*“Hüsyeynî Arastası” anlamındaki “Râste Hüseyni”, bir deyimdir. Karmaşayı, kafa karışıklığını ifade için kullanılır.
*
“Isfahan’da, Türkçe eğitim veren bir sınıf açıldı. Cuma günü gerçekleşen Türkçe sınıfın açılışına, Isfahan’da eğitim gören altmış civarında Türk öğrenci katıldı”. (http://isfahan-tr.blogspot.com, 07 Kaım 2007)
Culfa’da Nisan Ayı
Yazan: Mehran Bahari
Tarih: 08 Ağustos 2005
Culfa, Isfahan kentinin bir mahallesidir. Bu mahalle, I. Şah Abbas tarafından kurularak, Culfa ve Kuzeybatı Azerbaycan (Bugünkü Ermenistan)’da yaşayan Ermeniler buraya getirilip yerleştirildi. Zayende-rud’un güneyinde, Suffe dağının eteğindedir. Ermenilerin burada kendilerine ait okulları ve pazar yerleri vardır. Bağımsız bir koloni halinde rahat bir yaşam sürdüklerini söyleyebiliriz.
1655 yılında yapılmaya başlayan ve 1664’te tamamlanan Vang kilisesine gittiğinizde, Sözde Ermeni soykırımında ölen ikibuçuk milyon insanın anısına dikilen sembolik bir makbere ile karşılaşacaksınız. Birkaç kez otobüsle oradan geçtiğimde, Ermenice sloganların yer aldığı ve Türkiye’nin adının geçtiği afişler görmüştüm. Ancak ne yazdığını anlamamıştım.
Bildiğimiz gibi, Azerbaycan Türkleri nerede yaşarsa yaşasın Muharrem ayında muhakkak tören düzenler yaparlar. Isfahan’da çok sayıda Azerbaycan Türkü yaşamaktadır. İş nedeniyle oraya gidip yerleşmişlerdir. Bir kısmı demir-döküm ve diğer fabrikalarda çalışmaktadır. Bir kısmı da benim gibi öğrencidir. Azerbaycanlıları iki şekilde bir araya toplamak mümkündür. Biri Muharrem ayındaki dinî merasimlerde, diğeri de Türk öğrencilerin-özellikle Türkoloji öğrencilerinin düzenlediği unutulmaz coşkulu geceler ve toplantılarda.
Bundan beş yıl kadar önce Muharrem ayı yaz ortalarına rastlamıştı. Ben o yıllar Isfahan’da öğrenciydim. Bizden yaşça büyük olan eski öğrencilerden öğrendiğimize göre, yas tutan iki grup vardı. Biri “Sine vuran”, diğeri “Zencir vuran”lardı. Sine vuran topluluğun adı, “Isfahanda Mukim Hz. Ebül-Fezl’e Yönelen Azerbaycanlılar Heyeti/ Hey’et-i AzerbayCanihâ Mukîm Isfahan Mütevessilîn be-Hazret-i Ebül-Fezl”* idi. Bunlar Erdebil, Zencan ve oldukça kalabalık olan Urumiyelilerden oluşmaktadır. Kerbela olayları dolayısıyla Muharrem ayı töreni düzenlendiğinde, Isfahan’ın tüm semtlerine gönderilen otobüslerle Azerbaycanlılar törenin düzenlendiği Ya-Mehdiyye Mescid/ Camisi’ne taşınır. Bu servislerden biri de üniversiteye gönderilirdi. Biz de hemşehrilerimizle beraber olabilmek için dersleri asar, her gece camiye giderdik. Ya-Mehdiyye Mescidi, Ermenilerin oturduğu Culfa mahallesinin ortasında, Vank kilisesine birkaç yüz metre mesafededir. Sadece Ermenilerin yaşadığı bu mahallede, gecenin yarısında Azerbaycan Türkleri’nin sesi semada yankılanmaktaydı: “Meherremdir Hanım Zeyneb ezası/ Bizi seslir Hüseyn’in Kerbelasi…”.
Bu heyetin eminlerinden birisi şöyle diyordu: “Gençler ve öğrenciler dışarı çıkmasın, Ermenilerle karşılaşmaları mümkündür. Tatsızlık çıkmasına meydan verilmesin!”. Dışarı çıkma gibi bir düşüncemiz yoktu. Ancak eminin bu sözüne kulak asmadan bir arkadaşımla birlikte dışarı çıktık. Yukarıda bahsettiğim sloganları yakından görüp okuduk. Çok sayıda poster asılmış. Afişler İngilizce ve Farsça yazılıydı: “Nisan ayında Türkler tarafından gerçekleştirilen Ermeni soykırımını kınıyoruz”, “Türkler cinayet işliyor, Amarika himaye ediyor”, “Türkiye’ye ölüm!”, “Türklere ölüm!”, “Kahrolsun Türkiye ve İsrail!”… Bu yazıları okuduktan sonra, tören yerindeki uyarının neden yapıldığını anladık. Onlar hakaretlerine Müslüman Türkler’in yanı sıra, Amerika ve İsrail’i de dâhil etmişlerdi. Bu hadiselerin olduğu dönemde, ortada İsrail diye bir ülke yoktu. Savaş sırasında bazı tatsızlıklar ve aşırılıklar yaşanmış olabilir. Ancak bu Ermenilerin böyle seviyesiz bir tavır sergilemelerinin gerekçesi olamaz. Peki Taşnakların Salmas, Hoy, Urumiye, Hocalı, Karabağ ve diğer yerlerde yaptıkları dehşet verici cinayetler neyin nesi, biz unuttuk mu?
Ben ve arkadaşım için ilk defa karşılaştığımız bir durumdu. Gördük ki, İran İslam Cumhuriyeti dâhilinde Müslümanlara hakaret edilebiliyor. Biz buna tahammül edemedik. Poster ve afişleri aceleyle yırttık. Ne görelim, bir grup Ermeni küfrederek üzerimize doğru geliyor… Şans eseri onların eline düşmedik…
Türkler, Aşura günü eza yerinde öğle yemeği veriyordu. Şaşkınlıkla bakakaldık; Ermeniler de gelmişti. İmam Hüseyin’nin nezrinden alıyorlardı. Bu sahneyi gördükten sonra şöyle düşündüm: Türkler, geçmişi barış için çabuk unutur, çok tez vazgeçerler. Bu güzel davranışı Türkler mi, yoksa Ermeniler mi sergiliyor? (http://isfahan-tr.blogspot.com, Mehran Bahari, 08 Ağustos 2005)
*”Isfahanda Mukim Hz. Ebül-Fazl’a Yönelen Azerbaycanlılar Heyeti”nin merci-i taglidleri, vefat etmesine rağmen Ayetullah Şeriatmedari ve onun öğrencisi olan Ayetullahlardır.
Küçük Kafkasya: Feriden
ya da
Isfahan Bölge Valiliği’ndeki Türk Mıntıkaları
-
Kaşkayı Türkleri:
Kaşkayı iline mensup iki tayfa Isfahan Bölge Valiliği sınırları dâhilinde yaşamaktadır. Semirum ve Şehrıza Türkleri muhtemelen bu iki gruba mensuptur. Diğer bölüm, daha önce Kaşkayı iline bağlıyken, il içindeki çatışma veya gerginlikler nedeniyle ayrılıp, Bahtiyari iline bağlananlardır. Bu Türk tayfası, halen Çahar-Mahal ve Bahtiyari Bölge Valiliği’ndeki Saman, Buldacı, Feradunbe ve Cungan’da oturmaktadır.
-
Feriden Türkleri:
Feriden Türkleri, beş kaza merkezinde oturmaktadır: Feriden, Feridunşehr, Hansar (Humsar), Gülpayegan (Gülpegen) ve Eligûderz’dir. Eligûderz, Loristan Bölge Valiliği şehirlerindendir.
Feriden’de oruran Türklerin sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle “Feriden Türkleri/ Türkhâ-yı Feriden” adıyla tanınmışlardır. Feriden Türkleri’nin oturduğu saha, Loristan’ın doğusunda küçük bir şehir olan Çemen-Sultan’a kadar uzanmaktadır. Ş. 1375/ 1996 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, sadece Feriden kentinde 100 binden fazla Türk yaşamaktadır. Bunlar, Isfahan/ Feriden Türkleri’dir. Feridunşehr, Hânsâr ve Gülpayegan mıntıkalarındakilerin sayısı 150 binden fazladır.
Türkler Isfahan’a, Moğol harekâtı ve Emir Timur’un batıya yürüyüşü sırasında yerleşmiştir. Isfahan’ın imarının ve “Nısf’ı cihân” olmasının ardında gene Türk hanedanları vardır. Kentin ilk imarını Selçuklular gerçekleştirmiştir. “Mescid-i Camii Isfahan” Selçuklu eseridir. Kentin bugüne ulaşan imarını, Safeviler gerçekleştirmiştir. Isfahan, ihtişamını Türk Safevi hanedanına borçludur. Mescid-i Camii, Ali-kapu İmareti, Nakş-i Cihan Meydanı, Mescid-i Şah (bugün İmam), Mescid-i Şeyh Lütfullah, Minar-ı Coban (Sallanan minare), Çaharbağ/ Sultani Medresesi, Çihl-Sütun Sarayı, Heşt-Beheşt Sarayı, Çaharbağ Caddesi, Talar-ı Teymuri Müzesi, Vank Kilisesi ve Müzesi, Ateşgâh, Pol-i Hacu, Pol-i Şehristan, Si yu se Pol/ Allahverdi-Han Köprüsü, Isfahan Pazarı Külliyesi, Bağ-ı Perendegân, kadim Taht-ı Fulad Kabristanı… Ateşgâh, Mescid-i Camii ve Taht-ı Fulad Kabristanı Safevi öncesi yapılardır.
Bildiğimiz üzere Selçuklular, hem İran, hem de Türklerin ortak atasıdır.
Bu eserlerin tamamına yakını Türkler tarafından yapılmakla beraber, Isfahan’da bağımsız bir Türk kültür kurumu ve grubundan eser kalmamıştır. Türk mimarlık tarihinde Selçukluların (İran safahatı), Safevi ve Kacarların çok özel bir yeri vardır. Türkiye’de henüz bu yönde bir çalışma yapılmamıştır. Zaten Türkiye’de bırakın muhteşem medeniyetlerini ve arkeolojisini, Selçukluların -istisnalar dışında adı bile anılmamaktadır. Haliyle bir iki kişilik istisna kaideyi bozmaz. Selçuklu kültür ve medeniyeti, Türkiye’deki kültürel yozlaşma ve Arabizasyonun karşısında çok güçlü maddi-manevi derinliği olan devasa bir varlıktır. Türkiye, dünya çapında bir Selçuklu kültür merkezi ve müzesi bile oluşturamamıştır. Ve muhteşem Selçuklu kültür varlıkları talan edilip, yok edilmeye mahkûm edilmiştir. Bu İran için de geçerlidir.
Ben sadece Hakim Nizami caddesinde “Tebrizliler Mahallesi” adına rastladım. Bu, Üstad Şeriyar’ın deyimiyle, “Bir guru ad” kalmıştır.
Bugün Feriden, Feridunşehr, Hansar, Gülpayegan Çahar-Mahal ve Bahtiyari, Semirum, Mubareke ve diğer yerlerde yoğun olarak, Isfahan çevresinde ise perakende halde Türkler yaşamaktadır. Ümit edelim bunlardan da “bir guru ad” kalmasın!”. (http://isfahan-tr.blogspot.com, Mehran BahaRi, 08 Ağustos 2005)
Isfahan’ın Burhar ve Meyme (Şahinşehr) ilçesine bağlı Destgerd/ Destcerd nahiyesi Sadabad köyünde Kara-Koyunlular oturmaktadır. Bunlar da aynı duaya muhtaçtır.
Kaşkayıların Tarihi:
Kaşkayılar, esasen Fars BV’ne ait ve orada yaşayan bir Türk ulusudur. Kaşkayı iline mensup bazı tayfa ve cemaatler Isfahan civarında yaşamaktadır.
Feriden’de Farsça konuşmayan en büyük grup Türklerdir. Burada yaşayan etnik gruplar; Türkler, Ermeniler ve Gürcülerdir. Feriden Türkleri’nin sayısı 150 bin kişidir. Ben bugüne kadar hiçbir kitap ve yayın organında “Feriden Türkleri veya Feriden Türkü” konulu bir yazı veya makale okumadım. Sayın Sadıgi, “Feriden’in Tarihi” kitabına, göçeri/ devlet-gez bir il olan “Ustaclu”larla başladı.
Eğer Feriden’den bu üç etnik grubu alırsak, geriye sadece küçük bir Bahtiyari ve Lor bakiyesi kalır. Bugün Feriden’deki Farsların nüfusu 20 bindir. Bölgedeki Farslar, Kacar hanedanı döneminde Bahtiyari hanları vasıtasıyla yerleştirilmiş Bahtiyarilerdir. Zamanla kendi dillerini unutup, Farsça konuşmaya başladılar.
Feriden, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgedir. “Feriden Türkleri’nden kasıt; Feriden bölgesi, yani Feriden ve Feridunşehr kazaları”nda yaşayan Türklerdir.
Feriden; Isfahan Bölge Valiliği’nin kuzeybatısında yer almaktadır. Doğudan Necefabad, batıdan Loristan Bölge Valiliği şehirlerinden Eligûderz, kuzeyden Humsar ve Gülpegen (Hansar ve Gülpayegan), güneyden Çahar-Mahal ve Bahtiyari Bölge Valiliği ile çevrilidir.
Bu bölge, iki ilçeden oluşmaktadır. Bunlardan biri Feriden, diğeri ise Feridunşehr’dir. İran meclisinde bir milletvekilleri vardır. Daran, Feriden’in ilçe merkezidir. Feridunşehr’in ilçe merkezi, aynı adla anılmaktadır. Eski adı “Ahura”dır. Bunlara ilave olarak; Çadgan, Buin, ve Miyandeşt, Efus ve Damene, Feriden bölgesinin şehirleri olarak kabul edildir. Bölgede 150’den fazla köy bulunmaktadır. Yüzölçümü 6.000 km²’dir.
Dostları ilə paylaş: |