Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə161/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   157   158   159   160   161   162   163   164   ...   430
44.Büyük Şahseven İli

Adı ve Tarihi


İran topraklarına yayılmış olan düzensizlik ve karmaşa döneminde, Türk hükümdarı Sahib-Kırân Timur’un emirleri, Ak-Koyunlu ve diğer yerel hanedanlar, ülkenin her bir köşesinde kendi hüküm ve hükümetlerini yürütme gayreti içerisindeydiler. Bu esnada İsmail Mirza adı ile tanınan, daha sonra şah olarak karşımıza çıkacak I.İsmail Safevi (1501-1524), kendisine bağlı Türkmen kabileleri ile birlikte H/K. 907/ 1502 yılında, gene Türkmen olan Ak-Koyunluları yenerek, Azerbaycan hükümetinin temellerini atmış, çeyrek yüzyıl süreyle ülkeyi başarıyla yönetmiştir.

Bazı İran kaynaklarında, bu ülkede yaşayan Türk aşiretlerinden “Türkmen” olarak bahsedilmesi terminolojik bir hata olarak görülmektedir. Sünni olsun, Şii olsun, Kızılbaş olsun, Irak’ta olduğu gibi kısmen Hıristiyan olsun, Oğuz kökenli tüm devlet gez/ göçerlerin, hatta yerleşiklerin Yörük veya Türkmen olarak adlandırılması Türk sosyal yapısı ve etnolojik tasnifine gayet de uygundur. Bunları farklı topluluklarmış gibi gösterme ve sunmanın sağlıklı olmadığı aşikârdır. “Türkmen” adı, sadece Türkiye, Türkmenistan, Irak, Suriye, Kuzey Kafkasya ve Türkistan’da yaşayan Oğuzları ifade etmez. Türk Aleminde yaşayan tüm Oğuzları ve Oğuz göçerlerini ihtiva eder.

Şah İsmail Safevi ile birlikte hareket eden Türkmen kabileleri, silâşor ve can korkusu ve endişesi bulunmayan büyük topluluklardı. İçlerinde Anadolu’dan gelme Sünni Türkmen aşiretleri bulunmakla birlikte, büyük bölümü eski Türk inançlarının derin izlerini taşıyan “Ehl-i Beyt” aşkı etrafında kümelenmiş olan tayfalar sayesinde Azerbaycan ve İran’da siyasi birlik temin edildi. Bu kabileler, “Kızılbaş Türkmenler” olarak şöhret buldu. Kızılbaşlar, “Otuziki Kızılbaş Kabilesi”nin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Şah İsmail, bu Otuziki Türkmen Kabilesi’ni “Nücebâ-yı İran/ İran Asilzadeleri” olarak kabul etmiştir. Kırmızı başlık takmadan kaynaklanan “Kızılbaş” adına dini kisve giydirilmesi daha sonraları cereyan eden bir hadisedir. (Tarih- KızılbâŞan, s.1-2)

Şah İsmail’in iktidar gücünün dayandığı Otuziki Türkmen Kabilesi’nin “Nücebâ-yı İran/ İran Asilzadeleri” Kızılbaş olsun, Sünni olsun soylulukları konusunda fikir birliği vardır. Bu kabile mensupları, “Ehl-i Beyt/ Oniki İmam”ın sembolize edildiği özel oniki dilimli kırmızı/ al başlık giydiler. Giydikleri bu başlıktan ötürü “Kızılbaş” adı ile anıldılar. Sultan Muhammed Hudabende (1578-1587), Özbek ve Osmanlı Türkleri’ne karşı korunmak ve onlardan askerî güç olarak istifade amacıyla H/K. 991-994/ 1583-1586 yıllarında bunları davet etti ve hizmetine aldı. Bu Türkmen kabilelerinin şaha karşı olan bağlılıklarına “Şah seven olmah” dendi. Böylece “Şahı seven/ Şahseven” olarak anılmaya başladılar. (İrec Afşar,Îlhâ,Çâdurnişînan…, 1.cilt, s.77)

Safevi Türk hanedanının, kan kardeşleri olan Osmanlı ve Özbek Türkleri’yle uzun yıllar süren savaşları, bunun sonucu oluk gibi akan Türk kanı, Türk Aleminin en ızdıraplı sahifeleridir. Günümüzde bu tatsız geçmiş “Türklerin tarihi yol kazası” olarak kabul ediliyor. Bu, Sahib-Kırân Emir Timur’un İran ve Anadolu seferleri için de geçerlidir. Türklerin kendi aralarında sürdürdükleri savaşların olumsuzlukları, günümüzde Türk Aleminin içinde bulunduğu çıkmazların örtülü nedenlerinden biridir. Cengiz Han ve Emir Timur’un İran, Kafkasya ve Anadolu’nun ebedî Türk yurdu hâline gelmesindeki katkısını teslim etmek gerekir.

Kızılbaşlar, H/K. 998/ 1590 yılında Şah’ın yakını olan Mürşid Kulu Han’a karşı ayaklandılar. I.Şah Abbas, Kızılbaşların güçlü nüfuzları ve fevkalade kudretleri karşısında ülke siyaseti ve askerî düzen bakımından endişeye kapıldı. Kızılbaşların nüfuzunu kırmak için Şahsevenlere yöneldi ve onları yanına çekti.



Şah Abbas, kendisinin de mensubu olduğu Safevi hanedanının güç kaynağı ve dayanağı olan Kızılbaş Türkmenler yerine, Sultan Muhammed Hudabende zamanında oluşmaya başlayan Şahseven Türk birleşiği/ konfederasyonunu reorganize etti. Bu çalışmayı yaparken, Kızılbaş Türkmenleri alenen hedef haline getirmedi. Çünkü bu teknik olarak da mümkün değildi. Çünkü Kızılbaş Türkmenler ile Şahseven Türkmenleri arasında akrabalık, dil ve inanç birliği bulunmaktaydı. Bugün de aralarında herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Safevi şahları, Beynennehreyn/ Mezopotamya ve Anadolu’ya dâîler çıkartarak, tanınmış Türkmen kabilelerini davet etti. Bu kabilelerin reisleri, sıradan insanlar değildi. Tamamı Cengiz Han’ın takipçileri ve Selçuklu sultanlarının yol yoldaşı yüksek ahlak sahibi Türkmen soyluları idi. Bu Türkmen bey ve hanlarının tek bir özelliği vardı: Kendilerini küçük görüp, reaya muamelesini layık gören şahlara, padişahlara sırtını döner, soylarına soplarına hürmet eden, hak ve hukuklarını veren ve kendilerine saygı gösterenler için kanlarını akıtmayı vâcip sayarlardı. Bu özellik Kaşkayı ilhanlarında da çok bârizdi. Nesepleri sağlıklı olmayan hanlara, beylere ve şahlara kızlarını layık görmezlerdi. I.Şah Abbas, Türkmen beylerinin hassasiyetlerini, psikolojilerini yakından bilen bir şahsiyetti. Bununla birlikte, Osmanlılar gibi Türkmen soylularından çekindiği için sarayında Türkmen asilzadesi ve Türk memur barındırmamaya özen göstermiştir. Öte yandan payitahtı, Kazvin’in batı sınırına yakın olması ve Osmanlı Türkleri’ni tehdit olarak algılamasından ötürü İsfahan’a nakletmiştir. (İran İmruz ‘1906-1907’, s.134)


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   157   158   159   160   161   162   163   164   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin