İbadetlerde haramlık, diğer hukûkî ilişkilerde mubahlık esastır. Buna göre hiç kimse kendi aklına göre ibadet oluşturamaz. Yine hiç kimse delili olmadıkça yasak koyamaz. İslâm dininde açıkça yasaklanmamış ve diğer yasakların da açıkça ilgasına sebep olmayan hukûkî ve ticârî tasarruflar yasak kabul edilemez. Klasik fıkıhta bu “Eşyada aslolan mubahlıktır” diye ifade edilir.
İslâm insanların yararını gözetir ve zaruret hallerinde yasakları zaruretin oranına göre kaldırıp emirleri yumuşatır. İslâm pek çok konuda bu ilkeyi geçerli kılmıştır: Su yoksa teyemmümü, sefer halinde namazları kısaltmayı ve cem etmeyi, oruç tutamayanlara fidye vermeyi ya da orucu ertelemeyi, hacca gidemeyenlere vekil göndermeyi, baskı altında Allah’ı inkâr etmeyi, açlık halinde haramlardan yemeyi ve ihtiyaç var diye selem sözleşmelerini mubah kılması bunun açık göstergeleridir. Bununla birlikte bu ilke, “Zaruretler başkasının hakkını ortadan kaldırmaz” ve “Zaruretler miktarınca takdir olunur” ilkeleriyle birlikte değerlendirilmelidir.
Açıkça haram kılınmamış ticârî işlemlerde mümkün olduğunca kolaylaştırıcı yorumlar yapmak gerekir. Bu nebevî bir metottur. Rivayete göre Hz. Peygamber iki şey arasında seçim yapma durumunda kalınca kolay olanı tercih ederdi. Bununla birlikte kolaylaştırma dinin temel ilkelerini yozlaştırma ve işlevsiz kılma amacı taşımamalıdır.
İslâm dininde niyet oldukça önemlidir. İnsanların tasarrufları da bir amaca matuftur. Buradan hareketle İslâm âlimleri “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir” ve “Sözleşmelerde lafızlara değil maksada itibar edilir” ilkelerini belirlemişlerdir. Ayrıca “Tarafların zihninde var olan şartlar sözleşme metninde yazılmış sayılır” ve “Örfen malum olan sözleşmede şart gibidir” kaideleri de söz konusu ilkeyle doğrudan ilişkilidir.
İkinci Bölüm
Faizsiz Finansman Yolları
Karz-ı hasen:
100 TL borç verip 1 ay sonra 100 TL geri almak fâizsiz bir borç işlemidir. Ayrıca borcun verildiği tarih ile geri ödendiği tarih arasındaki enflasyon farkının fâiz olmadığı değerlendirilmektedir. Buna göre 100 TL borç verip 1 yıl sonra borcun ödendiği tarihte, bir yıllık enflasyon hesabı yaparak 100 TL + enflasyon kadar fark almak da fâizsiz bir işlem sayılmaktadır. Borcun, borç verilen günün kurundan dolar, euro veya altına endekslenmesi mümkündür. Borç verilirken yapılacak işlem karşılığında ücret alınabilir. Borç için yapılan masraflar borçluya aittir. Faiz sözleşmesi olmadan alınan borcu daha iyisiyle ödemek mümkündür ve tavsiye edilmiştir.
Âriyet:
Menkul ya da gayr-ı menkul mallarımızı kira almaksızın başkalarına ödünç vermek de fâizsiz bir finansman sağlama yöntemidir. Örneğin 1 aylığına araba ihtiyacı olan bir kişiye arabamızı ödünç vermemiz fâizsiz ödünç sayılmaktadır.
Ortaklık:
Mudârabe:
Sermaye sahibiyle işletme kabiliyetine sahip tarafın bir taraftan sermaye diğer taraftan işgücü olmak üzere ortaklık kurmasıdır. Bu ortaklıktan doğacak kâr tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeye göre paylaşılır. Zarar ise işletmecinin kasıt, kusur ve sözleşme şartına aykırı davranışı yoksa sermayeden karşılanır. Örneğin 1000 TL sermayeyle mudârabe ortaklığı kurulduğunu düşünelim. Kâr % 80 sermaye sahibine % 20 işletmeciye verilmek üzere anlaşılmıştır. Bu sermaye ile mal alınıp satılsın. Neticede 100 TL kâr sağlansın. Bu 100 TL kârın 80 TL’si 1000 TL sermaye ile birlikte sermayedara aittir. İşletmeci ise 20 TL kâr alacaktır. Taraflar ortaklığı devam ettirme konusunda anlaşabilirler.
Müşâreke:
Tek başına işletme açma gücüne sahip olmayan iki ya da daha fazla tarafın sermaye katarak kurdukları ortaklıktır. Kâr tarafların yaptıkları anlaşmaya göre paylaşılacaktır. Zarar ise tarafların sermayedeki payına göre yansıtılacaktır. Örneğin beş kişinin sermayeye % 20’şer oranla katılarak arsa almaları ve bu arsayı satıp kâr edince kârı paylaşmaları mümkündür.
Taksitli satım:
Peşin bedelle alınamayan bir mal ya da hak taksitli bedelle alınabilir. Örneğin peşin fiyatı 100.000 TL olan bir arsa 36 ay vadeyle 120.000 TL’ye alınabilir. Peşin bedelle vadeli bedel arasındaki fark, fâiz değil; arsanın satımından doğan ticârî kârdır ve meşrudur.
Murâbaha:
Vadeli olarak alınmak istenen bir malı ya da hakkı istediğimiz vadeyle satacak bir kişi ya da kuruluşa sipariş vermektir. Söz konusu kişi ya da kuruluş malı, peşin ya da vadeli bedelle alır ve bize istediğimiz vadeyle satar. Örneğin 100.000 TL peşin bedelle satılan bir evi almak istediğimizi ancak sadece 40.000 TL’ye sahip olduğumuzu düşünelim. Evin sahibi bize taksitlendirme yapmıyor ise söz konusu evi bize taksitle satabileceğini bildiğimiz A şahsına sipariş yoluyla alabiliriz. A şahsı evin peşin bedelini satıcıya öder ve evin sahibi olur. Daha sonra evi bize istediğimiz vadeyle satar. 40.000 TL peşin alır ve gerisini vadelendirir.