Marifet Kapısı
Marifet kapısı, ilahî aşkın dervişin gönlünde tutuştuğu ve kâmil insan mertebesine kadar kendisine mürşitlik edeceği ruhî ve manevî bir tekâmül aşamasıdır. Bu aşamadaki insana derviş denir.
Hacı Bektaş Velî’nin sözleriyle ifade edersek,“Marifet, Hakk’ı kendi özünde bulmaktır.” Bu mertebeye gelmiş kişi, neye yönelirse o alanda başarı elde eder. Eğer zahirî ilimlere verirse kendini öğrenme aşkıyla bir âlim olabilir, batınî ilimlere verir, dervişlik yolunda ilerlerse bir mürşid-i kâmil olup insanları irşat edebilir.
Şah İsmail, ocaktan gelen bir insan olduğu için çok erken yaşta tarikata girer, usta mürşitler tarafından eğitilir ve hızlı yol alır. Kısa zamanda tarikatın başına geçer. Şah İsmail’in dervişliği ve sufiliğinin yanı sıra bir hükümdarlığının da olması, tamamen içinde doğduğu sosyal şartlarla, doğrudan alakalıdır. İçinde yaşadığı şartlar marifetini, hükümdarlığa yöneltmesine neden olmuştur. Diğer taraftan bir tarikat şeyhi olması nedeniyle, tarikat kurallarını yeniden koymuş, bulunduğu tarikata bir dizi yenilikler getirmiştir. Nefesleri aynen Yunus Emre gibi, dergâh ve tekkelerde talipleri irşat amaçlı okunmaktadır.
Marifet kapısının makamları “Edepli olmak, bencillik, kin ve garezden uzak olmak, perhizkârlık, sabır ve kanaat, hayâ, cömertlik, ilim, hoşgörü, özünü bilmek, ariflik”tir.
|
Hakikat Kapısı
Dört Kapı Kırk Makam öğretisinin son kapısı olan Sırr-ı Hakikat Kapısı, Hünkâr’ın deyimiyle, “Tanrı’yı kendi özünde bulma”makamıdır. Bu kapıda, can gözünü perdeleyen perdeler bir bir açılmış, hakkı da batınî ve zahirî dünyayı da görür olmuştur. Bir insana baktığında onun bulunduğu makamın derecesini hemen anlar vaziyete gelmiştir. Hallac-ı Mansur’un‚ “Ene’l-Hakk” diye seslendiği kemalet makamıdır. İnsan, sonsuz âlemin değil, en ufak canlının da aynası olduğunu ve onları yansıttığını bilir. Büyük ozan Muhyî’nin dediği gibi:
“Her ne varsa bu âlemde, hepsi mevuttur Âdem’de
Ben de sığar iki cihan, ben bu cihana sığmam”
Bu kapıya gelip Hakk’la hak olmuş kişi, hakikatin dil yoluyla anlatımının mümkün olmadığı bilir ve gerçeği mecaz ve sembollerle anlatmaya çalışır.
Bu kapıya ulaşmış insan, varlığın sürekli bir tekâmül içerisinde olduğunu anlar. Kalıplaşmış dinlerdeki ceza, yargı, cennet, cehennem, sırat köprüsü gibi kavramlar farklı anlamlar taşır. Hepsi de bu dünya hayatında olmaktadır. Sırat köprüsü, ölümden sonra geçilecek, kıldan ince kılıçtan keskin olduğu tabir edilen bir köprü değil, dünya hayatında insanın ruhsal tekâmülünü tamamlayarak, aslı olan nura kavuşmak anlamına gelir. Cennet ve cehennem ise dünya yaşantısındaki ruhî hâlin sembol diliyle anlatımıdır. Eğer kişi tekâmülünü tamamlamak yerine nefsî dünyanın karanlığına batmış, hayatın cezbesinden ve varoluşun sonsuz deviniminden habersiz yaşıyorsa, cehennemi; can gözü açılıp, ruhu aydınlık ve esenlikle dolu yaşıyorsa cenneti dünyada yaşıyor demektir.
Hakikat kapısının makamları “Alçakgönüllü olmak, kimsenin ayıbını görmemek, yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek, Allah’ın her yarattığını sevmek, tüm insanları bir görmek, birliğe yönelmek ve yöneltmek, gerçeği gizlememek, manayı bilmek, Tanrısal sırrı öğrenmek, Tanrısal varlığa ulaşmak”tır.
|
|
HACI BEKTAŞ VELÎ’NİN ESERLERİ
Bilindiği gibi, yakın zamana kadar Hacı Bektaş Velî’yeait olduğu bilinen eserlerin sayısı oldukça azdı. Fuat Köprülü, “Anadolu’da İslamiyet”adlı makalesinde Hacı Bektaş Velî’nin bir “Fatiha Tefsiri”, bir “Makâlât”ı,bir de Faris’î eseri olduğunu belirtmektedir. Hacı Bektaş’a ait olduğu genel olarak kabuledilen eserler şunlardır:
-
Besmele Şerhi
-
Fatiha Sûresi Tefsiri
-
Makala
-
Kitâbü’l-Fevâ’id
-
Hacı Bektaş’ın Nasihatleri
-
Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye
Besmele Şerhi
Bir nüshası Manisa Kütüphanesi’nde bulunan bu eser Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Eser, Hacı Bektaş Velî’nin Besmele Tefsiriadıyla yayımlanmıştır.
Fatiha Sûresi Tefsiri
Hacı Bektaş Velî’nin böyle bir eseri bulunduğunu ilk defa Fuat Köprülü haber vermiştir. Ancak o da Bahâ Sa’id Bey’inverdiği bilgiye dayanmaktadır
Makala
Prof. Dr. Esat Coşan tarafından yayımlanan Makalat’ın aslı Arapçadır. Velayetname’de Said Emre’nin Makalat’ı Türkçeye çevirdiğisöylenir. Oldukça zengin bir nüsha özelliğine sahip olan bu eserin manzum ve mensur olarak kaleme alınmış nüshaları da bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Velî’ye ait olduğu kesin olarak ileri sürülen en önemli eserlerden biri olan Makalat, dört kapı-kırk makamilkesine bağlı olarak kaleme alınmıştır. Bu anlayış, Ahmet Yesevî’nin “Fakr-nâme”siyle hemen hemen aynıdır. Dört kapı (şeriat-tarikat-ma’rifet-hakikat) kırk makam, genellikle Türk mutasavvıflarının kabul ve takip ettikleri bir manevî eğitim anlayışıdır.
Kitâbü’l-Fevâ’id
Abdülbâki Gölpınarlı, bu eserin Hacı Bektaş Velî’ye ait olmayıp, Mesnevi, Nefehât gibi bazı tasavvufî eserlerden iktibaslarla oluşturulduğunu ileri sürmektedir. Eser, içerik olarak Makalat’la çok büyük benzerlikler göstermektedir. Prof. Dr. Esad Coşan, eserin Hacı Bektaş’la ilgili olduğunu, ancak “eserin muhtelif ilâve ve tahrifler ile orjinalitesinin bozulduğunu ileri sürer.
Kitâbü’l-Fevâ’id
Abdülbâki Gölpınarlı, bu eserin Hacı Bektaş Velî’ye ait olmayıp, Mesnevi, Nefehât gibi bazı tasavvufî eserlerden iktibaslarla oluşturulduğunu ileri sürmektedir. Eser, içerik olarak Makalat’la çok büyük benzerlikler göstermektedir. Prof. Dr. Esad Coşan, eserin Hacı Bektaş’la ilgili olduğunu, ancak “eserin muhtelif ilâve ve tahrifler ile orjinalitesinin bozulduğunu ileri sürer.
Dostları ilə paylaş: |