Formülasyon planında aynı dönemde Lenin’de de benzer kesinlemeler vardır. Örneğin Lenin, “Eğer sosyalist Avrupa proletaryası Rus proletaryasının yardımına gelmezse, tek başına Rus proletaryası için bu kavga, hemen hemen umutsuz olacaktır ve Rus proletaryasının yenilgisi, Alman Devrimci Partisi'nin 1849-50 yıllarındaki ya da Fransız proletaryasının 1871 yılındaki yenilgisi gibi kaçınılmaz olacaktır”, diye yazabilmektedir.(1905 Devrimi Üzerine Yazılar, Yöntem Yay., s.224)Bununla birlikte, Lenin’in konumu, yine de temelden farklıdır. Trotski’nin proletarya diktatörlüğünü korumaktan, Lenin'in ise zafere ulaşmış demokratik devrimden sosyalist devrime (dolayısıyla proletarya diktatörlüğüne) geçişten sözetmesi bir yana. Daha önemli ve öze ilişkin olanı, Lenin’in, devrimin uluslararası cephesine ilişkin bu tür kesinlemelere rağmen, gerçekte, hem demokratik devrimin zaferine ve hem de bu devrimden proleter devrime geçişe (dolayısıyla sosyalist devrimin zaferine) ilişkin stratejik çizgisinde, toplumun iç sınıfsal güç ilişkilerini esas almasıdır.
Marx-Engels’in formülasyonunu 1905 boyunca çok tekrarlayan ve onu daha 1917’ye kadar da koruyacak olan Lenin’in, soyut genellemelerinde sorunu böyle koyuyor olması tartışmasız bir gerçek olsa bile, devrimin sorunlarını sınıf ilişkilerinin ve mücadelesinin diyalektiğinden giderek ele aldığı her durumda, bizi aslında farklı bir sonuçla yüzyüze bıraktığı da bir gerçektir. Bu az önce de ifade edildiği gibi, devrimin tüm gelişme aşamalarına ilişkin sorunları, toplumun temel sınıf ilişkileri üzerinde temellendirmesinden, stratejik çizgisini bu çerçevede formüle etmesinden dolayıdır.
Bu sözler, devrimin ilk aşaması içindir, fakat yine de Lenin’in sorunlara bakışı yönünden tipik ve açıklayıcıdır:
“Elbette Rusya’da iktidarın elde tutulması olanağı, Rusya’nın kendi toplumsal güçlerinin bileşimi ile, ülkemizde şimdi yeralmakta olan demokratik devrimin koşullarıyla belirlenmek durumundadır. ... Eğer cumhuriyet ve demokrasi uğruna savaşımımızda proletaryaya olduğu kadar, köylülüğe de dayanmamış olsaydık, iktidarı elde tutma umudumuz olmazdı”.
Lenin’in Şubat Devrimi'nden sonra ortaya koyduğu, daha doğrusu gündeme aldığı stratejik çizgiye de, buradaki bakışaçısı hakimdir. Fakat sosyalist devrime ilişkin bu stratejik çizgi, daha tam da 1905’te, en net biçimde formüle edilmiş bulunuyordu: Devrimin öncüsü proletarya, tüm köylülükle birlikte demokratik devrimin, yoksul köylülükle birlikte sosyalist devrimin zaferi için mücadele etmeliydi.
Lenin’in soruna toplumun temel sınıf ilişkilerinden giderek bakmak üstünlüğü,(65)hiç de “kendine yeterlilik” biçimindeki dar bir ulusal bakışaçısından kaynaklanmaz. Lenin’de bu bakışın zerresi yoktur. Sözkonusu olan yalnızca devrimin iç güçleri ile uluslararası güçleri arasındaki ilişkiyi doğru bir temelde ele almaktır. Bu aynı zamanda, 1917 ve sonrasının tarihsel olaylarıyla da kanıtlandığı gibi, proleter enternasyonalizminin temel gereklerinden birinin doğru bir temel üzerinde kavranmasının ifadesiydi. İşte daha olayların başında, 9 Ocak’tan kısa bir süre sonra, 1905 Martı'nda, Lenin’in devrimin iç dinamizmine ve onun uluslararası devrimle ilişkilerine dair bakışaçısına bir başka örnek:
"Siyasal durgunluğun uyuşturucu ortamı ve barışla geçen onyıllara oranla, proletarya ile köylülüğün devrimci diktatoryası altında geçen aylar içinde çok daha başarılı olacağız. Eğer 9 Ocak’tan sonra Rus işçi sınıfı, siyasal kölelik,, koşulları altında bir milyon proleteri sağlam, disiplinli ve toplu bir eylem için nasıl seferber edebilmişse, belirli bir devrimci demokratik diktatorya altında da, milyonlarca kent ve kır yoksulunu harekete geçirerek, Rusya'daki siyasal devrimi Avrupa’daki sosyalist devrimin başlangıcı yapabilecektir.”(1905 Devrimi Üzerine Yazılar, s.75-76)
“Proletarya ile köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü”nün, tam da Nisan Tezleri'nde yine Lenin’in söylediği gibi, “kendine özgü” bir biçimde gerçekleşmiş olması dışında, Lenin’in yukarıdaki sözleri, aşağı yukarı devrimin Şubat-Ekim 1917’deki seyrini ve buna ilişkin o günkü perspektifi, daha 1905’te bildirmiş oluyor.
Fakat kuşku yok ki tüm bunlar, 1905‘teki Lenin’in berrak bilincini değil, fakat sayısız biçimde ifade edilmiş, karmaşık ve yer yer çelişkili düşünsel çabasının, geleceğe kalan dinamik özünü göstermek bakımından bir anlam ifade eder.
Lenin’de bununla çelişkili olan, dahası, daha önce de örneklendiği gibi, devrim Avrupa’da proletaryanın zaferine yolaçmadıkça, sosyalist devrimin zaferi bir yana, Rus proletaryasının demokratik devriminin zaferiyle elde ettiği mevzileri bile koruyamayacağına dair epeyce söz ve formülasyon vardır. Lenin'in düşünsel konumunun yüzeydeki görünümü ile derinindeki dinamik öz arasında belli bir mesafenin varlığıdır ki, Şubat Devrimi’nden sonra, Stalin de içinde Bolşevik önderliğin bir bölümünü ciddi bocalamalara itebilmiştir. Rikov Nisan Konferansı'nda Lenin’in karşısına, tam bir menşevik bakış açısı ile, Rusya’da sosyalizmin iktisadi-kültürel koşulları yoktur, dolayısıyla sosyalist devrime geçiş sloganı yanlıştır, diye çıkabilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |