Di'l-mürselîn'İ (Kahire 1322) bunlara misal olarak zikredilebilir



Yüklə 1,15 Mb.
səhifə10/25
tarix08.01.2019
ölçüsü1,15 Mb.
#91960
növüYazı
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   25

İKİ DİA


90

HÂFIZ-ı HÂRİZMİ

XV. yüzyılın önemli Çağatay şairlerinden bîri (bk. ÇAĞATAY EDEBİYATI).

F HAFIZ HÜSNÜ, Enderunlu ^

(1858-1919)

Türk mûsikîsi bestekârı,

nıevlidhan ve hanende.

L J


İstanbul Üsküdar'da doğdu. Asıl adı bazı eserlerde Hüseyin, bazılarında Meh-med olarak kaydedilir. Babası, Harem İs-kelesi'ndeki Tâhir Efendi Camii imamı Hafız Mehmed Hakkı Efendi'dir. Henüz mahalle mektebinde iken sesinin güzelli­ğiyle dikkati çekti. Daha sonra Sultan Ab-dülaziz'in isteği üzerine saraya alınarak Enderun'da tahsilini sürdürdü ve hıfzını tamamladı. Yetişmesiyle padişahın da il­gilendiğini kendisi ifade etmiştir.

1875'te Hırka-i Şerif Dairesi müezzinli­ğine, beş yıl sonra da Enderun Mektebi Kur'ân-ı Kerîm muallimliğine tayin edil­di. 188Tde müezzinlik görevi de üzerin­de kalmak üzere Hırka-i Şerif Dairesi ha­demeliğine. 1900 yılında Hırka-i Şerif Dai­resi ikinci imamlığına getirildi. Bu arada babasının vefatı üzerine onun camisinde bir müddet imamlık yaptı. Enderun'da başlalalıkve surre emini ağalığı görevle­rinde bulundu. Son zamanlarında boğa-zındaki bir hastalık sebebiyle sesi kısıldı­ğından II. Abdülhamid ve Sultan Meh­med Reşad tarafından ameliyat ettirildi; fakat sesi eski parlaklığına kavuşamadı. Ferik Ahmed Muhtar Paşa'nın kurduğu Müze-i Askerî-i Osmânî bünyesinde faa­liyete geçen Mehterhâne-i Hâkânî'de mûsiki dersleri verdi (1914). Yakalandığı dizanteriden kurtulamayan Hafız Hüsnü 1 Haziran 1919 tarihinde Gureba Hasta-hanesi'nde vefat etti ve Edirnekapı Me-zarlığı'na defnedildi.

Hafız Hüsnü Efendi parlak sesi ve bes­telediği eserlerle şöhret olmuştur. En­derun'daki eğitimi sırasında Arapça. Fars­ça ve Fransızca Öğrenmesinin yanı sıra Sermüezzin Rifat Bey ve Hacı Faik Bey gi­bi üstatlardan faydalanarak mûsiki bilgi­sini ilerletti. Bir müddet sonra mûsiki meclislerinin aranan hanendeleri arasın­da yer almaya başladı. Bu meclislerde Ali Rifat Bey (Çağatay). Tanbûrî Cemil Bey. Neyzen Aziz Dede, Rahmi Bey. Ziya Paşa. Kaşıyank Hüsâmeddin Efendi, ûdî Nev-res, Halit Lemi Bey (Atlı), Lavtacı Andon,

Leon Hanciyan gibi hanende ve sazende­lerle beraber bulundu. Kur'an ve mevlid okurken gösterdiği hassasiyet, ezan oku-yuşundaki ses genişliği, dua esnasındaki uzun âmin çekişleri onun en dikkat çe­kici Özelliklerindendir. Dolmabahçe Ca-mii'nde okuduğu ezanın Üsküdar'dan du­yulduğu söylenir. Hafif kısık ve yakıcı sesiyle okuduğu mevlidlerde özellikle ma­kam geçkilerindeki ustalığı ve sanat-kârane taksimleriyle şöhret bulmuştur. Eserleri duyarak ve yaşayarak okurdu. Mûsiki icrası esnasında ortama çok önem verir, gürültü ve ilgisizliğe tahammül ede­mezdi. Nitekim Erenköy'deki bir fasıl es­nasında, dinleyiciler arasında fazla ko­nuşma olması üzerine sazı durdurup ora­da bulunanlara, dinlemek istemeyen­lerin dışarı çıkmasını hiddetli bir şekil­de hatırlatması, bu konudaki hassasi­yetinin bir örneğidir. Edirne'nin Bulgar-lar'dan kurtuluşu gününde (21 Temmuz 1913) Selimiye Camii'nde okuduğu ezan ve mevlid, uzun süre hafızalardan silin­meyecek izler bırakmış icralardandır. 1. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa tara­fından Fâtih Camii'nde düzenlenen tö­rende okuduğu mevlid, son mevlidi ol­muştur. Hafız Hüsnü'nün yetiştirdiği ta­lebeler arasında Tanbûrî Faize Ergin ile Hafız Sami en meşhurlarıdır.

Hafız Hüsnü Efendi, kimseden ders al­maksızın kendi kendine üflemesini öğ­rendiği neydeki ustalığı yanında şarkı, marş ve ilâhi formlarında bestelediği yüze yakın eserle bestekârlıktaki gücünü de ortaya koymuştur. Daha çok Hacı Arif Bey tesirinin hissedildiği şarkıları arasın­da, "Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharım" mısraıyla başlayan bestenigâr şarkısı ile. "Sabâ, tarf-ı vefadan peyâm yok mu?" mısraıyla başlayan mahur şar­kısı sevilen eserlerdendir. Ayrıca. "Gönül mazhardır envâr-ı cemâle" mısraı ile baş­layan bayatî-araban ilâhisi de sıkça oku­nan eserler arasındadır.

BİBLİYOGRAFYA :

Ezgi. Türk Musikisi, IV, 123-124; Ergun. An­toloji, II, 654, 682; İbnülemin, Hoş Şada, s. 187; Mustafa Rona. Yirminci Yüzyıl Türk Mu­sikisi, İstanbul 1970, s. 48-51;özalp. TürkMu-sikisi Tarihi, II, 26, 52, 116, 122; Cüneyd Kosal, 99 Makamda İlâhîler, İstanbul 1994, s. 30-31; Murat Bardakçı. Refik Bey. Refik Fersan ve Hatıraları, İstanbul 1995, s. 93, 109, 118-122, 130-131; Hayri Yenigün, "Hafız Hüsnü Efendi (Enderunlu)", Musikî oe Nota Mecmuası, sy. 17, İstanbul 1971, s. 11; Orhan Nasuhioğlu. "Re­fik Fersan'dan Hatıralar", MM, sy. 417 (1987), s. 12-14;sy.418(1987),s. 19-20;Öztuna,SrMA 1,362-363.

Nuri Özcan

B

HAFIZ İBRAHİM ""



Muhammed Hafız

b. İbrâhîm Fehmi

(1871-1932)

Nil şairi olarak tanınan Mısırlı edip.

L _1

Mısır'da Deyrût beldesinin yakınların­da Nil nehri sahillerine demir atmış bir gemide dünyaya geldi. Bazı kaynaklar­da doğum tarihi için 1869, 1870 ve 1872 yılları da verilmektedir. Annesi Türk asıl­lı oian Hâfız'ın babası İbrahim Fehmî bu­rada bir köprü yapımı dolayısıyla mü­hendis olarak çalışıyordu. Hafız henüz dört yaşında iken babasını kaybetti. Da­ha sonra annesiyle birlikte Kahire'ye da­yısının yanına gitti. Burada çeşitli mek­teplerde okuduktan sonra 188Tde dayı­sının işi dolayısıyla taşındıkları Tanta'da Ezher usulünü uygulayan Ahmedî Ca-mii'ne devam etti. Bu sırada eski ve yeni edebiyat üzerine arkadaşlarıyla tartış­maya girmesi dikkat çekti. Kuvvetli hafı­zası sayesinde klasik ve modern edebi­yatla ilgili pek çok meseleyi tahlil edebili­yordu. Düzensiz bir hayatı olan Hafız bir ara avukatlık mesleğine yöneldi ve diplo­masız olarak bir yıl kadar bir avukatlık bürosunda çalıştıktan sonra bu mesleği terkedip Kahire'ye döndü ve el-Medrese-tü'l-harbiyye"ye girdi. 189l'de teğmen rütbesiyle buradan mezun olunca Vizâ-retü'l-harbiyye'de görev aldı ve yaklaşık üç yıl burada çalıştı. Bir yıl kadar Vizâre-tü'd-dâhilıyye'ye bağlı emniyet teşkilâ­tında bulunduktan sonra tekrar Vizâre-tü'1-harbiyye'ye döndü. 1896'da Sudan'­da çıkan bir isyanı bastırmak üzere gö­revlendirilen askerî birlikle oraya gönde­rildi. Hafız. Sudan'dan Muhammed Ab-duh'a bir mektup göndererek kendisini bu ortamdan almasını istediyse de bir sonuç elde edemedi. Bu arada Sudan'­daki Mısır ordusu içinde başını kendisi­nin çektiği bir grup subayın isyan etmesi üzerine önce ordudan uzaklaştırıldı, ar­dından emekliye sevkedildi. Mısır'a dö­ner dönmez düşüncelerini el-Ehrâm'öa yazmak istedi. Buna imkân bulamayınca Mısır'ın içtimaî ve siyasî açıdan ıslahına çalışan Mustafa Kâmil, Saîd Zağlûl ve Kâ-sim Emîn gibi kişilerle yakınlık kurarak hedefini gerçekleştirmeye gayret etti. Muhammed Abduh gibi ıslahatçı şahsi­yetlerle ve halkı bilgilendirmek isteyen gruplarla birlikte çalışmaya ve fikirlerini halka duyurmaya başladı. Geçim sıkıntısı artınca bir iş bulabilme ümidiyle Abdül-



hamid'i öven şiirler kaleme aldı. Nihayet 1911 yılında Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye'nin edebiyat bölümüne müdür tayin edildi. Bundan sonra özellikle siyasî ve içtimaî muhtevalı şiirler yazmadı; yıllar sonra ka­leme aldığı bu tür şiirlerin çoğunu da işi­ni kaybetme korkusuyla açığa vurmadı. 1932 yılında bu görevden emekliye ayrıl­dı ve aynı yılın temmuz ayında vefat etti.

Hafız İbrahim'in kendine örnek aldığı kişilerden biri Mahmûd Sâmî el-Bârûdî'-dir. Bununla beraber düzenli bir eğitim görmediği ve maddî sıkıntı içinde yaşa­dığından genel kültür ve yabancı dil öğ­renimi açısından ne BârûdTnin ne de çağ­daşlarının seviyesine ulaşabilmiştir. Kü­çük yaşta yetim kalması. Bârûdî ve Ah-med Şevki gibi aristokrat bir ortamdan gelmeyişi, Arap edebiyatının klasik eser­lerini de okumuş olmasına rağmen onla­rın sanat düzeyine yükselmesine engel olmuştur. Hâfız'ın şahsiyetinin teşekkü­lünde o günkü Mısır'ın bozuk sosyal çev­resinin önemli bir payı vardır. Bir taraf­tan dönemin seçkin simalanyla birlikte olsa da kendisi gibi güçlükle geçinebilen kimselerle bir arada yaşaması şiirine de yansımıştır.

Hafız, bir şair olarak klasik şiirin bütün temalarını işlediği gibi ayrıca şiire içtimaî ve siyasî muhteva kazandırmakta hem Bârûdî hem de Ahmed Şevki'yi geçmiştir. Klasik temalarda genellikle başarılı olmak­la beraber bazı türlerde, meselâ methiye­de zayıftır. Çünkü bu tür şiirlerinde iş bul­ma ümidiyle gerçek duygulannı yansıtma­mıştır. İçinden geldiği gibi yazdığı za­manlarda mükemmel methiye örnekleri de vermiş, mersiyede ise "risâ şairi" olarak anılacak derecede başarı göstermiştir.

Genelde istikrarsız bir hayat süren Ha­fız istikrarlı döneme girdikten sonra İs­lâm'ı, Arap dilini, Doğu'yu ve Doğu'nun değerlerini savunmuştur. Arap dili hak­kında çok hassas olan Hâfız'ın, Kahire Temyiz Mahkemesi hâkimi VVelmour Sel-

HÂFIZ İBRAHİM

den'in halk Arapça'sının edebî bir dil ola­rak da kullanılmasını teşvik ettiği eî-cAra-biyyetü '1-mahalliyye ü Mışr adlı eseri­ni yayımlaması üzerine Selden gibi şahsi­yetlere karşı hissiyatını ortaya koyduğu "el-Lugatü'l-Arabiyye" adlı kasidesi meş­hurdur (Nezîr M. Hikmeti, s. 123-125).

Akıcı bir üslûba sahip olmakla birlikte kelimelerin seçiminde zorlanan Hâfız'ın çağrışımları da zengin değildir. Bunda yabancı edebiyatlara yeterince vukufu bulunmamasının etkisi olmalıdır. Hayal dünyası da zayıf olan Hâfız'ın şiirini klasik şiirden ayıran en Önemli özellik vatan ve sosyal muhtevalı şiirleridir. Hafız bütün bu eksik taraflarına rağmen, özellikle ara­sında yaşadığı halkın duygularını ve dert­lerini yansıtan sosyal temalı şiirleriyle çağdaşları İsmail Sabri, Halîl Mutrân ve Ahmed Şevki gibi şairler arasında Arap şiir tarihinde seçkin bir yer edinmiştir.

Eserleri. 1. Dîvânü Hafız. Divanını ilk olarak şairin kendisi, gazetelerde yayım­lanan ve arkadaşlarının hafızalarında bu­lunan şiirlerine dayanarak üç cüz halinde bir araya getirmiş ve son cüz 1911 'de neş­redilmiştir. Daha sonra Ahmed Ubeyd, Hâfız'ın bu divanında yer almayan bazı şiirlerini de yayımlamış ve her iki yayın­daki şiirler 1934'te Mektebetü'l-Hilâl ta­rafından bir ciltte toplanarak tekrar ba­sılmıştır. Divan, Mısır Vizâretü'I-maârif'i-nin teklifiyle Ahmed Emîn tarafından Ahmed ez-Zeyn ve İbrahim el-Ebyârî'-den de istifade edilerek tekrar yayımlan­mış (Kahire 1937), son olarak da 1969'da iki cilt halinde basılmıştır. 2. Leyâlî Satıh (Kahire 1906). Muhammed Abduh'un te­sirinin açıkça görüldüğü bu eserde Hafız Mısır edebiyatı, toplumu ve Mısır'ın siya­sî durumu hakkındaki görüşlerini "ma-kârne" tarzında ele almaktadır. 3. cÖme-riyyâtü Hâhz. Hz. Ömer'in menkıbevî hayatından ve ahlâkından söz eden man­zume ilk defa Kahire'de yayımlanmış (1918|, daha sonra Mustafa ed-Dimyâtî tarafından önce Zikrâ Hâhz, ardından el-Kaşîdetü'l-'Ömeriyye adıyla şerhe-dilmiş ve basılmıştır (Kahire 1933). 4. ei-Bü'esâ*. Vıctor Hugo'nun Türkçe'ye Se­filler adıyla tercüme edilen Les mise-rables adlı romanının kısmî tercümesi olan eser iki cilt halinde neşredilmiştir (Kahire 1903). S. el-Mûcez fi'1-iktişâdi's-siyâsî. Fransız Paul Leroy-Beaulieu'den Halîl Mutrân ile birlikte yaptıkları bir ter­cüme olup beş cilt halinde basılmıştır (Kahire 1913). 6. Küteyyibün fi't-terbi-yeti'l-evveliyye. Fransızca'dan çevrilen iki ciltlik bir eserdir (Kahire 1912).

91

HAFIZ İBRAHİM



BİBLİYOGRAFYA :

Brockelmann. GAL SuppL, 111, 57-71; Ziriklî, el-AUâm, VI, 304-305; Kehhâle. Mu'cemü'l-mu'eüifın, İX, 168-171; Ömer Ferrurı, el-Min-hâc ft'l-edebi'l-'Arabî oe tarihin, Beyrut 1380/ 1960, I, 127-131; Abdülazîz el-Mekâlİh. 'Amaii-ka İnde rnattaVl-karn, Beyrut 1988, s. 9-43; Şevki Dayf. el-Edebü'1'Arabiyyü.'l-mu'âşıt fi Mı$r | baskı yeri yok| 1979 (Dârül-Maârifl, s. 100-110; Sibâî Beyyûmî v.dğr., el-Edeb ue'n-nusûş, Libya 1982, s. 310-318; Ahmed Ubeyd, Zikra'ş-şâ'ireyn: ŞâHrü'n-NH ue Emirü'ş-şucarâ\ Bey­rut 1405/1985; M. AbdülmürTim Hafâd. el-Ede-büVArabiyyü'l-hadİş, Kahire 1985, s. 92-113; Hannâ el-Fâhûrî. e/Câmı" fi târihi'l-edebi'i-cAra-bi, Beyrut 1986,3. 136-151; Ahmet Savran. 19. Yüzyıl Osmanlılar Döneminde Yeni Arap Ede­biyatı, Erzurum 1987, s. 161-169; Nezîr M. Hikmeti, el-Fuşhâ fi muuâceheti't-tehaddiyât [baskı yeri yok], 1991, s. 123-125; Zekî Mü­barek. Hafız İbrahim, Beyrut 1411/1991; Ab-dülhamîd Sind el-Cündî, Hafız İbrahim: Şâ'İ-rü'n-NU, Kahire 1992; Ahmed Hasan ez-Zeyyât. Târîhu't-edebİ't-'Arabt\ baskı yeri ve yılı yok|, s. 504-507; Abbâs Mahmûd el-Akkâd. Şucarâ'ü Mışr, Kahire, ts., s. 8-20; '■Dfvânü Hafız", el-Hilâl,X, Kahire 1901-1902, s. 129-130; Selâ-me Mûsâ. "Hafız İbrahim", a.e., XXXII (1924). s. 627-638; "Sâ'atün ma'a Hafız Bek İbrâ-hîm", a.e., XXXVI11928], s. 906-910;Abdü!azîz el-Beşeri. "Beynî ve beyne Hafız İbrâhîm", a.e.,XLVI (1937). s. 257-261; Mustafa Sâdıker-Râfiî. "Hafız tbrâhîm", el-Mukteiaf, LXXXI/3, Kahire 1932, s. 266-276; Halîl Merdem Bek. "Maca Hafız İbrâhîm", MMİADm., XXXl/3 (1956], s. 353-370; XXXI/4 (1956). s. 529-543.

m

Iffil Hüseyin Yazıcı



r HAFIZ İBRAHİM DALLIU

(1878-1952)

Arnavut asıllı îlîm adamı ve müfessir.

L J


Tiran'da doğdu. Babasının adı Musta­fa'dır. Tiran'ın tanınmış kültürlü ailele­rinden birine mensup o!an Hafız İbrahim ilk ve orta öğrenimini Tiran'da tamamla­dı. Bu arada Osmanlıca ve Arapça öğren­di. Ardından tahsil için İstanbul'a gittiy­se de iki yıl sonra maddî sıkıntı yüzünden memleketine döndü. Arnavut isyanı dö-

neminde yetişip kendi bölgesinin önde gelenlerinden biri olmasına rağmen kay­naklarda hayatı hakkında fazla bilgi yok­tur.

Tiran'da ilk olarak Arnavutça tedrisat yapan okula öğretmen tayin edilen Hafız İbrahim, bilhassa kadın öğretmenlerin yetiştirilmesi hususunda faaliyet göster­di. 1909 yılının sonlarına doğru Arnavut­luk halkı için kurulmuş olan İlbasan'dakİ öğretmen okulunda görev yaptı. 1908'-de Manastır (Bitola - Makedonya), 1909'da İl-basan ve 1920'de Luşnyı (Lushnje -Arnavut­luk) kongrelerine katıldı. 1912'de Arna-vutluk'un bağımsızlığının ilânında da et­kili olan Hafız İbrahim'in, 1924-1926 yıl­ları arasında Tiran'da çıkan haftalık Daj-ti adlı derginin sorumlu başyazarlığı gö­revini yürüttüğü görülmektedir.

1910'dan İtibaren döneminin fikrî ce­reyanlarına karşı çıktığı için değişik za­manlarda hapsedildi, Arnavutluk Kralı Ahmet Zogu devrindeki İtalya istilâsı es­nasında ve özellikle Enver Hoca dönemin­de kaleme aldığı yazıları sebebiyle tu­tuklandı, yazılarını neşreden yayınevleri kapatıldı. Enver Hoca'nın komünist ik­tidarı zamanında mahkûmiyeti bittikten sonra Tiran'da vefat etti.

Hafız İbrahim, Arnavut aydınlarının ön­de gelenlerinden biri sayılmaktadır. Eği­tim, din. siyaset ve kültür alanlarında et­kili faaliyetlerde bulunmuş, bir yandan okullarda görev yaparken öte yandan Kur'an tercüme ve tefsir çalışmalarını sürdürmüştür. Dajti dergisinin kurucu­larından biri olan Hafız İbrahim dönemin­deki aydınları bu dergi etrafında topla­maya çalışmıştır. Arnavut halkına ait et­nik bölgelerin birleştirilmesi için müca­dele etmiş ve bu sebeple geniş bir çevre edinmiştir. Bu arada Osmanlı parlamen­tosunda milletvekili olan Hasan Priştina ve kültür çevrelerinin meşhurlarından sa­yılan Mûsâ Maçi, Hafız Ali Korca. İsmail Ndroçi, Hasan Vogli. Müslim Lagami. Nor-bert Yokl gibi kişilerle münasebet kur­muştur. Arapça, Türkçe ve muhtemelen Farsça'ya da vâkıf olan Hafız İbrahim eserlerinde, toplumu yaşadığı dönemin kültürel değerlerine bağlı kalarak ilerlet­meyi amaçlamıştır. İsmail Bardhi tara­fından Hafız İbrahim'in hayatı, eserleri ve ilmî kişiliği konusunda bir doktora tezi hazırlanmaktadır.

Eserleri. Hafız İbrahim'in en önemli ese­ri Ajka e Kuptimevet te Kur'ani Qeri-mit (Kur'ân-ı Kerîm meallerinin özü] adlı Arnavutça tercüme ve tefsir çalışması-

dır (Tirane 1929). Kur'ân-ı Kerim'in ba­şından Tevbe sûresinin 16. âyetine kadar devam eden 1572 sayfa hacmindeki eser bu dilde yazılmış ilk tefsir kitabıdır. Mü­ellifin hepsi Tiran'da basılmış diğer eser­leri de şunlardır: Texhvidi (Tecvid 119211]; E Lemja e te Madhit Proiit dhe Jeta e Ti; (Ulu Peygamberin doğumu ve hayatı [1934|); Dhuntie Ramazanı (Ramazanın verdikleri | I935|j. Meşime Teorike dhe Praklike te Moralit islam (İslâm ahlâ­kına ait teorik ve pratik dersler ) 1935J); Libriise Falmes (Namaz kitabı 11937|); Nje Broshure mbi Degat e Imanit (İman esaslarına ait bir broşür |1939|); Besimi i MusHmanevet (Müslümanın inanç esas­ları) 11942|); Ç'eshte Islamizma (İslâm nedir? |ts. 11; Udha Muhammedane (Mu-hammed'in yolu |ts.|); Hadithi Arbain (Kırk hadis |ts.}): Patriotizma ne Tirane (Tiran'da vatanperverlik |ts.|); Grenxat e Kuqe te Tiranes (Tiranın kızıl arılan |ts.l); Dokrrat e Hinit (Kül budalalıkları |ts.j); Nje Anderr e ime (Bir rüyam). Son eserin yazma bir nüshası İsmail Bardhi'-nin özel kütüphanesinde bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Arnavutluk'­taki komünist rejim yüzünden bu eserle­rin bir kısmının Belçika, Kanada ve Ame­rika Birleşik Devletleri'nde yayımlandığı söylenmektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

Dışa Fetar Patriot Musüman Shqiptare (nşr. Albanıan islamıc Centcr. Harper Woods). Michi-gan 1993, s. 90-101; Hysni Myzyrİ, "Hafız ibra­him Dalliıı per Perhapjen c Mesimit Shqip ne Etapcn e Fundit te Rİlİndjes", Feja, Ktıltura dhe Tradiia Islame nder Shqiptaret, Prishtine 1995, s. 405-410; Feti Mehdİu. Perkthimet e Kur'anit neGjuhen Shq'tpe, üsküp 1996, s. 21 -30; a.mlf.. "O Albanskİm Prevodima Kur'ana", Anali Gazi Husreubegooe Bİblioteke, V-VI, Sarajevo 1978, s. 241-242; Sinan Tafaj. "Veprimtaria Aldhe-tare e ibrahim Dalliut si Mcsues, Vjershetar e Publicİst", Revista Pedagogjİke, sy. 3, Tirane 1984, s. 123-130. i—i

İMİ İsmail Bauı>hı

P HAFIZ KEMAX ~*

(1882-1939)

Daha çok

gazel ve mevlid okuyuşu ile tanınan Türk hanendesi.

L J

21 Temmuz 1882'de İstanbul Şehre­mini civarında Tathkuyu"da doğdu. Bu sebeple Tatlıkuyulu Hafız Kemal olarak da tanınır, Babası saraç Agâh Efendi'dir. Tiz, parlak ve geniş oktavlı sesiyle kısa zamanda mûsiki çevrelerinin dikkatini çekti. 1900'lerden itibaren şöhret kazan­maya başlayan Hafız Kemal, dönemin en



iyi mevlidhan ve gazelhanları arasında yer aldı. Nusretiye Camii müezzinliğiyle başlayan resmî görevi Süleymaniye Ca­mii başmüezzinliğiyle sona erdi. Bazı eser­lerde Süleymaniye Camii imamlığından bahsedilirse de yapılan araştırmalarda bu görevde bulunduğuna dair bir kayda rastlanmamıştır. İstanbul Radyosu'nun ilk kuruluşunda Hafız Sadettin'le (Kay­nak) birlikte programlara katılan Hafız Kemal, devrin meşhur sazendeleri eşli­ğinde Columbia ve Odeon şirketleri için hazırladığı plaklara gazeller ve Hafız Sa­dettin ile birlikte şarkılar okudu. Ayrıca Dârülelhan Arşivi için de plak doldurmuş­tur. Konser ve plak çalışmalarını yurt dı­şında da devam ettirdi; konser vermek üzere Atina'ya (Ekim 1931), plak doldur­mak için de Berlin (1928) ve Paris'e (1930) gitti. 1 Temmuz 1930 tarihinde konservatuvarda göreve başladı. Soyadı kanunundan sonra Gürses soyadını alan Hafız Kemal, hayatının son yıllarında ya­kalandığı kalp hastalığından kurtulama­yarak 9 Ağustos 1939 tarihinde İstan­bul'da öldü. Edirnekapı dışındaki mezar­lıkta bulunan divan şairi Bâkî'nin kabri yanına defnedildi.

Osmanlı Devleti'nin son döneminde yetişmiş ünlü hanendelerden olan Hafız Kemal özellikle okuduğu ezan, mevlid ve gazelleriyle tanınmıştır. Mûsiki konusun­da bir müddet Kasımpaşalı Cemal Efen­di ile Bestenigâr Ziya Bey'den ve bilhassa Hacı Kirâmî Efendi'den istifade etti. Arka­daşlarından Ali Rıza Sağman onun "pestle-ri kaba, tizleştikçe inceleşen, dâvûdî, fal­sosuz, tatlı bir sesi"nin olduğunu söyler. Minarelerde okuduğu ezanı dinlemek için camilerin önünde büyük kalabalıkların toplandığı söylenir. Hafız Kemal, dinî ve din dışı sahada geniş bir repertuvar sa­hibi olup meşhur mevlidhan Hasan Rızâ Efendi (Said Paşa imamı) tavrında mev­lid okurdu. Güfte-beste uyuşmasının bü­tün inceliklerini ortaya koyduğu icrasın-

da kendine has bir üslûp geliştirdiği ka­bul edilir. Onun mevlid ve gazel tavrını en iyi şekilde alıp uygulayan talebeleri Hafız Hüseyin Tolon ile Sadi Hoşses ol­muştur. Beş plaktan oluşan "Mevlidi devrin mûsiki meraklılarının elinde dola­şan eserler arasındadır.

Hafız Kemal bazı yayınlarda, devrin na'than ve mersiyehanlanndan Cerrah­paşa Camii imam ve hatibi Hafız Mehmed Arif Efendizâde Hafız Kemal ile (1882-1943) karıştırılmıştır. Diyanet İşleri eski başkanlarından M. Şerefettin Yaltkaya'-nın küçük kardeşi olan. Yenikapı Mevlevî-hânesi'nde sikke giyip semâ çıkaran, da­ha sonra Kâdiriyye tarikatına İntisap eden na'than Hafız Kemal bir ara Romanya'da imam ve hatiplik de yapmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Evkaf Umum Müdürlüğü Süleymaniye Şu­besi Hayrat Hademesi Maaş Defterleri, İstan­bul Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivi (1931-32). S. 29; (1933-34), s. 29; (1935-36). s. 27; (1937-381, s. 27; (1939-40), s. 28; Ergun, Antoloji, II, 468, 634, 656; Ali Rıza Sağman, Meşhur Hafız Sami Merhum, İstanbul 1947, s. 95-97; a.mlf., Meulid Nasıl Okunur ve Mevlidhanlar, İstan­bul 1951, s. 7, 214; Özalp, Türk Musikisi Ta­rihi, II, 91, 121; Fikret Bertuğ, "Kemal (Hafız)". DBİst.A, IV, 519. j—ı

ffil Nuri Özcan

HAFIZ KÖMÜR EFENDİ

XVII- yüzyılda yaşamış bestekâr ve hanende.

L J


İstanbul'da doğdu. Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Sultan IV. Mehmed döneminde (1648-1687) ya­şadığı ve Mevleviyye tarikatına intisap et­tiği bilinmektedir. Kantemiroğlu, devrin ünlü musikişinaslarından Kasımpaşalı Koca Osman'ın yetiştirdiği talebelerden bahsederken hanendeler arasında Hafız Kömür'den de söz eder. Osman Efendi'­den başka devrinin diğer mûsiki üstat­larından da ders alarak kendini yetişti­ren Hafız Kömür, gerek nazariyat bilgile­ri gerekse parlak üslûbu ile zamanın mûsi­ki üstatları arasında yer almıştır.

Hafız Kömür hanendeliğinin yanı sıra bestekârlığı ile de tanınmaktadır. Dinî ör­nekler de vermesine rağmen bestelediği eserlerin çoğu din dışı mûsiki formların-dadır. Ebûishakzâde Esad Efendi onun otuzun üzerinde eseri olduğunu kayde­der. El yazması güfte mecmualarında birçok eserine rastlanmasına rağmen günümüze beste ve semai formlarında sadece üç bestesinin ulaştığı tesbit edil­miştir. Devrin ileri gelenlerinin hazır bu-

HAFIZ KUMRAL

lunduğu meclislerdeki sohbeti ve zarif nükteleriyle de şöhret bulan Hafız Kö­mür, zaman zaman III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) devirlerinin ünlü bestekârı musâhib Kömürcüzâde Hafız Mehmed Efendi ile karıştırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Esad Efendi. Atrabü't-âsâr, İÜ Ktp., TY, nr. 6204, vr. 12"-13"; Müstakimzâde, Mecmüa-iİlâ-hiyyât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. 112b; Mecmua, Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. 637, vr. 37b, 54°, 55°, 80b, 81°; nr. 650, vr. 37% 104°, 106b; Mecmua, İÜ Ktp., TY, nr. 3466, vr. 35b, 222\ 228a; nr. 3608, vr. 33b, 58b; Ezgi, Türk Musikisi, I, 171-172; III, 166-167; IV, 64-65; Ergun, Antoloji, I, 125, 179-181; II, 793; D. Kantemir, Osman/ı İmparator­luğunun Yükseliş ue Çöküş Tarihi, Ankara 1979, s. 242; Mehmed Veled [İzbudak] "Atra-bülâsâr", Mekteb, sy. 4, İstanbul 16 Şaban 1311/10 Şubat 1309 r., s. 184; jHüseyin Sa­dettin Arel], "Türk Bestekârlarının Terceme-i Halleri", MM, sy. 14 (1949). s. 23-24; Hayri Ye-nigün, "Hafız Kömür ve Kömürcü Hafız", a.e., sy. 208 (1965), s. 103; Öztuna. BTMA, I, 317.

m

İm! Nuri Ozcan



HAFIZ KUMRAL ~^

XVII. yüzyılda yaşamış zâkîrbaşı, hanende ve bestekâr.

İstanbul Üsküdar'da doğdu. Asıl adı Mehmed'dir. Celvetiyye tarikatına inti­sap ederek tarikatın pîri Aziz Mahmud Hüdâyfnin terbiyesi altında yetişti. Güzel sesi ve zikir meclisini idare etmedeki ka­biliyetiyle dikkati çekerek bir müddet son­ra hankahın zâkirbaşılığına getirildi. Mû­siki bilgilerini kimden aldığı kesin olarak bilinmeyen Hafız Kumral zamanla devri­nin önemli musikişinasları arasına girdi. Yılmaz Öztuna. kaynak göstermeden Ha­fız Kumral'ın 1621'de vefat ettiğini belir­tir (BTMA, il, 38). Ancak hayatıyla ilgili bil­gilerin çoğunun elde edildiği Atmbü'l-dsdr'ın el yazması bazı nüshalarında onun IV. Murad (1623-1640), bazılarında ise Sultan İbrahim (1640-1648) devrinde şöh­ret bulduğu kaydedilmektedir. Buna gö­re Hafız Kumral'ın 1621 yılında vefat et­miş olması mümkün değildir.

Devrinin musikişinasları arasında bil­hassa gür ve tesirli sesiyle tanınan Hafız Kumral, zâkirbaşilığı ve hanendeliği ya­nında güçlü bir bestekâr olarak da kabul edilmiştir. Beste, semai, na't. tevşîh ve ilâhi formlarında bestelediği eserlerine çeşitli el yazması güfte mecmualarında rastlanmaktaysa da günümüze bunlar­dan ancak dördü ulaşabilmiştir. Ebûis-hakzâde Esad Efendi ise otuzun üzerin-


Yüklə 1,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin