(Tarih-i Hicdeh Sâle-i Azerbaycan, 3. bölüm, s.725; 2.cilt 541…)
Kesrevi şöyle yazıyor: “İsmail Ağa Simko, bu sırada Kürdistan’ın bağımsızlığını istiyordu. Bu amaç uğruna elinden gelen gayreti gösteriyordu. Avrupalılar, onun kanalıyla bölgede karmaşa ve ayrılık tohumlarını ekmekte idiler. Amaç, bölgede kendi güdümlerinde, İran ve Türkiye’i konrol altında tutabilecekleri bir devletçik kurmaktı. Bu işi planlayanlar yıllarca Kürt, Ermeni, Asuri, Lor-Bahtiyari ve diğerleri arasında ayrılık ve fitne tohumu ektiler. İsmail Ağa, Türkiye, Irak ve İran’dan koparacağı parçalar üzerinde bir Kürt devleti kurma planı peşinde koşarken, Asuri ve Ermeniler de Urumiye merkezli Asuri-Ermeni ortaklığı ile bir Hıristiyan federasyonu için çalışıyordu. İsmail Ağa’nın oyun sahasının merkezi Negade’nin güneydoğusundaki Savucbulag/ Mahabad, Irak sınrındaki Serdeşt, güneydoğusundaki Bane ve Urumiye’nin batı ve güney batısındaki Türkiye ve Irak sınır bölgeleridir. Kürtlerin başında İsmail Ağa, Asuri ve Ermenilerin başında Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un (Biniamine Mar Chimon) bulunmakta idi. Her iki grup, ideallerini gerçekleştirmek için İngiltere, ABD, Fransa ve Rusya ile yakın temas halindeydiler. Bu olaylar cerayan ederken, bölgede temel unsuru oluşturan Türkler sahipsiz ve saldırıya açıktı. Türk tarafı, Doğu Cephesi Komutanlığı vasıtasıyla Azerbaycan Türkleri’nin zarar görmemesi için, İsmail Ağa ile temas halindeydi. İsmail Ağa, 1921 sonbaharında o zamanki adı ile Savucbulag-ı Mukri olan Mahabad kentini de ele geçirdi. (Tarih-i Hicdeh Sâle-i Azerbaycan, 4. bölüm, s.830; 2. cilt s.788…)
Şakak ili ve destekçilerinin başını ezmek amacıyla Ş. 1301/ 1922 yılının Ferverdin ayında ilk devlet birlikleri Azerbaycan’a gönderildi. Devlet bu gaileyi kesin sonuçlandırmak amacıyla Azerbaycan’a gönderdiği güçleri takviye kararı aldı. Sertip/ Tuğgeneral Emanullah Cihanbani, Simko sıkıntısını ortadan kaldırması için Azerbaycan Kuvvetleri’nin komutanlığına tayin edildi.
Simko’ya yönelik operasyon, 04 Mordad 1301 günü (H/K.10 Muharrem 1341/ 02 Eylül 1922 Cumartesi) başlatıldı. Kanlı çatışmalar sonucu 20 Mordad 1301/ 1922’de İsmail Ağa’nın oturduğu Çehrik kalesi devlet güçlerinin eline geçti ve isyan sona erdi. İsmail Ağa aile üyelerinin kararı ile kendisine destek veren aşiret hanları ile birlikte Türkiye’ye kaçtı. O, Ş. 1307/ 1928 yılında devletin talEbi üzerine İran’a geri döndü. Ancak 30 Tirmah 1309/ 1930 yılında öldürüldü. (Ali Dehgân, Serzemîn-i Zerdüşt RıZaiye, s.586, 592, 594)
Batı Azerbaycan’daki konunun uzmanlarınca; “İsmail Ağa’nın, devletin sağladığı destekle, çıkar karşılığı yakın akrabalarından biri tarafından öldürüldüğü” söylenmektedir. İsmail Ağa Simko/ Simitko öldürüldükten sonra aile üyeleri telaşa kapıldı. Şakak ili aşiretlerinden birinin reisi olan Ömer Han, Urmiye’ye saldırarak, çeşitli facialara sebep oldu. Daha sonra yakalanarak, Tahran’a sevkolundu. Uzun yıllar ünlü Kasr hapishanesinde kaldı. Ş. Şehriver 1320/ 1941 yılında, müttefiklerin İran’a girmesinin ardından tutuklu ve hükümlüler serbest bırakılırken, Ömer Han da Şakak iline, ailesinin yanına döndü. Şakak ilinin 1966 yılındaki nüfusu 4.850 hane, 25.012 kişiydi. Bkz.→Ermeniler; Karapapaklar; Küresinli İli
*
Kuşçulu Kâzım Han, “Ermeni ve Cilo Gailesi” sırasında Kuşçu-Enzel bölgesi, Urumiye il merkezi ve çevresindeki Türk köyleri Ermeni katliamına maruz kalınca direnişe geçen Azerbaycanlı kahramandır. Kuşçu (Kuşçu Gediği), Urumiye’nin yaklaşık 54 km kuzeyinde Urumiye-Tebriz yol güzergâhı üzerinde stratejik özelliği olan bir Türk köyüdür (Kuşçu-Enzel Köy Birliği). Kâzım Han, 1867 yılında bu köyde doğdu. Köyünde işiyle gücüyle meşgul olurken, bölge Rus işgaline maruz kaldı. 1909 yılından itibaren çevreden toparladığı Azerbaycanlı gençlere liderlik yaparak, Ruslarla mücadeleye başladı. Rusların, “Silahlarınızı teslim edin!” uyarısını duymazdan geldi. 1917 yılında Ruslar Azerbaycan’dan çekildikten sonra, meydan silahlı Ermeni guldurlarının eline kaldı. İngiltere, Fransa ve ABD’nin desteği ile bölgede (Yüksekova’nın karşısı) Asuri ve Ermenilerden oluşan bir Hıristiyan devletçiği kurulması çalışması başlatıldı. Devletin kurulabilmesi için Urumiye ve çevresinin Türklerden arındırılması gerekiyordu. Ermeniler, kadim Afşar Hanlığı merkezi Urumiye ile çevredeki ilçe, kasaba ve köylerde katliamlara girişti. Bu esnada Kuşçulu Kâzım Han; Kuşçu, Göverçin, Boydaş, Gala, Garabağ, Merengeli, Galgacı ve diğer köylerden topladığı 300 kişi civarındaki atlı müfrezesi ile Ermeni katliamına karşı durmaya çalıştı. Binlerce insanın hayatını kurtardı. Ermenilerin Urumiye ve çevresinde işlediği cinayetlerde onbinlerce Türk hayatını kaybetti. Ermeniler, Urumiye’nin Askerabad köyü halkının tamamını katletti.
Kâzım Han, Kacar hanedanının iktidardan uzaklaştırması döneminde Tahran merkezî hükümetine karşı da direndi. Teslim olmayı reddetti. Kırklar kalesi Kâzım Han’ın üssüydü. Kalede el bombası imal ederken, bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Orada defnedildi. Kâzım Han öldükten sonra müfrezesinde yer alan savaşçılar, direnişi bırakarak köylerine çekildiler. Cenazesi daha sonraki yıllarda aile üyeleri tarafından Göverçin-kale köyüne nakledildi. (http://www.turkislamdevletleri.com)
*
Kitapta, yeri geldikçe, güncel olaylarla ilgili çeşitli kaynaklarda yer alan bilgi ve bulgular, -var ise, tezyif ve tahkir içeriğinden arındırılarak, kaynaklarıyla birlikte verilecektir.
Urumiye Gölü’nde Yaşanan Felaket
1990 yılından beri Urumiye gölünü besleyen nehirlerin üzerinde kurulan baraj ve setler nedeniyle gölü besleyen sular kesildi. Bu nedenle gölün %60’ı kurudu. Azerbaycanlı aydınlar, Urumiye gölünün kurumasının, yönetimin stratejik planı çerçevesinde gerçekleştirildiğini, gölün kuruması ile bölgenin çölleşip yaşanmaz hale gelmesinin ardından milyonlarca Azerbaycanlının vatanlarını terk etmesinin beklendiğini iddia etmektedir.
Onbir yıl önce gölün en derin yeri 16 m iken, günümüzde 2 m olduğu belirtiliyor. Yani Urumiye gölünün suyu %75 azaldı. Böyle giderse, Urumiye gölü ve çevresi tuz çölüne dönüşecektir. Bu da Güney Azerbaycan’ın sonu demektir. Yaşanacak çevre felaketi nedeniyle yaklaşık 15 milyon Azerbaycanlı yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kalacaktır. Dolayısıyla yönetim de Güney Azerbaycan probleminden kurtulmuş olacaktır. Azerbaycan Türkleri’nin büyük bölümünün İran’da kalmayacağı, özellikle Türkiye ve Azerbaycan’a göç edeceği öngörülmektedir.
Mecliste, 16 Ağustos 2011 tarihinde Urumiye gölünün kurtarılması için fon ayrılması hususunun görüşülmesi yönünde Azerbaycanlı milletvekillerin yaptıkları teklif, Azerbaycanlı olmayan diğer milletvekilleri tarafından reddedilmiştir. Bir milletvekilinin, “Bırakın göl kurusun ve Azerbaycanlılar o bölgeden başka yerlere gitsinler!” dediği ifade edilmektedir. Urumiye gölü için fon ayrılmasının reddi ve bazı milletvekillerinin tahrik edici çıkışları Azerbaycanlıların tepkisini çekmiştir. Göle yeterli su verilmesi için etkin önlemler alınması yönünde fikir birliği oluşmuştur. Urumiye gölünün kurumaya terk edilmesi, İran’ın da taraf olduğu 2 Şubat 1971 tarihli Ramser Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi’ne de aykırıdır.
Urumiye gölünü besleyen çaylar üzerinde yapılan hidroelektrik santrallerinin sayısı hakkında farklı rakamlar verilmektedir. Ancak 15’ten az olmadığı kesindir. Azerbaycanlı aydınlar, bu barajların hiçbirisinin Azerbaycanlıların hayrına olmadığını, aksine buralarda üretilen elektriğin karşılıksız olarak Ermenistan’a verildiğini ifade etmektedir.
Tedbir alınmazsa, Güney Azerbaycan’a atom bombası düşmüş gibi 10 milyar tonluk tuz tsunamisi beklenmektedir. 15 milyon Azerbaycanlının bölgeden göçü, Güney Azerbaycan’ın sonu olacaktır. Böylece bölgede etnik temizlik gerçekleşecektir.
Meclis’te, gölün kurtarılması için fon ayrılmasının reddinin, Azerbaycan’ın Urumiye, Tebriz, Erdebil, Negade/ Sulduz… kentlerinde protesto gösterilenin başlamasına neden olduğu, gösterilerde yaralananların yanı sıra, çok sayıda Azerbaycanlının gözaltına alındığı, Azerbaycan kentlerine çok sayıda güvenlik gücünün sevkedildiği belirtilmektedir.
Urumiye ve Azerbaycan şehirlerinde Urumiye Gölü konusundaki protestolar, 1388 yılının Ferverdin ayından itibaren (Sizdeh-i Nevruz/ Nevruz’un 13’ü) yani Nisan 2009’da başlamıştır. (http://gunaz.tv, Urumiye Gölü-10 Sentyabr-2011, Kәrim Эsgәri ‘Kerim Asghari’-Kafkassam İran Masa Başqanı; www.GunAz.Tv|10 Sentyabr-2011) Bkz.→Tahran Bölge Valiliği/ İran’da 2006 Yılı Karikatür Krizi Protestoları
4.Bayat İli
Oğuz boylarından olan Bayatlar bugün İran, Afganistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Ermenistan (Halen yokturlar. Soykırama uğramışlar ve sürülmüşlerdir), Türkiye, Suriye ve Irak’ta perakende olarak yaşamaktadır. Bayat kelimesi; zengin, varlıklı ve devletli anlamındadır.
Bayat ilinin ilk defa hangi tarihte İran yaylasına geldiği hususunda tarihi kaynaklarda kesin bilgi bulunmamaktadır. Ancak Selçuklu ve Moğolların batıya yürüyüşleri dönemine ait kaynaklarda isimleri geçmektedir. Bu dönemde Horasan’ın bazı bölgeleri ile Irak-ı Acem, Kürdistan ve Loristan’a yerleşmişlerdir. İbn-i Haldun, Bayatların Emir Ak-Sungur Buhari liderliğinde İran ve Irak-ı Arap’ta hâkimiyet kurduğunu hikâye eder. Küçük Loristan (Loristan-ı Küçük) ve Irak-ı Arap’ta küçük yerel yönetimler kurdukları bilinmektedir. Kaynaklarda geçen Bayat Vilayeti, Hicri VIII/ XIV. yüzyılda muteber bir vilayet olarak Bağdat, Irak-ı Arap (Arap Irakı), Huzistan ve Loristan topraklarını ihtiva etmekteydi. Sonraki yüzyıllarda vilayet daha küçük bir sahaya çekilmiştir. Bu vilayette bulunan Bayat kalesi (Kale Bayat), Dizful ile Irak-ı Arap yolu üzerindedir. Nadir Şah, Irak-ı Arap’tan Huzistan’a giderken bu kaleye uğramıştır. (İbn-i Haldun, 4.cilt, s.93; Nüvîdî, s.101; Esterabadî, s.223)
Müşirüd-Dövle Tebrizi (Ölümü Hicri 1279/ 1862), İran-Osmanlı sınırının belirlenmesindeki görevi sırasında, Poşt-i Kûh Loristanı’na (Dağardı Loristanı) bağlı Bayat köyü ile Şuşter ve Dizful’da perakende olarak yaşayan Bayatlara rastladığından bahsetmiştir. (MüŞir’üd-Dövle Tebrizi, s.102)
Bayatların İran tarihindeki faaliyetleri, Poşt-i Kûh Loristanı ile sınırlı kalmamıştır. Bunlar, Şeyh Ebu İshak İncu (Ölümü Hicri 758/ 1357) ve Emir Mübarizeddin Muhammed Muzafferi arasında cereyan eden savaşa katılmışlardır. Bayatlar, Zend hanedanı döneminde nüfuz sahibi oldular. Şiraz’ın yöneticilerinden olan Ali Han Bayat İslamlu, hem Kerim Han Zend, hem de Ali Murad Han Zend döneminde güçlü bir şahsiyetti. (VeziRi KirManî, s.384-385)
Bayatlar, doğudan batıya devam eden uzun göç sonucunda Anadolu ve Şam’a ulaştılar. Ak-Koyunlu Kara-Osman’nın yönetimi döneminde, Ak-Koyunluların çöküşünden sonra oluşan iller-aşiretler birliği içerisinde Bayatlar da yer almış ve Safevi devletine bağlanmıştır. Muhtemelen bunların büyük bölümü, Anadolu’yu terk edip Azerbaycan’a gelen ve Kara-Bayat adı ile anılarak, önceden beri İran’da bulunan Bayatlar arasında öne çıkmıştır. İran Bayatları, Ak-Bayat veya sadece Bayat adı ile anılmaktadır. Şam-Bayatı tiresi, Kacar İli’nin oluşturulmasına iştirak etmiştir. Bunlara Şam-Bayatı veya Kara-Bayat da denir. Bunlar Azerbaycan’a yerleştikten sonra Kacarlara bağlandılar. Özellikle Feth-Ali Şah döneminde sarayda önemli görevler üstlendiler. (Peyman, Tarih-i Kızılbâşan, s.218; Kâim-makâm Ferahani:, s.403-404)
Bayat tayfalarından bir grup, Ağa Muhammed Han Kacar’a bağlanarak, Kacar sarayı ileri gelenleri arasına katıldılar. Nasredin Şah döneminde yaşayan, “Nizam-ı Leşker ve Samsamül-Mülk” unvanları ile anılan Ali Naki Han-Bayat, hem İran’ın büyük mülk sahiplerinden biri, hem de askerî birlik kumandanıydı. Oğulları Zülfikâr Han “Samsamül-Mülk”, Abbas-kulu Han ise “Sehmül-Mülk” unvanlarını taşıyarak, o dönemin ileri gelenleri arasında yer aldılar. Sihamüs-Saltana unvanı taşıyan Murtaza-kulu Han Bayat, Meclis-i Şura-yı Millî’ye vekil olarak girmiş, birkaç kere bakanlık ve başbakanlık koltuğuna oturmuştur (04 Azer 1323-12 Ordubehişt 1324/ 1944-1945). Murtaza-kulu Han, Abbas-kulu Han’ın oğludur. Bugün Irak-ı Acem (Cibal Azerbaycanı) Bayat tayfalarının bir bölümü Kuzar ve Kara-rud/ Qareçay mahallarında, diğerleri Erak’ın köylerinde oturmaktadır. Tarım ve hayvancılıkla meşguldürler. Bayatlardan bir diğer grup, I. Şah Abbas döneminde Batı Azerbaycan’ın Maku kentine yerleşmiştir. Bayatlar, Maku ve İrevan’a II. Şah Abbas döneminde geldiler. Onların reisi olan Mustafa Beg-Bayat, Maku Hanlarının dedesidir.
Mustafa Beg’in torunları, Kacar saltanatı sadaretinde bulunan İrevan Bayat aşiretinden Hacc Mirza Ağasi döneminde İran’ın birkaç nahiyesini idare ediyordu. Şah II. Abbas’ın saltanatının son dönemlerinde Bayatlardan bir grup, diğer Türk tayfaları ile birlikte Karabağ ve Gürcistan’a gönderildiler. Daha çok İslamabad, Şahabad ve Nusretabad çevresine gelerek, bu kaleleri inşa ettiler ve buralara yerleştiler. (Sipehr, s.26; Vekîlî Tabatabai Tebrizî, s.373, 388; İ’tİmadüs-Saltana, Ş. 1367/1988, cilt: 2, s.1615; Nusret Makuî, s.3-48; İskender Münşî, s.793)
II. Şah Tahmasb, Irak’ın kuzeyinde oturan Bayatların büyük kısmını Tahran çevresi, Savucbulag (Heştgerd) ve Kerec’e sürdü. Nadir Şah da, II. Tahmasb’ın Saltanat Vekili olduğu dönemde Kerkük’ü ele geçirdiğinde, bir Bayat grubunu Horasan’a sürmüştür. Bir rivayete göre bunlar Herat’a gitmiştir. Diğer rivayete göre, Nişabur Bayatlarına katılmıştır. Nadir Şah, kendi saltanatı döneminde; Afşar, Cavanşir, Şahseven ve Bahtiyari aşiretlerinden bazı grupları Afganistan’a sürmüştür. Bunların büyük bölümü Kabil’e yerleşmiştir. Bunlara Kızılbaş denmektedir. İleri gelenleri, Emir Abdurrahman Han’ın saltanatı döneminde Afganistan’da önemli askerî ve sivil makamlara getirilmiştir. Kabil’in bugünkü Kızılbaş Mahallesi (Tophane semti) bunlardan hatıra kalmıştır. (Feyz Muhammed, s.143-144; Esterabadî, s.193; Mervî, 1.cilt, s.254; Hakim, s.757)
Bayat tayfalarının bir grubu olan Nişabur Bayatları, Hicri X/ XVI. yüzyıldan önce İran’a gelmiştir. Bunlar Kara-Bayat adı ile tanınmaktadır. Kara-Bayat adını almaları ve Horasan’a geliş tarihleri konusu belirgin değildir. Kara-Bayat adını, Şam Bayatlarının buraya göçmelerinden almış olmaları muhtemeldir. Ancak bu bilgiler tarihi belgeye dayanmamaktadır.
Bayatlardan bazı tayfa ve tirelerin İlat-ı Hamse, Kaşkayı ve Kuzey Türkmenleri arasında yaşadıkları bilinmektedir. (PeyMan, s.221, 224)
Bugün mülki ve idari yapılanmada yer almamakla beraber, Merkezî Bölge Valiliği’nin Save ilçesi sınırları dâhilinde, kadim Türk toprağı olan Halacistan’ın batısını oluşturan “Halac-ı Save” veya “Qahir” adı verilen bölgede bir Bayadistan mıntıkası bulunmaktadadır. Buraya “Bayadistan”, “Deşt-i Bayat” veya “Mıntıka-i Bayad/ Bayat Mıntıkası” denmektedir. “Qahir”, diğer adıyla “Halac-ı Save” toprakları içerisindedir. Bölge, kırmızı mermeriyle ünlüdür. Haliyle mermer yataklarının bulunduğu yerler kıpkırmızıdır.
Erak Vilayetine bağlı olan Save ilçesini Hemedan’a bağlayan karayolundan batıya doğru haraket ettiğimizde önce Qarqabad, peşinden Novberan nahiyelerine ulaşılır. Save-Qarqabad arası yaklaşık 57 km, Qarqabad-Hemedan BV sınırı arası ise 52 km’dir. Save-Hemedan sınırı arasındaki 109 km’lik karayolunun kuzeyindeki Save ilçe toprakları Bayadistan’dır. Doğu sınırı ise, Save esas alınarak kuzeyden güneye çizilecek düz çizgidir. Bayadistan toprakları, kabaca bu tarif ettiğimiz bölgedir. Bunun yanı sıra kısmen güneye, diğer yandan batıdaki Hemedan ile kuzeydeki Kazvin topraklarına doğru taşmaktadır.
Bu bölgedeki Bayat köyleri, Halac köyleri ile iç içedir.
Halacistan’ın “Halac-ı Save”, diğer adıyla “Qahir” mıntıkasındaki Bayadistan’daki Bayat Köyleri
|
Ag-Kale
|
Cuşgan
|
Çahar-fehle
|
Çalekbar
|
Demirçi
|
Du-ruzan
|
Halfe-kendi/ Halife-kendi
|
Hanabad
|
Hanegâh
|
Kemallu
|
Küle-ter كوله تر , (metinde) Korre-ber كره بر
|
Maksudabad
|
Meyme
|
Mezdégânçay مزدقان چاى
|
Sengistan
|
Sarı-süfla سارى سفلى
|
Yatan
|
Yengi-Kale
|
Bunların yanı sıra, Bayatlardan yüzlerce, binlerce aile Zencan, Tahran, Kerec, Şiraz, Zerend, Kirman, Meşhed, Nişabur, Erak, Nihavend ve İran’ın diğer şehir ve köylerinde “Bayat” adı ile yaşamaktadır.
İç içe olan Bayadistan ve Halacistan’daki Gülazer, Gahrabad, Hanabad ve Bayhan gibi köylerin sakinleri büyük şehirlere göç etmiştir. Adı geçen Türk köyleri halen metruk haldedir. Bu Türk köylerinden sadece adlarının bir hatıra olarak kaldığını ifade edebiliriz.
Bayat Türklerinin dil yapısı, aynı bölgeye yaylak amacıyla gelen Şahseven İlyati/ İliyati Şahsevenleri ile Bağdadi Şahsevenlerin diline benzemez. Bayat Türkçesi, Azerbaycan ve Şahseven Türkçesi’ne nispetle İstanbul Türkçesi’ne daha yakındır. Şahseven aşiretlerinin devamlı ikamet mahalleri, yani kışlakları Kum ile Save arasındadır. Bu bölgede perakende olarak yaşamaktadırlar. Şahsevenlerin, içiçe olan Bayadistan-Halacistan’daki yaylakları; Beşbulaq بش بلاق , Mehterabad مهترآباد , Bayhan ve Çalığxara چالغخره ’dır. (http://merkezi-az.blogspot.com, Safer Alipur Kassabinejâd; Hemedan-az.blogspot.com-Hakverdi Nasiri’nin, Menuçehr Sutude’nin “Buhara” mecellesinin 17. sayısında yayınlanan ‘Deşt-i Bayat’ başlıklı makalesini eleştirisi)
5.Bicar ve Gurve Türkleri
Kürdistan Bölge Valiliği
Bicar بيجار / Bicar-ı Gorus بيجار گروس / Gorus Bicarı
Bicar ilçesi, tarihi Azerbaycan topraklarının güneybatısında yer alır. Azerbaycan’dan alınarak Kürdistan Bölge Valiliği merkezi Senendec’e bağlanmıştır. Doğudan Zencan ve Hemedan bölge valilikleri, batıdan Divandere ilçesi, kuzeyden Zencan ve Batı Azerbaycan bölge valilikleri, Güneyden ise, Gurve ilçesi ile çevrilidir. Bicar, 5.901 km²’dir. 288 köyünden 262’sinde oturulmaktadır.
Bicar, Batı İran dağları bölümü üzerindedir. İlçe topraklarının üçte biri dağlıktır. Yüksek rakımda konuşlu olmasından ötürü “Bam-ı İran/ İran’ın Damı” olarak adlandırılmaktadır. Denizden yüksekliği 1.940 metredir. Tahran’dan 770 m, Senenedec’den 425 m yüksektedir.
Bicar/ Bicar-ı Gorus/ Gorus Bicarı halkı, Meşrutiyet ayaklanması döneminde, komşu şehirlerin aksine Settar Han’a 300 atlı ile yardıma gitmiştir. Daha sonra Azerbaycan Demokrat Partisi’nin (Fırka-i Demokrat-ı Azerbaycan) 1325/ 1946 yılında yenilgiye uğraması üzerine diğer Azerbaycan şehirleri gibi Pehlevi yönetiminin baskı ve şiddetine maruz kalmıştır. Aynı nedenle Azerbaycan’dan alınarak, önce Hemedan Bölge Valiliği’ne, Nihayet 1337/ 1958 yılında kurulan Ostan-ı Kûhistan/ Dağlık Vilayeti’ne bağlanmıştır. Ostan-ı Kûhistan, bilahare Kürdistan Bölge Valiliği adını almıştır.
Kürdistan Bölge Valiliği’nin Bicar ve Gurve ilçe topraklarının tamamı, Divandere ilçesinin kuzeyi, Saggız’ın ise kuzeydoğusu Güney Azerbaycan’a dâhildir. Halkı ise Türk’tür.
Bugün Kürdistan’a bağlı olan Bicar ve Gurve ilçeleri ile Kirmanşah’a bağlı olan Sungur ilçesi toprakları Türklerle meskûn olup, bu üç ilçe kuzeyden güneye; Bicar, Gurve ve Sungur olarak konuşludur.
Bicar, halkın tepkisine rağmen Azerbaycan’dan alınıp, Ostan-ı Kûhistan/ Dağlık Vilayet/ Kürdistan Bölge Valiliği’ne bağlandıktan sonra, Senendec’in ırkçı valilerinin ilgisizliği yüzünden Türk şehir ve köyleri saldırı ve soygunlara maruz kalmıştır. Bölge, suyu bol ve verimli topraklara sahiptir. Bundan ötürü “tahıl ambarı” olarak anılmaktadır.
Kürdistan Vilayeti oluşturulduktan sonra Çeng-Almas dağı, Azerbaycan ile Kürdistan arasında sınır olmuştur. Bicarlılar, Azerbaycan’dan ayrılmayı bir türlü içlerine sindiremedi. Halı dokuyan Bicar Türk hanımları, şu türküyü yakmıştır:
Çәng-Almas’ın yeli әsdi
Acısı doğradı kәsdi
Hacamat almayın bәsdi
Qan apardı haldan mәni
İraq saldı eldәn mәni
Bicar’da, halı kataloglarında yer alan tanınmış “Bicar” ve “Afşar Bicar” Türk halıları dokunmaktadır. Ancak, ekspertizlerce Bicar Azerbaycan Türk halıları “Kürdistan halısı” olarak sunulmaktadır.
Nasreddin Şah, bir gece Emir-i Nizam Gorusi ile birlikte günümüzde Bicar’a bağlı bir nahiye olan Gorus’a gelmiş, ancak tellal/ münadi ilan etmediğinden, Bicar halkı Şah’ın gelişinden sabahleyin haberdar olmuştur. Bundan ötürü “Bi+Car/ Bicar”, yani “münadisiz, tellalsız” adını almıştır.
Bicar’ın Ş. 1375/ 1996 yılında kent nüfusu 44.240, toplam nüfusu ise 114.235’tir. O günden bugüne göç nedeniyle nüfusu oldukça azalmıştır. Bicar Türkleri, Caferi/ İsna Aşeri mezhebine mensuptur.
Bicar’a bağlı nahiyeler ve nüfusları
|
Nahiyeler
|
Nüfus
|
Siltan/ Topağaç
|
5.956
|
Merkez/ Çengiz-Kale
|
4.600
|
Siyah Mansur/ Caferabad
|
4.432
|
Necefabad/ Necefabad
|
4.284
|
Horhore/ Horhore
|
5.484
|
Bicar Şahseven İli Emir Afşar Tiresi/ Cemaatı
Şahseven ili Emir Afşar tiresinin Kirman civarında yaşayan Afşarlarla benzerlikleri bulunmaktadır. Dokudukları halılar, “Bicar,, Afşar Bicar” adıyla tanınmaktadır. Halıda, Türk düğümü kullanırlar. Desimetre karesinde 1.500 ilâ 2.500 adet düğüm/ ilmek bulunur.
Gorus
گروس
Gorus, Bicar’ın merkez nahiyesidir. 6.068 km² alana sahip olan nahiyenin 300 köyü vardır. Gorus’un batısındaki köyler Kürt’ür.
Devrimin ilk dönemlerinde Kürtler, İran’dan ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak için harekete geçti. Kürdistan topraklarını genişletmek için çok sayıda Kürt aile Senendec ve Divandere’den Bicar’a ve Türk köylerine yerleşti. Devrim’den bu yana Bicar’daki Kürt nüfusu göç nedeniyle %20 artmıştır.
Kacar hanedanı döneminde Bicar-ı Gorus, Hemedan ve Zencan ile birlikte naibüs-Saltana merkezi olan Azerbaycan’a, yani Tebriz’e bağlıyıdı. Ve Tebriz’den büyük ilgi görüyordu. Hatta bu dönemde “Tebriz-i Küçük/ Küçük Tebriz” denirdi.
Gurve
قروه
Gurve, Kürdistan Bölge Valiliği merkezi Senendec’e bağlı ilçe merkezidir. Doğusunda Hemedan BV, batısında Senendec ve Kamyaran kentleri, kuzeyinde Bicar ve kısmen Divandere, güneyinde ise Hemedan Bölge Valiliği ile Kirmanşah Bölge Valiliği’nin Türk şehirlerinden Sungur kenti bulunmaktadır. Yüzölçümü 4.722 km², toplam nüfusu 101.219’dur.
Türkçe bir kelime olan Gurve; filiz ve taze fidan anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra, deri su taşıma kabı “kırba”dan kaynaklandığını söyleyenler de vardır.
Gurve’nin nahiye ve beldeleri; Guruçay, Yulduz-Ağac, Çardolu, Dilberan, Gaslan, Lek, Dehgulan, Yaylag, Pence-Ali’dir.
Gurve Türkleri, Hemedan’ın kuzeybatısında, Kürdistan Genel Valiliği bünyesindeki Gurve kenti ve çevresinde meskûndur. Halkının büyük bölümü Caferi, Dehgulan’da oturan küçük bir grup Sünni’dir.
Devrim sırasında Türk lideri Ayetullah Şeriatmedari tarafından Tebriz’de Türk hükümeti kurma çalışmalarını desteklediler. Şeriatmedari’nin Tebriz’deki evini uzun süre Gurveli Türk gençleri korudu. Şeriatmedari’yi desteklemek için Gurve bölgesindeki bazı Türk Sünni din adamları da Tebriz’e geldi. Bu şahsiyetlerin, daha sonra tespit edilerek idam edildileri iddia edilmiştir.
Gurve Türkleri, Hemedan’dan Urumiye’ye kadar perakende olarak meskûndurlar. Nüfuslarının 80 bin kadar olduğu ifade edilmektedir.
*
Kürdistan Bölge Valiliği’nde Türkçe Konuşan Köyler ve Bağlı Oldukları İlçeler
Türkçe Konuşan Köyler
|
Köyün adı
|
İlçesi
|
Baba Qurqur
Baba Qurqur köyüne birkaç kilometre mesafede, Gaslan ve Dilberan köyleri yolu üzerinde bir yatır vardır. Bu yatırın adı “Dede Korkut”tur. Çevredeki halk bu yatıra, “Baba Qurqur” demektedir. Köyde “Dengiz” adlı şifalı su kaynağı da mevcuttur. Dede Korkut türbesi Gurve’ye 32 km mesafededir.
|
Gurve
|
Direklu
|
Gurve
|
Gızılcakend
|
Gurve
|
Malluca
|
Gurve
|
Nadir-Şah
|
Gurve
|
*
Türkçe-Kürtçe Konuşan İki Dilli Köyler
|
Köyün adı
|
İlçesi
|
Yuharı Ağkend/ Ağkend-ulya
|
Bicar
|
Ahmedabad-baş
|
Bicar
|
Elvendgulu
|
Bicar
|
İydelu
|
Bicar
|
Baba Reşani
|
Bicar
|
Tazeabad
|
Bicar
|
Cebrail
|
Bicar
|
Çubuklu
|
Bicar
|
Çeşme Küre
|
Bicar
|
Çalana
|
Bicar
|
Çöbi
|
Bicar
|
Çulca
|
Bicar
|
Çihl-Emiran
|
Bicar
|
Hasan-Tamir
|
Bicar
|
Hanbağı
|
Bicar
|
Horhore
|
Bicar
|
Hoşab
|
Bicar
|
Devletkend
|
Bicar
|
Şirişabad/ Şehrecik
|
Gurve
|
Doğanbaba
|
Gurve
|
Aliabad Ağçay/ Çeşme-i Sefid
|
Bicar
|
Gurve
|
İlçe merkezi
|
Gışlak Hasan Han
|
Bicar
|
Gışlakhane
|
Bicar
|
Gaslan
|
Gurve
|
Kamışlu
|
Bicar
|
Kuluce
|
Bicar
|
Kehriz
|
Bicar
|
Goca Künbed
|
Bicar
|
Magut
|
Bicar
|
Mehdihan
|
Gurve
|
Mehrabad
|
Bicar
|
Nigaristan
|
Bicar
|
Niyazbulağ
|
Gurve
|
*
Dilleri Biraz Kürtçeleşen Köyler:
Bunlar, göç eden Türklerin mülklerine yerleşen Kürtlerin bulunduğu iki dilli köylerdir
|
Köyün adı
|
İlçesi
|
Köyün adı
|
İlçesi
|
Acıçay
|
Gurve
|
Ağaçeri(I)
|
Divandere
|
Almagulag
|
Bicar
|
Ağaçeri(II)
|
Divandere
|
Goç/ Eşrefabad
|
Bicar
|
Üçbulağ
|
Gurve
|
Başmag(I)
|
Gurve
|
Bay-Teymur
|
Gurve
|
Başmag(II)
|
Gurve
|
Bayıncıgav
|
Senendec ili
|
Ağbulağ-BirKale
|
Divandere
|
Berme-tepe
|
Gurve
|
Çayırbulağ
|
Gurve
|
Çomagdere
|
Gurve
|
Çemoğlu-Şeydâ
|
Gurve
|
Çemgulu
|
Gurve
|
Çengizkale/ Gara
|
Bicar
|
Çölbulağ
|
Divandere
|
Hacı Pumag
|
Gurve
|
Digen
|
Kamyaran
|
Duşam
|
Senendec
|
Yengiarh
|
Divandere
|
Gar
|
Senendec
|
Gacer (Kacer/ Kacar)
|
Divandere
|
Gamlu
|
Gurve
|
Garatura
|
Bicar
|
Garağul
|
Gurve
|
Garabulağ
|
Bicar
|
Gırhar
|
Bicar
|
Garabulağ-Pence
|
Gurve
|
Gara-Yalçuk
|
Bicar
|
Garaderbend
|
Bicar
|
Gızılağac
|
Bicar
|
Gızılbulağ
|
Divandere
|
Yalguzağac
|
Gurve
|
Gışlaglu
|
Bicar
|
Kalecuga
|
Senendec
|
Kalecug
|
Merivan
|
Gumdere
|
Senendec
|
Gorug
|
Senendec
|
Guruçay
|
Gurve
|
Gızılgaya
|
Gurve
|
Gülgabağ
|
Bicar
|
Gelin
|
Senendec
|
Gocakend
|
Bicar
|
Göyce
|
Sungur (Kirmanşah)
|
Gılıglu
|
Gurve
|
Galalu Han/ Devletabad
|
Bicar
|
Gızıl Ali/ Hangızı- Hanum Kale
|
Bicar
|
|
|
*
Muhammed Nurcu, “Kürdistan’da Türklerin Canlı ve Şanlı Hayatı Devam Etmektedir” başlıklı yazısında, özet olarak şu bilgileri vermektedir:
“Bildiğimiz gibi Türkler, İran’ın bütün bölgelerinde yaşamaktadır. Kacar hanedanının Rıza Han tarafından devrilmesinden bu yana Türkçe’nin yasaklanmasından ötürü, az sayıdaki aydın dışında İran’ın neresinde ne kadar Türk yaşamakta olduğu konusundan İran Türkleri bile haberdar değildir.
Pehlevi döneminde çok sayıda Türkçe yer adı değiştirilmiştir. Kaynak sıkıntısı nedeniyle bu bilgilere ulaşmak oldukça zordur. Az sayıdaki kaynaklardan biri “Vajehâ-yı ki, Ta Sâl-i 1319 (1940) Tasvîb-i Ferhangistan Reside-est” isimli broşürdür.
Çok sayıda Türkçe kelime İran’da konuşulan muhtelif dillere geçerek, o dillere malolmuştur; dağ, tepe, beg, han, karavul, bulag, yaylak, kışlag, hatun, gulu… Bunun yanı sıra Kürtçe’de eski Türkçe kelimelere de sıkça rastlanmaktadır”. (http://bicar-qorve-az.blogspot.com/2009; Muhammed Nurcu, “Kürdistan’da Türklerin Canlı ve Şanlı Hayatı Devam Etmektedir”)
Dostları ilə paylaş: |