Fâiz : Borçtan elde edilen menfaat. 100.000 TL borç verip 12 ay vadede 110.000 TL istenirse 10.000 TL fâiz isteniyor demektir. Kâr : Mal ve hak alım satımlarında maliyet ile fiyat arasındaki farka kâr denilir. 100.000 TL’ye alınan bir ev 12 ay vadede 110.000 TL’ye satılırsa 10.000 TL kâr edilmektedir. Ev, arsa, araba, makine, giysi, mobilya maldır. Patent, telif, ruhsat, plaka haktır. Kira : Menkul ya da gayr-ı menkul bir malın belli bir süre kullanım hakkının devri ya da belli bir süre emek taahhüdü karşılığında alınan bedele kira denilmektedir. Ev, araba, arsa, makine, otel odası, sağlık hizmeti, güvenlik hizmeti, nakliye hizmeti, eğitim hizmeti, saklama hizmeti kiralanabilir.
Peşin Satış : Üretilen ya da satın alınan bir malın peşin bedelle satılmasıdır. Örneğin 1000 TL maliyeti olan bir malın peşin 1500 TL’ye satılmasıdır. Peşin Satış : Üretilen ya da satın alınan bir malın peşin bedelle satılmasıdır. Örneğin 1000 TL maliyeti olan bir malın peşin 1500 TL’ye satılmasıdır. Vadeli Satış : Üretilen ya da satın alınan bir malın vadeli bedelle satılmasıdır. Örneğin 1000 TL maliyeti olan bir malın 2000 TL’ye 6 ay vadeyle satılmasıdır. Vade Farkı : Satılan bir değerin peşin bedeli ile vadeli bedeli arasındaki farktır. Örneğin 1500 TL’ye peşin satılan bir malın 6 ay vadede 2000 TL’ye satılması halinde 500 TL vade farkı uygulanmaktadır. Vade farkı almak İslamiyet’te yasaklanmamıştır.
Bu ilke Kur’ân’da Nisâ suresinin 29. âyetinde açıkça ifade edilmekle birlikte pek çok âyette de vurgulanmıştır. İslâm ekonomisinin temelini bu ilkenin oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz. İslâm ekonomisinin birçok hükmü bu temel ilkeden kaynaklanmaktadır. Hırsızlık, gasp, rüşvet, kumar, hileli alım satımlar, tefecilik, fahiş kâr, aldatma (tağrir) ve belirsizlik (garar) yasakları tamamen bu esasa dayanmaktadır.
Başkalarına haksızlık yapmadan, haram kılınmış yöntemleri kullanmadan ve yasak ürünler satmadan karşılıklı rızaya dayanan alım satım ve ticârî faaliyetlerde bulunmak helaldir. Kur’ân ve Sünnet’te meşrû yollarla yapılan ticâret helal kılınmış, tavsiye edilmiş ve övülmüştür.
Tefecilik İslâm’ın en sert ifadelerle reddettiği bir kazanç yöntemidir. Kur’ân’ın açık ifadesiyle zulümdür. Kur’ân’da bakara suresinin 275-280 âyetleri arasında tefecilik konusuna yer verilmiş; tefecilerin kazanma hırsıyla gözü dönmüş bir şekilde davrandıkları ve “Ha alışveriş ha tefecilik; sonuçta ikiside kazanç kapısı!” dedikleri beyan edildikten sonra “Oysa Allah alışverişi helal, tefeciliği haram kılmıştır” buyrulmuştur.
İslâm, başkalarına zarar vermeyen insanlar yetiştirmek ister. “Bizi aldatan bizden değildir” ilkesini öğretir. “Müslüman başkalarının elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” der. Ticâretin dürüstçe yapılmasını ister. Mutaffifîn suresinin hemen başında açıkça şu tehdide yer verir: “Yazıklar olsun, ölçüde ve tartıda hile yapanlara!” Aynı surenin 6. âyetinde ise bunu yapanların ahiret hesabına inanmadıklarını beyan eder.
Kumar başkalarını sömürmenin bir aracıdır. Pek çok insan kumar masalarında tüm mallarını, haysiyetlerini ve hatta hayatlarını bırakmıştır. Nice aileler bu illet yüzünden dağılmıştır. Kazanç sağlamayı âdil standartlara oturtmak isteyen İslâm dini başkalarının zaaflarını istismar ederek onların mallarını almanın bir yolu olan kumarı kesin bir şekilde yasaklamıştır: “Ey müminler! Sarhoş edici her türlü içki, kumar ve şans oyunu, putlar ve fal-kısmet okları şeytan kaynaklı birer pisliktir” (Mâide suresi, 90. âyet).
Herhangi bir ticârî işlemin temel unsurlarından birisindeki aşırı belirsizlik işlemi geçersiz kılar. Yapılan bir alışveriş işleminde alınan mal, malın bedeli, vadesi ve türü anlaşmazlığa yol açmayacak derecede bilinmelidir. Hz. Peygamber aşırı belirsizlik (garar) içeren alım satımları kesin olarak yasakladığı için bu tür işlemler yapılmamalıdır.
Piyasaya müdahale satıcı ya da alıcıya haksızlık doğurabilir. Aldatma ya da karaborsacılık yoksa fiyatların serbest piyasada oluşmasını sağlamak gerekir. Hz. Peygamber’in fiyat artışından yakınan sahâbîlerine “Fiyatları indirip yükselten Allah Teâlâ’dır” buyurduğu rivayet edilmiştir. Bununla birlikte devlet idaresi gerekli gördüğü sektörlerde ve zamanlarda müdahale hakkına her zaman sahiptir.
|