İKİ DİA
90
HÂFIZ-ı HÂRİZMİ
XV. yüzyılın önemli Çağatay şairlerinden bîri (bk. ÇAĞATAY EDEBİYATI).
F HAFIZ HÜSNÜ, Enderunlu ^
(1858-1919)
Türk mûsikîsi bestekârı,
nıevlidhan ve hanende.
L J
İstanbul Üsküdar'da doğdu. Asıl adı bazı eserlerde Hüseyin, bazılarında Meh-med olarak kaydedilir. Babası, Harem İs-kelesi'ndeki Tâhir Efendi Camii imamı Hafız Mehmed Hakkı Efendi'dir. Henüz mahalle mektebinde iken sesinin güzelliğiyle dikkati çekti. Daha sonra Sultan Ab-dülaziz'in isteği üzerine saraya alınarak Enderun'da tahsilini sürdürdü ve hıfzını tamamladı. Yetişmesiyle padişahın da ilgilendiğini kendisi ifade etmiştir.
1875'te Hırka-i Şerif Dairesi müezzinliğine, beş yıl sonra da Enderun Mektebi Kur'ân-ı Kerîm muallimliğine tayin edildi. 188Tde müezzinlik görevi de üzerinde kalmak üzere Hırka-i Şerif Dairesi hademeliğine. 1900 yılında Hırka-i Şerif Dairesi ikinci imamlığına getirildi. Bu arada babasının vefatı üzerine onun camisinde bir müddet imamlık yaptı. Enderun'da başlalalıkve surre emini ağalığı görevlerinde bulundu. Son zamanlarında boğa-zındaki bir hastalık sebebiyle sesi kısıldığından II. Abdülhamid ve Sultan Mehmed Reşad tarafından ameliyat ettirildi; fakat sesi eski parlaklığına kavuşamadı. Ferik Ahmed Muhtar Paşa'nın kurduğu Müze-i Askerî-i Osmânî bünyesinde faaliyete geçen Mehterhâne-i Hâkânî'de mûsiki dersleri verdi (1914). Yakalandığı dizanteriden kurtulamayan Hafız Hüsnü 1 Haziran 1919 tarihinde Gureba Hasta-hanesi'nde vefat etti ve Edirnekapı Me-zarlığı'na defnedildi.
Hafız Hüsnü Efendi parlak sesi ve bestelediği eserlerle şöhret olmuştur. Enderun'daki eğitimi sırasında Arapça. Farsça ve Fransızca Öğrenmesinin yanı sıra Sermüezzin Rifat Bey ve Hacı Faik Bey gibi üstatlardan faydalanarak mûsiki bilgisini ilerletti. Bir müddet sonra mûsiki meclislerinin aranan hanendeleri arasında yer almaya başladı. Bu meclislerde Ali Rifat Bey (Çağatay). Tanbûrî Cemil Bey. Neyzen Aziz Dede, Rahmi Bey. Ziya Paşa. Kaşıyank Hüsâmeddin Efendi, ûdî Nev-res, Halit Lemi Bey (Atlı), Lavtacı Andon,
Leon Hanciyan gibi hanende ve sazendelerle beraber bulundu. Kur'an ve mevlid okurken gösterdiği hassasiyet, ezan oku-yuşundaki ses genişliği, dua esnasındaki uzun âmin çekişleri onun en dikkat çekici Özelliklerindendir. Dolmabahçe Ca-mii'nde okuduğu ezanın Üsküdar'dan duyulduğu söylenir. Hafif kısık ve yakıcı sesiyle okuduğu mevlidlerde özellikle makam geçkilerindeki ustalığı ve sanat-kârane taksimleriyle şöhret bulmuştur. Eserleri duyarak ve yaşayarak okurdu. Mûsiki icrası esnasında ortama çok önem verir, gürültü ve ilgisizliğe tahammül edemezdi. Nitekim Erenköy'deki bir fasıl esnasında, dinleyiciler arasında fazla konuşma olması üzerine sazı durdurup orada bulunanlara, dinlemek istemeyenlerin dışarı çıkmasını hiddetli bir şekilde hatırlatması, bu konudaki hassasiyetinin bir örneğidir. Edirne'nin Bulgar-lar'dan kurtuluşu gününde (21 Temmuz 1913) Selimiye Camii'nde okuduğu ezan ve mevlid, uzun süre hafızalardan silinmeyecek izler bırakmış icralardandır. 1. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa tarafından Fâtih Camii'nde düzenlenen törende okuduğu mevlid, son mevlidi olmuştur. Hafız Hüsnü'nün yetiştirdiği talebeler arasında Tanbûrî Faize Ergin ile Hafız Sami en meşhurlarıdır.
Hafız Hüsnü Efendi, kimseden ders almaksızın kendi kendine üflemesini öğrendiği neydeki ustalığı yanında şarkı, marş ve ilâhi formlarında bestelediği yüze yakın eserle bestekârlıktaki gücünü de ortaya koymuştur. Daha çok Hacı Arif Bey tesirinin hissedildiği şarkıları arasında, "Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i baharım" mısraıyla başlayan bestenigâr şarkısı ile. "Sabâ, tarf-ı vefadan peyâm yok mu?" mısraıyla başlayan mahur şarkısı sevilen eserlerdendir. Ayrıca. "Gönül mazhardır envâr-ı cemâle" mısraı ile başlayan bayatî-araban ilâhisi de sıkça okunan eserler arasındadır.
BİBLİYOGRAFYA :
Ezgi. Türk Musikisi, IV, 123-124; Ergun. Antoloji, II, 654, 682; İbnülemin, Hoş Şada, s. 187; Mustafa Rona. Yirminci Yüzyıl Türk Musikisi, İstanbul 1970, s. 48-51;özalp. TürkMu-sikisi Tarihi, II, 26, 52, 116, 122; Cüneyd Kosal, 99 Makamda İlâhîler, İstanbul 1994, s. 30-31; Murat Bardakçı. Refik Bey. Refik Fersan ve Hatıraları, İstanbul 1995, s. 93, 109, 118-122, 130-131; Hayri Yenigün, "Hafız Hüsnü Efendi (Enderunlu)", Musikî oe Nota Mecmuası, sy. 17, İstanbul 1971, s. 11; Orhan Nasuhioğlu. "Refik Fersan'dan Hatıralar", MM, sy. 417 (1987), s. 12-14;sy.418(1987),s. 19-20;Öztuna,SrMA 1,362-363.
Nuri Özcan
B
HAFIZ İBRAHİM ""
Muhammed Hafız
b. İbrâhîm Fehmi
(1871-1932)
Nil şairi olarak tanınan Mısırlı edip.
L _1
Mısır'da Deyrût beldesinin yakınlarında Nil nehri sahillerine demir atmış bir gemide dünyaya geldi. Bazı kaynaklarda doğum tarihi için 1869, 1870 ve 1872 yılları da verilmektedir. Annesi Türk asıllı oian Hâfız'ın babası İbrahim Fehmî burada bir köprü yapımı dolayısıyla mühendis olarak çalışıyordu. Hafız henüz dört yaşında iken babasını kaybetti. Daha sonra annesiyle birlikte Kahire'ye dayısının yanına gitti. Burada çeşitli mekteplerde okuduktan sonra 188Tde dayısının işi dolayısıyla taşındıkları Tanta'da Ezher usulünü uygulayan Ahmedî Ca-mii'ne devam etti. Bu sırada eski ve yeni edebiyat üzerine arkadaşlarıyla tartışmaya girmesi dikkat çekti. Kuvvetli hafızası sayesinde klasik ve modern edebiyatla ilgili pek çok meseleyi tahlil edebiliyordu. Düzensiz bir hayatı olan Hafız bir ara avukatlık mesleğine yöneldi ve diplomasız olarak bir yıl kadar bir avukatlık bürosunda çalıştıktan sonra bu mesleği terkedip Kahire'ye döndü ve el-Medrese-tü'l-harbiyye"ye girdi. 189l'de teğmen rütbesiyle buradan mezun olunca Vizâ-retü'l-harbiyye'de görev aldı ve yaklaşık üç yıl burada çalıştı. Bir yıl kadar Vizâre-tü'd-dâhilıyye'ye bağlı emniyet teşkilâtında bulunduktan sonra tekrar Vizâre-tü'1-harbiyye'ye döndü. 1896'da Sudan'da çıkan bir isyanı bastırmak üzere görevlendirilen askerî birlikle oraya gönderildi. Hafız. Sudan'dan Muhammed Ab-duh'a bir mektup göndererek kendisini bu ortamdan almasını istediyse de bir sonuç elde edemedi. Bu arada Sudan'daki Mısır ordusu içinde başını kendisinin çektiği bir grup subayın isyan etmesi üzerine önce ordudan uzaklaştırıldı, ardından emekliye sevkedildi. Mısır'a döner dönmez düşüncelerini el-Ehrâm'öa yazmak istedi. Buna imkân bulamayınca Mısır'ın içtimaî ve siyasî açıdan ıslahına çalışan Mustafa Kâmil, Saîd Zağlûl ve Kâ-sim Emîn gibi kişilerle yakınlık kurarak hedefini gerçekleştirmeye gayret etti. Muhammed Abduh gibi ıslahatçı şahsiyetlerle ve halkı bilgilendirmek isteyen gruplarla birlikte çalışmaya ve fikirlerini halka duyurmaya başladı. Geçim sıkıntısı artınca bir iş bulabilme ümidiyle Abdül-
hamid'i öven şiirler kaleme aldı. Nihayet 1911 yılında Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye'nin edebiyat bölümüne müdür tayin edildi. Bundan sonra özellikle siyasî ve içtimaî muhtevalı şiirler yazmadı; yıllar sonra kaleme aldığı bu tür şiirlerin çoğunu da işini kaybetme korkusuyla açığa vurmadı. 1932 yılında bu görevden emekliye ayrıldı ve aynı yılın temmuz ayında vefat etti.
Hafız İbrahim'in kendine örnek aldığı kişilerden biri Mahmûd Sâmî el-Bârûdî'-dir. Bununla beraber düzenli bir eğitim görmediği ve maddî sıkıntı içinde yaşadığından genel kültür ve yabancı dil öğrenimi açısından ne BârûdTnin ne de çağdaşlarının seviyesine ulaşabilmiştir. Küçük yaşta yetim kalması. Bârûdî ve Ah-med Şevki gibi aristokrat bir ortamdan gelmeyişi, Arap edebiyatının klasik eserlerini de okumuş olmasına rağmen onların sanat düzeyine yükselmesine engel olmuştur. Hâfız'ın şahsiyetinin teşekkülünde o günkü Mısır'ın bozuk sosyal çevresinin önemli bir payı vardır. Bir taraftan dönemin seçkin simalanyla birlikte olsa da kendisi gibi güçlükle geçinebilen kimselerle bir arada yaşaması şiirine de yansımıştır.
Hafız, bir şair olarak klasik şiirin bütün temalarını işlediği gibi ayrıca şiire içtimaî ve siyasî muhteva kazandırmakta hem Bârûdî hem de Ahmed Şevki'yi geçmiştir. Klasik temalarda genellikle başarılı olmakla beraber bazı türlerde, meselâ methiyede zayıftır. Çünkü bu tür şiirlerinde iş bulma ümidiyle gerçek duygulannı yansıtmamıştır. İçinden geldiği gibi yazdığı zamanlarda mükemmel methiye örnekleri de vermiş, mersiyede ise "risâ şairi" olarak anılacak derecede başarı göstermiştir.
Genelde istikrarsız bir hayat süren Hafız istikrarlı döneme girdikten sonra İslâm'ı, Arap dilini, Doğu'yu ve Doğu'nun değerlerini savunmuştur. Arap dili hakkında çok hassas olan Hâfız'ın, Kahire Temyiz Mahkemesi hâkimi VVelmour Sel-
HÂFIZ İBRAHİM
den'in halk Arapça'sının edebî bir dil olarak da kullanılmasını teşvik ettiği eî-cAra-biyyetü '1-mahalliyye ü Mışr adlı eserini yayımlaması üzerine Selden gibi şahsiyetlere karşı hissiyatını ortaya koyduğu "el-Lugatü'l-Arabiyye" adlı kasidesi meşhurdur (Nezîr M. Hikmeti, s. 123-125).
Akıcı bir üslûba sahip olmakla birlikte kelimelerin seçiminde zorlanan Hâfız'ın çağrışımları da zengin değildir. Bunda yabancı edebiyatlara yeterince vukufu bulunmamasının etkisi olmalıdır. Hayal dünyası da zayıf olan Hâfız'ın şiirini klasik şiirden ayıran en Önemli özellik vatan ve sosyal muhtevalı şiirleridir. Hafız bütün bu eksik taraflarına rağmen, özellikle arasında yaşadığı halkın duygularını ve dertlerini yansıtan sosyal temalı şiirleriyle çağdaşları İsmail Sabri, Halîl Mutrân ve Ahmed Şevki gibi şairler arasında Arap şiir tarihinde seçkin bir yer edinmiştir.
Eserleri. 1. Dîvânü Hafız. Divanını ilk olarak şairin kendisi, gazetelerde yayımlanan ve arkadaşlarının hafızalarında bulunan şiirlerine dayanarak üç cüz halinde bir araya getirmiş ve son cüz 1911 'de neşredilmiştir. Daha sonra Ahmed Ubeyd, Hâfız'ın bu divanında yer almayan bazı şiirlerini de yayımlamış ve her iki yayındaki şiirler 1934'te Mektebetü'l-Hilâl tarafından bir ciltte toplanarak tekrar basılmıştır. Divan, Mısır Vizâretü'I-maârif'i-nin teklifiyle Ahmed Emîn tarafından Ahmed ez-Zeyn ve İbrahim el-Ebyârî'-den de istifade edilerek tekrar yayımlanmış (Kahire 1937), son olarak da 1969'da iki cilt halinde basılmıştır. 2. Leyâlî Satıh (Kahire 1906). Muhammed Abduh'un tesirinin açıkça görüldüğü bu eserde Hafız Mısır edebiyatı, toplumu ve Mısır'ın siyasî durumu hakkındaki görüşlerini "ma-kârne" tarzında ele almaktadır. 3. cÖme-riyyâtü Hâhz. Hz. Ömer'in menkıbevî hayatından ve ahlâkından söz eden manzume ilk defa Kahire'de yayımlanmış (1918|, daha sonra Mustafa ed-Dimyâtî tarafından önce Zikrâ Hâhz, ardından el-Kaşîdetü'l-'Ömeriyye adıyla şerhe-dilmiş ve basılmıştır (Kahire 1933). 4. ei-Bü'esâ*. Vıctor Hugo'nun Türkçe'ye Sefiller adıyla tercüme edilen Les mise-rables adlı romanının kısmî tercümesi olan eser iki cilt halinde neşredilmiştir (Kahire 1903). S. el-Mûcez fi'1-iktişâdi's-siyâsî. Fransız Paul Leroy-Beaulieu'den Halîl Mutrân ile birlikte yaptıkları bir tercüme olup beş cilt halinde basılmıştır (Kahire 1913). 6. Küteyyibün fi't-terbi-yeti'l-evveliyye. Fransızca'dan çevrilen iki ciltlik bir eserdir (Kahire 1912).
91
HAFIZ İBRAHİM
BİBLİYOGRAFYA :
Brockelmann. GAL SuppL, 111, 57-71; Ziriklî, el-AUâm, VI, 304-305; Kehhâle. Mu'cemü'l-mu'eüifın, İX, 168-171; Ömer Ferrurı, el-Min-hâc ft'l-edebi'l-'Arabî oe tarihin, Beyrut 1380/ 1960, I, 127-131; Abdülazîz el-Mekâlİh. 'Amaii-ka İnde rnattaVl-karn, Beyrut 1988, s. 9-43; Şevki Dayf. el-Edebü'1'Arabiyyü.'l-mu'âşıt fi Mı$r | baskı yeri yok| 1979 (Dârül-Maârifl, s. 100-110; Sibâî Beyyûmî v.dğr., el-Edeb ue'n-nusûş, Libya 1982, s. 310-318; Ahmed Ubeyd, Zikra'ş-şâ'ireyn: ŞâHrü'n-NH ue Emirü'ş-şucarâ\ Beyrut 1405/1985; M. AbdülmürTim Hafâd. el-Ede-büVArabiyyü'l-hadİş, Kahire 1985, s. 92-113; Hannâ el-Fâhûrî. e/Câmı" fi târihi'l-edebi'i-cAra-bi, Beyrut 1986,3. 136-151; Ahmet Savran. 19. Yüzyıl Osmanlılar Döneminde Yeni Arap Edebiyatı, Erzurum 1987, s. 161-169; Nezîr M. Hikmeti, el-Fuşhâ fi muuâceheti't-tehaddiyât [baskı yeri yok], 1991, s. 123-125; Zekî Mübarek. Hafız İbrahim, Beyrut 1411/1991; Ab-dülhamîd Sind el-Cündî, Hafız İbrahim: Şâ'İ-rü'n-NU, Kahire 1992; Ahmed Hasan ez-Zeyyât. Târîhu't-edebİ't-'Arabt\ baskı yeri ve yılı yok|, s. 504-507; Abbâs Mahmûd el-Akkâd. Şucarâ'ü Mışr, Kahire, ts., s. 8-20; '■Dfvânü Hafız", el-Hilâl,X, Kahire 1901-1902, s. 129-130; Selâ-me Mûsâ. "Hafız İbrahim", a.e., XXXII (1924). s. 627-638; "Sâ'atün ma'a Hafız Bek İbrâ-hîm", a.e., XXXVI11928], s. 906-910;Abdü!azîz el-Beşeri. "Beynî ve beyne Hafız İbrâhîm", a.e.,XLVI (1937). s. 257-261; Mustafa Sâdıker-Râfiî. "Hafız tbrâhîm", el-Mukteiaf, LXXXI/3, Kahire 1932, s. 266-276; Halîl Merdem Bek. "Maca Hafız İbrâhîm", MMİADm., XXXl/3 (1956], s. 353-370; XXXI/4 (1956). s. 529-543.
m
Iffil Hüseyin Yazıcı
r HAFIZ İBRAHİM DALLIU
(1878-1952)
Arnavut asıllı îlîm adamı ve müfessir.
L J
Tiran'da doğdu. Babasının adı Mustafa'dır. Tiran'ın tanınmış kültürlü ailelerinden birine mensup o!an Hafız İbrahim ilk ve orta öğrenimini Tiran'da tamamladı. Bu arada Osmanlıca ve Arapça öğrendi. Ardından tahsil için İstanbul'a gittiyse de iki yıl sonra maddî sıkıntı yüzünden memleketine döndü. Arnavut isyanı dö-
neminde yetişip kendi bölgesinin önde gelenlerinden biri olmasına rağmen kaynaklarda hayatı hakkında fazla bilgi yoktur.
Tiran'da ilk olarak Arnavutça tedrisat yapan okula öğretmen tayin edilen Hafız İbrahim, bilhassa kadın öğretmenlerin yetiştirilmesi hususunda faaliyet gösterdi. 1909 yılının sonlarına doğru Arnavutluk halkı için kurulmuş olan İlbasan'dakİ öğretmen okulunda görev yaptı. 1908'-de Manastır (Bitola - Makedonya), 1909'da İl-basan ve 1920'de Luşnyı (Lushnje -Arnavutluk) kongrelerine katıldı. 1912'de Arna-vutluk'un bağımsızlığının ilânında da etkili olan Hafız İbrahim'in, 1924-1926 yılları arasında Tiran'da çıkan haftalık Daj-ti adlı derginin sorumlu başyazarlığı görevini yürüttüğü görülmektedir.
1910'dan İtibaren döneminin fikrî cereyanlarına karşı çıktığı için değişik zamanlarda hapsedildi, Arnavutluk Kralı Ahmet Zogu devrindeki İtalya istilâsı esnasında ve özellikle Enver Hoca döneminde kaleme aldığı yazıları sebebiyle tutuklandı, yazılarını neşreden yayınevleri kapatıldı. Enver Hoca'nın komünist iktidarı zamanında mahkûmiyeti bittikten sonra Tiran'da vefat etti.
Hafız İbrahim, Arnavut aydınlarının önde gelenlerinden biri sayılmaktadır. Eğitim, din. siyaset ve kültür alanlarında etkili faaliyetlerde bulunmuş, bir yandan okullarda görev yaparken öte yandan Kur'an tercüme ve tefsir çalışmalarını sürdürmüştür. Dajti dergisinin kurucularından biri olan Hafız İbrahim dönemindeki aydınları bu dergi etrafında toplamaya çalışmıştır. Arnavut halkına ait etnik bölgelerin birleştirilmesi için mücadele etmiş ve bu sebeple geniş bir çevre edinmiştir. Bu arada Osmanlı parlamentosunda milletvekili olan Hasan Priştina ve kültür çevrelerinin meşhurlarından sayılan Mûsâ Maçi, Hafız Ali Korca. İsmail Ndroçi, Hasan Vogli. Müslim Lagami. Nor-bert Yokl gibi kişilerle münasebet kurmuştur. Arapça, Türkçe ve muhtemelen Farsça'ya da vâkıf olan Hafız İbrahim eserlerinde, toplumu yaşadığı dönemin kültürel değerlerine bağlı kalarak ilerletmeyi amaçlamıştır. İsmail Bardhi tarafından Hafız İbrahim'in hayatı, eserleri ve ilmî kişiliği konusunda bir doktora tezi hazırlanmaktadır.
Eserleri. Hafız İbrahim'in en önemli eseri Ajka e Kuptimevet te Kur'ani Qeri-mit (Kur'ân-ı Kerîm meallerinin özü] adlı Arnavutça tercüme ve tefsir çalışması-
dır (Tirane 1929). Kur'ân-ı Kerim'in başından Tevbe sûresinin 16. âyetine kadar devam eden 1572 sayfa hacmindeki eser bu dilde yazılmış ilk tefsir kitabıdır. Müellifin hepsi Tiran'da basılmış diğer eserleri de şunlardır: Texhvidi (Tecvid 119211]; E Lemja e te Madhit Proiit dhe Jeta e Ti; (Ulu Peygamberin doğumu ve hayatı [1934|); Dhuntie Ramazanı (Ramazanın verdikleri | I935|j. Meşime Teorike dhe Praklike te Moralit islam (İslâm ahlâkına ait teorik ve pratik dersler ) 1935J); Libriise Falmes (Namaz kitabı 11937|); Nje Broshure mbi Degat e Imanit (İman esaslarına ait bir broşür |1939|); Besimi i MusHmanevet (Müslümanın inanç esasları) 11942|); Ç'eshte Islamizma (İslâm nedir? |ts. 11; Udha Muhammedane (Mu-hammed'in yolu |ts.|); Hadithi Arbain (Kırk hadis |ts.}): Patriotizma ne Tirane (Tiran'da vatanperverlik |ts.|); Grenxat e Kuqe te Tiranes (Tiranın kızıl arılan |ts.l); Dokrrat e Hinit (Kül budalalıkları |ts.j); Nje Anderr e ime (Bir rüyam). Son eserin yazma bir nüshası İsmail Bardhi'-nin özel kütüphanesinde bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Arnavutluk'taki komünist rejim yüzünden bu eserlerin bir kısmının Belçika, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yayımlandığı söylenmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Dışa Fetar Patriot Musüman Shqiptare (nşr. Albanıan islamıc Centcr. Harper Woods). Michi-gan 1993, s. 90-101; Hysni Myzyrİ, "Hafız ibrahim Dalliıı per Perhapjen c Mesimit Shqip ne Etapcn e Fundit te Rİlİndjes", Feja, Ktıltura dhe Tradiia Islame nder Shqiptaret, Prishtine 1995, s. 405-410; Feti Mehdİu. Perkthimet e Kur'anit neGjuhen Shq'tpe, üsküp 1996, s. 21 -30; a.mlf.. "O Albanskİm Prevodima Kur'ana", Anali Gazi Husreubegooe Bİblioteke, V-VI, Sarajevo 1978, s. 241-242; Sinan Tafaj. "Veprimtaria Aldhe-tare e ibrahim Dalliut si Mcsues, Vjershetar e Publicİst", Revista Pedagogjİke, sy. 3, Tirane 1984, s. 123-130. i—i
İMİ İsmail Bauı>hı
P HAFIZ KEMAX ~*
(1882-1939)
Daha çok
gazel ve mevlid okuyuşu ile tanınan Türk hanendesi.
L J
21 Temmuz 1882'de İstanbul Şehremini civarında Tathkuyu"da doğdu. Bu sebeple Tatlıkuyulu Hafız Kemal olarak da tanınır, Babası saraç Agâh Efendi'dir. Tiz, parlak ve geniş oktavlı sesiyle kısa zamanda mûsiki çevrelerinin dikkatini çekti. 1900'lerden itibaren şöhret kazanmaya başlayan Hafız Kemal, dönemin en
iyi mevlidhan ve gazelhanları arasında yer aldı. Nusretiye Camii müezzinliğiyle başlayan resmî görevi Süleymaniye Camii başmüezzinliğiyle sona erdi. Bazı eserlerde Süleymaniye Camii imamlığından bahsedilirse de yapılan araştırmalarda bu görevde bulunduğuna dair bir kayda rastlanmamıştır. İstanbul Radyosu'nun ilk kuruluşunda Hafız Sadettin'le (Kaynak) birlikte programlara katılan Hafız Kemal, devrin meşhur sazendeleri eşliğinde Columbia ve Odeon şirketleri için hazırladığı plaklara gazeller ve Hafız Sadettin ile birlikte şarkılar okudu. Ayrıca Dârülelhan Arşivi için de plak doldurmuştur. Konser ve plak çalışmalarını yurt dışında da devam ettirdi; konser vermek üzere Atina'ya (Ekim 1931), plak doldurmak için de Berlin (1928) ve Paris'e (1930) gitti. 1 Temmuz 1930 tarihinde konservatuvarda göreve başladı. Soyadı kanunundan sonra Gürses soyadını alan Hafız Kemal, hayatının son yıllarında yakalandığı kalp hastalığından kurtulamayarak 9 Ağustos 1939 tarihinde İstanbul'da öldü. Edirnekapı dışındaki mezarlıkta bulunan divan şairi Bâkî'nin kabri yanına defnedildi.
Osmanlı Devleti'nin son döneminde yetişmiş ünlü hanendelerden olan Hafız Kemal özellikle okuduğu ezan, mevlid ve gazelleriyle tanınmıştır. Mûsiki konusunda bir müddet Kasımpaşalı Cemal Efendi ile Bestenigâr Ziya Bey'den ve bilhassa Hacı Kirâmî Efendi'den istifade etti. Arkadaşlarından Ali Rıza Sağman onun "pestle-ri kaba, tizleştikçe inceleşen, dâvûdî, falsosuz, tatlı bir sesi"nin olduğunu söyler. Minarelerde okuduğu ezanı dinlemek için camilerin önünde büyük kalabalıkların toplandığı söylenir. Hafız Kemal, dinî ve din dışı sahada geniş bir repertuvar sahibi olup meşhur mevlidhan Hasan Rızâ Efendi (Said Paşa imamı) tavrında mevlid okurdu. Güfte-beste uyuşmasının bütün inceliklerini ortaya koyduğu icrasın-
da kendine has bir üslûp geliştirdiği kabul edilir. Onun mevlid ve gazel tavrını en iyi şekilde alıp uygulayan talebeleri Hafız Hüseyin Tolon ile Sadi Hoşses olmuştur. Beş plaktan oluşan "Mevlidi devrin mûsiki meraklılarının elinde dolaşan eserler arasındadır.
Hafız Kemal bazı yayınlarda, devrin na'than ve mersiyehanlanndan Cerrahpaşa Camii imam ve hatibi Hafız Mehmed Arif Efendizâde Hafız Kemal ile (1882-1943) karıştırılmıştır. Diyanet İşleri eski başkanlarından M. Şerefettin Yaltkaya'-nın küçük kardeşi olan. Yenikapı Mevlevî-hânesi'nde sikke giyip semâ çıkaran, daha sonra Kâdiriyye tarikatına İntisap eden na'than Hafız Kemal bir ara Romanya'da imam ve hatiplik de yapmıştır.
BİBLİYOGRAFYA :
Evkaf Umum Müdürlüğü Süleymaniye Şubesi Hayrat Hademesi Maaş Defterleri, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivi (1931-32). S. 29; (1933-34), s. 29; (1935-36). s. 27; (1937-381, s. 27; (1939-40), s. 28; Ergun, Antoloji, II, 468, 634, 656; Ali Rıza Sağman, Meşhur Hafız Sami Merhum, İstanbul 1947, s. 95-97; a.mlf., Meulid Nasıl Okunur ve Mevlidhanlar, İstanbul 1951, s. 7, 214; Özalp, Türk Musikisi Tarihi, II, 91, 121; Fikret Bertuğ, "Kemal (Hafız)". DBİst.A, IV, 519. j—ı
ffil Nuri Özcan
HAFIZ KÖMÜR EFENDİ
XVII- yüzyılda yaşamış bestekâr ve hanende.
L J
İstanbul'da doğdu. Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Sultan IV. Mehmed döneminde (1648-1687) yaşadığı ve Mevleviyye tarikatına intisap ettiği bilinmektedir. Kantemiroğlu, devrin ünlü musikişinaslarından Kasımpaşalı Koca Osman'ın yetiştirdiği talebelerden bahsederken hanendeler arasında Hafız Kömür'den de söz eder. Osman Efendi'den başka devrinin diğer mûsiki üstatlarından da ders alarak kendini yetiştiren Hafız Kömür, gerek nazariyat bilgileri gerekse parlak üslûbu ile zamanın mûsiki üstatları arasında yer almıştır.
Hafız Kömür hanendeliğinin yanı sıra bestekârlığı ile de tanınmaktadır. Dinî örnekler de vermesine rağmen bestelediği eserlerin çoğu din dışı mûsiki formların-dadır. Ebûishakzâde Esad Efendi onun otuzun üzerinde eseri olduğunu kaydeder. El yazması güfte mecmualarında birçok eserine rastlanmasına rağmen günümüze beste ve semai formlarında sadece üç bestesinin ulaştığı tesbit edilmiştir. Devrin ileri gelenlerinin hazır bu-
HAFIZ KUMRAL
lunduğu meclislerdeki sohbeti ve zarif nükteleriyle de şöhret bulan Hafız Kömür, zaman zaman III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) devirlerinin ünlü bestekârı musâhib Kömürcüzâde Hafız Mehmed Efendi ile karıştırılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA :
Esad Efendi. Atrabü't-âsâr, İÜ Ktp., TY, nr. 6204, vr. 12"-13"; Müstakimzâde, Mecmüa-iİlâ-hiyyât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. 112b; Mecmua, Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. 637, vr. 37b, 54°, 55°, 80b, 81°; nr. 650, vr. 37% 104°, 106b; Mecmua, İÜ Ktp., TY, nr. 3466, vr. 35b, 222\ 228a; nr. 3608, vr. 33b, 58b; Ezgi, Türk Musikisi, I, 171-172; III, 166-167; IV, 64-65; Ergun, Antoloji, I, 125, 179-181; II, 793; D. Kantemir, Osman/ı İmparatorluğunun Yükseliş ue Çöküş Tarihi, Ankara 1979, s. 242; Mehmed Veled [İzbudak] "Atra-bülâsâr", Mekteb, sy. 4, İstanbul 16 Şaban 1311/10 Şubat 1309 r., s. 184; jHüseyin Sadettin Arel], "Türk Bestekârlarının Terceme-i Halleri", MM, sy. 14 (1949). s. 23-24; Hayri Ye-nigün, "Hafız Kömür ve Kömürcü Hafız", a.e., sy. 208 (1965), s. 103; Öztuna. BTMA, I, 317.
m
İm! Nuri Ozcan
HAFIZ KUMRAL ~^
XVII. yüzyılda yaşamış zâkîrbaşı, hanende ve bestekâr.
İstanbul Üsküdar'da doğdu. Asıl adı Mehmed'dir. Celvetiyye tarikatına intisap ederek tarikatın pîri Aziz Mahmud Hüdâyfnin terbiyesi altında yetişti. Güzel sesi ve zikir meclisini idare etmedeki kabiliyetiyle dikkati çekerek bir müddet sonra hankahın zâkirbaşılığına getirildi. Mûsiki bilgilerini kimden aldığı kesin olarak bilinmeyen Hafız Kumral zamanla devrinin önemli musikişinasları arasına girdi. Yılmaz Öztuna. kaynak göstermeden Hafız Kumral'ın 1621'de vefat ettiğini belirtir (BTMA, il, 38). Ancak hayatıyla ilgili bilgilerin çoğunun elde edildiği Atmbü'l-dsdr'ın el yazması bazı nüshalarında onun IV. Murad (1623-1640), bazılarında ise Sultan İbrahim (1640-1648) devrinde şöhret bulduğu kaydedilmektedir. Buna göre Hafız Kumral'ın 1621 yılında vefat etmiş olması mümkün değildir.
Devrinin musikişinasları arasında bilhassa gür ve tesirli sesiyle tanınan Hafız Kumral, zâkirbaşilığı ve hanendeliği yanında güçlü bir bestekâr olarak da kabul edilmiştir. Beste, semai, na't. tevşîh ve ilâhi formlarında bestelediği eserlerine çeşitli el yazması güfte mecmualarında rastlanmaktaysa da günümüze bunlardan ancak dördü ulaşabilmiştir. Ebûis-hakzâde Esad Efendi ise otuzun üzerin-
Dostları ilə paylaş: |