyyid Ali sıtmadan kırılıyoruz, sıtmaya da iyi gelsin, deyince "Suyunu içen ve gusleden sıtmadan uzak kalsın" demiştir. Bu kuyunun suyu yüzyıllardır sıtma hastalığına şifa olarak kullanılmış, o günden beri bu bölgeye sıtma tekkesi denilmiştir. Ayrıca bu bölgedeki her ağacın bir askeri temsil ettiğine inanılır, kimse yakmak maksadıyla bu bölgeden bir çöp dahi götüremez. Eğer götürürse geri getirmek zorunda kalabilir. Bu bölgedeki meşe ağaçları 4-5 asırdır hala ayakta durmaktadır. Buradaki kuyunun suyu doluyor fakat, sanki bileşik kaplarda imiş gibi taşmıyor. Bu su kışları ılık, yazın ise çok soğuk olmakta ve içinde hiçbir haşarat yaşamamaktadır(a.g.g.).

Haydar Teberoğlu bir anısını şöyle anlattı: Kutluşar, kutluşehir anlamına gelmektedir. Kızıldeli mevkiinin doğu yanında 1,5 km vadi boyunca bir yer altı şehri vardır. Şehrin saray bölümü ile kilise bölümü define arayıcıları tarafından zaman zaman kaçak olarak kazılmakta ve bazı eşyalar çıkarılmaktadır. 1972 yılında ben lise öğrencisi iken, Yalak Deresi mevkiinde Kara Mehmet Amcamın tarlasının içindeki kabristanda, bir mezarın kazıldığını, güttüğüm koyunların ürkmesi sonunda farkettim. Koyunların önüne geçip baktığımda, geceleyin define arayıcılarının bir kabri açtıklarını ve korkudan açık halde bırakıp kaçtıklarını anladım. Açılan kabirdeki cesedin kime ait olduğunu bilmediğimiz halde bunun yeni ölmüş gibi hiç bozulmadığını gördüm. Rahmetli büyük amcam Veli Teberoğlu'na haber verdim. O beni köye gönderdi ve sandıkta kendisi için almış olduğu kefeni getirtti, ikimiz birlikte ölüyü kefenleyerek aynı yere gömdük.



4. Mart Köyü

Köyün kurucusu, Türabi Ocağı Kurucusu Hacı Ali Türabi'dir. Türabi, Ahmet Yesevi'nin oğlu Kutbettin Haydar Komutasında Anadolu'ya gönderdiği beş bin kişilik ordunun sancaktarıdır. Ordu Keskin Tekfuru'na yenilir, Hacı Ali Türabi 1205 yılında soğuk bir kış günü Çankırı'ya gelir ve halkı İslamiyet'e çağırır, üç defa kuyuya atılır ve keramet göstererek her defasında kuyudan çıkar. Sonunda Çankırı Tekfuru onu zincire vurdurarak Eldivan Dağında bugün Uluçam denen mevkide ağaca bağlatır ve yanına bir nöbetçi bırakır. Hacı Ali Türabi yine kerametini göstererek zincirleri kırar ve Mart Köyüne gelir. Burası Mart gibi soğukmuş diyerek köye yerleşir ve böylece köye adı verilmiş olur(Teberoğlu,1999).

Türabi Ocağı dedelerinden bazıları şunlardır: Ali Dedeoğlu, Halil Özdemiroğlu, Yusuf Dedeoğlu, Şükrü Dedeoğlu, Hasan Dedeoğlu(Kuzukıran, 1998).

Zamanla buraya Sünniler de gelip yerleşmişlerdir. Şu anda köy 100 hane olup bunun sadece 5 hanesi Alevi olup diğeri Sünni'dir. Köydeki adak kurbanları ve yağmur duaları Hacı Ali Türabi'nin Türbesinde yapılmaktadır(Dedeoğlu, 1999).

Köyün üstü ormandır. Köy dağın dibinde kurulmuştur. Yaklaşık 10 yıl önce köyün üstünde su göleti yapıldı ve bu su ile arazi sulanmaktadır. Köy arazisi verimli olduğu için arpa, buğday, fiy, nohut, mercimek ve çok miktarda fasulye ekilmektedir. Bunun dışında elma, kayısı ve bol miktarda erik yetiştirilmektedir(Dedeoğlu,1999).

Köyden şehre göç olgusu nedeniyle ilkokul kapanmıştır. Köyde sağlık ocağı ve bu ocakta doktor ve hemşireler görev yapmaktadır(a.g.g.).

Köyde Alevi cemaatinin azlığı nedeniyle cemevi bulunmamaktadır. Cem törenleri köyde evi müsait olan bir kişinin evinde yapılmaktadır. Hacı Ali Türba'nin Yatırı, köy mezarlığının bir kenarında ve yüksek bir tepede kurulmuştur. Hacı Ali Türabi'nin sancağı Tekke ve Zaviyelerin kapanmasından sonra devlet tarafından alınıp götürülmüştür. Halen köyde Hacı Ali Türabi'nin dönemine ait çok sayıda maddi kültür eşyası bulunmaktadır(Dedeoğlu, 1999).

5. Özbekköy

Köy, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 35 yıl sonra Özbekistan'dan gelen bir aşiret tarafından kurulmuş ve bu yüzden de Özbekköy adını almıştır. Köye göç eden ilk sülalenin adı Davutoğullarıdır. Köyün kuran kişinin adı bilinmemekle beraber yatırı köyün güneydoğusunda bulunmaktadır. Bu yatırın üstü iki defa yapılmasına rağmen her defasında üstündeki çatıyı atmıştır. Bunun üzerine bir daha yapılmamış ve halen üstü açık bulunmaktadır. Bu yatırda adak kurbanları kesilmekte ve kurak yıllarda burada yağmur duası yapılmaktadır (Özdemir,1999).

Doğusunda Güldoğan, batısında Meşeli, güneyinde Karamusa, kuzeyinde Kutluşar köyleri yer almaktadır. Köyde arpa, buğday, fiy, nohut, mercimek, fasulye ekilmekte, ayrıca sebze ve elma, armut, erik ceviz, üzüm, vişne ve kayısı yetişmektedir(a.g.g.).

Köyde şu anda kışın 50 yazın ise yaklaşık 75 kişi yaşamaktadır. Köyde cami yoktur, ancak yaklaşık 600 yıllık tarihi geçmişe sahip bir mescit bulunmaktadır(a.g.g.).

Cem törenleri bundan 100 yıl kadar önce Hanifoğulları'nın evinde yapılmakta idi. Bu ev 1950 yılında yıkılarak ve büyütülerek cemevi haline getirildi. Bu cemevi, bir ayakkabılık, bir odunluk ve bir kiler odası ile erkan odasından oluşmaktadır. Erkan odasının solunda kadınlar, sağ tarafında ise erkekler musfası ve ortada kırklar meydanı yer almaktadır(a.g.g.).

Cemevindeki eşyalar; Hz.Ali, Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Kızıl Deli ve Atatürk'ün resimleri, ile 1 Atatürk büstü, karakazan, mutfak eşyaları, 6 tane gaz lambası, 2 tane lüks, 1 delil,6 halı,kilim, hasır, 1 erkan çubuğu, yasavur değnekleri ve felçlilere şifa dağıttığına inanılan ve ocak olan Hanifoğullarına ait yeşile sarılı bir pabuç mevcuttur(a.g.g.).

Bu eski cemevi ihtiyaca cevap vermediği için 1990 yılında tasarlanıp 1992 yılında 4 ay içinde başlanıp bitirilen bir cemevi daha yapılmıştır. Cemevi girişinde solda bir hol bulunmaktadır. Burada abdest alma yerleri ve onun bitişiğinde çay ocağı yer almaktadır. Bunların karşısında mutfak yer almaktadır. 280 metre karelik bir erkan odası ve alt katta ise kurban odası ve odunluk olarak kullanılan bir oda vardır(a.g.g).

Yeni cemevinde elektrik, su mevcuttur. Yönü kıbleye dönüktür. Öteki cemevindeki resimler ve mutfak eşyaları buraya getirilmiş ve burada kullanılmaktadır. Bunların dışında yemek pişirmek için 2 sanayi tüpü ve 2 küçük tüp, 25 cm uzunluğunda borusu olan petrol varilinden büyük bir soba kapıya yakın bir yerde bulunmaktadır(a.g.g.).

Cemevinin altı halıfleks kaplanmıştır. Cemevinde süngerle yüzlenmiş döşekler ve ayrıca çok sayıda yastıklar, elektrik süpürgesi, bir anfi, 2 mikrofon ve hoporlör bulunmaktadır. Bunların dışında 12 imamların isimlerinin yazılı olduğu levhalar duvara asılmış durumdadır(a.g.g.).

SONUÇ


Türkiye'de 1950'lerde başlayan ve günümüze kadar süren köyden şehre göç olgusu sebebiyle Çubuk Yöresi köyleri de boşalmıştır. Ancak son yıllarda az da olsa tersine bir göç yaşanmakta ve özellikle emekli memurlar köylerine geri dönmeye başlamışlardır. Bundan başka yaz aylarında Ankara'da oturan çok sayıda kişi köylerine gelmektedir.

Çubuk yöresi Alevileri, Ankara'nın Yıldırım Beyazıt Semtinde Ay dost Vakfı'nı kurmuşlar ve burada Alevi köyleri derneklerinin çoğu yer almıştır. Adı geçen vakıfta saz kursları, semah ekibi çalışmaları yapılmakta ve konferanslar verilmektedirler. Ayrıca köylerde cem törenleri düzenlenerek Alevi kültürü yaşatılmaya ve yeni nesillere aktarılmaya çalışılmaktadır.

Ayrıca bu yörede Alevi kültürü ile ilgili olarak musahiplik geleneği de sürdürülmektedir. Genellikle köyde oturan evli bir çift bir başka aile ile musahip olmaktadır. Musahiplik bir cem töreni ile gerçekleşmekte ve bundan sonra bu aileler dünya ve ahrette kardeş olup birbirlerine maddi ve manevi yönden destek olmaktadırlar. Bundan başka bu aileler, birbirlerinin yapabilecekleri kötülüklerden karşılıklı sorumlu olacakları için musahiplik, bir sosyal kontrol mekanizması işlevini de yerine getirmektedir.

Çubuk yöresindeki bütün Alevi köylerinde cemevi bulunmaktadır. Yörede ilk örnek cemevi 1940'da Dağkalfat köyünde yapılmış ve bu köyün 1978-82 yılları arasında heyelan sebebiyle eski yerleşim alanından bugünkü yerine taşınmasından sonra 1982 yılında modern anlamdaki ilk örnek cemevi yine bu köyde inşa edilmiştir. Ayrıca yeni yapı ve kalorifer gibi sıhhi tesisata sahip olması ve bir kültür merkezi özelliği taşıması sebebiyle örnek sayılabilecek olanlar Susuz, Meşeli ve Sele köyleri cemevl eridir. 1980 öncesinde yasak olması sebebiyle cemevleri kamufle edilerek cem törenleri gizli yapılırken, 1980'den sonra açıktan yapılmaya başlanmıştır. Buna rağmen bu törenler, ikrarsız sayıldıkları için Alevi cemaatinin dışındaki kişilere genellikle kapalıdır.

Çubuk yöresi Alevi köylerine yerleşen ve buraları yurt edinen başta Seyit Siyami ve oğlu Kalender Veli, Hacı Ali Türabi, Hacı Murat Veli ve Mehmet Abdal gibi Horasan erenlerinin Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında büyük rolleri olmuştur. Çünkü bunlar Anadolu'ya rahatça gelip yerleşmemişler, buradaki yerli Hıristiyan halkla savaşmışlar ve zaman zamanda yenilmişler, fakat yılmamışlardır. Hacı Bektaş Veli'nin önderliğinde dedelik örgütünü kurarak Türkler arasında muazzam bir dayanışma meydana getirip, sosyal kontrolü sağlamışlardır.

Çubuğun Sele Köyünde türbesi bulunan ocak kurucusu Seyit Kalender Veli'nin zaman ve mekanı aşma, hastalıkları iyileştirme ve suyu sele içinde dökmeden taşıma gibi bir takım kerametlere sahip olduğuna inanılmaktadır.

Bu yörede anlatılan Alevi menkıbeleri fonksiyonalist açıdan yorumlanabilir. Malinowski'ye göre fonksiyon, sosyal ve kültürel sistemde oynanan roldür. Bütün uygarlık

tiplerinde her adet, her nesne, her fikir ve her inanç hayati bir fonksiyona sahiptir. Şimdi menkıbeleri işlevleri bakımından açıklamaya çalışalım.

Aşağı Emirlerde Emir Dede, Yukarı Emirlerdeki Dede Pınarı Türbesi, Meşeli köyündeki Eski Yayla Türbesi ve Kutluşar Köyündeki Sıtma Tekkesindeki ağaçların kutsal sayılması; yeşili, ağacı ve sonuç olarak doğayı koruma işlevini yerine getirmektedir.

Çit köyünde anlatılan Damlalı Dede menkıbesinde, başkasının namusuna göz dikmenin kötü sonuçları ve bunları yapanların mutlaka zarar görecekleri ve hayatta hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağı teması işlenmektedir.

Bütün Anadolu Alevi topluluklarında yaygın olan Alevi dedelerinin doğa olaylarına karşı bir takım olağanüstülüklere sahip oldukları inancı, Çubuk yöresi Alevilerinde de vardır. Örneğin Dalyasan Köyünden Cemal Gümüşlüoğlu ile Çubuk ilçe merkezinde oturan Hacı Murat Veli Ocağı dedelerinden Celal Abbas Bektaşoğlu, Kalender Veli Ocağından Muharrem Dedenin yağmur yağdırabildiğine inanmaktadırlar. Ayrıca Cemal Gümüşlüoğlu, Muharrem Dede'nin kollarını dirseklerine kadar kaynayan kazana soktuğuna şahit olduğunu söylemiştir. Bugün Hint yogilerinde de ağzına ateşi atma ve çıplak ayağı ile kor halindeki ateşe basma gibi olağanüstülükler görülebilmektedir.

Karaağaç Köyündeki Hamamkaya Dede menkıbesi, yatırlara saygılı olunmasını, aksi halde saygısızlık yapanların bundan mutlaka zarar göreceklerini anlatmaktadır.

Kargın Köyünde Hacı Bektaş Veli'nin gösterdiği kuzu diriltme menkıbesinde, bir taraftan Ham di Sultan, Hacı Bektaş Veli'ye saygı gösterip büyük ikramda bulunarak ona verdiği değeri göstermekte, buna karşılık Hacı Bektaş Veli, israfın yanlışlığına ve tutumlu olmaya dikkat çekmektedir.

Alevi halkı, Seyit Süleyman'ın arkadaşı Çolak İbrahim'in köyünde otururken bile düşmanla savaştığına inanmaktadır. Konu ile ilgili olarak, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs Barış Harekatında Türk Silahlı Kuvvetleri uçakları Kıbrıs'a indirme yaparken, beyaz sarıklı bir çok insanın düşmana karşı savaşarak paraşütle inen askerleri koruduğuna bizzat şahit olduğunu TV'deki bir programda anlatmıştı.

Bu gibi inançlar, düşmana galip gelme azmini güçlendirebilir. Çünkü başarmaya olan inanç, ona ulaşmada büyük rol oynayabilir. Belki de sayın Denktaş, Türk toplumunun lideri olarak, çaresizlik karşısında böyle bir beklenti içine girdiğinden kendisine bu gibi olaylar görünmüş olabilir. Çünkü çölde susuz kalan bir insan, serap görebilir. "Şeyh uçmaz, mürid uçurur", sözü burada geçerli olmaktadır. Bunlar doğru olmasa bile, taliplerin dedelerine bu şekilde keramet atfederek onları değerli bir şahsiyet olarak algılamaları, Alevi süreğinin devamı açısından son derece önemli olsa gerektir.

Kerametlerin sosyolojik açısından önemi ise, bunların toplum kültürünün bir parçası olmaları dolayısıyla insanların bu toprakları dağıyla, taşıyla ağacıyla kutsallaştırmaları ve böylece vatan haline getirmeleridir. Demek ki kerametler, insanların yaşadıkları topraklara sahip çıkma ve onları düşmana ve onu yok edici doğa güçlerine karşı koruma bilincini uyandırabilmekte ve bunu toplumun bütününe yayabilmektedir.

Köyden şehre göç ve kitle iletişim araçlarının sebep olduğu yozlaşma olgusuna, Sünni toplumunda olduğu gibi Alevilerde de rastlayabiliyoruz. Bu araştırmada özellikle Cemal

Gümüşlüoğlu ve Nizamettin Dağıstan'ın yakınmaları bu olguyu belirgin şekilde ortaya koymaktadır. Dalyasan Köyünden Cemal Gümüşlüoğlu'na göre günümüzde ne sıdk-ı bütün dede ve ne de talip kaldı. Eskiden dedeler mahkemelerin 5 senede bitiremedikleri davaları 5-10 dakikada bitirirlerdi.

Kargın Köyünden Nizamettin Dağıstanlı'ya göre ise eski Alevilik yok, sürek bozuldu. Eskiden dedeler, taliplerine bir kötülük yapmadıklarına dair Kur'ana el bastırırlardı. Bugün ise kötülük yaptığı halde bazı Aleviler yine cem törenlerine katılabilmektedirler. Zaman zaman Alevilerin "Sünniler her türlü kötülüğü yaptıktan sonra yine de camiye giderler, buna kimse mani olamaz oysa bizde talip, sorgudan geçtikten sonra ceme alınır." şeklindeki eleştirileri, bazı Aleviler için de söz konusu olmaya başlamıştır. Gerçekte bu durum, günümüzdeki çok hızlı sosyal değişmelerin kaçınılmaz sonuçlarıdır.

1980 öncesindeki anarşik ortamda Meşeli köyünde bazı gençlerin dedelerin köye girmelerini engellemeleri üzerine cem törenleri, görgü ve sorgu yapılamadığı için sosyal kontrol mümkün olamamıştır. Alevi köyleri arasında kavgalar olmuş, hatta bu kavgalar adam öldürmeye kadar gitmiş, sonuçta Alevi toplumu sosyal çözülme olgusu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu olay, töreden ve sürekten kopmanın ne gibi sosyal sorunlar yaratabileceğine dair bir örnek olsa gerektir. Daha sonra süreğe tekrar dönülmüş ve halen bu köyde cem törenleri her yıl yapılmaktadır.



KAYNAKLAR

Acar, Haydar. "Kultuşar Köyü", Aydost Gazetesi, Ankara, 1998, sayı:9, s.8.

Ahmet Cevdet Paşa. Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, İstanbul, Bedir Yayınevi, 1981.

Akçay, İlhan. Kalender Dede, Ankara, 1969.

Akdoğan, Rıza. (Yukarı Emirler Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 8.7.1998. Avcı, Yunus ve Diğerleri. Bütün Yönleriyle yeşil Çubuk, Ankara, Çubuk. Sosyal Yardım. ve

Köylere Hizmet Birliği Yayanı, 1978. Balcıoğlu, Mustafa(Yukarı Emirler Köyü İmam-Hatibi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim

Arslanoğlu, Çubuk, 9.7.1998.

Baltacıoğlu, İ.Hakkı. Türke Doğru, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1972. Bektaşoğlu, C.Abbas(Alevi Dedesi) İle Görüşme , Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.2.1999. Berkay, Fügen.”Türk Toplumu Açısından İslamiyet", Sosyoloji Dergisi, İstanbul, İ. Ü.

Edebiyat Fakültesi, 1966,Sayı: 19120, s.201-212. Bilgin, Yusuf(Susuz Köyü Muhtarı ) İle Görüşme , Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

7.8.1998. Çağlayan Alper. "Dağkalfat Köyü", Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, Sayı:5,s.7.

İle Görüşme. Ankara, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, 15.6.1999.

Çamur, Ali(Ömercik Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.1.1999. Dalkılıç. A. Hikmet(Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara,

17.6.1998. Dağıstan, Nizamettin(Kargın Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 11.2.1999. Dedeoğlu, Hasan((Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara,

7.11.1998. Dövüşkaya, Nihat(Çit Köyü İmam-Hatibi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 10.7.1998. Durmuş, Alaaddin(Sarıkoz Köyü İmam-Hatibi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 12.7.1998. Erbasan, Halim(Dağkalfat Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

11.2.1999. Erginer, Gürbüz. "Çapar Köyünde Adak Kurbanı", I. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçlar

Sempozyum Bildirileri, Ankara, kültür Bakanlığı, Hagem Yayınları, 1996, s.192. Elden, Bektaş. "Susuz Köyü". Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, sayı: 1, s.9. Erdem. Hasan(Kösrelik Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.1.1999. Erol, Müslim(kuyumcu Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.1.1999. Gökoğlu, Ali(Demirci Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.1.1999. Gülden, Nusret( Sarıkoz Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.2.1999. Gümüşlüoğlu, Cemal(Dalyasan Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 11.2.1999.

Gürsu, Duran. "Yukarı Emirler Köyü", Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, Sayı:5, s.7. Güvenç, Mustafa(Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara,

18.5.1999.

İşcanaoğlu, Bülent. "Yukarı Karaköy", Aydost Gazetesi, Ankara, 1998, Sayı:9, s.8. Karabacak, Yusuf(Ovacık Köyü İmam-Hatibi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 13.7.1998.

Karaman, Müslim. "Aşağı Karaköy", Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, sayı:7,s.8 Kesen, Mustafa İle Görüşme. Görüşen: Mustafa Mendi, Çubuk, 18.7.1997. Kılıç, Hüseyin(Kuyumcu Köyü Dernek Başkanı) İle Görüşme, Görüşen:İbrahim

Arslanoğlu,Ankara,27.2.2001.

Koç, Ali İle Görüşme. Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara, 23.1.1999. Koç,Kemalettin(Mahmutoğlan Köyü İmam-Hatibi)İle Görüşme,Görüşen:İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 15.7.1998. Koçak, Hasan. "Sele Köyü" Aydost Gazetesi, Ankara, 1998, Sayı: 10,s.8.

"Aşağı Emirler Köyü", Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, Sayı:3, s.7.

"Ömercik Köyü", Aydost Gazetesi, Ankara, 1997, Sayı:6, s. 8.

Kuzukıran, Ahmet(Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk,12.3.1998. Levent, Cemal(Çit Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen:İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.1.1999. Ocak, A.Yaşar. Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menakıbnameler, Ankara, T.T.K

Yayınları, 1992.

Özdemir, Murat İle Görüşme. Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara, 10.2.2000. Sepetçi oğlu, Necati. Türk-İslam Efsaneleri,İstanbul, Yağmur Yayınevi, 1975. Şenel, Polat( Aşağı Emirler Köyü İmam-Hatibi)İle Görüşme, Görüşen İbrahim Arslanoğlu,

Çubuk, 3.7.1998. Şimşek, Ali(Karağaç Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen:İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

10.2.1999.

Teberoğlu, Haydar. S. Mehmmet Abdal Velayetnamesi, Ankara, 1997.

S. Kalender Veli Velayetnamesi, Ankara, 1998.

Hacı Ali Türabi Velayetnamesi, Ankara, 1999.

İle Görüşme. Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara, 14.2.1999.

Umut, Hasan.(Sarısu Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen:İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

15.2.1999. Yurdakadim, Kadir((Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Çubuk,

8.5.1999. Yurdakadim, Veli(Alevi Dedesi) İle Görüşme, Görüşen: İbrahim Arslanoğlu, Ankara,

3.3.2001. Yücel, Selami(Mahmutoğlan Köyü Sakini) İle Görüşme, Görüşen İbrahim Arslanoğlu,



Çubuk, 11.2.1999.
Yüklə 239,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin