Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə165/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   161   162   163   164   165   166   167   168   ...   430
Diğer formlar; 12.İspirlu 15. آسايشلواغلى 23. اكبى فقولوﺌﻰ لو 25. سلقلو 31. İnanlu ﺍنانلو

(Dr.Muhammed Cevad Meşkûr, NazaRi be-Tarih-i Azerbaycan ve Asar-ı BasTanî ve CemiyetşiNaSi-yi Ân, s.247-248) Bkz.→Alem-ârâ-yı AbbâSi

“32 Tayfa”, tesadüfdür ki, hem Şah İsmail’in “Nücebâ-yı İran/ İran Asilzadeleri” olarak kabul ettiği, Safevileri destekleyen “Otuziki Kızılbaş Kabilesi”, hem de Şahseven İli’nin ilk kuruluşuna katılan tayfaların sayısıdır. Aşağıda görüleceği üzere, Büyük Şahseven İli’ni meydana getiren Türkmen tayfalarının sayısı, Muhammed Hudabende ve I.Şah Abbas zamanındaki ilk kuruluşu sırasında bile “32” rakamını hemen geçmiştir. Anadolu’dan gelen Türkmen tayfaları bu birleşik/ konfederasyona katılmayı sürdürmüştür. Daha sonraları nüfus artışı veya eksilmesi nedeniyle yeni tayfalar ortaya çıktığı gibi, mevcut bir tayfaya iltihaklar da yaşanmıştır.

Şah İsmail’in “İran Asilzadeleri” olarak kabul ettiği “Otuziki Kızılbaş Kabilesi” ile Şahsevenlerin oluşumu arasında yarım yüzyılı aşkın bir süre vardır.



Safevileri destekleyen “Otuziki Kızılbaş Kabilesi” ile Safevilerin temelini oluşturan ve kuruluşuna katılan Ustaclu, Afşar, Rumlu, Tekelu, Zülkadr, Şamlu ve Kacarlardan ibaret yedi il birbirinden farklı oluşumlar değildir.

Şah Tahmasb, Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’a dönmesinden sonra Doğu Anadolu’da geniş bir yağma haraketine girişti. Erzincan ve Bayburt’tan itibaren Trabzon’a kadar olan bölgeyi talan etti. Trabzon bölgesinde yaşayan Çepnilerin bir bölümü de yağmaya katıldı. Ailelerini ve varlıklarını da yanlarına alarak, Tahmasb ile birlikte İran’a göçtüler. Bu olaydan sonra Osmanlı’nın Çepnileri orduya kabul etmediği söylenir.



“Şahseven” adı, XVI. yüzyılda Şah Abbas taraftarlarına verilen genel isim olup, esasen; -Teke, -Kadirli, -İlhıçi, -Begdili, -Karadağlı, -Ahmedli gibi Türk tayfalarının siyasi birliği demektir. Bu birliğin temsilcileri tarafından oluşturulan yaşam mıntıkalarının birçoğu onların adını taşımaktadır. (Tofig Ehmedov, El-Obamızın Adları, s.34)

Diğer yandan uygulamaya koyduğu yeni siyaset metotlarıyla dikkati çeken I. Şah Abbas’ın (1588-1629) girişimi ile oluşturulan Şahseven Türkmen konfederasyonu bünyesinde Borçalu/ Bozçalular da yer almaktadır. Bildiğimiz gibi I. Şah Abbas Safevi, Azerbaycan Türk Devletini Farslaştırmak için elinden gelen gayreti göstermiştir. I.Şah İsmail Safevi’nin (1501-1524) Kızılbaş hareketini destekleyen kabileleri dağıtan I. Şah Abbas, kendi politikası doğrultusunda Şahseven Aşireti Konfederasyonu’nun oluşmasına büyük destek vermiştir. Kızılbaş aşiretlerinin dağıtılması ve iskânı konusunda Safevilerin gayrı Türk olan halefleri de Şah Abbas’tan geri kalmamıştır. Kerim Han Zend de benzer politika izlemiştir. (Mehdi Rızavi, Îl-i Garapapag, s.14)

I.Şah Abbas Safevi, 27 Ocak 1571 yılında doğmuş, 19 Ocak 1629 yılında ölmüştür. 1588-1629 yılları arasında şahlık yapmıştır. İran Sarayı’nın hâkim unsuru olan Türk han ve beylerini etkisizleştirerek, devlet kademelerini Farslaştırmıştır. Ülke ekonomisini geliştirme yönünde köklü tedbirler almış, iç ve dış ticaretin gelişmesini desteklemiştir. 1592 yılında Gilan’da, 1623-1624 yıllarında Gürcistan’da çıkan isyanları amansızca bastırmıştır.

H/K.1001/ 1593 yılında payitahtı Kazvin’den Isfahan’a nakletmiştir. Buhara ve Osmanlılara karşı başarılı mücadeleler vermiştir. Güney Kafkasya ve Horasan’da İran hâkimiyetini kurmuştur. Bahreyn’i 1601-1602’de, Kandehâr’ı 1621’de ele geçirmiş, İngiliz donanmasının yardımı ile Hürmüz adasını 1622 yılında Portekizlilerden geri almıştır. Irak’ı 1623-1638 yılları arasında ele geçirmiştir. Orduyu ıslah etmiş, vergi işlemleri için nispeten kurallar koymuş, geniş imar faaliyetlerine girişmiştir.

Onun döneminde Culfa ve Aras’ın sol sâhilinin ahalisi İsfahan ve Mazenderan’a göçürülmüştür. Kendine destek oluşturmak amacıyla yarı göçer aşiretleri Azerbaycan’ın kuzey bölgelerine, Şahsevenleri ise Mugan Çayırlığı’na göçürmüştür. Avrupa ülkeleri ile siyasi ve ticari ilişkiler kurmuştur. (ASE, Abbas Mirze, X.cilt, s.473)

Begdili boyuna mensup Gündoğmuş, 1623 Bağdat seferi sırasında, başında bulunduğu oymağı ile Şahseven olarak Şah Abbas’ın hizmetine girdi. Osmanlı’nın nezdinde hiçbir itibarı bulunmayan bu aşiret beyi, Gündoğmuş Sultan adıyla emirler arasına girmiş, Şas Abbas tarafından kensine Azerbaycan’da geniş dirlikler bağışlanmıştır. Gene Begdili reislerinden Firuz Bey’in, “Bu fena yerlerde yaşanmaz” deyip Anadolu’dan İran’a gittiğine dair kayıtlar vardır.

Şah İsmail Safevi ve halefleri, kendilerine bağlı Kızılbaş kabileleri ve daha sonra oluşturulan Şahsevenlere başarıları doğrultusunda geniş araziler bağışlamış, zamanla feodal bir sistem oluşmuştur. Muhammed Rıza Pehlevi, “Ak Devrim/ İnkılap-ı Sefid” isimli kitabında bu feodal yapı hakkında detaylı bilgiler vermiştir.

Şah İsmail’in, Çaldıran’da Osmanlı ordusuna yenilmesinden sonra, kendisine bağlı Türkmen kabileleri, mevkilerini korumak ve daha iyi konuma gelebilmek için Vilayetlerde karışıklar çıkarmaya başladılar. Kızılbaşlar, XVIII. yüzyılda güçlü şahların iktidarları döneminde, ordunun kurucusu olarak ellerinde tuttukları itibar ve nüfuzlarını kaybetmeye başladı. (Teşkîl-i Devlet-i Millî der-İran)

I.Şah İsmail Safevi, H/K. 930/ 1524 yılında 38 yaşında ve saltanatının 24. yılında öldü. Oğlu Şah Tahmasb (1524-1576) tahta çıktığında en fazla 10 yaşında idi. Bu yüzden Rumlu, Ustaclu, Tekelu ve Şamlu kabilelerinin nüfuzunda kaldı.

II.Şah İsmail’in oğlu olan ve H/K. 985-990/ 1577-1582 yılları arasında Safevi tahtında oturan Sultan Muhammed Hüdabende, Özbek ve Osmanlılara karşı Türkmen kabilelerinden yararlanmaya karar verdi. Onları orduya aldı. Bu uygulamadan sonra Türkmen kabileleri “Şahı seven/ Şahseven” adını aldı. Şahseven birleşiğinin temelini atan Sultan Muhammed Hüdabende, kurumlaştıran ise I.Şah Abbas’tır.

I.Şah Abbas, H/K. 995/ 1587 yılında tahta çıktı. Öncelikle doğuda Özbekler vasıtasıyla ortaya çıkan kargaşayı ortadan kaldırmayı istiyordu. Bu nedenle evvelâ pahalıya mal olsa da Osmanlılarla sulh yapmayı tercih etti. Buna bağlı olarak Kars, Nahçıvan, Şamahı, Tiflis ve Loristan’ın bir bölümünü onlara terk etti. Osmanlılara kendi yaşadıkları Aras sahilleri ile Tebriz’in terk edilmesi Kızılbaş Türkmenlerin Şah Abbas’a karşı tavır almasına, karışıklık ve ayaklanmalara neden oldu. Şah Abbas bunlarla başka bir Türkmen toplumunun desteği ile baş edebildi. Şahsevenler, Şah Abbas zamanında organize ve etkili hale geldi. (Tarih-i Kâmil-i İran, s.420)

Şah Abbas, Kızılbaşların nüfuz ve kudretini azaltmak için sayıları 60 bin olan “Goruçî/ Korucu” adı verilen birliğin sayısını 30 bine indirdi. 10 bin kişiden oluşan piyadelerin adını “Tüfenkçi” olararak değiştirdi. Ve bunları doğrudan kendisine bağladı. H/K. 1038/ 1629 yılında Mazenderan’ın Ferruhabad kentinde hayata gözlerini yumdu. Oluşturduğu ordu zamanla gücünü kaybetti.


Yunsur Paşa
XVI. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun, Sünni olsun, Alevi/ Kızılbaş olsun uyguladığı baskıdan ötürü, Türkmen aşiretleri Anadolu’dan İran’a sığınıyordu. Yunsur Paşa, aşiretini İran’a getirmek ve onların maişetini temin etmek amacıyla Şah Abbas’ın huzuruna çıktı. Şah Abbas, bunları Şahseven olarak kabul edip, nerede isterlerse yaşayabileceklerini söyledi. Bunlar Erdebil etrafında, ayrıca Keleyber-Mugan’dan Aras ve Kür nehirlerine kadar olan sahada yaşamaya başladılar.

Yunsur Paşa, Şah Abbas’a geldiğinde Sünni idi. Daha sonra mezhep değiştirerek Şiiliği kabul etti. Yunsur Paşa öldükten sonra kendisine bağışlanan topraklar altı oğlu arasında paylaşıldı. Gerçekte Yunsur Paşa ve onun çağdaşı olan Türkmen ilhanları, bugünkü Şahsevenlerin de geçmişteki reisleridir.

Yunsur Paşa, bugün Urumiye’nin Maku ilçesine bağlı kendi adıyla anılan Şah’ın bağışladığı Yunsur/ Eyvanser köyünde yaşamıştır. Adı Farsça kitaplarda “Yunsur/ Eyvanser Paşa” şeklinde kayıtlıdır. Azerbaycan Türkçesi’nde ise “Oynser”dir. (Dr.Hamit Cilveger, Azerbaycan Folklor Derlemeleri)

Şah Sultan Hüseyin (1694-1722) zamanında, Sultan Mahmut Afğan Hutekî İsfahan’a girdi ve üç bin Kızılbaş asker öldürdü. Aynı zamanda İran’ın güneyine saldırdı. Bu sırada Osmanlılar Azerbaycan’a girdi. Erdebil’e ulaştıklarında burada oturan Türkmen Şegak ve Şahseven kabileleri Osmanlılılara birlikte karşı durdular. Şahseven ve Şegak güçleri, Osmanlıları kendi bölgelerinden çıkardılar. Ancak Osmanlıların takviye güçle geri dönmesi üzerine Şahseven ve Şegaklar Mugan Çayırlığı/ Deşt-i Muğan’a çekildiler.

Yunsur Paşa’nın kardeşi Kulu Paşa’nın oğlu olan Bedir Han, Nadir Şah’ın yanında çeşitli savaşlara iştirak etti ve üstün cesaretiyle dikkati çekti. Daha sonra Bedir Han’ın kardeşleri Küçük Han ve Nasir Han, Şahseven il/ ulusunu paylaştılar. Bundan sonra aralarında husumet ve düşmanlık başladı. Küçük Han’ın oğlu Ata Han, amcası Nasir Han ile büyük oğlunu Mişkinşehr’den uzaklaştırdı ve otlaklarına el koydu. Bu olayı müteâkip Mugan Şahseven kabileleri Mişkinşehr’e geldi. Erdebil’de oturan Şahsevenler, her zaman “İlbegi” adını verdikleri bir lidere sahiptiler. Küçük Han’ın oğlu Farzî Han, 1850-1880 yılları arasında Mişkinşehr Şahsevenlerinin “İlbegi”liğini elinde tutmuştur.

Şahsevenlerin ilbegleri, çoğunlukla Yunsur Paşa’nın kardeşinin neslindendir. Şahsevenler, ilbeglerine “Koca Beg/ Koca Bey” derler. Koca Beg, aynı zamanda tüm Şahseven beylerinin de reisidir.


Kacar Dönemi ve Şahsevenler
Kacar hanedanının ilk hükümdarı Ağa Muhammed Han (1796-1797), Gürcü Çarı İrakli’yi itaat altına almak için 1795 yılında Erdebil’den Gürcistan’a yaklaşık 60 bin sipâhi sevketti. İrakli, hiçbir direniş göstermeden Ağa Muhammed Han güçlerine teslim oldu. Tiflis’in düşmesinden sonra İrevan da teslim oldu. Ancak Şuşa direnişe devam etti.

Rusya, H/K. 1210/ 1796 yılında İrakli’yi himaye amacıyla General Kudoviç ve Valerian Zubov komutasında bölgeye sipâhi sevketti. Dağıstan’dan inen Rus ordusu Derbend, Bakü, Şuşa, Karabağ ve Gence’yi ele geçirdi. Bu sırada Rus İmparatoriçesi II.Katerina öldü, yerine oğlu I.Pavel tahta geçti. Rus ordusu Kafkasya’yı terk ederek Rusya’ya geri döndü. (Sir Percy Sykes, Tarih-i İran, s.424)

Rus ordusunun Kafkasya’ya inmesinden ötürü Ağa Muhammed Han Kacar, Gürcistan’a tekrar girmekten vazgeçerek, Şuşa’yı ele geçirmeye karar verdi. Şuşa kalesini direnişle karşılaşmadan kısa sürede aldı. Kendisi de Şuşa’ya girdi. Birkaç gün sonra Şuşa’da öldürüldü. (H/K.1211/ 1797)

Abbas Mirza’nın, Ruslara karşı askerî harekâtı esnasında Aslandüz’de gerçekleşen belalı savaşa Şahseven kabileleri de katılmış ve kahramanca savaşmıştır. Ruslarla İran arasında 12 Ekim 1813 yılında imzalanan Gülistan antlaşmasını müteâkip, Talış mıntıkası ile Mugan Çayırlığı’nın kuzey bölgesine Rusların yerleşmesiyle, Şahsevenlerin kışlakları tehdit altında kaldı. 1826 yılında gerçekleşen savaşta Aras’ın kuzeyinde kalan Şahsevenler Ruslarla, güneyde oturanlar Kacarlarla ittifak ederek, Abbas Mirza’nın safında savaşa katıldılar.

10 Şubat 1828 yılında taraflar arasında imzalanan Türkmençay antlaşmasının ardından kuzey-güney sınırı bugünkü halini aldı. Ve Şahsevenlerin kışlaklarının büyük kısmı elden çıktı. Şahsevenler, Fath-Ali Şah’ın vezirinin Kafkas Azerbaycanı’nı Ruslara sattığı inancını taşımaktadır.

Bununla birlikte Şahsevenler, Aras’ın karşısında kalan çayır ve meralardan yararlanmaya devam etti. Eskiden olduğu gibi Talış hanları ve toprak sahiplerine otlak icarlarını ödediler. Gerçi Tahran, antlaşma metninin imzasını bir süre geciktirdi ama Şahsevenler, eskiden olduğu gibi Güney Mugan’dan herhangi bir müdahale ile karşılaşmadan Aras’ın kuzeyindeki Mugan Çayırlığı bölgesine geçmeye devam ettiler.

Daha sonra Şahsevenler tarafından bu paralar ödenmez oldu. Ancak 1847 yılında çayır icar paraları tekrar alınmaya başladı. 1853 yılında Mugan ve Talış mera ve ve çayırlarından istifade edebilecekleri, ancak Şirvan topraklarına giremeyecekleri karara bağlandı. Şahsevenler bu emri duymazdan geldi. Aras’ın kuzeyinin yanı sıra, kendilerine yasaklanan bölgelere girmeye devam ettiler. Daha ileri giderek, silahlı saldırılara ve soygunlara başladılar.

Amerika’nın İran’daki ilk sefiri Benjamin, bu konuda şöyle yazmaktadır; “Diğer bir vesile ile Ruslar İran’ın iç işlerine müdahale için sebep yarattılar. Şöyle ki, güneyde yaşayan aşiretleri, bu cümleden olmak üzere ünlü Şahsevenleri İran’ın kuzeybatısındaki sınırdan geçip kuzeydeki çayırlıklarda hayvanlarını otlatmaları için teşvik ettiler. Daha sonra kuzeye geçen aşiretlerin İran’a dönüşlerine Mani oldular. Gerçekte bu aşiretlerin büyük bölümü, Şah ordusunun önemli bir kısmını oluşturmaktaydı. Ruslar, uyguladıkları bu politika ile İran ordusunu oluşturan önemli bir gücü kendi sahalarında tutmuş oldu”. (SeferName-i Benjamin, s.357)

Dönemin sadrazamı, H/K. 1324/ 1906 yılında Kocabeglu/ Kocabeyli aşiretinin Ruslara yönelik saldırısı konusunda Dar’üt-Tercüme ve Devlet Gazeteleri Reisi olan İtimadüs-Saltana’ya bilgi vermek üzere şu mektubu gönderdi:

“22 Rabiulevvel 1326/ 1908 - CenAb-ı MüstetAb-ı ecell İtİmadüs-Saltana dâm(e) İkbalehü. İtİmadüs-Saltana cenapları! Bugün gönderilen telgrafın bir bölümü Kocabeglu aşiretinin Erdebil’de Ruslara saldırısı ile ilgilidir. Bu telgraf metnini gazetede kesinlikle yayınlamayınız. İzzet ve ve ikbal günleriniz daim olsun…” (SeferName-i Mirza Fettah Germrûdî, s.281)

İran ve Rus tarafları sınır problemlerini halletmek üzere karşılıklı temsilci göndermek mecburiyetinde kaldılar. Ancak müzakereler çıkmaza girdi. Rusların şikâyetlerinin yoğunlaşması üzerine, İran yönetimi Kocabeglu aşiretine saldırı düzenlendi. Oturdukları Berzend köyünü ateşe verdi, mallarını müsadere etti. Kocabeglu aşiret reisi Veli Nurullah, hazinesini yanına alarak Tahran’a gitti. Vakit geçirmeden müsadere edilen aşirete ait mal ve mülkleri ile meraların iadesi talEbinde bulundu.

1855 yılında Kocabeglu aşiretinin sınır bölgesinden başka bir yere nakledilmesi konusunu görüşmek üzere Bilesuvar’da iki taraftan oluşan sınır heyeti bir araya geldi. Varılan mutabakat sonucu aşiret Urumiye’ye göçürüldü. Daha sonra 1877 yılında Serab’a bağlı olan köyleri Berzend’e dönmelerine izin verildi. (İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 1.cilt, s.86-.88)
Meşrutiyet ve Şahsevenler
Rahim Karadağî’nin oğlu Böyük Han, 1907 yılında Tebriz Encümen’nin faaliyetlerine son vermek için büyük gayret gösterdi. Bu tarihte Güney Erdebil ve Halhal Şahsevenleri Zahiren Rahim Han’ın taraftarları ve hâmisi oldular. Bir yıl sonra bahar ayında Erdebil’e girerek, kenti talan ettiler. Erdebil hâkimi Reşidül-Mülk, Tebriz’e kaçmak zorunda kaldı. Meşrutiyetçilerin lideri olan SâLar-ı Milli Bağır Han ve Serdarı Millî Settar Han’ın planlı ve cesurca direnişi karşısında, kenti muhasara eden Rahim Han’ın güçleri dağıldı. Bu esnada Tebriz, İran’daki Meşrutiyetçilerin merkezi oldu. Meşrutiyetçi ve özgürlükçülerin ayaklanması ülke geneline yayılması üzerine, Muhammed Ali Şah istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Rahim Han, Erdebil’de karışıklık çıkardı. Bu yüzden Settar Han, Tebriz’den Erdebil’e gitti. Şahseven ulusu liderleri teslim olup, Mugan’a gittiler. Ancak çatışmada Rahim Han’a destek verdiler.

H/K.28 Ramazan 1327/ 12 Kasım 1909 günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na konu hakkında “Gizli” kaydı ile 239 numaralı kripto gitti: “Erdebil’de durum oldukça karışıktır. Şahseven ili liderleri Settar Han’a teslim oldular. Rahim Han ile savaşa girmeden kentten ayrıldılar”.

Bir süre sonra Şahseven liderleri Erdebil’e dönerek, kendi adamları arasına katıldılar. Rahim Han, kendisine teklif edilen himayeyi kabul etti.

Sonunda Meşrutiyet karşıtı olan Şahsevenler Erdebil’i işgal ettiler. Meşrutiyet hareketinin lideri Settar Han, H/K. Şevval 1327/ Kasım 1909 tarihinde Tebriz’e çekilmeye mecbur oldu. Rahim Han ve Şahseven ileri gelenlerinden birkaç kişi Rus sefaretine bir telgraf çektiler. Serab’a dönerek, oradan Tahran’a hareket ettiler.

H/K.25 Şevval 1327/ 09 Kasım 1909 tarihinde Erdebil, 3.200 Rus askerî ve Meşrutiyetçilerleri tepelemek üzere Ermeni Taşnak Yeprem/ Yefrem Han Davidyans komutasında Tahran’dan gönderilen 1.600 İran askerî tarafından işgal edildi. Şahsevenler, kışı geçirmek üzere Deşt-i Muğan/ Mugan Çayırlığı’na, Rahim Han ve taraftarları ise, Karadağ bölgesindeki yurtlarına döndüler.

Rahim Han, devlet güçleri karşısında yenilgiye uğradı. Aile üyelerinin kararı ile Rus sınırına doğru kaçtı. Ancak daha sonra Tebriz’e gitti. H/K. 1329/ 1911 yılında şehirde ele geçirildi ve gizlice idam edildi. Rahim Han’ın Meşrutiyetçilere yenilmesinden sonra bölgede huzur tesis edildi. Buna mukabil Şahsevenler Tebriz-Erdebil yolunda saldırılarını sürdürdüler. H/K. 1327/ 1909 yılında Serdar Bahadır komutasında 400 Bahtiyari, Yeprem/ Yefrem Han Davidyans komutasında 170 fedai ve 100 İran Kazağı’ndan oluşan bir askerî güç Tebriz’den Erdebil’e haraket etti. Zorlukla da olsa Şahsevenleri yendiler. Bu yenilgiden sonra Azerbaycan’da nispi bir sükûnet hâkim oldu. Bu durum, Settar Han ve Bağır Han’ın Tahran’a gidişine kadar sürdü. Erdebil hâkimi/ yöneticisi, Şahsevenleri silahsızlandırmak amacıyla bin atlı ile üzerlerine yürüdü. Erdebil yakınlarında Şahsevenler tarafından yenilgiye uğratıldı. Erdebil güçlerinden bir bölümü Şahsevenlere katıldı, bir bölümü tutuklandı, kalanı silahlarını bırakarak firar etti. Böylece Erdebil mıntıkası Şahsevenlerin kontrolüne geçti. Tebriz’e saldıracak güce kavuştular.

Şahsevenler, H/K. 1329/ 1911 tarihinde ikinci defa ayaklanarak Erdebil hâkiminin güçlerine karşı harakete geçip, yenilgiye uğrattılar. Karadağ aşiretleri, Eher garnizonuna saldırdılar ve askerî kentten attılar.

Bu sırada Muhammed Ali Şah’ın (1907-1909) azledildiği ilan edildi. Mücellelüs-Saltana ve kardeşi ŞüCaüs-Saltana, hal edilmiş olan şahın hâmisiydiler. Beklenmedik bir sırada Şahsevenler arasında ortaya çıktılar. ŞüCaüs-Saltana, Tebriz’i sardı ve işgal etti. Birkaç ay sonra Rus Kazakları ile Şahsevenler arasında çatışma çıktı. Şahsevenler güçlükle yenilEbildi. Ancak bir süre sonra Şahsevenler, Erdebil-Eher arasındaki savunma hattını dağıttılar.

Güney Azerbaycan’da bu keşmekeş bir süre daha devem etti. Gelişmeler Şahsevenlerin aleyhine idi. Ruslar, Şahsevenleri abluka altına alalarak, silahlarını ellerinden aldı, mallarını müsadere ederek sattı. Şahsevenler çok zor durumda kaldılar.

H/K.1331-1332/ 1913-1914 yıllarında Şahsevenlerin hiçbir hareketi olmadı. Ruslar, yavaş yavaş Güney Azerbaycan topraklarını terk etmeye başladı. Sadece Erdebil’de küçük bir garnizon bırakıldı. Son tahliye H/K. 1335/ 1917 yılında gerçekleşti. Bölgede Rus askerî kalmadı. Bundan sonra Tebriz ve Şahseven mıntıkası Osmanlı Türkleri’nce işgal edildi.


Sarı Han ve Şahsevenler
Rus ordusu, 1920 yılında Kuzey Azerbaycan’ı işgal etti. Burada faaliyet gösteren Müsavâtçılar devlet erkinde etkiliydi. Müsavâtçılar ülkeyi terk etmeye başladı. Bunlardan bir grubu Güney Azerbaycan’a indi. Bu olayı takip eden günlerde Bolşevikler Bender-Enzeli’ye asker çıkardı. Burada Gilan Cumhuriyeti’ni kurdular. Bunlardan bir grup Mazenderan’a geçti. Bu Rus gruba bağlı başka bir kol, 1921 yılında Şahsevenlerin yurdu olan Mugan Çayırlığı’na girdi.

Kuzeyli mültecilerin arasında Sarı Han isimli eski Ağahanlı köyü beyi de vardı. İkisi erkek, biri kız üç kardeşi ve iki nökeri ile birlikte Karacabeglu aşireti beyine sığındı. Kış yaklaşınca Pirayvatluların yanına gitti. Aşiret reisi Ağakişi Beg, kendilerine çadır tahsis etti.

Rus hükümeti, Sarı Han’ın nerede olduğunu tespit etmek amacıyla İran’a adam gönderdi. Bu görevli Sarı Han’ın yerini tespit ederek ülkesine rapor etti. Birkaç gün sonra bir grup Rus süvari ve piyadesi ağır sahra topları, makinelı tüfek ve mühimmat yüklü araçların desteğinde Karadonlu’da ortaya çıktı. Kızılmuhur’a yerleşerek, çadır kurdular. Rus güçleri, Araplu ve Kocabeglu aşireti çadırlarını çevirerek ateş etmeye başladı. Türk göçerleri çocuk, can ve mallarını kurtarma telâşına düştüler. Pirayvatlular, Rusların arkasına dolanarak, kuzeydoğu ve güneydoğu yönlerinden olmak üzere iki taraftan kuşatma altına aldılar.

Rus güçleri, Yalagaşar’dan, Muhammed-Rızalu ve Karadağlu’dan geçerek, Döşburun tepesine toplarını yerleştirip, Şahsevenlerin çadırlarına top ve makinelı ile ateşe başladı. Ancak iki yandan ateş menziline girdiklerini fark ettiler. Araplular, cesaretle direniyordu. Önde bulunan Feza Beg şarapnel isabetiyle hayatını kaybetti. Sarı Han, Ağakişi Beg, Böyükağa ve kardeşinin oğlu saldırıya öncülük ediyordu. Kasımoturan tepesinde Sarı Han ve Ağa Rıza mevzilenerek çatışmaya girdiler. Ruslar, beklenmedik direnç ve saldırı karşısında çatışmayı durdurarak geri çekilmeye mecbur kaldı. Sarı Han ve beraberindekiler Rusları takibe başladı. Bu sırada Sarı Han, bir makinelı tüfek ele geçirdi. Ruslar, Memmed-Rızalu’da siper hazırlayarak, tekrar ateşe başladı. Sarı Han, Karamezar yakınlarında bir kısım Rus efradını takibe aldı. Bu sırada Rusların açtığı ateşle göğsünden yaralandı. Yanında bulunan Horasanlı aşiret reisi hayatını kaybetti. Bir gün sonra da Sarı Han öldü.


Şahseven İl/ Ulusu Nüfusu
1589 yılından günümüze kadar doğulu ve batılı araştırmacılar ve İran’daki muhtelif kuruluşlar, Şahsevenlerin nüfusu hakkında kayıt tutmuş veya tahminde bulunarak, eserlerine ve raporlarına kaydetmişdir:



Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   161   162   163   164   165   166   167   168   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin