Din Ticareti Yapanlar


Gönen’de Turizm İçin Acilen Bir Şeyler Yapmalıyız



Yüklə 0,51 Mb.
səhifə9/11
tarix07.01.2019
ölçüsü0,51 Mb.
#91761
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Gönen’de Turizm İçin Acilen Bir Şeyler Yapmalıyız

  Gönen İçin, halkımız için, içinde yaşadığımız toplum için, geleceğimiz için, insanlık için, Allah rızası için ne olur bir şeyler yapmalıyız.

Gönen belediye başkanına, belediye başkan yardımcılarına,  Ak Parti İlçe başkanına, ilçe teşkilatına,  Diğer Parti teşkilatlarına, Gönen Kaymakamına, Ticaret Odası Başkanına, Kent Konseyine, otel ve pansiyon sahiplerine, sivil toplum kuruluşlarına, muhtarlara ve Gönen’i seven herkese açıkça sesleniyorum. Lütfen bir şeyler yapın. Yapılmasına öncülük aracılık edin. Taşın altına elinizi koyun. Bunu ister kendiniz için, ister Gönen için, isterseniz en iyisi Allah rızası için yapın.

Gönen’in her tarafını, şehrin içini dışını, köylerini, dağlarını, ovalarını karış karış gezdim ve gezmeye de devam ediyorum. Gönen’i tanıtmak, yayınlamak, övmek, reklâm etmek istiyorum ama nafile. Denizkent’e gidiyorum denizkent dökülüyor, pınarkent’e gidiyorum pınarkent dökülüyor. Köylere gidiyorum köy yolları dökülüyor. Şehre giriyorum şehir yolları dökülüyor.

Baksanıza şehir içi yolara,  birçok yerde arabamın altı vuruyor kaldırım taşına. Belediye ekipleri patlak su borularını değiştirmeye yetişemiyor, sökülen kaldırım taşlarının yerine yerleştirilmesi unutulup kalıyor. Denizkent’e gidiyorum, elimde fotogtraf makinesini gören vatandaşlar çek kardeşim çek, haber yap sorunlarımızı yetkililer duysunlar diye etrafımızı sarıyorlar.

İnanın elimizde öyle güzel nimetler, güzellikler, kaynaklar var ki farkında değiliz.

Şu denizkenti bir adam etsek Türkiye’nin en güzide turizm beldesi olacak, Gönen güney Marmara’nın incisi haline gelecek. Önceki dosyalarımızın birinde denizkent raporunu yayınladık, kimseden tık yok. Denizkent yine 2011 yılını ölü ve yine kayıp geçirecek, çok yazık. Kaplıcayla ilgili bir araştırma yaptım, hemen hemen her yerde durum aynı. Şu kaplıca sıcak suyunu diğer otel ve pansiyonlara niye vermezler, niye suyu özelleştirmezler bir türlü anlamış değilim. Sıcak su verseler Gönen’e trilyonluk yatırımlar yapılır, daha çok turist gelir ve daha çok turizm olur. Dışarıdan tur organizatörleri arıyorlar, Gönen’de nereleri gezebiliriz diye soruyorlar. Dereköy Alabalık çiftliği ile Güneşli Köy Konağını ve Dilmaç At çiftliğinden başka bir yer söyleyemiyoruz.  Adamlar Güneşli köy konağına tur düzenleyecekler ulaşamıyorlar, beni arıyorlar, internet siteleri bile yok. En az beş defa adamlara gelin bir şeyler yapalım, tanışalım, görüşelim, konuşalım, projeler uygulayalım dedim bizi  tınlayan olmadı.  Gönen’de hiç kimse de iş birliği anlayışı yok. Herkes kendi gölgesiyle dans ediyor.   Dereköy Alabalık çiftliğine giden ve selde yıkılan köprü bir buçuk yıl geçmesine rağmen hale yapılamamış.

  Düşünebiliryormusunuz, kaplıca turizmimiz, denizkent sahilimiz var ama bir turizm müdürlüğümüz ya da bir büromuz bile yok. Kimse istemeyi akıl etmemiş.  Bir müzemiz bile yok. Gönen’deki antik tarihi eserleri toplayıp Bandırmaya götürüp adeta saklamışlar kimse görmesin diye. Gönen Kent Konseyi Turizm Komisyonu kimlerden oluşur,  nereleri gezmişlerdir, nerelere giderler, ne yaparlar ne düşünürler bilen yok.

  Bir film yönetmeni gelmişti, birkaç köyü gezdirdim görüntü çekti, rapor hazırladı.  Gönen film yapımları için çok güzel bir dokuya sahip, buralara komple bir film stüdyosu bile kurulabilir demişti.  Ben de demiştim ki güzel söylüyorsunuz da, Gönen’den bir film ekibini kovdular, bir televizyonu kapattırdılar. Mekânlarımız, dokularımız güzel de, zihniyet bozuk dedim.

Gönen’de acilen turizm için bir şeyler yapılmalı. Sadece biz mi yaşıyoruz şu şehirde, sadece GönTAM mı Gönen’i tanıtmakla görevli. Turizm Derneği diye bir sivil toplum kuruluşu var, madem bir çalışma yapamıyorsunuz destekleyin bu tür sivil toplum kurumlarını onlar yapsınlar. Denzikent’de bir emlak bürosu bile yok. Valla çok açık söyleyeyim,  halk görüyor, Allalh’da biliyor ki şu GönTAM dan dan başka Gönen için endişelenen, düşünen, çalışan, Göneni tanıtan,  projeler üreten başka bir kişi ve kuruluş göremiyorum. Gören varsa söylesin. Şu kişi, şu dernek, şu kurum Gönen’in tanıtımı için şunları şunları yaptı desin ve ispatlasın.

Belediyenin veya kaplıcaların bir turizm ve danışmanlık bürosu ve ekibi olmazmı hiç. Ama yok. Kaplıcadan günü birlik köy gezi turları düzenlenemez mi.  Eğer bunu yapamıyorsanız, sivil toplum kuruluşlarıyla oturun masara ortak projeler üretin ve uygulanmasını sağlayın. Şayet Turizm Derneğine ve GönTAM’a bir alerjiniz varsa, kurun yeni bir sivil toplum kuruluşu yapın hizmetlerinizi. Avrupa’da durum böyle. Devlet her şeye el atmıyor. Özelleştirerek, sivil toplum kuruluşlarını destekleyerek, ortak projeler yaparak halka yönelik projelerini yürütüyor. Bizdeki yöneticiler ve siyasiler de ne hikmetse sivil toplum kuruluşlarına proje konuşmak için değil basına poz vermek için uğruyorlar.

Tek başına olmuyor, çıktık bir TV programı yapalım, ilçemizi, zenginliklerimizi tanıtalım diye, yaptık ama ilçemizi yönetenlerin biriside bir kez olsun ilgilenmedi,  izlemedi bile programı.  Ne bileyim, biz GönTAM olarak, her yıl teşvik olsun diye 100 kişiye üstün hizmet ve taktir sertifikası veriyoruz. Niye güzel hizmetlerin yapılışını teşvik etmek için.

  Memleket sevdalısı olmamız lazım. Bu şehirde yaşıyorsak, havasından suyundan, doğasından istifade ediyorsak, bu toprakların bedelini ödemeliyiz. Hizmet etmeliyiz, hizmet. Ferdiyetçi değil, cemiyetçi olmalıyız.  Adam Kars’dan gelmiş 30 yıldır Gönen’de yaşıyor, evini, dükkânını, pansiyonunu kurmuş, lüks otosuna kurulmuş, boş ver Gönen’i diyor, ben Gönenli değilim diyor.   Cebini doldurmakla meşgul.  Bu zihniyetle bir yere gidilmez.  Herkesin böyle düşünmesi ne kötü bir kabus olur. Bu toprakların her karışı bizim için kutsaldır, bedel ödemeye değer.  O duyguyu, yani hizmet etme duygusunu yaşamalıyız. Hizmet de nasıl hizmet, hizmet gönüllü yapılan iş dir. Bir işi yaptığından dolayı maaş alıyorsan o hizmet sayılmaz. Ekstra olarak yapılan gönüllü işlere hizmet denir. Bu hizmet kelimesini de yanlış kullanmayalım.

İnanın, Ankara’da 16 sene yaşadım, sanki Ankara’da doğmuşum ve oradan ebediyen hiç ayrılmayacakmış gibi, Ankara için çalıştım. Sivil toplum kuruluşlarıyla ve belediye yetkilileriyle Ankarayla ilgili projeler ürettik ve uyguladık. Tam 4 yıl, üst üste, 20 bin adet Ankara cep rehberi çıkardım. 1994 de Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Belediyesi yetkilileriyle çok meşhur bir proje olan Belmek projesini uygulamaya koyduk. Belediye Meslek Edindirme Kursları – Belmek hala devam ediyor. Hep gurur duyuyorum, bu benim bir projemdi. Belediye meclisi uygulama kararı almış ve uygulamıştı. Gönen’de nerede öyle proje uygulamak, kimsenin yanına bile yaklaşamıyorsun, herkes kendi havasında. Olan halkımıza, Gönen’e oluyor. Gönen hak ettiği değere sahip olamıyor. Biz hesap gününe inananlardanız. Bu dünyada yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabını vereceğimiz gibi, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Sorumluluk makamında olanlar bu hesap işlerini daha fazla düşünmeli ve hesaba katmalı.

Ayrıca, yanlışlara dur demediğimizin ve de güzel şeylere takoz olduğumuzun da hesabını vereceğiz.

Ben âcizane bir kul olarak elim kalem tuttuğu, dilim de döndüğünce uyarılarımı, tavsiyelerimi yerine getirmeye çalışıyorum. En azından vebalden kurtulmak için bunları yapıyorum. İsteyen bana kızar, küfreder, söver, saçmalamış der, her şeye burnunu sokuyor der, sözlerimi kale almaz veyahut ta her zaman olduğu gibi bu yazılardan hiç haberi bile olmaz.

Sorumluluk tabiî ki bizim, yani halkımızın.  Her halk laik olduğu veçhile yönetilir. Ben vatandaş olarak diyorum ki, ben böyle yönetilmeyi hak etmiyorum. İlçemde, çevremde bir şeyler olmasını ve yapılmasını istiyorum.

Yaz geliyor, 2011 yeni girdi. Yılın daha başındayız. Gönen için bir şeyler yapmalıyız. Ölü toprağını üzerimizden atmalıyız. Herkesin mutlaka yapacağı bir şeyler vardır. Birlikte, bir araya gelerek, görüşerek konuşarak, tartışarak, işbirliği ve gönül birliği yaparak üstesinden gelemeyeceğimiz bir tek sorun yoktur.

 Gelin ilçemizi güzelleştirelim. Gelin şehrimizi daha da zenginleştirelim. Mehmet Efendi, Mahmut Bayram ve Ömer Seyfeddin diyarına da yakışan budur.

İş adamlarını, yatırımcıları, sivil toplum kurumlarını, Gönen sevdalılarını, bu toprakların havasını suyunu teneffüs edenleri Gönen’e hizmete davet ediyorum. Herkesin mutlaka yapacağı bir şeyler vardır. bir şeyler yapmalı, bir şeyler yapılmalı.

 Belediye Hizmetleri ve Görevlerimiz

    Belediyecilik hizmetleri günümüzde çok önem arz eden ve toplumun her kesimini birinci derecede ilgilendiren ve etkileyen bir konu haline gelmiştir.  Avrupa’da ve batıda yerel hizmetler ve yerel yönetim çok büyük önem arz etmektedir. Hükümetimiz de yakın dönemde yerel hizmetlerle ve yönetimlerle ilgili bir dizi yeni kanun ve yasalar çıkarmış ve çıkarmaya da devam etmektedir.

Biz de halk olarak yerel yönetimlerin görev ve sorumluluklarını, vatandaş olarak kendimizin de görev ve sorumluluklarını bilmek, bilmiyorsak öğrenmek zorundayız. Bilgi sahibi olmalıyız ki fikir sahibi olabilelim. Bir söz vardır, bilgi güçtür diye. Haklarımızı, hukukumuzu, vazifelerimizi bilirsek, sorumlu vatandaş olabilmeyi becerebilirsek biz de rahat ederiz, yerel yönetimler de rahat ederler ve başarılı hizmetler sunabilirler.

Bir şehrin modernleşmesi, kalkınması, sosyal, kültürel, sanatsal, ekonomik standartlarının artması bilinçli bir vatandaş olmakla, başarılı, dinamik ve aktif bir belediyecilik hizmetiyle mümkündür.

Belediyecilik hizmetlerine bakış açım bu şekildedir.  Başarılı bir belediyecilik nasıl olur derseniz veya bu şehrin belediyesi nasıl,  bu şehir nasıl yönetiliyor, hizmetler nasıl diye sorarsanız şöyle bir şehir turu atmanız size yeterli gelebilir. Vatandaşlarla konuşmanız, özellikle dışarıdan misafir olarak gelen kişilerin fikirlerini almanız size daha net ve objektif bir sonuç verebilir.

Vatandaşlar da her şeyi anlatıyorlar zaten. Bazı partizanların dışında halkın ekseriyeti, hangi görüşten olursa olsun doğruyu, neyse onu söylüyorlar, haklıya hakkını teslim ediyorlar..

Belediyecilik hizmeti nasıl olurmuş diye merak edenleri ve fikir sahibi olmak isteyenlere; Ankara, Konya, Malatya, İstanbul, Kayseri şehirlerini gezip görmelerini veyahut şurada en yakınımızda bulunan Biga ve Yenice ilçelerini görmelerini ve her görüşten halkın neler söylediğini dinlemelerini ve tabiî ki ancak o zaman kıyaslama yapmalarını tavsiye edebilirim. Çünkü her konuda olaylara farklı pencerelerden bakmak lazımdır.

 Allah nasip etti yüzlerce il ve ilçeyi gezmek görmek nasip oldu. Tabii ki bu şekilde olunca da çok rahat kıyaslama yapabiliyorum.

Gönen’de yaşıyoruz, yaşadığımız şehir tabiî ki birinci derecede bizi ilgilendiriyor. Gönende belediye hizmetleri nasıl diye bana sorarsanız, benden objektif, tarafsız bir şekilde cevap vermemi isterseniz şunu söyleyebilirim.

Halkın ekseriyeti ne düşünüyorsa, ne konuşuyorsa bende onu düşünüyorum ve konuşuyorum.  Halktan farklı bir düşüncem yok, olamazda.

Gönen’de belediyecilik hizmetinin çok iyi düzeylerde olduğunu söylersem bu halk bana söver.

Ekip ruhu ve hizmet heyecanı, iş bitiricilik, halkla iç içe olabilme ve bütünleşebilme de eksikliklerin göze çaptığını, bunların bir an önce düzeltilmesinin hepimizin yararına olacağını söyleyebilirim.

Belki hata bendedir, iyi işleri, yapılanları görememe problemim olabilir. Eğer çok iyi hizmetler yapıldıysa, yapılıyorsa ben görememişsem peşinen özür de dilerim.

Yeri gelmişken çok sıcak bir anımı burada aktarmak isterim. Sabah saat 9 da park yolundaki yeni taşınmış olduğumuz GönTAM bürosuna geldim, baktım sakaktaki su borusu patlamış güldür güldür su yola akıyor. Hemen belediyeyi aradım,  sata 9.00 da bilgi verdim, müdahale edilmesi talebinde bulundum. Saat 10.15 oldu gelen giden yok, tekrar aradım ve niye gelmediniz diye sordum, tamam söyledik, ekip gelecek dediler. Saat  10.45 da  yani bir saat 15 dakika sonra iki zabıta geldi baktı gitti. Saat 11.15 oldu, önde üç, arkada üç toplam altı kişilik ekip geldi, durur gibi yaptılar, basıp gittiler. Su yola akıyor, vatandaşlar ne oldu diye bakıyor, neden belediyeyi aramıyorsunuz diye sormaya başladılar.  Gün bitti bir daha gelen giden yok, ertesi gün yani ikinci gün saat 11 oldu tekrar beşinci defa aradım, benden başka mal sahibi, komşular en az 5 kişi daha, belediyede çeşitli kişileri aramış,  15’e yakın aramadan sonra, ikinci günün sonunda geldiler, kazdılar, özel tesisatçı geldi yaptı,  çukuru kapattılar gittiler.  Arıza bitti, sıra sökülen kaldırım taşlarının yerine dizilmesine geldi. Ama yine gelen giden, arayan soran, bilgi veren yok. İnanın iki gün içinde aramaktan, beklemekten bıktık usandık.  Yola akan sudan neredeyse biz suçluyuz gibi olduk, gelip geçen vatandaş bize bakıyor, niye haber vermiyorsunuz suya yazık değilmi diye bizi suçluyor. İnanın şimdi kazılan ve üstü kapatılan çukur açık, kaldırım taşları yolun kenarında dizili. Aradık  yine tamam dediler, yine gelen giden yok.  Aramaktan, beklemekten yorulduk, usandık bıraktık kendi haline. Sorumlu vatandaş olsan ne olacak ki. 

Onlarında kendilerine göre haklı sebepleri ve gerekçeleri vardır tabiî ki, o kadarda insafsız değiliz ama ben vatandaş olarak bu hizmetten memnun kalmadım ve memnun kalmadığımı da açıkça söylüyorum arkadaş.  Kızan kızar, darılan darılır, söylemezsem, başıma gelenleri anlatmazsam rahat edemem.  Bir yerde su borusu patlamış denildiğinde oraya ekibin 5 dakika içinde gelmesi, müdahale etmesi, vatandaşı bilgilendirmesi gerekmez mi diye düşünüyorum.

 

Bilinçli vatandaş olmak ve yerel hizmetlerle ilgili bilgilenmek için, tabiî ki bilgilendikten sonrada fikir sahibi olabilmek için internete girdim ve arama motoruna “Belediyenin Görevleri” ve “Belediye Yetkililerinin Görevleri ve Özellikleri Nasıl Olmalıdır” diye yazdım. İnternetten elde ettiğim yazıları sizlere de aktarıyorum.



Belediyenin görev ve sorumlulukları

—Belediye, kanunlarla münhasıran başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki her türlü görev ve hizmeti yapar veya yaptırır, gerekli kararları alır, uygular ve denetler.

     Belediye öncelikle imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır.

    Belediye, coğrafi ve kent bilgi sistemlerini kurar. Belediye, okul öncesi eğitim kurumları açabilir; Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir, bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir.

    Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin mali durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirlenir.

         Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır.

Belediyenin görev, sorumluluk ve yetki alanı, belediye sınırlarını kapsar.

Belediye meclisinin kararı ile mücavir alanlara da belediye hizmetleri götürülebilir.

     Belediye başkanı dahil yönetimdeki kişilerde bulunması gerekli özelliklerden bazıları şu şekilde sıralanmaktadır.

Öncelikle bu kişinin vizyonu ve bu vizyona ulaşmak için belirlediği bir takım kuralları ve de prensipleri olmalıdır… Sağlam karakterli, kararlı ve dürüst olmalıdır. Haktan ve adaletten yana olmalıdır


Eğitimli, birikimli  ve konulara olabildiğince hakim olmalıdır. İnsanlara karşı saygılı, güler yüzlü ve nazik olmalıdır. Harekete geçirme ve de etkileme gücüne sahip bir karizması olmalıdır.
Mücadele ruhuna sahip olmalıdır ve yüreklendirici ve de cesaretlendirici bir kişiliği olmalıdır.
Takım ruhuna sahip olmalıdır ve kendi hırslarının ve isteklerinin esiri olmamalıdır.
Tüm fikirlere, yeni düşüncelere, yeniliklere açık olmalıdır ve de gelişmeleri sürekli takip etmelidir
Merhametli olmalıdır. İyi işler yapmaya istekli olmalı ve işine tutkuyla sarılmalıdır.
İleri görüşlü, daima iki adım önde koşma becerisi olmalıdır. Olayları doğru analiz edebilecek analitik bir zekaya sahip olmalıdır. Çabuk ve etkilenmeden karar alabilme yetisi olmalıdır
Mutlaka yurt  içi veya dışında benzer bir beldeyi görmüş veya bu konuda az da olsa fikri olmalıdır
Kültürel tarihimizi bilmeli ve buna önem vermelidir. Ayrımcılık ve  kayırmacılık gibi ucuz politikadan uzak, şeffaf ve de cesur olmalıdır. Halkını iyi tanıyan sosyal bir insan olmalı, kültürel faaliyetlere ilgi göstermelidir ve bu alanda şehri canlandırmalıdır.
Yaptığı veya yapacağı işlerle övünmek yerine, gözü sürekli ileride olmalı ve de şehrin ruhuna yakışır davranmalıdır. Kendinden emin, sorumluluğunu bilen, sinmeyen, korkmayan, yürekli, başı dik, onurlu ve gururlu bir insan olmalıdır
Kendisiyle barışık, sempatik ve iyi niyetli olmalıdır. Şehrini ve insanını sevmeli, onlar için sürekli kafa yormalı, gerekirse uykusuz kalabilmelidir. Şehrin fiziki, sosyal ve kültürel kaynaklarını iyi bilmelidir ve bunları harekete geçirebilecek heyecanı ve azmi olmalıdır
Dil, din, ırk, parti, görüş ayırımı yapmaksızın,  gözü insana dönük olmalıdır.. önce insan demelidir...

Bizim vatandaş olarak sorumluluklarımız nelerdir.

Öncelikle her şeyi devletten ve belediyeden bekleme alışkanlığından kurtulmalıyız.

Belediyeyi bir iş ve ekmek kapısı olarak görme ve torpille işe kapak atma anlayışından kurtulmalıyız.

Önce kendi evimizin önünü temizlemeliyiz ve kendi imkânlarımızla işlerimizi halletme yoluna gitmeliyiz

Her türlü konuda, şahsi istekler yerine, öncelikli olarak toplumsal istekler için belediyeye müracaat etmeliyiz.

Belediyecilik hizmetlerinin geliştirilmesinde belediye ile işbirliği yapmalı ve yardımcı olmalıyız

Yetkileri ve ilgilileri gereksiz ve lüzumsuz iş ve isteklerle oyalamaktan vazgeçmeliyiz.

Yerel belediyecilik hizmeti ve bilinçli bir vatandaş olabilmek için kısaca özetlemeye ve hatırlamaya çalıştığım bilgiler ve konular şimdilik bu kadar yeterli olur sanırım. Amacımız tabiî ki, bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olmalı. Hepimiz aynı geminin içinde olduğumuzu unutmamalıyız. Geminin kaptanı da, tayfası da sorumluluklarını bilir ve birlikte hareket edebilirse aşılmayacak ufuk, ulaşılamayacak hedef yoktur.

Yerli Sermaye mi, Ahlaksız Sermaye Sahibi mi?

   Herkes insan olarak doğar, önemli olan insan olarak kalabilmektir. Dini imanı para olanlardan hep nefret etmişimdir. Adam defalarca hacca gitmiş, camiden hiç çıkmıyor, ayda 10 dükkân, 10 ev kirası ve çeşitli kanallardan yirmi bin lirayı, yani yirmi kişinin maaşını tek başına cebe indiriyor, bankalardaki birikimlerinin haddi hesabı da yok.  Üzerindeki elbiseler de pasaklı, dökük.   Kimseye yardımı, hayrı, hasenatı, iyiliği yok. Kimse tarafından da sevilmiyor. Cimci adam, menfaatçi, çıkarcı, insanlara acımıyor, hiç insanlık yok, akrabalarına yüz çevirmiş,  insanlara tepeden bakıyor diye de herkesin dilinde. Bu mu insan, bu mu Müslüman.

     Ticaretini iyi yapıyor, kendini iyi pazarlıyor. Para ve menfaat gelecek kişilere karşı çok merhametli, şefkatli, iyi davranışlı. Mal üstüne mal kazanıyor.  Dükkânlarının çoğu da boş.  Çünkü kira parasını az buluyor, gözü az paraya doymuyor. Az para alacağıma boş dursun daha iyi diyor.  Ne kötü bir huy değil mi.  Eşya insana hizmet etmesi gerekirken, insan eşyaya hizmet ediyor.  Aklınca camiden çıkmayarak kendine  iyi adam dedirtmek ve işlerini pazarlamak istiyor.Günlük hayatta içimizde ve çevremizde bu tip insanlara çok rastlarız. Bunlar öldükten sonrada arkalarında hayır bırakmazlar. Hiç harcamayıp bankalarda biriktirdikleri paralar olduğu gibi kalıvermiştir ve aç gözlü mirasçıları akbabalar gibi mirasın başına üşüşmüşlerdir. Mirası bir türlü paylaşamazlar, paylaşamadıkları mirasları yıllarca atıl vaziyette kalır. Gönen de bu şekilde yüzlerce hatta binlerce bina, bağ, bahçe, tarla vardır.

      Günümüzde maalesef ticaret ahlakı bozulmuş, yok olmuş. Ticarette kendine iş adamı dedirten öyle ahlaksızlar tanıyorum ki isyan etmemek, karamsar olmamak, kızmamak elimizde değil.  Para, saltanat ve lüks adeta insanlıktan çıkarmış. Adeta alçak dağları ben yarattım edasına bürünmüşler. Hani sonradan görmüş derler ya. Sanki her yer sonradan görmüşlerle dolu.  Yüzlerce örneğin içinden isim zikredip de üzerime sıçratmamak için bir tane örnek sunmak isterim.

        Adam doğru düzgün konuşmasını, telefona cevap vermesini dahi bilmiyor. Dün köyden gelmiş, ama meşru ama gayri meşru yollarla bir iş ve servet elde etmiş, patronculuk oynuyor. Çünkü Allah zenginlik isteyene zenginlik, ilim isteyene ilim, ahlak isteyene ahlak verir. Hile, zulüm ve yaptığı haksızlıkları en az 20 işçisinden, elemanından menkıbe dinler gibi dinledim. Adam söz veriyor, işine gelmeyince sözünü tutmuyor. İşçisini ucuza çalıştırıyor, zamanında sigorta yapmıyor, yapıyor eksik ödüyor,  ayda 1 veya 2 gün tatil veriyor, günde çift mesai yaptırıyor ama ücret ödemiyor, fazla mesai için saat başına koskocaman adama 2 -3 TL veriyor, kendinden büyük insanlara kaba saba, insanlığa yakışmayan davranışlarda bulunuyor, tepeden bakıyor, hor ve küçük görüyor.  Akrabalarını birer birer kazıklamış, küstürmüş. Darıltıp küstürdüğü, kalbini kırdığı,  haksızlık ve hukuksuzluk yaptığı yüzlerce insanla barışma, helâlaşma gibi bir derdi de yok, son derece rahat. İşte insan olarak doğan ancak insan olarak kalamayan bir tip size. Şöyle bir düşünün, çevrenizde bu tarife uygun kaç tane adam var. Yine şöyle bir düşünün, bu tarife sizde girer misiniz acaba.

        GönTAM olarak her gün en az 50 kişiyle görüşüyoruz. Yirmi yaşında başörtülü bir kız dedi ki, abi hayatımda ilk defa bir insan beni aşağıladı, ilk defa aşağılandığımı hissettim, gururum kırıldı, bu adamla bir daha karşılaşmak istemem dedi. Yine 55 yaşındaki bir ağabeyimiz, dedi ki, ilk defa kendimden küçük biri bana küçük görücü ve aşağılayıcı bir davranışta bulundu, incindim, bu ne biçim insan, ne biçim Müslüman dedi. Yine bir genç kız, ayrıldığı giyim mağazasının sahibi için dedi ki; abi adam psikopat, 5 ay çalıştım hiç  bir kere bizi insan olarak görmedi, insani bir yönünü göremedim. Benimde psikolojim bozuldu. Bana değil herkese aynı. Giren en fazla 5 ay dayanıyor ve köyü anılarla ayrılıyor.  İşyerinin önünde de eleman aranıyor tabelası hiç kalkmıyor. İşi bırakında sanki hapisten kurtulmuş, özgürlüğüme kavuşmuş gibi oldum dedi. Bu adamı da tanıyorum, camiden de hiç çıkmıyor. Böyle tipler var işte. Bu tip kişiler Islama ve Müslümanlara da zarar veriyorlar, kötü örnek oluyorlar. Islama meyilli olan kişiler nu kişileri tanısalar Allah muhafaza.

      Bunları niye anlatıyorum, önce insan olmalıyız. İnsan olmayanlara, toplumda kütü huy ve ahlaka sahip olanlara tepki göstermeliyiz ve tavır almalıyız. Dinimiz de zaten bunu emrediyor. Kötülerden yüz çeviriniz diyor. Kötülükleri elinizle, dilinizle veya kalbinizle buğuz ederek bertaraf ediniz buyuruyor.  Ben dinimizin emirlerine uymaya çalışan bir Müslümanım elhamdülillah.  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyemiyorum. Bir adamdan toplum şikâyetçiyse, bana zararı dokunsun dokunmasın hiç önemli değil,  bende ondan yüz çeviriyorum. Şu küçücük şehirde, onlarca yüz çevirdiğim insan var. Müslüman herkesle barışık olacak diye bir kural yok ki.  Sevdiğini Allah için seveceksin, nefret ettiğinden Allah için nefret edeceksin. Çizgi bu. Toplumun sevmediği, çirkin hal ve hareketleri olan birisiyle benim dostluk, iş birliği ve hasbi hal içinde olmam mümkün mü. Kıyamet gününde herkes dünyadaki sevdiği ile, beraber olduğu kişiyle hasrolunacaktır. Onun için bu dünyada seveceğimiz ve sevmeyeceğimiz kişilere dikkat etmeliyiz.

Aksiyon ve eylem adamı olmalıyız.  İlçemizde yerli yabancı sermaye diye bir ayrım yapmam. Sermaye sahibinin ahlaklı veya ahlaksız olduğuna, uygulamalarına, insanlara yaklaşımına, insan oluşuna,  topluma ve çevresine sunduğu pozitif değerlerine bakarım.

      Bilinçsiz bir şekilde alışveriş yaparsak, hak etmeyenleri desteklersek onlar da kendilerini iyi yolda zannederler.  Kötülere kötü yolda olduklarını hissettirmeliyiz.

     Nasıl ki Gazze ye yardım gemisine yapılan saldırı sonrasında Türkiye halkı İsrail şirketlerine ve mallarına tavır koydu ve çoğunu iflas durumuna getirdiyse, aynı tavrı içimizdekiler içinde koymalıyız.

 Ünlü Şair Cengiz Numanoğlu’nun, tam da bu konuyla tıpatıp örtüşen bir şiirini sizlere sunmak istiyorum.

 Ölüden Yeni Mektup

Dostlarım!
 Sizlere çoktan beri, mektup göndermemiştim,
''Sivrisinek saz gelir, anlayana'' demiştim.
Yıllarca bu ümitle, beklemiştim sürekli;
Anladım ki; sizlere, davul-zurna gerekli...

 

Ne yazık ki; bizleri, yanlış tanıyorsunuz;


Bir mezara atılmış, ceset sanıyorsunuz.
Oysa bizler.. kaç bin yıl, geçse bile aradan;
Her saniye, dünyayı izliyoruz buradan...

 

Akın akın geliyor, her gün yeni ölüler;


Nice koyun sürüsü, nice çoban sülüler.
Nice saddam, nice buş, nice zorba züppeler,
Adâleti katleden, nice kanlı cüppeler...

 Nice medya maymunu, nice ünlü hocalar,


Eşini pazarlayan, o sosyetik kocalar.
Nice holding cambazı, nice soysuz soylular,
Nice kurşun askerler, nice selvi boylular...

 

Krallar, diktatörler, dalkavuklar, cellatlar,


Ruhsatlı eşkiyalar, siyasi piskopatlar,
Paraya secde etmiş, o tefeci zalimler,
Zalime fetvâ vermiş, iki yüzlü âlimler...

 

Kimi “ilâhiyatçı”, saldırgan ve kibirli,


Kitapları çok satmış, amel defteri kirli.
Dünyada alkış için, takla atmış durmadan,
Bir tek günü geçmemiş, müslümana vurmadan
 

Hepsi feryat içinde, îtiraf ediyorlar;


''Biz, ölümü bir yokluk sanıyorduk'' diyorlar.
İnfâzın korkusuyla, titreşen o bedenler,
Dünyaya dönmek için, rüşvet teklif edenler...

 

Gelenleri, röntgene sokuyoruz antrede;


Çoğunun beyinleri, sıfır kilometrede.
Akıl ambalajını, daha açmayanlar var;
Onların, buradaki statüsü hayvanlar...

 

Dostlarım! Bilmek için arkanızdan vuranı,


Ona buna bakmayın, okuyun şu Kur'ân'ı.
Neden kullanmazsınız, akıl denen cevheri,
Kur'ân bunu söylüyor, bindörtyüz yıldan beri.
 

Hayvansal içgüdünüz, size meydan okuyor,


Beyinler vıcık vıcık, her yer şehvet kokuyor...

İnsanı insan yapan, değerlerden kaçmayın,

Şeytâni davetlere, kalbinizi açmayın.
 

Birkaç yobaz görüp de, küsmeyin dinînize,


Bütün bu fotoğraflar, birer tuzaktır size.
''Çağdaş'' yobazları da, dostlarınız sanmayın,
Dîne ''irticâ'' diyen, fitnelere kanmayın...

 

Ne güvenin paraya, ne de köşke saraya,


Aklınızı kullanın.. Boş gelmeyin buraya.
Adâletin, hukukun, burada şakası yok;
Burada hiç kimsenin, kimseye bakası yok...


Yüklə 0,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin