*dipnotlar yazıda nerede kullanılmışsa oraya parantez içinde yapıştırılmıştır



Yüklə 1,45 Mb.
səhifə38/119
tarix07.01.2022
ölçüsü1,45 Mb.
#89558
növüYazı
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   119
"Örgütümüzün 1975’ten sonraki yöneliminde, süreç içinde şekillenen örgütlenme çizgisinde ve bugün de süren inşa faaliyetinde, ‘marksist partinin işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin birleşmesi olduğunu söyleyen temel marksist ilke' giderek derinleşen ve güçlenen şekilde hep yön verici ilke oldu.

"Tasfiyeci gruplar partimize ve Marksizm-Leninizm’e savaş açarken, ‘TDKP’nin sosyalizm ve işçi sınıfı perspektifi' olmadığı, ‘işçi sınıfı içindeki çalışmaya gereken önemi vermediği’ suçlamalarından yola çıktılar.

"Oysa durumun onların iddia etliği gibi olmadığı son derece açıktır. Partimizin belgeleri, pratiği ve bütün inşa sürecindeki gelişme doğrultusu, bu suçlamanın (özü itibariyle) inkarcı-tasfıyeci saldırılardan ibaret olduğunu fazlasıyla kanıtlamaktadır." (Konferans Kararları, Evrensel Yay., s.44-45)

Hiç kuşku yok, bu yaklaşım, TDKP’nin, nispeten gelişkin bir işçi sınıfı ve sınıf hareketliliğinin mevcut olduğu ’75-80 arası dönemde, niçin çalışmanın odağına sınıf eksenli bir faaliyeti değil de küçük-burjuva katmanlar içinde şekillenen bir siyasal faaliyeti aldığı, örgütlenmesini bu tabakalar içinde inşa etme yoluna gittiği sorusunu devreden çıkarmakta, bu pratiğin nesnel-bilimsel analizini imkansız hale getirmektedir.

Yine bu yaklaşımla, partinin ’83-87 dönemine hakim olan tasfiyeci-liberal(146)eğilimle partinin temel programatik yaklaşımları arasındaki bağlantıyı görüp kavramak ve aşmak imkansızdır. TDKP konferansı tarafından bu sorun, partinin içindeki “teslimiyetçi reformizmle devrimci komünist eğilim arasındaki çelişki ve çatışma” ile açıklandı. Dolayısıyla teslimiyetçi-reformist eğilimin partiden tasfiyesi ile bu sorun da bertaraf edilmiş oldu.(Oysa teslimiyetçi-reformist eğilim, başka bir şeyi değil, tam da partinin sözümona “devrimci-komünist” eğilimi tarafından yayınlanan ve yukarıda alıntıladığımız "Yeni Bir Arayış mı?” yazısındaki perspektifi savunmaktaydı! Bu utanç verici reformist belgenin yazarları hala TDKP’nin içinde, dahası başındadırlar.)

Sonuçta TDKP, tüm diğer politik zaaflarının temel kaynağı olan küçük-burjuva siyasal demokrasi perspektifini eleştirmeme maharetini göstererek, geçmiş değerlendirmesini, bu temel zaafın ürünü olan bazı “politik zaafların” eleştirisiyle sınırladı.

Bu temel zaaf aşılamadığı ölçüde, TDKP’nin “toparlanma dönemi”ndeki pratik-siyasal yönelişi, geçmişin hatalarını tekrarlayan bir mecraya kaçınılmaz bir biçimde yeniden dönecek, ilk karşılaşılan zorlukta ise, parti içindeki “teslimiyetçi-reformist”-eğilim yeniden dirilecekti. Nitekim, TDKP “sınıf ve illégalité” vurgularını yoğunlaştırarak girdiği toparlanma sürecinde, canlılık belirtileri gösteren gençliğe özel bir eğilim gösterdi; toparlanma çabasını GKB’nin omuzları üzerinden ve gençliğin sansasyonal eylemlerine dayanarak (“bombalı pankartlar” dönemi) gerçekleştirmeye çalıştı. Yine tüm “illégalité” vurgularına karşın, legal yayın eksenli bir yeniden inşa çabasına girişti. (MYO olan Devrimin Sesi’ni ise üçüncü dereceden göstermelik bir yayına çevirdi.)

Demokrasi perspektifi aşılmadan, “sınıf vurgusunu” arttırmak yalnızca sendikalist bakışın derinleştirilmesi anlamına gelebilirdi. Tüm diğer devrimci örgütler gibi TDKP de gençlik eylemliliğinin gerilediği, işçi hareketliliğinin belirgin şekilde öne çıktığı bir dönemde işçi sınıfına yöneldi. “İş, Ekmek, Özgürlük” temel şiarı etrafında gerçekleştirilen bu yöneliş, sendikalist çerçeveyi aşamadı. TDKP’nin illegal ve legal yayınları incelendiğinde, ortaya konulan “sınıf politikalarının sendikal çeperi hemen hiç aşmadığı görülecektir. “Sendikalara Karşı Tutum”, “Sendikalarda Devrimci Eğitim”, “Sendikal Politikamız Ne 0lmalıdır?”-sınıfla birleşme sorunlarını işleyen yazıların hemen tümünün başlıkları bu minvaldedir.

Demokrasi perspektifi aşılmadan, “illégalité” vurgusunu arttırmak da ilkesel bir kavrayış ilerlemesini göstermez, göstermedi. Bu yargımız, TDKP’nin toparlanma sürecine legal araçlar yörüngesinde girmesinden dolayı değildir yalnızca. Çok daha önemlisi, illégalité açısından sözde ileri vurgular taşıyan konferans, bizzat bu konuda bugünkü liberalleşmenin, legal particiliğin ideolojik arka planını da açığa çıkaran ilginç tanımlamalarla doludur.

"Faşist diktatörlük altında ve komünizmin polis ve jandarma terörüyle bastırıldığı bir ülkede proletarya partisi illegal örgütlenmek zorundadır.” (Konferans Kararları, s. 108)(147)Bu kadarında henüz bir şey yok; asıl önemli olan bu saptamanın arkasındaki temel yaklaşımdır:

"Siyasi özgürlüğün olmadığı bir ülkede komünist çalışma ancak illegallik ve gizlilik sayesinde istikrar ve süreklilik kazanabilir.” (Konferans Kararları, s. 129)

illégalité ve gizlilik sorununa bu yaklaşımın özünde sosyalizm değil, demokrasi perspektifi vardır. Bu yaklaşım illégalité ve gizlilik sorununu bir bütün olarak burjuva düzenin kendisine karşı değil, farklı burjuva rejimlere göre tanımlamakta, burjuva rejim demokratikleştiği ölçüde, komünist çalışmanın istikrar ve sürekliliği için illégalité ve gizliliğin gerekli olmadığı savunulmaktadır.

Dolayısıyla bu bakışaçısından bakıldığında “demokratikleşme”nin azçok hissedildiği bir ortamda, legal partiye doğru adım atmak da son derece doğaldır.

***

Tüm diğer devrimci-demokrat akımlar gibi, TDKP’nin de legal parti rüzgarına kapılmasını koşullandıran temel etken, demokrasi ufkunun aşılamamasıdır. Ne var ki, bu aynı perspektifle dün fiilen düzen karşısında devrimci bir konumda olan bu akımların, bugün reformculaşma sürecine girmesinde, evrensel plandaki gelişmelerin mevcut ideolojik bunalımı derinleştirmesinin, sınıf hareketindeki konjonktürel durgunluğun, düzenin “demokratikleşme” manevrasının vb. de önemli etkileri vardır.

TDKP de tüm diğer benzerleri gibi ideolojik-siyasi platformunda kısmi düzeltmelere giderek, gelecek dönemde önemli bir maddi güce ulaşabileceği beklentisiyle toparlanma sürecine girdi. Doğu Avrupa ve SSCB’deki çöküşe “çökenin sosyalizm olmadığı, sosyalizmin kalesi Arnavutluk’un sarsılmaz biçimde ayakta olduğu” propagandasıyla karşı koymaya çalıştı. Arnavutluk’ta yaşanan ani ve hızlı çöküş sürecine kadar bu çabasında azçok başarılı da oldu. Ne var ki, Arnavutluk da aynı süreçte ve benzer biçimde bir çöküşle karşı karşıya kalınca, TDKP’nin ideolojik-siyasi platformu iyice tartışmalı hale geldi ve ideolojik bunalımı derinleşti.

Kendisini ne geçmiş dönemde olduğu gibi pratik-siyasi bir performansla ayakta tutabilen, ne ideolojik alanda bunalımdan çıkabilen, ne de sınıf ya da emekçi kesimler içinde kitlesel mevziler edinebilen TDKP açısından, siyasal plandaki “varolma hakkı”nı korumak kendi içinde belirleyici bir amaca dönüşmüş bulunuyor.

TDKP açısından bunalımdan kurtulabilmek, bir yenilenme yaşayabilmek, kendisini ve evrensel dayanaklarını köklü bir biçimde eleştiriye tabi tutabilmekle mümkündü. Bu yapılamadığı ölçüde TDKP’nin geriye düşmesi kaçınılmazdı. TDKP bugün bu kaçınılmazlığın tasfiyeci sonuçlarını yaşıyor.

Gelinen yerde, TDKP’de köklü bir yenilenme çabası yerine, kendi varlığını reformist yönelimlerle koruma kaygısı daha öne çıkmaya başlamıştır. Yoğun biçimde gündeme getirilen Deniz Gezmiş kampanyaları, vakıflar aracılığıyla(148)geçmiş devrimci değerlerin liberalce bir istismarı ve legal alana doğru bir evrim, tüm bunlar TDKP’nin “yeni yöneliminin” ilk göstergeleridir. TDKP liberalleşmede şimdiden büyük mesafeler almış bulunmaktadır.




Yüklə 1,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin