Zehrâvî gibi Arap milliyetçilerinin çeşitli görevlere getirilmek suretiyle taltif edilmeleri, onları ayrılıkçı faaliyetlerden vazgeçirmedi. Osmanlı Devleti, Trablus-garp ve Balkan savaşlarından dolayı en buhranlı günlerini yaşadığı bir dönemde onlar Batılı emperyalist devletlerin işine yarayacak davranışlara giriştiler. I. Dünya Savaşı'nın çıkışını sevinçle karşılayan bazı Arap milliyetçileri, daha savaştan önce Fransa ve İngiltere'den aldıkları vaadlere kanarak Osmanlı Devle-ti'ne karşı ayaklanmaya karar verdiler. Savaş başlayınca İstanbul'dan Kahire'ye giderek el-Lâ-merkeziyye Cemiyeti için-
de çalışmalarına devam ettiler. Cemiyet artık adem-i merkeziyetle yetinmeyip bağımsızlık için faaliyetlerine açıkça devam etti. Sömürgeci Batı devletlerinin birtakım vaadleriyle aldatılarak çeşitli yerlerde isyanlar çıkardılar. Bu yüzden Suriye'de Âliye Dîvâh-ı Harb-i Örfîsi kurularak bu ihanetleri yapanlar yargılandı. Abdülhamid ez-Zehrâvî de bu mahkeme tarafından idama mahkûm edildi.
Zehrâvrnin el-Fikh ve't-taşavvuf (tasavvuf ve fıkhın mahiyeti hakkında üç risale, Mısır 1319/I901) İle Hadîce Üm-mü'l-mü*minîn (Kahire 1927] adında iki eseri yayımlanmıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Âliye Dîuân-ı Harb-i Örfîsinde Tedklk Olunan Mes'ele-i Siyâsiyye Hakkında İzahat, İstanbul 1332; Iz'âhât 'ani'l-nıesâ'ili's-siyâsiy-ye elietîcerâ tedkîkuhâ bi-Dîvânİ'l-harbi'l* ur-fî bi "âliye (trc Ahmed Cemâl Paşa), Beyrut 1334; Philip DÎTerrâzî, Tânhuş-şahâfeti't-'Ara-biyye, Beyrut 1914, III, 28; 1933, IV, 360-362; Zirikir. el-A'tâm, Kahire 1373-78/1954-59, (V, 57; Kehhâle. Mu'cemü'imü'eltifîn, Dtmaşk 1376-80/1957-61, V, 104-105; Cevdet er-Ri-kâbî—Cemil Sultan, el-İrşü'l-fıkrî tii-muşlihil-ictimâ'i 'Abdülhamîd ez-Zehrâuî, Dımaşk 1962; Şemsüddin er-Rifâi. Târîhu'ş-şahâfeti's-Sûriyye, Kahire 1969, i, 218-219, 236-237, 256, 269; Vecîh Kevserânî, Veşâ'iku'l-mü'te-meri'l-'Arabiyyi'l-euvei 1913, Beyrut 1980; Abdülazîz ed-Dûrî, et-Tekuînü't-târîhî li'l-üm-meti'l-'Arabİyye, Beyrut 1984; Tarık Zafer Tu-naya, Türkiye'de Siyasal Partiler, İstanbul 1984, 1, 599-611.
Ahmed Fahd Bereket eş-Şevâbike İmi
ABDULHAY b. AHMED
( ■**■! y. j*!1-^ )
(bk. İBNÜ1-İMAD).
ABDULHAY CELVETİ
(Ö. 1117/1705)
L
Tanınmış Celvetî şeyhi, vaiz ve mutasavvıf-şair.
J
Celvetiyye tarikatı şeyhlerinden Saçlu İbrahim Efendi'nin oğludur. Edirne'de doğdu, babasının yanında yetişti. Tarikat âdabını ondan öğrenerek tahsiline devam etti. Bir müddet sonra hilâfet* aldı ve Rumeli Çirmen sancağındaki bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Akçakızanlık kazasında Alâeddin Efendi Zaviyesi şeyhliğine getirildi. Edirne Sultan Selim (Selimiye) Camii vaizi olan babasının 1660'ta vefatı üzerine, bu camiin vâizliğiyle tekke şeyhli-
227
ABDULHAY CELVETI
ğine tayin edildi. Bu görevlerde uzun müddet kaldıktan sonra 1686'da İstanbul Kadırga'daki Sokullu Mehmed Paşa Zaviyesi" nin. Kadızâde Mahmud Efendi'-den boşalan şeyhliğine tayin edildi. İki yıl sonra Eminönü Valide Camii (Yenica-mi) vaizliğine getirildi. 1691'de Selâmi Ali Efendinin vefatı üzerine, Üsküdar'daki Aziz Mahmud Hüdâyî âsitânesi-ne şeyh oldu. Bu vazifesi on dört yıldan fazla devam etti. 29 Receb 1117 (16 Kasım 1705) Pazartesi günü vefat etti. Teîsîr-i Ba'z-ı Süver-i Kur'âniyye adlı eserine müstensih tarafından ilâve edilen bir kayıttan (İÜ Ktp., TY, nr. 2201, vr. 117a) yetmiş altı yaşında öldüğü anlaşılmaktadır. Adı geçen âsitâne civarındaki Halil Paşa Türbesine, Halil Paşazade Mahmud Bey'in yanına defnedildi.
Abdülhay Efendi, tasavvuff sahadaki ilmî seviyesi ve şahsiyetiyle Celvetiy-
ye tarikatının Önde gelen şeyhlerinden biri olmuştur. Çeşitli el yazması güfte mecmualarında görülen manzumeleri onun iyi bir şair olduğunu ortaya koymaktadır. Abdülhay mahlası ile yazdığı ilâhilerinin büyük kısmı birçok musikişinas tarafından bestelenmiştir. Tasavvuf edebiyatında Yunus Emre. Eşrefoğ-lu Rûmî ve Niyâzî-i Mısrî gibi şiirlerine en çok beste yapılmış birkaç şairden biri olmasına rağmen, henüz bir divanına rastlanmamıştır. Arap şairi Bûsîrî-nin Hz. Peygamber için yazdığı Kaşî-de-i Bürde'sini nazmen tercüme etmiş (Nuruosmaniye Ktp., nr. 3213), Fet-hu'1-beyön li-husûli'n-naşri ve'l-fet-hi ve'1-emân adlı Arapça eserinde (Sü-leymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 34) Feth sûresini, Tefsîr-i Ba'z-ı Süver-i Kur'dniyye adıyla kayıtlı (İÜ Ktp., TY, nr. 2201) Türkçe eserinde ise Meryem, Yâ-sîn, Feth, Rahman, Nebe', Nâzi'ât. Abese, Tekvîr, İnfıtâr, Mutaffifîn, Kevser sûrelerini tefsir etmiştir. Ayrıca Şerh-i Gazel-i Hacı Bayrâm-ı Velî adlı bir küçük risalesi vardır (İÜ Ktp., TY, nr. 9771, vr. 23b-26;i). Seiîne'de Şerh-i Gazel-i Hazret-i Hüdâyî adlı bir diğer eserinden bahsediliyorsa da bu eserin nüshalarına rastlanamamıştır. Müstakimzâ-de. Mecmuasının sonundaki "Besteciler Rhrlstrnde onun ismini zikretmekte, ancak Abdülhay Efendinin zamanımıza ulaşan bir mûsiki eseri bulunmamaktadır.
BİBLİYOGRAFYA:
Safâyî, Tezkire, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2549, vr. 227h-228a; Şeyhî. Vekayiul-fu-zata", Millet Ktp., Ali Emîrî, T, nr. 731, s. 499; Salim. Tezkire, İstanbul 1315, s. 462-463; Ha-sîb-i Üsküdâri. Vefeyât-t Ekâbtr-i İslâmiyye, Millet Ktp., Ali Emîrî, T, nr. 620, vr. 9\ 20"; Ayvansarâyî, VefeySt-ı Selâtîn, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1375, vr. 24a; a.mlf., Hadîkatü'lceuaTnı, İstanbul 1281, il, 199; Müstakimzâde, Mecmûa-i İl&hiyyât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. 147a; Sicilli Osmânî, III, 307; Ahmed Bâdî Efendi. Ri-yâz-ı Belde-i Edirne, Beyazıt Devlet Ktp., TY, nr. 10392, s. 303-304; Mehmed Sükrî, Silsilename, Üsküdar Selim Ağa Ktp., Hüdâyî, nr. 1098, vr. 14ab, 15a; a.mlf.. Mecmûa-i İlâhİyyat (İsmail E Erünsal Özel Kütüphanesi), s. 53; Rıfat Osman. Edirne Rehnümâst, Edirne 1336, s. 105; Osmanlı Müellifleri, I, 125-126; Hüseyin Vassâf, Sefîne, İli, 21; S. Nüzhet Ergun. Türk Şairleri, İstanbul, ts.T I, 227-229; a.mlf.. Antoloji, istanbul 1942, I, 54; Cemâleddin Server Revnakoğlu, Revnakoğlu Arşiui, Divan Edebiyatı Müzesi, B, 160; H. Kâmil Yılmaz. Aziz Mahmud Hüdâyî oe Celoetiyye Tarikatı, İstanbul 1982, s. 262-263; "Abdülhay Celveti", TDEA, 1, 19-20.
m! Nuri Öz.can
ABDÜLHAY HACE
XIV. yüzyılın ikinci yarısıyla
XV. yüzyılın başlarında yaşayan
minyatür ressamı.
Celâyirî Sultanı Üveys b. Hasan'ın (1356-1374) himayesinde yetişmiş, bir rivayete göre bu sanatkâr hükümdar tarafından bizzat yetiştirilmiştir. Aynı zamanda edip, şair ve bir araştırmacı olan Afgan Şahı Dost Muhammed'in belirttiğine göre, ustası Sultan Üveysin nakkaşbaşısı Üstad Şemseddin'dir ve Sultan Ahmed b. Üveys'in sarayında da birlikte çalışmışlardır. 1393'te Timur'un Bağdat'ı ele geçirmesi üzerine Semer-kant'a götürülen Abdülhay Hâce, hayatının sonuna kadar orada kalmış ve Timur'un sarayını duvar resimleriyle süslemiştir.
Sanatçının üslûbu ve yaptığı tasvirler konusunda açıklamalar yapan Dost Muhammed, onun Sultan Ahmed b. Üveys'in de yardımıyla, mürekkep çizimleri ve fırça resimleri ihtiva eden bir Ebû Sa cîdnâme nüshası hazırladiğını bildirmekte ise de söz konusu eser bugüne kadar gelememiştir. Eserlerinin bugüne gelemeyişine, resim yapmanın
228
ABDÜLKÂDİR, Şeyh
günah olduğu inancıyla hayatının sonlarına doğru çalışmalarından pişmanlık duyarak bir daha resim yapmamaya yemin edip elindeki eserleri yaktığı veya sildiği yolundaki söylentiler sebep gösterilmektedir. Abdülhay Hâce'nin imzasını taşıyan orijinal bir eserin ele geçmemiş olmasına rağmen, birtakım çalışmalarının Muhammed b. Mahmûd Şah Hayyâm tarafından yapılmış kopyaları bazı saray albümlerinde yer almaktadır. Ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi Kü-tüphanesi'nde bulunan Behrâm Mirza Albümü'ndekı bir minyatürün (Hazine, nr. 2154, vr. 20b), albüm hazırlanırken ona atfedilmiş olduğu görülmektedir. Washington Freer Gallery'de yer alan Sultan Ahmed b. Üveys'in divanındaki emsalsiz derecede güzel minyatürlerin de Abdülhay Hâce'ye ait olması kuvvetle muhtemeldir.
BİBLİYOGRAFYA:
Dost Muhammed, A Treatise on Calligra-phist and Miniaturists [Hâlât-ı Hünerverân, nşr. M. Abdullah Chaghatai), Lahore 1936; Kâdî Ahmed [Kummî], Caltigraphers and Pain-ters (trc V. Minorsky). Washington 1959; L Binyon v.dğr. Persian Miniature Painting, Lon-don 1933, Appendix II; Filiz Öğütmen. XIİ-XVIH. Yüzyıllar Arasında Minyatür Sanatından Örnekler, İstanbul 1966; Esin Atıl. The Brush ofthe Masters: Draıvîngs [rom iran and India, Washington 1978; Filiz Çağman-Zeren Tanındı, Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979, s. 17; P. P. Soucek, u<:Abd al-Hayy, Kâja", Elr., I, 115-116.
İAİ t-- ■ ,-> -IflU hiLiz Çağman
f ABDÜLHAY el-HASENÎ n
Abdülhayy b. Fahriddîn
b. Abdilalî el-Hasenî
(1869-1923)
Hindistanlı âlim ve tarihçi.
22 Aralık 1869'da Leknev yakınlarındaki Ray Barilli'ye iki mil mesafede bulunan Seyyid Alemullah en-Nakşiben-dfnin tekkesinde doğdu. Moğol istilâsı sırasında Bağdat'tan Hindistan'a göç ederek orada İslâmiyet'i yaymaya çalışan, Hz. Hasan soyundan gelen bir aileye mensuptur. Önce Leknev'de devrin tanınmış âlimlerinden Arapça, aklî ilimler, fıkıh ve tefsir dersleri aldı. Daha sonra, zamanın önemli ilim merkezlerinden biri olan Bhopal'da hadisten tıbba kadar çeşitli ilimler tahsil etti. Ardından. Hindistan'ın en büyük ilmî. dinî merkezleri olan Delhi. Sahâranpûr. Di-yûbend (Deoband), Panipatve Serhend'e gitti; oralarda da bazı ilim adamlarının derslerini takip ederek icazet aldı.
Müslümanların kalkınmasına ve öğretim metotlarının yenileştirilmesine büyük önem veren Abdülhay 1895'te Lek-nev'e yerleşti. Zamanının büyük bir kısmını, bu gayeleri gerçekleştirmek üzere 1893'te Nedvetü'İ-ulemâ adıyla kurulmuş olan cemiyete ayırdı. 1915'te Ned-ve'ye müdür oldu. Ölümüne kadar Nedvetü'İ-ulemâ ve ona bağlı bir kuruluş olan Dârü'l-ulûm'da çalıştı. Arap. Fars, Urdu dil ve edebiyatlarıyla İslâm sonrası Hindistan tarih ve medeniyeti. İlim ve telif hareketleri hakkında geniş bilgi sahibiydi. Son günlerine kadar kitap yazmakla meşgul oldu. 2 Şubat 1923'-te vefat etti. Seyyid Alemullah'ın zaviyesinde onun kabri yanına defnedildi. Meşhur fikir adamı Ebü'l-Hasan Ali el-Hasenî en-Nedvî ile Nedvetü'l-ulemâ eski başkanı Abdülalî el-Hasenî (ö. i 961) onun oğullarıdır. Fıkıh, tefsir, hadis, siyer ve tarih alanlarında çeşitli eserler yazan Abdülhay el-Hasenî'nin başlıca eserleri şunlardır:
1. Nüzhetü'l-havâpr' ve behcetü'l-mesâmi* ve'n-nevâzır. I-XIV. (VII-XX.) yüzyıllar arasında Hindistan'da yaşamış 4500 kadar âlim, mutasavvıf, edip, siyaset ve devlet adamının biyografilerini ihtiva eden sekiz ciltlik Arapça bir eserdir. 1. cilt hicrî I-Vll. asırlara, diğer ciltler de VIII. yüzyıldan başlamak üzere her biri bir yüzyıla tahsis edilmiştir. Eserin önce ikinci cildi, İbn Hacer el-As-kalânrnin hicri sekizinci asır âlimlerinin biyografilerine dair ed-Dürerü'1-kâmi-ne adlı eserinin zeyli olarak neşredilmiş (Haydarâbâd 1350/1931), yedinci cilde kadar olan diğer ciltler 1366-1378 (1947-1959) yılları arasında, sekizinci cilt ise 1390 (1970) yılında Haydarâ-bâd'da basılmıştır. 2. Cennetü'1-maş-rik ve matla cu'n-nûri'I-müşrik. Hindistan'ın fizikî ve beşerî coğrafyası ile İslâm sonrası tarihinin ele alındığı eserde Hindistan'da hüküm süren devletler, hükümdar ve valiler, bunların yönetim şekilleri ve uygulamalarından geniş bir şekilde bahsedilmekte, ayrıca Hindistan'da İngiliz hâkimiyeti ve Hindistan bağımsızlık hareketlerine de yer verilmektedir. Eser, muhtevasına daha uygun olarak el-Hind fi'l-cahdi'l'İsîâmî adıyla yayımlanmıştır (Haydarâbâd 1972). 3. Ma câriiü'l- cavârif fî envdcİ7-cu-lûm ve'1-ma'ârif. İslâmiyet'in Hindistan'da yayılışından XX. yüzyılın başlarına kadar Hindistan'da eğitim ve öğretim tarihi, dinî ve müsbet ilimler, dil, edebiyat, tarih ve coğrafya alanındaki gelişmeler ve bu dallarda yazılan eserlerden bahseden bu kitap da eş-Şeicö-
fetü'l-İsiâmiyye ii'1-Hind adıyla neşredilmiştir (Dımaşk 1377/1958). 4. Telhî-şü'I-ahbâr, Hadis alanında değerli bir çalışma olan eserde, senedler verilmeksizin sadece hadisler zikredilmektedir. NevevTnin Riyâzü'ş-şâlihîrii gibi sahih hadisleri ihtiva eden bu eser de müellifin ölümünden sonra Tehzîbü'i-ah-lâk adıyla yayımlanmıştır (Dımaşk 1394/ 1974, Beyrut 1398/1978). 5. Münteha'1-ef-kâr, Telhîşü'I-ahbâr'm şerhidir. 6. Gül-i Racnâ (A'zamgarh 1343/1924). Urdu şiir tarihi ve şairlerine dair bir eserdir (müellifin bunlardan başka Urduca, Arapça ve Farsça bazı eser ve risaleleri için bk. Kudretullah el-Hüseynî, Abdülhay el-Hasenî, s. 280-288).
BİBLİYOGRAFYA:
Abdülhay el-Hasenî. es-Sekâfetü't-islâmiyye fi'l-Hınd (nşr Ebü'l-Hasan Ali en-Nedvî). Di-mask 1983; Abdülalî el-Hasenî, [Abdülhay el-Hasenî], riüzhetü'l-hauatır, Haydarâbâd 1382/ 1962, I. c, Mukaddime; Ebü'l-Hasan Ali en-Nedvî. a.e, 1390/1970, VIII. c, Mukaddime; Brockelmann, GAL SuppL, II, 74, 863; Sezgin, GAS, II, 863; Ziriklî, el-A'lâm, Kahire 1373-78/ 1954-59, IV, 62; Kehhâle. Mu'cemü'lmü'elli-ftn, Dımaşk 1376-80/1957-61 — Beyrut, ts. (Dâru ihyâi't-türâsi'l-Arabî), V, 108-109; Ahmed Atiyyetullah. el-Kâmûsü'l-İslâmî, Kahire 1399/ 1979, V, 115; Yûnus İbrahim es-Sâmerrâî, cÜie-mâ:'ii'l-cArab fîşibhi'l-kârreti'l-Hindiyye, Bağ-dad 1986, s. 784-786; A. S. Bazmee Ansan. "Nuzhat al-Khawâtir", IS, XVI/2 (1977), s. 147-150; a.mlf.. "Nuzhat al-Khawâtir", Hl, VII/2 (1984), s. 111-115; Nesîm Ahmed Ferîdî. "'Abdülhay", UDMİ, XII, 855-857; Kudretullah el-Hüseynî. Abdülhay el-Hasenî, Cidde 1403/ 1983, s-280-288.
rn
Maksudoğı.u
ABDÜLHAY el-KETTANİ
(bk. KETTANİ, Muhammed Abdülhay).
ABDÜLHAY el-LEKNEVÎ
(bk. LEKNEVl). ABDÜLKÂDİR. Şeyh
ı olalı* »jji \
(1874-1950) Hindistanlı devlet adamı ve yazar.
Babasının, maliye memuru olarak bulunduğu Pencap şehrinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Lahor'da tamamladı. 1894'te aynı şehirde bulunan Foreman Christian College'den mezun oldu. Bir
229
ABDÜLKÂDİR, Şeyh
süre Öğretmenlik yaptı. Gazeteciliğe merakı yüzünden Lahor'a dönerek 189S'te Pencap Observer gazetesine girdi ve 1898'de aynı gazetenin yazı işleri müdürü oldu. 1901 "de Urduca Mahzen adlı bir dergi çıkardı. Bu arada Lahor'da İslâmî ilimler alanında eğitim ve öğretim yapan bir yüksek okulda öğretmenlik yaptı. 1904'te hukuk öğrenimi için İngiltere'ye gitti. 1907'de İstanbul'a gelen Abdülkâdir, II. Abdülhamid ile görüştü ve Hamidiye madalyası ile taltif edildi. 1909 yılına kadar Delhi'de avukatlık yaptı ve arkadaşı Şeyh Muham-med İkram ile Temeddün dergisini çıkardı. Daha sonra Lahor'a giderek mesleğini orada sürdürdü. 1911 yılında hukuk müşaviri sıfatıyla Layalpûr'a. 192l'de Lahor mahkemesi üyeliğine tayin edildi. Kısa bir süre sonra istifa ederek siyasete atıldı. Pencap Eyalet Meclisi'nde üye. başkan vekili ve başkan olarak görev yaptı. 1926'da Cenevre'de toplanan VII. Milletler Cemiyeti'ne Hindistan temsilcisi sıfatıyla katıldı. 1927'de Madras'ta toplanan Hindistan Müslümanları Eğitim Konferansı'na başkanlık etti. Ertesi yıl İngiliz idaresi tarafından kendisine "sir" unvanı verildi. Lahor'a yerleştiği 1945 tarihine kadar Hindistan adalet ve hükümet teşkilâtında önemli görevlerde bulundu. 1948'de Mahzen dergisini yeniden yayımlamaya başladı. Pencap Üniversitesi Urduca Bölümü'nde fahri dersler verdi. 9 Şubat 1950'de Lahor'da öldü.
Abdülkâdir, Urdu dili ve edebiyatının gelişmesine ve İngilizce'nin tesirinden kurtulmasına çalışmış, yayımladığı gazete ve dergilerde Hint yarımadasındaki zengin İslâm kültür mirasının önemini ve birleştirici rolünü dile getirmeye gayret etmiştir. Bu yönüyle onu Pakistan'ın manevî kurucularından saymak mümkündür.
Eserleri. 1. Makâm-ı Hilâfet Çeşitli İslâm ülkelerine, özellikle Türkiye'ye yaptığı seyahat hâtıralarını ihtiva eder. 2. The New School of Urdu Literatüre. 1898'de kaleme aldığı bu eserde tanınmış bazı Urdu şair ve edipleri hakkındaki görüşleri yer almaktadır. Kitap daha sonra Famous Urdu Poets and Writers adıyla yeniden yayımlanmıştır. 3. Mezâmîn-i Mahzen-i Edeb. Gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarından derlenmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
Annemarie Schimmel. İslam in the Indian Subcontinent, Leiden 1980, s. 217; [İdare], "cAbdülkâdir (Sir. Şeyhi", UDMİ, XII, 914-916.
& (DÎA)
ABDÜLKÂDİR el-BAĞDÂDİ
Abdülkâdir b. Ömer
b. Bâye2Îd el-Bağdâdî
(ö. 1093/1682)
Arap edebiyatı tarihçisi ve dil bilgini.
1030 (1621) yılında Bağdat'ta doğdu ve ilk tahsilini orada yaptı. Bu arada Farsça ve Türkçe'yi öğrendi. On sekiz on dokuz yaşlarına geldiğinde. Osmanlı-Safevî savaşlarından dolayı iç karışıklıkların hüküm sürdüğü Bağdat'tan ayrılarak Şam'a gitti (1639). Orada kaldığı süre içinde tanınmış âlimlerden ders aldı. Daha sonra Kahire'ye geçen Bağdadî, Ezher'in önde gelen âlimlerinden İstâmî ilimler, edebiyat, mantık ve felsefe okudu. Yâsîn el-Hımsî, Nûreddin eş-Şebrâmellisî gibi bilginler yanında en çok bağlandığı hocası, devrin tanınmış simalarından biri olan Şehâbeddin el-Hafâcî idi. Hafâcî vefat ettiğinde (1659] kitaplarının büyük bir kısmı ona kaldı. Bağdâdfnin bin kadar Arap şairinin divanını da ihtiva eden şahsî kütüphanesi, zamanının en zengin kütüphanelerinin başında gelmekteydi.
Anadolu'ya birkaç defa seyahatte bulundu. İlk defa Zilkade 1077'de (Mayıs 1667) Kahire'den İstanbul'a, oradan da Edirne'ye gitti. Ancak fazla kalmadan tekrar Kahire'ye döndü. İkinci seyahatini, Kahire'de tanışarak yakın bir dostluk kurduğu Kethüda İbrahim Paşa ile birlikte Şam üzerinden yaptı. Bazı eserlerini ihtiva eden kendi el yazması bir mecmuada (bk. Nazif Hoca, ŞM, IV, 122) belirttiği üzere, bu defa da Şevval 1084'te (Ocak 1674) Kahire'den ayrıldı ve İstanbul'a uğrayarak Edirne'ye geçti. Orada Sadrazam Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa ile tanıştı ve Şerhu Şevâhıdi Şer-hi't-Tuhfeti'1-Verdiyye adlı eserini ona ithaf etti. Bir dostunun oğlu olan ve Edirne'de kendisini ziyaret eden Hulâ-şatü'I-eşer müellifi Muhibbînin belirttiğine göre. Osmanlı devlet büyüklerinden yakın ilgi gören Bağdadî, Sultan IV. Mehmed'in de takdirini kazanmış ve Hi-zânetü'1-edeb ile İbn Hişâm'ın Şerhu Bânet Su "âd adlı eserine yaptığı haşiyesini ona ithaf etmiştir. Bu seyahatinde oğlu Ahmed ile birlikte IV. Mehmed'in Lehistan seferine de katıldı. Ancak bu arada ağır bir hastalığa yakalandı ve İstanbul'a uğrayarak Konya üzerinden Kahire'ye döndü (Şaban 1087/Ekim 1676) Daha sonra üçüncü defa Anado-
lu'ya yaptığı seyahatte gözünden rahatsızlanarak İstanbul'dan deniz yoluyla Kahire'ye döndü (1680) ve iki yıl sonra orada vefat etti.
Abdülkâdir el-Bağdâdî, Fars edebiyatı alanında da söz sahibi olmakla birlikte asıl şöhretini nesir ve nazım yönleriyle ilgilendiği Arap dili ve edebiyatı üzerinde yapmış, bu sahada otorite kabul edilmiştir. Eserleri arasında başka edip ve şairlerin kitaplarına, özellikle "şâhid be-yitHere yazdığı şerh ve haşiyeler yekûn tutmakta, ayrıca Arapça'ya yaptığı bazı tercümeler de yer almaktadır.
Eserleri. 1. Hizânetü'I-edeb*. En tanınmış kitabıdır. İbnü'l-Hâcib'in {o 646/ 1249) el-Kâfiye adlı nahve dair eserine Radıyyüddin el-Esterâbâdfnin (ö. 686/ 1287] yaptığı şerhte geçen 957 "şevâ-hid'İn (örnek beyitler) açıklandığı bu eser, Arap dili ve edebiyatına dair ansiklopedi mahiyetinde önemli bir eserdir. İlk defa 1299 yılında, kenarında Ay-nfnin eş-Şevâhidü'1-kübrö'sı olduğu halde Bulak'ta dört cilt halinde basılmıştır. Ayrıca M. Muhyiddin Abdülha-mîd'in sadece iki cildini yayımladığı (Kahire 13441 Hizânetü'1-edeb, 1348-1352 yılları arasında yine dört cilt olarak Kahire'de basılmış, nihayet bu değerli eserin ilmî neşri Abdüsselâm M. Hârûn tarafından yapılmıştır {Kahire 1967-1982, Metin, I-XI; Kahire 1986, Fihrist, XII-X1II]. 2. Şerhu Şevâhidi şürûhi'ş-Şâfiye. İbnü'l-Hâcib'in sarfa dair eş-Şâfiye adlı eserine Radıyyüddin el-Esterâbâdî tarafından yapılan şerhte geçen 190 şâhid beytin açıklamasından ibaret olan bu eser, söz konusu şerhle birlikte basılmıştır (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd v.dğr., Kahire 1356, I-IV). 3. Lugat-i Şâh-nâme. FırdevsFnin eserindeki güç anlaşılan Farsça kelimelerin Türkçe açıklaması olan bu eser C. Salemenn tarafından neşredilmiştir {Luğat-i Şatmâme, cAbdu!qâdiri Bağdâdensis Lexton Şâhnâ-mianum, Petersburg 1895). 4. Şerhu eb-yâti Muğni'l-lebîb. İbn Hİşâm'ın nahve dair Muğni'i-lebîb adlı eserinde geçen 946 örnek beyti açıkladığı bu eseri, Abdülaziz Rabâh ve Ahmed Yûsuf ed-Dekkâk tarafından yayımlanmıştır (Şam 1973-1978, l-VI). 5. Şerhu Şevâhidi Şer-hi't-Tuhfeti'l-Verdiyye. İbnü'l-VerdFnin nahve dair 150 beyitlik manzumesine yine kendisinin yaptığı şerhte geçen örnek beyitleri açıkladığı bu eser (İstanbul 1978) ile İbn Hişâm'a ait Şerhu Bânet Sucâd adlı esere yaptığı haşiye (Beyrut 1980, D, Nazif Hoca tarafından neşredilmiştir. 6. Risale fî ma cne't-tilmiz.
230
ABDULKADIR-İ BELHÎ
Eser Abdüsselâm M. Hârûn tarafından Mecelletü'l-Muktetafta (CVI/3, Kahire 1946) yayımlanmıştır.
Bağdadî" nin basılmış bu eserlerinden başka henüz neşredilmemiş kitapları da vardır. Yukarıda zikredilen altı basılı kitabının el yazmalarından başka, henüz basılmamış diğer on dört kitabının İstanbul kütüphanelerinde bulunan muhtelif nüshaları Nazif Hoca tarafından tanıtılmıştır (ŞM, IV, 119-145). Yazma eserlerinden ikisi şunlardır: Şerhu Şâhidî. Şâhidî İbrahim Dede'nin (ö. 957/ 1550) Farsça-Türkçe manzum lügati Tuhfe-i Şâhidîye yaptığı Türkçe ve Arapça şerhtir. Tahrîcü ahâdîşî Şer-hi'r-Razıy. Radiyyüddin el-Esterâbâdî1-nin Şerhu'l-Kâfiye adlı eserinde geçen hadislerin kaynakları gösterilerek yapılmış bir fihristidir.
BİBLİYOGRAFYA:
Abdülkâdir el-Bağdâdî, Hizânetü'l-edeb (nşr. Abdüsselâm M. Hârün), (1-X1I!); a.mlf.. Şerhu Şeuâhidi Şerhi't-Tuhfeti'i-Verdiyye {nşr. Nazif Hoca), İstanbul 1978; a.mlf.. Haşiye 'alâ Şerhi BSnet Su'Sd inşr. Nazif Hoca), (I), Beyrut 1980; Muhibbî, Hutâşatü'l-eşer, Kahire 1284, II, 451-454; Serkîs. Mu"cem, I, 571; Brockel-mann, GAL, I, 368, 371; SuppL, I. 44, 356; II, 175, 397; a.m!f.. "Abdülkâdir", İA, I, 87-88; Kehhâle, Mu'cemü'l-mü'elliftn, Dımaşk 1376-80/1957-61 — Beyrut, ts. (Dâru İhyâi't-türâ-sil-Arabî), V, 295; Müneccid. Mu cem, ili, 59; V, 57-58; Ziriklî. el-A'lâm (nşr. Züheyr Fethul-lah), Beyrut 1984, IV, 41; Mohammad Shafi. "cAbd al-Kâdir al-Baghdâdi", El2 (İng.), I, 68; Nazif Hoca, " cAbdalqâdir b. cOmar al-Bagdâ-dî'nin Eserlerinin İstanbul'daki Yazmaları", ŞM, [V (1961), s. 119-145; a.mlf., cAbd al-Kâdir b. cOmar al-Bağdâdî ue Hâşiya calâ Şarh Bâ-net Su'âd (doktora tezi, 1963), İÜ Ed. Fak.; a.mlf. "'Abd al-Kâdir b. 'Omai al-Bağdâdî'-nin Elyazısı ile İki Mecmuası", ŞM, VII (1972), s. 69-83. m
imi Nazif Hoca
F ABDÜLKÂDİR el-BEDAÛNÎ ^
(bk. BEDÂÛNİ, Abdülkâdir).
ABDÜLKÂDİR BEDRÂN
Abdülkâdir b. Ahmed b. Mustafâ
ed-Dûmî ed-Dımaşkî
(1848-1927}
Şamlı din âlimi, edip ve tarihçi.
İbn Bedrân lakabıyla da tanınır. Şam yakınlarındaki Dûme'de doğdu, Şam'da yaşadı. Dedesinden, Selîm el-Attâr. Tan-tâvî ve Alâeddin Âbidin gibi tanınmış
âlimlerden ders aldı. Emîr Abdülkâdir el-Cezâirî ile de yakın ilişki içinde bulundu. Şam vilâyetinin matbaa ve gazetesinde musahhih ve muharrir olarak görev yaptı. Dinî ilimlerin yanı sıra edebiyata ve pozitif ilimlere de ilgi duyan Abdülkâdir Bedrân, gerek biyografi ve bibliyografya alanında, gerekse tarihî eserler konusunda geniş malumata sahipti. Şam'da Emevî Camii ile Abdullah Paşa el-Azm Medresesinde müderrislik ve Hanbelî mezhebini temsil etmek üzere müftülük yaptı. Bu sırada birçok talebe yetiştirdi; talebeleri arasında el-Aclâm müellifi Ziriklî de bulunmaktadır. Ömrünün son günlerinde felç geçirerek 15 Eylül 1927'de Şam'da vefat etti.
Eserleri. 1. Tehzîbü Târihi İbn cAsâ-kir. İbn Asâkir'in Târîhu medineti Dımaşk adlı eserini, tekrarlara ve sened'-lere yer vermeden on üç cilt halinde yeniden düzenlemiştir. Kendisi ancak ilk beş cildi neşredebilmiş IDımaşk 1329-1332), daha sonra Ahmed Ubeyd altıncı ve yedinci ciltleri yayımlayarak iDımaşk 1349, 13511 eseri "ayn" harfine kadar getirmiştir. Diğer altı cilt Dârü'l-kütü-bi'z-Zâhiriyye'de yazma halinde bulunmaktadır. 2. Nüzhetü'î-hâtn'l- câhr. İbn Kudâme'nin fıkıh usulüne dair Ravza-tü'n-nâzır adlı eserinin şerhi olup basılmıştır (Kahire 1342, I-1I). 3. el-Medhal ilâ mezhebi'1-İmâm Ahmed. Bu eserde Ahmed b. Hanbel'in akaidle ilgili görüşleri, Hanbelî mezhebinin dayandığı esaslar ve mezhebin temel kaynaklan hakkında geniş bilgi verilmiştir. 4. Münd-demetü'l-atlâî ve müsâmeretü'I-hayâl Zübeyr eş-Şâviş tarafından neşredilmiştir (Dımaşk 1379) 5. el-Kevâkibü'd-dür-riyye (Dımaşk 1339/1921). Abdurrah-man Paşa ve Ziriklî ailesine dair bir risaledir.
Dostları ilə paylaş: |