**************************************************
İllegalite-Legalite Sorunu ve Solda Tasfiyecilik
Ergun ERALP(107)...(108)
İllegalite-legalite sorunu ve solda tasfiyecilik
Ergun ERALP
Türkiye sol hareketi, ‘80’li yıllarda, her ikisi de önemli ideolojik-polilik savrulmalara yol açan iki ayrı olumsuz gelişmeyle karşı karşıya kaldı. Biri uluslararası diğeri ulusal planda yaşanan bu iki sarsıcı olaydan ilki 12 Eylül yenilgisi ve İkincisi Doğu Avrupa rejimlerinde yaşanan çöküştü.
Sol hareket, uzun bir tasfiye dönemi olarak yaşanan, örgütsel, politik ve ideolojik alanlarda dağılma ve yozlaşmaya yolaçmış olan bir yenilgi döneminden, kitle tabanını kaybederek ve önemli bir kadrosal kan kaybına uğrayarak çıktı. Bu, savaşılmadan ve büyük ölçüde işkencehanelerde alınmış bir yenilgiydi. Bu nedenle de sol harekette kendisine karşı büyük bir güvensizlik mirası yarattı. O bu psikozdan henüz yeni yeni kurtulmaya başlamışken, bu kez, sonuçları çok daha yıkıcı ve dağıtıcı olan, uluslararası plandaki gelişmelerle yüzyüze kaldı.
Ardarda gelen bu olumsuz gelişmelerin bizim konumuz açısından taşıdığı önem nedir? Bu ikili yenilginin ikincisi, uluslararası olanı, ulusal plandaki yenilginin kendine özgü nedenlerini sorgulama görevinin arka plana itilmesine zemin hazırladı. 12 Eylül yenilgisini evrensel plandaki yenilgiden giderek açıklama kolaycılığına yolaçtı. Böylece geleneksel sol hareket, 12 Eylül’de alınan kolay yenilginin sınıfsal ve ideolojik nedenlerini sorgulama görevinden kaçındı ve(109)tam da bu sayede ileri sıçrama imkanlarını kendi eliyle boşa çıkarmış oldu.
Sol hareketin yenilgisini evrensel planda “harekete musallat olmuş ekonomizm, dogmatizm, şablonculuk, popülizm” vb. argümanlarla açıklamak eğilimi “ileri sıçramayı” engellediği gibi, aynı zamanda, ulusal ve evrensel planda tüm geçmişin kolaycı bir inkarını doğurmuştur. Bu inkarcı yaklaşım ise, sorunları açıklamak ve aşmak bir yana, bu hareketlerin ideolojik-politik plandaki krizi ile birleşince, hızla bir özgüven yitimine ve inanç erozyonuna neden olmuştur.
Her yenilgi döneminin dozajları farklı olmak üzere benzer sonuçlar yarattığı bilinir. Devrimcilik ve reformculuk arasındaki ayrım çizgisinin incelmesi, reformist akımların bir bölümünün daha açıktan düzene entegrasyonu, bu akımlardan boşalan alanı ise eskinin devrimci gruplarından bazılarının reformizme evrilerek doldurması, örgütsel-ideolojik tasfiyecilik, mültecileşme vb. sonuçlar, temel kaynakları ideolojik-sınıfsal olan yenilgi ertesi hastalıklardır.
Marksist-leninist bakışaçısından bu yenilgi ürünü hastalıkların tümünü tasfiyecilik genel başlığı altında toplamak mümkündür. Tasfiyecilik ne yalnızca geçmişe inkarcı bir temelde savaş açmak, ne de kendi başına mevcut örgütsel varlığı sona erdirmektir. Tasfiyeciliğin çok daha genel bir temeli vardır ve tüm diğerleri bu temel üzerinde şekillenir. Bu, işçi sınıfının bağımsız devrimci sınıf platformundan, onun ihtilalci ideolojik-politik şekillenmesinden uzaklıktır.
Türkiye sol hareketinin yaşadığı tasfiyecilik süreci, ulaşılmış bir devrimci sınıf platformundan kopmanın ya da uzaklaşmanın bir ürünü değildir. Zira o bu platforma her zaman uzaktı. Onun kendine özgü tasfiyeciliği, mevcut küçük-burjuva ideolojik-sınıfsal şekillenişin yenilgi dönemlerindeki doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bugünkü tasfiyeciliğin temelinde, burjuva ya da küçük-burjuva sosyalizminin, düzeni tüm temel alanları kapsayacak düzeyde aşan bir program ve perspektiften uzaklığı vardır. Siyasal stratejisinin, şu ya da bu biçimde ve düzeyde, burjuva demokrasisinin sınırları içerisinde kalıyor olması vardır. İşçi sınıfının ihtilalci ideolojik-polilik platformundan uzaklık, aynı zamanda, kaçınılmaz olarak burjuva düzene şu ya da bu düzeyde bir yakınlık demektir. Devrimci örgütsel varlığa tümüyle son vermek, ya da eski devrimci-illegal örgütlenmeyi dağıtarak, ya da dağılmışlığı kabullenerek legal bir örgütlenme anlayışı savunmak da, temelde bu ideolojik-sınıfsal konumla doğrudan bağlantılıdır.
Dostları ilə paylaş: |