Doğada sistem gerçekliĞİ ve biLGİ İŞlem süreci



Yüklə 1,11 Mb.
səhifə38/38
tarix08.01.2019
ölçüsü1,11 Mb.
#93289
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   38
Dikkat ederseniz burada hareket eden-yani bir yerden başka bir yere giden şey-o su kuantumları değildir; onlar sadece bir sarkaç gibi salınıp duruyorlar. Salındıkça da hemen bitişiklerindeki diğer sarkacı harekete geçiriyorlar; hareket-enerji-bu şekilde iletiliyor... İşte dalga budur. Yani, öyle mekanik olarak “dalga hareketi” yapan parçacıklar falan söz konusu değildir!...

50 Ama tabi bu durumda sizin de o “tek bir fotonun” nasıl olupta aynı anda o iki delikten birden geçtiğini açıklayabilmeniz gerekir!!..

51 İşte ışık bu yüzden “bütün KS’lerinden bağımsız olarak” hareket etmektedir... Onun, bize göre saniyede üçyüzbin km.olan hızı ve hareketi, gerçekte, bizim anladığımız şekilde uzay-zaman içinde gerçekleşen bize göre bir yolculuğa tekabül etmez! Biz bu “seyahati” kendi varoluşumuzun ve günlük yaşantımızın diline tercüme ederek yorumlarız. Madde enerjinin yoğunlaşmış hali olan nesneleri temel alan KS’lerine göre anlama sahip olan mekanik dünyanın zaman-mekan ve hız anlayışı, uzayın kendisi olan gravitasyonal alan referans alındığında anlamını kaybeder...

52 http://www.aktolga.de/t4.pdf

53 Bunun alternatifi, dalgasal bir hareket yaparak objektif mutlak bir gerçeklik şeklinde varolan dalga-parçacık-elektron- anlayışıdır. Ki, bunu hiçbir şekilde kuantum mekaniğinin potansiyel gerçeklik-ihtimaldalgası anlayışıyla bağdaştıramazsınız...

54 Dikkat ederseniz burada “gerçek anlamda dalgasal hareket” kavramını kullanıyorum. Bunun nedeni, gerçek anlamdaki bir dalgasal hareketle (belirli bir ortama tabi olarak meydana gelen su ve ses dalgaları gibi) dalgasal hareket yapan mekanik bir tanecik anlayışı arasındaki farkın altını çizmektir!..

55 Soru şu: Elektronun içinden makineli tüfekten çıkan o mermiler gibi fotonlar mı çıkıyor-fışkırıyor, yoksa, titreşen elektronun etrafındaki uzayı da titreştirmesinin sonucu olarak (tıpkı suda meydana gelen o su dalgaları gibi) fotonlarla kuantize bir uzay dalgası mı meydana geliyor?...

56 Dikkat! Burada eleştirilen, “ihtimaldalgası” anlayışı değildir, ona yüklenilen sübjektif idealist yorum-dur!

57Bu satırları yazarken düşünüyorum da, şimdi öyle yazıvermek ne kadar kolay geliyor! Halbuki bunla- rın olgunlaşarak ortaya dökülebilmesi için ne uykusuz geceler geçmişti!

58 Olay o kadar ilginç ki, tam olarak yoğunlaşmadan bütün bu söylenilenleri kavramak çok zordur! Çünkü, bir yandan da ışığın kaynaktan çıktıktan sonra yol boyunca önüne çıkan parçacıklarla-hava molekülleriyle vb- olan çarpışmaları-etkileşmeleri söz konusudur. Yani, kaynaktan çıktıktan sonra -oturma odamızdan bahsediyoruz- öyle “boş” bir uzayda yol almamaktadır ışık! O, gerçekte, yol boyunca önüne çıkan parçacıklarla-hava molekülleriyle- çarpışıp-etkileşerek (ve böylece yer yer objektif gerçeklik haline dönüşerek) de yol almaktadır... Biz olayı -ışık olayını- iki aşamada ele alarak incelemeye çalışıyoruz. Önce, gravitasyonal alanla olan ilişkisi açısından, sonra da reel durum açısından!... Oturma odamızdaki lambadan çıkan ışığın gözümüze kadar nasıl geldiği olayını, lambayla aramızdaki ilişkiyi -prensip olarak- yukardaki şekle benzer bir şekilde düşünerek ele alabiliriz... Bu durumda, ışığın yol boyunca hava molekülleriyle olan ilişkisi bizim için olayın özünü değiştirmez, sadece olayı kavramamızı biraz daha zorlaştırır o kadar!...

59 Tabi bu arada (yani uzayda yol alırken) başka nesnelerle karşılaşarak bunlarla etkileşmeye girme-dikleri sürece...

60 Bu durumda, elektronun “foton alış verişi” olayını da, artık, şimdiye kadar olduğu gibi, öyle basit-me-kanik bir şekilde-onun, tıpkı pinpon topu gibi foton adı verilen parçacıkları alıp vermesi olarak açıklamadığımızın altını çizelim! Elektronun foton alışverişinde bulunmasının tek bir anlamı vardır: O, yani elektron, bu işlemi yaparken-yani uzayda titreşirken, tıpkı foton üreten bir fabrika gibi fotonlarla kuantize uzay dalgaları üretmektedir, o kadar!...

61 Bu konuda daha geniş açıklamalar için www.aktolga.de 4. Çalışma: “Sistem Teorisi’nin Esasları-ya da Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi-Herşeyin Teorisi”

62 Einstein’ın (KS) tanımı böyle [14-5]... Bu tanım, Einstein’ın bu KS anlayışı çok önemli. Sadece bu bile onun nerede durduğunu anlamaya yetiyor. Einstein’ın “sistem” anlayışı tamamen klasik fiziğin-mekanik dünyanın sistem anlayışıdır. Kendinde şey-objektif mutlak gerçekler ve bunlar arasında sonradan kurulan ilişkiler...

63 Einstein İzatiyet Teorisi[14-5,7].

64 Bir gök taşı atmosfere girerek yere doğru düşerken hızlanarak düşeceği için, havayla sürtünmeye bağlı olarak ısınır ve sonra da yanmaya başlar. Bu, tamamen atmosferin havayla dolu olmasıyla ilgili bir durumdur, yoksa hiçbir şekilde serbest düşmenin bir kuvvete bağlı olarak gerçekleşen ivmeli bir hareket olduğunu göstermez!!

65 Peki, tam o kutup noktasında bulunan bir cismin durumu ne oluyor, onun açısından ne anlama geliyor atalet hareketi? Bir an için gravitasyon ortadan kalksaydı ne olurdu diye düşünürsek, söz konusu cisim olduğu yerde kalırdı herhalde! Galileden bu yana bilinen atalet yasasına göre, („cisimler, üzerlerinde herhangibir dış kuvvetin etkisi yoksa eğer, duruyorlarsa durmaya, hareket ediyorlarsa da mevcut hareketlerini yapmaya devam ederler“) yerkürenin merkezine doğru düşme halini muhafaza ederek ataletini korurdu o cisim de..

66 Bakın, burada gene “ivme” kavramını kullandık! Ne demek istediğimizi az önce açıkladığımız için tekrar izaha gerek duymuyorum!..

67 Daha geniş açıklamalar için bak http://www.aktolga.de/t4.pdf

68 Bu “Higgs alanı” icadı da zaten bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor sanırım! Her biri “kendinde şey” olarak varolan, yani, varolmak için hiçbir ilişkiye-etkileşmeye ve de koordinat sistemine ihtiyacı olmayan “mutlak gerçekliklerin” varlığını kanıtlayabilmek için Newton’un mutlak uzay-zamanının yerini alacak başka bir mutlak bir koordinat sistemine ihtiyaç vardı; “her yeri dolduran “maddi gerçeklik” olarak bir “Higgs alanı” ihtiyacının çıkış noktası bu olsa gerek!..

69 “Higgs alanına” “Tanrı alanı” yakıştırması da buradan geliyor zaten!

70 Einstein’ın asansör örneğini hatırlayınız..

71 Geçenlerde ennihayet bulduklarını da açıkladılar ya!!...

72 Nesnelerin, her durumda-her zaman- birbirlerinden bağımsız objektif mutlak gerçeklikler olarak bir kütleye sahip olduklarını kanıtlamaya çalışan, bunun için de onların, her an, “Higgs Alanı” adı altında “her yeri kaplayan” varlığı kendinden menkul mutlak bir madde-enerji alanıyla etkileşme halinde olduklarını ispat etme çabası içinde olan bilim adamlarına duyurulur!...

73 Cern’cilerin bulduklarını iddia ettikleri Higgs alanıyla karadelik arasındaki ilişkiyi bu çalışmanın sonuna koyduğum makalede ele alıyoruz!...

74 Bir örnek verelim. Kalemi bırakıyorsunuz düşüyor. Evet, kalem yerküre tarafından çekildiği için düş-müyor, serbestçe hareket ediyor; ama örneğin, kalem yere düştüğü zaman, bu noktada bulunan mo-leküllerle çarpışarak bir etkileşmeye neden olur; serbest düşmenin kendisi bir atalet hareketi olsa da, bu eylemin neden olduğu sonuçlar farklı olabilir (serbest düşme yapan suyun bir kuvvet kaynağı yaratarak dinamoyu döndürmesi gibi)...

75 Ha sahi, “Higgs Alanı” ve “Higgs Parçacıkları” ne yapıyorlar bu durumda, onlar girmiyorlar mı kara deliğin içine? Belirli bir kütleye sahip olduklarına göre aslında onların da karadeliğe düşmeleri gerekir! Ama bu durumda da başka teorik problemler çıkıyor ortaya. Bu konuyu daha sonra ele alacağız!..

76 http://www.aktolga.de/t4.pdf , “Sistem Teorisinin Esasları, ya da Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi-Herşeyin Teorisi…

77 Uzayda “gravitasyonal dalgalar” arayan “bilimadamlarına” duyurulur!..

78 Bir ara Einstein da bu türden bir paralellik kurarak, tıpkı ivmelenen elektronların elektromagnetik dalgalar yayınlaması gibi, ivmelendirilen kütlelerin de gravitasyonal dalgalar yayınlayacağını düşünerek bu türden dalgaları hayal ediyordu...

79 Bütün bunların ne anlama geldiğini daha önce ele aldığımız için tekrarlamak istemiyorum; çünkü artık, herbiri dalga parçacık özelliğine sahip foton adı verilen parçacıklardan bahsedince, aklınıza hemen öyle arı kovanı gibi binlerce arıdan oluşan bir sürünün falan gelmeyeceğini biliyorum! Yani, milyonlarca dalga hareketi yapan parçacıklar biraraya geliyor, al sana işte elektromagnetik dalga diye birşey yoktur! Ama gene de içimden olayın bu olmadığının her seferinde altını çizmek geliyor! Çünkü, elektromagnetik dalga deyince bundan anlaşılması gereken şey, bütün bu özellikleri ihtiva eden potansiyel bir gerçeklik olarak bir ihtimaldalgasıdır...


80 Bu konuyu daha önce bütün ayrıntılarıyla ele aldık. A ile B arasındaki “mücadele”, aslında ikisi de mevcut sisteme ait unsurlar olan bu iki unsur arasında birbirini yok edici bir mücadele değildir. “Mücadele”, A’ nın temsil eder göründüğü varolan sistemle, B’ nin ana rahminde gelişen, mevcut sistemin diyalektik anlamda inkarı olan sistem arasındadır; ama, yeni eskinin içinde geliştiği için, dışardan bakınca o görünmez; mücadele sanki direkt olarak A ile B arasındaymış gibi görünür...

81 Ya da, dispozisyonel olarak zaten hazır bulunan reaksiyon kalıplarından birini kullanır.

82 Bu bilgiler, DNA’larda, hücrenin hafızası dediğimiz yönetici protein sisteminde (regulatory protein), ve tabi çeşitli kademelerde-beyinde, hafızada kayıtlı bilgilerdir.

83 Evrensel oluşum hiçbir zaman bir lego-ya da puzzel oyununa benzemez!

84Kim bilir, belki de şu aralar CERN’de yapılmakta olan deney bize bu imkânı sağlayacak. En azından biliminsanları böyle düşünüyorlar... göreceğiz...

85 Görüyorsunuz, karşımıza çıkan sorunların özü hep aynı. İş geliyor, atalet hareketi gerçekliğini açık-layabilmeye dayanıyor!

86 Eğer illa bir “Tanrı Parçacığı” aranıyorsa bunun “graviton” olması gerekir!...

87 İlki, daha önce incelediğimiz, „Çift Yarıkla Yapılan Deney”di...

88 http://www.aktolga.de/t4.pdf

89„Urknall im Labor“, Dieter B. Herrmann, Springer Verlag, Berlin Heidelberg, 2010

„Elementare Teilchen“, Bleck-Neuhaus, Springer Verlag, Berlin Heidelberg 2010



90 Gordon Kane, Spektrum der Wissenschaft, Februar 2006 s.39


91 Bu konu çok ilginç! Daha sonra tekrar bu noktaya döneceğiz ama, uzayda yol alırken önüne çıkan elemanter parçacıklarla çarpışarak etkileşen fotonlar, her hedense, „heryeri kaplayan“, hem de belirli bir kütleye sahip olan o Higgs parçacıklarıyla etkileşmiyorlar! Niye peki? İşte onu bana değil Cern’cilere soracaksınız!...

92 Michelson-Morley Deneyi..

93 Ben olmadı diyorum ama bu arada Amerikalı biliminsanları „gravitasyonal dalgaları“ bulduklarını ilan ettiler bile!!... (Bu konuyu ele alan makaleyi de bu çalışmanın sonuna ekledim!…)

94 Burada çok olginç bir nokta var: Eğer Higgs alanıyla etkileşen nesneler bu arada-bu etkileşmeden dolayı- bir dış kuvvetin (K) etkisine maruz kaldıkları için belirli bir (m) kütlesine sahip oluyorlarsa o zaman, “cisimler, herhangibir dış kuvvetin etkisine maruz kalmadıkça duruyorlarsa durmaya, belirli bir hızla hareket ediyorlarsa da bu hareketlerini devam ettirmeye çalışırlar” diye tanımlanan atalet ilkesini ne yapacağız? Öyle ya, “heryeri dolduran” böyle bir alanla her an etkileşme halinde olan nesneler nasıl atalet hareketi yapacaklar bu durumda? Yolda giden bir araba bile bir süre sonra sürtünmenin etkisiyle artık gidemez hale gelirken, her an Higgs parçacıklarıyla etkileşen nesneler nasıl olupta mevcut hareketlerini devam ettirebilecekler? Bunun gibi daha bir sürü soru var ortada cevaplanması gereken!...

95 Sanki öyle “heryer” diye objektif-mutlak bir gerçeklik-bir sahne, kapalı bir sistem-varmış gibi!!...

96 Yoksa giriyor mu!! Ama o zaman da başka problemler çıkıyor ortaya, göreceksiniz!!..

97„Sistem Teorisi’nin Esasları ya da Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi-Herşeyin Teorisi” http://www.aktolga.de/t4.pdf

98 Ama yok eğer, bu Higgs Alanı maddeden-örneğin dünyanın maddi varlığından-bağımsız kendinde şey birşeyse, o zaman söyler misiniz bana, bunun o eski “eter” den farkı nedir? Michelson Morley Deneyi böyle-heryeri kaplayan- bir alanın varolamayacağını deneysel olarak göstermemiş miydi bize..e..o zaman niye tekrar aynı noktaya dönüyoruz ki!..

99Bu itme işinin mühendislik kısmını okuyucuya bırakıyorum!.

100 Bu konuyu daha iyi anlamak için mutlaka sitede yer alan 3. Çalışmayı okumanız gereke-cektir...(www.aktolga.de 3.Çalışma..

101 Koca koca fizikçiler diyorlar ki, “Cern deneyinin başarısızlığı fizik biliminin sonu olur”! Hay Allah, gel de işin içinden çık şimdi. Bu arkadaşlarla fizik nedir, bilim nedir bir de bunu tartışmak lazım galiba!...

102Bu “yerçekimi” kavramının sadece Türkiye’de kullanıldığını sanmayın; açın bütün fizik kitaplarını, hem Einstein’dan onun Genel İzafiyet Teorisi’nden bahsederler, ama hem de hala Newton gibi “yerçekimi” adı verilen bir çekim kuvvetinden!...
http://www.milliyet.com.tr/yercekimsel-dalgalarin-varligi/dunya/detay/2192981/default.htm
http://www.tagesschau.de/ausland/gravitationswellen-nachweis-105.html

103 Burada, belirli bir kuantum seviyesinde bulunan bir elektrondan bahsettiğimizi unutmayalım!.Ayrıca, zaten, ihtimaldalgası olarak uzayda “serbest halde” bulunan bir elektronla, belirli bir kuantum seviye-sinde bulunan elektron arasında hiçbir fark yoktur!

104 Bir soru: Bu “esir” ile, gene onun gibi “her yeri kaplayan bir alan” olan “Higgs Alanı” arasında prensip olarak ne fark vardır, ya da bir fark var mıdır?..

105 Yani öyle, “önce boş bir uzay vardır” da, sonra da “onun içinde dünya, güneş falan gibi astronomik cisimler dönüp durmaktadırlar” diye birşey söz konusu değildir!!...

Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin