Doğada sistem gerçekliĞİ ve biLGİ İŞlem süreci



Yüklə 1,11 Mb.
səhifə14/38
tarix08.01.2019
ölçüsü1,11 Mb.
#93289
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   38

DÜNYA NİYE DÖNÜYOR?



Klasik bilimin “gerçeklerini” sorgulamaya devam ediyoruz! Örneğin, dünya niye dönüyor diye hiç düşündünüz mü? Belki de böyle bir soruyu bile lüzumsuz bulacaksınız! “Okula giden her çocuğun bilmesi gereken basit bir şey” bu diye düşüneceksiniz!..Öyle ya, Newton her şeyi açıklamış! Hem de bundan tam üçyüz yıl önce!...“Dünya, düzgün-doğrusal atalet hareketini yaparken, güneş devreye giriyor, adına gravitasyonal çekim kuvveti denilen bir kuvvetle onu kendisine doğru çekiyor. Dünya da, bu iki etkenin birleşik sonucu olarak, bilinen yörünge hareketini yapıyor, tıpkı ipe bağlı olarak dönmekte olan bir taş gibi dönüp duruyor”. Bu kadar basit!...
Ama, Newton’dan ikiyüz yıl sonra Einstein geliyor ve o da diyor ki, “hayır, çekim kuvveti diye bir şey yoktur. Yani güneş dünyayı, adına çekim kuvveti denilen bir kuvvetle kendisine doğru çekmiyor. Dünya, güneşin eğrilmiş uzay-zamanı içinde, güneşe doğru serbest düşme hareketini yapıyor o kadar. Tıpkı, bir kalemi bıraktığımız zaman yere doğru düşmesi gibi, dünya da güneşe doğru düşüp duruyor”. Yani eskiden olayı kalem yerçekiminden dolayı düşüyor diye açıklarken, Einstein’la birlikte artık, “kalem gidecek başka yeri olmadığı için, dünyanın eğrilmiş gravitasyonal alanında önüne çıkan yolu takip ediyor, düşme olayı bundan ibarettir” diye açıklıyoruz. Dünya’nın niye döndüğüne ilişkin yukardaki açıklamayı da düzelterek, artık “dünya, düzgün doğrusal atalet hareketini yaparken, güneşin gravitasyonal alanında, tıpkı kalemin yere düşmesi gibi, her an güneşe doğru serbest düşme hareketini yapıyor. Ve bu iki etkenin birleşik sonucu olarak da dönüyor” diyoruz.
Bu ifade doğru tabi; doğru ama, kendi içinde halâ her an yanlış sonuçlara yol açabilecek muğlak ifadeleri de saklıyor. Örneğin, atalet hareketini tanımlarken kullanılan şu “düzgün doğrusal hareket” kavramı! Atalet hareketi, bu şekilde-“düzgün doğrusal bir hareket” olarak- tanımlanınca, bunun dışındaki bütün diğer atalet hareketleri sırf “düzgün doğrusal” olmadıkları için (örneğin bir elektronun çekirdeğin etrafındaki yörünge hareketi, ya da, yerkürenin güneşin etrafındaki hareketi) hep “düzgün dairesel ivmeli hareket” kategorisine sokularak atalet hareketi kapsamının dışında tutuluyorlar. O zaman da işler karışıyor tabi!..

NEDİR BU DÜZGÜN DOĞRUSAL HAREKET

Galile’ye göre, “eğer bir dış kuvvetin etkisi altında bulunmuyorlarsa, nesneler mevcut hareketlerini devam ettirirler; duruyorlarsa durmaya, düzgün doğrusal bir hareket yapıyorlarsa da bu hareketlerini yapmaya devam ederler”. Öte yandan, eğer nesnelerin içinde bulundukları hareket belirli bir kuvvetin etkisi altında yapılan “düzgün dairesel” bir hareketse de, dış kuvvetin etkisi kaybolduğu an, bu nesneler de daha önceki kuvvet doğrultusunda fırlar giderler ve düzgün doğrusal bir atalet hareketine başlarlar. “Atalet yasası’nın” özü budur.


Bana bir tek kişi, biliminsanı gösterebilir misiniz ki, bu açıklamadan tatmin olmuş olsun! Ya da, bir tek biliminsanı gösterebilir misiniz ki, bütün bunları bilimsel olarak açıklayabilsin! Hayır, gösteremezsiniz! Ama gene de, hiç kimse bu durumu sorgulamıyor!... Galile olayı nasıl formüle etmişse, Newton buna dayanarak nasıl klasik fiziğin temellerini atmışsa, herkes sanki bu dokunulmaz bir tabuymuş gibi, onun etrafında dolanıp duruyor! Kimse demiyor ki, “kardeşim, bu evrende böyle bir hareket yoktur. Ne dış kuvvetin mutlak sıfır olduğu bir ortam vardır, ne de, böyle bir hareketi belirlemeye yarayacak bir KS”!...
Kimse demiyor ki, “dünyanın güneş etrafındaki hareketi de, elektronun çekirdeğin etrafındaki hareketi de, bunlar “düzgün dairesel ivmeli” bir hareketmiş gibi görünseler de, son tahlilde atalet hareketleridir. Bir hareketin atalet hareketi olması için onun mutlaka (gerçekte mevcut olmayan) ‘düzgün doğrusal’ bir hareket olmasına gerek yoktur; madem ki güneş, adına çekim kuvveti denilen bir kuvvetle dünyayı etkilemiyor-kendisine doğru çekmiyor, yani dünya, güneşin etrafında dönerken bu işi bir kuvvetin etkisi altında kalarak yapmıyor, o halde bunun da bir atalet hareketi olarak kabul edilmesi gerekir” diyemiyor!... Dünyanın yaptığı da, son tahlilde, mevcut durumunu muhafaza etmekten ibaret değil mi; bir hareketin atalet hareketi olarak değerlendirilmesi için onun mutlaka ne olduğu bilinmeyen bir “düzgün doğrusal” hareket olması mı gerekir diyemiyor!...
Uzaya gönderilen satellitler örneğine bakalım: Sateliti gönderip de yörüngeye oturttuğumuz zaman, önce, roketlerimizi çalıştırarak onu bir (v) hızına eriştiriyoruz. Sonra, motorları durdurulduğu andan itibaren, artık o, sürtünmenin çok az olduğu, havanın bulunmadığı bir ortamda, o an sahip olduğu hareketini devam ettirip gidecektir. Olay bundan ibarettir.
Bu harekete “düzgün doğrusal” denme nedenine gelince: “Motorlar çalışırken uzay gemisi bir kuvvetin etkisi altındadır. Kuvvet ise vektörel bir büyüklük olduğundan, belirli bir yöne doğru etkide bulunur. İşte, bir kuvvetin etkisi altında ivmelenen bir cismin (bu arada uzay gemisinin) sahip olduğu hareket bu nedenle belirli bir yöne sahip olacaktır. Motorlar durduktan sonra da, ortada bu yönü değiştirecek başka bir kuvvet kalmadığı için, uzay gemisi en son sahip olduğu bu yönü muhafaza ederek gitmek ister (gitmeye çalışır). Bu yüzden de, motorlar durduktan sonraki bu harekete “düzgün doğrusal bir atalet hareketi” deriz. Buradan yola çıkıpta, olayı, sanki öyle gerçekten kendinde şey “düzgün doğrusal bir hareket” varmış gibi yorumlamak metafiziktir!...
Görüldüğü gibi, bütün mesele, “atalet hareketi” ve “ivmeli hareket” gerçekliğini, hareketin bu iki temel biçimini esasa ilişkin olarak kavrayamamakla ilgili. Ki bunun da altında, evrensel varoluşun kuantum teorisini kavrayamamak yatıyor67. Çünkü, aynı problemle her yerde karşılaşıyoruz. Belirli bir kuantum seviyesinde bulunan bir elektronun hareketini, hatta varlığını açıklarken, “ihtimaldalgası” olayını açıklarken, “potansiyel gerçekliğin” ne olduğunu kavramaya çalışırken, veya, astronomik düzeydeki sistem gerçekliğini ele alırken (organik ve inorganik bütün yaşam alanlarında) hep aynı sorunla karşılaşıyoruz. Aslında çok basit olduğu halde, bu sorunun bir türlü çözülememesinin, anlaşılamamasının nedeni ise, günlük hayatımıza yön veren mekanik-materyalist pozitivist dünya görüşümüzdür! Yani, kabul etmesek de, olayın özü ideolojiktir. Kendinde şey objektif gerçeklikler olarak var olan nesnelerle, bunlar arasındaki mekanik ilişkileri açıklamaya çalışan mekanik yasalar bu anlayışın içine sığmayan bir hareketi açıklamaya olanak vermiyor. Olay budur.

Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin