1) Uluslararasi sistemdeki gelismelerle: Yumusama, baglantisizligin dogusu, Soguk Savas’in bitisi, emperyalist isgal döneminden “Ticaret Devleti”ne geçis, Bush’tan Obama’ya geçis. 2) Türkiye’nin iç politikasiyla: Devletçilikten ihracat politikasina geçis, askerî vesayet ve bagnaz Kemalizm’den çogulcu topluma geçis. 3) Bizzat Bati’nin çikarlariyla: Bati ile Islam ülkeleri arasindaki arabuluculuk islevi, Türkiye’deki Islamcilarin yasadigi dönüsümün Islam ülkelerine “rol modeli” olacagi umudu.
“Eksen degistiriyor” denilen yeni politikaya “neo-Osmanlicilik” diyenler vardir, ama olay ayni anda da, Atatürk’ün hem Batici olan hem de komsularla iyi geçinen politikasina benzemektedir. Benzerlik, hem bu yeni seçkinlerin hizla burjuvalasarak Batici politika izlemelerinden, hem de bu cografyada devletin göreli özerklik pesinde kosmaya sartlanmis olusundan kaynaklanir. Kaldi ki, “eksen degisimi” isteyenler Islamcilar degildir. “Avrasyacilik” nevzuhur icadina sarilan, bu arada da ordusu ve dis politikasi olmayan bir AB’yi emperyalizmle suçlayabilen kimi “Kemalistler”dir. Bu da tarihin bir cilvesi olsa gerek.
Davutoglu bu ülke için nimet
Oradaki Türkiyeli ögrenci ve ögretim üyelerinin (özellikle de Mehmet Karli’nin) çabalari sonucu eksiksiz ve kusursuz geçen Oxford konferansinda Davutoglu ana konusmayi yapti, kapanista ve yemekte de konustu. Türkleri kahvaltida dinleyerek notlar aldi. Bazi arkadaslar “Cumhuriyet tarihinin en çarpici disisleri bakani” diye yazdilar. Ben biraz daha ileri gideyim: Osmanli dahil, Türkiye tarihinin en önemlisi. Benzetildigi Kissinger’dan çok daha önemli. Çünkü Kissenger’in yönettigi dev makine dünyaya zaten egemen idi. Davutoglu sayisiz zafiyetlerin ülkesinde bir yalniz adam, baslamis bir süreçten kuvvet almiyor, milletvekili bile degil.
Dostları ilə paylaş: |