20. yy’da sanatta disiplinler arası eğilimler sanatçıların yeni malzemeler denemelerine de olanak sağlamıştır. Bu süreçte bir tarafta dokuma resim ile ilgili faaliyetler dünyanın çeşitli yerlerinde devam ederken bir taraftan da lif keçeleştirme ve dokuma ile üç boyutlu formlar, eserler üretilmeye başlamış ve tekstil sanatı ya da lif sanatı adıyla disiplinler arası yeni bir sanat alanı ortaya çıkmıştır. Pek çok kültürde var olan el dokumacılığı ve bu tekniğin temel malzemesi olan iplik ve lif, farklı alanlardan sanatçılar tarafından kullanılarak disiplinler arası sanat deneyimlerinde yeni açılımlar getirilmiştir. Özellikle dokuma resim sanatı ile uğraşan sanatçılar ve eserleri 1962’de Lozan Bienali ile ses getiren büyük sanat etkinliği ile taçlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Almanya’da ortaya çıkan yapılanmanın baskısı sonucu pek çok bilim ve sanat insanı gibi Bauhaus okulundan da konuyla ilgili otorite sayılabilecek sanatçılar göç etmiştir. Bu sanatçılardan bir kısmı Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmış ve çeşitli üniversitelerde akademik ve sanatsal çalışmalarına devam etmiştir. Bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nde sanatsal çalışmalar yürüten akademisyen sanatçılardan biri de Lenore Tawney’dir.
Bu çalışmada başlangıçta el sanatı olarak tanımlanan dokumacılıktan, lif sanatına gelişen süreç ve bu süreçte lif, iplik ve dokuma tekniğinin kullanımı ele alınarak Lenore Tawney ve sanatsal çalışmaları üzerinden değerlendirilecektir.
ABSTRACT
In the twentieth century, the interdisciplinary trends in art made it possible for artists to experiment with new materials. In this process, on the one hand, tapestry related activities continued in various parts of the world, and on the other hand, textile fleeting and weaving started to produce three dimensional works and a new field of interdisciplinary art emerged as textile art or fiber art. The hand weaving that exists in many cultures and the basic material of this technique, yarn and fiber the fiber has been used by artists from different fields to bring new expansions to interdisciplinary art experiences. In particular, artists and works dealing with weaving arts were crowned with great artistic activity in 1962 with the Lausanne Biennial.
After the Second World War, many scholars and artists have migrated. A group of artists from the Bauhaus school moved to the United States. Lenore Tawney, one of the academician artist who moved to the United States in the process. Lenore Tawney, one of the artist who moved to the United States in the process.
In this study, we will discuss the use of fiber, yarn and weaving techniques in the process of developing fiber art from weaving, which was initially defined as hand craft. In this period Lenore Tawney and his artistic work will be examined.
Key Words: Lenore Tawney,
Interdisciplinary Art, Tapestry, Fiber Art.
Giriş
Tekstiller, kundaktan kefene, başımızı koyduğumuz yastıktan, sıradan bir tişörte kadar doğumdan ölüme yaşamının her anında insanoğlunu sarıp sarmalar. Bu döneme kadar, iplik biçiminin verilebildiği doğal malzemelerle, işlevsel ürünler oluşturarak insanın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ya da tamamen insanların yaşam alanlarını süslemeye yönelik dekoratif ürünler olarak varlığını sürdüren tekstiller, modern çağın getirdiği yeni anlayışla bir sanat alanı olarak yeni bir anlam daha kazanmıştır (Koşar,2017:2040). Bu süreçte disiplinler arası sanatın etkisi göz ardı edilemez. Her ne kadar plastik sanatlar arasındaki etkileşim çok eskilere dayansa da disiplinler arası sanat olarak isimlendirilmesi 20. yüzyıl ortalarına gelmektedir. Disiplinler arası sanatın gündeme gelişinin arka planında ise dünyanın iki büyüksavaş gördüğü 20. yy ilk yarısında sanatçıların sanata ilişkin sorgulama eğilimleri rol oynamaktadır. Dönemin getirdiği toplumsal değişim, duygu ve düşünceler sanata yansımış, resimde teknik ve sanatsal içerik bağlamında kırılma yaşanmıştır (Antmen,2016:23). Modern sanatın başlangıcını tam olarak tarihlendirmek veya bir sanat hareketine bağlamak mümkün değildir fakat ilk tepkiler, kırılma sanatta izlenimcilikle başlar, ve modernizm sanatta 20.yy’ın ilk yarısının yenilik getiren akımlarını içine alan büyük bir harekettir (Little, 2013: 98). Modernizm adı verilen bu süreç kübizm, fovizm, primitivzm… gibi sanat akımları ile rengin, temanın, biçimin sorgulandığı yeni akımlarla sanat dünyasını karşı karşıya getirmiş devam eden bu süreç kübizmle bütün bunların yanında güçlü ifade biçimleri yanında yeni malzeme ve tekniklerle kolaj olarak da adlandırılan yeni açılımlar sağlamıştır. Lynton kolaj ve disiplinler arası sanatı ilişkilendirmektedir. Lynton’a göre;
“ Disiplinler arası Sanat’ın gelişimi, modern sanat akımları üzerinden oluşmuş, bu dönüşümün taşıyıcısı ise kübizmin deneysel uygulamalarından doğan ve farklı evren kavrayışlarını dile getiren kolaj ile gerçekleşmiştir. Kolaj, birbirine hiç benzemeyen öğeleri bir araya getirerek bir yapıt ortaya koyma tekniği ve bunun sonucundaki doku kopukluğunu yadırgamama özelliğidir” (Lynton;1991: 66).
Resim 1: Kurt Schwitters, Chnia, 1921, tual üzerine kumaş, kağıt malzeme ile kolaj.
Disiplinler arası sanatın gelişiminde tetikleyici rol oynayan farklı malzemelerin kolaj ile resime girmesiyle aynı süreçte etkili olan başka bir etken de Dada akımıdır. Bu akımla hazır nesneler de kullanılmaya başlanmış, yüzeyden uzama bir açılım sağlanmıştır. Kolaj ve asamblaj gibi tekniklere ağırlık veren Dada akımı estetik ve sanat ile ilgili tanım ve algıların yeniden sorgulanmasına neden olmuştur. (Antmen,2012:121-126)
Sonuç olarak 20. yüzyılda sanatta klasik anlatım ile ilgili olarak başlayan, 1960 sonrası postmodern olarak nitelendirilen süreçte görülen sanatsal yaklaşımlar bütünü, belli bir mecraya bağlı olmaksızın, resim, heykel, enstalasyon, fotoğraf gibi farklı ifade biçimleriyle yeni bir kavramsal sanat anlayışı yaratmış, tek bir sanat dalının-örneğin resmin diğerlerine egemenliğine son vererek, disiplinler arası ve çoğulcu bir anlayış getirmiştir (Antmen: 2012: 277).
Bu süreçte sanatta malzeme olarak tekstiller geleneksel amaçlarının dışında farklı şekillerde, farklı disiplinlerdeki sanatçıların yorumlarıyla sanat eserlerinde ve sanat performanslarında karşımıza çıkmaktadır. Tekstil malzemelerinin sanatçılar tarafından kullanımına örnek olarak kolaj çalışmaları, dokuma ile heykelsi formlar elde etme, lif sanatı ya da yumuşak heykel, örme tekniğinden üç boyutlu formlar elde etme gösterilebilir. İlerleyen süreçte performans sanatı ve yerleştirme sanatlarında da tekstil kullanımına ilişkin örnekler bulunmaktadır.
Resim 2: Black Garment 1969, Sisal, dokuma (300 x 180 x 60 cm), Stedelijk Museum, Amsterdam
Resim 3: Ruth Asawa, 1959, bakır ve nikel alaşımlı tel, örme.
Resim 4: Jagoda Buic, 1966, Triptique Structural, (247 X 297 cm) , sisal dokuma.
Resim 5: Joseph Beuys, 1974, keçe kumaş ve kurt ile performans, “I like America and America likes me”.
Resim 6: Sheila hicks, 2015, The Treaty of Chromatic Zones, lif ve iplik ile karışık tenik.
Resim 7: Eneida Tavares, 2015 “Caruma”, Sepet örmeciliği ve toprak seramik.
1950’li yıllarda hem Avrupa’da hem de Amerika’da tekstil malzemeleri ile çalışmalar devam etmiştir. Bu durum öyle bir boyuta ulaşmıştır ki kendi içerisinde bir geleneğe sahip olan tapestry (dokuma resim) sanatı bile yeni anlayıştan etkilenerek çağdaş yorumların ortaya çıktığı yeni bir platforma taşınmıştır. Tekstil ve dokuma tekniklerini kullanarak yapılan farklı disiplinlerden gelen sanatçılarının yorumları ile geliştirdiği çağdaş eserler 1962’de Lozan Bienali ile taçlanmıştır (Özay,2001:49). Tekstil malzemelerinin kolajla sanat eserlerine girişi, tekstil malzemelerinin (lif, iplik, kumaş…) yeni plastik yorumlara açık olması, dokuma düğüm metotlarının düz dokuma ve heykelsi formlar oluşturabilmeye imkân vermesi, değişen sanat anlayışının dokuma ve tapestiriye yeni bir yorum getirmesi, ‘lif sanatı’, ‘tekstil sanatı’ adı altında disiplinler arası bir sanat dalı gelişmesini tetiklemiştir. (Billeter, 2000:52-65) Lenore Tawney bu dönemi yaşamış aktif sanatçılardan biridir. Lenore Tawney’in sanat hayatı disiplinler arası sanatın serüveninde tekstilin zanaattan sanat eseri statüsünü kazanmasına gelişen süreçte açıklayıcı bir önek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Lenore Tawney Hayatı ve Çalışmaları
Lenore Tawney 1907’de doğmuştur. 1940’lı yılların başında eşinin ölümüyle sonuçlanan bir evlilik yaşayan sanatçı, sanat çalışmalarına 1943 yılında Illionis Üniversitesi’nde başlamıştır. 1946-48 yılları arasında Chicago Tasarım Enstitüsü’nde eğitim görmüştür. Bu süreçte Emerson Woelffer ve Laszlo Moholy-Nagy ile resim ve suluboya, Alexander Archipenko ile heykel, Marli Ehrman ile dokuma çalışmıştır(Seaman,2017:368). Devamında Alexander Archipenko himayesi ve yönlendirmesi ile New York’da Woodstock atölyesinde heykel çalışmalarına başlamıştır. Yerel kültürleri incelediği yurtdışı seyahatlere de çıkan Tawney, stüdyo ortamını stresli bularak heykel çalışmalarını bırakıp Chicago’ya geri dönmüştür. Chicago’da ikinci el bir tezgah satın alarak dokuma çalışmalarına yeniden başlamış bu arada Paris ve Kuzey Afrika’ya 2 yıl süren geziler yapmıştır (http://lenoretawney.org)..
1954’de Amerika’ya geri döndüğünde sanatçı Martta Taipale ile kuzey Carolina’da Penland School of Crafts’da 6 haftalık yoğun bir çalışma süreci ile kendini yeniden dokumaya hazırladığını belirtmektedir. Taipale sanatçı üzerinde etkili olmuştur. Tawney Taipale’nin ‘renkler müzik gibidir’ sözü üzerinde düşünmüş ve daha sonraki çalışmalarına yön verecek ilhamı buluşunu “Gökyüzünde gotik bir kemer gibi havada süzülen renkleri görebiliyordum” ifadesi ile dile getirmektedir (Kort ve Sonneborn, 2014:213).
Bu çalışmalar sonucu 1955’de Tawney kendi eşsiz tekniğini geliştirmeye başlamıştır. Tawney çalışmalarına sıklıkla siyah beyaz eskizlerle başladığı ve çalışırken spontane olarak renklendirdiği belirtilmektedir. Tawney’in özgün tekniği yan yana dizilmiş dar dokuma alanları farklı biçimlerde birleştirerek ortaya çıkardığı kompozisyonlara dayalıdır, bu dokumalarda dokunmuş bölgelerin yanında çözgüyü açıkta bıraktığı alanlar da bulunmaktadır. Duvarda sallanan açık kompozisyonlar klasik dokumalardan farklı olarak ışık ve gölge oyunlarına izin veriyordu (Seaman,2017:370)
Lenore Tawney ilk olarak 1957’de çalışmalarına sponsor olarak kurumsal destek buldu (Marshall Field) fakat bu süreçte eskizler üzerinde sanatçının geliştirdiği yeni teknik kabul görmedi, ve çalkantılı bir süreç yaşandı. Sonuç olarak sanatçı bu proje kapsamında bir kendi orijinal tekniği ile bir de komisyonun isteği çerçevesinde iki eser verdi. Bu süreç onu tekrar New York’a taşınmaya zorlamıştır. Bu süreci. “Chicago’dan ayrıldım, bir destek aramak için, gerçeğe daha yakın, hayatımızı karıştıran ve dolduran şeyler olmadan….” sözleriyle ifade etmektedir (Seaman, 2017:375) Sanatçı Manhattan’ın alt bölgelerinde (sonradan avangard sanatçılar arasında popüler olan) bir yelken yapım atölyesine taşındı. Yüksek tavanlı bu yapı çok büyük boyutlarda anıtsal dokumalar üretmesine olanak sağlamıştır. (Kort ve Sonneborn, 2014:213) Tawney’in sazlıkta kuşları betimlediği dokuma resim tarzında çalışmaları da bulunmaktadır (Resim:8-9). Bu çalışmalar klasik dokuma resimlerden farklı malzemeler içermektedir. Bu noktada Tawney’in kolaj tekniğini dokuma resim sanatına yansıttığı görülmektedir. ‘Night Bird’ adlı eserde iplik yanında, yün, pamuk ipek gibi alışılmış malzemeler dışında, kuş tüylerini de kullanmıştır.
Resim 8: Lenore Tawney's “Night Bird,” . İp, lif, kuştüyü dokuma, 1958.
Bu süreçte yaptığı eserlerden biri The Interchurch Center tarafından alınmıştır.
Resim 9: Lenore Tawney, Nativity in Nature, 1960, 126” x 50”(3.20m x 1.27m). Pamuk ve yün iplik, dokuma.. The Interchurch Center, New York
1960’ların başında Tawney çalışmalarını sadeleştirmeye başlayarak çalışmalarında boyanmamış ve siyah iplikler kullanıyordu. Ayrıca, dokumaların işleniş şeklini ve dokuma formunu değiştirebilmesine olanak tanıyan bir tarak geliştirmiş bu sayede dokumaları üç boyutlu hale getirebilmiştir. Daha çok heykelsi sayılabilecek bu çalışmalar için Tawney “dokuma formlar” terimini kullanmıştır. Bu terim aynı zamanda 2 boyutlu yüzey olan dokumanın üç boyutlu forma geçişi için de önem taşımaktadır. Bu süreçte ürettiği eserlerden 22’si 1961’de Museum of Contemporary Craft’da sergilenmiştir. Bu sergi aynı zaman da Amerika’da geleneksel üslup kullanılmayan ilk dokuma sergisi olma niteliği taşımaktadır (Kort ve Sonneborn, 2014:213).
Resim 10: Woven Forms, Museum of Contemporary Crafts, dokuma ve serbest iplikler, karışık teknik, 1963 New York.
Seaman kitabında sanatçı için “Tekniği, düğüm düğüm, sıra sıra, hece hece, nefes nefes oluşturduğu, karmaşık, eşi görülmemiş eserleri; olağanüstü konsantrasyon, el becerisi, yetenek, hassasiyet ve malzemeye saygı yaratıcılık eylemi gerektiriyordu” yorumunu getirmektedir (Seaman,2017:364). Tawney ise bu meşakkatli ve sabır gerektiren sanatını “Dokuma ile zaman kaybolur, her düğüm bir yakarış haline gelir” ifadesiyle anlatmaktadır.
Takip eden süreçte sanatçının kolaj ve asamblaj çalışmalarına ilgisi artmış ve bu alanda da eserler vermiştir. Asamblaj çalışmaları enstalasyona doğru yönelmiş ve 1977’de ‘Cloud Series’ isimli eserler dizisi ortaya çıkmıştır. Kamusal alan için destek alarak tasarlanan çalışmada bir ızgara modelinde mavi renkli bir tuvalden, 2500'den fazla keten ipliği taktığı “bulut” isimli parçayı inşa etmiştir (Kort ve Sonneborn, 2014:213).
Resim 11: Lenore Tawney, Cloud Series IV, 1978, 16’ x 30’ x 5’. Keten iplik, enstelasyon, Santa Rosa Federal Building, Santa Rosa, California.
Tawney devam eden süreçte dokuma, asamblaj ve enstalasyon çalışmalarına devam etmiştir. Ses getiren çalışmalarından bir diğeri de ‘Drawing In Air’ adlı eserler serisidir. Bu seri 40 parçaya ulaşan eserleri kapsamaktadır.
Resim 12: Drawing in Air VIII, 1997, keten, pleksiglas, bağlama, karışık teknik.
2000 yılında New York, Sanat ve Tasarım Müzesi Vizyoner Ödülü’nü almıştır. 2007 yılında hayata veda eden sanatçının pek çok müzede, kamusal alanlarda ve sanatsal etkinliklerde eserleri yer almaktadır (http://lenoretawney.org).
Sonuç
Değişen sanat anlayışı, kolajla başlayan malzeme ve uzam sorgulamaları, disiplinler arası sanat eğitimi dokuma ve tapestry ile sınırlı olan tekstil sanatında da farklı açılımlar ortaya çıkarmıştır. Lenore Tawney tekstil malzemeleri ve dokuma tekniği ile eserler veren öncü sanatçılardan biridir.
Lenore Tawney eserlerinde hem geleneksel tarzda yaptığı dokumalarda farklı malzeme (kolaj) kullanmış ve çağdaşlarından farklı olarak klasik teknikten ayrılmış ve dokuma eserlerinde espaslara yer vermiş, ek olarak duvara asılan dokuma yüzeylerden başka uzama açılan dokuma formlar yaratarak, tekniği ile pek çok tekstil sanatçısına örnek olmuştur.
Lenore Tawney sanat içerisindeki hiyerarşik yapının daha katı olduğu, dönemin çağdaş sanatı için tartışmaların olduğu, kadının toplumsal statüsünün daha dar bir çerçevede tanımlandığı bir zaman diliminde, tekstilin zanaat, uygulamalı sanat gibi ifadelerle nitelendirildiği, bir dönemde sanatını tekstil malzemeleri ve dokuma tekniği ile icra etmiş ve bu alanı zanaatın ötesine taşımıştır. Uzun ömrü boyunca neredeyse 60 yıla yakın bir süre üretkenliğini sürdürmüş, sanatını yücelten, öncü bir sanatçı portresi çizmektedir.
Kaynakça:
ANTMEN, Ahu (2008). 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar. İstanbul:Sel Yayıncılık
BİLLETER, Erika. Textile Art And The Avant-Garde. Musée Cantonal Des Beaux-Arts İn Lausanne, Catalogue, Contemporary Textile Art: The Collection Of The Pierre Pauli Association, Benteli, Bern / Fondation Toms Pauli, Lausanne, 2000, Pp. 52-65
KOŞAR, A.Tuba (2017). Çağdaş Sanat Disiplinleri Arası Etkileşimlerde Lif Sanatı.İdil Dergisi, 6 (35), s.2035-2059.
LİTTLE, Stephen, (2013). İzmler – Sanatı Anlamak. İstanbul: Yem Yayın
LYNTON, Norbert (1991). Modern Sanatın Öyküsü, İstanbul:Remzi Kitabevi.
ÖZAY, Suhandan. (2001). Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı. Ankara: TC Kültür Bakanlığı Yayınları
SEAMAN, Donna. (2017). Identity Unknown: Rediscovering Seven American Women Artists. USA. Bloomsbury Publishing
KORT, Carol ve SONNEBORN, Liz. (2014). A to Z of American Women in the Visual Arts.USA. Infobase Publishing
http://lenoretawney.org (erş. tar. 03.04.2018)